2 AGUSTOS — 1938 ii e i Bemar dunan- © bir asgari iş emizlik ve Sgari konfor mikyası yâr mıdır ? Azan: £ Me Hara Davut iy Yazi bir şehir belediyesinin en mü- Yayan, İsltrinden biri, hudutları içinde Lr pm bir asgari temizlik ve asgari *mİN etmeğe çalışmaktır. Br My daş, çok berbat şartlar içine Kizi, olabilir, Hattâ, insanlık hali bu: “lap da kalabilir; pislenebilir; çıplak “lan, |: Darülücezelik olabilir. Bunlara ii Veya devlet tarafından yapı- © Yördım ve himayenin çekil ve a Me bahsedecek değilim. Maksa tiz bir şubesi üzerindeki aza- yazl cevaz olup olmadığını SİK: Şunu sormak İstiyorum: > a €v kiraya verilebilir mi? Yani “Sig, kiraya verilerek varidatından Kimi en evler hakkında hiçbir şey z âdür? mn Verilen bir evin asgari ne gibi Tİ, SİZ Olması lâzımdır? i £vvel, kesik kafa cinayetinde ima en iki kadın ve bir erkekle ko- İyi idim Oturdukları mahalleleri 5» £ demez giden tramvay cadde- ia birinde oturuyordu. İ- 3d, Cerrahpaşa hastanesinden yirmi Murüyordu.. Üçüncüsü ise an Muazzam Muratpaşa camii. İ ları dibindeki evlerden birinde AŞ re Üç evin her biri dışarıdan bakılınca & bir iy veriyor, Ma, K “$ Bibi bir vehim uyandırı - m albuki, Etyemez İmara dört numara ile gös- a iy dandan beterdir. Hür bir ki, kaç le bir yerde © oturabileceğini ya sikdırmak imkânsızdır. Miç Yümş Geriz yok. Toprak bir av. alar GK UUZU ıçın gülmüş yü biri; , kabuklarının, aylar le iç miş süprüntülerin üzerinde bağı, iyor. Bu binanın içinde bir İba mmadan oturamaz. Hasar SA Camiinin yanındaki evde, Ko ata ka >asadaki evde ve bu evleri a. & de İn mt çaldığımız on beş yir- "e böyle. Tahtakurusu yuva a ya Mustafapaşa caddesindeki kz Siyar pa bir kısım örümcekler de Süry dünü kısmı da tavandan sar- LO canbazlıklar yapıyorlar- B tim; Hany anl hepsi kira ie tutulmuş evler. kap Vatanda ha ir e kendi evi harap olmuş- Mey kin VE İçine başın: sokmuş- ili. «e duğu gün tamire karar “ai düşünerek bu felâkete Yâ verilecek hale gelmistir. iş yıkılacağı muhakkak- i inhidamdır. İçinde bir aşma halde merdivenleri ln eyeti umumiyesile, hep a ep olan mahal. ktan farksızdır İnsana, Ay fazlalaştı mi cayır cayır İsa korku veriyor. Böy i iye niçin yıktırtmaz ve dl esine müsaade eder, N ki kaideleri kira evleri- €şmil etmek lâzemdir. vler için bi asçari te *&Arİ konfa; he Wor norması tes *n mecbur, bem de haklı o ey eRdey diye Kirala, Kina dü Skin berhaneyi oturula. ân bir adamı, çürük bakkaldan, noksan bir fırıncıdan daha iz? Satan bir Muçly < Gikaran eki Toğe, tabi oy Seyi, oliyan bir av ? va Kira erine davete hak- Pe vlerinde oturanlar da a kiran Ev Sahipleri, ay baş hş ari pa ii a dişlerini söke söke b Ma da ai hep cebe atmasalar da alar, €rİNİ oturulacak bir şek- Evler, K ni ticaretin hiçbir şubesi halinde. dikkatini bu Kara DAVUD ade oturulabile- | caddesinde | (MESELE| Loyd Corcun Versay muahedesi hâltıraları : 23 Devlet hastahanelerinde Lehistan ücret meselesi mevzuubahs olamaz! Her muhtaç hasta, içtimai muavenet teşkilâlının azami yardımını görmelidir. Vaktiyle tanıdık bir müessesede çalı- gan bir genç vardı. Kendisini iki sone- den fazla Yur görmemiştim. Geçen gün, birdenbire çıkageldi. Kapıdan içeri girer girmez donakaldım. Zavallı çocuk öyle zayıflamış, öyl in bir hale gelmişti İ ki ne diyeceğimi bilemedim. Masamın yanına bir iskemle çekip oturdu.. sonra, İ etraftan kimsenin işltemiyeceği bir s6#- le: — Size dedi, bir ricaya geldim. Bon çök hastalandım. Ve gördüğünüz veziye- te düştüm. Bir buçuk senedir çalıştığım devlet mülessesesinden bir ay kadar izin verdiler. Şimdi sanatoryoma yatıp toda- vi altına alınmam için çalışıyorum. Bi - #in tanıdıklarınız çoktur, rica ederim ba- ta yardım edin... Zavallı çocuk, veremin korkunç pen- in düsmüstü. Fakat bunu açıkça ylemekten adetâ çekiniyordu. — Alman, dedi, Bu vaziyetimi başka arkadaşlar duymasın, rica ederim... Hemen telefona #arıldım. Dispanser- lerde ve hastanelerdeki birkaç tanıdık doktora rica öttim ve çocuğu birer tev- siye mektubu ile kendilerine yolladım. Eksik olmasınlar, dikkatle bakmışlar, röntgenini almışlar. Ve hastalık kati ola- rak tesbit edilmiş. Bana: — Henüz yenidir, Derhal tedarl altı. na alınırsa kurtulur diye bir de terkere yazmışlar. Ağır bir inte çahgan zavallı çocuğun 30 - 35 liralık maaşından başka hiçbir ge- Miri yoktu. Bu maaşla da kendini tedavi ölmesi İmkânsız şeydi. Kendisini Hey. belideki devlet sanatoryomuna parasız yatırmak için bir ahbaba telefon ettim. Bana şu cevabi verdi! — Hastanm sanatoryoma yatabilmesi işin evvelâ basil çıkarmağa başlamış ol- mssı lâzım. Saniyen, o kadar çok sira bekliyon var ki, kadınlara 3-4 ayda, er- keklereyse ancak bir sene veya dokuz ayda sıra gelebiliyor. O söylerken bon hayretten hayretö düşüyordum. Demek basil çıkarmıyacak kadar zayıf, daha doğrusu hastalığına henüz aşilanmış zavallılar sanatoryom- ds yatırmak kabil olamıyordu. Sonra da, tedavi altına alınması icab eden ve aksi hnlde hor gün ölüme biraz daha yakla- şan ve tedavileri güşleşen veremliler, sanatoryomda bir yatak bulabilmek için bir sene bekliyecekler... Bu «müddet zarfmda da taliplerin zaten Ya- rısından fazlası çoktan ölmüş olmaz mı? Ben doktor ve fen adamı değilken bu- nu vek Alâ biliyorum da, sıhhi teşkilât. larımızın. başında bulunanlar nasl olup da eyni mahzuru düşünemiyorlar? an lamak kabil değil. Sağa sola ettiğim bütün telefonlar ve ricalar boşa çıkmca, çocuk mahzun mah- sun yüzüme baktı: — Peki ama, dedi. Ben böylece ölü- me mi mahküm olacağım? ya teselli verecek birkaç keli - me söyledikten sonra, iki gün sonra ba- na tekrar uğramasını ilâve ettim. O gidince, birkaç hastaneye başvur - dum. — Metan! boş yerimiz yok, zaten an- cak ağır hastaları alabiliyoruz. Ücretli olursa bir çaresine bakılabilir. cevabını verdiler, Bugünlerde, hastanelerde yeni bir u- Sul tatbik edilmeye başlandı. Ayakta te- davi gören hastalar Ücret vermeğe me&e- bur tutuluyorlar. Ancak fakir halini iss pat edenler bü kaydın haricinde kalabi- iyor. Devlet hastanelerinde tedavi görecek hastalardan ücret almak şöyle dursun, bilâkis yeni kolaylıklar gösterileceğini ümid ederken, bu yeni karar adeti ge- riye doğru atlmış bir adım değil mi- Gir? Bugün, içilmal yardım işinde çok geri bir vaziyette bulunduğumuz inkâr edil - mez bir hakikattir, Kimsesiz fakir hasta- ların çoğu, hastanelerde yer bulamadık- ları için tedavi göremiyorlar. Istanbulun her tarafında rasgelinen binlerce veremliyi ölümün korkunç pen- çesinden kurtarmak için kurduğumuz teşkilât tamamen noksaon ve gâyrikâfi bir vaziyette bulunuyor. Amdadı sıhhi tertibatımızda: bile ek - sikleri benüz tamamiıyamadık. Bizim ön çok gücümüze giden, devlet hastanele - rinde ücretli hastalara her zaman yer bulunduğu hâlde, Ücretsiz hastaların ek- seriyetle: — Yutak yok! sözleriyle karşılaşmış olmalarıdır. Halbuki, ücretli hasta ma - demki para verecek vaziyettedir. sıkı - şırsa hususi bir mileaşösede yatıp kendi- ni kurtarabilir. Fakat para veremiyecek biçareler, her kapıdan ters yüzü çevrilir. lerse feci bir akrbetle kafşı karşıya bi- rakılmış olmazlar mı”, İçtimai yardım işinde tuttuğumuz bu - günkü yol, cumhuriyetin halkçı prensip- lerine hiç uymamaktadır. Muavenete muhtaç bir hasta, hiçbir zorluğa maruz kalmadan devlet vesrta- larından azami yardımı görmelidir. Bize ancak bu yakışı Telefonu icad eden içeceğiz IGARANIN nasıl 'cad edildiğini tabi! bilirsiniz: tütün tiryakisi bir İngilz neferi harbde piposunu kaybeder, çantasına tütünü var, fakat piposu yok. Zavallı ne yapsın, bir ratiddet dayanır. Fakat tiryakilerin pek iyi bildiği gibi tü- türsüzlüğe tahammili mümkün mü? O Vakit nefer kiyilmiy tütünü çiğnemeğe başlar, Acılığına tühammül edemez, niha, yet tütününü bir kâğıt parçasma satır ve İçer. Cigarada İ- cad eğiimiş olur. Cigaranın taammimü pipoyu ortadan kaldırsmamışsa da miktarını hir hayli azaltmıştır. Fakat yeni İcad, elektrikli pi- po tekrar pipo kullanıdmasını moda haline sokacak gibi görü- nüyor. Elektrikli pipo, bugün daha lâboraturardan icaret sahası- na çıkmamıştır, henüz tecrübe devresindedir. Fakat tecrübe. leri yapanlar çok çabuk taammüm edeceği fikrindedirler. Her garib görünen icad gibi bu da tabii Amerikadan ge- İliyor. Tütün içmiyen bir Amerikalı âlim bir taraftan bu ibtira- sın insan sıhhatini sürüklediği feci akıbetleri gözönünde tuta- rak, diğer taraftan alışan bir adamım tütünden vazgeçmesine İmkân olmadığını düşünerek tütünden Insan sıhhatine zarar vermiyecek bir duman çikarmak İmkânmı aramıştır. Areri- kalı âllme göre tütünün asıl zararı içindeki nikotinde değil, yanarken çıksn karbonlu dumandadır. Bu âlimin hesapları, na göre bir tek cigaradan 80 santimelre mikâb karbon çıkar ve bu gaz 140 metre murabbaı akelğer nesciyle karşılaşır. Mal Karmik izminda olan Amerikalı dektor. tütü van bir kişi midir? İRÇOK büyük keşifler vardır ki: — Kim icad etti? diye sorulunca cevab vermekte te- reddild edilir. Meselâ, telefon da bunlardan birldir. İngilizle- re göre telefonu icad öden Core Bel isminde bir adamdır. A, merikalıları göre Edison. Bugün Fransızlar da, bu büyük İ- cadı meydana getirenin bir Fransiz olduğunu $ddia ediyorlar ve yakında Şar) Bürsöl ismindeki bu mucidin yüzüncü yıldö. nümünü katlulıyacaklar, Rununla beraber, itiraf ediyorlar: telefonu icad eden tek basıma Şarl Bürsöl değildir. Esasen, büyük icadların mucidini kat'iyetle tayin edememenin sebebi de budur: biri düşünmüş âlğeri tatbik etmiş, biri ötekinin bulduğunu ilerletmiş ve bu Suretle, icad tekâmül ede ede bugünkü şeklini bulmuştur. Bürsöl de telefonun ilk esaslarmdan bazılarını bulmuş ve ondan sonra mütemadiyen yapılan yeni icadlarla telefonu bu- günkü halini almıştır. Şarl Bürsül için yapılacak ibtifalde onun hayatını ve es6- rini daha fazla tanıtmak için çalışılacaktır Bürsöl posta ida- resinde çalışmış basit bir memurdu, müzsa bu korkunç gehirin intişar etmiyeceğini de anlamıştır. Amerikalı âlimin nazariyesi şudur: “cigaralarının yakmadan içerseniz zöhirlenmezsiniz.,, Bu nazariye ile işe başlıyan &lim, tütünü yakmadan srt. mak ve bu suretle tütünden karbonsuz buharlar çıkarmak im- kânıni bulmuş, ve veni yaptığı pipoya “elektrixli pipo,, ismi. ni vermiştir. Bu pipodaki tütün elektrikle ni olan iz dumanlariyle tirvakileri | kızıyor, lezzeti ay- Orta Avrupaya hâkim olmak istiyor Bunda bilhassa Fransaya güveniyordu. Çünkü bu, onun menfaatine muvalıktı Vilson, 24 künunusani 1919 da orta Avrupa devltelerine hitaben Deşroluna- cak bir nota hakkında proje ileri sürdü. Buna göre “eğer adalet istiyorlarsa kuv- vete müracattan vazgeçmeli ve taleble - rini sulh konferansına bildirmeli, idiler. Fakat bu da biçbir netice vermedi. Ba sı devletler zaferi büyük bir kuvvet sar- federek kazandıklarını ileri sürüyorlar vo buna mukabil mükâfat beklemekte kendilerini haklı görüyorlardı. Diğerleri az çarpışmışlardı, ve harbin Sonunda karşı tarafla beraber muharebe etmiş - lerdi, Fakat onlar da, Tol oynamamış oi- dukları bu zaferden pay istiyorlardı. Vaziyeti en fazla endişeli bir hale 80- kan Lehlerdi. Bir vakitler - Prusya bir dükalık iken » orta Avrupada en kuvvet- 1 devlet olan Lehistan şimdi yine orta Avrupanın hâkimi olmak istiyordu. Ge- Meyaya, Uktanyaya, Litvanyaya ve Be- yaz Rusyanm birçok yerlerine karşı ik- tiras besliyordu. Buralarda bir reylâm yapılırsa, şilphesiz ki, Lehistann taleb- ierine menfi bir cevab verilmiş olacak- tı. Onun için Lehistan bu muhtelif ana- sırm irkından olduğunu, dedelerinin bu- raları vaktiyle fethederek bütün milleti geniş bir sahaya yaymış bulunduğunu İ- leri sürüyordu, Eskiden bir Normandiyalı Baron var- miş: sahib olduğu arazi üzerindeki hak- kı sorulduğu zaman kılıcını kınından Çi- karir gösterirmiş; onun gibi, Lehistan da, almak istediği yerler üzerindeki hak- kı olarak, yüzlereç sene evvelki harbet krallarının kılıcını gösteriyordu. Lehistan adalete değil, kuvvete daya- nan bir arzuya uyacak ve hak olarak yalnız vatanperverliği tanıyan bir İlder de bulmuştu. Pilsudiki Rus tabityeti altında ola - rak doğmuştu, fakat Rus hâkimiyetin - den kurtularak Avusturya ordusuna geç miş ve harbde bu orduda Ruslara karşı muharebe etmişti, Orta Avrupa devlet - Jerinin Lehistana istiklâl vermek niye - olmadıklarnı görünce harekete geçmiş, fakat Almanlar kendisini tev « kif ederek hapse atmışlardı, Bu suretle Pilsudeki hem Ruslara, hem Almnalara karşı intikam bhlesiyle dolu bulunuyordu. Bir gün Con Morley bana: “Jingolarm en fenası Jakobinlikten dönmüş olan- dır,, demişti. Bu söz Pilsudeki hakkında da aynen söylenebilirdi. Çünkü Pilsuds- ki vaktiyle sosyalistti. Yüksek bir mev- kiş göçer geçmez bütün zihnini silâh kuv vetiyla arazi fethetmek siyasetine ver. migti. Lehistanın taarruz ettiği yerler ahali- sinin protestoları cevabsiz kaldı. Yük- sek meclisin ve Vilsonun teşebbüslerine de Lehistanın bu vatanperver İlderi 2 dırış etmeği, Pilsudekiye iki şey eosaret veriyor. du. Biri, daha büyük bir Lebistan Fran- sanın menfaatine muvafıktı, Çünkü Fran sız siyasetinin dalma bir tek gayesi var- dı. Almanyayı zayıf düşürmek, İkincisi, Lehistan Amerikaya güveni - yor, ve onun kendisine mizahir olması- nı bekliyordu. Çünkü, buna mukabil A- merikadaki Lebliler de Amerikan bükü- metihe kuvvetli bir rey temin edecek- lerdi. Bu fikir, harb esnasinda, diğer de- Zerli bir Leh olan Paderevski tarafm - dan da tatbik edilmişti. Paderevski, mu- siki hayatını bırakarak siyasoto atılmış ve bu sahada büyük bir muvaffakıyet göstermişti. Diğer taraftan Amerikan reisicümhu- ru Vilson, Avrupaya dehşetli bir Leh ta- raftarı olarak gelmişti. Lehiilerin kendi- sine güvenmeleri hoşuna gitmiyordu. Fakat Lehistan, Fransa tarafmdan gör- düğü teşvikle dalma cesaret buluyordu. (Devamı var)