Yazan: Ş. Rober Düma Birdenbire sö elleri ... < MATMAZEL | SEYMAN A 6, K. Çeviren: F. öğüt ağaçlarının arkasında bir alev sütunu yükseldi — Arsan yarabbi! Ne yapacağız o hal de? — Yapacağımız şey, burada beklemektir. Holandadan veya Almanya tarafından bir otomobil gelip içindekiler pasaportlarını vize ettirince maniayı kal dıracaklar. Vize muamelesi yapıldığı sı- rada biz sessizce ve yavaş yayvaş yakla. şırız ve mani kaldırıldığı vakit son sürat le ileriye atıl: Bu suretle geçmemiz mümkün olal . Geçemezsek. — Başımıza gelene razı oluruz. Kork. muyorum sevgilim, Senin yanında olduk ça korkmam. Senin olduğum akşamdan- beri uğrunda her felâkete razıyım. gizlenip Benua, cevap vermeksizin, o genç kızın kolunu muhabbetle sıktı, Beklediler. Bir saat geçti. Hiçbir otomobil görün- memişti. Berua metresine sordu: — Yol yürümek seni korkutur mu ci- cim? — Hayır. Niçin sordun? — Söyliyeyim. Deminki plânım iyi de. Zil, çünkü işi tesadüle terkediyor. Saba- ha karlar beklediğimiz halde hiçbir otomo bil geçmemesi de mümkündür. İki saat sonra şafak sökecek, O zaman karakolda. kiler bizi görecekler, otamobilimiz içinde kapana yakalanmış gibi ele geçeceğiz. Aklıma başka bir fikir geldi. Beni iyi dinle ve sövliyeceklerimi harfiyyen yap. Şu söğüt ağaçlarının yanından akan dere bir kilothetre kadar İleride Holanda araz zisine girer. Dereyi takip et. öm kün mertebe suyun kenarına yaklaş. Bu | savede çukurda kalırsın. Biraz da eğilip otlar arasında gizlenerek yürürsen seni ne Holanda karakolundan ne de Alman ka- rakolurdan görebilirler. On beş dak yürüdükten sonra kurtulursun. Ben bir müdet burada kalıp onlara bir oyun oynıyacağım. Cesaret sevgilim. Haydi. çabuk ol. — Peki sen? — Sen bana bakma ve merak etme, Dörateye sarım dudaklarından öp- tükten sonra devam etti: — Ne olürsa olsun, hattâ Otek başma kalsan bile yoluna devam edeceğine ba na yemin et, Hududu geçer ve Arnhame gidersin. Orada Marta snkağfı 93 mr Tava müraacat et, Başımdan geçenleri an Tat. Omlar seni #alnız bırakmazlar, — Ne sfvlüyorsun? Dorote aflamağa (o başlamıştı. Benua onu tekrar öperek teskin etti: Ihtiyar TEstorad ile oğlu banr asıl kontrol erek akıllarına “ ekspresile Parisin şimal A YAT MA İMAL UD ERE bakacaklarını bilemiyor- — Korkma, Bana bir şey olmıyacak. Allahaısmarladı! Dorote, kar kayboldu. Benua yalnız kalınca mendilini çıkarıp onu şerit halinde beşaltı parçaya yırttı. Parçaları biri düğümledi. Sonra Betzin tenekelerin! çıkarıp birinci yere, mölörün altına döktü. Diğ “ nır oturmağa mahsus yerle- Mendiliyle (o yaptığı şeridin bir ucunu arabanın altındaki benzin bi- rikintisine soktu, diği Tucunu iye doğ- ru uzattı ve höyleci ateşle. dikten sonra biraz evvel Derli gitti. Zi yolda mümkün olduğu kadar süratle ilerledi. Beş dakika karlar olmuştu ki Zaçlarının arkasında büyük bir âlev sü. a, sessizce İlerliyerek tunu yükseldi. Alman hudut karakolunda bağrışmalar oldu: — Yangin var! Karakolda «dam (kaldı er vlerin o göründüğü isikame- karakolunda da Al bağrışmaların aksi Holanda hudut man karakolundaki sadası duyuldu: angın var! Hududun her iki tarafındaki karakola rın efratları hepsi gözlerini ateşin görün- düğü tarafa çevirdiler. Benua Döroteye yetişmişti. *Gülerek melresine plânını izah ediyordu: — Hensl Yanına o bakıvet Bu tarâfı bile gelmedi, Şafak söktüğü v iki sevgili Holan. da toprağında üçer kilometre ilerlemiş- lerdi. Yolda tesadül ettikleri bir araba &- le Arnheme gittiler. Üç gün sonra Benua ile metresi Lahey garma girmiş bulunuyorlardı. Sahık posta memüru Dorote Şmit ar. tık Fransada idi. —— ç — Ne var ne yı — Yeni bir şev yok, Fakat herifi sıkış tırıyoruz. Yakında öğreneceğiz. — Palavra atma! Üç haftadır hep ay- ni masalı okuyorsun bana Smoking! — İşi kolay mi sanıyorsunuz? Herille Bertrand uğraşıyor. Karı kurnazdır ama herit de Katakullive geleceklerden değil! Eğer yalnız onu yakalamak İsteseydiniz mesele yoktu; çünkü kokain paketlerini gözlük kutusunun içinde < aslar arasına gizlediğini biliyoruz. Fakat arı mere- den tedarik ediyor, o malüm değil. Bunu öğrenmek için de sabretmek lâzım. Bert- rand, geçen gece, herif sızdığı zaman bü tün eşyasını karıştırdı, bir ipucu bulama dı. — Herif ikinizden de kurnaz desene. — Hattâ sizlerden de.. Beş haftadır peşindesiniz, bir şey bulamadınız. Şimdi beden şüphe ediyorsunuz. Smoking 0. bi kaç tanesinin hakkından yelmiş- or musunuz? Sizinle ilk defam 1 beraber çalışıyoruz. — Smoking sus. Gelen var. Bu muhsvere e Monmarir'ın en ndan birinde alçak sesle cere. i. Uzun boylu, kızıl saçlı, çap. din iki adama yak — İşler yolunda mı? Bir tabureye oturdu. o Amerikan bara açıldı. memele ri hemen hemen tamamile göründü. — Ece, bu ak bana ne ikram ediyor Sun bakalım? Muhatabı omuz silkti, — Haydi haydi, bu (akşam meteliğe kursun atıyorum. Bir sey ısmarla, — İlle istersen pekâlâ ama sarırım ki hoşuna gitmez. — Nedir o Bmarlıyacağın? — Senlâzarı (1) şöyle bir ziyaret? — Nanay! Vesikam yolunda, göndere- mezsin ki! — Maydi defol! Biz Demindenbe: konuştu fu adamın arka daşma hitap etti: — Smoking bana biraz para ver de 2il- iyi kırayım. — Meteliksizim! — Kopuk sende! Hep böyle der, atla. tırsın. © Dudak büküp uzaklaştı. Smuking ar- kasından söylendi: «— Güzel kadın doğrusu! zabıtadan sivil, komiser Maks Römer gülümsedi. — Tadına baktın değil mi? — Evet, — Senin de sıradan geçirmediğin yok kil. Mahir bir zabıta memuru olan Maks Rönar Monmartrın muayyen muhitlerin de sayılı zanparalardandr. İhtisası fahi. şeler arasında İdi ve polis oluşund tilade ederek onlarla ge: sikalı.. kadınlar içinde şüzel olup a ona kendini arzelmiyen hemen yok gibiydi. Meri bine İçler arman, 8 akaha kara "Yarın gidiyorum.. i i 22 TEMMUZ — 1988. Muvaffakiyetimiz, sağlam a beni günün kahramanı yapmı. Burada durup ta ne olacak'” / Gelenler yüz kişiden fazla idi, Ya- rım saat sürmeden mağaranın önü temizlendi, kapı meydana çıktı. Dina- mitlerin patlamasından ve mağara ka- pısının taşlarla, büyük kayalarla ka- panmasından kuvveci o maneviyelerini kaybeden eşkıyalar, mağaranın önün - de yüzden fazla silâhk bulunduğunu görünce, büsbütün şaşırarak teslim ol- dular. Bunların âzasında lokantacı Con Ebertle uşak Hüdson da vardı. — Muhakemeleri çifte yapılan çeteci - lerin bazılar: idama, bazısı da milebbet küreğe mahküm oldular. Bu muvaffakıyet, Sağlamgözle beni, günün kahramanı yaptı. Koloradoda herkesin ağzımda Sağlamgözle benim adlarımız bi rşarkı nakaratı gibi dolaşı- yor, sokaklarda gezerken, halk biribir- lerini bizi gösteriyordu. Hükümet, vaad ettiği on bin dolar mükâfatı verdi. Ve Sağlamgözle he - men paylaştık. Ben, bu para ile yapmak, yapacağım işe Sağlamgö iştirak ettirmek istiyordum, Fakgt O busa razı olmuyor, aldığı mükâfatı kay- betmekten korkuyordu . Böylece günler geçti. Hiç bir İş yapmadan, Koloradoda dolaşıyor, hazır para yiyorduk. Paralar suyunu çekmeğe başlayınca, tuttuğumuz yolun çıkar bir yol olma » dığını, Sağlamgöze anlatmak istedim, lâflarıma kulak bile asmadı. Bir gün Sağlamgöz dedi ki: — Sana veda etmeğe geldim Ton — Nereye?, — 1eksiza döneceğim. Istersen seh de gel? — Ne var ki orada?, — Elbette bir iş buluruz canım!, — Zannetmiyorum.. Benim niye- tim Lapasa gitmek,. — Ne zaman? — Bilmiyorum dahal,. — İstersen yarın beraber yola çıkar, birimiz cenube, birimiz de şarka doğru atlarımızı mahmuzlarız. Sen bir köşe de, ben bir köşede hönyatrmızı kazan » meya çalışırız. Ve kimbilir, belki gene bir gün buluşurüz, zengin olan olmu - yana yardım eder, yeni bir birkaç defa onu yataklarına almışlardı. “Adam sende! oha olmuş, ha ha başka $ıl... böylece onun gözüne girmek gaye sine gidiyorlardı. “Bu (mendebür işte polislerle iyi geçinmek lâzım... (Devamı var) (1) Parisin kadınlar hapishanesi, MN (MON ELİN d Bilsen bir çocuk anasına neler öğretiyor. “Zayıf 8 radodğa bir milyon kazanı yoktu. Ertesi günü şehrin dışında * Sarıldık, öpüştük, ikimizin d€ yaşlıydı. Atlarımızı mahmuzi#i gızlarımızdan şu sözler çıkt!: — Yolun açık olsun Tom b Yolun açık olsun Sağlamgö!!, Bir kartal uçuşiyle Lapası, 2 ya tam (450) mil uzaktaydı. Y! Zum devam ettiği müddetçe, Pİ madım, bir kaç defa at ticare# Çok defa sattığım hayvan, a e tan daha iyi idi, Dört hatta sÜL yolculuktan sonra Lapasa ve Bugünlerde Rio Grandenin © Madero adında bir adam, ME birleşik kuvvetlerine karşı ba du. sizi Talihini denemek istiyen vi Amerikaliyı yanına almıştı. bunlara katıldım. Ve âsilerl€ yola çıktık. Jaurez şehrini ken bir kaç tane de makineli ere Madero, At ra bir birisine kendi eliyle altın dolar vezdi. Madero, kendisiyle savaşa © mem istedi. Cumhurzeisi oldöğ.. f çiy «Bu muvaffakıyetimiz?. vd veri man bana, polis m â yiz mahkemesi reisliği gibi memuriyet vereceğini vaad © A 4 kim, bu adam sonradan Mek i hur reisi oldu. Avukat sima N 7 relslik yapamıyacağımı söyl eren vey vee me “— Temyiz e ye toplanacağı belli değil bile, oraya reis olmak için yi ya lüzum yok. İş olacağına m Teklif fena değildi. Ho! gitmedi deği Fakat yata! dut işaretlerinden uzakla yordum. Bir gün, kuytu bir kahve ülmüş, milyona kavuşmk bü gi yola gitmek lâzım Ed 5 larken karşıma bir adam ilk sözleri şu cldu: — Günlerdenberi (sisi Hangi delik te yaşıyorsunUf kil Bilhassa sizi aramak için rildım, Şikagodaki Sehig ” kumpanyası yüksek bir para de size bir film çevirtmek P 3 Yüksek para!, Acaba ne K yöna yakın mı? Yoksa dabi çep Kavuşmıya azmettiğim mil dan mi gelecek acaba?. 4 pera rar! lar, hen onlar İçin sanki yepyeni bir İnsan oldum: sözleri, bakişla- fı tâ ruhuma işliyor, beni ne zaman görseler, benim'e ne zaman konuşsalar etmedikleri iltifat, etmedikleri ikram kalmıyor. İati- şar büyükbaba zannederim çocuklaşıyor; bana hep hayran bakı yor. Lohusa döşeğinden kalkıp da sofraya ilk indiğim gün benim bir.taraftan yemek yerken bir taraftan da torununa meme verdi- Bimi görünce ağladı. Her saman para düşüncesinden başka bir pa- rilte görülmiyen o iki kuru gözde beliren yaş, kalbimi o kadar fe- rahlandırdı ki tasvir edemem; bana öyle geliyor ki sevincimi il tiyar da anind. Lul'yi sorarsan o, bir oğlu olduğunu ağaçlara, yolun taşına top. rağma anlatacak. Çocuk üyurken başımda oturup sastlerce baktığı oluyor. “Buna ne zaman alışacağım, bilemiyorum!,. diyor. Sevinçle- rindeki bu ifrat, vaktiyle geçirmiş oldukları korkuların, duydukları endişelerin nekadar büyük old;ğunu göstermez mi? Lwi nihayet itiraf etti: kendi kendinden şüphe ediyor, hiç çocuğu olmıyacağı- ni sanıyormuş. Benim zavallı Lul'ciğim birdenbire değişip dahs iyileşti, şimdi eskisinden de daha çok çalışıp okuyor. Çocuk, baba. sınm yükselme hırsını bir kat daha arttırdı. Bana gelince, eanım kardeşim, ben günden güne daha baktiya: rim, Her sant, bir anayla yavrusu arasığıda, yeni bir bağ teşkil edi yor. İçimde duyduğum için biliyorum ki bu his mahvolamaz, tabi İdir ve her an canlıdır; halbuki diğer hislerin, meselâ aşkm böyle Olmadığını, arastra inkıtaa uğradığını her Anmda ayni surette sevmez, hayatım o kuması Üzerine İşlenen “çekler dalma parlak olmaz, hem aşkın ergeç bir sonu olur; anno- sanıyorum, İnsan o örmrünür Nurullan ATAÇ lik seygisininse biç bir inkrtan uğramaktan korkusu yoktur; o ço- cuğun ihtiyaçları ile artap çocukla beraber inkişaf eder. O sevgi hem bir ihtiras, hem bir ihtiyaç, hem bir his, hem bir vazife, hem bir zaruret, basılı sasdetin tâ kendisi değil midir? evet, benim ci. Çeviren: ci kardeşim, işte kadına mahsus olan hayat. Biz, annelikle, hem kendimizi bir kimseye sadakat, fedakârlıkla bağlamak Ihtiyacımı- 4 tatmin ediyoruz hem de kıskançiğın o üzücü karşılaşmıyoruz. höyecanları ile Zaton biz kadınlar için Tabiatla Cemiyet'in itilâf ettikleri yezi- ne nokta, annelik değil midir?” doğrusu Cemi; bu hususta, Ta- biat'ı zenginleştirmiş, analık hissini mile ruhu ile, soyndını, kanı, serveti devam ettirmekle $ir kat daha arttırmış. Bir kadınm, ken- isine bu büyük sevinçleri #ik tattıran, ruhunun kuvvetlerini inki- ettiren, kendisine analık denilen büyük sanatı ilk öğreten sev- gili mahlhku, büyük bir aşkla sarmamasına imkân m: Yarım ilk kurduğu cemiyetlerde bile mevcut olan, dünya kadar es. ekber evlât hukuku”, bence münakaşa bile edilmemeli. var? irsan- ki ola dir, borçlu olduğumuz bu daimi himaye devresinde zim ya sında öylü veitler oluyor ki bir kadın, ancak vi baxiki benliğine eriyor diyebilirim; biz ancak o vetlerimizi inkişaf ettirip hayattaki bütün vazifele' Zam sey hayatm bütün sandetlerini ve neşelerini tadıyor. kei ge kadın yarım kalmamış, yanlış yaratılmış bir mahlökt e an evvel anne olmağa çalış, meleğim! göreceksin xi o diki saadetine botilm duyduğum bütün hazları da sin, âlölüdeliği, sirf badin mahsus Riçbir gey olmaması peni el d Vaftiz oğlunuz beyefendinin ağladığını duya x rakmuğa mecbur olmuştum; onun ağlamasını tâ duyuyorum. Mektubu bir iki veda kelimesi de ilâv€ © e dermek istemedim; bir köre de okuyayım dedim. alm hissettiğimi, heyhat! bane öyle geliyor ki İÜ 0, »im gibi hissetmiş ve benim gibi söylemişlerdir. ye larında, kimsede görülmedik bir bal bulan, onların çi zelliğinden bahseden babalar vardır, herkes onlsris de ben, eskiden nekadar betbaht isem şimdi de © yakında bir malikâne, bir meşruta Ba bunun gibi benimle alay edeteksin. Benim cici akrdeşçiğim, işle! mektubumun köy ld bu köy evi benim için “Arzı - Mev'üd”, Çölü mihayet Fa Bin bir şefkat, ciciciğimi Bana mektup yaz. satırları artık içim burkulmadan, gözlerim ye! rim. Şimdilik Allah'arsmarladık. “ A YL a Ga ÇA YAŞ KN Me e ge p yl 2 | /