21 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

21 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—.. 2 TEMMUZ ne iha, Pölk Şaşmazok ile yapayal- | çi nirken “bunu beyendim, diye ay. kendini hakk bi uyordu. k Aik çok güzel, kumral, iyi huy- Bükey, Srkekti. Çalışmadan kimseye Mi, yaşiyacak kadar iradı P & m” Cevat Mavigökle başbaşa kalın da Kararı deği, Bin Cevat esmer ve biraz delikanlıydı, parası yoktu, sinatkâr bir ruhu vardı. Ara sıra 2 tablolar yapıyor, çekingen var- altunda ince bir hassasiyeti ol- Bötteriyordu. t, Periha ikisiyle beraber bulu- Ür, NEİNile evleneceğini şaşırıyor 1998 gran Yizumundan fazla SA eyyş, aakkaktr, Pendikte şimdi ii Sa hakkında wink tefek dediko- e kapi höniştr. Hergün erkek misafir Md, eden, onlarla kırlarda uzun Stzinen bu genç ve güzel du- İnan gr küçük kahvelerde tavla de, 4, vöiYarlar arasında ağırca hü Meru ela, moktalanan konuşmalarda p, 30 bile, Feriha bunu hisse Mn. Veziyetten sikiliyor, bi Mk ia, nek, ikisinden birisini seç La vep ol anlıyor, fakat bir gürlü Bir sev yordu. Portaya, *tabil ile, her üçü de, görün isle, YAZ Pantalonunun paçaları k Bine Pinleri üzerinde kivsilan Fa- Rani, # APİ: abancz bastoniyle otları Ye durmadan söylüyor, zekâ- Met, Skâspinleri kadar parlak, bas Morg, ST kiymetli olduğunu gösteri- Aleiia, Mg uya. bise giymiş olan Ce * Yalnız bazan basit, fakat bir kelime ile söze karışı biribirine rakip olduklarını Tae Fakat kıskanç ve vahşi ehe klarını, smedeniyetin üzer - »8dığı nezaket örtüsü altında P, Salışıyorlardı. o İk ptinülyor ve bekliyordu .. ek arasında kapalı geçen bu | | medeni maskelerini atarak ruhlarını çe- rilçıplak göstermelerini istiyordu. Fa | kat bunun için beklenmiyen bir hâdise, omulmıyan bir vaka lâzım. Ancako vakit Feriha şüpheden kurtulacak, ka- rarını verebilecekti, Sağa doğru akan, ve sğaçlar ârasın dan bembeyaz" görünen yolda bir to£ bulutu yükseldi. Cevat: — Bir otomol dei Faik, yaya yürüyenlerin otomobile binebilenlere karşı kinini ifade eden es- ki fikirleri yeni ifadelerle gençleştirdi. Fakat arabanın hızlı gilen gölgesi daha ağaçlar arasında silinmeden iki meçhul adam ormandan cıkarak kolları açık, otomobilin önüne atıldılar, araba istop etti. Feriha haykırdı; — Bakınız, neler oluyor. Ormandan çıkan bir adam bulutu, bir karınca sürüsünün ölü bir hayvan üzerine hücumu gibi, yerinden ktmml - danmıyan otomobile doğrü aktı. Cevat mırıldandı? — Haydutlar... Faik sapsarı olmuştu; — Haydutlar mı? Memlekette hay- dut kalmad: canım.. Sonra böyle İstan bul civarında, güpegündüz haydut o- lur mu? Canın gülmek istiyor galiba.. Bi rsevkitabii ile, her üçü de, görün- memek için ağaçların altına çekilmiş » lerdi, Cevat teklif etti: — Kendimizi göstermeden yaklaşâ- ım, Korku veren hâdisede esrarir, fakat mukavemet olunmaz bir cazibe vardır. İnsan korktuğu meçhule, titremesine rağmen yaklaşmak, onun ne olduğu - nu öğrenmek ister. Onun için Feriha i rtlenlerin vücutlarına duymadın çalılar arasında * Hangisini ?... ilerlediler.. Otomobile elli metre yak - aşınca durdular, boyunlarını uzatarak tılar. Cevadın hakkı var.. Bu adamların yaptıkları iş haydutluğa çök benziyor. maskeli, elleri, ve belleri revolverli yir- mi kadar adamı otomobile üşüşmt si şoförü yakalamış.. Zavall; şolör sağ şakağında ayrı, so) şakağında ayrı iki namlunun soğuk teması altında titri- yor, diğerleri otomabildekileri birer bi- giyinişi hiç te hayduta benzemiyen ki- bar tavırlı bir adam bir düzüye emirler veriyor, işaretler yapıyor. Otmobilde - kileri aşağıya indiren insanların tü niyetleri aşikârdır. Yolcüları soya lar, belki işleri bittikten sonra otomo bili de aşıracaklar, Cevat yavaş sesle; — İmdatlarına gitmeli, dedi. Faik endişeli bir çehre ile sordu: — Silâhmız var m:?. — Hayır, fakat ne ehemmiyeti var? İhtimalki bir kişinin meydana atılışı bu haydutları kaçırmıya kâfi gelir. Faik cevap verdi; — Bu delilik olur, baksanıza hay- dutlar yirmi kişi kadar var. koşmak, jandarmaya haber daka akıliıca clur. Cevad amuzlarını silkti ve hücuma uğrayan arabayı işaret ederek: — Hiç bir işe yaramaz, çok geç olur dedi, Böyle demekte haklıdır. İş ilerliyor. Beyazlar giyinmiş ve korkudan müda. faayt akıllarına bile getirmiyen iki ka dın arabadan çıkarılmışlardır. Haydut: lar kaba cllerle gerdanlıkları, bilezik - leri, küpeleri, ve çantalı ınlarım o berabe Pendiğs vermek, Muzaffer Esen | iriyor. Kenarda durmuş, | yaşlı bir erkek mukavemet etmeğe ça- balıyor, fakat haydutlar bu mukavemeĞ çabuk kırdılar, o da alnıma temas eden revolverlerin tehdidi altında elbisesi - nin aranmasma razı oldu, Cevat böyle bir manzaraya Odaha fazla tahammül edemezdi. Atıldı. Fa- kat Feriha onu bakışiyle, eliyle, sesi durdurdu, yavaşça; — Gitmeyiniz, diye yalvardı. Beyhude olduğunu ve ölümiyle ne- ticeleneceğini bildiği halde bu cesareti pek beğenemiyordu. Faik, Frihanm da kendi gibi düşün düğünü sanarak sakinleşti ve fikrinde israr ettis — Tekrar ediyorum. Bu tam deli- lik olur, Cevat, rakibine yanaştı, sert ve iki keskin bakış... Cevat alay etti; — Eğer dünyada herkes sizin kadar akıllı olsaydı, kimse hemcinsine yar- dım etmezdi. Faik cevap verdi? — Insan muvaffakıyet ümit olunan | yerde yardım eder. — Bir yardımın muvaffak olup ol- muyacağı evvelden tahmin olunabilir mi?. — Silâhsız bir tek insanm yirmi re- volverin önünden kurtulamıyacağı be- dihidir. — Bir tecrübe edelim. . Bu sözlerden sonra Cevat, ağaçlar a rasından kayarak arabaya doğru yol * landı. Feriha mırıldandı; — Aman ya Rabbi... Ne kadar kor- küyorum! ,. Faik, korkusu ve gururu arasında müteredditti, Rakibini takip etmeli mi, etmemeli mi? Fakat Ferihanın son söz- leri kendisinin orada kelması için bir RÜRİDAN İ çekingen gör — Hiç bir şeyden korkmayınız. Beu buradayım. Feriha, şiddetli korkusuna, Çevadın akibeti bakkında duyduğu endişelere rağmen bu cevabın gülünçlüğü karşı - sında tebessüm etmekten kendini ala- madı, Yanında ne cesur bir müdafii var!, Demin, korku başında insanlık ve mer- hamet hislerini unutan bu zavallı a- 'dam için hakaretle dolu bir acıma duy- muştu, Halbuki bu dakikada Cevat gözünün önünden tamâmen silinmiş, yok olmuştu. Bilâkis Cevat için duyduğu enğişe çok derindi, Onu; ünü görmekle çekeceği tstırabı düşünüyor ve bu vü- cudun kendisi için ne kadar kıymetli olduğunu ölçüyordu. Bu delikanlınm üşü altrada çok emin bir cür'et, çok derin bir ulüvvücenap saklıymış demek, Müstarip, yola bakıyordu. Cevat kendisini göstermemek için ağaçların gölgesine sığına sığına ilerliyor. İşte yolun kenara geldi. Haydutlara doğ- ru atldı, Feriha yüzünü elleriyle kapa- dı. Artık bakmıya cesareti yok. Fakat, Fâik birdenbire “A, bulda ne?,, diye hayretle bağırdı. O vakit Feriha artık her şeyi görmek, mukadder neticeyi öğrenmek arzusuna mukavemet ede- medi, Hakikat. Ne oluyor? Bir adam Ce vadı durdurdu, Fakat bir haydut dur- duruşiyle değil,, Cevatla bu adam bir köşede âdeta tatlı tatiç konuşuyorlar.. Ve işin en tuhaf tarafı yolcularla hay- | dutlar arasındaki bofluşma hiç bir şey olmamış gibi devam edip gidiyor. Hay. dutlar otomobile biniyor. İçlerinden bi- ri motörü harekete getiriyor ve sür'at- le oradan uzaklaştırıyorlar. Cevat bü- tün bunları elleri ceplerinde lâkayd seyrdâiyor. Tıpkı rüya gibi inanılmaz bir sahne. İşte Cevat dönüyor, koşa koşa, güle güle dönüyor. Güzel yüzü neş'eyle par yor. Cümleleri kahkahağan kesile ke. sile anlatıyo i Devamı 15 incide Ju RÜRİDAN 121 sap ekllâ, - dedi. - Eğer zindandan İon har kraliçe hazretlerinin lerin; akkında ne emrettikleri Senin kalkan sağlam bir ip mi Keneçy €skin bir balta mı? Yoksa iş imi İstiyacek... Beni ke Slâcağını o zaman söylerim. izi Naa gönderiniz! tm g ei bizzat bet götüreceğim.. Ya- İran ve hânçerli askerle beraber... ide sizinle gitmeyi pek Şe N Senai nl, yürümiye başladı. Mabel, “e ait nr silkerek takip etti, Dehliz- Yor değil, tam on İki asker bekli- birgi, ie olarak bir anahtar taşıyan İsi e e. tutan gardiyan vardı. Yanan, di Yalenin kırmızı işğiyle aydın. Miyiz 2 VE Hetirabın püsu kurduğu, y Mera “ymağa çalışan tırnakla Sevri sanılan lekeli duvarlarla 8 ehlizleri geçtiler. ora diler, dönemesii bir merdivenden in. Karan Bözley; lıklar kesifleştikçe, Mabelin apn si parlıyordu. “TP, daha di alınd, Wa ağır bir Mir neçe? an v, Kremin; Mabej; ci “ ye M3? * diye sordış. çi 7 Yalnız bakı. Mini Blm kapıdan, başını uzattı... öğ, Mr taşlarla döşeli bir ©. vücudu sekmiya bacak kemiklerini ipler, bir direk, havaya aha kolay ve rahat Br sarılirar. birdenbire bir kapıyı aç- dı da edi Bile” ie Sin öteyi beriyi hazır. Ya baktığı zaman titre- — İşte, sizin herife bu odada iste- diğinizi yaptırabilirsiniz. — Münasip şeyi onu gördükten son- ta seçeceğim.. Şehremininin bir işareti Üzerine a- nahtarcı gardiyan bir kaç adım ötedeki bir kapıyı açtı. Jan dö Pressi, iyi iş gördüğü zaman» lardaki tebessümiyle ; — Giriniz, « dedi. - Sizi o gördüğü. nüz güzel odada bekliyorum. Mabel başiyle işaret ederek çehre- mininin yanımda gelen adamlardan bi- rinin verdiği meş'aleyi eline alarak zımdana girdi. Lansölo, tarihin meşhur cengâver- leri gibi, hattâ muharebeyi kaybedece- gini bildiği halde onlardan daha cesur, olduğunu gösterir bir şekilde derin bir uykuya dalmıştı. Meş'âlenin ışiğı göz kapaklara isa- bet edince yüzünü ekşiterek bir küfür savurdu ve sol tarafına döndü. Bu anda sağ omuzuna bir c! dokun du. Bigorn rahatsız edilmesine kızârik, bolmurdandı,. Arkası üstü yattı Sonra göz kapaklarını yarı açtı. Gene 6 sırada gözleri korkudan açıl- dı. Sanki tatlı bir rüyadan korkunç bir kâbusa düşmüş gibi helecanla doğ- ruldu? Zındanın köşesine büzüldü; is- tavroz çıkardı? Dişleri biribirine vurarak: — öteki dünya sakini, - dedi. - Me- zarına dön. Masum bir hıristiyanın uy- kusunu rahatça uyumasına müsaade et. Sonra, zihninden geçen âni bir fi kirle ilâve etti; — Allahın beni hayaletle azap çektir. mesi, yarın şafakla darağacını boylaya- cağıma delâlet eder. Fakat hiç bir şey adayacak halde değilim. Allah taş yü- — Anlıyorum, güzel kraliçem! Ve Bize teşekkür ediyorum. dedi. Sonra da: “Birini ele geçirdik. Şimdi on Bi- gornun yerini dolduramıyacağı (Şar! dö Valuva kaldı. O zaman ölsem gö açık gitmez.,, diye düşündü. Kraliçe gene düşüne düşüne salon- da gezinmiye başlamıştı. Dalgın dalgın, süslü vazolardaki çiçeklerin yaprakla tınr yoluyorüu, Nihayet Mabelin Oö- nünde durdu, Mabel bu sırada kendi kendine: “Seni müteessir eden, ne Lansölo, ne de kızındır. Seni üzen, se- ni düşündüren aşk eksiridir. Onun Bü ridana tesir edip etmiyeceğidir. Ede cektir. Hiç olmazsa sevdiğinin ölüsünü kollarının arasında şekabileceksin.,, di. yordu. Kraliçe boğuk bir sesle: — O eksir, nerede? - diye sordu. Mabel, şişeyi uzatarak: — İşte! . -dedi, Kraliçe hırsla şişeyi aldı. Şiddetli bir msrakla baktı, Şişedeki mayi pek ber- raktr. Margarit tıpasını açarak şişeyi bumuna yaklaştırdı. Mabel hiç bir ha rekette bulunmadı. Eğer Margarit, bir kaç damlasının canmı alacağı bu mayiden içmek teşeb büsünde bulunmuş olsaydı, gene kımıl. damryacaktı. Yalnız kraliçenin böyle birdenbire ölümü, intikam bülyasını yarıda bırak- miş olacağından dolayı üzülecekti. Marayarit şişeyi srmsıkı kapadı, Ma- bel de geniş bir nefes aldı ve sükünet- le; — Kraliçem, - dedi, » Bu eksir yalnız »sustur. Bunu size haber vermem lâzım, Margarit sadece: — Ya, - dedi.. — Siz içerseniz belki de ölümünüze sebebiyet verir, — Onda bir tesir yapacağını umu. yor musun, bundan emin misin? — Size arzetmiştim, kraliçem,. Kim olursa olsun şaraba, biraya, suya bun- dan bir kaç damla karıştırılarak içer ve ya içirilirse, sizi bir çılgın gibi seve - cektir, O, başkasını değil, sizi sevecek” tir. Çünkü ruhlara yaptığım dualar; sizin &İmızı vererek yaptım. Eğer bundan içireceğiniz herhangi bir adam başkasın: sevmiş bile bulunsa sevdiği- ni unutacak.. Unutmasa da nefret ede- cektir. Onun zihnine, kalbine, ruhuna, hislerine bep siz hâkim olacaksmız.. Sizi çlgmcasına arzu etmemesi kabil değidir. Büseleriniz ateş üstüne at'lan zeytinyağı gibi yakıcı olacaktır. Gay- bubetiniz, iştiyakını kamçılayacaktır.. İstediğiniz takdirde onu yavaş yavaş öldürebilir, yahut ta sizi daha çılgın bir şekilde sevmesini temin edebilir - siniz.. Bu sizin elinizdedir. Eksirin, sevdiği üzerinde yapacağı tesirini böyle beliğ bir şekilde tavsif edildiğini işiden kraliçe heyecanla titri- yor ve kalbi çarpıyordu. Büridana düşmanlık ve kin beşli - yordu. Fakât gene öna prestiş etmekten kendini alamıyordu . Artık onu öldürmiye, aşkla öldürmi. ye muktedirdi.. İntikam düşüriceleri hoştu. Kendisini tahkir eden bir adamın, aşkla nefesi kısılarak ayaklarına kapandığını gör - mek ve onu büseletiyle öldürmek pek zevkli olacaktr. Bundan daha güzel, daha çekici ve daha mükemmel bir in- tikam düşünülemezdi. Bir köşede ayakta duran Mabel, bir şeytan gibi kraliçeye bakıyor ve söz- lerindeki zehrin bu fahişe kadında ya- rattığı tahribatı sevinçle seyrediyordu, Mabel lâkayd bir sesle; — Eksiri ne zaman içirmek niyetin- desiniz? - diye sordu., ç Kraliçe: — Sanane ? . “diye homurdanlir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: