Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SAKABA —Z Yazan: Gerald Kelton Şiddetli rüzgârın tesiriyle -—B2.2-— Çeviren: F, K. gıttıkçe genzşlıqordu Fakat Denisin bilmediği ve hesap - İlıyamadığı bir şey vardı: geminin dört mazot deposundan biri Denisin kamarasına bitişikti. Deponun made. ni cidarları kızarak içindeki mayi. in kısmen tebahhur etmesine, dolayı. siyle deponun infilâkına sebeb oldu- lar. Ateş almış mazotlar geminin muhtelif yerlerine yayılarak yangını genişlettiler. Güverte döşemesi de a. teş aldı. Tayfalar tulumbaları bırakarak ge- minin ateş almamış yerlerine kaçtı . lar. Denis de baş tarafa geçti. Orada bir müddet için emniyetteydi. Şiddetli rüzgârın da tesiriyle yan- gın gittikçe genişliyordu. Yat için artık kurtuluş yoktu. Kaptan gemiyi tahliye meri verdi. Tayfalar filika . ları denize indirmeye koöyuldular. Denis plânımın muvaffak olmasın- dan dolayı büyük bir sevinç içersin. ' de sahile bakiyordu. Bütün Monte - karlo şu anda rıhtıma dökülmüş, ya. nan gemiyi — seyrediyor olmalıydı. Bunlar arasında da Güssi, Coönni ve... Erika da vardı. Filikalâr yanaştıkla- rı vakit onlar da orada olacaklardı. Bir aralık dönüp bakınca fon Stör. haymın yanıbaşında olduğunu gördü. Filâkalardan biri tayfaların yarısı- nı alarak gemiden ayrılmıştı. Geri kalanlarsa ikinci filikaya biniyorlar. dı. Bu işe nezaret eden kaptan, ba - ronla Denisi çağırdı: — Hazırız her baron! çabuk olmak lâzım... Fon Störhaym Denise döndü: — Kâğıtları veriniz, Denis;, baronun plânların kaybolu. şunu farketmemesine imkân olmadı- -gğin bilmekle beraber anlamamış gö. ku * ğ BERIN DİEDİEİBİİ * (ROMİANİ ğ “Onun canını sıktım!...,, Bu sözleri, bir deli gibi, yüzlerce 'a defa tekrar ettim durdum. Benim asil ve güzel Luiz'im, be- nim size olan mutlak sadakatimi ve mukaddes şuurunuza sar. sılmaz imanımı hiçbir şey çoğaltamaz sanıyordum; yanılmı- gım, kurduğunuz akide gönlüme yeni bir nur gibi nüfuz etti. Siz bana benim kendi hislerimi söylediniz, ruhumda karışık ve karanlık bir halde bulunan şeyleri bana anlattmız. Sizin ceza- nız böyleyse mükâfatınız nasıl olur? fakat beni köleliğe kabul etmeniz beni bahtiyar etmeye kâfiydi. ründü: — Hangi kâğıtları? — Plânların sizde olduğunu biilyo- tum. Onları bana geri verin. Bu tak. drde sağ ve salim karaya çıkabilirsi- niz. Denis haykırdı: — Asla! — O halde yatla beraber mahvol. mağa mahkümsüunuz. Kaptana seslendi; — Hareket edebilirsiniz kaptan, binbaşı Kardenl ben gemide kalıyo - TuzZ. Kaptan şaşırdı: — Gemiyi en so nben terkedeceğim! — Hayır kaptan. Derhal hareket e. deceksiniz. Size emrediyorum, İtaat ediniz. Kaptan tereddüd etti. Baron önun âmiriydi ve he remrine körükörüne i- taat etmesi lüzumu bildirilmişti. Bu. nunla beraber denizcilik ananesine ve nizamlarına göre ise tehlike zamanın- da gemisini en son olarak terketmesi İcab ediyordu. Ne yapmalıydı? Neticede disiplin hissi galib geldi ve kaptan filikaya atladı, küçük tek. 'atladılar, Güssi ve Conni Siz bana ummağa ce. Denis, son deponun, infilâkından birkaç rak denize ne yattan açıldı. yapıştı ve birkaç dakika sonra yata yaklaştılar. & * * Denis ve baron geminin baş tara: fında yangının gittikçe büyümesini heyecanla seyrediyordu. Fırtına ya - vaşlamıştı, maamafih gene rüzgâr e. pey kuvvetliydi. Bereket istikameti geminin kıç tarafına doğruydu. Aksi takdirde çoktan dumanla boğulmuş veya dil şeklinde uzıyacak alevlerle kavrulmuş olacaklardır. Bu aralık mazot depolarından biri daha patladı. Bu infilâk teknede rah- ne açmış olmalı ki, yat sancağa doğ. ru meyletti ve yavaş yavaş batmağa başladı. Dakikalar böyle geçti ve son iki depo bir anda patladı. Geminin Denis fon Störhayma hayret ve dehşetle bakıyordu. Sordu: — Niçin kaldınız? Baron Denisin koluna girerek ce- vab verdi: — Şerefimi kurtarmak için! XXI Yatın kıç tarafında ilk alevlerin çıkmasiyle beraber rıhtımda topla . nan halk tayfaların filikalara binişi- ni uzaktâan seyretmişti. Lord Stret . ford ve Güssi ile beraber olari Erika da bu seyirciler arasındaydı. Üçü de Denisin filikalardan birisinde olduğu- na kani bulunuyordu. Kaptan onlara baronla Denisin gemide kaldıklarını söyleyince Erika bir çığlık kopardı: — Kurtaralım! Denisi kurtaralım! Aman yarabbi! Kendisine kalabalık arasından bir yol acmağa çalışarak lord Stretforda bağırdı: — Peşimden gelin! İskeleye koştular. Hafif bir sandala küreklere baş tarafı havaya kalktı ve birkaç sa- niye Sonra dalgalar arasında kaybol. du, Soön infilâktan biraz evvel Denis, HEBEK * saret edemediğim bir hayat bahşettiniz; artık benim dünyada bir vazifem var, yasamam bihuüde değil, kuvvetim bihude de- gil; hiç olmazsa sizin için ıstırab çekmeye yarıyacak. Size söyledim, tekrar ediyorum: ben sizin için daima, mü- | tevazı ve naçiz bir köleniz olduğumu söylediğim gün ne idiy- | Bem öyle kalacağım! evet, söylediğiniz gibi şerefinizi kirletip mahvetseniz bile, kendi kendinize getirdiğiniz felâketler da şefkatimi arttıracaktır! yaralarınızı küurulayıp iyileştiririm, - Bizin suçlu olmadığınıza, kabahatlerinizin başka birinin cina- yeti olduğuna dualarımla Allah'ı ikna ederim... - bimde gdsin için hem bir ananın, hem bir babanın, hem de bir _!!l Bisleri bulunduğunu söylemedim mi? ben sizin için, — her şo den evvel bir aile değil miyim? emrederseniz her gey, '_ — emrederseniz hiçbir şey olacağımı soyîemedı.m mi? fakaâat ma. demkfı bütün bu kalpleri bir âşık kalbine siz hapsettiniz, bazan ııu Ç e ö7i t b y Benim kal- ı Hd Çeviren: saniye cv wl Baramm I"ohma'an sırıla. atlamıştı... baronun kolundan silkinip kurtularak kendini denize atmıştı. Hâlâ azgın o- | lan dalgalarla boğuşarak yattan u. zaklaşmaya çabaladı. Lâkin çok u - zaklasamadı, geminin sulara gömü . lürken yaptığı girdab onu sürükledi, başına gemi enkaziından bir kalas çarptı. Tekrar suyun yüzüne çıktığı vakit mahvolmuş olduğunu anladı. Azası artık ona itaat etmiyordu; yarı bay- | gın gibiydi. Bir daha dibi boyladı. Bütün enerjisini toplıyarak yüze çık. mağa müuvaffak oldu ve birkaç daki- ka su üstünde kalabildi. Fakat beşe. ri takatin de bir hududu vardır, niha- yet mücadeleden vazgeçti. Son bir de. fa Erikayı düşündü ve kendisini su- ların eline bıraktı. Dibe gideceği sıradaydı ki bir el o. nu saçlarından yakaladı. Bir kaç sa- niye sonra Güsgi ile . lord Stretford, /|-Müşterek dostlarının hareketsiz vü . cudunu sandala almış bulunuyorlar - dI, Denis gözlerini açtığı vakit kendi. sini sandalın kıç tarafında, başı Eri- kanın dizlerinde olarak, buldu; gü. lümsedi. Genç kız bir sevinç çığlığı attı: — Yaşıyor! Saadet delisi bir halde başını iğdi ve Denisi dudaklarmdan öptü. Güzsinin hayretten ağzı açık kaldı, kürekleri bıraktı ve kekeliyerek sor- du: y — Ne oldu? Ne oluyorsunuz? Erika cevab verdi: — Görmüyor musunuz, kuttuldu. Denisim Yaşıyor. Ona kavuştum, Bi. ribirimizi sevdiğimizi bilmiyor muy- dunuz? Güssinin gururu fena halde kırıl. mıştı. Fakat cvab bulmakta gecik - medi: — Ben de Primrozu seyviyorum. Bilmiyor muydunuz? — SON — L v yangın K Nurullah ATAÇ da, âşıkin arkasında bir kardeş, bir baba bulunduğunu bildir- mekle bterabcr, bir takadan, bir kardeşten ziyade bir âşık ol. mama müsaade edin. Sizi bütün güzelliğiniz ve bütün şaşaanız herkesleri hayran ederek Şanzelize'den arabanızda geşerken gürdüğüm zaman kalbimdeki hisleri bir okuyabilseniz!... seniz ki güzelliğinizin, reftarınızın medhini duyduğum zaman hic de sahsi bir gurura kapılmıyorum ve size hayran olan a tanımatığım insanları da seviyorum!... la fuhumda çiçekler açtığınız zaman hem bütün aczimi biliyo. ruüum, hem de iftihar ediyorum; evime dönerken Rabhim bana hesşnutluğunu bildirmiş gibi sevinç içindeyim ve bu sevinç içimde nurlu bir iz bırakıyor: cigaramın dumanında parlıyon ; | içinde sükünla, lütfedip bir selâmınız- Onlar içip eğlendikçe, karyolanın al- tında içim içime sığmıyor, aklımı ka- çıracak bir hale geliyordum. İçki! Kadın!.. Şarkı!.. Büunlar benim sevdiğim, bhayıldığım şeylerdi. Tahammülüm kalmamıştı. O kadar ki, karyolanın altından fırlamak, ne olursa olsun aralarına katılmak istiyordum, Fakat bir de işin sonrasını düşündüm. Herifler benim pestilimi çıkarırlar, Arabyan hanının işkence ©0- dasında dayaktan imanımı gevretirler, Kroker bodrumlarında angaryadan an- garyaya koşarlardı. Sabretmezi daha muvafık buldum. Cigarasızlıktan da kafam kazan gibi olmuştu. Hele susuzluktan ağzım kireç çanağına dönmüştü. NE UYUYAN VAR, NE GİDEN! Üstelik idrar 'da sıkıştırmıştı. Kasık- larım şişmiş, çatlayacak bir hale gel - miştim., Giderler, yahut yatarlar diye sabrettim. Dişimi sıktım. Bekledim. Kıpırdayan bile olmadı. Altı ağızdan İngilizce bir şarkımın kaba nağmeleri dökülüyor, vur patlasın, çal oynasın gidiyordu, Talihsizliğime lânetler yağdırıycr - dum.,. Bir tarafatn da, beklediğim ada. mın odaya gelmiyerek, İngiliz askerle- riyle kızların gelmesine şaşıyor, buna bir mâna veremiyordum. Düşündüm, düşündüm bu aksiliğin nasıl olduğunu bir türlü bulamadım. Ve artık öyle bir hale gelmiştim. ki, şöyle olmuş, böyle olmuş diye düşün - meğe, tefsirler yapmıya tahammülüm kalmamıştı. Çünkü çatlıyacaktım. Ne bahasına olürsa olsun, her şeyi göze aldım, karyolanın altında sıkıntımı def. ettim, işedim.. . Oh, rahatlanmıştım artık !, Öyle amma, idrar karyolanın altın - dan, muşambanın üzerinde uzun bir yol bırakatak İngiliz askerlerinin ayakları- na doğru akmıya başladı. Baktım işte tehlike var, hemen ayakkaplarımı kardım, sızan idrarın önüne koydum .. Bir sed yapmak istedim, nafile, bir fay- dası olmadı. İdrar yolunu almış gidi- yordu. çL PİYASTOS!. Vaziyetim — müşkülleşmişti. İrgeç, idrar izleri görülecekti.. O zaman ne olacaktı? Artık o kadarını düşünme . dim, işi talihe ve tesadüfe bıraktım, beklemeğe başladım ve bir ilde cigara yaktım, çekine çekine nefeslendim, ka- fam biraz yerine geldi. i Dördüncü nefeste odada bir hareket oldu, İngiliz askerlerinden biri karyola- ya atıldı, çekti. Kadınlar koştu, beni karyolanın altında arka üstü yatmış bir vaziyette görünce, yosmalar şaşkın şaş. kın bağırdılar: kal ORİ : İYİAZIR Yazan: M.s. İngllız neferi tabancasına sarlldl, gözleri dönmüştü beynimi dağıtacaktı ! z ŞB ÜZ ; | şunda beynimi dağıtacaktı. 6 ummuz— 10938 j e a M E 'W bir kurşunda —A!A!, Bu adam da kim?.. Ne ışi | var bunun burada.,, Artık yakalanmış, piyastos olmuş'“ tum. Bunun için işi şansa havale etmek lâzımdı., Yerimden kalktim. Bir adml] | 1 attım, atmadım. İngiliz askerlerinden biri elini tabancasına attı. Herifçi oğlu- nun gözleri dönmüş ,sual sormadan: — Burada ne işin vardı?, Demeden canıma kıyacak, bir kur: Fakat ar- kadaşlariyle kadınlar başına toplandı . lar ellerini tuttular ,ahiret yolculuğun. dan kurtardılar beni.. | Içlerinden biri İngilizce bir şeyler sordu. Anlamadığımı işaretle bildirdim. Bunun üÜüzerine, kadınlardan birinit delâletine müracaat etti. Burada ne a“ radığımı, karyolanın alt,na niçin sak“ landığımı sordu, Hemen aklıma bir kurnazlık geldi... Hiç tereddüt etmeden gayet soğukkane lılıkla cevap verdim: “BRAVO CONİ! ,, — Benim bir karim var.. İki de ço cuğum.. Sekiz yıldır beraber oturuyo “ ruz. Son zamanlarda baştan çıktı. Ah. lâksız oldu, bu akşam bu otele gelece- ğini, hattâ bu odayı gündüzden kira « layacağını haber aldım.. Onu yakala « mak, namusu kurtarmak ve cezasıni elimle vermek için odaya girdim, karyo-ı' lanın altiına gizlendim, Fakat ne yapa « yım ki onu burada yakalayamadım, 'ben müşkül bir vaziyette kaldım. Sözlerimi bitirdikten sonra masuml bir tavır takındım, Ağlamalı bir gözle İngiliz askerlerine bakmıya başladım.. Kadın sözlerimi İngilizceye tercüme etti. Üçü birden bir şeyler mırıldandı. lar. Kadın onların söylediklerini bartâ | tercüme etti! | — Yalan söylüyorl.. Cevap verdim: B — Yalan değil, doğru söylüyorum. Sonra ağlamıya başladım. Ağlarken de söyleniyordum: — Yakalayamadım, yakalayarrıadı:ı-nıW bir tutsaydım bu rezalete meydan kal“ mıyacak ,cnun cezasını verecektim. Kadiın söylediklerimi İngilizlere ter“ cüme etti. Esasen askerlerin üçü ide fi- til olmuşlardı. Sarhoşluktan burunları” nr görmüyorlardı. Ortada kendılenni zarara sokacak bir vak'a hırsızlık falafi da olmamıştı. Kadınlar da benim tara') fimı iltizam ettiler.Askerlere ' yalvardı” lar. Çünkü, kaşla göz arasında ellerine birer on liralık sıkıştırmış, adreslerinî. de almıştım. Bunun için, İngilizler sö'] züme inandılar, üçü birden ellerini ut J zattılar, beni tebrik ettiler. 1 — Bravo Coni! | Hattâ bununla da iktifa ctmedılcfıf beni koyuvermediler, alıkoydular, ; baha kadar hep birlikte içtik, eğlendi!i. şarkı söyledik, dansettik. ,, —BITTiİi— EİOİNOİRELİDİOİ İBİALİZİAKİ (. ve damarlarımdaki kanın yalnız sizin için aktığını daha i'- öğretiyor. Nekadar sevildiğinizi bilmiyor musunuz? Sizi gördükten sonra evime dönüyorum; odamı bütün ihtisamı ile süsledim ama sizin resminizi yabancı £ Böylece yükseldiğim göklerden istikbalimi, artık ümide ret ettiğim bütün bir hayatı görüyorum! Bazan gecelerin sükünunda veyahut etrafımızı çeviren &” min binbir gürültüsüne rağmen, © küçücük sevgili kulağın içinde bir sesin çınladığını duydunuz mu? size edilen binle duüadan haberiniz yok mu? resminize böyle sessizce baka bâ Bil. t | L lli e u"î.lâ'ıf.'i.. DAed 5 İn d S afa a vihayet bütün hatlarmızın sebebini, onlarla ruhunuzun M kemmeliyeti arasındaki münasebeti keşfettim; hem cism&” hem de ruhani varlıklarınızın arasındaki bu güzel ahenk Ü rine ispanyolca soneler yazıyorum ama bunları, benim şüf mevzuumun yüksekliğine hiçbir zaman erişemiyeceği içil; ” ze göndermeğe cesaret edemiyorum, Kalbim sizin kalbiniz? kadar mezcoldu ki bir ânım bile sizi düşünmeden geçmiyor; ”. böylece hayatımın ruhu olmak istemediğiniz gün benim dakikam bir ıstırab olacak, ç !Devamı var)