ag — me ve si EPEE RA MM e kap 3 Taki ZE 5 "m 3 & AKŞAM POSTASI iSehiği.seT Neşriyat Müdörüği HasaniRasim Us gisi İDARE EVİ : Istanbul Ankara ie 124370 : 20339 Hâdiseler, fikirle © Silindir. Yazan : Nizamettin Nazif Fransız matbuatı ceşkun bir konse- re başladı. Orgeneral Asım Gündüz ile General H r arasında cere - | yan eden Antakya konuşmaları ve Pa- riste cereyan ci Bone-Dâvaz müza- kereleri biter bitmez başlıyan bu kon- ser, Türk vatanındaki tek ve Milij yal çin cephenin, karşımızdakileri günler- ce nasıl ve ne şekilde düşündürmüş olduğunu açıkça ihsas etmektedir. Paris, âdeta, kâbuslu 'bir uykudan uyanışın bayramı içinde: Paris, çe tin bir müsaraadan çenesini ve otuz iki dişini sağlam kurtarabildiğine şük- reden bir yorgun pehlivan halinde dir. Fransız gazetelerinin konserini din- lerken, Garbi Avrupanın 40 milyonluk bir medeni insan yığınını temsi) eden bü “âlet,, le hep birden çaldıkları müşterek bir notu » şilamaktayız. Bu not “Şarki Akdeniz de sulhun Türkiyesiz kurulamıyacağı- nt, artık ey latış olan bir Fran- sayı terennüm et Nerede o Prezidan Blüm günlerinin serkeş müstemlekât nezareti? Nerede o 1921 anlaşmasını türlü tür Yü tefsirlerle boğuntuya getirmeğe kal- kışmış olan Fransa “Hükema??,, sı? Bir müstemlekecilik macerası, sayı- sız tuhaflıkları ile tarihe karışırken bütün bunları bir defa daha hatırla - mış olmak aslâ bir zebunküşlük addo- Iunamıyacaktır sanırım. . Daladiye'nin hâdisemizi arlayışta ve tutuşta göster- diği rcalizm'e tarafımızdan bahşedile- cek bir kaç takdir kelimesi, nasıl yer- siz ve çok addolunamıyacaksa. Bone ile yaptığı müzakerelerin s0- münasebetiyle, Fran bustı mümessillerini kabul ettiği za - man okuduğu tebliğde, Paris büyük elçimizin şöyle bir cümle kullanmış bu İunması da bu fikrimizi kuvvetlendi- rebilire “Bu müzakereler esnasında - Ata türk'ün de son nutkunda beyan olun: | duğu üzere - pek mesut bir faaliyette bulunmuş olan Başvekil Daladiye'ye derin saygılarımı sunmak isterim, Acaba, karşımızda cephe alan Fran- sa, bir Başvekil Daladiye'den mahrum bulunsaydı Hatay davasındaki Türk talepleri ierik şekilde elde edi- imizin akış tarzı böyle i mukadder addettirmeğe mü- sait değildir. Hatay mesele: hangi dıl'ından tetkik edersek edelim, böyle bir tereddütlü düşünceye aslâ cevaz ve meşağ bulamayız. Hatay davasının başlangıcında ve bütün seyrinde, bet merhalesinde inisiyatif daima bizim tarafta, yani Atatürkün iradesi altında bulunmuştur. Ve henüz tatbiki şekli tekemmül etmemiş olan bu iş bun « dan sonraki methalelerinde de gene © nun şahsi hassasiyeti, devamlı mura- kabesi ve tamamile iraklesi altında bur lunacaktır. Daladiye gibi anlayışlı bir devlet adamı, işimizi belki kolaylaştır. mıştır. Fakat karşımızda yani bir kolay kolay J†olsaydı onu da yola geti ra <rtaya her dik kafalıyı ilnaa kâfi beliğ bir kuğretle çıkmış bulunuyor - duk, Suad Davar'la ayni zamanda, mem İsketi, matbuatımı kabul etriş olan Fransa Hariciye nazını Jorj Bone'nin beyanatını da “Resmi! metin,, halinde neşredenParis gazetelerinde okudum. Şöyle bir cümlesi var: “Fransa 1921 anlaşmalarının, San « cak (— Hatay) daki Türk unsura susi ve mümtaz aziyet verilmesi» ni tazammun eylediğini teslim etmiş- tir. Diğer taraftan, Türkiyede, toprak VU yeli | ali Bir ii 2 öldürdü Katil “ Hakkımda bir şeyler konuşup gülüşerek ettiklerini görürce kendimi kaydettim! , makimi benimle alay Los Ancelesteki bir mahkemede bir #uşlu iki hâkimi tabancayla vurarak öl. dürmüştür. Artur Hanson İsmindeki bu adam, pok ağır olmiyan bir suçtan dolayı mahke- meye verilmiştir vo bu cinayeti işleme. sine söbeb de Ani bir hiddetlir. Mahkeme huzurunda isticvab edilir ken, hâkimler heyetinden !ki aza biribir- lerine dönerek bir geyler söylüyorlar ve gülüyorlar. Bü hareket, Hansonu hid- dete getirmeye kâfl gelmiştir. Adam, derhal arka cebinden tabancasını çıka» riyor ve boş kurgunu birden bu İki aza- nim üzerine boşalıyor... Salonda büyük bir kargaşalık basim yor. Kadmlar çığlık koparıyorlar. Kimi bayılıyor, kimi kendisini kapıya dar sti- yor. Bu sında reis derhal yerinden at. lyor ve adamın eline sarılarak daha faz- la ateş etmesine mâni oluyor, tabancası- nı elinden alıyor. İsi âzâ, kurşunların tesiriyle hemen ölmüşlerdir. Bir yandan onlar yerden kaldırılırken, diğer taraftan katil tevkif olunarak götürülüyor. Hanson hâdiseyi şöyle anlatmaktadır: “İkisinin benim hakkımda bir şeyler konuşup güldüklerini gördüm. Benimle alay ediyorlardı. Bunun üzerine, keğâi- mi bilmiyerek, ateş ettim.,, Adamım deli olup olmadığı tahkik cdi. liyor. hırsı gütmediğini tekit etmiştir,, Fransa Hariciye nazırı, bize taalluk eden cümlesinde “a confirme,, tabirini kullanmıştır. Bu “Tekit etmiştir., mâ- nasına tercüme edilebileceği gibi “Ta- hakkuk ettirmiştir, mânasına da alı - nabilir, Bu takdirde son cümleyi “Tür kiyenin toprak hırsı gütmediği bizce tahakkuk etmiştir,, suretinde anlamak doğru olur ki, o zaman Fransa Harici- ye nazırına şöyle bir hitapta bulunmak hakkını, daha kuvvetle kazanmış olu - ruz: “— Bay Böne, bügüne kadar Arap memleketlerinde bizi istilâcıiekla it ham etmiş olan opropagandanızı ve propagandaları bizzat Fransaya tek - rip ettiriniz,, Elimize geçen Fransiz gâzetelerinin hepsi son anlaşmanın, anazevi Türk - Fransız dostluğunu kuvvetlendirdiğini yazmaktadırlar. Bu telâkkiyi evvelce bu sütunda ortaya attığımız telâkkiys, yani tamamile yeni ve Kemalist Tür - kiyenin siyasi telâkkisine uygun olan telâkkiye göre şöyle tashih etebiliriz; "Bu anlaşma, bir Türk - Fransız dostluğu ananesi kurmak için atılmış çok kuvvetli bir adımdır. Bundan böyle, dünyanın hiç bir zâ- man sarih ve malüm olmıyan gidişle- rinde, Fransa, takınacağı tavırlarla ve bizi anlamakta göstereceği devamlı ze- kâ ile, kurulan taze, yeni ve mazisiz dostluğu olgun köklü asilleşmiş, siya- si bir kanun halini almış bir dostluk yani “Ananevi bir dostluk, baline yükseltebilir.,, Fransız (o gâzctelerinden (bazıları Türk - Fransız anlaşmasının diğer ba- gı devletlerin, bilfarz Almanyanın bir takım temayüllerine set çekmiş oldu ğunu da ehemmiyetle kaydetmekte - dirler. Bu satırlar, Fransız gazetele - b âli hizi i Dog rinde hâlâ bizi anlıyan bir zihniyetin tecessüs edememiş bulunduğuna delik dir, Biz, bütün çarhları, ancâk kendi milli dehamızın kumandasiyle hareket &den bir ma' iz. Ancak inisiyativ'i milli olan işler için harekete gelen ve hareket ettiği zaman tek vidası laçka olmadan sona kadar yürüyen, her ma nil ezen bir silindiriz; Menfaatlerimizi her hangi bir *Ta- viz,, mukabilinde elde etmediğimiz gi bi ber hangi bir siyasf anlaşmanın bi si, “İnisiyativ,, i bize ait olmıyan şöy- Cinayetin akabinde olunan “Cennete giden kestirme yol! Tunuslu Arablar arasında bir efsane vardır ve bu yüzden her sene yüzlerce kişi ölüme sürüklenmektedir, Efsane gu: Güya peygamber, Soyd Ebu Elel da: Bındaki bir kayayı göstererek: “Buraya kim çıkarsa cennetlik olur... Cennette güzel kurilerle dolu bir saray yük zevk içinde yaşar... demiş. Kaya, çıkılamıyacak kadar sarptır, ve Çok yüksektir. Buraya çıkmak için ölüm tohlikosini yüzde yüz göze almak lizim- dir. Esasen, kayanın tâ tepesine çikii- sa bile bir dahn aşağıya inmenin imkâ »i yoktur. Fakat, oraya çiktiktan sonra zaten ölmek ve doğrudan doğruya cön- nete gitmek hevesinde olan o Arablar, bunu düşünmüyorlar bile... Şimdiye kadar kimsenin çıkamadığı bu kaya yine bütün Arsblarn İhtirasmı harekete getirmekte ve eönnete giden bu kestirme yola ulaşmaya birçok kişi teşebbüs etmektedir, Arablar, kayaya çıkamayıp yarı yolda uçuruma yuvarlananlara da evliya nhaza- riyle bakıyorlar ve onların da, cennelte peygumberin vaadettiği güzel hurili sa- vayda türlü zevklerle dolu bir hayata u- laşmak değilse bile, günahlarından af- fedileceğine inanıyorlar. Son defa yine Seyd Ebu Elel kayasına tırmanmak istiyen bir Arabm filmi alm- mış ve kayalara tırmanışının her nr tesbit edilmiştir. Fakat Arab, daha yarı yola gelmeden uçuruma yuvarlanmıztır, Avustralya - Ingiltere hava yo'u açıldı Sidney, 6 .A.A.) İmparatorluk hava yolları idaresine ait olan Çallancer deniz tayyaresi İngiltere ile Avusturalya arasın da yolcu ve posla servislerini açmış ve dün saat 16.25 de — Sidney saat — Darvin de konma desteklerinden birine Arız olan bir sakatlık üzerine tayyare bir gün yo- lundan geri kalmışlar. le veya böyle bir tekim istikametler sevketmesine de imkân vermeyiz. Kıymet ve ehemmiyetini tebarliz et- tirmek için büyük bir dikkat sarfetme- yi neşriyat vazifelerimizin en mühim lerinden addettiğimiz Türk - Fransız anlaşmasının, dış siyasanmzda taassup Ja wuhafara ettiğimiz prensiplere ay- kırı bir tarzda İstismânına Kalkışma" sın. Nizamettin NAZİF a iklerimiz diyor. ve iki kurbans, &obede Uuyyan Boğulanlar var e, 6 (AA) — Tuğyan Fransız ve Portel bI boğulmuş, bir Alma i olmak İlzere öç sene da yaralanımışlır, Ecnebi kolonisinde birkaç tuğyana kurban gittiği zannedilmekledir. 6 TEMMUZ 3238 gayeleri m KURUN Yahudilerin mesihi 5 ASAN KUMÇAYI yazıyor: Filistinde Süleyman bin Yusuf isminde bir Yabudi Araplar aleyhine yapılan bir sulkast tertip ettiği için Hayfadaki İngiliz divanıharbince ölüm cerasına malıkâm e, dilmişti. İngiliz manda idaresi, bütün dün ya Yahudilerinin şefantlerine rağmen, di- vamıbarbin kurarım infaz ederek Süley, mani bin Yusufu astırmıştır, Şimdi Avru- pa gazeteleri haber veriyorlar ki bu şekil. de nsilan adam nde Milâttan sonra 70 senesindenberi ilk defa o Olarak asılan bir yahudi imiş? Bunun için bölün dünya Yahudileri kendisini Mesih olarak tam yormuş! Fikrimizce 1868 senesindenberi Filis, Lin kıtasında ölüm cezasını (omucip olan bir suç işlemiş bir tek Yahudi çıkmadığı- ni iddia etmek biraz güçtür. Eğer Filistin. de bu kadar uzun bir zaman zarfında hiç- bir Yahudi idam edilmemiş İse bu hâdise ancak ağır suçlu Yahüdilerin © suçlarını mabarçile örtmeleri, yahut herbangi bir yol bulup cezadan kurtulmaları ile tefsir olunabilir. Şu halde Filistinde kendilerini şimdiye kadar ölüm cezasından kurlaran Yahudi, lerden hiçbiri Mesih olmayıp da kurtuluş yolubulunamadığı için idam edilen tek #- ğrr suçlu Süleyman bin o Yusufun Mesih, yani bölün Yahudilik âleminin kurtarıcısı diye ilân edilmesi gerip değil midir.?,, CUMHURİYET Askerimiz Hatayda PRK askerinin Hataya girişini bir hak değil, faka! bir zafer ve kurta. luş olarak tesbit eden Abidin Daver, He, tey Türklerinin arlık canlarından, malla, rından hiç bir endişeleri kalmaması 1â- zımgeldiğini, çünkü arlık Türk söngüleri, nin himayesinde o bulunduklarını söylü, YOR um Maharrir yazına şöyle devam etmekte- dir: “Biz İstanbullular, hasretini çektiğimiz. Mehmetciğin kokusunu duyduğumuz gün, basil kurtuluşun, istiklilin, zaferin koku, sile mest ve mesut olduksa, bugün de F taylılar ayni saadetle sarhoş ve bahtiy dırlar. Belki, onların sevinci ve heyecanı düha büyüktür; çünkü, onlar Mehmetciğin basretini, bütün Türk yurtlarından daha gok çektiler. On sekiz sene Türk söngüle, rinin parıltısını özlediler, on o sekiz sene Türk atlarının yelesine (hasret kaldılar, on sekiz sene hududun öle tarafındaki Târk borularına, yavoklunun sesini dinler gibi, kulak verdiler,, On sekiz sene, dile kolay! On sekiz senede, yeni doğmuş Ha. kızları büyüyüp gelin oldülar; bir ka rışlık Halay oğlanları delikanh olup as kerlik çağına girdiler, Hatay Türkleri ara. sında hasrellerini mezara gölürenler oldu. Fakat, işte nihayet Atatörkün © muzaffer ve haliskâr ordusu, Hatay Türklerini de kurtardı, Hatay Türklerinin istiklâlini de. Hatayhler, bayramınız, bayramımı ! kutlu olsu TAN 68 yaşında kadın çalışabilir mi ? yaşında ihtiyar bir kedın dilencilik 68 yaparken yakalanmış, müddetemi- iğe verilmiş, milddeinmemilik, ihtiyar kadının çalışabilip / çalışamıyacağını tes. bit için adliye doklorluğuna o sevketmiğ Doktorun verdiği rapor, ihtiyar Haryamıf çalışabileceği şeklinde, (akal, suçlayu mü. hakeme eden hâkim, doktorun — raporunu vfcdan kanaatini temiz edecek mahiyetl€ görmemiş. Kadına beraat kararı vermiş. Sabiha Zekeriya, hödiseyi şüyle tahlit € diyor: “68 yaşında bir kadın çalışamaz. Soksk- ta da dilenemez. Devlet, memurunu teknif etmek İçin muayyen bir sin kabul elmi$e tir. İçtimai sigorin kabul eden memlekel* ler her nevi işçi için muayyen © çalışm müddeti tayin elmişlir. İhtiyarların çalıfe tırılmasına karşı başlıyan cereyan çok €# kidir, bu cereyamın gayesi ibtiyarlara hi” yatlarının son demlerini huzur içinde #* çirmek fırsat ve imkânlarını vermektedif” Medeni memleketlerde hergün artan “ihti yar evleri,, cemiyetin ihliyarlara teminin€ çalıştığı içtimal sigortanın bir itadesidif” Bizde de ihtiyarlar için o Darülaceif| vardır, Balki bu müessese — ihtiyaca k değildir. Fakat biz bütün içtimel teşkili” larımızın kurulmasını, o tekdmülünü, kısa bir zamana sıkıştırdığımz için mall olan tekümülü görmüyoruz. Fakat gaye! bunları mükemmelleştirmektir, İhtiyarlık sigortası cemiyetin ferde 1€ min ettiği en büyük hayat © garentisidi” Bütün gençliğini, zindeliğini, kolunun kafasının emeğini bu cemiyete veren # mın, ihliyarlığında bu hayatı cemiyete gorta ettirmek bakkıdır, Doktor ferdi, ferd olarak (kabul eriği için; aleyhte; hâkim, ferdi, cemiyetin b wısüru, adaleli fertlere hak temin eden Pİ temel telâkki ektiği için lehle karar vefi yor. Ben hâkimin reyi ile beraberim.» de