6 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

6 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAM POSTASI" Sahı'bi.vı“"ışnga! Midnrâ! “HasantRasim . Us 'İDARE EVİ : Istanbul Ankara caddesi Posata kulusar Btanbul Yid. Telgraf adreti! İatanbiii HABEB Yazı işıeıı_,_ıeıefonu :23872/ 'daro” e7 a I 24370 HARZ a Ğ !20335 " A BO N ARTLARI *-#'nmm y Benebi sınıtllı 9.400 Ka 2.700 Kh 8 aylık TÜ0 «& çi0 a| 3 üytik ue0 DÖ e * Böü « * âöylık ,60 ç 300 * Hâdiseler, Ei&ic&;— ilindir Yazan : Nizamettin Nazif Fransız matbuatr coşkun bir konse- re başladı. Örgeneral Asım Gündüz ile General Holzinger arasında cere - yan eden Antakya konuşmaları ve Pa- riste cereyan eden Bone-Davaz müza- kereleri biter bitmez başlıyan bu kon- ser, Türk vatanındaki tek ve Milii yal- çın cephenin, karşımızdakileri günler- ce nasıl ve ne şekilde düşündürmüş olduğunu açıkça ihsas etmektedir. Paris, âdeta, kâbuslu bir uykudan uyatışm bayramı içindedir. Paris, çe- tin bir müsaraadan çenesini ve otuz iki dişini sağlam kurtarabildiğine şük- reden bir yorgün pehlivan halinide- dir. Fransız gazetelerinin konserini din- lerken, Garbi Avrupanın 40 milyornluk bir medeni insan yığınını temsil eden bu “âlet,, müşterek bir notu memnuniyetle kar- şılamaktayız. Bu not “Şarki Akdeniz- de sülhun Türkiyesiz kurulamıyacağı- nı,, artık eyice anlamış olan bir Fran- sayı terennüm ettiriyor, Nerede o Prezidan Blüm günlerinin serkeş müstemlekât nezareti? Nerede o 1921 anlaşmasını türlü tür lü tefsirlerle boğuntuya getirmeğe kal- kışmış olan Fransa “Hükema?!,, sı? Bir müstemlekecilik macerası, sayı- sız tuhaflıkları ile tarihe karışırken bütün bunları bir defa daha hatırla - mış.olmak aslâ bir zebunküşlük addor Dunamıyacaktır sanırım. - Daladiye'nin hâdisemizi anlayışta ve tutuşta göster- diği realizm'e tarafımızdan bahşedile- cek bir kaç takdir kelimesi, nasıl yer- siz ve çok addolunamıyacaksa..... Boöne ile yaptığı müzakerelerin so- na eriği münasebetiyle, Fransız mat - buatr mümessillerini kabul ettiği za - man okuduğu tebliğde, Paris büyük elçimizin şöyle bir cümle kullanmış bu lunması da bu fikrimizi küuvvetlendi- rebilir: “Bu müzakereler esnasınlla - Ata- türk'ün de son nutkunda beyan olun- duğu üzere - pek mesut bir faaliyette bulunmuş olan Başvekil Daladiye'ye derin saygılarımı sunmak isterim.,, Acaba, karşımızda cephe alan Fran- sa, bir Başvekil Daladiye'den mahrum bulunsaydı Hatay davasındaki Türk talepleri istediğimiz şekilde elde edi- lemiyecek miydi? 'Hayır.... Sözlerimizin akış tarzı böyle bir suali mukadder addettirmeğe mü- sait değildir. Hatay meselesini hangi dılından tetkik edersek edelim, böyle bir tereddütlü düşünceye aslâ cevaz ve mesağ bulamayiız. Hatay davasının başlangıcında ve bütün seyrinde, her merhalesinde inisiyatif daima bizim tarafta, yani Atatürkün iradesi altında bulunmuştur. Ve henüz tatbiki şekli tekemmül etmemiş olan bu iş bun - dan sonraki merhalelerinde de gene o- nuün şahsit hassasiyeti, devamlı müura- kabesi ve tamamile iratlesi altında bu- lunacaktır, Daladiye gibi anlayışlı bir devlet adamı, işimizi belki kolaylaştır- mıştır. Fakat karşımızda bir başkası, yani bir kolay kolay lâf anlamazı da olsaydı onu da yola getirebilirdik, Zi- Ta ©rtaya her dik kafalıyı iknaa kâfi, beliğ bir kuldretle çıkmış bülunuyor - dük. Suad Davaz'la ayni zamanda, mem- leketi. matbuatını kabul etmiş olan Fransa Hariciye nazırı Jorj Bone'nin beyanatını da “Resmi metin,, halinde neşredenParis gazetelerinde okudum. Şöyle bir çümlesi var: “Fransa 1921 anlaşmmalarının, San - cak (— Hatay) idaki Türk unsura hu- süusi ve mümtaz bir vaziyet verilmesi- ni tazammtın eylediğini teslim etmiş- tir, Diğer taraftan, Türkiyede, toprak lerin, hep birlden çaldıkları | '''''' abancı Ğazo _HABF.R — Aksam naostan ——— —<— # l’ r İ*.N.. lo rd yi Na ( : Gö'rduklorı £, SANAN s- Bir çılgın, 2 hâkimi öldürdü Katil * Hakkımda bir sşeyler konuşup gülüşerek görünce kendimi diyor. benimle alay kavâeütnmü V3 Los Ancelesteki bir mahkemede bir suçlu iki hâkimi tabancayla vurarak öl- dürmüştür. ÂArtur Hanson ismindeki bu adam, pek ağır olmıyan bir suçtan dolayı mahke- »meye verilmiştir ve bu cinayeti işleme- sine sebeb de âni bir hiddettir. Mahkeme huzurunda isticvab — edilir- ken, hâkimler heyetinden iki aza biribir- lerine dönerek bir şeyler söylüyorlar ve gülüyorlar. Bu hareket, Hansonu hid- dete getirmeye kâfi gelmiştir. Adam, derhal arka cebinden tabâncasmı çıka- rıyor ve beş kurgunu birden bu iki aza- nm üzerine boşaltıyor.. Salonda büyük bir kargaşalık başlıs yor. Kadınlar çığlık koparıyorlar. Kim? bayılıyor, kimi kendisini kapıya dar atı«- yoör., Bu sırada reis derhal yerinden at« lryor ve adamım eline sarılarak daha faz- la ateş etmesine mâni oluyor, tabancası- nt elinden alıyor. İki âzâ, kurşunların tesiriyle hemen ölmüşlerdir. Bir yandan onlar yerden kaldırılırken, diğer taraftan katil tevkif olunarak götürülüyor. Hanson hâdiseyi şöyle anlatmaktadir: “İkisinin benim hakkımda bir şeyler konuşup güldüklerini gördüm, Benimle alay ediyorlardı. Bunun üzörine, kendi- mi bilmiyerek, ateş ettim.,, Adamın deli olup olmadığı tahkik edi- liyor. | yazmaktadırlar. Bu telâkkiyi hırsı gütmediğini tekit etmiştir,, Fransa Hariciye nazırı, bize taalluk eden cümlesinde “a confirme,, tabirini kullanmıştır. Buü “Tekit etmiştir,, mâ- nasmma tercüme edilebileceği gibi “Ta- hakkuk ettirmiştir,, mânasına da alı - nabilir. Bu takdirde son cümleyi “Tür kiyenin toprak hırsı gütmediği bizce tahakkuk etmiştir,, suretinde anlamak doğru olur ki, o zaman Fratısa Harici- ye nazırına şöyle bir hitapta bulunmak hakkını, daha kuvvetle kazanmış olü - ruz: “— Bay Bone, bugüne kadar Arap memleketlerinde bizi istilâcılıkla it- ham etmiş olan propagandanızı ve propagandaları bizzat Fransaya tek - zip ettiriniz.,, Elimize geçen Fransız gazetelerinin hepsi söon anlaşmanın, ananevi Türk - Franmsız dostluğunu kuvvetlendirdiğini evyelce bu sütunda ortaya attığımız telâkkiy2, yani tamamile yeni ve Kemalist Tür - kiyenin siyasi telâkkisine uygün olan telâkkiye göre şöyle tashih edebiliriz - “Bu anlaşma, bir Türk - Fransız dostluğu ananesi kurmak için atılmış çok kuvvetli bir adımdır. Bundan böyle, dünyanın hiç bir za- man sarih ve malüm olmıyan gidişle- rinde, Fransa, takınacağı tavırlarla ve bizi anlamakta göstereceği devamlı ze- kâ ile, kurulan taze, yeni ve mazisiz dostluğu olgun köklü asilleşmiş, siya- st bir kanun halini almış bir dostluk yani “Ananevi bir dostluk,, haline yükseltebilir.,, Fransız — gazetelerinden — bazıları Türk - Fransız anlaşmasının diğer ba- zı devletlerin, bilfarz Almanyanın bir takım temayüllerine set çekmiş oldü - ğunu da ehemmiyetle kaydetmekte - dirler, Bu satırlar, Fransız gazetele - rinde hâlâ bizi anlıyan bir zihniyetin teessüs edememiş bulunduğuna delil- dir. Biz, bütün çarhları, ancak kendi milli dehamızın kumandasiyle hareket eden bir makineyiz. Ancak inisiyativ'i milli olan işler için harekete gelen ve hareket ettiği zaman tek vidası laçka olmadan sona kadar yürüyen, her ma- nii ezen bir silindiriz. Menfaatlerimizi her hangi bir “Ta- viz,, mukabilinde elde etmediğimiz gi- bi her hangi bir siyast anlaşmanın bi- zi, “inisiyativ,, i bize ait olmıyan şöy- ettiklerini Haai SvEe B Cinayetin akabinde alınan resim: Katil ve ikit kurbamı... Cennete giden kestirme yol! Tunuslu Arablar arasında bir efsane vardır ve bu yüzden her sene yüzlerce kişi ölüme sürüklenmektedir. Efsane şu: Güya peygamber, Seyd Ebu EBlel da- ğındaki bir kayayı göstererek: “Buraya kim çıkarsa cennetlik olur... Cennette güzel hurilerle dolu bir sarayda, en bü- yük zevk içinde yaşar...,, demiş. Kaya, çıkılamıyacak kadar sarptır, ve çok yüksektir. Buraya çıkmak için ölüm tehlikesini yüzde yüz göze almak lâzım- dir. Esasen, kayanın tâ tepesine çıkıl- sa bile bir daha aşağıya inmenin imkâ- nı yoktur. Fakat, oraya çıktıktan sonra zaten ölmek ve doğrudan doğruya cen- nete gitmek hevesinde olan Arablar, bunu düşünmüyorlar bile... Şimdiye kadar kimsenin çıkamadığı bu kaya yine bütün Arablarm ihtirasını harekete getirmekte ve cennete giden bu kestirme yola ulaşmaya birçok kişi teşebbüs etmektedir. Arablar, kayaya çıkamayıp yarı yolda uçuruma yuvarlananlara da evliya naza- riyle bakıyorlar ve onların da, cennette peygamberin vaadettiği güzel hurili sa- rayda türlü zevklerle dolüu bir hayata u- laşmak değilse bile, günahlarından af- fedileceğine inanıyorlar. Son defa yine Seyd Ebu Elel kayasına tırmanmak istiyen bir Arabın filmi alın- mış ve kayalara tırmanışımımn her ânı tesbit edilmiştir. Fakat Arab, daha yarı yola gelmeden uçuruma yuvarlanmıştır. Avustralya - Ingiltere hava yo'u açıldı Sidney, 6 .ALA.) — İmparatorluk hava yolları idaresine ait olan Çallancer deniz fayyaresi İngiltere ile Avusturalya arasın- da yolcu ve posla servislerini açmış ve dün saat 16.25 de — Sidney saat — Darvin de konma desteklerinden birine ârız olan bir sakatlık üzerine tayyare bir gün yo- lundan geri kalmıştır. le veya böyle bir takım istikametlere sevketmesine de imkân vermeyiz. Kiıymet ve ehemmiyetini tebarüz et- tirmek için büyük bir dikkat sarfetme- yi neşriyat vazifelerimizin en mühim- lerinmden addettiğimiz Türk - Fransız anlaşmasının, dış siyasamızda taassup- la muhafaza ettiğimiz prensiplere ay- kırr bir tarzda istismârma kalkışılma- sıti. Nizamettin NAZİF | Kobe'de I'ugya'n Boğulanlar var Kobe, Ğ (A.A.) — Tuğyan Fransız ve Portekizli olmak üzere üç sene esnasında bi boğulmuş, bir Alman da yaralanmıştır, | Benehi kolonisinde birkaç kişinin daha tuğyana kurban gilliği zannedilmektedir. 6& TEMMUZ — 1038 Sabalhh gayeledri ve GÖJ-a-ow&h? KURUN Yahudilerin mesihi H ASAN KUMÇAYI yazıyor: “Filistinde Süleyman bin Yusuf isminde bir Yahudi Araplar aleyhine yapılan bir suikast tertip etliği için Hayfadaki İngiliz divanıharbince ölüm cezasına mahküm e. dilmişti. İngiliz manda idaresi, bütün dün ya Yahudilerinin şefaatlerine rağmen, di- vyanıharbin kararımnı inlaz ederek Süley. manı bin Yusufu astırmışlır, Şimdi Avru- pa gazeteleri haber veriyorlar ki bu şekil, de asılan adam Filistinde Milâttan sonra 70 senesindenberi ilk defa — olarak asılan bir yahudi imiş! Bunun için bütün dünya Yahudileri kendisini Mesih olarak tani yormuş! Fikrimizce 18608 senesindenberi Filis, tin kıtasında ölüm cezasını — mucip olan bir suç işlemiş bir tek Yahudi çıkmadığı- nı iddia etmek biraz güçlür. Eğer Filistin. de bu kadar uzun bir zaman zarfında hiç- bir Yahudi idam edilmemiş ise bu hâdise ancak ağır suçlu Yahüudilerin — suçlarını maharetle örtmeleri, yahut herhangi bir yol bulup cezadan kurtulmaları ile tefsir olunabilir. Şu halde Filistinde kendilerini şimdiye kadar ölüm cezasından kurtaran Yahudi. lerden hiçbiri Mesih olmayıp da kurtuluş yolubulunamadığı için idam edilen tek a- ğir suçlu Süleyman bin — Yusufun Mesih, yani bütün Yahudilik âleminin kurtarıcısi diye ilân edilmesi garip değil midir.?,, CUMHURIYET Askerimiz Hatayda ÜRK askerinin Hataya girişini bir il, hak değil, fakat bir zafer ve kurlu- luş olarak tesbit eden Abidin Daver, Ha., tay Türklerinin arlık canlarından, malla. rından hiç bir endişeleri kalmaması lâ- zımgeldiğini, çünkü arlık Türk süngüleri. nin himayesinde — bulunduklarını söylü, YOr.. Muharrir yazına şöyle devam eltmekte- dir: “Biz İstanbullular, hasretini çektiğimiz Mehmetciğin kokusunu duyduğumuz gün, nasıl kurtuluşun, istiklâlin, zaferin koku, sile mest ve mesut olduksa, bugün de Ha. taylılar ayni saadetle sarhoş ve bahliyar- dırlar. Belki, onların sevinci ve heyecanı daha büyüktür; çünkü, onlar Mehmetciğin hasretini, bütün Türk yurtlarından daha gok çektiler. On sekiz sene Türk süngüle. rinin parıltısını özlediler, ön — sekiz sene Türk atlarının yelesine — hasret kaldılar, on sekiz sene hududun öte tarafındaki Türk borularına, yavuklunun sesini dinler gibi, kulak verdiler,, Ön sekiz sene, dile kolay! On sekiz senede, yeni doğmuş Ha. tay kızları büyüyüp gelin oldular; bir ka- rışlık Hatay oğlanları delikanlı olup as kerlik çağına girdiler, Hatay Türkleri ara. sında hasretlerini mezara gölürenler oldu. Fakat, işte nihayet Atatürkün — muzaffer we halâskâr ordusu, Hatay Türklerini de kurtardı, Hatay Türklerinin istiklâlini de.. Hataylılar, bayramınız, bayramımıZ kutlu olsun!,, TAN 68 yaşında kadın çalışabilir mi ? yaşında ihtiyar bir kadın dilencilik 68 yaparken yakalanmış, müddelumü- miliğe verilmiş, müddetumumllik, ihtiyar | kadının çalışabilip çalışamıyacağını les. bit için adliye doklorluğuna — sevketmiş: Doktorun verdiği rapor, ihtiyar Haryamın çalışabileceği şeklinde, fakal, suçluyu mü.. | hakeme eden hâkim, doklorun — raporunu vledan kanaalini tlemin edecek mahiyetlt görmemiş. Kadına beraat kararı vermiş: Sabiha Zekeriya, hâdiseyi şöyle tahlil &« diyor: 468 yaşında bir kadın çalışamaz. Sokak. ta da dilenemez. Devlet, memurunu tekallt etmek için muayyen bir sin kabul etmi$e tir. İçtimat siğorta kabul eden memleket- ler her nevi işçi için muayyen müddeti tayin elmiştir. İhtiyarların çalı$« tırılmasına karşı başlıyan cereyan çok e5“ kidir, bu cereyanın gayesi ihtiyarlara hüs yatlarının son demlerini huzur içinde &? çirmek fırsat ve imkânlarını vermektedif” Medeni memleketlerde hergün artan “ihtİz yar evleri,, cemiyetin ihtiyarlara teminin? çalışlığı içtimal sigortanın bir ifndesid"" Bizde de — ihtiyarlar için Darülacef? vardır. Belki bu müessese — ihtiyaca kü“ değildir. Fakat biz bütün içtimat ıeşkilâ";: larımızın kurulmasını, — tekâmülünü, ç0 kısa bir zamana sıkıştırdığımz için matlüP olan tekâmülü görmüyoruz. Fakat guyemi" çalışmâ bunları mükemmelleştirmektir. İhtiyarlık sigortası cemiyetin ferde "" min eltiği en büyük hayat — garantisidi”” Bütün gençliğini, zindeliğini, kolunun kafasının emeğini bu cemiyete veren At mın, ihltiyarlığında bu hayatı cemiyete S görlta ellirmek hakkıdır, S Doktor ferdi, ferd olarak — kabul ettiği | için, aleyhte; hâkim, ferdi, cemiyetin P üunsuru, adaleti fertlere hak temin eden V Ç temel telâkki eltiği için lehte karar W“ L yor. Ben hâkimin reyi ile beraberiti.n —

Bu sayıdan diğer sayfalar: