Halk için felsefe YAZAN; Nizameddin NAZİF zi Hakkı Baltacıoğlunun, bacim a ariyle ufak, fakat muhteva bakımım- dö Şok büyük yeni bir eser vermiş ol- URUNU Söyliyebiliriz. e Yapraklı kitabların hemen daim mat Eli veya cok defa tamamlle kıy- & birer matah oluşunu, görmüş ve 9 bulunmamızdan ileri gelen bir yaşla, üç heş gün el uzatamadığı- simdi, gözümüzde tam no- ve kitab dı ıya kavuşmuş bimizd, bulunuyor. yeri her bilgi derecesin- Fucuların istifadelerine arzedil- MİŞ olan “roi Yoruz, adlı #serden bahse- Düşündülleri, düşünebildikleri için niyeti ile doğdukları” ukları için buldukları thina bir derinlik yer- endilerinden evvel verilmiş hesaplarını mış olanların, bütün ölür- ölmezliklerini 102 küçük Yük pu çine sığdırmak ancak çok bü- ai gi meydan mubarebelerini ka- MAK İçin yaratılmış olanlarm işidir. rin yanlış Payların i Bir kitabın üstüne swdece Felsefe n- Atmak büyük iddindir. Böyle bir| » Ancak Baltacıoğlu gibi ve tete Yarn daddi #aysl metdii G1 vermiş olan Binaenaleyh ilk k derecede ya- şimdi bize saygı 18” yi okumak, unun ne büyük başarmış ol. bir eseri, yani felsefe âle- — yıldızlarını, ışıklarından, â,, “Pden, kokularmdan, manaların - Bina bir kelimeyle kâinetlarından - — kaybettirmiyerek hulâsa eden bir VE bizde cekler üçü beşi başarsb Semez, 2 Mz Bunların izinde böyle bir isi sa- Me dürüstlükle, kitab esnaflığı ga- v9 İutulmadan yapmağa karar ve- cek de galiba Baltaeroğlundan acnaleyl bu eser için, “kendisini eketimizde başarabilecek olan a- m tarafından me *ördir,, b ydana getirilmiş e- diyebiliriz, Bu e a ©80r bana faydalı olabilir mi? Yen an aşağı okuduktan sonra cevab e >> Yeni bir şey öğrenmedim, Fakat kita, nan bunu elime alacağımı ve Zir, edeceğimi tahmin ediyorum. Kip, AlANIŞ, sileleşme ve teselsül ba- dan ve çok kere cildleri dört #» içinde hakiki ve en sağlam Uduftkari" leri ie hulüsn etmekte 1 bakımından kafalarında kayak Kİ #sn benim mevimden mağrur- Sin dahi faydalıdır. B, «© Gördün başkaları istifade edebi- LE mi? Yen sa “amı Yelia, dari Bu ikinci suale de hiç tereddüd etme- Su cevabı veririm >— Herken. Bizde alay felsefenin tehinde < li bulunanlardan kaçı adira nilem ve “krasen doğru” ile, e andıran" 1 “akla en yakın ge- ni va mantıki” vi ve “en iyi üzam Nn MANASIZ” ve “en saçma” Yy, iü ems ! İçinde bulundu- 2, Yahut hiç: m çi gu Yu iç de arat kitab başında geçirmiş bir a- a, len bir adam, heve- ni nmek ve öğret. hulâna edilebilecek bir Mi eki olanın,, yıllarcı ten 3 Söz nuru Sonra ulaşabileceği bir dağı oksayışıa, minimini bir çakıl e a VS önümüze firlatmeştır. İS alip hir Parça tetkik odinse bir dağa tırman. Bu çakı diğ “Eral n6 büyük Bin anlıyor, ke Ka Boya, efenin Sefaleti Malan, vehmihe va otrafmda Fikir ; “vice” ina tu- Menirlaraş elk bu felsefe dağına tır - MN bağı Devver ferd olmak onuru- almış olurlar, Nizamettin NAZIF Miyık | MESELE HABER — Aksam oostan “Hürriyetsiz devamlı sulh Eski İngiliz hariciye nazırı Sir An- toni Eden, geçenlerde çok enteresan bir nutuk söylemiştir. Bu nutku ter- cüme ediyoruz: “— İngilizlerin asırlar degelmekte oldukları siy rin de, ekseriyetlerin de b lerini ayni şekilde korumak İngitlerede en i beri takip e- si ekal! atandaşı, mem larına itaat ettiği müddet vazifesi ona bürriyetlerin he min etmektir. Öyle değil mi? Eğer insanlar, tamamiy. le müsavi ol , ayni haklara sahip bulunmazlarsa nasıl iş birliği yapar ve nasıl birbirleriyle anlaşabilirler? Hürriyetin üniversal bir surette temi. si suretile büyük ve daimi sulh idealle. rine doğru büyük bir adım âtılacağından şüphe eden var mıdır? Umumi şekilde bu hürriyetin otemini, hüdut aşırı milleleri o biribirlerine daha yade rsındıracak ve bu, şimdiki halde ir tehlike halini alan o propa- gandadan ziyade faydalı olacaktır. Hürriyet ne kadar baskı altıma alına cak olursa ihtilâflar da o nisbette örla- caktır. Hürriyet, bizim için milli hayatın bir şartı, bütün dünya için de enternasyonal anlaşmanın hakiki bir vasıtasıdır. Hür. riyetsiz devamlı sulh ne imkân yoktur. yalnız Avrupanın bir buhrana tw. tulduğunu ve bizim de içine girdiğimi bu buhranın geldiği gibi geçip gideceği. i inmek doğru değildir. İçinde bu- lunduğumuz buhranı bütün bir beşeriyet çekmektedir. Tarihin öyle bir devrinde yaşıyoruz ki onun hâdiseleri ve muhte- rol neticeleri herkese korku telkin et- mektedi Nâzım kuvvetler gevşemiştir ve anarşi muştur. rinden ısırınca birkaç saniye kadar zehirlidir. zel görünmekteymişler! Kısa bir müddet içersinde örümceklerin sayısı bir dü. Bunu gören hayvanat bahçesi direktörü kalan örümcekleri ayrı ayrı yerlere koymak İ güneye kadar inmiştir. mecburiyetini duymuştur. Şimdi, İngiliz mebusu, ait olduğu vekilden, örümcek- leri biribirinden ayırmanın ve onlarm biribirini yemele, rine müsaade etmek kadar insaniyele âykirı olup olma- dığını soruyor. Mebusun fikrine göre, bu hayvanlar hakkında yapıla. cak en İnsan! muamele hepsini birden öldürmek olacak- ve daimi sulnun ye mebuslarından Vilyam Davidson parlâ- mentoda hükümetten garib bir istizahta bulun. Londra hayvanat bukçesine geçenlerde Brezilyadan gok nadir cinsten yüz kadar örümcek getirilmiştir. Bu i- ri örümcekler, çok tehlikeli mahlüklardır. İnsanı bir ye. içersinde öldürebilecek Fakat, uzaktan gözüküşleri çok güzeldir. Parlak siyah renklerinde insan gözünü çeken misilsiz bir cazibe var- dır, Onun için bu hayvanlar hakkmda ilk defa tetkik. lerde bulunan İngiliz âlimi - ayni zamarda şair ruhlu bir adam olacak . bu mahlükları birçok erkekleri peşinden sürükliyen genç ve güzel dul kadınlara benzetmiş, ve bu örümeeklere kara dullar ismini vermiştir. Örümcekler hayvanat bahçesinde hazırlanan yere yer- leştirildikten sonra bunlara bakmağa memur edilen bek. çi, hayvanlarır birer birer eksilmekte olduğunu hayret- le görmüş, örümceklerin yaşayışını tetkik edince bunla. rın biribirini yemekte olduklarının farkına Heyvanlarm zehiri kendilerine zarar vermemekte, bilâkis arkadaşlarını yedikten sonra daha fazla taravetli ve gik teminine imkân yoktur,, Ingilterenin eski Hariciye Nazırı Eden bir nutkunda böyle söyledi Hürriyetin üniversal bir surette temini suretile büyük idealine doğru büyük bir adım atılacağından şüphe edilemez. Sir Eden kuvvetlenmektedir. Lord Bal, in tek. rar tekrar bize söylediği gibi demok rasi mevcut hükümet şekilleri arasında tatbiki en güç olamdır. Demokratça düşünmek kolay (olduğu halde bu fikirleri tatbikat sahasında ye. rine getirmek ve demokrat bir valandaş olarak hareket etmek zordur. Demokrat hir hükümetin muvaffakive- ti, bütün vatandaşların bu uğurda el bir- liği ve iş birliği etmesine bağlıdır. Demokrasinin geçtiği yol, dar bir ge- çittir. Burada muvaffakiyetsiz ve dikkat. siz bir hareket yapılacak olursa o zaman sağa, yahut sola sapılır, burada zülme. istibdada yol açılabilir. O zaman da de. mokrasiden ortada hiçbir eser kalmaz. Bu sebeble, düyanın bunca tehlikeleri ve tehditleri altında bizim demokrat a. kidelerini ve bunun tatbikatını muhafa. za edebilmemiz için kuvvetli bir Tide: ve bütün milli zekâ, gayret ve bilgimizi bu ideal yolunda teksife yacımız var. dır. Harp Avrupa medeniyetine müthiş bir darbe indirmiştir. Bundan diğer milletler gibi İngiltere de istirab çekmiştir. Şimdi bizim vazilemiz İngiltere için çalışmak olduğu gibi, İngilterenin bütün milletler w.asındaki şerefli mevkiini korumak da dır Bugün İngiltere hürriyeti, müsamaha. yı ve adaleti müdafaa ediyor. Fakat in - sanlığın istikbali için bugün yaptıkları eğildir. Bn uğurda bütün kuv- hazırlanmaklığımız lâzımge | Lir. İngilterenin kendi memleketi için te - ve edeceği şartların bütün in- unda da vücud bulduğunu görmek büyük bir emelimiz olmalıdır. Bunun gerçekleşmesi için de kanun m olmalıdır. Bu böyle olduğuna gö, re bizim hedefimiz ne olmalıdır? kanunun hâkimiyeti tarafından tanınmalıdır. iz, çünkü bu, milletler a- rasında medeniyetin yaşıyabilmesi için esaslı bir şarttır. Ayni zamanda adli usullerle adaletin de her yanda teminini arzu etmeliyiz. esi için de yeryüzünde üde, mukabil itimada lü. in imanımla bir der nen hükümetlerin yaptığı işleri görme « mek, bilmemek de akılsızlık olur, Son yıllarda otokratik hükümetler, kendi meselelerini halletmek yolunda yısız birtakım hamilelerde, teşebbüsler. bulunmuşlardır. Onların metodları bizim metodları » mız değildir. Fakat onların bu davalarını ne büyük bir ihtiras ve hararetle takib ettiklerini de görmemezlikten gelmemeli- yiz. Almacak ders buradadır, Onun için bi. zim de milli ve enternasyonal ideslleri - mizin gerçekleştirilmesi yolunda ayni şe- meşhur olan mağara F 'RANSADAKİ Fontenblo, kayalarıyla meşhurdu. Parisin canavar Vaydman meselesindenberi artmıştır. Katilin madam Kellerin cesedini sakladığı ma. Zara şimdi bütün seyyahların bilhassa uğradığı ve dolaş- tığı bir yer olmuştur. Haydudlar mağarasi ismi verilen bu yer, o giindenberi her gün binlerce ziyaretçinin uğra. eskiden korulukları vej bu ormanın ehemmiyeti bir kat daha Zıdır. Bu ziyaret meraki o kadar artmıştır ki, mağara- almaktayrarşlar? varmıştır. da seyyahlara rehberlik ederek para kazanmağa kalkan sçik gözler de meydana çıkmıştır. Bunlar seyyahları mağarada dolaştırmakta, katflin ö. lüyü sakladığı yeri göstermekte ve buna mukabil bahşiş * Japon kadınları balina derisinden elbise giyecekler | ÜNEŞ eltmda yeni bir şey yoktur, diyoruz. Fakat hör gri yine bir yenilikle karşılaşıyoruz. Tabint bazı yerlerde hasls davranmış, iptidal maddelerden yer Yüzünün bir kasınmı mahrum bırakmıştır. Buralarda kimya sanayiin yardımına koşmuş ve fabrikslara yeni ilk mağdo- ler temin ötmeye başlamıştır. Japonyada kimyagerler bali- nalarm yağ vermekten başka işlere de yarıyacağını keştet- mişlerdir. Bu maksatla balins avlamak için yüzlerce gemi den mürekkep koca bir fil açık denizlere açılmıştır. çıkarmıştır. Kimya ilmi, balinanın vücudunu saran iç deriden yüne pek benziyen bir neaç maddesinin elde edilebileceğini meydana Japon âlimleri işin ilersini de ihmal etmiyorlar, Avlana avlans balina nesillerinin münkariz olacağını da düşünmüşler, koyun sürüleri gibi balina sürüleri yetiştirmek imkânlarını aramağa başlamışlardır Fantezi Sıcaktan bir kedi bayıldı | Yazan; Osman Cemal Kaygılı Evvelki gün, öğle vakti, tam sıca. ğın sunturlu zamanı, güneşin dondurma. cı, şerbetçi, sucu dükkânlarına istikbal de bolbol saadetler, refahlar dağıttığı sr ralarda, İstanbul tarafındaki üstü kapalı tramvay duraklarından birinde idim, Bu. manasile ve dört b: mur bir sıcak hava malızenine ben; du, Hele güneşe gelen tarafın yağlı bo. ya kaplamalarına bilmiyerek o sırtlarını dayryanlar birden of! deyip irkiliyorlar; bilhassa sırtları incecik bluzlu genç ba- yanlar, bu vaziyette, kızgın tava içine atılmış taptaze, dipdiri kefallar gibi ol- dukları yerde zıp zip zıplıyorlardı. Ben, tramvayla gelecek bir yolcu bekli. ım ve ayni yerde benim gibi yolcu bekledikleri (hallerinden, tavırlarından belli birkaç kişi daha yardı ki bu bekle- lerin benden başkası bayandı. Aksili. Ee bakın ki gelecek yolcularımızı, içlerin den çıkacak diye dört gözle beklediğimiz. belâlı tramvayların bir çoğu gelip geçtiği halde nedense beklediğimiz yolcular bir türlü görünmüyorlar ve on. lar bir türlü görünmedikçe bizden bir sü rü, içten gelme, sessiz kalayları yiyor. lardı. Benim oturduğum yerle biraz $0l- da oturan ve yolcu beklediği o anlaşılan kırklık bir ermeni bayanının arasındaki boşlukta gayet sevimli, tüylü ve kurşun. nili, beyazlı bir kedi yavrusu sereserpe yatmış uyuyordu. Buna yatmış uyuyordu da denemez; çünkü kayvancağız, ateşleri küllenmiş bir mangal kapağı kadar sıcak olan bu tahtarım üstünde sıcaktan adamakıllı bu nalmış ve yarı azap. yarı keyif içinde kendinden geçmişti. Bir aralık, ona elim le dokundum, kımıldamak değil, göz lerini bile aralıyamadı, Sonra solumdaki bayan çenesini okşadı; fakat o bu ok- şamaya da bana mısın? diyemedi. Biraz sonra güneş bizim bulunduğu. muz yere biraz daha (ayrap edince orası artık durulamaz bir hal aldı. Kadın bir a nefes alabilmek için dışarıya çi. kârken bu kendinden geçmiş, yarı büy- gın kedi yavrusunu da yerinden kaldı- rıp sözde dahâ serin bir yere koymak İs. tedi. Kadının elleri arasmda yer değiş- tiren hayvan büsbütün alıklaştı, bitkin. leşti ve yeni bırakıldığı yerde dilini bir karış dışarıya uzatıp kamı kalaycı körü ğü gibi işlemeğe başladı. Kedicik şimdi sıcaktan büsbütün bayt yordu; neredeyse tıpkı sıcaktan bayılan insanlar cansız bir külçe halinde o- racığa yığılıp kalacaktı, kadın: — Aman kedi bayılıyor! diye kalktı, o- radaki suculardan (o avuçlarına buz gibi su doldurup getirdi, o hayvanın yüzüne, gözüne serpti. Serinliği, ıslaklığı duyan hayvan bir parça gözlerini açar gibi oldu. Ikinci bir duştan sonra ise kendine gelip lanan yerlerini neşeli neşeli yalamaya koyuldu. Oraya yeni gelmiş olan spor giyinmiş, çıplak ayaklı ve denizden ha. fil pancar rengi almış bacaklı iki genç kız, vaziyeti öğrenince hemen koşup bir bardak limonata ile geldiler ve kediye parmaklarile bir hayli limonata yalattı. lar; limonatanın kalanmı da bolca bolca onun yüzüne, çenesinin altına, göğsüne, sırtına döktüler. Artık kedinin o keyfine payan yoktu. Mini mini, filizi gözlerini karşısındakilere iş, boyuna yalanı. yor, yalanıyor, yalanıyordu. Derken incecik, ipek ceketi nar çiçeği renkli bir başka tazecik çantasından ko. lonyasını çıkarıp ona koklatacak oldu. Fakat bu küçücük kaplan o torunu buna razı olmadı. Yüzünü ekşiterek istemem, ziyade olsun! der gibi acaip bir ses çı- kardı. Daha sonra bir başka küçük ba- yan ona bir yağlı halka alıp önüne doğ. radı, Ve onün bu sıcakta bu yağlı halka- ya pek rağbet etmediğini gören başka bir genç kadın, gidip iki dakika Osonra ona kalınca bir kâğıt içinde bir parça kaymaklı dondurma getirdi. Biraz evvel sıcağın şiddetinden olduğu yerde bayat bir pelteye dönmüş olan ke. dicik hele o, buz gibi kaymaklı dondur. mavı gövdeye indirdikten sonra bir cive lekleşti, bir şeytanlaştı ki âdeta bir deli fişek olup orada yapmadığı oyunbazlık, canbazlık kalmadı. Bu kadar ikrama, bu kadar iltifata, böylesi okşanmaya karşı hani ne diyeyim bilmem ki orada bütün bu hali hayretle seyretmekte olan kıranta bir erkeğin bi. le yalandan bayılacığı gelmişti. Osman Cemal KAYGILI