6 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

6 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- 6 TEMMUZ — 1938 ——— ———— — Tetkik . aa Halk için Telsefe YAZAN: Nizameddin NAZİF itığlm-m Hakkt Baltacıoğlunun, hacim ğ âriyle ufak, fakat muhteva bakımım- dal_î Sok büyük yeni bir eser vermiş ol- Uğunu söyliyebiliriz. 'azîz Yapraklı kitablarm hemen daima metîmem veya çok defa tamamile kıy- iz birer matah oluşunu, görmüş ve ş:al&rmö bulunmamızdan ileri gelen bir İ hgayışla, üç beş gün el uzatamadığı- tuş m;lu;ülmxş ve kitab dolabımızda lâyık USU saygıya kavuşmuş bulunuyor. deî İtmi gündenberi her bilgi derecesin- N okuyucuların istifadelerine arzedil- m. ddya . “8 Olan “Folsefe” adlı eserden bahse- d’yoruz. Düşündükleri, düşünebildikleri — için, Ünmek mahkümiyeti ile doğdukları- a afllamış bulundukları için buldukları Ka ğJeîlum her sathıma bir derinlik ver- öler (;'Gı.krîndilerinden evvel yverilmiş hlshih Erinliklerin yanlış hesaplarını mkıe; f.’ak:—:aî:_uş olanlarımn, bütün ölür- Bayr.ğnul va ölmezliklerini 102 küçük Ş, n içine sığdırmak ancak çok bü- bilgi meydan muharebelerini ka- imak için yaratılmış olanların işidir. h Bir kitabm üstüne sıdece Felsefe a- atmak büyük iddiadır. Böyle bir K klncak Baltacıoğlu gibi metodlu Ve tetebbua gönül vermiş olan- b&îıhaddi sayrlabilirdi. Binaenaleyh ilk ; ta_ele almamıyacak derecede ya- vi knr'glmız bu eser, şimdi bize saygı Ku asşılıyor. “Felsefe” yi okumak, '.İIÜ Hakkı Baltacıoğlunun ne büyük duğuîünşwer adam işi” başarmış ol- U anlamağa kâfidir. miî_"— Böyle bir eseri, yani felİsefe âle- a M bütün yıldızlarımı, ışıklarından, İStinden, kokularından; manaların < tani bir kelimeyle kâinatlarından - £ kaybettirmiyerek hulâsa eden bir Bi “ğbizde başarabilecekler üçü beşi ĞK < Ti DA : Tâhg Bunların içinde böyle bir işi sa- Yetle, dürüstlükle, kitab esnaflığı ga- © tutulmadan yapmağa karar ve- "tecek de galiba Baltacıoğlundan İ- tir. mîma&naıleyh bu eser için, "kendisini > leketimizde başarabilecek olan a- ıe;'ü:“ğ.fmd?n meydana getirilmiş e- » diyebiliriz. Ü eser bana faydalı olabilir mi? Verîvmn aşağı okuduktan sonra cevab *Orum : " —- Yeni bir şey öğrenmedim. Fakat Aman zaman bunu elime alacağımı ve edeceğimi tahmin ediyorum, Öml Tralanış, aileleşme ve teselsül ba- b “:ğ:ğtu— içinde hakiki ve en sağlam Hi ufikari” leri ile hulâsa etmekte Fenı: bakımından kafalarında kavak İ €sen benim nevimden mağrur- B'îln dahi faydalıdır. rleî SSerden başkaları istifade edebi- * mi? Bu den şmnd Suale de hiç tereddüd etme- U cevabı Vveririm ; T v Elğîer_kes. Bizde felsefenin lehinde Fan yhmd_e bulunanlardan kaçrı adına Si © denilen ve “kısmen doğrü” ile, lenir B andirdiik ü akiz en yakl göş ü rree N manasız” ve “en saçma” Yı, hsiz hezeyan” I içinde bulundu- a şöyle bir Yıl îl’mr kitab başmda geçirmiş bir &- , ;evı:;tod hedir bilen bir adam, heve- * Sanatı “öğrenmek ve öğret- Mek ü e';k“ez ğkı;ıâsa edilebilecek bir adam, dökt' YA olanm,, yıllarca Böz nuru o Sonra ulaşabileceği bir dağı hm“ ğ kuı;kışa),rışla minimini bir çakıl Bu UŞ ve önümüze fırlatmıstır. Çakılı , bir parça tetkik edince 5a €le alıp San rhal ne büyük bir dağa tırman- dığm[ ülie * Fe Peyqahjfenh Sefaleti" ni Sülanlar, eîî îehmıne ve “vice” ine tu- Manır ©lâ bu felsefe dağına tir - hun tadmı Münevver ferd olmak onuru- olurlar. Nizamettin NAZİF etrafmda fikir Ü, 4 ;"î' K 5','1» e | |MESELE U eser, şimdi, gözümüzde tam no- | “ HABER — Aksam vostası “Hürriyetsiz devamlı sulh teminine imkân yoktur,, İngilterenin eski Hariciye Nazırı Eden bir nutkunda böyle söyledi GAT TT DA A LA AT 5 ai LA F Hürriyetin üniversal bir surette teminı suretile büyük ve daimi sulhun idealine doğru büyük bir adım atılacağından şüphe edilemez. Eski İngiliz hariciye nazırı Sir An- ! Nİ toni Eden, geçenlerde çok enteresan bir nutuk söylemiştir. Bu nutku ter- cüme cdiyoruz: “— İngilizlerin asırlardanberi takip e- degelmekte oldukları siyaset ekalliyetle. rin de, ekseriyetlerin de hak ve hürriyet. lerini ayni şekilde korumak — olmuştur. İngitlerede en mütevazi vatandaşla en i- leri bir ferd kanun önünde ayni mevki- dedirler. Bir İngiliz vatandaşı, memleket kanun- larına itaat ettiği müddetçe hükümetin vazifesi ona hürriyetlerin her nevini te- min etmektir. Öyle değil mi? Eğer insanlar, tamamiy. le müsavi olmazlar, ayni haklara sahip bulunmazlarsa nasıl iş birliği yapar ve nasıl biribirleriyle anlaşabilirler? Hürriyetin üniversal bir surette temi. ni suretile büyük ve daimi sulh idealle. rine doğru büyük bir adım atılacağından şüphe eden var mıdır? Umumi şekilde bu hürriyetin — temini, hüdut aşırı milletleri - biribirlerine daha ziyade ısındıracak ve bu, şimdiki halde sulh için bir tehlike halini alan — propa- gandadan ziyade faydalı olacaktır. Hürriyet ne kadar baskı altına alına- cak olursa ihtilâflar da o nisbette arta- caktır. Hürriyet, bizim için milli hayatın bir şartı, bütün dünya için de enternasyonal anlaşmanın hakiki bir vasıtasıdır. Hür. riyetsiz devamlı sulh — temimine imkân yoktur. ..... yalnız Avrupanın bir buhrana tü- tulduğunu ve bizim de içine girdiğimiz bu buhranın geldiği gibi geçip gideceği- ni düşünmek doğru değildir. İçinde bu- lunduğumuz buhranı bütün bir beşeriyet çekmektedir. Tarihin öyle bir devrinde yaşıyoruz ki onun hâdiseleri ve muhte- ” SaBlün V küvvetlenmektedir. Lord Baldvinin tek. râar tekrar bize söylediği gibi demok rasi mevcut hükümet şekilleri arasında tatbiki en güç olanıdır. Demokratça düşünmek kolay — olduğu halde bu fikirleri tatbikat sahasında ye- rine getirmek ve demokrat bir valtandaş olarak hareket etmek zordur. Demokrat bir hükümetin muvaffakiye- ti, bütün vatandaşların bu uğurda el bir- liği ve iş birliği etmesine bağlıdır. Demokrasinin geçtiği yol, dar bir ge- çittir. Burada muvaffakiyetsiz ve dikkat. siz bir hareket yapılacak olursa o zaman yasağa, yahut sola sapılır, burada zülme, istibdada yol açılabilir. O zaman da de. mokrasiden ortada hiçbir eser kalmaz. Bu sebeble, düyanın bunca tehlikeleri ve tehditleri altında bizim demokrat a- kidelerini ve bunun tatbikatını muhafa. za edebilmemiz için kuvvetli bir liderlife ve bütün milli zekâ, gayret ve bilgimizi bu ideal yolunda teksife ihtiyacımız var- gibi İngiltere de istirab çekmiştir. Şimdi bizim vazifemiz İngiltere için çalışmak olduğu gibi, İngilterenin bütün milletler acasındaki şerefli mevkiini korumak da olmalıdır. Bugün İngiltere hürriyeti, müsamaha. vı ve adaleti müdafaa ediyor. Fakat in . ' sanlığın istikbali için bugün yaptıkları- | mız kâfi değildir. Bu uğurda bütün kuv- vetimizle hazırlanmaklığımız — lâzımge lir. İngilterenin kendi memleketi için te - min ettiği ve edeceği şartların bütün in- sanlar arasında da vücüud bulduğunu görmek büyük bir emelimiz olmalıdır. Bunun gerçekleşmesi için de kanun hâkim olmalıdır. Bu böyle olduğuna gö. re bizim hedefimiz ne olmalıdır? Bunun için kanunun hâkimiyeti bü - tün milletler tarafından tanınmalıdır. Bunu istemeliyiz, çünkü bu, milletler a- rasında medeniyetin yaşıyabilmesi için esaslı bir şarttır. Ayni zamanda adli usullerle adaletin de her yanda teminini arzu etmeliyiz. Bunun gerçekleşmesi için de yeryüzünde büyük bir tesanüde, mukabil itimada lü. zum vardır. Ben, bütün imanımla bir demokratım, Fakat böyledir diye başka türlü düşü - nen hükümetlerin yaptığı işleri görme - mek, bilmemek de akılsızlık olur. Son yıllarda otokratik hükümetler, kendi meselelerini sayısız birtakım hamlelerde, teşebbüsler. de bulunmuşlardır. Onların metodları bizim — metodları - mız değildir. Fakat önların bu davalarını ne büyük bir ihtiras ve hararetle takib ettiklerini de görmemezlikten gelmemeli- yiz. Almacak ders buradadır. Onun için bi. zim de milli ve enternasyonal idealleri - halletmek — yolunda | findan ve çok kere — cildleri dört' mel neticeleri herkese korku telkin et- — dır. mektedir. Nâzım kuvvetler gevşemiştir ve anarşi Harp Avrupa medeniyetine müthiş bir darbe indirmiştir. Bundan diğer milletler mizin gerçekleştirilmesi yolunda ayni şe- kilde heyecan ve hararet göstermemiz ge rektir.,, - “Kara dul,,)lar NGİLİZ mebuslarından Vilyam — Davidson parlâ- mentoda hükümetten garib bir istizahta bulun. muştur. Londra hayvanat bahcesine geçenlerde Brezilyadan &ok nadir cinsten yüz kadar örümcek getirilmiştir. Bu i- ri örümcekler, çok tehlikeli mahlüklardır. İnsanı bir ye. rinden ısırınca birkaç saniye — içersinde öldürebilecek kadar zehirlidir. Fakat, uzaktan gözüküşleri çok güzeldir. Parlak siyah renklerinde insan gözünü çeken misilsiz bir cazibe var- dır. Onun için bu hayvanlar hakkında ilk defa tetkik. lerde bulunan İngiliz âlimi - ayni zamarıla şair ruhlu bir adam olacak - bu mahlükları birçok erkekleri peşinden sürükliyen genç ve güzel dul kadınlara benzetmiş, ve bu örümceklere kara dullar ismini vermiştir. Örümcekler hayvanat bahçesinde hazırlanan yere yer- leştirildikten sonra bunlara bakmağa memur edilen bek. çi, hayvanların birer birer eksilmekte olduğunu hayret- le görmüş, örümceklerin yaşayışını tetkik edince bunla. rm biribirini yemekte olduklarmın farkma varmıştır. Hayvanların zehiri kendilerine zarar vermemekte, bilâkis arkadaşlarını yedikten sonra daha fazla taravetli ve gü- zel görünmekteymişler! Kısa bir müddet içersinde örümceklerin sayısı bir dü. züneye kadar inmiştir. Bunu gören hayvanat bahçesi direktörü kalan örümcekleri ayrı ayrı yerlere koymak mecburiyetini duymuştur. Şimdi, İngiliz mebusu, ait olduğu vekilden, örümcek- leri biribirinden ayırmanın ve onların biribirini yemele, rine müsaade etmek kadar insaniyete aykırı olup olma- dığını soruyor. Mebusun fikrine göre, bu hayvanlar hakkında yapıla. cak en insani muamele hepsini birden öldürmek olacak- | Bİir yü meşhur olan mağara RANSADAKİ Fontenblo, eskiden korulukları ve kayalarıyla meşhurdu. Parisin canavar Vaydman meselesindenberi bu ormanın ehemmiyeti bir kat daha artmıştır. Katilin madam Kellerin cesedini sakladığı ma. ğara şimdi bütün seyyahların bilhassa uğradığı ve dolaş- 'tığı bir yer olmustur. Haydudlar mağarası ismi verilen bu yer, o gündenberi her gün binlerce ziyaretçinin uğra. ğidir. Bu ziyaret merakı o kadar artmıştır ki, mağara- |da seyyahlara rehberlik ederek para kazanmağa kalkan açık gözler de meydana çıkmıştır. Bunlar seyyahları mağarada dolaştırmakta, katilin ö. lüyü sakladığı yeri göstermekte ve buna mukabil bahşiş almaktaymışlar! * dJapon kadınları balina derisinden elbise giyecekler ! G ÜNEŞ altında yeni bir şey yoktur, diyoruz. Fakat her | gnü yine bir yenilikle karşılaşıyoruz. Tabiat bazı yerlerde hasis davranmış, iptidaf maddelerden yer #üzünün bir kısmını mahrum bırakmıştır. Buralarda kimya sanayiin yardımına koşmuş ve fabrikalara yeni ilk madde- ler temin etmeye başlamıştır. Japonyada kimyagerler bali- nalarm yağ vermekten başka işlere de yarıyacağmı keşfet- mişlerdir. Bu maksatla balina avlamak için yüzlerce gemi- den mürekkep koca bir filo açık denizlere açılmıştır. Kimya ilmi, balinanm vücudunu saran iç deriden yüne pek benziyen bir nesç maddesinin elde edilebileceğini meydana çıkarmıştır. â Japon âlimleri işin ilersini de ihmal etmiyorlar, Avlana avlana balina nesillerinin münkariz olacağını da düşünmüşler, koyun sürüleri gibi balina sürüleri yetiştirmek imkânlarını aramağa başlamışlardır - Sıcaktan bir kedi bayıldı | Yazan : Osman Cemal Kaygılı Evvelki gün, öğle — vakti, ğin sunturlu zamanı, güneşin dondurma. cı, şerbetçi, sucu dükkânlarma istikbal- de bolbol saadetler, refahlar dağıttığı sı- ralarda, İstanbul tarafındaki üstü kapalı tramvay duraklarından birinde idim. Bu. rası sanki tam manasile ve dört başı mâ- muür bir sıcak hava mahzenine benziyor. du. Hele güneşe gelen tarafın yağlı bo. ya kaplamalarına bilmiyerek — sırtlarını dayıyanlar birden of! deyip irkiliyorlar; bilhassa sırtları incecik bluzlu genç ba- yanlar, bu vaziyette, — kızgın tava içine atılmış taptaze, dipdiri kefallar gibi ol- dukları yerde zıp zıp zipliyorlardı. Ben, orada tramivayla gelecek bir yolcu bekli- yordum ve ayni yerde benim gibi yolcu bekledikleri hallerinden, tavırlarından belli birkaç kişi daha yardı ki bu bekle- yicilerin benden başkası bayandı. Aksili. ğe bakın ki gelecek yolcularımızı, içlerin den çıkacak diye dört gözle beklediğimiz muhtelif tabelâlı tramvayların bir çoğu gelip geçtiği halde nedense beklediğimiz yolcular bir türlü görünmüyorlar ve on. lar bir türlü görünmedikçe bizden bir sü rü, içten gelme, sessiz kalayları — yiyor- lardı. Benim oturduğum yerle biraz sol- da oturan ve yolcu beklediği — anlaşılan kırklık bir ermeni bayanının arasındaki boşlukta gayet sevimli, tüylü ve kurşun. nili, beyazlı bir kedi yavrusu sereserpe yatmış uyuyordu. Buna yatmış uyuyordu da denemez; çünkü hayvancağız, ateşleri küllenmiş bir-mangal kapağı kadar sıcak olan bu tahtanın üstünde sıcaktan adamakıllı bu nalmış ve yarı azap, yarı — keyif içinde kendinden geçmişti. Bir aralık, ona elim le dokundum, kımıldamak değil, göz- lerini bile aralryamadı. Sonra solumdaki bayan çenesini okşadı; — fakat © bu ok- şamaya da bana mısın? diyemedi. Biraz sonra güneş bizim bulunduğu. muz yere biraz daha fayrap edince orası artık durulamaz bir hal aldı. Kadın bir parça nefes alabilmek için dışarıya çı. karken bu kendinden geçmiş, yarı bay- gin kedi yavrusunu da yerinden kaldı- rıp sözde daha serin bir yere koymak is. tedi. Kadının elleri arasında yer değiş- tiren hayvan büsbütün alıklaştı, bitkin. leşti ve yeni bırakıldığı yerde dilini bir karış dişarıya uzatıp karnı kalaycı körü gü gibi işlemeze başladı. Kedicik şimdi sıcaktan büsbütün bayı İryordu; neredeyse tıpkı sıcaktan bayıları insanlar gibi cansız bir külçe halinde o- racığa yığılıp kalacaktı, kadın: — Aman kedi bayiılryor! diye kalktı, ©- radaki suculardan — avuçlarına buz gibi su doldurup getirdi, hayvanın yüzüne, hayvan bir parça gözlerini açar gibi oldu. İkinci bir duştan sonra ise kendine gelip ıslanan yerlerini neşeli neşeli yalamaya | koyuldu. Oraya yeni gelmiş olan spor giyinmiş, çıplak ayaklı ve denizden ha. fif pancar rengi almış bacaklı iki genç kız, vaziyeti öğrenince hemen koşup bir bardak limonâata ile parmaklarile bir hayli limonata yalattı- lar; limonatanın kalanını da bolca bolca onun yüzüne, çenesinin altına, göğsüne, sırtına döktüler. Artık kedinin — keyfine karşısındakilere dikmiş, boyuna yalani. yor, yalanıyor, yalanıyordu. İ Derken incecik, ipek ceketi nar çiçeği ya pek rağbet etmediğini gören başka bir genç kadın, gidip iki dakika —sonra ona kalmca bir kâğıt içinde kaymaklı dondurma getirdi. mayı gövdeye indirdikten sonra bir cive canbazlık kalmadı. : Bu kadar ikrama, bu kadar iltifata, böylesi okşanmaya karşı hani ne diyeyim seyretmekte olan kıranta bir erkeğin bi- le yalandan bayılacağı gelmişti. B Nİ P b v y YA L” L ' gd Si T (P ŞNU d B p Kai 4 tam sıca. — geldiler ve kediye i payan yoktu., Mini mini, filizi gözlerini renkli bir başka tazecik çantasından kö. — lonyasını çıkarıp ona koklatacak - oldu. Fakat bu küçücük kaplan — torunu buna — razı olmadı. Yüzünü ekşiterek istemem, — ziyade olsun! der gibi acaip bir ses çı- — kardı. Daha sonra bir başka küçük ba- yan ona bir yağlı halka alıp önüne doğ- — radı. Ve önün bu sıcakta bu yağlı halka- — Biraz evvel sıcağın şiddetinden olduğu yerde bayat bir pelteye dönmüş olan ke. — dicik hele o, buz gibi kaymaklı dondur. — — lekleşti, bir şeytanlaştı ki âdeta bir deli — fişek olup orada yapmadığı oyunbazlık, E bilmem ki orada bütün bu hali hayretle — İ - Ösman Cemal KAYGILI gözüne serpti. Serinliği, ıslaklığı duyan ——

Bu sayıdan diğer sayfalar: