AKSŞAM POBTASI PSehibi v0 Neşriget Müdürü 5 Hasan Rasim Us * ıfİıAıl EVİ : tstanbul Ankara ceddesi Pasle betesae Hslanüei Bd Tulgraf eöresii laatet HABNA o : 23872 : 24370 E ŞAR N YLARI we Doktoru Köye nasıl Gönderebiliriz ? Yazan : Nizamettin Nazil Zöylerimizin tabibe ihtiyaet var, Bu açık, meydanda bir hakikat, Hükümet köylünün sıhbhati ile yar kından alâkadar, Köylerin sıhhi şart- Jara uygun olması ve köylü nesillerin sağlam yetişrsesi büyk endişelerinden biri, Bu da açık, meydanda ve inkâr edilemez bir hakikat, 'Türk tabibinin vatan severliği üze- rinde hiç kimse en ufak bir tereddüide düşemez ve düşmemektedir. Türk ta- | bibinin en tehlikeli salgınlarda ve en Blümlü harb cepbelerinde vazifesini ne ] büyük bir feragatle gördüğü hepimi- | zin malümu, Tabiplerimiz, köylünün sıhhatini korı a ve köyleri tıb- bın devamlı di nden mahrum et- memenin ne mühim bir millf mânâsı olduğunu pek âlâ bilmektedirler, Sal- ginlarda, harp hizmetlerinde nasıl fo- dakârane çalışmışlarsa, köy hizmetin- de de öylece fedakâr ve dikkatli bir çalışmaya her zaman Hazırdırlar. Bu da açık, meydanda ve inkfir edilemez bir hakikat, Evet, bütün bunlar birer hakikat; fakat bu hakikatlere rağmen, bütün köylerimizin devamlı bir surette ta. bibsiz kaldığı da bir hakikattir. Köylerimiz tabibsizdir ve tabibler bir türlü köylere gitmemektedirler. ZattA köyleri bir. tarafa bırakalım, kazalara ve bazı vilâyet merkezlerine bile gitmek istememektedirler. Niçin? Istanbulda, Ankarada, İzmirde da, ha cok mu kazanıyorlar? Yoksa dip- Joma alırlarken tıbbin faydalarını bu üç sehre hasretmek için gizli bir and | mı içiyorlar? Hayır, Birkaçt müstesna, büyük gehirlerimizdeki tabibler, ancak orta kazançlı vatandaşlar zümresine dahil edilehilirler ve İzmire, Ankaraya, İs- tanbula kakılıp kalmak için ne içilmiş bir and vardır, ne de verilmiş bir ka- Trarları, Fakat bu vatandaşlara, köy. Jerimizin bugünkü gartlarmı değiştir. meden; — Haydi ey ohli vatan, köyleri şâ- dan ve abfidan edelira, Demek ve deyip . cebretmeden - din Jetmek mümkün değildir, Zira köyle rimizin bugünkü gartları içinde yaşa, mayı kabul etmek deyme ideallatin kârı değildir. Fazla bir şey değil, Tabib, gittiği yerde, belki çok ufak, fakat mutlaka tertemiz bir evceğiz bulabilmelidir. Bir zamanlar gimali Amerikada da tabibler hep şehirlerde kakılmp kalır Jarmış. Hükümet ne yapmış bilir mi. siniz? Köylere tabib göndermezden önce mimarlar ve yapı kalfaları gön- dermiş, Bunlar güzel evler, küçük, büyük revirler yapmışlar. Hükümet, tabibin oturacağı evi güzelce döşet. miş, önüne bahçe yapmayı ve içine bir kütüphana koymayı da ihmal et- memiş. Kendilerine kasabalardaki ta- biblere verdiği maaşın iki mislini bağlamış, tekaütlük hakkı gehirde yirmi yılda elde edilirse, köyde 15 yılda elde edilir olmuş. Velbasıl mü, novverin gösterdiği feragati sadece bir tesekkürle geciştirmek cihetine gitmemiş. Köy tabibliğine cazib biz gekil vermiş. Bu mevzua bizi temasa teşvik eden sebebi, saym Bayar'ın, Belgrada ha- reketinden evvel, Beylerbeyi saraym. da Tıbbiyelilere söylediği sözlerde a. ramak hata olmaz. Başbakan, genç Tıbbiyelilere, köy. lerin 'Türk tabiblerinden beklodiği Nizamettin NAZİF BEer Devamı 4 üncüde Siz olsanız ne yaparsınız? Müşkül vaziyet Hasta bir çocuk, ameliyat olduğu takdirde kurtulacak, fakat kör kalacak; ameliyat yapılmazsa yüzde yüz ölecek Genç ana baba, *Çocuğunuz kurtulacak, fakat kör ka- lacak!,, Bunu söyliyen bir Amerikalı doktor- Seyircilerin arasına giren oftomobil 9 kişi ağır surette yaralandı YWMWW Londrada, 200 millik milletlerarası elomöbil yarışt cenaşında çok - feci | bir kaza olmuş, yarışta son — süratle | giden bir otomobil, parmaklığı kıra- rak, seyircilerin arasına girmiştir. Beyirciler, aralarına bir bomba gi. bi düşen bu otomobil kargısında çığ. lık atarak kaçışmaya başlamışlardır. Otomobil sekiz kişiyi çiğnedikten son ra devrilmiş ve ateş alarak, alev- Ter arasında yanmaya başlamıştır, Otomobilin şoförü Pol isminde bir Fransızdır. Otomobil de, Fransızların, Alman yarış otomobilleri ile rekabet etmek Üzere yaptıkları son sistem bir arabadır. Otomobili kullanan, önündekileri geçinek için, arabasmı gağa kıvırmış, fakat otomobil gok süratli gittiği i- Çİn, bu kıvırma esaasında araba, tek. rar düz yola çevrilmeden, seyircile » rin arasıma doğru uçmuştur. Kaza neticesinde, otomobili kulla. nan Pol de dahil olmak üzere, dokuz kişi ağır surette yaralanmıştır. Şoför, yaralandıktan sonra otamobilin için. de, alevler arasında da - kaldığı için muhtelif yerlerinden , DE ğerleri de, kendilerini bilmiyecek de- mocede ağır yaralıdır. Yalnız bir a. dam, tallin bir tesadüfül olarak, oto- mobil yanmdan geçtiği halde, burnu. nun ucu bile kanamadan kurtulmuş. çocuklarının ölümünü dur. Bu söze muhatap olanlar da genç bir ana ile baba, Çocukları, nur topu gibi bir yavrucuktur, Yeni evli olan bu genç karı koca, yavrularını — büyük bir Çılgınlıkla seviyorlar. Fakat, bugün yavrucağız, çok feci bir hastalığa tutuluyor. Beyni iltihap yapı- yor. Kurtarmak için ameliyat lâzım, A? meliyat neticesinde çocuk ebediyyen kör kalacak.. Ameliyat yapılmazsa muhak- kak ölecek... *Bu müşkül vaziyet karşısında kalan ka rı koca hiç düşünmeden cevap veriyor; — Ameliyata razı değiliz! Bu karar, çocuğun ölüme mahkümiye- tidir. Bir buçuk aylık bir kız olan çocuk, annesi ile babasının gözyaşları arasında güzel mavi gözlerini hayata yummak Ü- zeredir. Annesi ile babası, onun bütün ömrün- ce kör olarak yaşamaktansa, çocukken o ma içki koymazlar. tercih ediyorlar bütün güzelliği ile, dünyadan ayrılma- sını tercih ediyorlar. Bu hâdise Amerikada büyük bir heye- can uyandırıyor, Kimi çocuğun anastna babasına hak veriyor, kimi haksız bulu- yor. Bu felâketli karı kocaya, — tanıdık, tanımadık, binlerce kişiden gelen mek- tupta onların kederine iştirak ettiklerini ve hareketlerini doğru bulduklarımı bil- diriyorlar, Fakat doktorlar, ameliyata razı olma- larını daha doğru bulacaklarını — söylü- yorlar. Çünkü ameliyattan sanra, çocu- Yun gözlerinin de kurtulması milyonda bir ihtimalle mümkündür... Zavallı ana baba, kararlarında katf gibi görünüyorlar, Milyonda bir ihtima- le inanıp — çocuklarının — gözlerinin a- meliyatla kapamaktansa ölümle kapan- masıhıt bekliyorlar... a Paris civarında, £. Sen nehrinin geçti. (— bol hava ve böl gü- neş altında geçir . meye karar veren . ler, bilhassa hasta- lıktan yeni kalkmış olanlar buranmı a - halisini teşkil et. mektedir. “Güneş arıyan . $ lar, —memleketinde kadım, erkek, hear If cinsten insanlar yalnız — mayolarla geziyorlar. Hayat . ları tamamile tabi- &t içinde geçiyor. Yedikleri yalnız ne. batf şeylerdir. Et ve şarab — memnudur, ağızlarına bir lok « Burada yaşıyanlar bir doktorun nezareti altındadır, Doktor her gün hep- Sİni aâyrı ayrı muayene eder ve tavsiyelerde bulunur. Güneş arıyanlarımn günleri idman, oyun ve eğlence içinde geçer. Nekadar memnun oldukları bu resimlerden belli... Fransız ordusunun Verdun'deki son manevralarında bilhaâsa ağır tank. lar üzerinde tatbikat yapılmıştır. Bu resimde bir tank, kuvvetli bir su cereya. nmı geçerken görülüyor. tur. Koşudaki hakem kâdiseyi şöyle an- latıyor: “Pol'ün otomobili hemen hemen en gerideydi. Yavaş yavaş hepsini geçti ve önünde yalnız bir, iki otomobil kal- mışti. “Pransız otomobilcisi bunları da geçmek istiyordu. Yalnız, bu otomo. biller adetâ yan yana - gittikleri için, önünde büyük bir yer kaplıyoftlardı. Pol, bunların yanlarından geçmek i- çin, büyük bir dönemeç mecburdu. “İşte, onları geçmek için dünerken, hem süratini kesmemiş, hem volanı çevirmişti. Bu hareketi, kazaya sebe. biyet vermiştir.,, SEKGENLEYERNESNN * NL * BELRRNR NN DERLET Ras gele Tedrici tekâmül | ENİ bir romanın ilânlarında, ya- zan arkadaşın ismi ilk günü “falan eserin müellifi,, diye ilân edilmişti, Bu- gün baktık, ayni ismin altındaki ibare “falan eserin muharriri,, olmuş; acaba yarın “falan eserin nâkili,, şekline gire» cek mi? * - Kıyamet alâmeti mi ? AZETELERİN zabıta haberleri sü- tununda okuduk: Bir kız, bir çöp- çüyü döğmüş. Belki de fevkalâde bulmu. yacaksmız, Fakat hâdisanin kahramanı- nt ve döğmenin sebebini söylersek mu- bakkak fikrinizi değiştireceksiniz: Çöpçüyü döğen kız bir Yahudidir. Döğ mesinin sebebi de çöpçünün kapı önün- deki çöpleri iyi temizlememiş olmasıdır. Kıyamet alâmetleri mi acaba? a Unkapanı köprüsünün tamiri İR gazetede “dünkü hava,, başlığı altında şöyle bir yazı gördük; “Un kapanı köprüsü üzerinden en ağır bir kamyon geçebilecek metanette tamir o- kunacaktır.., *“Dünkü hava,, belki müsaitti ama ge- €e hava bozmuş olmalı ki Unkapanı köp TÜSÜ şimdi ancak en hafif sandalların ge- çebileceği bir metanette! ğpücük rekoru * NGİLTEREDE bir genç kız, keti- disini zorla öptüğü — iddiasile bir otobüs kondüktörünü mahkemeye ver- miş ve öpücüğün tam beş dakika sür- düğünü de ilâve etmiş, Bir öpücüğün beş dakika sürebileceğini anlaşılan gençlik hatıraları pek eski bir mazide kalan - hâkimin havsalası alma- mış. Otobüs kondüktörü bunun üzerine tecrübeye hazır olduğunu — söylemiş ve genç kızı mahkeme huzurunda — önerek | aşk ile meşk edilirse, bir öpücüğün beş | dakikadan fazla bile sürebileceğini isbat etmiş. Sevdiklerinden yüz bulamryan bir çok fişıkların şimdi bunları okurken gıpta ile içlerinin burkulduğunu duyar gibi olu- yoruz; fakat acele etmeyin: Kondüktör bir sene hapse mahküm olmuş. Eğer so- Erkeğin gururu ARENLE'den bir kadının dir delia kanlıyı kaçırması münasebelile yaz- dığı bir yazıdan dolayı bür — okuyucusu. nun gönderdiği mektuba cevap veren Sa. biha Zekeriya diyor ki: ”Kadının islediği zaman — izdivsca ka- rar vermesi, boşuna giden hayat arkada. Şını İslemesi münıkün değildir. Bu hak o. na verilmeniştir. Kadını istemek hakkı erkeğindir. Erkek, iktısadi külfeti yalnız başına üzerine alan adam mevklinde ol- duğü için, kadını İslemek, — hattâ allede kadına karşı imtyazlı bir mevkide bulun mak bakkı da onundur... *“Bence nile bir şirkettir. Gayesi nesli L damedir. Burada ne kadının, ne erkeğin hâkimiyeti mevzuubahis olmamalıdır. İca. bında erkek kadına, kadın erkeğe baka. bilir. Bunda haysiyet kırıcı bir şey yok. tar. Fakal kadın erkekle, — yalnız sağmal bir inek, parası yolunncak bir kelepir te. Tükkisile birleşirse, — bu fubuştur. Erkek tp kadını, yalnız bu emelle alıyorsa 6 da eyni şekilde fuhuş yapmış olur. Fahişe ile Higolonun farkı yoktur. Fakat neslin Ida- mesi, daba mesut, daha müreffeh yuvalar kurmak için kadının da çalışması fcap e. diyorsa, erkeğlin gururu bundan müteessir olmamalıdır. Sırf kendi gururunu tatmin, hökimiyetini Idame için, alleyi sefalet ve esarete sevketmek, gurur değil hodeâm Jıktır.,, CUMHURIYET Istanbulun imarına Hükümetin alâkası Yuxı.'s Nadi yazıyor: *İktısatçı Başvekil İstanbulun Imarında furizme ehemmiyet veren bir görüş tar- zı göstermiştir. Bu bir taşla iki kuş vur mak demektir. O halde İstanbul imarı ona muvâzi diğer çalışmalarla takviye edilo. cektir demek olur, Buna nazaran İstanbul Amarı Iki cepheli olmak Tüzımgelecektir: 1: Nefsi İstanbulun imarı. 2: Ayni zamanda, İstanbulu turizm mer- keri yepacak olan hinterlandın dahi tma. I. Yekdiğerini ikmal edecek de olsa bu 1. Ki içi yekdiğerinden ayırmalı ve AynI za-- manda yapılsalar bile her İkistal ayrı ayrı yapmalıdır. Nefsi İstânbul malüm: Bu kisım, ehem. miyetleri derecesile İstanbul, Beyoğlu ve Üsküdar taraflarını ihtiva pden bir saha. nın imarıdır. İstanbulun hinterlandına gelince bu da Hk bakışta İzmit körferini — dolaşan bir yölla Yalovadan geçerek Bursaya, Keşi H, Ovayı ve İzniği ihtiva eden bir saha olarak görülür. Bu saha Marmara ve Ka. radeniz havralarında büyümeğe müteham. mildir. İstanbulu Ankaraya bağlıyacak as- falt otostrat bu cümleye dabildir. Nitekim İstanbuldan Bursaya giden yol bu birinci seyahat bölgesini pekâlâ İzmire de bağ. hıyabilir. Ama bahsl dallandırıp budak. landırmamak için şimdi nefsi İstanbulun tmarile Bursa hinterlândinin buraya bağ- lanmasını başlıca iş olarak alıp kalmalı. yız, Her yıl bötçeye konulacak beş milyon Hra gibi bir para tle kısa bir müddet zar. fında biz bu büyük işi pekâlâ başarabili. riz, ve neticede başarmış — olucağımız iş karşımıza çok büyük bir eser olarak çı« kacaktır. Bu neticeyi elde etmek için san. folunacak fanliyetin ekonomik faydaları bile memleket için büyük bir karanç teş- kil edar. İşte İstanbalim hükümetçe alâ. ka gösterilen imarı böyle her cihetle par. lak perpektifli büyük bir iştir.,, ULUS Alaturkada israr edeceksek... N ASUHİ Baydar Vozıyor: “Sesli filmlerde Janet Makdonmald, bir Tino Rossl veya bir Marta Egert şarkı söy, lediği, iyi bir mayestro idaresinde bir or- kestra enternasyonal musikinin tanınmış operalarını (evet, operalarını) çaldığı za- man sinemaların nasıl dolup boşaldığını hepimiz görüyoruz. Ankarada halkevinde veya musikt öğ. retmen okulunda riyaseti cumhur flârmo- nik orkestrası konserlerinin nasıl bir te. hacüm mevzuu olduğunu bilmiyen yok. tar. Bizzat çalıp oynıyanları, sinema ve kon ser salonlarını dolduranları, asker) fanfar ları hayram hayran dinliyenleri — binlerle sayamayız. Modern musikinin — en güzel parçalarını istedikleri zaman — dinliyebil- mok için günlük masrallarını kisıp grâ. mofoplarına plâk afanlar İşe yalnız bir. DIf> Devamı 4 üncüde ——— —— nunda bu mahkümiyet olmasaydı öpü- tük rekorunu mahkeme huzurunda kır- mağa teşebbüs edeceklerle mahheme sa- Tonlarınım dolup — boşalacağına — şüphe yoktu.