19 NİSAN — 1938 Hiç Ispanyada garip bir tezat bir cinayet cCcezasız kalmıyor! Harbin dehşetine rağmen, Barselonda belediye ve zabıta işleri çok iyi bir şekilde tanzim edilmiştir 11numaralı halk mah- war , Si kemes nde neler gerü- lür? - Casuslar, caniler ve yağmacılar nasıl takip olunuyor? Fransız mecmualarından birinin Barselona ganderd_iö bir muharriri oradan gazetesine Barselonun bugünkü vaziyetini anlatan ga makaleyi göndermiştir: *“Burada, İspanyanın bugünkü vaziyetine ve istikbalde ne hal alacağına dair mütalea yürütecek değilim, yalnız tamami. le bitaraf olarak bu korkunç mücadelenin bugünkü vaziyetini anlatmağa çalışacağım. İspanyadan kaçarak ve dağlar aşmak suretile bitkin bir halde Frahısaya sığınan muhacirlerin yorgunluk ve ıstırabla yoğrulmuş yüzlerini görenler, bu çehrelerde İspanya cumhuri- yetinin bitkin manzarasının gölgesini gördüklerini sanabilir- ler, fakat bu zan hatalı olur.. İspanya cumhuriyeti çok müşkül bir yaziyettedir, fakat ne cephede boğuşan silâhlılar, ne de içeride her ne bahasma olur sa intizam ve asayişi muhafazaya çalışanlar bitkin değildirler, Dün adliye sarayma, bir numaralı halk mahkemesinin toplandığı salona gittim. Burada mahkemelerin zahiri sükün ve ciddiyeti altında bir facia havası teneffüs olunuyor. Bu mahkemede suçlular, etrafı parmaklıklarla çevrilmiş suçlu yerine sokulmuyor, hâkimlerin oturduğu yerin yanma kadar getiriliyor. Her suçlunun yanında, kollarında dolu tü- fekleri olan dört asker var. Hâkim, suçluya hitap ediyor: — Müttehem, kalkınız. İsminiz Karlo Vısant Ramira. Kahve garsonları loncasına mensupsunuz. 17 mart haya bom bardımanı sırasında bir kundura mağazasını yağma etmekle suçlusunuz. Kendinizi müdafaa için ne söy- Tiyeceksiniz? — Bay başkan, mağaza yanıyordu. İki çift kundura almakla fena bir — bareket yaptığımı zannetmemiştim! — Ne suretle olursa olsun yağmacılık derhal kurşuna dizilecekleri- ne dair olan ilânı okumadınız mı? — Suçlu ayaklarındaki eski kundurulara bakıvor, (polis zavallıyı yakaladığı vakit çakdığı kunduraları elinden almıştı) ve itiraf ediyor: — Evet, ilânı okudum. — Fakat güzel we yeni kunduraların yanmak üzere oldu- Bunu görünce... Müddelumumi, suçlu hakkında polis tarafından yapılan tahkikat evrakmı 0- kuyor, Delikanlının temiz bir mazisi var. Fakat kanun kanundur: — Bu işte müsamaha edemeyiz. Düş- man tayyareleri şehrimizin üzerine ölüm saçarken bu sefil ruhlu genç gibi bazı in- sanlar çıplak ayaklarını düşünüyorlar. Suçlu için ölüm cezası istiyorum. Sayın halk hâkimlerinden, bu sefil ruhlu insanı AO KĞÜ ralarla Kü Barselon sokaklarında böyle her saman larını, kocasını kaybeden bu. kadın, bombalaran yuva. ü #iyler ilrpertisi manza - karşılaşmak - kabildir. Çocuk - 81 karşısında ıstırapla inliyor: EVİM! ölüm müfrezesinin karşısma — götürecek âdil kararı vermek suretile — vazifelerini tam yapmalarını, ve bir yurt mahvolur- ken kendisini düşünen genç hakkında af- ceğim. Avukat ayağa kalkıyor; o da müddei- umumi gibi kolları sıvalı bir gömlek giy- miştir. Müdafaa etmek istediği adamın affedilmesine imkân olmıyan bir suç İş- lemiş olduğunu o da kabul ediyor. Yalnız suçlunun yağmacılığı kendisine meslek edinen ve haklı olarak ölüm cezasına mah küm edilen öteki insanlarla mukayese & dilemiyeceğini ileri sürüyor.. Ve beş sene- lik bapis cezasınım bu zavallının suçuna tam karşılık olduğu kar.aatinde olduğunu söylüyor. Dördü erkek, beşi kadın olan y kimin başları müzakere icirLl bbıri ine yaklaşıyor. Beş dakikadan kısa bir 2â- n:ı:îişgerisindc. yanan mağazadan iki çilt kundura çalan suçlunun fikibeti anlaşılı- FACİA ROMANİI aFi yor. O, on sene hapse mahktim edilmiş- tir. Bu kararın temyizi de yoktur. Ne- ferler mahkümu götürüyorlar. Kurşuna dizilen casus - Reis emrediyor: - , -— | — Tİkinci suçluyu getiriniz. İkinci suçlu Juliyan Ortegadır. Casus- luk yapmak ve çalıştığı fabrikada kasden kazanın patlamasına sebebiyet — vermek suçlarile itham ediliyor. Reis söylüyor: — Siz “nasyonal sosyalist genç işçiler,, cemiyetinin eski bir azasısınız. Çalıştığı- nız fabrika harp levazımı hazırlryor, bu- rada bir kazanın kasden patlamasına se- bebiyet verdiniz değil mi?. — Eve. — Bunu asilerin casusluk teşkilâtından aldığınız emir üzerine yaptımız değil mi? -Ent. — Peki, söz müddeiumuminindir! Orteganm muhakemesi bir çeyrek saat DEF- Deramı 11 incide Tıpkı bır roman Haydut tutuldu Fakat Remziye Fikri ortada İki gün evvel verdiğimiz haber doğ. ru çıktı. Sıkı ve azimli bir takipten sonra kibar haydud Mahmud Nadir Uzgman Ankarada yakalanmıştır. Bunun tafsilâtımi vermezden önce Bandırma istikametinde hareket ctti. gini haber verdiğimiz muharririmizin telgraflarmı yazalım, Bu surotle vazi. yet daha iyi ve etraflr anlaşılmış ola- caktır. mıhırrirlgımn telgraflarını sırasiyle dercediyoruz: 1 — (Bandırma) ikisinin de filha. kika burada durmadan ve akgam tre- niyle cenuba doğru hareket ettikleri- ni öğrendim. Tren yok. Otomobille gi. diyorum, 2 — (Balıkesir) Akşam treni, sa- bah trenini burada beklediği için ile. riye geçen olmamıştır. Bir hususi o- tomobilin onlara benzer iki yolcu ala. rak Adranos istikametine geçtiğini jandarmalar görmlşler. Fakat bunlar otomobilin sahibini ta- nıdıkları için tabiatiyle bir sorguya tutmamışlardır. Adranos, Balıkesir « Kütahya demiryolunun şimalinde bir kaza merkezidir. Orada hususi otomo. bili olan yoktur. Jandarmaların oto- mobili tanımaları ve sahibinin adını vermeleri çok işime yaradı. Geri dö. nüyorum. 134 numaralı Manyaslı Ah- medin taksisi ile ve Susığırlık yolu ile Bursaya hareket ediyorum. 3 — (Bursta) Husust otomobil Bur. Baya evvelki gece saat 19 da girmiş ve doğruca Sedbaşında matbaa müdü- rü Etem Pertev beyin evinin önünde durmuştur. Btem beyi buldum. Gürlş- tüm, Kendisinin hiçbir şeyden haberi yoktur, Bana şu beyanatta bulunmuş. tur: — Evet, evvelki gece matbaadan çıktım, Eve geldim. Saat yedi idi veya biraz geçiyordu. Kapıda bir otomobil gördüm. Çekirgeden misafirler gelmiş sandım. İçeriye girdim. Bizim Serez- Ni İrfan beyin torunu Nuriye hanıme. fendinin geldiğini söylediler. Nuriye hanrmefendinin yanımda başka kimso yoktu. Balıkesirde bir arazi için ora> ya gittiğini ve Ankaraya dönerken bi. ze uğradığını söyledi. Bir eğlentiye davetliydim. Özür diliyerek çıktım. Ertesi sabah da otomobil geldi, hanı- mefendiyi alıp götürdü. İfadesine göre ZL NAKLİ yok ! Ankaraya gitti. Başka bir şey bilmi - yorum, Şeklini tarif ettiğiniz kadın İrfan Bey torunu Nuriye hanımefen. diden başkası değildir. Şayet ona pek benziyen başka bir Nuriye veya Rem- ziye Fikri hanım varsa bilmiyorum. Ben kendisini son zamatlarda tanı. dım, Fakat büyük babası İrfan beyle babası Tufan beyi tâ Serez'den tanı- rım. İkisi de ölmüşlerdir. Bütün ser. vet Nuriye hanımefendiye kalmıştır. Ne târikle gideceğini aöylemedi. Bana kalırsa Karaköy tarikiyle git « miştir, En kestirme yol bu yoldur. & — (Karaköy) Mahmut Nadirin buradan geçtiğini otobüs kahvecisin- den öğrendim. Bir şişe konyak al . mış. Kahve içmiş. Fakat yalnızmış. Remziyeye gelince birkaç saat sonra bir husust otomobil durmadan geç- miş. İçinde kim olduğunu görememiş. ler, Belki onunla geçti dodiler, Sarı- köy . Pulatlr üzerinden Ankaraya gi- diyorum. 5— (Ankara: tolefonla) Kibar haydüd Mahmüt Nadir yakalandı. Tafsilâtı bekleyiniz. 6 — (Ankara: geceyarısı telefon. la) Kibar haydud Mahmut Nadir Us- man'ın nasıl yakalandığına dair aldı. ğım tafsilâtı veriyorum: Her tarafa tamim edildiği için ara- nan ve beklenen hayduda benzer biri- sinin hususi bir ötomobille Ankaraya geldiği derhal haber alımmış ve taki. bine başlanmış. Bu haberi veren Etimesut merkezi. dir. Otomobili durdurmak istemişse de durmamış, hattâ arkasından kor « kutma kastiyle birkaç el silâh atıl. mıştır. Haydut nereye indi ? Haydudun nereye indiğini bildiğim halde ev sahibinin adımı maalesef gimdilik bildiremiyeceğim. Evi tarif edebilirim. Yenişehire giderken şimen- difer köprüsünü geçiniz. Sağ taraftaki asfaltı takip ediniz. Maarif cemiyeti lisesinin önünden elektrik fabrikası- na sapan köşenin solundaki Dikmen Bsfalt yoluna sapinız. Örduevi ile Şü. rayı devlet arkasına düşen soldaki sokağa sapınız. Yine solda yeni yapıl. mış olan bir apartımanın kapısından Beş- Devamı 11 incide HAKKI ,MAHFUZDUR 3 yolu çizebiliyordu. Üvey anasını ortadan kaldırması, yerine, #sıl anasını getirmesi lâzımdı. Kocası Suadin ilk aşkını, sol- mamış, kokusundan bir nebze kaybetmemiş terütaze bir çiçek Haumta kalbinde saklıyan asıl anasını... 'Ya babası? O da hâlâ Sabihayı seviyor muydu? Üvey ana- amm ihanoti şüphesi altında krvranmıyor muydu, sanki? Ayrı ayrı odalarda, ayrı ayrı düşüncelerde iki can, İrfan Paşa köşkünde bir temmuz sabahmı işte böyle buldular. — Ortalık aydınlanıp da ayak sesleri işitilmeye başladığı bir sırada uykusuz gözlerle kendisini bahçeye attı. Suad de onun gibi yapmıştı. Baba oğul bahçode karşılaştılar. Ferid babasına yaklaşarak koluna girdi. Hiçbir şey konuşmadan yürüdüler. Hafif bir rüzgâr esiyordu. Esen rüzgâr, Feridin sarı, fakat bararetten yanan yanaklarını yalıyarak babasının yüzüne va. rmcaya kadar yine soğuyordu. Bir aralık Ferid: — Annem gelmedi değil mi baba? . diye sordu, Suad yavaşça cevab verdi: — Gelmedi. Gelmiyeceğini biliyar muydun oğlum? Ferid titredi: — Hayır baba, - dedi, Bilmiyordum. Zaten ben Paşa Dede- min öldüğü zamandarnberi kendisini pek gürmüyorum. — Niçin?.. — Sebebsiz bir çekinme baba! — Hayır yavrum. Hiç de zebebsiz bir çekinmeye benzemi. yör bu... Ben zaten çoktandır hissediyor, fakat söylemek iste- miyordum. Sen Nimet anneni sevmiyorsun oğlum... Bundan do- layı sana kızdığımı sanmamalısın! Bilâkis, memnunum... Çünkü ben de sevmiyorum ve Sabiha annenden başkasımı sevmeni İs. temiyorum. Ferid bir an, Sabiha annesinin yaşadığını söylemenin sırası geldiğine hükmettiği halde, bundan çabuk vazgeçti. Annesine yazdığı mektup cebinde duruyordu. Ondan bir cevab almadan böyle tehlikeli bir mevzua temas etmemeliydi. Bekliyecekti. Eibette bunun söylenmesini icab ettinecek zaman gelecekti. — Evet baba, . dedi. Hukikat hizsettiğin gibi... Nimet an: nemi hir türlü sovemedim, sevemiyocoğim de... HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 52 Yazan: Hasan Rasim Us — Evo kendiliğinden gelmemesini temenni ediyorum 0ğ- lum, Ben dün geldim. O hâlâ ortalarda yok. Nerelere gider, ne yapar, bilmiyorum. Fakat bunları pek yakın bir zamanda öğ. renebileceğimi umuyorum. Suad birdenbire sustu ve ikisi birdenbire yürüdükleri isti- kameti değiştirerek geriye döndüler, Suad, uzaktan bir kadının bahçe yollarımdan kendilerine doğru yürüdüğünü gördü. Ferid, irkildi. Suad: — Birisi geliyor sanırım Ferid, kim 07 - diye sordu. Ferid fısıldar gibi cevab verdi: — Annem. ' — Nimet annen mi? — Evet... Bu sırada Nimet tamamiyle kendilerine yaklaşmış bulunu. yordu. Aceleden kızarmıştı. Hattâ biraz da terlemişti. — Hoş geldiniz Suad Bey, — Hoş bulduk Nimet Hanım... — Dün gece gelemediğime çok müteossirim. Annemde mi- safirler vardı. Bir türlü ayrılmak imkânmı bulamadım. — Zararı yok Nimet Hanım... Çok seyrek görülen tanıdık. lar kolay kolay bırakılamazlar. — Geç olmasaydı gene gelirdim. Fakat yalniz başına doğ- rusu cesaret edemedim. Nimet göz ucuyla Feridi süzdü. Bununla Feridin babasma kendisi hakkında bazı şeyler söyleyip söylemediğini anlamak istiyordu. Feridin yüzünde böyle bir havayla kargılaşmadı. O bilâkis çok sakin görünüyordu, Nimet lâf olsun diye ilâve etti: — Ferid çok iyi maşallah bugünlerde... Topladı da... — Bundan çok memnunum... Oğlumu her gün biraz daha iyileşmiş hissetmek istiyorum. Siz nasılsınız? Ben bulunmadı. ğım sırada sıkılmadmız ya? — Teşekkür ederim, çok iyiyim. Sık sık anneme gittim ve arada kaldım. Nimot yüziine bir tecssür ifadesi vermeye çalıştı: — Yalnız Paşa Babamı kaybetmemiz. — Haklısınız. Buna ben de pek üzüldüm... — Siz nasılsmız? Suad cevab vermek üÜzereyken Ferid kolundan çekmişti — No var oğlum? — Müsaade ederseniz ben ayrılayım, baba, Yukarda yapa: cak küçük bir işim var, — Peki oğlum. Foerid ayrıldıktan sonra Suad Nimetin biraz evvelki sualini kargıladı: — Beni sormuştunuz, Bildiğiniz gibiyim. Hiçbir şey yapa- madan döndük. Bundan nekadar müteessir olduğumu tasavvur edemezsiniz. Bütün ömrümce hepinize ayrı ayrı birer yük ola. rak kalmak zaruretinde bulunmam beni çok üzüyor. Nimet, gayet ciddi bir tonla cevab verdi: — Niçin yük olacaksmız Suâd... Asıl bizi müteessir eden d het bunu düşünmüş olmanızdır. — Teşekkür ederim Nimet Hanım... Nimetin, ağzından dökülen kelimelerle yüz ifadesinin hiç de biribirine uymadığını ilk defa görüyor ve bundan memnun olu. yordu. Bu kadar ustalıkla oyun oynıyan birinden her şey, ama her gey beklenebilirdi. Suad gözlerinin gördüğünü hissettirme. meye çalışarak bakışlarını kendilerinden elli metro uzakta bu. lunan bir çam ağacının dallarına çiviledi. — Teşekklir ederim, Nimet Hanım, - diye tekrarladı. Soyun- muş muydunuz? Sizi sokak elbiselerinizle tutmuyorum ya!.. Ben biraz hava almak için bahçeye çıkmıştım. Bugün hava cok iyi gibi geliyor bana... Süad durdu, Sonra yine tekrarladı: KDevamt vanı BNU0 530 555585555555 A a a Kİ y bi lli di ö dkelükedinüe eee hdi eee