17 NİSAN — 1938 — Tıpkı bir roman BEP Baştarafı 7 incide rmı, ayiplarmı, günahlarını, cürümle- rini, cinayetlerini noktası moktasına yakalatır va onları soyup soğana Çe- virirdi. Ölecek veya ölen çocuksuz zenginle- ri kollar, onlara mirasçı kız, erkek €V- lâtlar icad ederdi, Hattâ çocuklu zeh. ginler için de nikâhsız oğül, gizli ni kâhlı veya saklı doğmuş kız yaratır. dı. Nilüfer'in babası yüksek piyasada yüksek itibarlı, namuslu, vatanperver bir adamdı. Bir plân tertip etti. Onun- la tanıştı. Emniyetini kazandı. Bf" gün Nemrud Mustafa divanıharbi Ni- lüferin babasını yakalayıp hepsetti: Bu işi yapan Altzsim'ai. Neyli'nin ba- başmı o zaman Bekir ağa bölüğünde mahpus olan ittihatçıları - kaçıracak, Anadoluya silâh, cephane :end—“-'f.““'— General Franşe Despereye suikast yapacak, damad Ferid pâşayı — ca“ diye haber vermişti. Hürriyet ve İtilâfm Nemrud Mustafa divanıharbi bu plânm ne olduğunu biliyordu. AL teale ortak olup alabildiğine part 'f' dıracaklardı. Onun için istintak, istic. vab, tahkikat gizli yapılıyordu. hhh- Mut Nadir adamcağızla dost değil mi? Yanaştı. Nemrud Mustafa paşaya DeS bin lira, sağdaki azaya üç bin lira, söl- dakine iki bin lira filân diye sızdır. maya başladı. Bir tarafltan da itilâfçı- ları sızdırıyordu. Onlara da: — Bugünlerde elinde az para Var. Mustafa paşaya bin, azalara beşer yüz verdi, beş on gün sonra eline pa- ra geçecek, o zaman beşer bin verecek diye yalan atıp aklıklarını benim gar drobumda saklıyor, ve münasip Z- manlarda Krediliyone bankasına gö - türüp ecnebi altınına çeviriyordu. Bunlar bana vız geliyordu. Ne yaparsa yapaın Altesim. Fakat içimi yakan guydu: Mütareke denilen kâbus aylarınım içinde ne oldu, nasıl oldu? HÂIA bilmi- yorum. Galiba bay Yakub Kadrinin (Sodom . Gomore) adlr. romanında buna, epeyce ima vardır. Herhalde kız- cağız.babasını kurtarmak için olacak | yüksek rütbeli Atinalı bir zabitle ta. nışmış: şu, bu derken ve aşkın pasa> portu olmadığı için sevişmiş. Olur a. Ana ölmüş, babası yarı ölü, Başka kimsesi olmıyan ve biraz başıboş bı. rakılan bir genç kız ne yapabilir? O Âtinalı zabitten bir çocuğu ol - müş. Koşa koşa bana geldi ve ağlıya ağlıya bu kadarcığını söyledi. Ben Mahmut Nadire dedim ki: — Artık babasını kurtar, çünkü Neylicik bu vaziyette. Kırk yılda bir insanlığın tutsun Altes! © Kat'ı alâka “| Anadolu Anonim TURK Sigorta :lrkc:lndTRM Ş :TİMİZ TAHSİLD, mîı'ğ:ğîğxnm OÇ'un mü- essesemizle olan alâkasınım kesilm' olduğu ilân olunur. 4-8 Mayıs 1988 Umumi teknik meşherinden maada; Silizya işçilerinin mamulâtı, Alman mevaddı iptidaiyesi, Su sanayiü (yabancıların iştirakile) gibi hustst meşherler de vardır. —— Mütedil masraflarla seyahat için bi let fiyatlarında tenzilât. Adres: Breslatı 16 Messegelar de — Peki, i, dedi. mP:ı s;kmıdı Neyliye gitmiş (işi babana söyliyeceğim!) demiş, elinde avucunda nö yarsa almış. Anasından ne kalmışsa sattırmış. Kızda verebile- cek iktidar kalmayınca elinden ıı:_ım. mi ve azli kabil olmıyan bir vekâlet ım;:bumn gitmiş, kızının bütün gü- nahlarını söylemiş, (gazeteler yaza. cak) demiş, soymuş. O zaman intihar ak değildi. Canı istiyen, canı iste- diği yerde intihar etmek delili yi pabilirdi. $ Neylinin babasına kalp durmasın - dan öldü dediler ve çenazesini bir ak- şam karanlığı basarken kimsesiz ka., lan kızına teslim ettiler, Mahmut Nadir yetişti. Kızm hem zoraki sevgilisi, hem vekili umumisi değil mi? Ölüyü gömdürdü. Varislik ilâmını çıkarttı. Başka mirasçı olma- dığma dair başka ilâmlar sidı. Kıza d._. Ağlama, merak etme, seni ben alacağım, piç çocuğunu da kendi tez. Kkerti Osmaniyeme (hilviye cüzdanı) kendi evlâdım diye yazdıracağım. Demiş. Bunları bana söylemedi. Yalnız: — Şu Neyli hoşuma gidiyor. Ara. lıkta bir gece gidip sabahlıyorum. Hn- sanlık bu, sen ruhtan, o etten... diyor du. (Mabadi yarın) TÜMSÜN DUNETAYAT AÇ TUKYAN — AM Göz Hekimi Dr. Şükrü Ertan Cağaloğlu Nuruosmaniye cad. No. $ Tel. 22566 (Dr. Osman Şerefettin apartımanı Doktor Feyzi Ahmed Deniz hastanesi cild ve zührevi hasta- likları mütehassısı... Pazardan mnada hergün öğleden sonra saat $-0 ya kadar haslalarını kabul eder. Adres: Ankara carldesi Cağaloğlu yokuşu köşe başındağfıttmaza 43 telefon 3 23090 HARER — AKsam Dostası C kurşun BAF Baştarajı 7 incide arayan ve soran olmadı. Âyın on Ü- şüncü günü de böyle geçti.. Her sa- bah bir papaz ziyaretimize gelirdi. Bu sabah gene geldi. X Kavelin âkibeti hakkında kı i sıkıştır- d sadece kızcağızın büyük bir göstererek öldüğünü söyledi.,, iiye, Sen-Jild hapishane. y kaldı. Sonra Seyburg kadın- nesine naklolundu Burada çok tli gü.ler geçirdi. Bu hapishane m bütün mahkümları ağır iş- yorlardı. Vatana Karşı hıyanet mra — hapishane müdürlüğü, bomba imalinde çalıştırmak n mahkümlar bu tekli- Bütün mahkümlar ratmazel Tüliye Alman dahiliye mektubu yazdı: dndenberi vicdarlarımız a- & altındadır. Bu tazyiki üze- kaldı l tırmak miz ale; ' - ruz, Biz vicdanımıza ve vazilemize çok bağlı kadınlarız. Cep- hede harbeden oğullarımız, kardeşleri- miz, kocalarımız var. Bize zorla yaptırıl- mak istenen işi vatanımıza karşı hiyanet ol telâkki ediyoruz. ik milletlere göre değişen bir vasıf değildir. Herkes vatanmı sever, Sizin de bu hisle- rimizi takdir edeceğinizden eminiz.,, Mektup, ta*'atile, yazıldığı yere kadar gidemedi. Kolonyada büyük umumi ka- kaldı. Fakat birkaç gün sonra- eri işlerde çalıştırılma- masrı için emir geldi. Uzun bir işkence hapishanesi iki kısma " ayrıl- Seyt: binasının mah hapishane ardı. Kü - Yavrum AOL)a’ TÜ gatıracağım para A İŞ Bankasındaki hesabın 50|iraıjı Bu[âcaK.Taliin KEBleş Üai ala) Veşidesînde ÜTi LAt birden TeT ârtablhy-_ Hapishane hücrelerinin boyu 3,75, eni 2,20, yüksekliği de 2,50 metre idi. Kapı- da bir delik vardı. Bu delikten gardi- yanlar mahpusların sabah ve akşam ye- meklerini verirlerdi. Günde iki defa ve- rilen yemek yağsız çorbadan ve her defa- sında 175 gram ekmekten müteşekkildi. Kapının karşısında ufacık bir — pencere bulunuyordu. Hüczelerin bütün mobilya. sı demir bir karyola üzerinde bir öt min- der, küçük bir dolap, bir masa ve tahta bir iskemle ile bir petrol lâmbasından iba retti. Açlık! o, feza rauar>e'sden zayıflaan, hastalar. — mahkümların hiçbi: radan sağ kurtulmak için ümütleri Bu hapishanede uzun ve ıstıraplı geçirdikten sonra beklemedikleri hürriyı te kavuştular. ..» Kabahatleri ne idi? Belçikada çalışan casus şebekesile beraber hareket - ettik- leri için itham edilmişlerdi. Halbuki Mon ve Şarlruva arasındaki kanlı harplerde yaralanan Fransız, İngiliz, Belçika ordu- larına mensup neferlere bakmışlar, on- ların yaralarını sarmışlar, evlerinde sak- lamışlar, gizlice Felemenk hududundan geçmelerine yardım etmişlerdi. Harp sıralarında Almanlar — her şeye casusluk ismini takmışlardı. Mis Kavel hakkındaki mahkümiyet kararında "düş- man askerlerini yurtlarına kaçırmak su- retile düşman madef kuvvetlerinin artma | sına çalışan gizli bir şebekenin reisi oldu- ğu sabit olduğundan,, cümlesi vardı. Duiz Tüliye kara günleri hatırlıyor *Jurnal,, muhayriri diyor ki : * Altın madalye aldığı için matmazel Tüliyeyi tebrike gittiğim — vakit evinde köntes Dö Belvil ile karşılaştım. Üçümüz beraber eski hatıraları andık.. Bugün i- simleri anılmıyan kahraman kadınların hatırasını taziz ettik. Matmazel Tüliye bana şunları söyledi: asus kadın / a dizildi ? “»— Eminim ki madam Ralingad ismi- ni işitmediniz. Bu kadın bir köyde baba- sile beraber oturuyordu. Üç ay içerisinde hastalanârak, yahut yaralanıp da Belçi. kada kalmış, 32 askeri evine aldı, baktı, bestledi ve kaçırdı. Bir gün gene evine sığınmış iki İngiliz neleri için yemek hazırlanırken altı A man neferi avluya girdi. Kadın bir daki- ka kaybetmeden İngilizleri fırına sak'adı. Sonra Alman neferlerinin karşısma çıktı. Neferler sordular: — Kocanız nerede? — Ben dulum. — Halbuki biz evinize giren erkekler gördük. — Büyük babamila yanaşması olacak, bahçede çalışıyozlar. — Pek iyi, bir defa arıyalım. Nelerler aramağa — başladılar. Fırına doğru giderlerken kadın — sarardı. Zabit bunun farkımna vardı: —— Hasta mımız- Benziniz sapsarı. —— Hayır hasta değilim. — Fakat sivri miğferleriniz beni ürkütüyor, korkudan sarardım. Almanlar fazla bir şey — söylemediler. Mahzene indiler, Araştırdıktan, içtikten ve yedikten sonra evden ayrıldılar. O ak- şam iki İngiliz neleri Holanda hududun- dan geçmiş bulunuyordu.,, Luiz Tüliye söylüyor, mütemadiyen söylüyordu. Fakat onu dinlemiyor, sade- ce ona bakıyordum. Senelerle biraz derin- leşmiş yüz çizgilerinin, vaktile kumral o- lan beyaz saçlarının altında hergün ölüm tehlikesini göze alarak ormanda Alman- lar tarafından muhasara edilmiş otuz İn- giliz neferine yiyecek götüren kahraman kızı tekrar görür gibi oluyorum. Ö, bu te- şebbüslerini birçok defa tekrar etti, hep sinde muvaffak oldu. Onu yakalamak, hapse.tıkmak, ölüme mahküm etmek İ- çin kurtardığı adamlardaa birinin hiya- neti lâzımdı ve o süretle yakalardır... Kurtuluş günü Bir gün 8, ikinciteşrin 1918, Seyburg hapishanesinin parmaklıklarından içeri- ye arkasında birkaç asker bulunan bir a- dam girdi ve haykırdı. “Almanyada cum huriyet ilân edildi, giyininiz, serbestsi- niz,,, Bir dakikada kapılar açıldı, Kiyel limanından kaçan bahriye neferleri siya: si mahkümları bırakıyordu. İhtilâ! sokak. larda gürlüyor, imparatorluk bütün cepe helerde geriliyordu. Mahpuslar, sevinçten sarhoş, gidip de- polardan elbiselerini aldılar. İçlerinden birçoğu hapishane elbiselerini bir hatıra diye Fransaya getirdi. Matmaze! Luiz Tü Hiye de bunlardan birisidir. Necati PAK Şi Hastalarını hergün sabah saat 10 dan aleşam 19 a kadâr kabul eder. Salı ve cuma günleri saat 14 - ten 18 e kadar parasızdır. Necaettin Atasagun Het gün sabahlan sekiz buçuğa akşamları 17 den 20 ye kadar Lâle U rayyare apartmanları İkinci daire 17 numarada hastalarını kabul eder Cumartesi günleri 14 den 20 ye ka dar bastalarını para- , Kurun, Ha ber okuyucularını dakupon — müuka- milinde muayene eder. Telef* 206RN DOKTOR Kemal Uzsan Operatör - Üroloğ Galata - Karaköy - Abdullah ef, tokantası kargısında Galiçi Han Hergün 15 den 20 ye kadar Telefon: 41235 catka