$ NISAN — 1038 m—m—üu—— Cenubi Amerika yerlileri, direğe asacakları başları nasıl hazırlarlar ? Sihirbazın başı mukaddes kulübeye bağışlanıyor KESİK BAŞ Gece uyuyan karargâhı şeytanın şerrinden muhafaza eder! Elele vermiş on iki kadın, iki gecedenberi, gdurmadan dinlenmeden sıçrayorlar: bu şarkılar, bu danslar külübeden şeylanı uzuklaştırımak içindir. Amazon nehrinin çıktığı yer- zerde tetkikatta bulunmak üzere üç Wransız ve bir de Ekuvatör' lü Alimden mürekkep üç kişilik bir heyet gönderilmişti. Bu he- yet 1036 yazında Amazon kıyı- Yarına yetişti. Bir seneden fazla oralarda — dolaştı. Tetkiklerini " yaptı. Geçenlerde Parise döndü, Bu - seyahat deyam ederken alı nan filmler 31 martta İyena sa- lonunda gösterildi. Heyete İşti- rak eden Bertran - Flornuva A- Mmazon kıyılarında yaşıyan valhşi - kabllelere, bilhassa divarolarla Şuorlara dair birkaç makale yaz- dr. Bu makalelerden birisini nak- lediyoruz.: — Pige, Pige (devrildi demektir.) Ay nehir kıyısına sorpilmiş hur- Ma ağaçlarını, sislere bürünmüş &- danın yarısını ve Şuor — yerllilerinin Mükaddes kulübesini aydınlatıyor. Kulübenin önünde kadınlar dansedi- yör. Bu kadınlar bellerine beyaz bir peştemal sarmışlardır. Şarkı söyli- yenlerin hızlı temposuna ayak üydu- rarak sıçrıyorlar. — Pigo, Pize On iki- kadın, elele vermiş, Iki ge- €edenbori, durup dinlenmeden, bat- *A yorgunluk .ıL göstermodon sıçrıyorlardı. Kulübenin lwenhuo bambu çubuklarından - &! ğ ha- Sırlar Üzerine-oturan - erkekler.ise Hetsiz sossiz onlara. bakıyor. Buradan bir hayli uzakta, bir or- manda bulunan muharipler ise, bir baş, bir insan başı, bir sihirbaz başı hazırlamakla meşguldürler. Bu baş Birâz #onra büyük merasimle getiri- lecek, mukaddes kuülübeye hediyo e- dilecektir, Bu şarkılar, bu danslar Külübeden şeytanları uzaklaştırmak için yapılıyor. K Başı getirilecek adam birkaç gün #vrel öldürülmüştü. O, kulübesinden Yüvaş yavaş ırmağa doğru iniyordu. İYerltler, çalılar arasına saklanmış. U-adamı bekliyorlardı. Onu —görür Görmez mızraklarile üzerine atıldı- lar, Siyri bir mızrak boynunu del- | i. Ve adam haykırmadan, yüksek L DA L otların üzerine yıkıldı. Yerliler ko- ca bir bıçakla başr gövdeden 'ayırdı- lar. Bonra başı kesik güvdeyi vo kan- hısilâhlarını brrakarak dini merasimı için muayyen olah yere savuştular. Öldürdükleri aâdam, başka bir ka- bilenin sihirbazı idi. Çok — kuvvetli bir sihirbaz. Düşmanlarından istedi- ği gibt intikam'alabilecek bir adam. Vahşiler arasında hastalık ve hasta- Jıktan sonraki ölüm tabil bir. hivdlise değildir. Orada — insanlar bir büyü yüzünden ölürler. Bu büyüyü yapan dâ bir sihirbazdir.. Binaenaleyh si- hirbazları yakalar yakalamaz öldür- mek lâzımdır. Sihirbazın başı ruhu- nun oturduğu yerdir. Buradan kötü ve zârar verici kuvvoti çıkarmak i- çin birçok ameliyeler yapılır. Şuor lar insan başını ufaltmak — süretile © kafanın fçatistndeki fena ruhu hap settiklerine ve artık bir fenalık ya- pamrıyacağına- inanırlar. Sahilden başlayıp. içeriye doğru giden derinliklerinde bir ateş yakıl- miştır. Yerlilerin nehirde kullandık- ları sandallardan biriaf — bağlı.. Beş yerli- adeşin etrafında oturmuş; içle- rinden ikişinin vücutları üzerine u- zun siyah çizgiler çizilmiştir. Kalın siyah bir çizgi de ağzının kenarla: dan darrnmm orthema Kadar zanıyor. Bunlar sihirbazı . öldüren- | terdir. Acele etmeden, - karılarmın getirdiği Manyok İsmindeki patatese benzor bir nebatı yiyorlar. Bir sihir- bazı öldürenler, o sihirbazın — başt merasim 116 mukaddes kulübe önüne asılmadan önce başka | bir şey ye- mezler. Merasim sabahleyin başlamışlır. Evvelâ bıçaklarla yüz — kemiklerini ve alın kemiğini baştan — ayırdılar. Ru kemikleri ırmağa attılar. Kemik. six kalan baş derisini bir çömlek içe- riatne koydular ve kaynattılar. Yaş- lt bir adam, çömleğe-su korken: — Mabudumuz Buda yılanı şere- fine dolduruyorum! demeli unut- madı. Çoyrek saatlik bir kaynamadan sonra hediye edilecek baş, yere ça kılı bir mrzrağın üzerine dikildi. Ge FACİA ROMANI ce uyuyan karargâhı şeytan şerrin den ba baş muhafaza edecektir . Ertesi gün şafak sökerken karar- gâhtakilor tekrar içe başladılar. Ka- bile reisi bir çanakta bulunan tütün Buyu ile ağzını doldurdu. Ve orada bulunanlardan herbirinin yüzüne bu | sudan bir parça püskürdü, Ates üzeri ne iki geniş karavana kondu. Buh- ların birisi çakıltaşı, diğeri kum do. loduür. suyu İle yıkadılar. Bu suretle şeytan şerrindön kurtulmuş oldular. Kafa- Başt hazırlayacaklar ellerini tütün nn dudaklarını üç yerinden deldiler ve buralara uçlarına ip Boçirilmiş Çirkin tecavüz hâdisesi Muharririmiz dün im- zasız bir mektup aldı Polis, kibar suçlunun takibine devam ediyor; Bayan direktör davacı olmadığını bildirdi Elektrik mühendisi bay Ali Demir başm idare ettiği girketin merkezin- de geçen ve ancak macera ve zabıta romanlarımnda görülebilen çirkin ha- diseyi dün yazmıştık. Vakaya şahit olan muharririmizin uzun uğraşmalardan sonra aldığı ye- | ni tafsilâtı da - bazı kısımlarını çıka- rarak - bugün dercodiyoruz: vre Talimhane merkez memuru bay Se- lim Özdurüm işe bizcat el koymuştur. Fakat henüz bir ip ucu elde edileme- miştir. Bu tipte bir sabıkalı tanınma- maktadır. Büro garsonu Samuel Ho- ra bu adamrı ilk defa gördüğünü söy- lemektedir, O güne kadar buna ben- zer hiç kimse büroya gelmemiştir. Bayan direktöre gelince maalesef © da bir gşey bilmediğini, mütecavizi tanımadığını, ilk defa gördüğünü, hatta bizce dahâ garibi, hiçbir şikâ- yeti, davası olmadığımı söylemekte 18- rar etmiştir. Bayanın ne maksat takip ettiğini öğrenip yazmağa hakkımız yoktur. Fakat hadise diğer cepheden hukuku umumiye ile ilgilidir. Tecavüze uğra- yandan bir şey çıkmayacağı anlaşılm- ca, bay Selim — Özdurum — hukuku umumiye noktasmdan takip — yolunu tutmuştur. Akşam üstü mütecavizin kılığına ve yüzüne benziyen birisi yakalanmış ise de bunun hiç Türkçe bilmiyen ve cebindeki pasaportundan memlekete bir gün evvel geldiği görünen bir ya- baneı olduğu anlaşılması üzerine he- men serbest bırakılmıştır. Muharririmizin ifadesine göre mü- tecaviz Türkçeyi çoak iyi bir İstanbul Osmanlıcasile konuşuyordu. —— Mütecavizin oda kapısı tokmağında kalan parmâak izleri alımarak tetkik S tahta parçaları soktular. Bu işi ya- parken şarkı söylüyorlardı. > — VI Apaymaye (dikiyorum) ba- 'a Göz kapakları da ayni suretle di- kildi. Bir kâba kızgın kum doldur- dular, Yüzün derisi şimdi bir torba halini almıştır. Bu torbanın boyun tarafı açık kalmıstır. Kızgin kumu bu delikten içeriye — boşalttılar. Bu ameliye birkaç defa tekrar edilecek- tir, Bu surotle akşama — doğrü baş sertleşmeğe başlayacaktır. Akşam ü- zeri başı tekrar mızrağa diktiler. Öl. dürenler de onun etrafında danset- meğe başladılar. Bu dang yalnız ka- Waş- Devamı 11 tocide YABANCI DİLLERE NAKLI olunmuş, bunların da iz defterlerinde eği bulunmamıştır. Bundan anlaşılıyor ki şimdiye kadar yakayı ele vermek- ten kurtulmuş kibar bir mücrimdir. Takibat olanca şiddetile devam — et- mektedir. Dün akşam geç vakit matbaamıza bir mektup bırakılmıştır. Bu mektup hadiseyi takip eden muharriri n adresinedir. Mektubu okuduktan son- ra vaziyetin daha merak verici bir safhaya girmekte olduğunu anlamak ta gecikmedik. Mektupta İmza, adrea yoktu. Fakat gerek el yazısından, ge- rek yazılış tarzımdan, bunun bir bayan tarafından yazıldığı anlaşılryor. Mex- tubun kopyesi şudur: (“Çirkin hadise,, başlığı olt da verdiğiniz haberleri ilk gün- denberi okuyorum. Eğer bayan Emine Demirbaşa karşı haydat- luğa kalkışan adam hakkındaki * tarifinizde yanılmamışsanız bu işte size faydalı malümat verebi- leceğimi ümit ederim. Bu adam dediğiniz gibi o gün koyu kahve rengi bir olbise giymişse, şakak ları İnrantalaşmış kumral saçlı, orta yaşlı birisi ise, sesi kalınca ve Türkçeyi sslâhlı, lügatlı — ko- nuşuyorsa, hele sol kaşının üze. rinde iğrilemesine bir yara nişa- nesi gördünüsse, ben o adamın kim olduğumu tanırım .Gerçi be- nimlo hiçbir ilgisi yoktur, fakat bir çocukluk arkadaşım bayan- la olan münasebetleri yilzünden ve uzaktan tanımış oldum. Hafızanızı bir daha — yoklayı- mız. Aradığım şeyleri iyice ha- tırlayabilip hatırlayamadığını bir safırla bana bildiriniz. Benim tarifim doğru ise sise bir takım şeyler bildirmekle, şimdi pek perişan bir vaziyette olan eski mektep arkadaşımın manen olsun intikamımı — almış olacağım.,, Muharririmizin cevabı Hafızamı da iyice yokladım, zabıtaya verdiğim ifademi de bir daha dikkatle gözden geçirdim. Gerek benim, gerek sizin tarif- lerimiz birbirine tastamam uy- maktadır. Yarınki sayımızda bu işle alâ- kalı ve (yüksek tonda yazılmış garip bir mektup) okuyacaksı- nız. LA DS Paşa cevab vermeden kapıya doğruldu. Arkasından Ferid gaktı; ğuim Hanım yalnız kaldığı odada derin bir düşünceye daldığı erada, Ferid de odasında güç zaptettiği gözyaşlarını Ntyordu. ae ş An:rsid:.- ivi kadındı. Babasının ıstıraplarını dindirebilir Ümidiyle evlenmesi acısına tahammül gösteren bu kadın, bu- gün bile cnun, uzaktan mes'ut gördüğü yaşayışını bozmamak için Ferid'üzerinde tesir yapmıya çalışmıştı. Sözleri Feridin gınlıyordu: “Aldanmış olabilirsin oğlum. Gördük. lerin hiçbir mânâ ifade etmez. Babana bunları söylemen ya- kışık almıyacağı gibi, senin böyle şeylerle ııgnımm ben doğ. ru bulmam. Babanm sandetini bozmak değil, yapmıya çalıa- maltam. Hareketlerinle yapmak - istediğini bnııılya-_ değilim: bütün - düşüneelerin beni yine köşke götürebilmektir. Fakat tuttuğun yol yanlıştır. Bu şekildeki hareketinle beni öldür- müz, babanın saadetini de baltalamış olursun. Haydi üsabı. na hâkim ol, Doğru eve.. Zaten geç kaldın.. Baban merak eder; Pasa Deden üzülür; ninen deli olur. Sen, beni değil ba- bint düşünmelisşin. Bak bemim gözüm görüyor, seni istedi- ğim zamanda gelip görebilirim. Sen buradan ziyade babanın Yanında yakıştrsın, Haydi yavrum.., e Forkl, asahf bir halde annesine uğradığı zaman, köşke a. dim atmamayı düşünmüştü. Bunu Sabihaya söylemişti. O köş- kün havasında boğuluyordu. Fakat annesi önl, tatlr diliyle te. Ji ettikten sonra, vaktin geçliğini dilgünerek yanına takıl- Miş, İrfan Paya köşkünün köşesine kadar da beraber gelmiş- ti. Ferid içeriye gireceği sırada gerilerinden gelen iki gölge. deh birinin üvey arinesi, diğerinin de Nedim olduğunu anla- Mifstı. Sabiha o Zamana kadar, rakibini görmemişti. Geriden gelenlerin onlar olduğunu ve Feridin Nedimle, üvey anası hak- kımda fena sıfatlar kullandığını işitince oğluna çıkışmaktan Beri kalmamıştı : Ş — SBus' Senden bövle seyler igitmek istemiyorum, Forla künkün bahcesini kaplıyan karanlıklar arasında kaybolduğu zaman, Sabiha daha bir müddet oradan ayrılama. di, “Acaba Ferid hakir mı!,, diye düşünüyordu. Oğlunun yalan HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 41 Yazan: Hasan Rasi!m Us söylemediğini pok çabuk anladı: ayrılırken öpüşmelerinden. O dakikada, dünya, sanki Sabihanım başına yıkılmıştı. Da- mMarl'arının çekildiğini, gözlerinin karardığını düydu. FERIDIN. üvey anasını takip ettiği gün Üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçmişti. Nimet, artık ilk gün. lerdeki gibi değildi. Kendisini toplamış, adımlarını ölçülü atan bir hal takmmıştı. Köşkte, Lütfiye Hanımla Nedime karşı alı- nan cephe, vaziyetin ciddiliğini kendisine anlatacak kadar sa. rihti. Netekim Nedim de bunun farkına varmış, köşke uğrayış. Tarını seyrekleştirmi Hattl şu son bir bafta içinde bir de- fa bile uğramamıştı. Nimetteki Bu tahavvül, ev halkının gö- zünden kaçmadı. Birçokları onun böylece yola gelir görünme. sinden memnuniyet bile duydular. Fakat Feridle Fatma, sonra dr Paşa, onun hakkındaki kanaatlerini hâlâ değiştirememişler- di. Çünkü bir gün Fatma, gelin hanımı Nedimle - gizlice tele- fonla konuşurken yakalamıştı. Nimet suç Üstünde tutulmuş bir mücrim gibi kızarıp bozarmış, ne söyliyeceğini bilememişti. Fatma Feride bu hâdiseyi haber verirkon, Nimete karşı duy- .duğu kinini de söylemekten çekinmemişti. O, Küçük Hanımımın yerine gelen bu ahlâk düşkünü kadı- na samimi olarak diş biliyor; “Ben erkek olsam, bu kadını bir dâkika bile yaşatmazdım. Hattâ kadınken bile içimden bu ah. lâksıar böğüp öldürmek geliyor... - demakten kendini alamamış- tı. Paşa da yaptığı gizli tahkikatın önüne serdiği hakikatlerin tesiriyle kanaalini değiştinrememişti. Onun bu uslu görünüşünü yeni bir başlangıca hazırlık telâkki ediyordu. ©, Nimetin iyi bir matah olmadığını oğlunun bu gidişle öğ. renemiyeceğinden üÜzülüyor, böyle bir kadımım gelini diye çatı- sı altında bulunmasından azab duyuyordu. Fakat, elindep ne gelirdi? Oğlu görmüyordu. Onu her sabah kolundan tutup bahçeye çıkardığı sıralarda içinde duyduğu istirabin ölçüsü yoktu. Kendisinin yardıma muhtaç bir hale geldiği günlerde, onun, oğluna yardım etmesi kadar dünyada nasıl bir acı bulu. nabilirdi, Ona Nimetin düşkün ruhunu anlatmak, zaten hasta olan, günden gilne görmemenin verdiği acıyla solan bir adamı kendi elleriyle uçurum kenarma bırakmak demek olmaz muy- dt? Paşa bu düşüncelerle, son günlerde, Suad'e gözlerini iade edecek ümitlerin peşinden koşuyordu. İstiyordu ki, oğlu gör- sün, istiyordu ki, oğlu, karısmın kötülüğünü kimsenin söyle. mesine ihtiyac olmadan kendi gözleriyle görsün ve anlasın. Köşkte bu şekilde düşünen yalnız Paşa değil, belki herkesti. Pışıv gimdi bahçede oğlunun yanında otururken yine ayni gey- leri düşünüyordu. Onu, bu kötü düşüncelerinden Suadin sesi ayırdı: — Baha . dedi. Naci Beyden ne haber? Hiçbir şey yazmaz oldu. Acaba yine karısı hastalanmış bulunmasın ? — Süylemeyi unuttum oğlum gana. Daha dün bir mektup aldım. Kış gelmeden seni İzmire çağırıyor. Burada rahat e, der, dinlenir - diyor. z Hü Burada dınlenmekten başka bir şey yaptığım var mı ki Ni e .— Ne de olga hava değiştirmiş olurdun, Gitmek istemex mi. — Hayır baba! Kepdisind burada bulunduğu zaman da gi- demiyeceğimi söylemiştim. Kimseye yük olmak istemem. Babamın ve anamın yanında bile bu düşünceyle üzülüyorum. Nerede kaldı ki Nacinin yantnda... — Bu nasıl söz Suad!..