—Hi— Orlaköy - T. Y. ; Boyunuc urzuncadır. Fakat vücudunuz estetik bir ölçü ile tam mülenasip midir, bunda şüpheliyim? Bünyeniz de ortadır. Alâka — gösterdiğiniz bir işte — dikkaliniz çok iyidir. Zekânız da işlektir. Faal olmak bakımından da söylenecek pek şey yok. tur. Bütün bunlara rağmen size çok bağlı bir muhit yapmanız zordur. Bu da kendi- niyze pek fazla güveninizden ve bir şeyden kolay kolay menunm — olamanızdan veya memnun görünmemenirzdendir. İnsanların bugünkü şerailte kıymelleri yalnız zekâla: rı, fanliyelleri ve kabiliyetleri ile ölçülmez, bunlarla beraber muhit yapabilme kudret. leri bilbassa mühimdir. Siz, buna bilhassa dikkat etmelisiniz. Bir şeyi parça — parça düşünmek ve toptan karar vermemek de #detinizdir. Umümiyetle iyi olan — bu hu- yunuz, seri kararlar istlyen vaziyetiniz de tadil edilmeğe muhtaçtır. —H5— Ucak 99999: Gençsiniz, Eski imzanızın hangi seneye alt olduğunu yazmamış, elinizin resmini ve dirseğinizden bileğinize kadar olan me- safeyi bildirmemişsiniz. Yalnız şimdiden şunu söyliyebilirim ki: Eski dediğiniz im. za tamanına nazaran yeni imzanızı kullan. mağa baştadığınız zaman — arasında ruhi birtakım tebeddüller güze çarpmakladır. Eski imza zamanında daha — sakin, daha mutedil iken son imza zamanında daha az sakin ve sinirli, daba Iddlacı görünüyor- sunuz. Nazarı dikkati celbetmek arzunuz. dür, Ve kendinize güveniniz arlmıştır. Ze- ki ve hassas olduğunuz muhakkaktır, —H6— 6EN. G. A: Tahtilterim hakkındaki teveecühünüze teşekkür ederim. Boyunuz nihayet ortadır. Bünyece de ortasınız. Size en büyük tav- siyem şudur: Bariz bir şahsiyet sahibi ol. mak.. Biribirine benziyen insanlar olduğu zibi bunlardan karakterislin — vasıflarile ayrılan ve temayüz edenler de vardır. Sir, böyle almağa çok müstait olduğunuz halde henüz bu vasıfları tamamen göslermiyor. sunuz. Hayatta İleri olmayan emel ve ga. Şşeler, insanların mutlaka mesut olmasını kolaylaştırmaz. Çalışkan, — kavrayışlı, iyi kalplisiniz. Size biraz daha fazla hıts ve biraz daha lddia lâzem, Bu suüretle tahsi. yelinizi lesis etmek ve haşatla muvaffak olmak kolaylaşacaktır. G47— 1060 — D: Kısa boyla, şişman, orta yaşlı bir zatsı. niz. Halinizden memnun — olduğumuz için en büyük korkunuz vaziyetinizde herhan- ki bir tehavvüldür. Fazla bir şey istemi. yor, yalnız ve südece bugünkü şeralitini. zin olduğu gibi kalmasını temenni ediyor- sunuz. Bunun için uysal görünmek, tuttu. Bunuz yoldur. Hergün biraz daha uysallık ve fedakârlık sizin için zor olmıyor mu? Bir m&eklüi muhbafaza için daha fazla uy. sal olmak yerine o mevkle daha lâyık ol mak, şüphe yok ki daha fazle mileksir bir çaredir. —b18— Beyoğlu Ramono: Nihayet orta boydasınır. Vücutça toplu. sunuz. Yaşınızı kat! olarak anlayamadım. Fakat tahminime göre 80 dan daha aşağı yaşta değilsiniz. El işlerine — kbiliyetiniz çok iyidir. Yorucu bir İşte olmanız çok mühtemeldir. Elinize bol geçtiği vakit bol yaşamak üdetinizdir. Bu buydan vargeçme lisiniz. fradeniz zayıf, kalbiniz yuruuşak. tır. İşlerinizi ve kendinizi evvelâ düşün- mek Jâzım. Sıkınlılı vaziyetlerden dolayı çalışmanız da pek muntazam görünmüyor. Halbuki ber şeyde latizamı — seversiniz. Şimdiden tutumlu, hesaplı, iradeli ve işle- rinizi ve kendinizi düşünür hale gelirse- niz ilerinizden endişeye Tüzüm yoktur. —H9— S.T. Ü. V: Yaşınız 25 etrafındadır. Boyunuz uzun- cadır. Bünyece zayıfsınız. Daba faal ve i- radeli olmağa ihtiyacınız — vardır. Sol el yazınızı ve diğer imzalarınızı gönderinir. Minyatür memleketi * (Baş tarafı 11 incide) Şarabı meşhurdur. Nehirlerinde günzel balıklar yetişir, milli yemek- leri ağzının tadını bilenler tarafın- dan aranır. Bu mmeleketle prens- ler kendi varidat!lo yaşarlar. Devlet hazinesinden beş para almazlar. Hat tâ her seno varidatlarımın fazlasını da döevlete terkederler. Ayrıca hayır işleri için birkaç yüz bin framk sar.- » federler. Momleket ahalisi çiftçilerden ve orta halli sınıftan mürekkeptir. Sa- nayl pek az ilerlemiştir. Bütün mem leketto ancak birkaç yüz amele var- dır, Herkes rahat ve sessiz yaşamayı sever. Mukadderatını büyük bir im- paratorluk mukadderatıma bağla- mayt hiç kimse istomoz . Morkozi Vaduz kasabasıdır. Bura- da ahal! ineklerin ve tavukların ara- sında, bağlarında, balkabağı tarla- Jarında yaşar. Otellerine hentiz Av. rupalr vo Amorikalı seyyahların â- kını başlamamıştır. Ahalisi çok muk tesittir. Herkesin bankada ufak bir hezabt carisl vardır. Bu hesabı cari- nin yekünu dalma kabarır. — Hiçbir vakit eksilmez. Lihtenştayn cumhuriyetinin ordu. su yoktur. Memlokette asayişi temin etmek için üç jandarma kâfi gelir. Orduya gelince ister — iseniz bütün prensliği arayınız. Bir tek nefarden başkasını bulamazsınız. Bu bir tek nefer de resmi elbisesini nadiren gi- yer. Fotoğrafını çektirmek veya ken disini filme aldırmak için. Bu, Sado- va harbine iştirak eden yüzo yakın askerden hayatta kalmış tek nefor- dir. Bundan başka bu memlekette asker elibsesi giymiş ikinci bir adam daha vardır. Fakat bu yaşayan, ko- nuşan bir mahlük değil, müzedo bal. mumundan bir heykeldir. Bugünkü hanedan 1712 de Jan A- dam tarafından tezle edilmiştir. Bu zat prens olduktan sonra neşrettiği bir beyannamede “Lihtenştayn ha- nedanı kıyamet kopuncaya kadar devam edecektir,, demişti. Bugünkü mecjis de memleketin mtülstakil kal- mak azmini bildirirken bu cümleden kuvvet almış oluyor denflebilir. MA MARRİZ DÖ YOMFASUR. — demki, kralın gelişi baberi, onu bu ka- Fakat dıhı seri ve bilhassa dıhı kâcil dar müteheyyiç etmişti.. birisi, Üç seri adım attı: We Jan birdenbire onu gördü!.. O, yaşa nidalarının, parlak ışıkların, kendisini alkışlayan, önünde eğilen bu kalabalığın sarhoşluğu arasında ilerli. yordu.. Ve bütün bu dekor ona bir ne- vi parlaklık veriyordu. On Beşinci Lui, biraz yaşlanmağa başlamış olmakla beraber, zaten olduk. ça zarif bir erkekti. Fakat bu gece, salondaki bütün kos- tümleri zarafet ve zenginlik iibariyle sönük bırakan, köstümü ve itinalı bo. yaları içinde, ancak yirmi beş yaşların- da görünüyordu. Adeta bir delikanlı olmu;tu ve hiç kimse, sefahatin, onun çeh:alıde bı. rakmağa başladığı izleri farkedemezdi. Kendisini bir zarafet prensi yapan bu birar vakur güzelliği hâlâ bakiydi. Mes'ut bir halde . gülümsiyerek ve etrafıma jestlerle selâm dağıtarak iler- liyordu, Jan onu görünce, âdeta baygınlık geçirerek, duvara dayanmak için geri. dedi.. Fakat bu duvarı bulamadı. Krala tahsis edilmiş küçük salonun önünde bulunuyordu ve yol açık olduğu için, hiç farkında olmadan, fakat kalabalık- tan kuttulduğu için memnun bir halde ve heyecanmdan kurtulmayı ümit ede. rek bu salona girdi.. . Şövalye d'Assas, kalabalık tarafın - dan, ondan ayrılmış olduğu halde, göz. leriyle onu takip ediyordu. © da küçük salona doğru ilerliyerek oraya girdi. Bu esnada on beşinci Lül metkale geldi ve bir jestle eğlencenin devamını işaret etti.. Jan, onun girdiğini gördü!. . Heyecanından, elindeki — dantelâlı menilil düşürdü.. D'Assos, mendili kaldırmak için bir hareket yaptr.; Bu, on beşinci Luiydi!.. Aşk ve ümitsizlikten sapsarı kesilen şövalye d'Assas gerilerken kral da mendili yerden kaldırıyordu. Jam çılğın bir balde kekeledi: —Sirl, . Kral, etrafına seri bir nazar atfetti, mendilin Üzerine bir buse kondurdu, bu nu derhal göğsüne sakladı ve ateşin bir sesle mırıldandı: — Bu mendili alıkoyurum.. Bu men- dil için vilâyetlerimden birini maalmem. nuniye feda ederdim, bunu benden ala- cak kadar zalim misiniz? Ve Janımn, bir tek kelime söyleyemiye. cek ve âdeta bayılacak derecede müte- beyyiç olduğunu görünce devam etti: — Söyleyin.. Bunu size iade edeyim mi? Muhafara mı edeyim?, Kaderim, sizin gürel dudaklarınızdan çıkacak kelimeye bağlıdır. Çehresi bir ölünün çehreti kadar sa. raran Jan bir nefes içinde, ürpererek cevap verdi * — Muhafara'edin, Sir!.. İki alım ötede boğuk bir inleme duyuldu. Fakat kral çok meşgul, genç kadın çok müteheyyiç oldukları için bu- nu duyamadılar. Bu iniltiyi zavallı gövalye d'Assas tı! Kral mendili kaldırmak üzere ilerle- diği zaman, gerilediği kapının perdesi arkasında yarı gizlenmiş olan şövalye her şeyi görmüş, her şeyi duymuştu!. Ruhunda ümitsizliğin ve mtırapla, ö- nünde bir çok nedimlerin toplanmış ol- dukları kapıdan — geçti. Geçerken, o zamana kadar kalkık o- lan perdeye yapıştı: Çünkü sendeliyor. du. İşte şövalye, düşmemek için yaptığı bu hareket esnasında, perdeyi kalkık tutan çengeli kopardı! Ş mmmı. A NİSAN 2 1938 YANRKIZ DÖ PONPADUR e Ve kendisini bir an toplayıp ilerledi- ği zaman perde düştü!.. Jan ve kral yalnızdılar!, l Bir hayalet gibi solmuş olan K'Assas, dışarıya çıkmak için kalabalığı yar. mağa çalışırken bir el kendi elini tuttu ve birisi garip, çok garip bir kahkahay- la gülerek ona şöyle dedi: — Teşekkür ederim, şövalye! Bana öyle büyük bir iyilikte bulundunuz ki, artık ölünciye kadar bunu unutamam ! Bu adam d'Etyoldu!.. Şövalye, gözeleri faltaşı gibi açılmış olduğu halde, anlamadan, belki de duy- madan, ona baktı, . Sonra yoluna devam etti. On allım ö. tede, birisi onun koluna girdi. Bu defa- ki, dü Barriye refakat eden ecnebi asll- zadeydi.. D'Assas, mösyö Jakı derhal tanıdı: — Benden ne istiyorsunuz? diye ba. ğırdı.. Siz kimsiniz?. Siz ki, beni ölmek- ten menettiniz! Siz ki beni çılgın bir fGmide düşürdünüz! Siz ki din adamı olduğunuzu söylediğinir halde papas elbisesinden maada, bütün elbiseleri gi- yiyorsunuz! Bırakın beti!.. Bana nef. ret ve dehşet veriyorsunuz!.. Mösyö Jak: — Ne yapıyorsunuz?, .diye mırıldan- dı. Kendinizi toplayın, canım! Herkes size bakıyor!.. Değrusu çocuksunuz.. hem de çılgin bir çocuksunuz, azizim ! Partiyi kaybettiğinizi rannediyorsunuz, çünkü Ümidiniz kalmamış!, Siz ancak ilk devreyi kaybettiniz! Her şey düre- lir!., Jan sizi sevecektir.. Eğer beni dinlerseniz!... . Betbaht delikanlı bir ümide yapışır gibi kekeledi! — Ne diyorsunuz?, « — Hakikati!.. Sizi nerede ıbnbılı rim?.. . — Sentoönore sokağında, Trua Do- fen otelinde!, . — Pekâlö,. Yarın beni orada bekle- yin, Size haberler, hem de iyi haber ( i A e ler getireceğim.. Bundan emin olabi. Birsiniz! Bu sözler üzerine mösyö Jak kalaba- lık arasında kayboldu.. Bir an kendisini toplamış olan d'As- sas, tekraf korkunç ümitsizliğe düştü.. Başını salladı ve kafasiyle şakakları hümma içinde yanarak, boğazı kupkuru bir halde, çıkış kapısına doğru yürü . dü.. 'Tam merdivene varacağı sırada, elini tutan bir adam tarafından üçüncü defa olarak durduruldu ve bu adam çok tat- İz, çok şefkatli bir sesle, ona şöyle de- di? —r Zavalir: çocuk!.. Nereye gidiyorsu. nuz!.. Böyle çabuk nereye koşuyorsu- nuz?. Bu defaki adam kont dö Sen - Jer- mendi, Fakat bu defa şövalye, konuşan adamın sesinde hakiki ve derin sempa- ti iladesi duydu ve kont, hep onun elin. den tutmuş olduğu halde, onu tenha bir salona çekerken, şövalye, bir çocuk gibi İtaat etti.. Şövalye bitkin bir halde, hır koltuğa düşerken Sen - Jermen de kapıyı ka- padı. Sonra, d'Assasın yanma gelerek sor. dü; — Söyleyin, bakayım, böyle neteye gidiyordunuz?, — Fakat, kont.. Ben, ben otelime gi- diyordum.. Bu eğlence beni yoruyor... Buraya gelmekle hata ettim. Sen - Jermen mahzun bir tavırlat — Evet, dedi, buraya gelmekle hata ettiniz. .Fakat en büyük hatayı Paris- te kalmakla işlediniz.. Ah! Şövalye, Pa- ris bavasmın size yaramıyacağını size söylemiştim.. Ne ise, maziden bahset- miyelim.. Olan oldu ve siz zehirlendi- nİZ.. « — Zehirlendim mi? Mösyö.. Bana çok gârip ve muammalı şeyler söylüyorsu- nuz.. : _Mgmkııvuuıhmnhn #YAZAN ve Gl:g_g uı'o?suı—re— SADA