M ŞUBAT —.. 188 Taan: Kenan Çinili — Melekzadi Çintli ( ERKEK —- RIZ ) (Tercüme ve tkttbas hakkı mahfuzdur) — Numara 68 — Hayatım bahasına bile olsa... Benan'ın namusunu ©debil- _,_ kurtarmalıydım ! Bir gün Beyoğluna çıkıp iki nişan yüzüğü yaptırdım ve yolunu Beni burada, bu 1ıssız yerde oyalaya- Cak, teselli edecek yegâne şey mektup- Uindir, Bana sık ve uzuün mektuplar Bönder, İmtihanda muvaffak olman için sa- ha her dakika dua ediyorum. Fakat kendi menfaatimi gözeterek ba- Teket ettiğiny zannetme. Bu her ikimi İN de istikbalini sandetin —düşündü- içindir. ,, bata yazdığı mektuplarda mü- temadiyen köyde dedikodu olduğundan —diyotdu. Verdiğim cevaplarda ü- Mesini istiyordum. Gene bir mek- u aldım. Bundan sitemlerden son- P gene köy dedikodularına dokunuyor- * Bu vaziyet karşısmda düşündüm .. verip İstanbula gelmesini pa- Ta gönderebileceğimi yazdım. Onun bu- ü Yapmıyacağı muhakkaktı. Nitekim "ğim cevap ta bu merkezdeydi. *nan, evlenebiln ailemin Tizasını almamı İstiyordu. Vaziyet teh- MN Gönderdiğim son mektupta daha istikbalimi kazanmadan, Slenmeme razı olmadıkları şimdilik an o yapabileceklerini bildirdim. . bu Mektubuma da cevap verdi. Bil- bu noktaya temas ederek! * AÂllenin bu işe birdenbire razı ol- ::'“*—limı ben sana söylemiştim, diyor- miz için q'înem.dıym köy dedikodularının %nhlr kesilmediği we beni bekles W İ söylemesi beni cidden Üzüyor ve Otün da üzüntüde olmasına — çok dt Bıkilıyordu. t kıza bir ümit vermiştim, onun na- k efini hiç düşünmeden kir- lew"ni"h;*uş' den — ki Üai im. Bunu temizlemem |Jâzım geldi __*nlryomum.. Bunu hayatım pah Bi Olsa yapmalıydım. Udt düşündüğüm gün, kacarımı ye- Haa g &u:*u_mıı üzere hemen Beyoğluna & ö Bir kuyumcudan iki nişan yüzü- Ptirdim. h,:ı"i Bünü de, Galatakları vapura at %:mü yolunu tuttum. Artineme Kat )—m » demiştim. Ben İzmire gidi- —_. * AÂrtık orada kalacağım, iş bul- t '&da çalışacağım. İnüş'olmam annemin hoşuna _".' nişti Hattâ bana kâfi gelecek mik- bile ver bir daha dönmek niyetinde Gidecek, nişanlanacak, Be- b::'"h'ni kurtardıktan sonra da Gönüyorum, diye ayrılacak, el a n a Izmir tuttum henüz kararlaştıramadığım bir semte gekilip gidecek, hayatımı orada kazan- mıya çalışacaktım. Benen bir sene sonra köyden ayrıla- cağı için, orada geçireceği bir senesini rahat bitizecek, benden haber almıasına imkân olmryacaktı. İrzmire parar günü saat dörtte — çık- tım. Bavulumu Ragıppaşa oteline bı- raktıktan sonra köye gitmek üzere oto- büse bindim. Ötobüs köy şösesinden içeriye saparken yol boyunca gezmiye çıkan Benanın muallim arkadaşı Lâti- feyi, yanında bir kaç genç kızla gördüm. O da beni görmüş ve elini sallamıştı. Otobüsten inince, kahveden beni gö- ren gençlerden bazıları yanıma koşup geldiler. Onlarla selâmlaştıktan sonra doğru eve geldim. Kapıryı Benanın an- neti açtı. Berli birdenbire karşısında görünce şaşırdı ve sevindi. Benan mey- danda yoktu. — Nerede? diye sorunca bir gün ev- vel kendisine elbise yaptırmak için İz- mire indiğini ve bu akşam muhakkak geleceğini söyledi. — Çünkü, yarın dersi var.. Muhak- kak gelir.. dedi. Otobüste toz içinde kalmıştım. Te - mizlenirken kapı çalımdı. Büyük bir gü- rültü ile Lütfiye ve arkadaşları içeciye tçlerinden birit — Ayal ettiişteyi görmiye geldim, diye takılıyordu. Lütfiye, bana arkadaşlarını tanıttı. Bunlar Aysel ve Feriha adında iki genç kızdı, Mektepte muallimmişler. İkisi de sıcak kanlıydılar.. Bana senelerdenberi tanışryorlarmış gibi muamele ediyor- lar, ben de ayni şekilde haweket etmiye çalışıyordum. . Hava karardığı halde Benandan hâlâ bir haber yoktu.. Köyün iki otobüsü de geldiği halde o görünmemişti. Diğer köy otobüsleriyle geleceğini anladık. Ben yalnızca, kendisini şoscde beklemek üÜzere evden ayrıldım. Bir ssat kadar şosedeki İbrahim ağa- nin kahvesinde bekledim. Benan gelen bir otobüsten indi, Elinde çantası var- dı. Ona doğru yürüdüm.. Bana dikkatli dikkatli baktı. Gözlerine İnanam:yor o- lacaktı. Neden sonra: —A... A.. A.. - dedi. ve koşarak ya- nıma geldi. Elimi sıktı. — Hoş geldin ayol. Nereden çıktın? 2 (Devamı var) ..tâ“ kuz varmanm yeni bir misali: bu açık göz bileylet, hem oğ. M* mbmmin_ hem de işini görmenin yolunu bulmuştur, “Amc- Vey . HABER — Akşam postası temin .melidir Soğuktan yanmış ve #idanlıktan çıkarak, artık odunluk olmuş malların salışını menetmek, bir çok vatandaşların aldanmasını önlemek lâzımdır Yazan: HABERCi B7 ağl ş z © PS he am fidan - zevktir.. Çolak çocuk, kadın erkek bir çok İnsanlarda ağaç ve bakçe merakı âdeta bir hastalık halindedir. Böyle insanlara sonunda tutmıyacık bir fidan Bundan bir müddet evvel, Çiçekpaza- rını Molaşmış ve orası hakkında bir ya- zı yazmıştım. Dün okuyucularımızdan Bay M. Taylandan şu mektubu aldım; Sayın Bay Haberci: Geçenlerde, İstanbul konuşuyor — sü. tununuzda, Iş Bankası İstanbul şubesi- nin arkasında pazartesi günleri -kuru- lan Çiçekpazarıma ait ikj gün sıra ile çıkan yazrmızı okudum, ©O yarzı hana başımdan geçen ve elân canımı sıkan ve benim gibi daha binler. ce vatandaşın da başından geçmiş olan şayanı esef hâdiseyi hatırlattı. Burada satılan genç meyva fidanlarının kökle- rine sabahtan akşama kadar o günün souğu ve ayazı nüfuz ettiğinden tabiati- le kökler donuyorlar ve hayatiyetlerini kaybediyorlar. Bununla da kalmıyarak © günü satılmıyan fidanlar pazar yerinin arkasında bulunan geniş arsada açıkta bıralılarak ertesi ve daha ertesi hafta pazartesi günlerine bekletiliyor. — İşte © zaman fidanlar odunluk olmaktan baş. ka bir işe yaramaz hâle geliyorlar, Böy- le olduğu halde gene satışa çıkarılarak Ağaç ziraatinden anlamıyan bir çok za- vallı yurtdaşlara yüksek fiyatla satryor. lar ve bu suretle de balkır aldatıyorlar. © fidanları alan vatandaşlar da on- ların meyvalarından istifade etmek <- mel ve ümidiyle bir taktm masraflar ih- tiyar ederek evine kadar götürtmek ve bahçesine diktirmek, gübresi için, ba- kılması için üzeniyor, uğraşıyar. Netice de ağacın tutmadığını görerek üzülü- yor. Burada satılan domates ve sair fide. ler de bu kabilden mahsul vermiyen satmak #effedil mez bir harekettir. Gene göçen sene aldığım (75) kök domttes fidesini bahçeme diktirdim, suladım, bu kadar zahmetlere, masraf- lara, fedakârlıklara katlandım. Iki met- re boy verdiler. Ne yazık ki bir kilo ol. san damates alamadım. Alâkadarlar bu çirkin ve acıklı vaziyeti menedemezler mi? Bu husutta tavassutunuzu derin saygılarımla rica ederim. M. TAYLAN Bay M. Tayların mektubu üzerine cidden mühim olan bu mevzu üzerinde alâkadar dört beş tanıdığıma başvur- dum. Hepsi de okuyucumuzun iddiasını hakkı buldular. — Çiçek pazarlarında maalesef 80- guktan kavrulmuş fidanlar satılmakta ve müşterilerin bir çoğu aldanmaktallır. Dediler. Sonra da şunları anlattılar: — İstanbulda satrlan fidanlardan bir çoğu, Trakyanın uzak kosabalarından getirilmektedir. Yolda soğuk yeye yeye fidanların kısmıazzamı donmaktadır, Üs- telik bu yetmiyormuş gibi pazarlarda bazan günlerce, açıkta bekletilince ar- tık o fidanları satın alacak adamın vay haline... Ben burada, Çiçekpazarmı gezerken, gözüme çarpan bir noktaya istinat ede- rek itiraz ettim; — Fakat dedim. Akşamları pazar bi- tince fidanları civsedaki bir bahçeye güömüyorlar. Karşımdaki güldü ve: — Bunun hiç bir faydası yoktur. Fi- danı yaşatmak için adamakıllı gömmek lâzemdirr. çevahını verdi İşten anlryan başka bir rat ta bana şunları söyledi: — Bu mevsim artık olan oldu. Fakaf gelecek seneler için kat't bir çare düm şünmek lâzımdır, Vilâyetin bir iki tana fidanlığı var amma, bunlar urak yerlere de olduğundan halkm oralara gidip iyi we yüzkle selçsen tutacak ağaçlardan alı ması hem pek masraflir, hem de zorca oluyor. Fidanlıkdarda mallar ne kadart ucuz satılırsa satılsın, yol, bamaliye parası hesap edilince, yekün çok büyük yor. Bence vilâyet fidanlıklarının, mere kezi bir yerde satış mahalli olmalıdır, O zaman halk oralardan hiç aldanmia« dan istediğini temin eklebilir. Meselâ vi lâyet binasınm arkasındaki — kocaman bahçe bu iş için çok müsalttir. Satış za- manları, fidanlıklardan bir çok mahsul, buralara getirilir ve dikilirse, müşteri « ler de rahat rahat gelip alacaklarını Beçmek imkânını bulurlar, Emin olun ki, bu mkânsız bir iş değildir.. Ben pek fazla anlamadığım bu mevzu Üzerinde daha derin tahkikat yapma- dım. Fakat vaziyetten anlar ma göre devletin ağaç yetiştirmek için büyük prmağı göze almış ol masına rağmen, bu işin en başlıca başa« rıcısı olan halk, iyi fidan bulmakta müşe ülâtlarla karşılaşmaktadır. Alâkadar makamların bu acı hakikat karşısında derhal tedbir almaları lüzımı dır, HABERCt KA İ İ Müstakbel modada “şeffaflık” esaş mı olacak? Amerikalı bir terzi 1940 senesi yaz mevsimi için resimde gi düğünüz gu garib elbiseleri taklif edi- yor! ” 5 P. u Doktor Hafız Cei.al LOKMAN HERİM Dahiliye Mütehasıısı Pazardan başka günlerde öğleden sanra eaat (2 tan 6 ya) kadar İstanbulda Divan yolunda (104) ammaralı hustzi kabinesinde bastalarımı katul eder. Salı, cutnartesi rün lari sabah “95—17” aaâtleri hakiki fukaraya mahsüsi bane ve et toleloas