“ z H —04da || Hatırlıyamıyor | , Holivudda meşhur sinema - yıldızı, Süvarede birisine: K — Çehreniz bana yabancı gelmiyor, Ö GSti övvetce bir. yerde görüşmüştük | tümar ;[ t _;_ îveı madam, Ben sizin ilk koca- Otomobilde d Y obilin £frenleri — bozulmuştu. C) x an aşağı yıldırım gibi bir sürat- j q_“)'nrlınıı, Şoför dehşetle haykır- — Hapı yuttuk! Aşağı virajda uçu- Fi ğı virajdı SA gideceğiz! nı“('ri bağırdı: &, Amnan felâket! bari taksi saatini "durun! çe RM.' dyşe, saçlarını e — PCdlne kaptırmış! | . Flasısıık KX gocuk bağırıyordu: | ölğ gç Ekspres yoldan çıktı. On beş Yüralı var. k adam sarardı, arkadaşma: ’4(? Eyvah! dedi. Karım da o trende çorap Terai — İşte bayan, rob üstünüzde — Görüt vukarı böyle duracak. Güszel de- mir T $ | j h::ugî"'yıe hemen bir gazete al da Brla 'ğ: O ŞiMu yok. Yarmki nüshayı a- 1 Zamana kadar kaza kurbanla- Simlerini de öğrenmiş olurlar. | ©& ” “ühun frenleri nerededir? | 'Ğ%ker leme Çi Mmll birkaç gündür bir şe- Söyi —Ahmq"a:mnda galışıyor.-Arka- | Ka !**1:: Ü görünce - gıptayla ; ö ç bel ,l K d !o::tı: Bünde nekadar şekerle- K b MAĞ Yök, Usta şekerlemeleri N N Şahi Nİ? d, R Oğru söyle, hiç şeker- , B Ti Polis — Na yapışyarsun orada? Sarhaş — İki direğin araamdan geç meye çalışıyorum! — Fransız karikatürü — * Iştah ilâcı Fena halde karnı acıkmıştı. Lokan- taya girdi, listeye baktı ve bir biftek ısmarladı. Garson boynunu büktü: — Biftek yok efendim. Tekrar listeyi gözden geçirdi bu se- fer pirzola istedi. Aldığı cevab gene menfi oldu: — Pirzola yok efendim. 'Birkaç defa daha ne istediyse yok cevabımı almca kızdı: — Peki ne var? — Bizde yalnız kurn fasulye ile ol Eer tavası ve piyaz var. « O halde ne diye listeye bu kadar yemek ismi yazıyorsunuz? — Müğterilerin iştihası açılam di- yel < Sefil düşen eski canbaz! Felâket Bulgaristanda elbisenin çok ucuz ol- duğunu öğrenmişti. Hem gezmek, hem de elbise yaptırmak üzere oraya git- meye karâr verdi. Fakat dönüşte güm rükte müşkülât çekeceğini düşünerek gayet eski elbiseler giydi. Bulgaristan da birkaç gün kaldıktan sonra yoni elbiselerini paket halinde aldr ve he- men trene atladı. Yolda kompartımanın boş olmasın- dan istifade ederek soyundu, kendisi- ne hiç lüzumu olmıyan eski elbisele- ri vagonun penceresinden dışarıya at- ti ve yeni elbiselerini giymek üzere pa- keti açtı. Felâket! terzi pakete pantalonu koy- mayı unutmuştu. Samuel Levi ailesi Uludağd'ı kış sporu ron söylenince: — Berbere gitmiştim, dedi, saçları mı kestirdim. Patron köpürd — İş zamanmda berbere gidilir mi? Bu ne iş? O sükünetini bozmadan cevab verdi: — Ne kızıyoraunuz efendim ? Saçla- | rım iş zamanında da uzamıyor mu” Bulgaristanda elbiesnin çok ucuz o!- | Hizmetçi Rız — Teşekkür ederim brryan... Böyle elbiseleriniz gibi, bıklı- ğınaz bir ihtiyar zengin de var mı? Görürmez adamın zifaf gece, Böoöksöretavsiye Kuvvetli rakibile çarpışmadan önce acemi boksöre, meneceri nasihat veri- yordu: — Soluyla vurmasına imkân bırak- ma ve sen sağdan yerleştirmeye bak. — Poeki, solu ile vürmaya muvaf- fak olursa ne yapmalı? — O vaziyetle senin meşgul olmana hiç lüzum yok. Seni hastaneye biz kal- dırırız! itiyat Postacı olan arkadaşına sordu: — Tatil zününde ne yapıyorsun? — Yapacak hiçbir şeyim yok, be- nim yerime çalışan arkadaşla bera- ber dolaşıyorum. Vakit geçiyor. Kadın — Sizi kabul etmek için ya- taktan kalktım. Erkek — Buna pek müleessir oldum bayan! yapıyor! Sabahleyin işine geç kalmıştı. Pat- Hıs’ ÇOVNUNARIZ Kİ AAA III AŞK ve IZTIRAP ROMANI İAKAN YN / 2 Nakleden: SUHEYLA ŞEFikK a Bi Asabi parmaklarile masantn üstün de duran bir çaydanlığı alarak tep- sinin üstüne koydu.. Üvey annesinin soğuk nazarları kondisini süzüyor- du. Belkis hanım gene söze başladı: — Sana karşı iyi bir hareket de- ğil - O... Onun bu hareketini kıskan- mıyorum. Çok iyi, — ölümden sonra bile devam eden bu sadakat bilâkis hoşuma gidiyor. Belkis hanım, devam etti: — Doğrusu ben buna tahammül edemezdim, Nermin sezsizce, boş — fincanları tepsiye doldurarak, mutfağa götür- dü. Sonra odasına çıktı. Pek az eş- ya ile döşenmiş, geniş odasına akşa- miın karanlığı — çökemüş, çiçeklerin kokuları dolmuştu. Nermin açık bir pencerenin önüne witti. Yüzüne ağır, rutubetli bir rüz- gÂr çarptı. Gittikçe kararan gülgele- rin içinda biraz evvel sorpon yağmur yapraklardan yavaş yavaş süzülüyor du, Genç kız pencerenin kenarına da yandı. Birdenbire kendini çok me- yus hlssetmişti. Şimdiye kadar far- kına bile varmadığı yeni bir hlesin doğduğunu anlıyordu. — Kıskançlık mı? O... Hayır bu olamazdı. Bir ölü nasıl kmkanılırdı? No saçma fikir! Feridin bu aşkı karşısında bilâkls memnun olması lâzımdı. — Uzun za- man sevdiği bir kadının mezarmın bile üstüne titremok... Bu, başka birisini manl değildi. Ağır, sıcak, su damlaları genç kı- zın ellerinin üstüno düşüyordu. Yağ mur başlamıştı. Nermin — pencereyi kapıyarak çekildi. Yavaşça, titriyen parmaklarile osvabımı. çözüp çıka- rırken: “Hiç bir gün de bir esvabın bana yakıştığımı, yahut kendisinin hoşuna gittiğini söylemedi.,, diye düşünüyordu. manasız bir sesle gevmesine hiç —s-— Naermin, bir sabah, gecenin rutu- betini muhafaza eden bahçenin se- rTin rüzgâÂriı yollarında gezinirken, etraf dökülen sararmış yapraklarla örtülmüştü. Üzeri Arap işi koyu renk lerle Işlenmiş beyaz düğün esvabi- le, omuzlarına geno beyaz bir pele- rin almış dolaşıyordu. Sabahın serinliği solgun Tengini penbeleaştirmiş, biçimli büyücek fa- kat renksiz. — dudaklarına canlı bir renk vermişti. Bir gün evvel Hikmet paşa: “Bugünlerde daha güzelleşti- niz kızım.,, demişti Kendi de bir ay evvelinden daha Büzel olduğunun farkındaydı. Eski üzüntülerinden, Belkis hanımın bi- tip tükenmiyen tahakkümünden ar- tık kurtulmuştu. Fakat her şeyden ziyade Forlde karşt — duyduğu müt- habbet onu manen ve maddeten de- ğiştirmişti. Solmuş yaprakların gü- rültülerini dinliyerek çiğ tanelerile ıslanan küçük yollardan geçiyordu. Birden karşısında sonbahar güneşi- nin altında parlayan küçük bir kulü- be bitişiğindeki mozarı gördü.Mezar köşkün hemen yanında denebilirdi. Etrafta çamlar soluk yeşil renkleri- le yükseliyor, çiçekleri döküleu gül ağaçları sarı yapraklarını döküyor; kırmızı, sarı, açık sarı, — beyaz kri- zantemler bütün güzelliklerile hafif bafif sallanıyordu. Nermin moezarın parmaklıklarına yaklaştı. Alnını dayıyarak güzel bir sanatkâr elinden çıktığı belli mezar taşını seyrediyordu. Güze) bir gül kokusu duydu. Mezar g€içeklerle doluydu. Nermin bu kırmızı beyaz, pembe ve çok taze gülleri gördü. Ağaçlar arasından sızan aydınlıklar mezarın beyaz mermerinin üzerine aksodiyor dü. Nermin üstüne kazılan yazıları okumağa başladı: 20 yaşında ölen Hikmet paşa zade Feridin sevgili zevcesi Feride Merat burada istirahat eder. Nermin parmaklığı daha sıkı tut. tu. Başını büyük bir tevekkülle eğdi. Onun nihayetsiz bir rahatlık ve sandet içinde İstirahatı için dna etti. Yeni âleminde bahtiyar olmasını isti yordu. Fakat geride kalan bu genç kadım için hiç olmazsa dünyadaki ezadetini bırakmalıydı. Şlmıdlye ka. dar inhisarıma aldığı Feridin aşkını artık kendisine bırakmalıydı. O HNAhiİ, yükseak yerde öonün buna ne ihtiyacı vardı? Halbuki zavallı, Nermin kocası tarafımdan sovilmez se ne kadar üzülecekti! Alnını parmaklığa dayamış düsü- nüyordu. Şu geçen bir ayı gözünün önüne getiriyor, Atinadaki on beş günlük soyahatlerini, Feridin neza- ketini, vaziyetlerindeki Inceliği, o - nun tyiliğini düşünüyordu. Sonra dö- nüş.. Hikmet paşa köşkünün sakin ve çok kibar hayatı. Hikmet pata muhabbetle dolu Iltifatları ve F din lâkayitliği.. Evlenmeden evvel bu lâkayitliği nasıl bir vazife diye kabul etmişti? Bir başkasınım, bir ölünün hatırasile mütemadiyon meşgul olan bir ada- ma kargı Nermin kendini çok uzak hissediyordu. Hırsla parmaklıktan ayrıldı. Damarları hızlı hızlı atıyordu. Ha- H n;e_vcudiyetlnl iddia eden bu göl. göoye karşı mukavemet — edecek ve Feridi ondan ayıracaktı. Artık Ferit ona aitti. hem Nermin onu ne kadar seviyordu!. Mezara bakarak söylendi: — Şimdiye kadar ona muhabbott. mi göstermeğe cesaret — edemedim,. Fakat bundan sonra anlayacaktır. Beni de sevmesi lâzım.. Beni, yalnız beni sevecektir. Büyük krizantemlerin yanrmdan geçerken ılık bir rüzgür, Nermini ürpertti.Şiddetli bir heyecan onu çok Asabi bir hale koydu, artık Feridi her gün daha fazla sevmeğe başladı dını, onun başka bir kadını sevdiği. ni çekemiyeceğini kendisinden sak- Jayamıyordu. Yavaş yavaş geri döndü. Eski boş fikirlerini düşünüyordu. “Bir ay ev- vel hor şeyin yoluna gireceğini, bu ölünün bozamayacağı sakin bir mu«. habbetle birbirimize bağlanacağımı. z tahmin otmiştim. O zaman seymek ne demek olduğunu bilmiyordum, şimdi öğrendim.. Feridi seviyorum 've o beni sevmiyor.,, Sabahın aydınlıkları altında yeşil suları parıldayan havüz durgun du. ruyordu. Nermin birdenbire durdu. Ferid küçük bir yoldan karşısına çık mıştı. Sakin İlerliyor, karşısında yüzü kızarmış duran kadını gördüğü halde bakışları hiç değişmiyordu. — Nereye gittiğinizi kendi kendi. me soruyordum. Nermin böyle erken erken biç gezinti yaptığınızı bilmi. yordum.. — Haklaınız var fakat.. Birden sustu, Daha ilk defa ola. rak yaptığı bu ziyareti ona söylemi- yecekti. Ferideye ait olan hiçbir şey den Feride bahsetmiyecekti. O san- ki, bundan evvel yaşamamışğgibi ha. reket Edecekti.. Devam etti: — Sabahın bu saatinde bahçenin manzarasını seyretmek istedim. Ge. ceden kalan güzel bir serinlik vardı, biraz geciktim.. Boni mi arryordu- nuz Ferid? — Bvet. Size İzmite gideceğimi söylemek istiyordum. Bütün günü amcamda geçlrecek ve gece dönece. gim, Nermin hayretle tekrar etti; — İzmite mi gideceksiniz! Dün ba. na Bursaya gideceğimizi söylemişti. niz. — Amcama bugün için söz verdiğimi hatırladım. Eğer siz — Bursaya git mok isterseniz ben de ziyaretimi bir başka güne bırakırım. Her zamanki gibi çok nazikti. Bugüne kadar Nermin en ufak bir arzusunun hemen yerine gelmediği ne hiç tesadüf etmemişti. Hemen cevap verdi: — Amcanızı gücendirmek olmaz! Bursaya başka bir zaman gideriz Birdet — kendinde büyük bir — cosa rot hissetti. Biraz titriyan elini Fori. din omuzuna kaydu: — Eğer siz isterseniz ben de İzmi. te geldim. Koyu mal gözleri muhahbatle par hyordu. Sabahın hafif aydmlığı Lclnde yüzü daha pembe güzüküyor. u. Tekrar etti: — Ferldâ gelirim. Ferlit, soğuk bir sesle cevap ver: di: (Devamı var)