Gece (Baştarafı dünkü sayımızda) ğum ses — Sarısında mı? 1 C© ses — Beyazında mı? kisi ortası ses — Çiğsinde mi? Çatlak scg — Pişmişinde mi? BU, karanlık dehlizin bir yerinde h 8 bir demir kapı görürsünüz, Pas- —:::krhı oynatabilmek için omuz dır, Demir kanat arala- hy;“"-maz, genzinizin acı bir 2onk. ku â sızladığını duyaramız. Bu ko- 2 kokusudur? kestiremezsiniz. Hzbi çü, karanlık, tahta merdiven ) T kümes kadar kirli, bakrmsız bir Rakia, iğreaçîir. Yanpiri basa - "*mm'" elinizdeki kibrit çöpünün '—1'41 ılnvıle. taş koridorun en ucun- he M&hmedrn gelen ayak izleri- n larsınız. Biribirine karışan bu ukü'_'î'r“'kw silinerek ta yukarı kata ı:;:' bir sofa, Sağlı sollu iki demir Im&ğünkın! aralayınız: taş kori- beri duyduğunuz, her basa- hlî'.ı. biraz daha yakınlaştığınız v- khq—:n.ık kulaklarınızm zarını pat- Gözü İîl! şiddet almıştır. _huı:hzün önünde, hınca hrne do- Sisüm tavanlı bir oda. Bu ufak han ki h&m Yırtık hasırları üzerinde bel- n v belki elli serseri yatıyor. Ciga- Y T dumanı sizi sersemletir. & İ!p“ gözlerinizi — kırpıştırarak Mnıîi Baz lâmbasmın ışığına alış- “"dnn Sarkan — örümcekler Bi ü,ı' Böş bir soba yana kaykıl -« biş lace duruyor. Kapakları bozuk R .i;'nxnmı küllü bir ateş... Kı- M p bir desti; bir ufak maşra- Haj c"nl bitlenen, kimi ispirto içen, N:. kv.,' teken, kimi ercin kokl- V Sülen, kimi surat asan: bi- 308 yarısı ribirile dövüşür gibi konuşan bu bir yığın serseriden, ilk dakika, korkarsı- nız. 'Tek penceresinin demir kepengi ga- zetelerle srvanmış ufak odanın, kaldı- rım köpeklerinin zehirli gazle boğ - durularak ortadan kaldır;ldıkları san- dıklardan; çapaçul elbiseli, — kılıksız, suratsız, korkunç serserilerin, rasçele toplanmış kaldırım köpeklerinden far kt yoktur. Sanırsınız ki, gu, sarı du- varda duran kara soba deliğinin u- cunda bir zehirli gaz borusu tak:lı - dır, ve bu bir yığın insan, köpekler gibi, burada lâhzanm içinde boğula - caktır. (Her gün birer parça ölen za- vallrlara, bir anda gelecek bu löüm çok daha insancadır elbet!) Odanın bir tarafında camlı bir böl- me... Kırık, bulanık camların arka- sından, hasırlara serilmiş serseriler size, yabancı, Ürkek gözlerle bakar. lar. Duvarlarında; boya kutusuna rasge le daldırılmış bir iİşaret parmağının çizdiği insan ve gemi resimleri; kimi düzgün, kimi kargacık burgacık ya- zılar görülür. Kimi okumuş, kimi okumamitş; ki- mi şair, kimi filozof, kimi sabıkalı, hırsız, eli kanlı; kimi sabıkasız, te- miz bu bir yığın insan arasında ön, on Üç yaşlarında körpe serseriler de gö- rürsünüz. Bugün, büyüklerinin hay- vanca arzularını yerine getirmeye ya- rıyan, cemiyetin benimsemediği yersiz yurtsuz kücükler, yarınm korkunç birer hırsızı, birer canisidirler, Cemi- yet, uğraşmaya, okutmaya üşendiği bu kiteük sersaeriler icin yarın hanis- KARRAMAN RIZ HABER — Akşam postası Yazan: Reşat Enis haneler açmak zorluğuna katlanacak- tır. Bir an gelir ki; demir kepenkleri sımsıkt kapalr şu odaların çoğu bu- | gün masum, yarm tehlikeli sekenesini benimsemiyen cemiyetin onları niçin yok etmeyi düşünmediğine gaşarsı- nız. Dönemeçli merdivenin sonundaki kapıyı itiniz. Burada da, bir ufak ka- pı ile biribirine geçen iki oda vardır. İkisi de doludur. Kalabalık köşeye yaklaşan on ya- şındaki ölü benizli yumurcağı, girtla- Bi boğumlu, uzun suratlı, sarı seyrek sakallı delikanlı, — Hişttt! Diye haykırarak kovalıyor. Kış başlangıcında şaşkın sinekler vardır. | Rasgeldikleri yere düşe:6b r. Yapışıp kalmak isterler. Kollarmızı havalan- dırir, kışlarsınız. Ayni şaşkınlık içer- ginde, sessizce uzaklaşırlar. Eroinin sersemlettiği, gözleri ufal- mış, bitkin kılıklı serseriler, kış baş- Tangıcındaki şaşkın sineklere pek ben zerler. Gölge gibi dolaşırlar. . Kışladı- nız mi vik demeden uzaklaşırlar... Harblerin, Galatayı dolduran serse. rileri ayıkladığı çok görülmüş. Niçin? Serseriler gerçekten mi fedakârdırlar? Bu bir vatanseverlik neticesi midir? Zannetmiyorum: körükörüne atıldık- ları harbleri, ölüme giden en kestir- me yol olduğu için her şeyden üstün tutuyorlardı belki de... Girid hanı... Yersiz yurdsuz her in- san gibi, bant da bir kovuk öldu. Kr- şın ayazlı geceleri, bu eski, taş bina- nn çatısı altmda, on kuruş mükabi- linde, ben de barımıyordum. 3 günde Yeni ve cazip güzellikte 5 -N ir ten Buruşukluklardan kurtulmağı ve daha genç ve güzel görünmeği seversiniz değil mi? Açık beyaz taze ve bir genç kız tenine malik olmak istersiniz değil mi? Evet dersiniz, bu basit güzellik tedbirini tec. rübe ediniz. Her akşam, yatmazdan evvel pembe retgindeki TOKALON kremini ku'lanmız. Bu kre. min terkibinde Vıyana Üniversite Profesörü Dr. Ste. jskalin cazib keşfi olan ve büyük bir itina İle inti. hap edilmiş genç hayvanlardan İstihsal ve “BİO. CEi.” tabır edilesn milceyreleri canlandıran yeni cev. her, mevcuttur. Bu cevher siz uyurken, cildinizi besler ve gençleştirir. İlk tatbikımdan itibaren erte. si sabah, cildinizin ne kadar tazeleğmiş ve gençleş. miş olduğunu göreceksiniz. Hastanelerde 60 . T0 yaşlarmdaki kaflınlara yapı. lan tecrübelerde 6 hafta nihayetinde buruşuklukla. rın tamamen zall olduğu görülmüştür. Gündüz için (yağsız) beyaz rengindeki TOKALON kremini kullanınız. Terkibinde taze krema ve tasfi. ye edilmiş zeytinyağı mevcut olup bu unsurlarla, mesamata nüfuz ile derinliklerde gizlenmiş ve hiç / bir sabunun ihraç edemediği gayri saf maddeleri harice atarlar, Siyah benler hemen kaybolurlar, Terkibindeki kuvyvetlendirici ve beyazlatıcı kıymet. li unsurlar tse, açık mesamatı kapatır ve üç gün zarfında en çirkin ve en sert bir cildi beyazlatıp yumuşatır. 45 . 50 yaşlarındaki kadınlara bile bir genç kızın tazeliğini ve yumuşaklığını verdiği teminatlıdır. He. mez bu günden bir tüb veya bir vazo TOKALON kremi alınız ve tarif ledildiği veçhile kullanınız. Neticesinden son derece memnun kalacaksınız S e Di .w« M. M. Vekâletinden : " . he M. M. V. İnşant Şubesinde çalışmak üzere 300 lira ücretli bir mühen- dis, 200 lira Ücretli iki mimar alınacaktır. İsteklilerin Ankarada M., M. Reşat ENİS V, İnsaat Şubesine müracaatları. (725) (847) KAHRAMAN KİZ 305 A ee F A ER A mhî“—_..;ıayu Servet Ve İsükbalinizi Le- Ü, ©> Sevgilim. Roskas, kralal kar- Ür p 9 da bulundukları Blüaya gitmiş- Yeg,, Sen oraya gidip, cuceyi bulacak Çahı ” vaz'fesini kendim ifa edeceğim. Kaa, “Yahat masralı ver, . ve n"» bu işte temin edebileceği kâr Tek op ati bir anda hesap etti ve tit- Sik, :—'—vle Sandığından küçük bir kese hip & Korinyana uzattı. Sabık ra- H, d;:'“ dışarıya fırladı. Bir saat son- ; Dala, Blüa yolunu tutmuştu, İ DA miyü, s."::t düşesin hizmetçisi Marin #imgı, & a bir kaç söz söylememiz Jâ- Blğ Ya gçN Sab.dın sekizine doğru Şı,_mzelerek_ Şeverninin evine koş- Ş ü'd- hiç kimseyi bulamadı: Ras- r"“ııj Yöret'nden sonra, mösyö dö —ı_kî düşesi görmek ümidiyle Şever- Üct ha ASA gitmişti, Zavallı kız bir müd Hanımıç e bir ümitsizlik içinde kaldı. İpğa t cidden çok seviyordu. Ve onu k YI kafasına koymuştu. Düşes- T iki defa gelmiş olduğu Or- t iındat bulacağına tamamiyle v Unun Üzerine bir araba hazır- Tin ÇA köyuldü. .“n'kg Ensiye işte böyle gelmişti. kxm"llmd'_'ıi ilk binalarllan biri ü ) âdındaki mütevazi handı; a. Ka P tesadül işte burada vu- ; “Arin arabadan indi ve biraz Vtneğ; v ;'lıb’î“i bitirdikten —sonra, tekrar AM b Ak Üüzere — harel ti. N trada, - B 'eını geçti. ğ ım."n 'an sahibi Panard ya- %,a. k, bir asilzadenin, düşes nda kendisiyle görüş- yledi. Marin kalbi ümit hâlde, hancıyı takip "Nuq:"“ikhıi &ö Te rptiğ, Biyg *t el Ş İN ye di e Ve ince bir kız olan Marin, Büs t ı.:ı:,i runç yinin içinde bulundu. h *Yeyi pekâlâ biliyordu. &tlince, Marin, hanımı- san bu aşka verdiği ehemmiyeti pekülâ bil'yordu. Bunun için şövalye dö Lüvin- yinin karşısında bulununca, yakın bir adamı bulmuş gibi, son derece neş'eli bir tavır takındı. Lüvinyinin, çehresi ise kin ve hiddetten mosmor kesilmş- ti. Titriyordu ve garip bir sesle şöyle dedi; y *— Git Marin, git hanımına söyle ki, onun âşıkını yakaladım ve kardinala teslim edeceğim . Debşet içinde kalan zavalır kızcağız bir an hareketsiz. durdu. Lüvinyinin doğru söylediğinden asla şüphe etmi « yordu. Şövalyenin tamamiyle değişen çeh- resine dehşetle baktı ve gözlerinden bir kaç damla göz yaşı düştü. Lüvinyi ayni tavırla tekrar etti: — Git, git de Mariye söylediklerimi tekrar et.. Mecin geriye doğru iki adım attı. Tam bu esnada Lüvinyi genç kızı ko- lundan yakaladı, tekrar odanın ortasına çekti ve titrek bir sesle sordu: — Nerede 0?. Bu bir tek sözün içinde bütün kalbi feveran ediyordu. Eğer Marin bu an- a hakikati söyleseydi, Lüvinyi belki de Şaleyi bırakarak düşesin izmtladına koşacaktı. Fakat Marin söylenen söz- lerden sonra, hakikati söylemenin — hir gılgınlık olacağını düşündü. Lüvinyi ağladı, af diledi, dizleri üze- rine yere yıkıldı ve.inler gibi bağırdı: *Onu bir defa, bir tek defa görebil- SEM İşe Marin, titriyerek kısaca cevap verdi: *“Bilmiyorum!.., Bir kadın “bilmiyorum!.,, deyince her şey bitmiştir. Lüvinyi, çileden çıkmış bir tavırla bağırdı: — Şu halde, hakikati söyleyinceye ka- dar seni burada alıkoyacağım. Tıpkı o- nun gibi.. Sizin Şaleniz gibil, , ında Blüadan geçmeden, doğru Ambru- az istikametine gitti. Bir kaç saat son- ya Sezar dö Vandomla kardeşi şatonun küçük bir odasına kapatılmışlacdı. Dördüncü Hanriyle Gabriel d'Estre- nin iki oğlunun tevkifinden bir saat sonra, iki süvari bütün hızlariyle Parise doğru gidiyorlardı. Bunlardan birisi si- lâhşorluen kumandanı, diğeri de kardi- nalın hususi kâtibi mösyö dö Bertuvil- di. Silâhşorların kumandanı, kraliçe An d'Otriş'e şu mektubu götürüyor- du: “Madam, “Bu mektübu alır almaz, derhal yola koyulup, Nant şatosunda bana - iltihak etmenizi istiyorum , Kral, Lüi,, Bertuvile gelince, © da bir mektup Ve şifahi bazı tal/mat götürüyordu. Bu mektup ve talimat matmazel dö Mon- pansyeye aitti. Kardinal ona, Castonla düğün merasiminin bir an evvel Nant şatosunda yapılazağını, bunun için memkün olduğu kadar sür'atle hareket etmesi lâzım geldiğini bildiriyordu. Matmazel dö Monpansye, buna derhal itaat etti n seri vocutalarla Nanta geldi. On ü cü Lüiye gelince, © da, kraliçenin de bu düğün merasimin- de bazır bulunacaığını ve hiddetinden gilgin bir hale geleceğini düşünerek zevk duyuyordu . XLYHI RASKASIN HAYRETI Raskas, endişe içinde, hep Marşönu- ardaydı ve düşesi gözden kaçırmıyordu. Endişesi eidden haklıydı Çünkü bir hâ- kimi mutlak haliyle binaya girdiği gü- nün ertesinde hizmetçi Marin kaçmağa muvaflfak olmuştu.. Bu firar en basit bir şekilde vuku- bulmuştu. Pilhakika mesele düşesi bu- » lup muhafaza etmekle bitmiyordu. O- rada beklerken ölmemek te lâzımdı. Hulbuki yaşamak bazı ameliyeyi icap ettiriyordu. ıı Yani yiyecek şey bulup bunları ha- zırlamak lâzımdı. Bunun için Raskas, Marine bir sürü nasihat ve tavsiyelerde bulundu, Ona, hiyanetinin düşesi kur- taramıyacağını; düşesin kardinöla gö- türüldükten- sonra onunla barışacağını; onu açlıktan öldürmemek lâzımgeldi- ğini, binaenaleyh, Marinin her sabah, öteberi almoğa gideceğini; kendisinin de en küçük bir hiyanet teşebbüsü e- zerse düşesi derhal tabancasiyle öldü « receğini anlattı ve sözünü gşöyle bitir. di: — Hadi, kızım, düşesin hayatı sizin elinizdedir, Eğer birisine bir şeyler söylerseniz, eğer bir saat içinde geriye dönmezseniz, düşesi öldüreceğim.. Marin düşesin menfaati namına izcp eden her şeyi yapacağına yemin otti; çıkıp gitti ve tabit dönmedi. Dışarıya çıkar çıkmaz Tibo babanın yanıma koş- tu. Hâdiselerin ne şekilde cereyan etti- ğini öğrendi ve ona bir tek kelime söy- lemeden bir araba hazırlattı.. Marin, Raskasın, düşesi biç bir zaman öldürmeğe cesaret edemiyeceğini kendi kendine söylüyordu. Bunun için, düşe- sin dostlarından olan bir kaç asilzadeyi vaziyetin'den haberdar etmek üzere Blü- aya hareket etti. Raskas, Marinin geriye dönmediğini görünce, vaziyeti şu şekilde düşündü; — Bu kız, tehditlerimi ciddiye alma- dı. Halihazırda, düşesin dostlarını ha- berdar etmekle meşguldür. Bu civarda ise, onun bir hayli dostu vardır. Bu ak- şam veya yarın sabah, bir kaç iriyarı asilzade üzerime atılarak beni öldür- mek istiyeceklerdir. Evet amma, lik hücumda, ben de tabarıcamı düşese doğ- ru uzatırım, © zaman görürüz!. Raskas, ne akşam, ne ertesi sabah, mne de bunu takip eden günler içinde, bu hücumun — vukubulmadığını görünce hayret etti. Raskas bu münasebetle bir hayli fikri faaliyet gösterdi ve faaliyeti-