İ F e! ŞUBAT — 1938 “ta: Kenan Çinlli — Melekzad Çinlli ( ERKEK - KIZ ) İ Kaenan”la ilk k (Tercütme ve tktibas hakkı mahfurdur) — Numara 65 — avgayı yaptık açtığın gün kendimi kuyuya atacağım ! İyordu, içimde duyduğum acıyı tebessüme çevirmeğe çalıştım; iki elimle çenesini tuttum X Ne dedikodusu yapabilirler, pek SiYhoş derler. Başka?., _Kmıuı beni dinle, gitme... h. Müsande edersen gideyim. Paz- —ün-'u'daıı tahakkim manası çıkar ki, U da yapacağını sanmam, H, Ben onun bu lüzumsuz bul- hassasiyetine kızmıştım. Ve Ki ’:'ımn ayrıldım. İbrahimin dük. e çaç Mndaki ahçı dükkânında epey- tik, Toplandık, Tam gideceğimiz & B"u!aıııııu:;ı ufak bir. çocuk gel- SN Benanın çağırdığını söyledi. u v_: Söyle, dedim, Şimdi biraz i- 14 de, sonra gelecek. î“"'"hrı döndüm: Bldetim, ' Yürüyün çocuklar, dodim, Atka k.,.;:_d*şluıı geç vakte kadar içtik. Üaj u.,,"f hürmet edilmesi lâzimgeldi- kayı, ( eSctleriyle telkin ettiren, kaca Bik bakışlı, Çakıcı Mehmet Efe *lan birini tanıttılar. Bu iyi bir iribirimiz'n sohbetinden çok Bered, » O günden sonra, bu adienı | fita | Bördümse hürmetle yanma koş- K Kliyla « or, hele kahveye gitmeme hiç ir | Bölteremiyordu. Bir gece ölemine çoğrıldırı. Benan Bi - ge Vp yi ib'bir patırdı. koptu. Dinleme- Aüm.,, ieay :q , Hd&t 1? e yakın döndüm. Oda- z “"î Soyunurken Benan geldi... Flemedi.. Koderli bir hali vac- »settirmeden tetkik ediyor- bcqî:kn“'"ıduı Gözleri ıslaktı. Onu &a ü!örmek fenama gitti. Sebebi | SN N olmakla beraber: Bez, :'": Ağlırorsun, diye sordum.. | ” i*P verdi, Tekrar münakaşo n: ıı_'ılık aklımdan - giyinip .hf“ 'ıt_j:yı bir yerde geçirdikten Gi lerin erkenden İzmirş in - Ülğün dî:ıııı yollanmak geçti. Son- Bu iyi bir hareket olm- hakkında köyde uyanmı- dedikodunun ayuka P olücaktı. Gağ, A du, K":::r_ı._hıyoıamn yanına ©- h'hqı(u: iÇinden geçenleri âdeta H e Düşündü V*'üm. Bünü yapsaydın, mâni Fakat sen kapıdan çıka- kımızda söylenenler ttinin karşısında be- ika bir yey kalmaz- ::— İşin ş: harek, İlyaçl 6 Yörg © Kadar a G çdlaki ÇĞA Kat'i bir Hade İle Söy- Üyaz © Yal a K n aĞi muhakkaktı. İçim Şi ACrY ti ü İ IN. İüm v ebessüme çevirme- m K ;g':k:ı doğruldüm. İki e- Yaki “tarak başını kendi- &nn u.a_ı'i“'dmıa Yanağını yana- s h'deıı: a 4 Bayır ;— Söcuksun, dedim. *h.:“k değilim, ve bu lâfı Sakini 'hlle kızıyorum. Bareke, 'Hğini ayrılırken gös- ten anladım. ':Yı nakli için müracaat ; dedikodulara bu yüz- (Jt vermiyordu. Fakat Vermiyordu. Frirat nmeme Iki gün kala İstidaya menfi ce- Sevap kendisini müt- * düşürdü Urun w zun teselli etmek mecburiyetinde kal- dım. Sözlerim tesirini gösterdi. Sakin- leşti. Onu, dedikoduların şerrinden kurtarmam lâzımgeliyordu. Mustafaya daha önceden, Benanla münasebetimirin şekl'ni anlatmıştım. Onat — Ben dedim, belediyeye gidip, ni- kâh işlerini öğrenmek istiyorum. Be- nanla attık nikâhlanacığız. Usul nedir? Nastl hareket etmem lüzımdır? Bunları öğreneceğim. . — Gidelim, dedi. Beraberce gittik, bu hareketim bir an içinde köye yayılacak, Benanla münasebetimin namuskârane bir şekil- de olduğunu anlatacak ve ben köyden ayrıldıktan sonra dedikodu yapılamıya- cak, Benan rahat edecekti. Belediyeye vardığımız zamon, talihi- min yardım ettiğini gördüm. Belediye kâtibi ; — Gayet kolay, dedi.. Yalnız şimdi bizde evlenme kâğıdı kalmadı. Bir kaç gün beklemeniz lâzım. Yüzüm gülmüştü: — İyi &mma, dedim. Ben iki gün son- ra gidiyorum.. Ne yapacağız? — Başka türlü haceket ederiz, o hal- de.. Siz İstanbuldan bir evlenme beyan- namesi alır imzalar ve nüfus kâğıdınız. la bana gönderirsiniz. Ben icap eden werleri yazar doldururum.. Siz de bura- ya gekliğiniz zaman ber şeyi hazır bul- müş olursunuz.. — Pekâlâ, öyle yapalım.. Diyerek ay- rıldık.. Benim belediyeye baş vuruşum köye ümit ettiğimi gibi yayılmıştı. Ertesi sabah Benan, ben ve annesi İzmite indik. Onlar beni vapura bindir- mek için geliyorlardı . Saat 12 ye yakın İzmirdeydik., Onlar Izmirde akrabaları bulunduğunu, bera- berce gitmemizi kaç defa söylemişler, fakat bit fırsatını bulup yapamamıştık. İzmire varır vormaz bu kararımızı ye- rine getirdik. Beni akçzabalarına Be- nanın nişanlısı diye tanıttılar, Çok mem- nun oldular, Burada bir müddet oturduktan sonra Benanla çıktık. Bitlikte vapura gidecek, bavulumu yerleştirecek ve biraz da ge- zerek tekrar eve dönecektik.. Bu karar- la evden ayrıldık. (Devamı var) Kadınlar için Şavka modeli Yumuşak fötrden en son mada 2arif bir şapka HABER — A'i—nm_ postası seyyar esnalf ! Sırf açıkgözlü- lükleri sayesin- de neler satar ve ne kazanırlar? kartlarının Beyoğlu ile Galatayı biriblrine en kısa olarak bağlıyan Yüksekkaldırım yokuşu, cidden başlıbaşına bir âlem- dir. Her çeşit malı, Yüksekkaldırımda, ere nazaran çok daha ucuz a alırsınız. Burasının başlıca grinden biri de tam bir tale be kaynağı olmasıdır, Civarında yedi sekiz mektep bulu - nan Yüksekkaldırrmda, adım başında bir talehbeye vasgelinir, Tünelin yanından sapmp da r e başladığınız zaman, gözünüze evvelâ Alman kütüphane - leri çarpar. Camekânlarmı türlü e - serlerle ve güzel kapaklı kitaplarla süsliyen bu kütüphanelerin biraz aşa- Bısında, kasketçiler, gramofoncular, cerçeveciler, gömlekçi ve tuhafiyeci dükküânları bulunmaktadır. İçlerinde en enteresanı gramofon w* Sazaları - dır. Yokuşun — başındaki hemcinsleri en yeni, en moderm plâklarla iş göre dursun, bunlar Nuh Nebiden kalma eski plükları, 1900 modeli borulu gra mofonların üzerine takarak, bü mahalleyi tiz bir yaygaradan — ibaret seslere boğmaktadır. Eaki yeni, çeşit çeşit ve hle görme- diğimiz pullarla vitrinlerini güslemiş puleulari da geçerseniz, Yüksekkaldı- rıram tipik satıcıları olan seyyar ea - naflarla karşılaşmış olursunuz. Bunlardan, bizim yolumuza ilk ©r - kan, önüne kendisinden büyük bir toz- giâh, daha doğrusu içinde ateş yanan bir ocak kurmuş ve bunun üzerine de birkaç kilo sakrz lebloblis ile kabak- gekirdeği dizmiş küçük bir çocuk çık- tı. — Bir kile bir kuruş, bir kile bir kuruş, diye avaz âvaz bağırıyor, son- ra yogüne ölçü Aleti olan “ki v doldürüp doldurup boşaltıyordu. Kile denen ölçü, sütçülerin litresine benzi. yen, fakat on kere daha küçük tene- keden yapılmış kulplu garib bir bar- daktı. Küçük satıcmım, kendinden büyük tezgâhının başında, alışveriş edişini bir müddet seyrettikten sonra yanma sokuldum. — Sen, dedim, mektebe gitmelisin, Hiç cevap vermeden yüzüme baktı. O zaman ikinci bir sual daha sordum: ——Önündeki tezmüh kendinden bü- yük, nasıl ka'dırryorsun bunu? Yine cevab verme ”. Fakat iki elini | yana açtı, tezgâhr kavradı. Bir anda | yerden dırdi ve birkaç adım öteye | götürüp getirdi. Ve tek kelime söyle- meden eski yerine koydu. aşağı u İle İstanbul konuşuyor Yüksekkaldırımdaki l Yüksekkaldırımdaki seyyar bin bir çe Yüksekkaldırımın küçük leblebicisi Birinci ve ikinci suallerim üzerinde ısrar et Nihayet yavaşça ağzını açtı: — Tezgâhr pek M kaldırdığımı gördünüz, diye söylendi. — Ya mektep!.. — Geöçinmek lüzim, ne yapayım. Çulışmaktan okuyamıyorum İşte... Cüçükle fazla konuşamadık, Bu sı- foto Alinin resim al- n gören bir yığım çocuk — etrafı- mızt ulmışlardı. Bu muhasara o kadar siktci, 6 kadar çekilmez bir "hale gel- di ki, Bemen oradan uzak'astım. Biraz ötede, seyyar binbir çoş zarlarıyla karsılaştım. Bunlar — duva kenarlarına dizdikleri işportaları ü - zerinde bin bir çeçit mal satan muse- vi esnafa nitti. Bel kemerinden, traş takımlarından, gözlük, polis düdüğü, elektrik feneri gibi en hatır ve ayale ü d gelmez ve biribiriyle irtibatı bulun « maz çeşitleri yukarki resimlerden bi- risinde görüyorsunuz. Bunları satan esnafla konuştum. Hepsi de hallerinden çok şikâyetçi - diler. Beş senedir işlerin gittikçe azal. makta olduğundan, belediyenin çok ceza, yazdığından yana yakıla şikâyet edip - durdular, — Eskiden, diyorlardı, üç günde bir işporta dolusu mal satardık. Şim- di Üç ayda bir işporta boşaltamıyo - rüz. Bir taraftan bize böyle dert yanan. ken, bir taraftan da arkadaşım Aliyi ayak üstü kandırıvermişler ve olduk- ça yüksek bir fiatla bir elektrik fene ri satmışlardı. İşin farkına vardığım zaman, gayriihtiyari kahkahayı ko « yuverdim ve açık göz satıcıya: — Sende dedim, bu meharet varken, hiç sırtın yere gelmez, merak etme... Biraz daha aşağılara yürüdük, Yol üzerinde yepyeni bir ticaret wyulü gö zümüze çarptı. Yino bir yahudi genci, çikolata iç- Jerinden çıkan küçük sinema artisti Şirley Templ'in minimini fotoğrafla « rmdan yüzlercesini toplamış, yahut bir yerden tedarik etmiş, kocaman bir Işportanın üzerine yığmış ve tanesini kırk paraya satıyordu. O saat mektep zağanı olduğu hal- de, bir yığın talebe kasketli çocuk, bu işportarın başına toplanmış, kartları adetâ kapışıyorlardı. Foto Ali, bu vaziyetin resmini de çektikten sonra: — Demin, dedi, bana kaşla göz ara- sında clektrik feneri satan canafa' &- çık göz diyordun, ema, şu İşportanım sahibi bu buluşu ile herhalde ondan on kere daha açık gözlük etmiş oluyor. Arkadaşıma temamen hak verdim. Hele, genç yahudi çocuğunun bu kart» lardan üç dört yüz tane sattığını öğe rendikten sonra.. HABERCİI Istanbul radyosu 9 ŞUBAT — 10938 ÇARŞANBA 18,30 plükla dans musikisi, 19 Şişli halk terit kolu tarafından bir temsil (bir 19,30 Konferana: Doktor Fahred- din Kerim (Rüyalar) 19,55 Borsa habere leri. 20 Necmeddin Rıza ye — arkadaşları tarafından Türk müsikisi ve halk şarkda» ri, 20,30 Hava r: , 20,33 Ömer Rıza ta rafından arapça söyler, 20445 Nezihe vo kaduşları tarafından Türk musikisi ve iları (sant ayamı), — 21,15 Fasıl Okuyanlar, İbrahim Ali, Kü Kanun Musmmer, Klarinet Jl, Ut Cevdet Kozan, Tanbur Salâhad Cevdet, 21,50 — örkesira, x haherleri, 23,30 plükla sololar, opera ve öperet parçaları, 23,20 son haberr ler ve ertesi günün programı, 23, son. 3asur memelerinin ANTİYİRCS ile tedavi imemelerinin her türlü iltihaplarında, cerah etlenmi: — İsi iç ve dış basur memelerinde, basur fistüllerde, kanayan basur memelerinin tedavisinde daima muvaffakı yetle sifayı temin eder. ŞARK İSPENCİYARİ LABORATUARI T A. $.