Bağrı yanık... C, Ömer.. Ömer.. —ı'.ı’ııık Ömer.. (FF E f : İ v Hİ vi ğ » Otgun yorgun denizi döven per- gümbürtüsü: ; Patpat.. Pat.. Patpat.. Yaç sene evvel, gene böyle karan: M yüzlerce genç, dinç vatan Geliboluya götürürken çırpı - ""'nm sanki bir yeis, bir bitik- “Roca teknede, genç dinç Tf KTEŞE ” " SN TTTT * Yüzlerce insanı, hurda bir | tş"*'ükumgdumamam ' :Ğ..,. <| a kıfııhıııuııııı.ıınıııyıılıı İ t h,_"""-!nnıım fısilte bir anda t Stmiyi, bütün dudakları dolaş - — Ne vurdüum duymaz adamsm ya- hul.. Günlerce, aylarca, senelirce has- retini çektiğin İstanbulun yanıbaşında- sın.. Pekaz sonra anana kıvuııukıııl İstanbul... İstanbul.. mak istedi. Dizleri tutulmuştu.. İki ar- kadaş önü koltukladılar, güvertenin parmaklığına kadar götürdüler: —- Nah, 'işte' bak... doğrusuna bak... Ömerin boğazından garip “hırıltılar çıkıyor, gözlerinden yaşlar boşanıyor, ağzını kulaklarına kadar ayırarak katı- lırcasına gülüyordu. İki arkadş, Ömer gülüyoör mu, ağlı- yor mu anlayamadılar: — Ömer çıldirdım mı?, — Çıldırdım ya;.. Çıldırdım ya.. İs- tanbul, İstanbul. .Anam, anam.. Sonra arkadaşlarının kollarından tıy- rıldı: K — Destur hemşerilerim.. Bütün takatini sarfederek yürüdü.. Yaşadığından haberi olmıyan bitik has taların üzerlerinden atladı. Geminin baş tarafına koştu. Geminin başına * kadar Pafmağımızın Yazan: Rem Enis Aıkcu.ık sustu, Sesin ıe)dlğl yana - Bunu ıöylcrney:yını de, hangis'ni diyeyim ya?. dedi, bu benim kara gü- nüm.. Memlekette kimim kaldı ki?.. Yavuklum, beni vuruldu diye duydu, başkasına vardı.. Geçen yıl anamı kay- Örnerin içi sızladı: — Sus henı;enm suş.. Dedi. Koca bir gün Kızkulesi açıklarında bekledikten sonra ancak ortalık kara- rirken rıhtıma çıkabildiler.. Parmak - lıklara tırmanmış üstüste insan yığın- ları büyük oğultularla homurdanarık, bu yorgunluktan ve açlıktan sararmış hasta, yaralı gazileri karşılıyordu. Rıhtimda - sarılışanlar, koklaşanlar, ağlaşanlar vardı. Aradığını bulamıya- rak saçımı yolan insanlar' görülüyordu. Nemli bir sonbahar akşamıydı. Ömer, kaputuna sarıldı. Beyaz torba sını omuzuna vurdu, Arkadaşlariyle ve- dalaştı: — Eyvallah hemşgeriler. Hakkmızı tum da.. Sen (...) alayındansın — değil mi?. — Evet., , — Hangi taburdansın?, — İkinci... — Hah.. Ağamın taburu.. Karaca- Köylü topçu başçavuşunu tanırmın sen? |- Karacaköylü Lütfiyi tanımıştı.. A- meliyat masasından sağ kalkamıyan hastahane arkaklaşını, bölük başçavuşu nü nasıl tanımaz? Şimdi köylü çocuk, parmaklık dibin- de çömelen ihtiyar bir kadının yanına koşmuş sevinçle boynuna sarılıyor : —— Ağam sağmış. Meraklanma ana- Ömer gözlerini oğuşturdu. Davran- , btttim. Kardeşim Mıstafa.... A Adı Lütfi... . İkinci ğ ö £ "'Gı İstanbul göründü. yflrüınelıle bu seraba benziyen ışık çizit | 4, eıa1 edin.. Belki gene görüşürüz.. aa ııııx =ı= İkinci postada geliyormuş.. di- N Mükg ei Reminin içinde bir hareket var. | &N biraz daha yaklaştım sanıyordu.. | G D AA n U::u k Ka MT | 'q_:'l:...hw kıpırdıyor. Gü- d:ılhrlnl. kollarını uzatmış, sayıklıyor- — Hadi uğurlar ölsün Ömer. b““."m—’ ğ boylu, palabıyıklı, e— j bucağında. birer cahir : benizli... çi N“İ Uyuyan söri benizli h_,:; — İmtânbul. *Güzel tetanbul: Ansn.? Kd:b.ı'::;:“n:: yörürkemiz Ömer, başçavuşunu tanıdı; yüzü büs Bi üdüi A U R ql ayaklandılâr. Güzel anam.. . BT Dü bütün sarardı. Gözleri yaşlandı. Başını DAT İT Vi , ıı-ı“_._ b BeEZ &» & S a Vpi v Nf F aS Diye söyleniyordu. Birdenbire bir sez Beğkek ölkaliTiviküti anasını bırakıp gittiği yerde, ucu — bu- y huı o.:fi T eat Uçan küşler yüvü yapmış bağıka duydu? ADT d_î_ Tanıdım. Lüttiyi tanı- | SÜt Eörülmiyen bir harabe e kargıla- ' Ömer, Ömer. K Gelen geçen bir Fatiha okusun aman — Esker ağa; caker ağa. e Si yi tane | | vordu. Yangın, bütün © başbaşa, o- n *—hm:;ı Ömet.. » Aman da böyler mezar bana dar gelir | — Ve zayıf bir el kapotunun geniş yen- dim. Elhamdülilik sağ ve salimdir . | püz Gmuza vermiş evleri, payandalı î Nş* kalksana bel, İstanbul gö- Şu gençlikte ölüm bana zor gelir. — | İerinden çekti. O, ikinci postaya kaldı.. Bize yetişeme- | konakları silip süprmüş, burasını taş ve : 5;_:&!—:_ Manikanın dibine arka üstü uzanmış Döndü, baktı: On, on iki yaşlarında | di.. « toprak yığınına döndürmüştü. ! 5._ Bibi yapışan şişkin damarlı | bir asker, yanık bir türkü tutturmuştu. sıska bir köylü çocuğuydu. Köytü çocuk, eline sarıldı, öptü: Ömer şaşırdı ve korktu: Anası, ana- F Saç Ht durmadan Ömerin zayıf omu- | ' Örner dayanamaldı: —— — Beni mi çağırdın?. — Allah razı olsun esker ağamta — | cığı acaba ne oldu?. 1 :F'hymh. Nihayet uyandı: — Hemşerim, böyle günde bu türkü Diye sordu; Dedi. Ömerin gözlerinden yaşlar akı- Reşat ENİS * olüyoruz?.. Etem, sen misin?. | mü söylenir?. eBULİRE. Sana bir şey soracak — yordu.. (Sonu yarın) > a y a b . , ç e KARRAMAN KTİ KAHRAMAN KRIZ » 237 ——— C0 -— — y ı:::"*““um eğdi. Bu kadar ı — Şu demektir ki, Sir, skandalın 'önü da ilâve etmeliyim ki, bu adam sevgi- dadır. Majeste, bu kimsenin ismini de a 'klık ve alçaklık, ona müsamaha e- henüz alınabilir!.. Kraldan, kardeşi için Hisinin ismi size ifşa edilmemek şartile öğrenmemeğe razıdır. Şimdi —aulatın, y Hq_ ""7’"5'- Bunun bir dakikalık merhamet rica ediyorum, buraya gelmiştir ve ben de bu şartını bana öğrettiğiniz her şeyi şimdi tek- eztine hiddetle eğer majeste arzu ederlerse, ©o 'zaman sizin naminıza kabul ettim. rar edin. ö — Ayağa kalkt.. A kâlk, di. tevkif işini emredebilirler. — Çok iyi. Sizin ona vaadettiğiniz Ön üçüncü Lui çılgın bit hiddetle . ;:"" fanât. Bir hı!ın"::hı bir knz Gaston, yarr baygın bir halde, koltu- yeyi ben de tasvip ediyorum. bağırdı: : - ti SCti dizleri Üzerine kapaı ğa düşerken, kral da, hep ayni hiddet- Ve kral hemen aynı zamanda, şuur- Lüvinyi, tıpkı kardinale olduğu Kkapanmas .. li tavırla devam etti; surz sinsiliğe varan bir saflıkla sordu: gibi, isimleri sırasile tekrar etti, Sıra y 'c—qu belki de küçük bir ümidin — Söyleyin kardinal! Sizi dinliyo- — Bu kadının ismi ne? Vandomla Burbona gelince, on üçürcü $ | — Fakaği Büvvetle, derhal ayağa tırladr. M . Rişliyö de aynr saflıkla cevap ver- Lui korkunç bir sesle mırıldandı: ) N:Wuçıp bir hiddet Rişliyö sakin bir sesle: ş - — İki iyi kardeş!. Sonra? ' FAKİT a D a SaE LAG ÇĞU DA BÜRE EilEK Fakat w::—ııhıı ııı'ıınıımaıııı sin- ıı:ımk' öi uıb"h' :u:ı.-u;n | M ,_:'“ yetini görebildi. Kral filha- deki suikastin kendisi tarafından tertip Pnp MabEee. . Lüraa a batinle ; kunç bir sesle şöyle bağrıyor- edilmed'ğini söyledi. Sir, eğer dük FK iğgre M-.,hkıhık: dı"":“ p ŞÜÜ i S m_ (€ a ğü'N Çi KUDNĞ — oOL — Hepsini söyleyin mösyö öyle isti- ' 'l“ isterseniz öldürün, fakat ye- rica ederim. Kral ailesiriden hiç kimse Diye bağırdı ve tekrar odada dolaş ÇAA ' Prmaa yaçaa ki, beni öldüremessiniz! AU 2 mağa başlayarak ilâve etti: Lüvinyi, Gastonun da ismini söyledi. Wn—u 4öz söylemek Kral, biraz daha sakin bir tavırla: — Evet! Hayatımı, şerefimi, ve Kral meşum bir kahkaha atarak boğuk : tize kim da — Fakat adalet ne olacak?. kuvyetimi istihdaf eden bütün sulkast- bir sesle: | Çima Bi m,_m Ktyli Ciaştapeda Rolly Ülcsamla Ait lerin içinde, dalma onun parmağı var — Zaten biliyordum. Kardinalın ölü- Ü Yünm BirAN iyaan tediz Ot Kraliçenin arkadaşı! Kraliçeyi bana Talalan slliza. beal'de ölüücenkie . Demek u.,_._l_"""'ı Fledtek ben! — Söyliyeceğim! Herşeyi anlataca- hiyanete teşvik eden de odur! Benim di. Öyle değil mi mösyö? Ve bu iyi ! HRartık AESLUnD he ğamt. yerime, tahta kardeşimi çıkarmak da kalpli kardeş kraliçe An d'Ctzişle evle- i Va duj a siala ârlık ber — Monsenyör ayni zamanda, matma- onun plânıdır! Fakat bu defa.. necekti, değil mi mösyö? Ahi! Sefil! Vedi; _._::' kral on Üçüncü Lait. 'N":— şimdi değil, Tanrı '*c_—." ediyorum ki, darağacına c'—ıg—"':' Bağıracaksın! Heyt... Güston zab'ti, derhal gelsin !, VAnju —N— tanhiraş bir, çığlık Yü ** Yeniden dizleri üzerine yöre *.—*ı'::——h"hl&n.oum zel dö Monpansyeyle evlenmeği vaat ediyor mu?. — Evet, kardinal, kral ne zamafı em- redersel.. On üçüncü Lui ı.haınhk ifade eden bir tavırla: — Şu halde anlat!, . Dedi ve'dük d' Anju ânlattı!.. ©, böylece, dehşetten titriyen bir sesle, kendisine sadakat teklif etmiş olan betbahtları birer birer ihbar ederek, Luv'nyinin sözlerini tamâmiyle teyit ederken, kardinal da kaprya doğru git- miş ve odacıyla, silâhsörlerin kumanda- nına birer emir vermişti. Kral, kardeşinin sözlerini büyük bir sükünetle d'nledi. İlk hiddeti, hemen hemen zail olmuştu. Bu aralık, Risl'vö da, masanın bir kenarında alelâcele bir şeyler yazıyor ve Gastön ona gör ucü ile bakıyordu. Korkunç ifraat bittiği za- man kardinal da yazısını bitirmişti. Rişliyö, onun sözünü keserek: — Sir, dedi. Sizinle konuşacak olan adam vasıtasile, daha birçok şeyler öğ- renebiliriz. Eğer Düşese dukunursak, bu adamı elimizden kaçırmış olacağız.. Bir veya iki ay sonra, bu kadının işini de hallederiz!. Endişe etmeyin sir, bek Temekten bir şey kaybetmiş olmayız.. — Şu halde, bu adamı içeri alın. Kimdir bu? — Şövalye dö Lüvinyi! Rişliyö, bu sözlerle beraber, bizzat Ççıktı ve bekleme salonunun — kapısını açarak bir işaret yaptı. Lüvinyi içeriye girdi. Kral ciddi ve azametli bir tavır takınmıştı. Fakat, gözlerini Lüvinyiye kaldırrp onun mosmor kesilmiş — olan çehresini, ümitsizlik ve kin saçan göz- lerini görünce Ürperdi. Rişliyö ona dönerek; — Mösyö dö Lüvinyi, dedi. majeste #uikastin sizi alâkadar eden birisinin evinde yapıldığını unutmak — arzusun- Kiminle istersem onunla evleneceğine yemin ediyordu. Halbuki komedi oynu- yormuş! Rişliyö mırıldandı: — Sir, yalvarırım size.. On üçüncü Lui, kardinale karşı bir suikastin mevzubahs olduğunu adeta unutmuştu. Riştiyöynün bakışı onu tes- kin etti. Bunun Üzerine, Lüvinyi, cina- yetin üe suretle yapılmasına karar ve- rildiğini anlattı. On üçüncü Lul de, bunu büyük bir dikkatle dinledikten sonra âmirane bir tavırla göyle dedi; — Pekâlâ, mösyö, gidin ve sevgili- nize, kendisine Parisi terketmesini em- rettiğimi söyleyim. Ona bundan baş- ka hiçbir şey yapamam, Lüvinyi saraydan çıktığı zaman, sa- at üçü geçiyordu. Tam bu sırada Gas- ton da saraya giriyordu. Vandomla Burbon, prensi Paris kapılarma kadar teşyi ettikten sonra Blua yolunu tut-