19 Ekim 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

19 Ekim 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cina et ve manı B ddd adati STT — 39 —- Gözleri Tz yi SAtıştığı vakit, deli , deli u Sttrek dedi i: likanlı, se SA e Riyoruz “TNİniz, bayan, Galiba ta- Genç H geğe, S Muhatabır daha dikkat ::N.:,—îfş" Taze bir yüzü vardı. Hatlarının güzelliğin aj ":LP—': Sizgilerinin girinliğiyle dik e AM .::dı;h*hiriuılu tanıştırılmış de * Fakat ikimiz de, ayni mu “içtimaz _::“_'ü ettik. Tabir vsizse - *” tanışmış olduk. i"-_lllıl.. Ne kadar dalgınım. _.'M_nsm sahiden evvelce gör « Fakat yine birder.bi. b z e L,e birder.bire O S 0Tn gz t bir. gülümsemeyle: Dü t g"'t b Pon! - dedi, YiT İN hog bi Nc.,.ıı“ kız olmakla beraber, dma]ı"' yoktu. Şimdi lmiytz, ğini seçmek ra hu..—::“!dvoı. Tali ona gül- | : Yüzüne baktı. Bu AÇ ftangıp ezaket ifadesi var- a * İngiliz kıziyle W b ayni ma Sedi hî Ti r!-lıyı' k ni —e L Yi h"k"lhnn A, İransız erkekle- k * tavsiye ederler.., Şoıdu : i, lzh_*ılıi!ı kendi kendine Ü. z —“lr * babam Yermel Edimburg'a konfe- % lere gitti. ;enıon ;c Yerleşti; l gtirdi. Yarın | şey, çalışmaktır. sonra spor, en sonra UN Üzerine | bt a arkadaşı Glay | erkeğin hayatında vazife telâkki edil- dam hesabına koyup de öldürmeğe bu yüzden başınr belâya sokmağa kim te- şebbüs eder? Mari, kaşların: çatarak : — Bu tamamiyle size mahsus bir fikir. Eskiden o da gürelmiş, gençmiş. Bunları düşünmek kalbe hüzün veri- ym— Biliyorum, biliyorum. — İşte haya tın büyük dramlarından biri. * Erkek ciddileşti. O da kaşlarını ça- tarak düşünceye daldı: — Gâaliba siz kadın - güzelliğine bü yük bir ehemmiyet atfediyorsunuz? Eckek canlardı: — Dünyada bundan güzel bir ideal vâr medır? Belki düşüncem size garip görünebilir. Zira memleketinizde e- | keklerin ilk safta ehemmiyet verdikleri da.... Ve nihayet, en sonrada kadın ge- Nir... Hayır, hayır, itiraza kalkmayınız, hakikat böyledir! İşte meselâ şahid ol duğum bir manzara. Bir gün, Suriye ötellerinden birinde, bir İngilizin Karı- a1 hasta düştü. Kocası, muayyen bir | günde, İrakın uzak bir noktasında hu l lunmak mecburiyetindeydi, İnanın ba- na: Hayat arkadaşını ölüm tehlikesi- | ne maruz bir vaziyette bırakıp — gitti: | Nöeymnş, vazifet Yere batsın böyle va ı zife!... Kendisi de, karısı da, bu tarzı hareketi gayet tabil buluyorlardı. İn- giliz olmiyan doktor bu hareketj bâr- | barlık addeti âdeta... Zevçe insandır yahu! Her şeyden evvel gelir. Hatta çalışmadan, vazifeden evvel. Mari — Ben sizinle hemfikir değilim! - dedi. — Neden? — O bahsettiğiniz adamla-hemfiki- — Ya... — Zira, benim için de çalışmak her şeyden evvel gelir. — Çünkü İagilizsiniz? — Peki, Fransızlar? — Başka türlü düşünürler, — Nasıl? — Vazifeyle uğraşınca para kaza. nılır. Karısiyle uğraşınca para sarfedi. Vir. Bu ikirtsi hareket, benim vatarımda dâha makbul, daha şereflidir, ve asilâ- nedir, z Mari gülmeğe başladı. — Doğrusunu — isterseniz, ben, bir mekten bir lükk, bir kapris sayılmağı tercih ederim. Bir erkeğin beni ihtimam lariyle sarmasını ve bunu vazife diye değil de keyif diye yapmasını müreccah bulurum. — Size karşı, — küçük hanım, hiç bir erkeğin başka türlü muamele edemi- yeceğine eminim. Mari, bu kompilmanları — dinlerken hafifçe kızardı. Delikanl: devam etti: — Bu İngiltereye benim ikinci se- yahatimdir. Geçen gün, mahkemede, bi- ribirlerine hiç benzemiyen üç kadının hal ve etvarını tetkik etim. Mari: — Ne netibeye vırdmı!T_ — Ledi Horbüri tarsdaki — kadınlar değildir. benim gustoma uygun Onlar müsriftirler, küstahdırlar. Ken- dilerine ekseriya kumar masaları başın- da rastlanır. Güzel yüzler, fakat haşin ifadeleri vardır. Meselâ on beş sene son ra ne hale geleceklerini, ne kıymeı_g ineceklerini tasavvur etmeli... Böyle bir kadın sadece ihtirasını tatmin için ya- şar. Hülâza, böyleleri beni hiç entere- Be etmer. (Devamı var) Pratik bilgiler LA e e A Kırlarda rahat yemek yiyebilmek için Halta tatillerinizde kıta çıkarsınız. | Gezer, yorulur, acıkırsınız. Yemek için oturursunuz. Tam iştihalı bir yemek yi yeceksiniz. Karıncalardan böceklerden rahat, huzur var mı ya? Güzelim ye- mek burnunüzdan gelir, Yarıaç, yart tok kalkmak mecburiyetinde kalırsınız. — , İşte bunü düşünen bir İngiliz, kır larda rahat yemeği mümkün kılan bir nevi halka #cad etmiştir. Resimde gö- rüldüğü veçhile halkalar bastona takı lır, baston yere dikilir, halkaların üs- tüne tabaklar yerleştirilir ve yemek de rahatça yenmiş olur. Cepli eldiven Eldivenli elle cepten para çıkarma. nn müşkülünü herkes pek iyi bilir. Bir Amerikan eldiven fabrikatörü, resimde görülen cepli eldiveni imal ederek bu müşkülün önüne geçmis. tir. Bu cebıvfılıhkıoyıhmrnuı- bızla kapatabilirsiniz. AKŞAM PosTası İDARE BEvi; Istanbul Ankara Caddesi Posta kulusu * İslanbel 214 Telgraf adresi: iIstanbul HABER Yazı işleri telefonu, 23872 Idare.Hân , : 24370 Sahibi ve Neşriyat'Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT ) Matbaası Tontomn amca boksör İşünüyordu. Hava güzeldi, sonra bu 'Ta Yazan : Leman Karamanoğlu Gülçin, tünel kaprsının önünde bekliyordu. Elindeki buruşük- gazete- ye sakin görünmeğe çalışan bir tavur la, okuyormuş — gibi bakıyor ve beş dakikada bir tünelden çıkan, her taba kadan, temiz, kirli, şık, terli bir insan dalğası arasında, sel ortasında kalmış bir taş parçası gibi ta kaldırıma kadar sürükleniyordu. Yavaş yavaş alçaları güneşin ziya- sı, yerdeki gölgesini her an biraz da ha uzanmakta idi. Saate bakmak için bileğini kaldırdı. Fakat yeni — saatini takmamış olduğunu hatırladı. Birden- bire arkasında ince bir ses duydu: yürümiyorlar.İki çift ayak.Kâh biril sijenlesem ne olur! dedi. Evde annem kiyameti koparır!.. Fakat kaşlarımın kirpiklerimin rengine yakışacak mu? 'Tarık ekseriya ona, “fındık kabu- ğu gözlüm" derdi. —| N Gülçinde, “Tındık gözlüm” diye a. lay ederdi. Fakat bugün Tarık, her va krt yaptığı şakayı unutmuştu. Başını eğmiş kaldırrmın üzerinde ilerliyen bir çift ayağa bakryordu: Bir erkek kundurası, ten rengi bir çorap üs tünde, dekolte bir kadın iskarpini, Ayrı cinsten iki insan, biri esmer biri boyalı sivri çeneli, Pek — ya: e — Şimdiden bana arkanızı dönmüş Şraklaşryor, kâh uzaklaşıyor. Bazan kal- sünüz. Beni böyle mi bekliyecektiniz? | — O! Siz ha?... Kendime tam bir sürpriz olsun diye arkamı dönmüştüm dedi. Genç kiz: ; — Ne uzak bir birleşme yeri intihap ettik. dedi. Otuz beş dakikadır yolda yım. — Mavileri giymişsiniz! Ne kadâr yaraşmış. — Ne yapalım, dediklerinizi yap- mağa çalışıyorum. öyle manyak bir a- damsınız ki! Gülçin, meydanın — kalabalıklığına mütemadiyen İnsan kusan tünelin ağ- mna, mağazalara bakıyor ve neşeli gö rikle başlayan dostluğunun uzun süre cek ilk mülâkatı idi. Ona, gelmek için icad ettiği bahaneleri, büro havadisle rini, eğer randevuya gelmeseydi, rad- yoda işiteceği parçaları anlattı. Tarık elini öperek teşekkür etti. Gülçin birdenbire durdu. — A! dedi. Eski bir elbise giymiş siniz galiba? Üstünüzde bunu hiç gör memiştim. Kumaşrı tuttur ve yüzünü ekşitti. Ta tık kızararak : İ — Evet, dedi. Üç senclik bir el bisedir ama meyvsimidir diye giydim. Gülçin içinden: 4 — Her halde hasis bir adam, ya- hud çok muktesid., Hem de manyak Diye düşündü. Kendisi daha şık gi- yinmeyi bile düşünmüştü. Lâkin annesi nin dikkatini celbetmekten — korkmuş tu. Hem Tarık kendisini bu haliyle sev miyor miydi? — Yemek yemek için beni nereye götüreceksiniz? — Görürsünüz; size bir sürpriz ya- pakağım. Fakat şöyle birar dolaşmak için vektimiz var, dedi. Gülçinin koluna girdi. İstiklâl cad desine doğru yürüdüler. Tarık sola sap tr Yine yürüdüler. Şimdi bir yapr ye- rine gelmişlerdi. Moloz yığınları, de- mirler, yıkık duvarlar. — Aman Allah aşkına! Siz gezmi- ye çıktığınız zaman böyle yerlere mi gelirsiniz? Yine yürümeğe başladılar. — Gülçinciğim şu manzarayı şai- rana bulmuyor musun? Bak, epice yük sekteyiz, işte Haliç, altun bir göl gibi görünüyor, sola Bak, Süleymaniye ca- mit bembeyaz, ne güzel duruyor. Genç kız batan güneşin son ışıkla riyle gözleri kamaşmış bir şey göre- miyordu. Gözlerini kırpıştırarak güne- şe arkasını çevirdi. Tarık: | — Aman, dedi; bir lâhza bu vazi- yette dur. Saçlarına züneş vurdu. sa- rışın, hem de tam bir sarışın gibi gö- rünüyorsun. — Ben ise kumrallığımı beğeniyor sunuz zannediyordum! — BSizi ben her renkte beğenirim! Beş dakikâalık bir sükütan — sonra, manasız fakat üzüntülü — düşüncelere dalmış olan genç kız: — Saçlarımı boyatsam, yahud ok- çaları biribirine değiyor. Eğer Tarık Gülçini belinden tutmluş olsaydı, adım lar daha müntâazam olabaktı. Ama, Ta rık sade kola girmekle iktifa etmişti. Gerinti gittikçe sıkıer — bir hal alr- yordu. Sanki sokak dolaşmak için çıkmış lardı. Gülçin Tarığın başını kaldırma dan girip çıktığı sokakların isimlerini okumakla vakit geçiriyordu. Birden köşe başından yüklü kamyon çıktı. Prenlerini data gi- Şıttada aşağıya doğru iniyordu. Gül- çin, kamyona atlayıp bu yollardan u- zaklaşmak istedi. Fakat kim bilir nere lere gidiyordu. Tarık; — Yeni sokaklar keşfetmeğe bayı- lırım. dedi. Dolaşmağa değer doğrusu. — Ama siz bu sokaklarda su için de dolaşan balıklar gibi, başınızı kal- dırmadan yürüyorsunuz. Yolları pek mükemmel tanryorsunuz galiba? — Evet, bir kere buralardan geç- miştim, askerliğimden evveldi. Haki- katen yol hususunda hafrzam pek kuv- vetlidir. Leman Kınııııoğlu (Yarm bitecek) Çılgınlık Bir dans müsa- bakası altı yüz saat sürdü ! a Ka C b Ü Aznerikada para kezanmak icin Birbir oyun düşünülür. Müteşebbisler, bu hu- susta, Amerikan halkının garabete düşkünlüğünden istifade etmesini pek Ayi öğrenmişlerdir. Bundan birkaç hafta evvel bir dans müsabakası tertip edil - miştir. Müsabakaya girenler, saatte 48 dakika dansetmek şartiyle, mümkün ol duğu kadar dansedeceklerdi. En çok mukavemet eden bin Holar alacaktı, Er- V| keklerin daima trraşlı olması şarttı. Mü sabakayı kazanan çift, 25 gün, yani altı yüz saat dansedebilmiştir. Fakat bura - daki resimden, bunun dans değil bir iş- kence olduğun ü “ Kdti h ı A e DÜÜĞ eei? n T eÜ el eZ İK Bd

Bu sayıdan diğer sayfalar: