Yazan: Boğoman Tehliryan — Çeviren: S.Ş. —G Cenevrede Taşnak fırkası reisi bana te- lefonla şu emri verdi : — Yarın öğleden evvel dünya yıkılsa gelip beni göreceksiniz. van üzerine Serkis telefon numa” rası vererek: * — Evim şuracıktadır. Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa derbal telefon et, koşar gelirim: diyerek ayrıldı. “Sandet Yuva,, sının taraçasında 0- turdum. Son derece © yorgunluğuma rağmen gözüme uyku dâ girmiyordu. Plâkis kara düşünceler biribi du. gi tekip Hele Hanriyetin hastalığına bir tür Mİ akıl erdiremiyordum. Tanıdığım gün denberi en ufak bir hastalık geçirmi - yen bu kadının böyle birdenbire tehli. keli bir sürette yatması beni cidden endişeye düşürmüştü. Cenevreden ayrilmak Dizim geldiği takdirde bu hasta kadını ne yapacak, kime birakacaktım? Telefonun sesi be- mi bu düşüncelerden ayırdı. Uykudan uyanan bir adam gibi yerimden fırla- yarak telefona sarıldım.. Karşıdan: — Evet benim, — Ben Aram. — Buyurun, bir emriniz mi var?. — Bir buçuk saat evvel telefon et- tim, cevap veren olmadı, evde değil mi idiniz?. — Bu akşam saat 9 da evde bulu- mamâdım.. Başımıza bir felâket geldi, — Geçmiş olsun ne oldu? — Karım birdenbire hastalandı. Hastaneye yatırdık. Muhatabım arkadaş Arama vaziyeti bütün tafsilât, ile anlattım. Fırkann Cenevredeki mes'ul murahhas beni te- selli ederek dedi ki? — Sen hiç merak etme, ben yarın sabah erkenden bu işle meşgul — olur, hastaneye adam gönderir, karının isti- rahatini temin ederim.. İnşaallah bü- yük bir şey değildir. Ben sana başka bir şey için telelon etmiştim. — Siri dinliyorum., — Sabahleyin bana gelebilir misin? — Gelmesine gelirim amma, evvelâ Hanriyetin vasiyeti hakkında malümat almalıyım. — Onun kolay; var Ben simdi i » Ben ki se telefon ederim, Sabahleyin aa b da geğr seni alir. Beraber hastaneye gidersiniz. Hastanedeki işinizi bitirdik ten sonra bana uğrarsınız. Olmaz m4?, > — Hanriyetin vaziyeti müsait olursa — Öyle ise başka bir şey yapalım. 9 da hastaneye gider hasta. mızın vaziyetini o öğrenirsiniz. Serkiş hastaneden bana telefon ederek saat kaşta yazhaneye gelebileceğimzi bil . Idirir, olmaz mı?, — Şu dakikada kafam işlemiyor, hiç bir şey söyliyecek vaziyette değilim ,. Bu meseleyi doğrudan doğruya Ser - hisle halletmenizi rica ederim. Bu cevabım arkadaş Aramı kızdırmış olacaktı ki birdenbire sesin tonunu de- Biştirerek sert bir eda ile mukabele etti: — Sizdennasihat istemiyorum. Ya- rın öğleden evvel behemehal beni gör meğsiniz.. — Affedersiniz, mazeretimi arzet- miştim. — Onları dinledik, siz buraya basta» bakıcılığı yapmıya gelmediniz. Karı « mızın hastalanması işlerimizin U geri kalmasına sebep olamaz. Allo allo.. Beni dinliyor musunuz?, — Evet dinliyorum, — Yarın öğleden evvel behemehal sizi bekliyorum. Dünya yıkılsa bile ge- lip beni göreceksiniz. Geceniz hayrol- sun. Telefon ahizesini yerine * koyarak kendimi bir koltuğa attım. Aramın sesi elân kulaklarımda çınlıyordu. “Ka ımızın hastalanması işlerimizin geri kalmasına sebep olamaz!.., Nihayet korktuğum şeyler başıma gelmeğe baş» İ caktı.. Bunu çoktan hissediyor, fakat kendimde itiraf edecek cesaret hisse - demiyordum. Aram bu hakikati bu ge- ce kuvvetli bir tokat şeklinde yüzüme çarparak beni gafletten uyandırmıştı. Bu uyanış benim için çok hayırk oldu, sira kat'i bir karar verdim. Hansfyet iyi olur olmaz, kendisine her şeyi itiraf edecek ve birbirimizden ayrılmamız; rica edecektim. Düşünceli anlarda verilen kararlar vicdan istirahati temin ederler, derler. Cenevrerin sakin bir köşesinde kimse » 82 bir evde verdiğim karar bütün en» dişelerimi izale etmişti. > “riuğum koltukta uyuya kalmış - tum. Sabahleyin erkenden kapının zili beni rahatsız etmemiş olsaydı. belki öğ şe kadar uyuyacaktım. Uyku sersem. liği ile kapınm. zilini telefonun gili zannederek telefona koştum, fakat bu esnada kapmın zili daha hızlı çalmça kendime geldim ve aşağıya inerek ka- pıy: açtım. Tanımadığım bir kadınla bir ericek şapkalarını gıkararak beni selâmladılar, ve erkenden beni rahatsız ettiklerinden dolayı af dileyecek evin aşçısı ve hiz“ metrisi olduklarını söylediler, Her iki- eni de alt kattaki salona alarak orada beklemelerini söyledim ve yukarıya Şi” kararak Serkise telefon ettim. Biraz sonra Serkis geldi aşçı ve hiz- metinin geldiğini, fakat benim kimse- ye ihtiyacım olmadığın: söyledim. — Sen karışma, ben onlarla meşgul olurum, diyerek aşçıyi, ve hizmetçiyi çağırdr, görecekleri işler hakkında ta- umat VETO, sonra Dara — Kalk, yüzünü gözünü yıkada şehre inelim, bir yerde kahvaltı ettik - ten sonra hastaneye gidelim” dedi. Yolda, gece Aramla aramızda cere- yan eden telefon muhaveresini anlat tım. Arkadaşım dikkatle beni dinledik. ten sonra, şunları söyledi: — Haberim var. Seninle konuştuktan sonra bana da telefon etti ve öğleden evvel bizi beklediğini söyledi. — Başka bir şey demedi mi?. — Sana karşı sert muamelede bulun- duğuna pişman olmuştur. — Bunu nereden biliyorsun ? — Kendisi söyledi. — Ne deği?, — Kendisine karşı sert muamelede bulundum, sen kalbini almıya gayret et, dedi. Yalnız çok rita eğerim, Bun- ları sana söylediğimi sakm arkadaş A- rama ihsas etme., — Namusum ürer'ne söz veriyorum. Başka ne söyledi?. —Sabahleyin hastaneye git Has - tanın vaziyetini öğren ve bana telefon et, olmazsa hastayı başka bir hastaneye kaldıralım. dedi, doğrusu ben Aram bu hareketine şaştım. İlk defa olarak tir arkadaşın husus! haya- tiyle alâkadar oluyor... — Bizi saat kaçta bekliyecek?. — Saat tayin etmedi, evvelâ hastane. ye gider, ondan sonra bana gelirsiniz, dedi. — Arkadaş Aram saat kaçta yazıha- nesinde bulunur. ; — Sabableyin saat sekizden itibaren oradadır, — Öyle ise doğru oraya gidelim. Serkis hayretle yüzüme bakarak: — Şen delirdin mi? Dündenberi aç gesiyorsun.. Evvelâ gidelim kahvaltı mızı yapalım, hastamızı ziyaret edelim, sonra İşimize bakarız. — Hayır, evvelâ arkadaş Aramı zi. yaret edeceğiz. Onunla derhal görüş mek istiyorum. Bunu o kadar kat'iyyetle söyledim ki, Serkis itiraz etmeden, otomobilini Taşnak fırkasının Cenevredeki umumi merkezine doğru sürmekten başka çare Yamıştı. Yeniden atıldığım macera ha » | bulamadı. yatı beni sevdiğim kadından da ayıra - (Devamı var) ie vin bni ill m Pransızca “Paris Soir,, gazetesi mu- harrirlerinden biri, Stokholmda yaptığı bir seyahat esnasında, Greta Garbo - nun, sinemaya İntisap etmeden evvel, şalıştığı büylik mağazaya gitmiş ve o- rada, meşhur yıldızın eski arkadaşlari» le görüşmüştür. Greta Garbonun en samimi arkadaş - larından ikisi, muharriri, mağazanın ka- dm elbiselerine mahsus kısmına götü- rerek, şöyle demişlerdir: “Küçük Greta Gustaffson, on /k$ ya- şında iken burada çalışırdı. Deha doğ rusu mağazanın içinde değil Ge, dışın» da.. Çünkü buradaki paketleri alır, müş- terilere götürürdü, Onu herkes sever - di. Amma, küçük olduğu için fazla iş vermezlerdi.. O, herkesin mazramda “Küçük Greta, ydr. Ayda takriben 50 kuron (22 Türk lirası) kazanıyordu. On beş yaşına kadar böylece, paket ta- ydı. Bundan sonra, (takriben 50 lira ay- kkla) manken olarak tayin edildi ve bu Bun üzerine, talih, kendisine güler yüz gösterdi. Bir gün, bir sinemacı grubu, büyük bir mağazada geçen sahneyi çevirmek için, bizim mağazaya geldi. Greta Garbo, içimizde, en zarif, en iyi vücutlu ve en güzel yürüyüşlü oldu- Zu için çevrilecek sahnede sinema ma- kinesinin önünden onun gelip geçmesi- . Bu iv İendirmekle takmadı, berken! e 2k bayii güldürdü, ve neşelendirdi. Greta, cidden iyi ve sade bir kızdı. Bir çok kimselerin, ona (hiç kimseyle konuşmak istemiyen bir vahşi) nazarile Bugünkü radyo İSTANBUL 18,80 piikla dans zeüsikiei, 19,30 konferans Eminönü balkevi namına Dekter Etem Ba. kar (verem teğarisi), 20 Nuri Hiallive er, Kadaşları klâsik Türk musikisi, 2030 Ömer Rıza tarafından arapça söylev, 20,45 Vedia Riza ve arkadaşları tarafından Türk müusl, Kiel ve balik şarkıları, (esat ayarı), 2115 or kertra: 2215 Ajans ve borsa hüberleri, ve erisii günün programı, 22,80 plakla sololar ş: 18,15 pâk, 20,15 Matzal orkestra, 2115 radyo orkestrası, 22.45 pitkla bafif müzik, 18.40 opera orkestrası, 20,10 radyo orken, ram, 22,10 algan orkestrası, 285 cazband, YARŞOVA: 18,15 küçük orkestra, 19,25 plâk, 71, Kat. Yoviçten konser nakil, 22 Katroviç menforik orkestrası konseri, YARIN AKŞAM MELEK SİNEMASINDA Mektepli kızlar filminin unutulmaz yıldını ve Amerikânm Fransadap ayırdığı SEVİMLİ — GÜZEL SIMON SIMON | ve JAMES STEWART ir “Mağaza işçisi Garbo,, nun eski arkadaşları anlatıyor! Greta Garbo | alçak gönüllüdür ! O, kalabalıktan kaçıyor. Fakal, inzivadan hoşlandığı için; 'evazuu sevdif Greta Garbo en son çevirdiği baktıklarını görüyor ve içitiyoruz. Halbuki, o gayet hassas, son derece | sevimli ve iyi kalbli bir kızdır. Kala - balığa karışmayışı, inzivadan boşlandı- ğa içindir. ; Aramızda çalıştığı dört beş sene zar- fında, hiç kimseye bir tek fena söz söy- lememiş, kimsenin hatırını kırmamıştır. Stüdyoda, onu ve hepimizi güldüren, eğlendiren filmin tecrübesi yapılırken, Gretanın son derece fotojenik ve zâ - rif oluşu, sinema miitehassıslarının na- EN ela gel sonra tekrar mağazaya gelmişlerdi. Fakat bu defa mağazada, sahne çevir- mek için değil; Gretaya, mağazayı terk- eğerek film çevirmesini teklif etmek için. Bundan sonra sevgili arkadaşımız" Gertayı bir daha göremedik.. Bu hafta- ki mecmuaların birisinde, bir Amerikan güzetesinin, Greta Garbonun adresini bildirdiğini, binlerce kişinin kendisini görmek için evinin etrafında toplandığı- nı ve bunun üzerine, onun başka bir &- ve taşmmak mecbüriyetinde kaldığını okuduk. Diğer artistler kemilerine reklâm olür diye bu vaziyetlerden hoşlanırlar. Amerikalılar Greta Garbonun tevazü- unu bir türlü anlamıyorlar, anlayamaz lar da,. Hajbuki biz onu pek âlâ anlıyo- LA DAM O KAMELYA'dan sonra yeti, muvaffakiyet, yeni bir Buyuk Fi” BEYAZ MELE harika denebilecek kadar güzel ve şahane Fransızca filmi takdim edecektir... Numaralı yerler şimdiden satılmaktadır. Tel 40868 Z Önümüzdeki GAK A Perşembe akşamı SAKARYA Sinemasında sö" NİNA PETROVNA'nın YALAİ Büyük Fransız filminin ilk irsesi şerefine MEVSİMİN İLK GALASI Baş rollerde * FERNAND GARVEY ve iSA MIRAN? Bu filmin; lüks ve İhtişamı, mevzuu, musikisi ve Viyananın parlak mubiti isbarile 4 Seyircilerin gözlerini kamaştırazaktır. Yerler evvelden temin (edilebilir. Tel. 41655 HAMM r SAKARYA Sinemasındi | FRED ASTAİRE ve GİNGER ROGERS'in zalerleri VALS DALGASI Filmi lâyık olduğu parlak muvaffak kıyeti kazanmıştır. Gi en, , Şile “Kamelyakh Kadı TUZ.» Greta Garbo, böylece # ettikten sonra, kısa bir 79 şöhretin en yüksek zirvesi” Tıpkı Marlen gih!i., O » düf eseri olmasaydı, yüşiyle meşhur, oldukça i man dansözü olarak kalacâ$iği Greta Garbonun, yeni di sıl başladığını, meşhur Mir rtiz Stller'in onun üzerinöf Sr leme bl dele bey Onun yakın bayatınf öt hâdise, kendisini İsveçten götüren “Anni — Jomste”” gemider yüzbaşı Holmi yaptığı seyahattir, Bu sc; di gün sürmüştü. i Greta Garbo vaktinin * genç zabitle, dostça konuf” girmiş ve Holivuda geldi bir çok defalar ondan : Bu dostluğa hiç kimse © miyor. Fakat kimbilir? Ve, kimbilir, belki de, b larla oynayan, milyonlar(# bulunan Greta Garbo, $t0*” larında paket taşırken, 6 hayranlıkla bakan - faköt ge gözüne çarpmıyan - küçük retle anıyor, ç , v ,