A Vilâyeş d dez nizdir.) Milâddan ün SMAŞ “lan bu macera- in Make #eemleketinden e abildiğine balemi- » he alkmıştır. O sıra- e bükiyesi Make- VVE bulunuyord ki vi yordu. Bun Sela yı, <e£ Pyrrhus, bu ölke P İİ Frag, nr, sonra. hepsini er — Bü ©€ Beçirmek ona ha. darp Müş &ötündü: Romalılara İğ 9 * ordusunda filler kuk Ve Ruvafşaş ede Romalıları Dye z İ oldu. Fakat ikinci N tüketti i Alaş, ,, ,SDi daha bir ta- a Küt, Eriten ve bu me- yak 8 A Çatıp orlardan ” ta Yedikten, sonra bir koca olayı n baya atılan bir tuğ: tos'ta vefit etti. ai, v m il li bi Meniyete hizmeti, bü : ir .l “Pp, arbimeşe! w O. ay Mİİ yetçili, pe da, $ n ve, Afrikanın metruk bir Saygi bozuk askerlerine ta -mlerini yaptırıp m » Muvâzenesi bo. | ii Soli, e SAR” demeğe baş ag pk senmiş, dünyanın Üy b Bibi kuratak, büşın- e kalkışmıştır. Petsiliktir, İspanya yn Bar dans eden sık yi şe Manav tene anl i, eya SETYetleri, dolu bir & Meremiyeceği bir > milletini; de, vas Taba bir hale ge v Mudur? ilerle vastı Fran- müş- Spanyaya €t, Franko iliyetç Seyir için diyarda Marıştır. kalmamış. MW, tk, nâmı- HR O vari Me bati dagi etil İn ta duğu RL ir İleüeie. aşka İstifade, ersin <ek. Bine Le (Va - Na) sözü, fa Cube ha- Galafanın tavukçi dükkünlarıyla dalu Aynalı lokanta sokağı böyle bir yerd ir... Istanbul konuşuyor ! Aynalılokanta sokağı ! Burada oluranlar diyorlar ki: “12 senedir Be- lediye sokağımıza bir tek kazma vurmamıştır !,, yazan : Haberci Bütün gece ve sabahtan öğleye ka » dar yağan yağmur henüz Ginmişti.. Bi- zim foto Âli birdenbire yazı odasından içeri girdi. Benim masaya yaklaştı. — Kuzum, dedi, sen bilirsin. Şu be- nim otomobile bir tekerlek kapağı arı- yorum. Açentada kalmamış, acaba baş- ka nerede bulabilirim. Evvelâ dostumun yerden bitme mi « nimini otomobiline biraz takılmak ve kendisini kızdırmak için bunu bir fır- sat sayilım, Fakat arkadaşım o kadar ciddi duruyor ve bu işe o kadar üzül - müşe benziyordu ki, fikrimi hemen de- — Gidelim, bir kere de Galatadaki hurdasılara bakalım, dedim. Biraz sonra pardesülerimizi, şapka « larımızı giyip sokağa çıktık. Fakat Ali- nin arabası kapının önünde değildi. Dostum o zaman otomobilinin garajda olduğunu, Galataya tramvayla gidece - ğimizi söylemez mi? Evvelâ cayacak gib oldum. Fakat sonra gözüm birden- bire onun boynünda asık. makineye ilişti. o Elimde zaten yazı da azalmış- tu. Bu bahane ile oralarda röportaj yar pabileceğ'mizi Kesaplıyarak ses çıkar - madım. Sirkeciden bindiğimiz tramvay ancak 22 dakika sonra bizi Karaköye getir * mişti. Bebek istikâmetine giğen tram - vayların tavakkuf yerinden aşağı indi” ğimiz zaman, Alinin koluna girdim, karşı kaldırıma geçtik ve Galatann ekseri sokakları gibi, dar karanlık yüz” lü bir yola saptık. Burası Galatanın ay” nalı lokanta sokağı idi. Önümüzde ko- ca koca çukurları, çirkef yüzlü, çamur” sulariyle dolmuş, arnavut kaldırımları, yürünemiyecek kadar bozuk, berbat bir yol uzanıyordu, Gerek arkadaşım, gerek ben, bir an içinde çamura batınış- tık. Çâr ve nâçar, hemen paçaları sıvadık. Ve iki tarafımıza dizilmiş tavukçu yi kânları arasında yürümeğe başladık. Yolun biraz ötesinde başka bir âlem İ vardı. Yaya kaldırımları içi tıklım tık- lim tavuk dolu kafeslerle kaplanmıştı. Ve beyaz baş örtülü, &yah çarşaf bir çingene kadını da bu kafeslerin ba- şında bekliyordu. Oradan geçen bir çocuğu çevirip ka- fesleti gösterdim: — Bu da nesi? diye sordum. gerip yüzüme baktı; — Bilmiyor musunuz? Satılık ta vukları. Kadın seyyar satıcı, dedi, Gerek bu kafeslerden gerekse diğer tavukçu dükkânlarından etrafa berbat bir koku yayılıyordu. Burnumuzu tıkaya tıkaya ilerledik. Yeni bir tavukçu dükkânının önünden geşerken, | Ali kolumu dürttü, Kapı nın önüne baş aşağı asılmış iki temiz tavuğu gösterdi. — Bak, bak, dedi. Hani ya tavuk - ları şişirmek memnu Adi: Bu nizam gi liba burada tatbik edilmiyor?., Artık iş tam kıvamma gelmiğti; He. men taşı gediğine koydum. Dostüma: — Doğru, dedm. Burast pek entere- san bir yer.. Haydi bakalım, birkaç re- sim al da hazır gelmişken burayı da ya 1. We onun cevabını bekleme- den üğve ettim. BeN Aynalı Tokanla sokağında görülen manzaralardan e — Hem iş yapar, hem de senin xa - pağı ararız. Ve çalışmağa başladık. O, gördükle- rimi resme almağa' çalışırken, ben de bir dükkânin önünde duran üç dört kişi ile konuştum. Bu zatlardan biri; — Ben, diyordu,*25 senedir bu 60 - kakta çalışırım. Aşağı yukarı 12—14 sene var Hi, tamir için bir kere olsun belediye buraya uğramamıştır. Hani göpçü gelmese, ve sık stk ceza verme » sem belediyeyi hatırlamıyacağız bile. — İşler nasıl? diye sordum. Buna O sirada yanımıza gelen bir tavukçu dükkânı sahibi cevap verdi: — Çok iyi değil. Eskiden ne güzel işler? bu sokak ah, bilseniz. Fakat 6-7 senedir alış veriş yavaş yavaş düşmiye başladı. Evvelâ ne olduğunu anlamadık amma, sonra hissettik ki, müşteriler yolun bozukluğu yüzünden gelmiyorlar. Öyle ya, bu yol gördüğü - nüz vaziyette durdukça, tabij geçiciler de günden güne azalıyor. Bu sırada gözüm, biraz ötede köşe başındak! bir lâğım ıskarasının kenarına O birakılmış ve sol tekerleği ıskaranm çöğüntüsüne saplanmış, bir el arabasınfllişti. — Kimin bu araba böyle Yi örtasın da bırakmış, dedim. — Kimin olduğunu bilmiyoruz am - ma, yol ortasında bırakılması mabzür yok, zaten yol değil &* burası, cevabını verdiler. O sırada etralımızdakilerden genç bir çocuk: — Bizim bir derdimiz de ışıktır, diye lâfa karıştı. Ve sağ elini uzatarak 60 kağın hurdacılar kismüni uzanan kö - şesinideki eski bir havagazi lâmbasını göstererek sözüne devam etti! — İşte bu koca caddenin tek lâmba- $i şuracıkta yanan ölü gibi bir havagazı ne faydası olur ki.. Akşam karanlık bas tiktan sonra bu bozuk yoldan geçmek icap etti mi, artık kafamızı, gözümüzü Allaha emanet etmekten başka yapacak 3 UNU 810 sene evvel bugün Atabey Zengi Har tarafı istilâ deden Haçlılar ordusunu müthiş bir hezimete uğrattı Aksugurun oğlu Zengi küçük yaşta büyük işler başarabilecek kabiliyette olduğunu iz. bat ediyordu. Babası öldüğü vakit o yerine oğlunu brrakmış ve: — Babanın yaptıklarmdan fazlasını yap, ki onun oğlu olduğunu £ İsbat etmiş olasın. dedi. 127 yh, 19 birinelteşrin günü 810 sene evvel bugün Zengiye Musul atateyliği veril. di. Genç kumandan hep batasınm son sözle, rini düşünüyordu. — Babasmın oğlu olduğunu isbat etmek. Bu tarihte Müurul ve civarı haçlılar ta, bakkilmü altındaydı. Tarihçi İbni Esir vazi, yeti şöyle anlatır; "Haçlıdarm askerleri pek göktu. İrtikâp ettikleri fenalık © ve dehşet gündengüne artıyordu. Zira idarelerinde bu. İunan arazi Mardinden Mısır o bududundaki Krişe kader uzaklarda idi. Haran ve Raka şehirleri ahalisi tamamlle baçlıların esiri 1. diler. Nuseybine kadar nüfuzları tesir edi. yordu. Dimişk Şama kadar bütün yollar onlar tarafmdan zapteğilmişti. Bu yollardan fahiş vergiler alıyorlardı. Halep, şehri | varidat. Bim yarısmı vermek mecburiyetinde 14. Ha. iebi şehrin bahçe kapısındaki bir değirmen beslemekte id. Ne Cenabı hakkım bir inananlar, ne de inkâr eğönler merhamet gö. rüyor, rahat edebiliyorlardı., İşte Zengi idareyi ele alınca vaziyet bu haldeydi, İlk yapacak iş haçlıları buradan defetmek olmalıydı. Bunun için (o genç ku. mandan vakit geçirmeden kuvvetli bir ordu toplamağa başladı. Düşman: tepeleyebilecek derecede tar toplamıştı. Halepifler kendisini elliler: — Bizi bu zalimlerin elinden kurtar. diye yalvardılar. Zengi Atabey olalı henüz bir se. 36 olmuştu. Askeri fle Halep üzerine yörüdü ve kolayca burayı haçlıların elinden aldı. Bu bir başlangıçtır. Halepten sonra Hama üzerine yürüyen Zengi burasını da zulümden kurtardıktan sonra ertesi sene haçlıları EL ariş surlarma kadar sürdü. Küçük bir muha, saradan sonra burayı da zaptetti Zengi babasının oğtu olduğu isbat etmişti Bütün millet ona bir kurtarıcı gibi bakıyor. du. Çünkü muvaffak olmak için Oszmetiği her işte muvaffak oluyor. Senelerce (esaret halinde yaşıyan insanları kurtarıyor, hürri. yetlerini hağışlıyordu. Fakat Arap halifeleri, mületin hamisi ve kurtarıcısı hakkını taşıdıkları halde bü vazi. felerini yapamıyor, ekseriya © biribirleri ile ye "hilâfet makamı, için harbediyor taraf, davet Zengi bu parlak muvaffakiyetleri elde e. derken hamisi sultan Mahmut 8imiiş, yerine kardeşi Mesut geçmişti, Diğer taraftan Ah. basi halifesi Müsterşid ile Memit © arasmda şiddetli bir muharebe başindr. Bu esnada ba. life esir edilerek casunlar tarafından öldürül. du. Şimdi makam davası bağlamıştı. Müster. şidin yerine geçen o Kbu Cafer Mansur . Ul Raşid Bilâh birkaç ay Unvanını — taşıya. bildi. Bağdad: terkederek © kaçarken Mesut Raşidin hal'ine fetva çıkarmış bulunuyordu. Netlos gu: Genç bir Türk kumandan: binbir mahrç* miyet ve çok çetin gerait altında teşkil ettigi ordusu ile en kuvvetli düşmanlarla çarpışmış, cnlârı budut dışma atmıştı. Bu İşi vazife o. larak almış olanlar ise kendi Tahatlarmı boz mamak için hiçbir şeye aldırmıyor ve askert kuvvetlerini artirmayr düşünmüyorlardı bt. le. Bunun içindir, ki baçirlar ordusu zaman zaman mukavemet eğilmez bir kuvvet olarak her tarafr yaktı yıktı. Müslümanlık namma karşısında en kuvvetli düşman (olarak da 'Türk kumandanlarını bulduğu vakit mahvol. du. Niyazi Ahmet Itfaiye mezarlığı Ölen itfaiye efradı için Edirnekapıda ki Şehitlikte bir itisiye mezarlığı tesis olunmuştur, Tepebaşı ve Küzgüncuk yangmlarında ölen ik; itfalyecinia kç - mikleri buraya naklolunmuştur. Vazi- fe başında hayatlarını veren itfaiyeci - ler buraya gömülecektir. —————— hiç bir şeyimiz yoktur. Biz böyle konuşurken, Al; de resim- lerini almış, hurdacıların “bulunduğu tarafa doğru gitmişti. Köşe başındaki birinci dükkândan başlayıp sira sıra bü. tün dükkânlara uğruyor, otomobiline kapak soruyordu. Bu sokakta benim de yapacak başka işim kalmamıştı. bozuk kaldırımlara, her türlü çukurlara, yol ortasındakj tavuk kafeslerine ve etrafa tahammülsüz bir koku saçan tavukçu dükânlarına bir kere daha baktıktan sonra, arkadaşımın arkasından hurda »- cılara doğru yürüdüm. HABERCİ