yala Spam Dağ doğura doğura bunu mu doğuracaktı? Yazan: Berlin nihayet Musolininin seni | yok. İşte hem “telif ediyor, hemde işitti. Günlerdenberi dünyanın her ta- rafında alâka ile beklenen nutuk bu mudur? Musolininin seyahati Berlin « Roma mihverine bıyık başlarken, altın» başlıyan müzakerelere fast İderin Berlin ziyaretinden daha fazla ehem. miyet vermekte okluğu artık açıkça :d- dia edilebilir. Bir ay evvel, Musolininin Berline gideceğine dair #lk rivayetler baxlar- ken, bazı mühim Avrupa gazeteleri, bilhassa Fransızların “Le Temps,i yöyle bir dil kullanmıştı: “Musolini sıkıştıkça Berlini ziyaret edeceğini ortaya atar. 932 yılındanberi böyle şayfaları o kadar dinledik ki artık fazla umursamıyoruz. Zira, Musolini “Berline girleceğim!,, diye etrafa bir gözdağı verir, suları bulandırır, sonra bu bulanık suda balık avlamağa başlar. Kendisine “— Aman Berline gitme!,, diye yalvaranlar olur ve hazret bundan istifade eder; “— Berlin seyahatinden vazgeçerim amma, mutlaka şunu, Şu - nu, yapmalısınız!,, diye tutturur, Pa zarlığa girişilir ve koparabildiğini ko- pârır. Lâkin bu nevi manevralara artık aldanacak kimse kalmamıştır . Hakikaten de öyle oldu.. Musol'ninin Berline gitmesi kararlaşınca, medeni devletler buna, Nyon mukavelesini im- zalıyarak cevap verdiler. Ve bu muka- velenin esasların: derhal tatbika başla. dılar. Şu anda, İngiliz, Fransız harp gemileri Akdenizin her tarafını tara - maktağirlat, Uçaklar havada ve muh- ripler denizin satlunda ve dibinde kor- sanlığı tamamiyle sintlirmişlerdir. Bu vaziyet biliyoruz ki İtalyanın ak. İmr derhal başına getirdi, ve önüne a- tlan 804 siye, ii i reddedeme- di, Parjiteki teknik “kömiteye azami sür'atle İştir etti, Filvaki, buna müvazi olarak Cenev- rede İtalyan Bocca ile Fransa Hariciye Nazırı Delbos arasında birde siyasi mubavere veya... müzakere cereyan et- mektedir. Fakat ne de olsa Paristeki konuşmayı kabül etmesi, İtalyanın bir dictat kabul etmesi demektir. Evet, hiç bir prensip müzakeresi yapmadan tatbiki, ameli ve teknik meseleleri ko- nuşmağa girişmek sadece “cmrolunan şekilde hareket etmek,, minasma gelir. Bunu, Roma, “faşizmin balâpervaz ve gürültücü gösteriş illetleriyle nasıl telif edebiliyor;,, diye düşünmeğe üzüm Mareşa Fevzi mii Ayın birinde Yugoslavyadan ayrılıyor Belgrad 29 (bumsi) — Mareşal yesini getiren ve şimdiye kadar Spilit ima. amda bulunan Adatepe muhribi bugün saat 240 da Dubrovnike hareket etmiştir. Adate. pe muhribi teşrinlevvelin birine kadar orada kalacaktır. Mareşal Fevzi Çakmağın riyase dlndeki askeri heyet teşrinlevelin o birinci günü Adatepe muhribile Dubrornikten Türki yeye dünecektir. 'Nostarda hareket Mareşsi Fevzi Çakmak, dün matyetile be. raber hususi bir trenle Saray . Bomanm Nostar gölrine gitmiştir. İstasyonda büyük merasimle uğurlanan Mareşal, Yugoslav bü, | yük erkünmarbiye rejime şunları söylemiş, | tir: “— Memleketinizde gördüklerim — pek iyi ve güzeldir. Pevkalâde (memnunum. Dönü. şümde bütün gördüklerimi dostlarıma ve ta. nıdiklarıma rakledeceğir., Nostarda karşılama Belgrad 29 (busurt) — Saray . Bosna hal, Kı Türk mareşalıni Nostarda -coğirun teze. hüratin karşıladı. Halk Adeta bayram yap. muşlar. Binreşel Fevzi Çakmak; öğleden son. ra Dübrövnike aareket edecektir. Askeri heyetler döndüler Bulyraa 20 (husüsi) — Yunan ve Rumen sekeri böyetleri bü sabah Memleketlerine dönüm üşleretr. Prsagış ee kün:harhiye rılai general Game, im Romaryaya gitmiştir. | dan gülen devletlerle İtalya arasında , Şekip Gündüz “aman müzakereler yarıda kalmasın!,, &'yerek büyük şefi, Berliride azami bir usluluk gösteriyor. Gerek Musolininin, gerek Hitlerin nutuklarıh; gazetelerde şöyle bir oku- yanlar hatıralarını yoklalarsa bugüne kadar bu iki devlet adamı tarafından bu derece şudan nutuk söylenmemiş olduğunu kabulde teredd'it etmezlet, İtalya ile Almanya 115 milyonluk bir kitle teşkl etmekteymişler, Olur a.. Medeni dünyanın nüfusu, bu nüfustan ar ve medeni dünyanm kudreti bu küdrette kıymetsiz midir ki bu 115 milyondan bahsedilince insanlık titre, yip diz çöksün.. Bununla beraber, İtalya Hitlere Ro- ma imparatorluğunun bilf'il ihya edil. miş olduğunu söyletebilmiş bulunuyor, Roma - Bern mihverinin Roma İmpa. ratorluğunu kabul etmiş olması yeni bir şey değildir. Fakat milyonlar sarfile donatılan Berl'nde, Bü kadar gürültü - den, patırdıdan sonra, bundan başka bir şey söylenmemiş olması, âdeta Al manyanın bütün milli varlığiyle Roma imparatorluğu lehinde bir nümayiş ka- files gibi kullanılmakta olduğu zannmı vermektedir ki bunu İtalya lehine bir kazanç ve Almanya İchine de beyhude bir zahmet olarak kabul etmek müm- kündür, N Acaba bütün bu dış görünüşün. bir zehirli çekirdeği sarmakta olduğu, ya. n Berlinde çok mühim ve esrarengiz bir anlaşma yapıldığı da iddia edilemez mi? Olmaz, olmaz.. Fakat olsa ne çıkar? Bu İki devlet elele verip dünyayı zapte- demezler ya... Belki Avrupa Ortasında oynadıkları menfi rol, Japonyanın ek- meğinebitazıdaha yağ sürer; Vaxiyetin aldığı son şekil şudur? Ya Almanya ile İtalya menfi rollerin | nacak emek boşa gitmez,, demişti. den vazgeçecekler ve Avrupa, Japon belâsma karşı cephe tutacak, yahut Ja. ponya bu müddet zarfında doyuvere- cek, tekrar İngiltereye yamanacak, A- merikanin gönlünü edecek ve Uzakşark belâsından kurtulan Avrupa, Almanya ile İtalyayı uslandırmanın yolunu bula- cak. Berlin . Roma mihveci Japonyanm dönekliğinden evvel siyasasını değiş- tirir, çenesini tutar, tehditlerinden ve biğllerinden vazgeçerse zeki kafalar tarafından idare edildiği zannın: uyan- dırabilir ŞEKİP GÜNDÜZ Akdeniz emniyeti . Konferansa iştirak eden Italyan murahhasları Hükümetlerile isti- şarede bulunacaklar Paris 28 O(A,A,) — Branmz, İagilis ve alyan Bahriye mütehaserları, bir o buçuk saat devam eden bir milzakereden #örra saat 12,30 da dağılmışlardır. Mütehansıslar, yarın sabah yeniden toplanacaklardır. Bugünkü konferans, dünkünün mütemmi, nü olmuştur. Füvaki, İtalyanın Akdenizdeki kontrola iştirak etmesinden ibaret olan esas meseleye girişilmemiştir. Roma hlkümeti tarafından kerdilerine ve. kület verilmiş olan mütebamaslar, Nyon iti. Mâfı üzerine Fransa've İigiltere tarafından tesis edilmiş olan deriz tarassut ve kontro. Münür işlemesi ve bu iki hlikümetin İtalyan iştirakini ne suretle derpiş etmekte oldukları hakkında dün mubataplarından almış olduk. ları ranlümatı itmamı etmeğe uğraşmışlar. dvr. İtalyan mütehaasısları, o bugün öğleden bu maamatı Romaya bildirecekler ve yarınki oelse için kükümetlerile istişarelerde bulunacaklardır. Konlerans ümitli Paris, 28 (A.A) — Deniz eksperleri kon. foransı hakkında Joürmni gazetesi, şöyle yazmaktadır: “Intıba iyidir. İyi düşlnülecek olursa bir ilafa varılacağı anlaşılır. Konfornnan işti. rak otmeği kabul etmekle İtalyanlar, Fran. sü ve İngilterenin noktal nasarlarına mUY&. fık, bir arzı hareket ittihaz etmeğe toitema. yil olduklarını göstermektedirler. o Menfaa* de barndadır.,, Ba iradei seniye Rakı yasak ! Yazan: Aka Gündüz — BİRİNCİ FASIL — Zayıf, uzunca boylu, gözlükleri al- tın çerçeveli, dımağ işlerile çok meşgul olanlarda görüldüğü gibi pek hafif kanburum$su. Sirtında daima — epeyce | yaşlı — redingöt. ayaklarında mabeyin İşi — saray adamlarına mahsus — arka- ları cıkcıklı kaloş kunduralar. Yüzü ciddi, hareketleri orta, fakat gözleri bil- gi ve zekâ ile fıldır fıldır dönen, karşı- sındakine — kim olursa olsun — saygı telkin eden bir zat. Bu, Ağrıbozlu Ragıp paşadır. Ragıp paşa, Abdülhamidin birinci sr“ nı mabeyincilerindendir. Ve Abdülha midin çok inandığı, çok sevdiği, fakat ayni zamanda — korktuğu denecek de- recede — çekindiği birisidir. Abdiilhamit herkese inanmazdı. Bil. hassa yakmında bulunanlara, Bilirdi ki yüzde doksan dokuzu jurnaler, casus, müzevir, cahil, şaklaban, şarlatan insân- lardır. Böyle olduklarını bildiği halde bu insan bozuntularını ne diye kullanırdı? Ne diye mi? Çünkü kendi standard mar kası da böyleydi. Sinek sineği nerede bulur? Çöplükte. Daha kendisi şehzade iken devlet, millet işleri ve öteki şehza- deler aleyhine Abdülâzize hafiyelik e derdi ve en son tahta çıkan altıncı Vah- dettin gibilerine de hafiyelik öğretirdi. Fâkat ne de olsa onun da birkaç doğru dürüst adama ihtiyacı vardı. İşte Ağrıbozlu Ragıp paşa da bu bir kaç doğru dürüstün bir tanesi, belki de en baştakisiydi. Bir de Tophane müşiri ve umüm askeri mektepler nazırı Zeki paşa yardı. Oda böyleydi. oAğrnboz fatihi brahim paşa, küçük Ragıbı ilk gününde köğfetmişti. “Buna sarfolu- Küçük Ragıbı ve soma bütün o âile- yi kanadının altma aldı. Ragıp çocuk en iyi bir tahsil ve en karakterci bir terbiye ile yetişti. Abdülhamide ma- beyinsi olduğu gün kendisine “bu bir garp âlimidir. dedirtecek kırattaydr. Abdülhamit onu garptan gelen bin- bir çeşit işlere karşı kendisine bir hacet kafası edinmişti. Her zaman karaya kara, aka ak dediğini tecrübe edip anla- dığı için inanırdı. İnandığı için de severdi. Hem inanırdı, hem severdi de ne- den cekinirdi? Abdülhamit gibi yılan try netli, kuşkulu insanlar hep böyledir ler. Ragrp paşa bütün harief ve hariçle münasebeti olan dahili | gırları bildiği için çekinirdi. Olur ki bir gün kızar, Abdülhamidi terkeder, Daha kimbilir nice sebepler ki bunu ancak Abdilha mit bilir. Yıldız sarayının erkekler tarafına ki mabeyin derlerdi, Tahtakalenin be- kâr odaları gibi bir şeydi. Ve kendi ba- gına bir âlemdi. İşte bu âlemin içinde ve dışmda Ragıp paşanın bilgi ve derin. liğini anlatmak istiyen efsaneler meyda- na gelmişti. Bir tanesi şudur: Ragıp paşa mabeyindeki ince uzun Odasının suğ kenârma iki Wirkçe kâtibi, sol kenarı na İki fransızca kâtibi oturturmuş. Kendisi de odanın uzunluğunca bir boydan bir boya gezinirmiş. Elindeki başka başka yerlerden. başka başka mev zularla gelen fransızca evrakın türkçesi» ni kâtiplere yazdırırken. başka başka yerler için başka başka mevzularda mek tupları, cevapları, mütaldaları fransız. ca kâtiplere dikte edermiş. Yani? ze- kâsını bir anda on mevzu Üzerinde ve iki dil ilâ kullanırmış. Abdülhamit bundan korkmasın, cunmasın da kimden ürksün? Ragıp paşa uzağı görenlerden oldu- ğu için meşhur “ol santanatın yeller e- ser şimdi yerinde,, beytini “her saltana- tn yeller eser sonra yerinde,, şekline çevirmişti. Mabeyincilikten, padişahın evham ve hayalâtnı üfürüp avutmaktan bir şey çıkmıyacağını bildiği için ziraat ve ticâret işleriyle de — kendi hesabr- na — meşgulü. Zaten bu âile hep böy- leydi. Kardeşleri Arif paşa olsun, Reşit a kind li. go paşa olsun, o zamanki evlet işlerine ka- rışmaktan ziyâde ticaret âleminde ve halk arasında çalışmaktan hazzederler- di. Bu sayededir ki zamanlarının birinci semi sayıl zenginlerinden olmuşlardı. Rağıp paşanın Silivri civarında ve Omurca adında bir çiftliği vardı. Paşa bu çiftlik'e yıllarca uğraştı. Sonra âan- lardı ki çittçilik arpa ekip dar biçmek- ten, buğday ekip rüzgâr savurmaktan ibaret değildir. Ragıp paşa bir gün Çorlu eşrafından ve sayılı çiftçilerden Hacı beyle Meh- met beyi kabul etmiş ziraat üzerine ko- nuşeyorlardı. Mehmetbey bir erkek güzeli ve Hacı bey bir erkek hovarda idi. İkisinin de devlet entrika tarağıri- da bezleri olmadığı için düşündükleri ni söylerlerdi. Hacı bey dedi ki: — Paşa hazretleri, siz ziraatle uğ raşmayınız. Bizim memlekete (o ziraat memleketi derlerya, doğru değildir. Bi: zim memleket ziraat memleketi değil- dir, basitçe ekmekliğini, bulgurluğunu çıkarmağa uğraşan çiftçiler memleke- tidir, Bir memlekete ziraat memleketi demek için başka şartlar lâzımdır. Mehmet bey lâfa kariştı: — Bir çiftçi ki ağzını havaya açıp tarlasına yağmur bekler, orada çiftçilik bile olmaz. Onun için böyle zatı devle- tiniz de bizler de her yıl ziyan eder ve gelecek yıla bel baklarız. i Biraz hımhım konuşan Hacı bey gü İerek şü söz gelişini söyledi: — Çiftçi ölmüş, Karnını yarmışlar, İçinden kırk tane “gelecek sene, çık- mış. Hakiki ilim adamları — logaritmayt ezber etmiş riyaziyeciler gibi — hod- bin olmazlar. Ragrp.paşa da bunları öğ: renince- kaşlarını çatmadı da sordu: — Öyleyse'ne' yapmalı? — Siz büyük sermaye koyabilirsiniz. Yani biz yapamayız, fakat siz yapabi- lirsiniz. Çiftliğinizde bağcılığa ehemmi- yet veriniz ve orada bir müskirat fabri- kası kurunur. Hem Trakya örüm müstahsilleri istifade eder hem siz. — Müskirat fabrikası! Abdülhamit mabeyincisi Ragıp paşa düşünceye vardı. Bu iş kârlı idi ama teh likeliydi. Çünkü mabeyin içinde öyle yobazlar vardı ki cenabı Allaha bile kı- zıyorlardız Günde beş vakit namazı niçin on vakit, bit ay ramazânı nede dört ay yapmadı diye! Onlara ağızlarını Okapasınlar için zerde pilâv, helva, yahni parası dağıt- mağa da kalkışamazdr, çünkü teresler 9 kadar çoktu ki ilk gününde fabrika ku- rulmadan batardı. Allah rahmet eylesin, öteki kardeşleri gibi hatırı sayılır cimri- Jerdendi. Bu kadar göz göre kârı ihmal etmeğe gönlü razı olamıyordu. Bunun için ilk ve son defa politikayı işine ka- rıştırdı. Abdülhamide bir katakulli attı? — Büyük Fransız diplomatlariyle konuştum. Abdülhamidin gözleri açıldı. Çünkü Abdillhamit o devirdeki Fransız diplo- matlarmın arsızlıklarından, şirretlikle- rinden, cırcırlıklarından pek ürkerdi. Paşa bu tesiri yaptıktan sonra izah etti: — Bu mühim, çetin, büyük Fransız diplomatlarının çoğu meşhur Bordo şa- raphâne şirketlerinin büyük hissedarla- rıdir, Kulunuza dediler ki: — Birim Rordonun şarapları meş hurdur ama Üzüm suyu başka Yerler- den gelir. Bordoda sofraya konacak bir tabak üzüm bulunmaz, o bile bâğka yerlerden getirilir. Oranın üzümleri piç, piç üzümlerdir. e Bunun suyu Azdır. Kendisine mahsus bir lezzeti vardır. Dr- şarıdan getirilen kalın şarapları burada tasfiye ederler. Hafifletirler. Ve Bordo suyundan biraz katılıp terbiye olünur, dünyaya Bordo şarabı diye yutturulur. Bu üzümsuyunun çoğu sizin Kırkkili. se) (şimdiki Kirklareli) mıntakasından geliyor. Siz eğer böyle bir şey yapar- sanız çok memnun olacağız, hem sizden daha ucuza alacağız hem devleti Osma- niyenin ürümeülük şerefi artmış olacak. Bini baber veriyor: Tik mektebe orta meki teb birleşecek, gimdiki Yiseler yerine de X4 tisas ve teknik mektebleri açılacakmış. BuĞ Yurda umum! malâmata pek az yer verilip ti lebe bir mesleğe sevkedilecekmiş. Sekiz nelik iik mektebi bitiren, yerl henüz on gine giren bir çocuk mesleğini tayibe 7 bur kalacak, Bu hahare inanmak istemiyorum. çocuklarımızın «5 büyük derdi, umumi m4 1ümat noksanıdır. Bunun için Hselerimizö” bir değişiklik tasavvur o Olüsünca hilhass umumi, hasbi bilgilerin genişletimesine doğ: ru gidilmelidir. Teknik ve ibtsas mektebi” rise belki ihtiyaç vardır; fnkat bunlar tale beyi Üniversiteye hazırlıyacak, memleketi münevver zümreyi yetiştirmeğe © Çi müesseseler olamaz. Halbuki gazetelerde © kuduğumuza göre bu teknik ve ihtisas me tebierinin gayesi Üniversiteye talebe hazıri&” mal olacakmış ve ancak üniversiteye yeğ yüksek mekteblere devama miyetli olmr -İ” Jar için, gimdiki iseler | gibi birkaç mekt bulunacakmış. Bilgiden dama fsyda bekliyör, öğün olması lâzım geldiğini Mir türlü kabul — yoruz. Gerçi bugünkü timin genişiiği ve b” yat şartları insanları ihtisasa, o kendileri bir mesiok tayin edip bügtnin diğer — ile meşgul olmamağı mecbur ediyor; fakif bunu mümkün olduğu kadar çalışmak daba doğru olur. Liseyi rr yani on sekle, on dokuz yaşına varan Üniversiteye veya yüksek mekteplerden wii Be girerken kendisine bir “ihtissa,, tayia # decek ve insan bilgisinin birçok kollar Semnamnı kaneoeltir. 1y1 amma hiç olmaz © “güne kadar onun tecessirinü her Yaymağa, kendisine mesleğinin (cab ettirdi bilgilerden başka bilgilere de alâka e &a çalışmalıyız. Yoksa mesleğinde de beli yl bir işçi olur, fakat bir gey © yaTs' Günkü yaratmak, bilginin bir olduğumu k#”” ramış, insan oğlunun hiçbir faaliyetini $$” #iisemeyen ondan fikri gıdasını almış j lara vergidir. Numasi İbni Sabit'e sormuşlar: “İki ei sonra öleceğini bilmen be yaparsın? “> açar okurum, demiş. İşe hakiki kütür Dİ” de be basbt olandır. Daha İade fayda cek oluran memlekette böyle bir kiltür İM canla edemez. Elimizden gelen yardımı yapariz. Abdülhamidin keyiften bütün leri gevşedi. Bu seler olsun Fri arsuzlk etmiyorlar, bilâkis sağlam a teri vaziyetine geçiyorlardı. Artık zap haramdır, rakı farzdır, koynak 5. tehaptır diye kim düşünür? — Sen bu İşi yapabilir misin? — Ferman buyurulursa hay hay! — Göreyim seni Ragıp. Şu Je bu yolda olsun aramız biraz tatlı” sm, İşte şeyhislâmin ei göbek büyüttüğü ve geriatin her ai fingattığı bir devirde Omurcadaki * ”* murca rakısı, Omurca şârâbr, Orme N konyağı fabrikası bu suretle ve iradei hazreti bilmem neyi ile, kuzu, du. 6 O zamanlar “meşhur rakılaç yaf Galatada Yağ iskelesine gelen düzü, Mürefte, Papas düzü, D i Lübnan Ruhi ani Akşehrin Fertek markası, Zahlesi, Diyarıbekirin Gülü ve Selâniğin Namyası, Adananın Bo” sı falan gibi... Fakat Omurca zakısı nefasette Mİ tarafullah hepsini hepsini bastırdı. Şaraplardan da Kırkkeilise, a Şarköy, Selâniğin Ağustosu, İzmir M ii keti, Mardin falan ün salmıştı. Am murca, hepsinden üstün çıktı. Konyak bile üç yıldızlı Martel ile Metaks* peşine düşmüş rekor" yapmağa” gili” yordu. 5 “e y Aziz okuyucularım! aç oi Rica ederim bu fki buçuk ÜS rr nu traş telâkki buyurmayınız. Gö: sunuz ki bir“Omurca adr yüzünden “e çok şeyler öğrendiniz. Asd tatlı tarafı yarın gelecek. eri başına ve onunla beraber halka Mi neler geldi? Sarr Viyolet'in fendi: şeriati nasil yendi? ve saireyi yar kuyacaksımız. w