6 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

6 Ağustos 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan : Şarlot Prim Wı:eden tercüme kalb ve his romanı Veyn ye n"“ de h:glîı"m" hem evlenmediğine 1: Temnun “lemin kraliçesi kaldığı- md"le oluyordu, Ekseriya kendi %ğmio“i eş dı___ Üe ;hbü“ek erkek henüz eh ri uzeruıdckı kopru YaPIhp M hi*lıı Veyn'in TiCası üzerine inşaa- :üh'nd ıı:, Rey nezaret etmişti. Genç t“h uğ S€nedenberi bir defa olsun ü Sir R: amaım!t:l. y:h'ıld a Unün sebebini anlamamış “llıd & Ölve Yüzden hiç bir gün Veyn'in M STakroft Şatosundan bah- î;:e n ngecelerını uykusuz geçi- ha S isine 'kd“!unurdu Bazan ©- Üüğn dlk y Arsı lâkayt olmadığı Riş “fk #'erinihatırlar ve sisli bul ' Sislerden temizlenmiş gö- “İı “ı:ıı"d' Fakat gene onun: "hz Sem bile olamaz., Asla a iıîkwv İ d: Idiîlm de hatırlıyarak bir ı;n "“ş bulduğu sislerin u- ni Caba z“n Padığını görürdü. | hh İ Ra Slaıı Ün bitinde bu kızı, altın ıe:e İlke , Büze| yüzünü —unuta- ü ek““?dı heeli Yaşayıştan kurtula- | ı& thç İ dziyeti cidden ümitsiz- | "hıbı e“d'llm yüksek bir mes- y blldığı halde vaadle Dğr nı: fakir bir çiftçi oğlu üd Ydi ne yapardı?.. Şüp- d€ lâkırdı. söylemek kulak bile vermiye Ssa kendisini ha- - ğveyn ö nîı haziran ayı gelip geç- ““seım,ü Y aşk denilen hastalı-  “rt“hmamtş[ır Yü- N“"'ihu Slzgııen kaplamıştı. b ı- e Zibiydi —Hergünkü aşkm ıstırapların- ve bezginliği MYI uzak bir hatı- şlamıştı. Her 'sene p Ta gönderirdi. Baba- Ahası takdir şekliride hasiyle babasını görmi İt * hatış klına ğğç' Snla he k""hum qul_ T kay sıkmıya baş- dlq !.ı V dolusu hediyelere Böyı eın%e hblrhlr yîm Sdam ae O y"inde hiç çalışma- eydi, — Fakat Ye izzeti nefisleri mü- “Psinin de isteğ ği, a“llgi" şn“* hırhmk Üzere aralarından / | ty d.hl | ""hüh'“u. ı&“'İ'mn hali İ | ta çi A"lırı alinden çok | 'm 0%:'%: du 9Nnu yanına alıp Böp'tin ]' w h'tn,di;*ı Sir b“hl'anlı günlerin- ’ | ]33 ÜpR, “ki k; Y'in senelerdenberi İ Ü Za Oıtu : T th Z:yaretlerme ı '“ııı;o Tp k::t“— Ve Yd baronluğuna * Bek ( ing İ pek sevldi. 'çı[,':; îhti?lcmız var.. doğru değil. Bır tehnlz M isafi e Yliye a Yprte İ Bî: Çoktanberı halini | | bü[ Pekı—&m'llen vi hafta iştirahat * tde efşndun d“'llırtm ; “!'ekkürlerl a liy, “Gğmud p 'N ül’h en çok Biş ÇDtmek » okk_ueveem de Bünü gideceğiz. gelebilirsiniz. ” p' y t'l.q “İquçğ““kü ioî:ırkm tebessüm N u.u: Böylem < ) fiyesinin O ŞEbneki degi Sti: “Smeyi unutmüş- ç Wh"umım'mı H W Sayfi REteye geleceği- * ! ı'î'h!d ıye”":ı!'l nered İhiz e ol- n H“""“d ismindeki *A getırm,yordu Ön- | güzel kasabanın dört mil cenubunda, şa- tonun adı lda Kinsklifdir. Doğrusu şay- fiyem çok güzeldir ve ben çok memnu- nüm, Bu sırada Sir Rey başka birisiyle ko- nuştuğu için lordun sözlerini işitmemiş- ti. Veyn göğsüne bir hancer saplandığı- nı sandı — Kinsklif! Evet burasını pek iyi tanıyordu. Ço- cukken bu şatonun yanından birçok de- falar geçmişti. Babasının çiftliği Hol- vud'un bir tarafında şato da öbür tara- fındaydı. Hayır.. Buraya imkânı yok gidemezdi. Ailesine bu kadar yakın gitmek ve kendilerini ziyaret etmemek pek çirkin olurdu. Mütereddit bir ba- kışla Iroda döndü: — Galiba, dedi. Size söz verirken biraz acele ettim. Elimde ne gibi işler var, onlara bir bakayım, Lord Çarnoyd hiç bir mazeret kabul etmek istemiyordu: — Sıhhatiniz yerinde değil, dedi, is tirahate müulhtaç olduğunuzu Sir Rey ide söyleyor. Sizi mütlaka bekliyeceğim. Lord gider gitmez Veyn endişesini Sir Rey'e anlattı: — Şato bizim eve çok yakın bir yer de, dedi, bu daveti nasıl kabul edebili | rim. Bir garip vaziyette kalacağım. — Ben böyle düşünmiyorum, seni evlâtlığım olarak kabul ettiğim zaman ailenden vaz geçmiştin. Senin evin ora sı değil, burasıdır. Babanla aramda ta- karrür ettirdiğimiz esasa göre, sen, is mini de evini de her zaman için ideğiş tirdin. — Evet ama bu kadar yakına git- mekten hoşlanmiyorum. Belkide beni tanıyan birisine rastliyabilirim. O za man hüviyetimi. sakliyamam. — Bu olacak şey değil çiftlikten ay rıldığın zaman çocuktun, Halbuki şim di.. Her hangi bir dükün oğlu sayılabi lirsin.. O kadar değiştin. Seni kimse ta nıyomaz. Mutlaka gitmelisin. Lord Çarnovd en iyi dostlarımdan biridir. Mademki dünyada yaşıyoruz, her kes gibi yaşamaktan başka çare yoktur. Haydi, kati kararını ver ve eşyanı top la,, Allah yolunu açık etsin. İstediğin kadar kal., Ben işlere bakarım. Veyn kararımnı kolay kolay veremedi Evinin bu kadar yakınınau gitmek yve sonra da eve uğramamak hoşuna gitmi yordu, Eğer bu davetten kurtulmıya im kân bulabilseyldi, her şeyi feda edebi- lirdi, —i Veyn, trenin, birinci sınıf vagonla- rımdan birinin penceresinde oturmuştu. Heyecanlıydı, Gözleri önünde, gene bu- ralardan ayrıldığı günde olduğu gibi, Yaşlardan mürekkep bir bulut vardı, Çocukluk senelerini ve o senelere ait ümitlerini, hayallerini — düşünüyordu. Kumral saçlı, penbe yüzlü — Mercuri Leyn'i hatırladı. Bu komşu kızı, gençli- ğe yeni girmiş bir çocuk sevgisiyle sev- mişti. Beraber oynadıkları zaman Mer- curi Leyn kendisine karşı ne büyük bir bağlılık, ne büyük bir muhabbet göste- rirdi! Eğer ana eviniden ayrılmazdan önce onunla karşılaşmış bulunsaydı, Genç kı zın söyliyeceği birkaç kelime, kendisi- ni ayrilmaktan vazgeçirebilir ve haya- tına başka bir istikamet vermiye kâfi gelebilirdi. (Devamı var) 335 sene evvel bugün Turgut Reis Müthiş bir gece baskını vererek düşman galilerini muhasara etti 7 gali bütün servetlerile esir edildi — Türk kadirgalarından bir haber mı? — Hayır. Ponza adaları istikametinde uzaklaştıklan sonra bir daha görülmediler.. — Emin misiniz?, — Katiyen eminiz. Hiç bir izleri görülme di.. Derhal herp meelisi toplandı ve müzake- relere başlandı. Münakaşalar çok şiddetli idi. Bir kısım kumandanlar şöyle diyordu: — Yola devam etmek çok tehlikelidir... Turgudun elinden kurtulalamayız. — Ostiya da kalmak en #alim yoldur. Tam emniyet geldikten sonra gideriz. Diğer bir kısmı itiraz ediyordu: — Tam emniyet ne vakit gelecek.. İşte Türklerden bir iz olmadığını söyliyorlar. Gitmek daha faydalıdır.. Sonra hiç umul. mayan bir baskıma uğrarız. Anderya Dorya: — Hayır, dedi. Hiçbiri doğru dağil. Bence en korkusuz yol Sardunyaya çekilmektir. Saatlerce süren münakaşalardan sonra Panza adalarından —uzak geçmek şartile, Napoliye doğru yola çıkılmasına karar veril di. Gün pek sakin geçti.. Hiçbir tarafta korku veren bir ize rastlanmadı. Etraf kararırken donanma kumandanları, donanma efradı, bir matem alayı gibi sesasizdiler. Karanlık denizleri yarıp ilerliyen gemiler, son süratle yol alryorlardı. Beş ağustos günü de aynı şekilde geçti. İspanyol ve Cinevizler: — Artık kurtulduk... diye derin bir nefes aldılar.. Kumandanların da neşeleri canlan mıştı. Ay doğmuş, karanlık denize tatlr bir renk gelmiştli. Anderya Dorya amiral gemi- sinin bir kenarında oturmuş bulutların ara, sından başını çıkarmış aya bakıyor, sonra bu ay ışığı altında sön süratle ilerliyen — ge milerini seyrediyordu. — Türk gemileri.. — Türkler geliyor. Bu ses, bir ölüm çanı gıbl gemiden ge miye dalgalandı. — Nerede?, — Kaç tane?, — On iki kadirga.. Grandayı takip ediyor . lar.. Granda filonun en arkasından gelen İspan yol galisi idi. Mendoyanın kumandasında bulunan bu gali, az zamanda muhasara edildi.. Turgu, dun kadırgaları şimdi her tarafa saldırryor lardı. Anderya Doryanın filosu tamamiyle bozguna uğramıştı.. Gece yarısını geçmiş, vakit sabaha yakla şıiyordu. 1552 yılı 6 ağustos günü güneş nerede ise doğuüuyordu.. sAy bazan — bulutlar arasında kayboluyor, bazan başını Uzatarak kanlı de, niz savdşını seyrediyordu. 885 sene evel bugün.. Bütün gece devam eden harb sabaha ermişti. Dorya başta ol. mak Üzere bütün gemiler Sardunyaya doğru yelken açmışlardı. Gece İkl gali zaptedil. mişti. Sabahleyin etrafları sarılmış dört ta, ne daha yakalandı. Yedinci gali olarak San ta Barbara kanlı bir rampa muharebesinden sonra esirler arasıma katıldı. Galiplerde bulunan birçok Alman ve İspan yol askeri öldürülmüş, esir edilmişti. Napoli muhafaza kuvvetlerine götürülmekte olan külliyetli para da esir edilen galilerden Tur. gudun eline geçti. yar Niyazi Ahmet Ton Ton amca Dansediyor gelinliği — Memleket hikâyesi — | Leman Karamanoğlu Yazan : (Dünkü hilıâyegıin devamı ) Avluya düşen küçük bir taş yüreği. ni ağzına getirdi. Titriyerek kapıyı aç- tı. Hayali bile Ayşeciğin kalbini hop. latan genç, orada duruyordu. Biran bir şey söyliyemediler. Neden sonra, Demirin titrek sesi: * — Âyşe, dedi. Anamı gönderip seni istiyeceğim. Bana varır mısın? Önce sana danışmak istedim. Çünkü biliyo. rum, seni bana vermiyecekler, param yok diye. Ama sen istersen olur. Kork ma Âyşe, anam tütüne gidiyor, ben de çalıştyorum. Seni aç komam, Ayşe yutkundu, sevincinden tıkanı. yor gibi oldu. Demirin karısı olmak.. Ya kızlık şerefi, ipek entari, topuk. lu kunduralar. Boğulur gibi: — Demir, dedi. Ben de sana varma. yı istiyorum ama, topuklu kundura, i- pek entari alacaksın bana. Başka tür. lü gelmem.. Demir, dünyanın en güç işini başar. mağa azmetmiş bir insan tavrıyla: — Peki Ayşe, dedi. Sana ipek enta. ri, topuklu kundura alacağım. Sen de benim karım olacaksm... Ve kösele yonta yonta tahtalaşmış, haşin bir el, kızım küt parmaklı, kına. lr ellerini tuttu, çekti. Bir çift acemi dudak, badem biçimi menevişli gözle. rin üzerinde dolaştı. Kapı kapandı, Ayşe avluda, başı a- teşler içinde, yere çömelmişti. Neden sonra sendeliyerek kalktı. İnce şiltesi. ni serdi, sımsıkı kapalı gözlerinin ka. ranlığı içinde, Demirin hayalini göre, göre uykuya daldı. * & Günler, aylar geçti. Demirden haber gelmiyordu. Yalnız, pazar kurulduğu günler, Ayşe, dükkânımın önünden ge. çerken, yine orada, Demirin, hep ayni ateşli nazarlarla kendisine baktığını görüyor, lâkin, bu sükütun manasını basit kafası bir türlü halledemiyordu. Demir günbegün zayıflryor, Halise Dudu gün aşırı gittiği çapaya, artık her gün gidiyor ve, akşamları belini tu- tamıyacak kadar bitkin, eve dönüyor. du. Küçük oğlan da işe gırmış, çoban yamağı olmuştu... Bir akşam Halise Dudu, bembeyaz başörtüsünün altında, Demiri hatırla. tan ışıklı gözleriyle Ayşelerin kapısı- nr çaldı. Kızlar itişe kakışa koştular. Şimdiye kadar kapılarını çalmamış o. lan Halise dudunun nıçm g'eldıguıi an. lamışlardı. Kaçışmalar, fısıltılar arasmda, mi. safir içeri alındı. Anneleri, alelâcele sırtına geçirdiği yabanlık hırkasını i- likliyerek odaya girdi. Kız kardeşler, kulaklarmı kapıya dayamış, can kula. ğıyla, içerde konuşulanı dinliyorlardı. Yumurcaklar da öyle gürültü ediyor ki, bir çift lâf işitmenin İmnânı yok. Yarım saat sonra, Halise dudu, bü. yük iş yapmış adamlara has bir tavır- la odadan çıktı. Ayşeyi iki yanakların. | dan öptü, takunyalarımı giydi ve git. ti. Bütün alle annenin etrafma toplan mıştı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Niçin gelmiş? Ne dedi? Entari filân a. lacaklar mı? Ayşeyi verecekler mi? — Evet, dedi. Ayşeyi istedi. Üç dört aydır para biriktirmişler, yirmi beş banknotları olmuş.. Eğer söz ke- sersek, oğlan İzmire gidip gelinlik ala. cakmış. Kızların ağzı bir karış açık kalmış. tı. Şu meteliksiz Demirin, yirmi beş banknotu olsun! Deniek Ayşeye İzmir- den, boncuklu gelinlikle, ipek corab, kundura gelecek, Ertsi sabah yengeleri, Halise dudu. ya giderek, kızım verileceğini müjde. ledi. Demir, sevincinden yerinde duramı. yordu. Yirmi beş lirayı biriktirmek i- çin, üç aydır sade kuru ekmekten gı. dasını almış olan vücudunun derman. sızlığını bile unutmuş, anasımın elle- rini öpüyordu. Ertesi gün, İzmiri iyi bilen paralı arkadaşlarından aldığı malümatla, kafası yüklü, bir kamyona atladı. Badem gözlü Ayşe artık onun. du artık. Birkaç gün sonra, güneşli bir öğle so nuydu. Kasabanın meydanlığında, bir sürü sıska çocuk, kaydırak oynuyor, hir tarafta da, üç dört inek, tezeklerin üzerine ordu halinde konup kalkan, at sineklerini, kuyruklarını sallrya sallr. ya kovalıyarak, geviş getiriyorlardı. Birden telâşlı bir ses: — Ülen Ahmet, diye bağırdı. Aşağı. ki yolda bir kamyon devrilmiş. İşte, herkes koşuyor, gel biz de gidelim, Çocuklar kaydırağı bıraktılar. Pen- cerelerden başlar uzandı ve yalmayak takunyalı, peştemallı, mendilli bir ka. file, çocuğun gösterdiği tarafa doğru koştu. Ta ilerde, yolun dönemeç teşkil bir kısımda bir kamyon devrilmişti. Bir iki jandarma, bekçi, ve -birkaç köylü altında kalanları çıkarmakla meşguldüler. İniltiler, figanlar, ta u. zaklardan duyuluyordu. Jandarmalar « dan biri alnından akan terleri silerek: — Bir kişi daha var, galiba, dedi. Son bir gayretle, kamyonun biribi. rine geçmiş, ön kısmımı kaldırdılar. O. | rada, nereden fırladığı belli olmıyan Demirlerle yüzü delikdeşik olmuş, ya. ralardan sızan kanlar, yanaklarında garip çizgiler hasıl etmiş genç bir çeh- re göründü. Bu, yüzünde, ân? ölümün bile değiştirmeye muvaffak olamadığı sonsuz bir saadet ifadesiyle, öbür dünyaya göçmüş olan Demirdi. Bir ko. lu kimbilir, ne gibi bir arzu ile, iyice açılmış, diğeri $rmsıkı. Büyükçe bir yazma bohçaya Ssarılı kalmıştı. Demir, badem gözlü Ayşesine ka . vuşmak için aylardır katıksız ekmek- le yaşıyarak, biriktirdiği paraların el. de ettiği yazma bohçasına, öyle kuv. vetle sarılmıştı ki, jandarmalar ve bek çiler, onu kolunun altından cıkarmak için bir hayli uğraşmıya mecbur kal. dılar. — SON — 5© 600 doları reddeden m u h arrir Meşhur Nor - veçli kadım muhar rir Sigrid Un . dust, Holivud si- nema kumpanya . larımın kendisine teklif ettiği 50 bin doları reddet- miştir. Bu para, bu kadının — yazdığı romanlardan biri. nin filme çekil . mesi için verili - yordu. Norveçli kadın, kendi romanı- nım Amerikan film kumpanyala - rı tarafından sinemaya almmasını iste. mediği için 50000 dolar gibi bir parayı geri çevirmektedir. Httti Diş doktoru : Necati Pakşi Hastalarını hergün sabah 10 dan akşam 19 za kadar Karaköy Tünel meydanı Mahmudiye caddesi No, 1/2 de kabul eder. Salr ve cüma günleri saat 14 den ? mmm! 18 ze kadar parasızdır. PT F LELEL İ .H Ki a

Bu sayıdan diğer sayfalar: