Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
&e — ç * — KA $ —& İi ni aA R -a KÇ z T L e b -— 'T l a A E v î&ĞUSros_m-, wm Ş ÜllenıçMmak ©r çoğaldı am& ha. _Veı. ğtîü"üîe yaklaştım : 1!'1 b“&'u N gazeteleri! | diyerek 2"3. ha TUŞ Uzattım. ı_:;î Pe"ry;;t ed'IeCC_k şey değil mi: te, » biri yüz pataya ol- ş:;“tıi çı İıtıınb’—llda ancak üç sabah hnb"&uğa ğğî_:adlr. Bu azlık hele on __h;îmtk imkâ N gazeteleri birden sa. İMamın 1 A” Socukluğumdanberi Müyezai . Hödiselerdendi. *-.H YUZüme b e ği Ü ttesm - tr güldü. S g,, Bitini> K, —--.ü(itlııü de Alk Ka Etme İ c!"llın b bayım'_ Btrak işim var. İgan iç Baz Hn alay neresinde? Bir M “te Batın almaz NaĞi ha .ü"*îzi ç : aşını ciddiyetle sal- * dedim, Urası , S gz ç_ok işlek bir istasyon ier_te ıdı;.:ı Ünevver hal ve tavur "Birbakışı, / #Sağr yukarı gidip Ha, görün; ) beü Sörünüyordu. tabilgi, YOtüğa q%_ 0 İm, z“' "_ki etmediğimi Yü ğ PtNR aşıç TİN Üçünü de al- Tipa , TMiraş ybd_mdîn" Acaba deliş k Ye bakıyo " Mi, yoksa cakacı RÜğl DKi biş ÇO ÜGi T deç *Cukluğum hatırıma ıh“*üngğ'h— Tanin tı;e"' binerdik; İk ;? Bibi Ç Elerden haşı Ti Efkâr, ilah Te mecm“üard K Karagöz, Ka- hiy tomar, An her kesin elin Kİ İi l Üa Ü, gar * Zama Ühırge ha azlı, yçkai daha çok “%zıerğ’n Bi "daa Fakat okuyanlar i, SNe almakla — iktifa tı: vlŞ;:.“q!rdıe üt K tle “'Mhuhiektifo zan:.an münakaşa e G ıı.,“u îıddıhtler mevcut ında TC İ tü *Oüra .“!Ieı-d d": Klâsik haber apy, * bi * bir gün evel, bir *Tiye haıiîılath’ biraz tafsilat İar -q“le ç, “Ttip malümat ve eği , &ti kâye]" 8'enceli Yazılar, ro biş Mazm SAdaşj diyor, konu kom İt ftn_.d #atına, Fi ge ( En;% ÇA fat İn Ten ve vapür tş ha kld.:e;î'î vh“ı;;hflyoı'. Hatta : ân &ahibi £ b at buyurdukîıaıîı sî::ıı ) eksik ;:"Zie iade eden i hazarı itibare alı Üözek, dört bmeî_unyet senele hç Riy $ı __llll artmıştır. ' ht!viy:: H'tta ğ:î Böre bir inkişaf " d"eetm eı:rt_'ıe'—' daha fazla bn“;kmik l ..| _me Tağmen.. * b ı n'-;ı BŞ IF ânlı mr.ı Çoğalm, :J__:mğr,yqtl :fibujı.îz Fak! olduğunu | * panı ” " akat iyi bir ki elt SE lkyasta - kitap b “? etmed. ta kıtap ley YO ç di aıti'i ka asıl & , dür , olmadıkça b ty ik Ehılâ Ça N N edilmemize t hta "R,kk'h&?yle bi ':l_m kraati, gazete Bezdir a , mekten aet ĞA gazeşçie Pir tek po Si ük, ö der hir CSİNİ — ok- t ir ç m%ekupü' kit KMt yr kesip s-: *rakr hçe' kütüphane | z Tna Un yeni B Münyeh“r_ hen tatmi Yeniden doğ y e İstanbulun en yeni, en modern bina - larının yükseldiği Cihangir, hakikaten talihsiz bir semttir. Buram geniş, geniş yolları vardır. Faâkat bu yolların hiç birisinde kaldırım denen şeye rastgelemezsiniz. Bütün caddeler, bütün sokaklar bit- mez, tükenmez bir toprakla kaplıdır. Firuzağadan ayrıldıktan sonra, Cihan- giri buraya birleştiren semtin hemen hemen yegâne kaldırım döşeli yolu o - lan geniş caddede ilerliyorduk. Butası parke döşeli idi amma, bakımsızlıktan öyle bir hale gelmişti ki, yoldan ziya - de ,dalgalr bir denizi andırıyordu. İri çukurlar, derin çöküntülerden â- deta atlryarak geçiyorduk. Bu sırada yolumuz üzerine çıkan bir kahvenin Sönünde oturar. aşina simalara rastgel- Yanlarına sokuldum. Beni sevinerek karşıladrlar. Sonra içlerinden birisi: — Eğer bizim derdimizi sormağa geldinizse söyliyeceklerim var, dedi.. Ve başımla yaptığım tasdik - işareti üzerine anlatmağa başladı: — Biz Cihangirli ve Firuzağalı genç ler, işte gördüğünüz gibi kahye kö- şelerinde çürüyoruz. Faydalı ve kendi - 'mize yakışır vakit geçirebilemek için hiçbir şey yapılmıyor. Hepsinden vaz geçtik, hiç olmazsa bir spor teşekkülü- müz olsa. Zaten, hepimizin spora karşı çok hevesi var. Malüm ya, Galatasarâ - yın meşhur Avnisini bile bu muhit ye- tiştirmiştir. Fakat partimiz semt ocağı- na yaptığımız bütün müracaatlar bo - şuna gitti. Bir çok semt ocaklarında spor işine nihayetsiz bir ehemmiyet ve- rildiği halde, bizim başkan nedense sporculardan hiç hoşlanmıyor. . — Peki kendi aranızda bir şeyler ya- pamıyor musunuz? diye sordüm. Buna da şöyle cevap verdi. — Hem evet, hem hayır.. İleride Ciharigirin eski aile bahçesinden bir yer kolleksiyon b: EEZSERESENİSAĞERE Ni A var. O arsada ara sıra gidip top falan As-narfız amma, muntazam olmadıktan -onra bunuün ne faydası olatak ki... Cihangirin toz toprak içindeki talihsiz sokaklarından başka biri P LügMer aatkki ŞA ADİAĞRLI V AĞ Cihangirde bütün yollar böyle topraktır Gençler bu anlattıklarına göre çok haklı idiler. Dertlerini yazacağımı vad- ederek yanlarından ayrıldım. Cihangir caddesinin yamır yumru yolunda tekrar yürümeğe başladık. Güneşten kaçmak için iki tarafa yük- selen büyük apartımanların gölgesine sığındık. Bu sırada arkadaşım — Âlinin birdenbire kayıplara karıştığını gör - — Aman ne oldu, nereye gitti, diye ararken, oradaki yeni bir pastacı dük - kânının içinde, dostumun garip bir. su- rette çıkan sesini duydum. — Ben buradayım, diyordu. Hersen dükkâna köştum. Bizim Ali sıcaktan bunalmış, kimseye “gidiyorum,, deme- den gidip dondurmaya sarılmıştı. Bir taraftan atıştırıyor, bir taraftan da: — Buradayım, buradayım, diyotdu.. Ben de durmadım ,dostuma yardım et - tim. İçim serinledikten sonra tekrar so- kağa çıktık. Ben on adım yürür yürümez, bu civar da oturan iki mektep arkadaşıma rastla- dık. Birisinin ismi Şakir, öbürünün ise Salamondu. Biribirinden hiç ayrılmıyan bu Jost- Küti Cihangir caddesi ve burada sıralanan büyük apartımanlardan bir görünüş... Istanbul konuşuyor ! ( Cihangir: 1 ) CIHANGİRDE Bu kadar bina yapıldıktan sonra olsun sokaklarına kaldırım döşemek lâzımgelmez mi? | Yazan : Haberci lar, Cihatngirin hemen her yerini karış karış tanırlardı. Derhal yanlarına sokuldum ve: — Haydi, bakalrm, dedim. Gezdirin semtinizi bize... O zaman Şakir güldü: — Siz Cihangirin dertlerini en iyi caddesinde aramağa başlamışsınız. Ge- lin de şu yan sokaklara bir sapalım, ne varsa oralarda var.. Koluma girdi. Köşesinde (Havyar) sokağı levhasr okunan bir sokağa sap- tık. Toprak yolda bir kaç adım yürür yürümez, üslümüz başımız öyle toz ol mağa başladı ki, ister istemez durduk. Hep birden paçalarımızı sıvadık. O zaman arkadaşım Şakir hem gülü- yor, hem de: — Bu bir şey değil, daha diyordu.. RBuranın karda, kıştaki çamurunu düşü- nünüz. Cihangiri ya zortasında gezmi- ye geldiğiniz için talihinize bin şükre - din. HABERCİ YARINA: Cihangir — 2, Belediyenin nazarı dikkatine ——T CA TT O T Bebek sahillerini çöpten kurtarmak lâzımdır İstanbulun ezeli dertlerinden biri de süprüntülerin imhasıdır. Bunların ge- çen yaz Mecidiye köyü civarında top - lattırılarak imha teşebbüsü muvaffakı- yetsizlikle neticelendikten sonra bu se- ne çöplerin denize atılmasına karar ve - rilmiştir. Fakat bu işte, bütün İstanbul halkı- rnın ateşe yandığı gibi bilhassa Bebek - teki 'Galatasaray denizcilik lokali mu- tazarrır olmuştur. İsminden de anlaşıl - dığı veçhile burası bir yüzme ve kürek klübüdür. Yüzme denilen spor ise su - yun içinde yapılır. Fakat süprüntülerin denize dökülmesi | yüzünden Bebekte, bilhassa Galatasa - ray lokalinin önünde denize girmek â- deta haram olmuştur. Arnavutköy ve C bek çai CUMHURİIYET'te: Beş liraya bir fare ! Peyami Safa bugünkü yazısına şöyle baş. lryor: Hemen her Türk. evinde kedi vardır. Ni. çin? Çünkü, hemen her Türk evinde — fare fardır. Köpek milli hayvanlarımız arasma girecek kadar itibar sahibi — olamamıiştır. Niçin? Çünkü, salyasının “necis,, sayıldığı ve ağ. zımın değdiği yerde namaz kılımamadığı za. manlardan kalma tiksintiye bugünkü nesil. ler de varis oldular. Ve göyle bitiriyor: Makul bir sıhhat endişesile — Belediyenin giriştiği kedi katliüâmmın büyük doktorları. mıza varıncaya kadar çoğumuzda uyandır. dığı fena tesir, acaba içinde bir ayağımızın nâlâ sürçtüğü şark — dünyasmdan — kalma sempatilerin — iİncinmiş olmasından — mıdır? Yoksa, kapısının önündeki yanaşma kediye tirld yediren büyük — annelerimizin bütün hâ&yvanlara karşı duydukları . belki Jüzum. suz, hattâ zararlır . fakat güzel merhamete mi varisiz? Belediye bize diyebilir ki: — Ben da hayvanları çok seviyör ve onla, ra acıyorum; fakat sizi daha çok seviyor, hele büyük hastalık zamanlarmdaki — haklı endişelerinizi gördükçe size daha çok acryo. rüm. Feyami Safa güzel yazmış ama, neyli, yeyim ki, hem kedilerin, hem bizim hayatı. mızı kurtarabilecek bir çare bulamamış.. Mademki kedi deyince, akla fare geliyor ve kediyi farenin en münasip bekçisi gsayı. yoruz. Yarm - Allah vermesin . kedi yoklu, gu yüzünden bir fare tehlikesi çıktığı za. man, 0 menhus hayvanları beş kuruş değil, beş lra da versek, kimseye — getirtemeyir. Hem bilmiyoruz, fareleri diri mi istiyecek. ler, yoksa ölü mü!P KURUN'da Leylekli kehap Kenan Hulüsi, Eyübe gitmiş, diyor ki: Eyübe giden bir insanın, mezar tepeleri ile çevrilmiş maşı:num köy içinde, — bütün insanların itiyadıma uyarak bir şey yapması Jâzımgeldiği bir dakikada ne yapması müm. künse ben de ayni şeyi yaptrm: “Yani yo. ğurtlu bir kebap yedim ve — leylekleri sey. rettim. Zaten bütün hareketlerimiz, aşağı yukarı vaktile edindiğimiz tek bir itiyadın tekerrü. ründen başka nedir? Hattâ bu itiyatlarımızı yaparken, tabiat ve hâdiseler — karşısında, düşüncelerimizin bile — biribirimizden pek farklr olduğunu hangimiz iddia edebilrz? Evet, Şu dakkada çok şükür kahvaltımızı almak İmkânmı bulmuşken, hatırıma Eyüp gelince, ben de, leylekleri karşıma — alarak bir yoğurtlu kebap yemek istedim. — Ancak benim bir itiyadım daha var. Yemeğin ar. dmdan şadırvan etrafmdaki güvercinlere de bir iki tas yöm serpmek iİsterim. Yalnız, Kenan Hulüsinin nazariyesinin, hakikate uymayan cihetlerini de İşaret et. meden geçemiyeceğiz : Eskiden Eyübe gidenler, biraz daha aşa. gdara inip, orada Toklu Dede adı — verilen bir mevkiden bir tokmak alarak, omuzları. na vurmağı ve bu tokmakla başları dönün. ceye kadar türbe etrafmı, dolaşmağı itlyat etmişlerdi... Diğer — taraftan evlenemiyen genç kızların, Eyüp camii avlusundaki Çifte Gelinler'in kuyu gibi mezarını ziyaret et. mesi âdetti. Avlunun ortasındaki çınarın al. tında bir adam, bardak bardak — kırkçeşme suyu ile ahallye mühür yutturdu. Yani, mü. hürün kendisini değil, kâğıt üzerine çıkarıl. mış bir koöpyesini yutturmak âdeti vardı. Ve bunları yutmak itiyadında olanlar bulu- nuyordu. Hani nerde o itiyatlar?.. Demek oluyor ki, “İtiyatlarımızım tekrarından başka ne ya. pıyoruz ?,, diye hayati bir nazariye ileri sü. rerken, “makul itiyatlarımız,, kaydını mu- hakkak koymak lâzım... Hoş, yemek yerken 'deyleklere bakmak,, da pek makul görün. müyor ama, neyse. Belki onların gagaları. nt oynatması, Eyüp kebaplarının pişmemiş taraflarını çiğnerken çenemize kuvvet veri. yör. 'TAN'da Sivrisinek çelimsız bir mahlük değildir ! B. Felek, bir meclisin intıbalarını — şöyle naklediyor: Birisi dedi ki: — Canım! Bu kadar ehemmiyetsiz, yer. sgiz ve mendebur adamın yapacağı fenalık. tan ne olur. Meşhur sözdür “ateş öolsa cür. mü kadar yer yakar,, Ben bu söze cevyap vermiye hazırlanırken, hazirundan bir doktoör İleri atıldı: — Azizim, azizim. Bu iddia bir hatadır . KAilnattak! en büyük fenalıkların — âmilleri Suat ERLER (Devamı 6 mcıda) çok küçük şeylerdir. Her şeyden evvel işte (Sayfayı çeviriniz) H.M.