4 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T e . B ll K ei w Yazan : Şarlot Prim x—t&dime kalb ve his romanı İ S TTT y u"“ğ?u'd'ü-mrıü ı Yor, ö & S memleke- .eım! y ll., Le?di Lil v h“lzıy Yes, aşk memle- Yör S Biş ismi Yo %“nuz? taşıyan şiiri Yır, bi Ve l Htmni ?em. ';n Tisrafa W?lğmek istemem, :Vişç;; Ti dinler Misiniz? BuE.:"’ dekdi Steki . îîıın 'îlltln—ttî]':ı tatlılık Veyn'i büsbü ' Şiiri, kendi Üpüni N Okudu_ ç i_nden geçmiş mifma ö b_eytı bitirdikten Si in bir sessizlik çöktü. İş bi l Dljıyordu? Leydi Lil- kilhi idn boyle hisler duyma- ündeki Ctje âatıyor, elleri tit- aEaul Tengi gittikçe ko- 5eu Ne oluyordu? Ken- ; v:lar #rasında prens- eı'v:lı. Fakat hiç bir Yecana kapılmamlş' be );an_ındaki genctin te Sleri yoktu, Ömrün- nî:fîifıı_icn geçti. Bu N içinde hüviyet- ö ı'yn. Mert bir tavra ilk rzîh“ _Lüyeı. şim- S PN Cradim ati Ş ğl Mq:"he Züf OIMyacakU. Bu an- Ylay %ktı. M“: İr olursa olsun mü- Biyj Üy Ezilse ü hislerle dolu m'il&p ğu Şiir Yüzün S€nç adama kar U uş gö mtn Mütecesir ve & Vtbi fsbesst Yecekti, * başını kaldır- Güzel v da %îbqkı &n l&'"?*" “Mek ister Yüisiniz?.. Tısralarımı okuyaca- & Zarip bir şi- - Gene h.m’“ik &İ : 50 . : “lnıu!e]“*le o Va yine durdu. * tetir hhhadm Yine mütees- ir ğ %"hü ı"m"—ıtı. Siğ;'ı"hdelik duy- 4 ı İği hîrî?ne kenar ; . * yüzünün €ndisinin e İ & lnin b Biy şitodı Sâret Verdi ile bekle *lnıi Beçi Ş Yi Eçirdiğ;i j * Ömrümd i Ba e d Betmal z şatoları güfîl kızlarla gö OY bu şatoya €ni mazur n * Yatını Yecektir. Aca- tnş ON bir saadet Olacak? İşte bu Fak&t i ibadete k ilâhe- SŞan Pervane- levler için- Öceği bir Deye varır. Bu Ben de “Bteş böceği gi- im, Size bundan Üta pl'eh! .ll'uşu_ tiı,.ıq_ Tet Ve €, h İt Totdi b Bunu Ve : yn öÜne devam etti * ıya R BEe Do Sani u)'ormîede bunu elden İ Klerimdep © Umarım ki SS AR, den ol Hağ. n ayı mazur e Sima geldiği ze HLt eserlerini bili;, man size bunları söylediğime pişman olacağımı biliyorum. — Size'böyle yisli bir ifade yakışmı- yor. Siz daima nikbin ve azimli görü- nürsünüz . — Bu meselede nikbin olamam, Siz bana çılğın nazariyle bakacaksınız, bel ki de halime acimiyacaksınız. Fakat kü çük bir tesellim var. Bir çok seneler geçtikten sonra kendi kendime; (Hiç olmazsa, her şeyi göze alarak hislerimi bildirdim) diyebileceğim. Leydi Lilyes siz bir lord kızısınız. Bense bir meslek sahibi. Bugün bir ateşböceği vaziye- tindeyim. Sizi sevmeye cesaret edecek kadar aklımı kaybetmiş bir halleyim. Memleketin en asillerini bile istihkar eden sizi sevdim. Bana kızınız, benden nefret ediniz. Çılğınlığıma karşı bun- lara hakkazandığımı biliyorum, Bunun la beraber aşkımla o kadar müftehirim ki bunu bütün aleme ilân etmekten çe kinmem, Sesindeki gurur, aşk, cesaret, genç kıza dokunmuştu, Yanında bir kır çiçeği vardı, Bunu, kopararak elile okşamiya başladı. Sonra yavaşça: — Size kızacağımdan bu kaldar emin misiniz Ben hiddetten pek hoşlanmam. — Beni akran saysanız belki kızmaz dınız.. Fakat... Genç kız cevap veremedi. Veyn içi- ni çekerek devam etti: — Mayıs gelince ağaçlar yeniden ba- harla donanacak, çiçekler açacak, fakat ben bu biçare aşkla hiç bir zaman hu- zutunuza çÇıkamiyacağım. Beni hatırla dıkça güleceksiniz: ( Deli cüretkâr genç! Burada bir kaç gün kaldı, — be- nimle bir kaç İdefa konuştu, ne serveti ne Ünvanı var, üstelik beni sevmeğe cesaret etti ve bunu bana bildirmekten | de çekinmedi) diyeceksiniz Genç kız başını önüne iğerek kır çiçe ğini koklar gibi yaptı. Yavaşça: — Hayır - dedi - hiç de böyle söyle miyeceğim., — Fakat bana güleceksiniz. Ben ne yim? Ben kimim? Sizin yüzünüze bile bakmiya cesaret edememeliydim. Siz kadınların €n güzeli ve en yükseği, ben erkeklerin en hâkiri... Genç kız serzeniş eden bir tavırla Veyne bakarak: — Hayır - dedi - siz insanların en hâ kiri değilsiniz. Kendinizden bu şekilde bahsetmeyiniz. Bir dâhi olduğunuz göz önüne alınırsa insanların en hâkiri de- ğil kralı sayılırsınız. — Kral mı? Fakat sizin gibi bir kra- liçeye layık bir kral değil, Emin olunuz ki Leydi Lilyes ben akibetimi biliyor- dum. Sizlden dostça bri cemile bekle- mezdim, Bana tebessiim edeceğinizi dü şünmiye bile cesaret etmedim. En ümit li İdakikalarımda ve prenslere, düklere göstermediğiniz lütufkârlığı bana göste receğinizi ümit etmedim. Hem bunu na sıl ümit edebilirdim ki?.. — Ben hiç bir zaman ne bir prensi ne de bir dükü sevdim. g Biliyorum, siz kalb cihetinden, hiç bir zaman ıztırap görmiyen mesut insanlardan birisiniz. Cesaretimin art- tığının farkındasınız değil mi Leydi Lil- yes? Çünkü bu ana kadar affedilemiye- cek derecede günah işlediğimi biliyo- rum. Size sevğimi bildirmekle aramızda ge çilmesi imkânsızı bir boşluk açtığ- mın da farkınldayım. Azıcık daha gü- nah işlesem ne çıkar? Artık günah iş- lemekten kormuyorum. Size şunu söy- liyeceğim: Sizi pek çokları sevmiştir, (Devamı var) Şimdiye | Anderya Dorya Türk donanmasına gizli bir hücum yaparak 500 kişi öldürdü Deniz kurdu «“Barbaros,, adını duyunca, derhal Brindiziye kaçtı 1588 yılı 4 ağustos günü dÜd sene evvel bugün meşhur korsan Anderya Dorya, Ko. ron kalesinin Zaptı için gelmiş — olan Türk donanmasını pusuya düşürmeğe karar ve. rerek gizli bir hücum plânı — tertip etti. 7T0 kadırgadan mürekkep olan — donanma Ke- mankeş ÂAhmet bey kumandasında bulunu. yordu. Mora sancakbeyi Yahya — paşa oğlu Mehmet bey de topladığı askerle kaleyi sa. | rarak muhasara etmişti. Anderda Dorya, gizli taarruzda muvaffak oldu. Birkaç gemi batırdı.. 500 kadar da 'Türk askerini şehit etti. Denizcilikte son derece mahir ve usta ©. lan Amiral Anderya Dorya karşısında Bar- | baros olmadıkça herşey yapmağı göze alı. yordu. Hattâ kendisinden kat — kat üstün kuvetlere bile hücum edebilirdi. Koron önünde ilk hücumda muvaffak ol. duktan sonra, bu hücumları çoğaltmak, bu suretle Türk deniz kuvvetlerini mahvetmek kararını verdi. Fakat tam bu esnada — Bar. barosun gelmekte olduğunu duyunca bura. larda duüramadı.. Derhal Brindiziye — kaçtı. Kale karadan şiddetle sıkıştırılıyordu. Mu hasara edilmiş bulunan İspanyollar dışardan erzak alamıyorlar,dehşetli bir açlıkla mücade le ediyorlardı. .Yirmi gün şehirde eşek ve at eti yeniyordu. Bir gün bu etlerin de bit. tiği görüldü. Bundan sosra — ayakkabıların meşinleri ıslatılarak, bişirilerek — yenmeğe başlandı. Bu kale, bir müddet önce Anderya Dorya tarafmdan Türklerin elinden alınmıştı. Dor. ya, Barbarosun başka tarafta meşgul olma. .sından istifde ederek Mora sahillerini bas. mış, bu arada Koroyu da zaptetmişti. Bura. nım zaptında Rumların hiyaneti blüyük rol oynamıştı.. Kalenin KkKara tarafı 150, — deniz tarafı 15 topla müdafaa edilmekteydi. Dorya karaya çıkardığı İtalyan askerleri ile ka. lede bulunanları o tarafta meşgul — etmeğe başladı. Sonra denizden hücum ederek ko. layca zaptetti. Ayni zamanda müthiş bir deniz — korsanı olan Anderya Dorya bu baskınlarının hepsin de muvaffak oldu ve birçok da ganimet ele geçirdi. Moliyes kalesinde 300 yeniçeri bu. lunuyordu. Bü kahramanlar, ölünceye kadar müdafaada bulundular. Fakat düşman çok üstün olduğundan imdat gelmediği için mu. vaffak olamadılar. Anderya Dorya burada Türk kitabeleri ile süslü büyük toplardan ikisini kumandanla. rımdan Sarno ve Salvaniye verdi. Diğer top. larr Cenovada denizde — güsbettiği para ve mallarla yapılan kiliseye harp hatırası olarak gönderdi. İşte bu muvaffkayletleri gösteren deniz kurdu şimdi Barbarosun gelmekte ol. duğunu duyunca kaçıyordu. Koron kalesinde tahammül edilmez açlık başlayınca Rumlar kaçma yollarını aramağa başladıalr. Vaktile Doryaya yardım ederek kaleyi zaptetmesine sebeb olan bu adamlar, dan ön biri kaçarken Türk ordusunun içine | düştüler, Türk askerleri kaleden geldikleri anlaşılan on bir Rumu derhal öldürdüler ve cesetlerini hAlA teslim olmamakta ısrar eden İspanyol. lara teşhir ettiler. Bu düşmanIn manevi kuv vetini tamamile bozmuştu. Askerler: — Ya teslim olalım.. Yahut kaçacağız... Diyerek alenen kumandanlarına kafa tut. mağa başladılar. Esasen kimsede müdafaa edecek kuvvet kalmamıştı. Başka bir taraf. tan yardım gelmesine de imkân yoktu. Ku. mandan, kale burcuna çıktı ve kendi elleri ile teslim bayrağını çekti. 404 sene evvel bugün | Ton Ton amclca Yamyamlar adai — aa akeel hazİe a sden , ci — d, Mol&la bey Genç muharrir arkadaşımız Reşit Mahir, eline kalemi aldı. Mecmuasında ateşler püskürdü; bir nesil evvelki muharrir Ahmet Muhibbe; cahil mi de- medi, ahmak mt demedi, yeni neslin inkişafi etmesine mâni olan gasıp mr demedi... Hülâsa, bütün hıncını akset - tirdi. Gençlik ihtirasları zembereği..i bo şalttı. - Ve beklemeğe başladı. Ne cevap pelecek?. Aradan üç gün, dört gün, bir hafta geçip te hiç bir cevap almayınca: — Niçin karşılık vermiyor? - dedi. — Şüikret işte.. Sen küfrettin. O et- medi., Halbuki bilirsin?: Ahmet Mu-. hip, kalemiyle katır tekmeleri atan bir küfürbazdır. — Olsun... Yazsaydı efendim., Niçin yazmıyor? Niçin cevap vermedi. * * &£ Bu münakaşalar cereyan ettiği sıra - da, matbanın odasında ihtiyar muharrir Veysi Kemal oturuyordu. Bize şu hi - kâyeyi anlattı: Biliyorsunuz ki ben, çocukluğumdan beri, Boğaziçinde, Kandillide oturu- rum, Bizim bir komşumuz vardı. Adı Molla Beydi. Yahut aksi, tiryaki bir a- damdı. Etrafta gürültü olmasını iste - mezdi. Yalrmızdaki çocuklar, bahçede azıcık koşuşsalar ve bağrışsalar, kafesi hızla ve hışrmla yukarıya sürer: — Susun! Yumurcaklar!.. Sizi şim - di ha... - diye bağırırdı.. Çocuklar, ondan umacı gibi kaçar - lardı.. # — Molla Bey!. Molla Bey!... — diye çığlık çığlığa bağırarak dağılırlardı . O zamanlar, yalıların önünden seyyar satıcılar geçerdi. Kayıklarile her bir rıhtımın önünde durarak: —Patlıcan, domates, fasulye, bam - ya! - diye bağırırlardı. Lâkin, Molla beyin pek âsabi oldu « ğu, her satrcı tarafından öğrenilmişti. Değil onun yalısı önünden haykırmak, hattâ komşularının önünde bile, onu ra- hatsız etmemek için bağırmazlardı. Usul usül, edepleriyle sandallarını yanaştırırlar, hizmet kapısını yavaşça çalarak, ağalara sorarlardı: — Bir şey iâzım mı? Alacak mısıniz? Semtin sarhoşları Boğaziçini nâra . lariyle çinçin çınlatırlarken, Molla Be- yin konağına yaklaşınca değil nâra at. mak, hattâ yüksek sesle konuşmazlar - dı. İşte Molla Bey, böyle bir Molla Beydi.. Lâkin ,günün birinde, konu komşuyu | tedhiş eden bir hâdise oldu.. Bebekli, beş on külhanbey, her nere. den akıllarına esmişse, küreklere sarıl- mışlar, Boğazı geçmigler. EKandilli sa. hillerinde hem balık tutuyor, hem de mangallarında kızartıp yiyorlar. — Bir müddet kafayı tütsüledikten sonra, baş lamışlar şarkıya... Gazelin biri bitiyor, biri başlıyor.. Herkes, Molla Beyin ne yapacağını merak ederet pencerelere üşüşmüş, ha- kikaten de, bir müddet sonra, pencere açılmış: : — Ulan ne arryorsunz burada?, Külhanbeylerinden biri: — Burası deniz! -demiş. - Ne karışı- yorsun?. — Deniz amma benim evimin önü... Burada kimseyi bağırtmam:.. — Sen kim oluyorsun?. Çocuklardan biri: — Molla Beydir o.. - diye külhanbey- lerini haberdar etmek istemiş; sanki “aman, umacıdır! Kendinizi gözetin|,, demeğe getirmiş.. Fakat sarhoşlar aldırır mı? - İşi alaya T iaf TU MÖüi — e $ a l vurmuşlar.. Şarkılarının şeklini değiş « tirmişler.. Ellerini biribirine çırpıp şak- latarak: — Molla da molla! Molla da molla! Molla da molla! - diye alaalaheye almış- lar Molla Beyi... Ve bizimkisi de Davudi sesiyle, Bo- ğazı çın çin öttürerek küfürleri sırala. mış : — Kızınızı, kısrağınızı.. - diye başla- yıp « yakanızın deliğine kadar... - diye bitirmiş... O akşamdan sonra, artık âdet hük - müne girmiş. Külhanbeyler, ziyaretle- rine devamdalar... Her akşam, sandal . lariyle geliyorlar, Bir gürültü, bir kıya- met... Molla Bey pencerede görününce, başlryorlar: ' — Molla da, molla Molla da molla... Ve molla Bey, o gün sabahtan akşa- ma kadar tasarladığı küfürleri srralayıp rahatlryor. Sanki bir sahnede san'at gösteren, yahut bir kürsüde nutuk oku yan san'atkârdır ©6... O derece zevk du. yuyor. Günün birinde, babamla birlikte Mol la Beyin ziyaretine gitmiştik. Ev sahibinin gözü, hep saatindeydi. Bir saatine bakıyor, bir de denize.; — Gelmediler yahu.: LA — Kim, Molla Bey?, | — Külhanbeyler .. — Azarlarmızı dinliye dinliye us'an - mışlardır. İsabet ya efendim.. — Peki amma, niçin?Niçin gelmedi - ler?. Kimbilir? İşleri mi çıktı, ne oldu?.. Gelmemişlerdi işte.. O günden sonra da gelmediler.. Fakat, Molla Beyin hali fenalaştı. Ö, artık san'atini gösteremi . yordu. Günden güne sarardı, soldu ve her akşam penceresinin önünde bekle- İşte sen de ona benziyorsun, Reşit Mahir! - diye ihtiyar muharrir sözlerini bitirdi. Hatice SÜREYYA Taksi saatleri- nin tadili Şimdiden müracaat edilmezse Taksi buhranı başlaması muhtemel Benzin fiyatlarının inmesi üzezine belediye taksi açış ücretlerini 26 kuruş. tan 20 kuruşa indirmiş ve 2 kuruşluk ücretin de metre yerine 200 — metre de bir yazmasını esas tutmuştu. Yalnız belediye taksi sahiplerine taksi saat- lerinin bu şekilde değiştirilebilmesi için üç aylık bir mühlet vermişti, Belediyenin verdiği mühletin bir ayı geçmiştir. Fakat bu müddet zarfında ancak altı otomobil saatlerini yeni tak. silerle tebdil etmiştir. Bu vaziyet karşı- - sında ölçü ve ayarlar başmüfettişliği belediyeye müracaat ederek bir taksi saatinin muayenesi uzun zamana müte . vakkıf olduğundan İstanbuldaki 1200 taksinin şimdiden müracaata başlarlarsa ancak iki ayda muayenelerinin ikmal o- lunabileceğini, son günlerde yapılacak müracaatlar sıraya konulacağı için © zaman mühim bir kısım taksinin sefer. den geri kalacağı ve İstanbulda bir ul; si buhranı doğacağı noktasına nazaff dikkati celbetmiştir . Keyfiyet şoförler Cemiyetine ve bü « tün taksi sahiplerine bildirilerek Şİndi- den taksiletini tedarik etmeleri, Öltü ve ayarlar müdürlüğüne müracaatları is- tenmiştir . l SERSESESRSRS SEsnas aa ——i HL HLT L L LAEL L L LAİ t u_::::g: KETLİ .... — Ai “VARAKSERMARED N Diş doktoru İ Necati Pakşi — (i Hastalarını hergün $4bah 10 dan z akşam 19 za kadar Küraköy Tüneli meydanr Mahmudiyt caddesi No.# 1/2 de kabul eder. ğE Salr ve cuma günleri saat 14 den 18 ze kadar parasi?dır, Z _ D LERELEEDEEN SERESİMUUMNURN Süzmz dd

Bu sayıdan diğer sayfalar: