Tarihi macera ve aşk rom--: Ayda: “Benim kadın o vazan: (Vâ - Nü) Iduğuma bakmayınız" Ben, en güçlü kuvvetli bir erkeği yıkacak derecede kuvvetliyim! Bana kimse karşı duramaz ! ,, diye haber verdi Bu hal, böylece, uzun günler devam etti, durdu. Uzun günler diyorum, Zi. ra bizi Giridden, oradaki tehlikeler. den alelâcele uzaklaştıran müsait rüzgâr sonradan dindi, Hava rakitleş 1L Ancak kürek kuvvetiyle ilerleme. ye mecbur kaldık. Halbuki gemimiz, küreğinden ziyade yelken esasma isti | nat eden bir yapı idi, Onun için müş- külâtla ve yavaş yavaş ilerliyorduk. Bu kadar macera ve niahyet bu sü. | kün, bu hâreketsizlik bütün âsabı boz muştu. Kaptanın tavsiyesine ve Girid başpapazından alarak herkese göster. diği bir mektuba rağmen, ortalıkta bir hoşnutsuzluktur, bir dedikodudur alıp yürüdüğünü farkediyordum. Bir kaç zabit vardı ki, cezaya çarpılmış. lar, çıkmışlardı. Onlar, aleyhimize fe. sat tohumları saçıyorlardı. Osmana kargı gösterdikleri itibar, sırf bir dal- kavukluktan ibaretti. Halbuki haki. katte diş biliyorlardı. . Bir punduna getirerek bizi yaş tahtaya bastırmak istedikleri belliydi. Hattâ, bir gün, cariyelerden biri ha ber verdi: — Konuşuyorlardı, işittim: aleyhi- mizde büyük bir cereyan var, — Ne gibi? — Osmanla Aydanın bir odada kal. malarına tahammül edemiyorlar, — Niçin, canıma? O, çocuk,.. Cariye, güldü; — Çocuk. Ama ne çocuk, Ben, biz. Zat tecrübe ettim ne çocuk olduğunu. Belki boyu biraz kısa. Fakat boyu da © derece süratle uzuyor ki. Diyebili. rim ki, Giride geldiğimizdenberi bir karıştan fazla uzadı, Hattâ gemiye bindiğimizden sonra bile birkaç par . mak büyüdü desem hata olmaz. “İtal- yaya çıktığımız gün, koskoca erkek o. Tacak!,, diye aramızda alay ediyor- duk. Zira, o, şimdiden büyümüştür. — Demek, ikisinin birden ayni oda. da kalmalarına tahammül edemiyor. lar. — Evet. Edemiyorlar. Kaptanı, hat tâ başpapası bunaklıkla, etraflarında dönen faciaları görmemekle itham e. | diyorlar, Osmanın Giridde kadınlar mabaslırı içinde serbest bırakılmasını pek manasız telâkki , ediyorlarmız. Bundan papa hazretlerini haberdar e- deceklermiş. Papaya gönderilen cari. yelerin de daha yoldayken Osmana peşkeş çekildiğini söylüyorlar, Hele, Aydaya çok - kızıyorlar. Taraftarları çoğalırsa, yakında gemide bir ihtilâl çıkmasmdan korkulur. Bunü bilin de, ihtiyatlr davranın. Bu haberi almam üzerine, derhal | Osmanın yantna koştum. Her zaman | olduğu gibi şimdi de Ayda ile zevk ve rini bile bozmadılar. Vaziyeti, kısaca anlattım, Osman: — Bir an evvel bu hareketin önüne geçmeli... . dedi. , — Bir suikaste uğramıyalım! diye meraklanıyorum! . dedim. İçimizde en telâş etmiyen Ayda idi, — Biz o suikastleri çok gördük. Me raklanmayın,, Üstesinden gelirim Al. Tahin izniyle.. — Sen mi? — Tabil ben, Görmediniz mi? Ben, aslanları terbiye eden canbazlar Bibi- yim, Onlar nasıl vahşi hayvanların ya. nma, ellerinde bir kırbaçla yaklaşabi- lirlerse, ben de, elimde ufak bir han. çerle canavar gibi kölelerin yanına girdim. Onlar, öleceklerini bilmelerine rağmen bana karşı duramadılar. Eğer bunun bir sebebi, üzerlerindeki mane. vi nüfuzumsa, öteki de maddi kuvve. timdir. En zebellâ gibi köle bile bana karşı kuvvetle mukavemet edemezdi, Evvelâ, Aydanım ne dediğini anlıya- madım, Hani kendin! metheden insan. lar olur. Kuvvetlerinden bahsederler, kendilerini Zaloğlu Rüstem sayarlar. Onu da bunlardan biri sandım, Halbu- ki mesele öyle değilmiş. Hakikaten de, bir gün, altı zabitin birden taarruzuna uğradık, Kaptan, Ayda, Osman ve ben, geminin bahçe kısmında oturuyor, grup eden güneşe kargı sakızlı rakı içiyorduk. Kapıda nöbet bekliyen iki tayfa arasında bir telâş eseridir gördük$ Kaptan: — Ne oluyorsunuz, çocuklar? . de. di. — Efendim ,zabitler sizi tevkif et. mek istiyor, — Tevkif etmek mi? O da ne de- mek? — Hani hapsettirip cezalandırdığı. nıziki zabit yok mu, onlar gimdi bu- rasını basacaklar, Şayet biz mukave, met edersek hepimizi öldüreceklerini söylediler. Altısı da güçlü kuvvetli. dir, Galiba, geminin diğer müretteba, tınım da gözlerini yıldırdılar, Biz, bita. raf vaziyette kalmıya karar verdik. Bu işe karışmıyacağız, Bu izahatı almamızdan bir dakika sonra, gemi bahçesinin kaptsı açıldı. Altı âsi zabit eşikte belirdi: — Dördünüz de mevkufsunuz. Ge- mi, bundan sonra, bizim idaremiz altı. na girmiştir! . diye haber verdi, (Devamı var) KURUN doktoru Necaetin Atasaygu | Her gün 16,30 dan 20 ye kadar Lâlelide Tayyare apartımanlarında daire | 2 numara 3 de hastalarını kabul eder | Cumartesi günleri 14 den 20 ye keadar müayene parasızdır. safa ediyorlardı. Beni görünce istifle- 2685-—Halk,onun duvar kezarını takiben kon #i övin damına kadar sürüklendiğin! gördü. Birdenbire kayboldu. Ahali heyecan — içinde bekledi. Ve ayni! döv cüsseli polls memuru: *“Herhalde avluya düşmüştür!,, diye bağıra vak © tarafa doğru koştu fakat biraz sonra geri dönecek, onu bulamadığını söyledi. »3 dBt d allne Kibar hırsı Z di Ş 108 — Kara gölge muvakkaten emniyet te bulunuyordu. Bundan evvelki — gelişinde gİrMİŞ olduğu küçük — pencereden - istifada ederek, iyi tanıdığı boş eve girmişti. Bir sa at müddetle haygın bir halde — orada kuldı. Ayağa kalkmak stediği zaman, dudakların dan bir inilti çıktı. Sağ ayağı kırılmıştı!.. JABER — Bize forunuz.fize Cevap Verelim ... Zati Sungura bir. yamak! | | Derslerinizi ihmal etme- mek/ şartile hokkabazlık öğrenebilirsiniz “N, imzsiyle aldığımız bir mek” tupta deniyor ki: “On altı yaşındayım, Orta'mek tebe devam ediyorum. Hokkabazlı- ğa o kadar hevesim var ki bu yüz- den dersime bila çalışamıyorum. | Hatta imtihanlardan evvel bir gün sınıfta arkadaşlar bana: Haydi bir hüner göster, ne olur? dediler. Bu söz hocamım bile kulağına gitmişti. O da: Haydi oğlum, bir marifet gös- ter bakalım, dedi. Bunun üzerine elime bir iskambil kâğıdı aldım. Bu- nu herkese gösterdikten sonra elim- de kaybettim ve arkadaşımın - bur: nundan çıkardım. Hocam, bu ma- rifeti nereden dğrendiğimi — sordu. Para ile öğrendiğimi söyledim. Pek hoşuna gitmedi. Sonra ipekli men- dili yumurta yapmak, kırmızı mendi li beyaz yapmak hünerleriyle gaze- tede profesör Zati Sungurun — bazı- hünerlerini de öğrendim. Elimde çok çabuktur. Hünerleri hiç belli etmeden yapıyorum. Acaba şimdi ne yapma İryım. Lütfen bana bir tavsiyede bu- lununuz.,, CEVABIMIZ: Sizin profesör Zati Sungura çı- rak olacak kabiliyette bir genç oldu- ğunuz anlaşılıyor. Bu kabil hünerle- ri öğrenmenizde hiç bir mahzur yok. tur, Ancak hokkabazlık öğreneceğim diye derslerinizi ihmal ederseniz o zaman kendinize çok yazık etmiş o- lursunuz. Derslerinizi ve vazifeleri- nizi tamamen yaptıktan sonra ancak boş zamanlarınızda bu hünerlerle meşgul olabilirsiniz. Bunlar, ancak aile toplantılarında eğlenceli vakit geçirmenize yararlar. Halbuki ders- leriniz istikbalde hayatmızı edecektir. Lisan derslerimizin formaları Ayvansaraydan M. Y. imzasiyle mektup gönderen okuyucumuza: Eksik olan ders formalarını iki- şer kuruş mukabilinde idarehanemiz den tedarik edebilirsiniz. temin AKŞAM POSTASI İDARB EVİ; Istanbul Ankara Caddesi Posta kelusu : Telgrat adresi: Yazı Işleri telefonul 23672 Idare, ilân »" 3 24370 ABONE ŞARTLARI Türhiye Ecnebi 1400 K 730 « 400 » 160 » Senelik 2.700 Kr. 1450 , Bo0 300 Sahibi ve Neşriyat'Müdürü: Hasan Rasim Us Başıldığı yer (VAKIT) Matbaası z — Siy 167 — Bu metrükz evda açtıktan mt öle cekti? Bir tek adım atmazına imkân yoktu Beyni fona halde uğuldı İ yor, müthiş bir acı duyuyordu.Buna rağmen, sürünerek merdive me kadar ilerledi ve kendisini yavaşça basa maklardan aşağıya yuvarladı. 168 — Mütemadiyen: “telefor! telefon!., diye mırıldanıyordu. Zihninde sabit bir fikir laş eğlendiler, & Yazan: Moris Löbiaı, Cinayetteki rolleri neydi? olduğunu. biliyotlar mrydr? Cinayetten evvel mi, yoksa sonra mr hareket etmiş. lerdi?, 4 Tevkif edilen dansözler bu hususta kat'? bir şey söylemiyorlar. Yalnız oto . adar hızla gittiğine göre, firar telâkki etmek doğru olur. Mantıkan şu neticeye vacırız. ki, hep Polis komiseri, çayır rezaletine iştirak €| husust otomobilli kafileyi araya ar* meşhur avukatın yazıhanesine kadar gelmişti Cinayetin | Doğrusünu istereseniz ma: , rkıll“', kat bile etmedim... Ey?.. et Patris komiserin yüzüne b'*")) diyeceğini merakla bekliyordu. M itham edecek, buna cesaret €0f miydi?. :M Delbo doğrudan doğruya geçmedi. Bir başka yola sapti' _,v — İşte, muhterem üstad! FfT sarhoştular, çayır üzerinde sarmaş, do- | ki saat ona doğru eve döndüznü '# imi hislerini tatınin et. tiler, sonra cinayet olunca kaçtılar, Delbot sustu, baktı. Avukatın kendi. sini fazla bir alâka ile dinlememesine Tâğmen devam etti: — Bu taraltan gelenler Parise ancak Mayo kapısından girebilirler. Bu taraf- larda tahkikata giriştim ve kıymetli bir iz buldum. Benim araştırmalar yaptığı. yan bir şoför, o gece sabaha karşı, tarafından gelen hususi bir oto. mobilden iki kişinin indiklerini - gör - müş. Bunlar gelip taksisine binmişler ve Sen Jermende inmişler, münakaşa etme. den istediği parayı da vermişler. Şoför, parasını kolayca aldığı ve esasen henüz sabah ta olmadığı için yüzlerine dikkat etmemiş.. Bu itibarla kendilerini görse tanıyamazmış, Yalnız, otomobilini ga. raja çekip $e temizlerken, bir şampan - ya şişesi bulmuş.. Patris koltuğun içisde hafifçe titredi. Bu şişe, Antuanın - bıraktığı - şişeydi.. Delbo, muhatabının bu titreyişini far « ketmedi-ve Patris lâkayd bir sesle dedi ki: — Kıymetli iz dediğiniz bu-boş şam » panya şişesi ise.. Pek te kıymetli değil gibi geliyor bana,, Siz asıl Sen Jermen civarında, o iki adamın indiği tarafta araştırmalar yapmalrydınız, yaptınız mı?, Patrisin bu suali soruştan maksadı komiseri söyletmekti. Delbo aldanarak cevap verdi: — Yaptım. Lâkin bir şey bulmak ka. bil olmadı. Esasen bence asıl mesele hu. susi otomobili bulmaktı. Bu otomobilde her halde bir erkek olacaktı. Bir de ka- dın.. Çünkü üç erkek olmak üzere dört kişi değil miydiler? Elimde bu dört kişi ye ve otomobile ait boş bir şampanya sişesinden başka bir şey yoktu. Yalnız bu şişenin üzerinde “Supra Kordov Ruj,, yazıyor Bu markayı tanıyor musunuz?. — Hayır.. Tanımıyorum. — Bu yeni bir marka imiş ve henüz piyasaya çıkmamış. Şimdiye kadar an . câk, beş oz lokantaya vermişler, Birinci sınıf lokantalara... Tahkikat yaptım, han gi lokantalara verildiğini öğrendim. Ve bir tesadüf eseri olarak, Bulonya orma- nında bülunan bir lokanta sahibinin ci. nayet gecesi, zevcenizle beraber ye « mek yediğiniz bu lokantada, bu marka şampanyadan 'on iki tane verdiğini Öğ- rendim , Patris gülmeğe' başladı. — Gatip tesadüf, dedi. Pilhakika 'ben, o gece bir lokantada yemek yedim. Ve patrön, vaktiyle' kehdini bir iş için müdafaa ettiğimden, ön İki gişe şam . centilmen mobilinizi garajda brraktımız meselâ ayni garajdan bir şofö” bili, sizin haberiniz olmadan, aşitıvermiş olabilir.. Sonra yöl dik veya yabancı kimseleri Otomobilde şampanyaları bi açmış... Çekmiş olabilirler.. palyef nuz yal.. * Bu dölambaçlı yöl o kadar :9 kâ, itham doğrudan doğruya ©' beraber, o derece de acemice tı ki, Patris sinirlendi. Bun! ça ga A » ZaP LAT MAÇOŞUTTO AĞ SHOK HOT NAPUDLĞİZ LEŞÜNBERO Ml! uğ ber anlamamazlığa geldi, sadettı V ÇE sakin cevap verdi: ?1 — Böyle bir şeye imklin yöl” gf kü karımla ben, saat bire hd—“j da idik ve eve ancak o saatt€ g ve otocsobilimi garaja kendi' dN düm . wi Delbo bu kadar sarih bir ceviP şısında şaşırır gibi oldu: Şi — O halde nyalar? « Z Her halde nüla otomobildi gerek. ,Bilmem amma., O gü" bakmadım.. Ve şayet siz hatırlat” dınız, aklıma bile gelmiyecek, zun.müddet orada kalacaktı. 4 geliniz, beraberce bakalım.. Delbo büsbütlin şaşırmıştı? — Hay hayı, Dedi ve ikisi birden ap: çıktılar, Asansöre binerek alt diler, garaja girdiler. Patris öteki geçerek kendi otomobi ğu yere geldi, otomobilinin af dığından şampanya kasasınt * gi İçinde on iki şişe vardı. B:HW“/ dılar. Markalarına baktılar. Patris: — Gördünüz mü ?. Dedi. Komiser boynunu €© ca: — Evet.. Dedi ve tekrar yukarı çıkt git yerlerine oturtinca, Patris, çof " sakin bir'sesle: ç Mmg( — Görüyörsunuz ki, dedi, "v’ yır,, n meçhul kahramanları * tomobilimle nakledilmiş değil- — g” otomobili saat birden — sonrâ # y Şampanyaları da içtikten son”ü yit lerine yenilerini” koymuşlarsâ ka! Lâkin henüz bü marka, diğiniz gibi, piyasada oımı'!'i"'/ bu sonuncu İhtimal pek teva' v’ gerek? Delbo sârarmıştı.. Atadığt şeri ıl"; mamıştı. Hakikat avüçlarındâf “yp onu kaçirmışti: Lâkin.. * Kel yfl derece emin görünen bu avukt ,I: ertesi gün yetiden bu marka $ D" tedarik edemez miydi?, Belkir ııi",ı yet! KA N Ü | panyayı, otomobilimin arkasına koy Hnde bir delil yoktu. Daha durmuş. bir hediye" vermik — istemi edemezdi. (Deva! / vardı. Renür, bir kurtülüş ihtimali kaldığı | takallüs etmiş. gözlerinde vahşl nt hatırlamıştı. Hep sürünerek, yarı açık du ran bir kapiyı açtı ve ayni zamanda dudak pdanı bir. sevinç nldası yükmeldi. Odanın yetindeki masanin Üzerinde bir telefon ia: görmüştü. 169 -« Alnından irt ter taneleri düşü 'WWMM:MM_SONIW a. vardı. En küçük bir hareket VÜN aP bir itırap Ve işkence tevlit — ÖY bukt telefona henüz iki metrelik © # vardı. Yarabbim! Ona yatişebilr” Vi telefon pumarası! Telefondaki Kadınım telefon numarasını HAĞ H