Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Biliyor musunuz ? * MÜZA0ZERİ ; ŞY Dünyanın ilk mektubu Dünyanın en eski mektu- bu. sivri bir şeyle bir takım işaretler oyulmuş balçıktan kücük bir levhadır. Bu lev- hayı Keldanilerin Ur şehrin” de buldular. Mektubun yine Balçıktan yapılmış kutu gibi bir de zarfı vardır. -. Levhayı aylardan beri- ağa uğraşan bilginler t yazıları heceleyebil- mişlerdir. Bunların söyledik- lerie göre mektup Babilde ilk sülâle olan Larz zamanın “da yazılmıştır; demek ki bun dan 7000 sene evvel.. “ Yazılar Annini adlı bir adamın tarlasımı Simti - Ha adIr bir adama sattığını söy- lemektedir. Hâncılık İçinizde (Mark Tuvain) admı işitenler belki de yok- tur. Bu adam Amerikanın en meşhur mizah muharrir- lerdendir. O günlerde henüz yazı yazmağa başlamış olan mu” harrir, Misuri vilâyetinin kü- çük bir şehrinde bir vilâyet gazetesi çıkarıyordu. İçkilli ve olur olmaz zırva şeylere inanan abonelerinden biri gazetesinin katları arasında bir örümceğin sinmiş oldu- gunu görünce eline kalemi alır vemuharrire bir mektun örümceğgin çıkmış olmasının uğur mu yoksa uğursuzluk mu ifade edeceğini sorar. Mark Tuvain de ertesi gü“ nü gazetede şöyle bir cevan verir: Gateznized bir örümcek bulmak ne iyi, ne de kötü- dür. Bu hayancık * gazetede hiç şüphesiz hangi tacirlerin ilân vermediklerini aramak- ta idi. Çünkü gidip o tacirin dükkân kapısma ağını gere* cek ve hiç rahatsız edilmek- sizin yaşayacaktı.,, Ertesi hafta gazetenin ilân kısmr üç dört misline çıktı. Mezarda bir ders Bu hikâye yalnız geçmişe ait değildir; büğün ve yarm da gerçek olarak kalmakta- dır. Asurya ve Kaldenin meş" hur kraliçesi Semiramisin kendine bir mezar yaptırdı- gını ve bu mezarm kapısına şöyle bir yazı yazdırmış ol- duğunu anlatırlar: “Prens; eğer paraya ihti- yacın varsa bu mezarı aç ve istediğin kadar al!.,, İran Hakanır Büyük Dara Gildanileri yenip de Babil de yerleşince, meşhur hazi- neyi ele geçirmek icin Se- miramisin mezarını altüst et- tirmekten çekinmedi. Fakat mezarda üstü yazılı çammur bir levhadan başka bir şey çıkmadı. Locanın üstünde şu cümle okunuyordu: y “Eğer ahlâksız ve tama- kâr bir adam olmasaydın ge- lip de ölüleri rahatsız etmez” din!,, Şen Fıkralar HABER ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 26 HAZİRAN — 1937 'Yanına kolayca girilen müdür — Lütfen müdürün oda- sı nerededir söyler misiniz? — Çok kolay.. Önünüz: deki koridorları takip ediniz, karşınıza “girmek yasaktır,, yazılı bir levha gelecek. Ora- dan geçerseniz biraz ileride “girmek - katiyen memnu- dur,, levhasına rastgelecek- siniz. Bundan biraz daha 3 tede “Susunuz,, yazısını gö receksiniz. İşte müdürü ora- da bulabilirsiniz!... Ne cesaretle ? Bir gemici hemen- demir alıp kalkmak üzere olan yel* kenlisine yetişmek için s0” kakta sevinçle koşup durur yordu. Yolculardan birisi onu durdurarak - sevincinin sebebini sordu: — Denizde yeni bir sefe- re çıkryorum. Bu benim ka- zanerm, ekmek paramdır. Al lah verede yolculuk iyi geç- sel., — Size bir şey soracağım Babanız nerede öldü? — Denizde! Müthiş bir fırtınada gemisile battı; naşı bile bulunmadı.. — Dedeniz! — O da bir fırtmada kay- bolup gitti! — Peki öyle ise be mü: barek adam, sen ne cesa- retle denize çıkryorsun? " — Bayım beh'de size'bir * de öldü? : — Yatağmda, y — Büyük babanız? — © da yatağında; başka ' nerede ölebilirdi ki? — Peki abayım! Karşr nızda bu kadar acı misal du- rürken siz nasıl olur da her gece yatağınızda uyuyabili- Yorsunuz? Ağzın pek mi ? — AÂAğzın pek mi? Sır tu- tabilir misin? — Elbette! — Öyle ise on liraya deh * şetli ihtiyacım var. aT İA Ha YYi HLi - sözleri sanki hiç duymadım, Ayna — Ne emredersiniz küçük bayan ? — Bir ayna almak istiye- rum; _ — Bir cep aynası mı? — Hayır yüzüme baka- cağım. Bir yüz aynası isti- yorum. . Hİ ÜN yf — Evlâdım küçük karde- şin kaç yaşmda? ' — Üç sene sonra ikimiz- de aynı yaşta olacağız bay amca! Hikâye Ağlamış, altı yaşında bir erkek çocüktu: Annesiyle babası, başa — çıkamadıkları için kendisine yüz vermişler, dehşetli şiımartmışlardı. Za- vallılar ne yapabilirlerdi ki? Çocuk yoktan yere ağlar, hep ağlardı. İşte bunun için de kendisine ağlamış adını takmışlardı. Niçin ağlar? Ne bileyim ben? Ağlar işte! Belki de öl- memiş ve sağ olduğunu ken- di sesini işiterek ağlamak için ağlıyordu!... Ne tuhaf bir çocuktu bil- seniz! Bütün komşular ar- tık elâman demişlerdi. Yere mi düştü? Hemen ağlar. Kar nı mr aç? durmadan basar yaygarayı. Be mübarek ço- cük, böyle zırlryacağına, di- lini kullanıp lâf etsenel.. Susadı mı; bir şey mi is- tiyor; soyunup entarisini mi giyecek; yoksa şapkasını mi alacak, gelsin avaz avaz ba- gırmak!... Yataktan kalkın- ca ağlar; yatağa — girerker gene haykırır! Ne yazık ki bu kötü hu- yun başlıca sebebi annesidir. Çünkü evlâdma karşı zayıf- İrk derecesinde bir sevgi var. dır. Oğlu sesini çıkarıp da ağ. lamağa başladı mı hemen a- tılır: — Oh benim ton ton ku- zucuğum; sana gene neler Oxoldu> Kimiler benini " biricik — meleğimin-canmı sıktı? Diye bin bir türlü şımar- tıcı sözler söyler; tabiidir ki bizim ağlamış da bunlara karşılık vermekte hiç geçin- mez. Açar kocaman ağzını, kötü ve akortsuz sesiyle her. kesin kulak zarlarını patla- tır. Bünun üzerine zavallı annesi, onu kucağıma otur- tur: — Haydi benim gülüm; haydi benim elmasım, derdi- ni anneciğine söyle baka- yım: Şeker mi istiyorsun? Sana çikolata mt vereyim? Pasta mr özledin? Kremli bisküvi yer misin? Fakat ekseriya ağlamışın istedikleri bunlar değildir. Ne istediğini asaba kendi de biliyor mu? Annesinin yu. muşak ve tatlı sözleri onü büsbütün fışkırtır. Hele suzs. tuktan sonra kendisine veri- len kucak dolusu şeyleri gö- rünce, bir daha sefere daha çok zırlamağa iyiden iyiye karar verir.. Ağlamışm komşusu olan aktar Ali dayı, annesini böy. le tatlr söylerken işittikçe o- muzlarını silker, can sıkıntısı nt nasıl gidereceğini bilmez. Arasıra bu zavallı anneye sokakta rastgeldikçe: — Komşum, siz - küçük “lamışın ahlâkını büsbütün' zuyorsunuz. Birgün si: - .» hd nirleri bozuk olduğu zaman, “onu bana gönderin de bakın he uslu bir çocuk yaparım!.. “AĞLAMI — Benim biricik - sevgili yavrumu öldürmek mi isti- yorsunuz? Karşılığını verir; aktar Ali dayı bu sözlere hiç aldi- rış etmez: — Ben mi onu öldürecek mişim? Allah esirgesin.. Eli- mi bile dökündurmam. Onu azdıran sizsiniz, Hele bana gönderin! — Ne demek - istiyorsu- nüz? Ben evlâdımi sevmiyor muyum ? — Sevmez olur musunuz hiç? Seviyorsunuz hem de lüzumundan pek fazla sevi- yorsunuz, İşin asıl kötülüğü de bunda yal... : * & w Ali daymın dükkânı bir çocuğu eğlendirecek bin bir türlü şeyle doludur. Zaten Ağlamış bu dükkânın önün- den geçerken hep durur içe- riye uzun uzadıya bakardı. Hele annesine Ali dayının söylediklerini — işitince bir gün gidip dükkânda oyna- mağı aklına koydu. Dükkâ- ma S;MGIF için owi cehen neme çevirdi. -Yapmadığını bırakmadı. Annesi bile onun huysuzluğuna dayanamıya . rak: e Te — Haydi defol mende. bur çocuk; son gidişin ol- sun! demekten kendini ala- madı. | | Ağlarıışa da gün doğmuş tu. Son hizla evden — çikti. Pişmiş kelle gibi — sırıtarak, kendisini hiç de Bekleme- mekte olan Ali daymın dük- kânına girdi. ! — Ne istiyorsun evlât? — Ânnem burada güzel vakitler geçireceğimi söyledi de onun için geldim. Kendi- sinin işi var, UZAğa gitti bü- tün gün eve — dönmiyecek. Ben de size arkadaşlık etme- ğe geldim. Va — İyi ettin de geldik kü- çük! Haydi gir de “ istediğin gibi 'oyga LA tft Ağlamış dükkâna - girdi. Burada neler yoktu neler! Camekânlarda türlü türlü oyuncaklar; duvarlara asılı Karagöz, Hacıyvadın kağaât- / tan yapılmış heykelleri, raf: larda kaynana zırıltıları, E- “yüp oyuncakla kavanoz akide şekeri vesa- - ri, kavanoz ire,, Dükkânın arka tarafın- da çok geniş ve serin. kiler gibi bir yer vardı. Âli (dayı fıçılı, damacanalı ve - şişeli içkiye dair ne:varsa - buraya koyuyordu. Ağlamış için de oynayacak, eğlenecek yer burası idi. du, ae ÇU * üaü YAL IOTT TEOLLLET . 090 Oyuncak camekânların- dan kocaman bir - otomobil aldı. Makinesini kurarak kile rin geniş boşluklarında koş- turmak istedi. Ancak oyun" cağım makinesini bile kur- mak için bir bilgi, bir tecrübe lâzımdı, halbuki Ağlamış bu cins oyuncakları hiç eline almamiştı, anahtarindan kurdu, tam yere bırakacağı sırada makinenin zembereği boşandı ve hızla dönen koca- man - tekerlekler, çocuğun parmaklarmı sıyırarak kanat tı. Canr da yanmıştı. Şimdi ağlasa da sebebi vardı. Hem canı. yanıyor hem de kanr akıyordu. Bir deneme yapayım — dedi. İlk önce hafiften sonra da sesini perde perde yükselterek ba- girmağa başladı. Aldırış eden olmadığını görünce susma- ğa mecbur kaldı. Cebinden mendilini çıkararak parmak- larını bağladı. Çocuğu gö- zünden kaçırmamakta olanı aktar Ali dayı bütün bu işle- re kıs kıs gülüyordu. : Ağ_lamış. can acısından bir müddet köşeye sinerek dinlendi. Sonra ayağa kalka- rak çevresine bir göz attı. eğlenecek bir oyun arıyordu. ; Ne yapmalı?.. Oh! İyi bir düşünce! İşte bir kangal ip , duvarlardaki quşılgklııışisq_ü . re Lnğıanııı var nn _g.fl—ç_ i salıncak olur. Dediğini yap. tı; ipin üstüne kuruldu ve bir.. İki.. Üç! Keyifli keyifli sallanmağa başladı. Fakat bu keyif pek uzun sürmedi. Çi- vi yerinden fırladığı gibi bi- zim Ağlamış sırt üstü gütte- “dek yere düştü. Galiba kuy- ruk sokumu çatlamıştı; çün- kü o kadar — şiddetli ağrılar duyuyordu. Tuhaf değil mi? Ağlamış gık bile demedi. Ye. rinden * -kıpırdanamıyacak kadar bitkin bir halde olma- sına rağmen sesi çıkmiyor- Çocuğun'bütün yaptıkla- Orihı'gözden kaçırmıyan Ali dayı, üzüntülü bir heyecanla kilere koştu Ağlamışın aya- ğa kalkmasına yardım - etti ve: ; iyd | — Oğlum niçin bağıra- rak ağlamıryorsun ? ; diye soardu.. / »< wrlm eli Ağlamış ne cevap — verdi biliyor musunuz? t " — Nazımı çekecek kimse yok ki ağlıyayım! Değil ba- gırmak çatlasam bile kulak asmıyacağınızı bildiğim için boşu boşuna nefes tüketm dim! t İ j BULMACA Büyük bir mürabbam içini ufki ve şakuli çizgilerle 49 göze ayırınız. Birinci gözdeki rakam 77,ortaya rastlıyan rakam da 777 olacak ve amudi şakuli v- köşelerden köşeye toplanınca ra- kamların yekünu 7777 çıkacak . tır. Bu malümata dayanarak 49 gözdeki rakamları bulup yerli yerine koyunuz ve bize gönde « riniz. Doğru halledenlerden birinci. ye bir elektrik feneri, ikinciye bir şişe kıristal losyon, üçüncüye ik şişe esans ve iki yüz okuyucu - muza muhtelif hediyeler verecz . ğiz .« ! : -