Tarihi macera ve aşk romanı — 9i — Bu rahibeler isterseniz Geçen kısımların hülâsası | Osmanlı sarayında yüksek mevki sahibi olan ve düşmana casuzluk e- den Sünbül ağanın maiyeti ile bera- l ber, esir düştüğümüz Giridde, T lerin Mücumu beklehiyor. Ben hıris. tiyan oldum. Kendim gibi din değiş. tinen Ayşenin menşei şüpheli oğlu Osmana lalalık ediyorum... Osman püpas yetişiyor. Manastırı beraber .—. & * I Bu hücreden duyduğumuz öyle bir | inilti idi ki, tüylerimiz diken diken ol- du. | Yaklaşıp kapıdan baktik. Bir ihti- | yar papas, yerde upuzun yatıyor. Genç bir papaş Üzerine iğilmiz: — Çak! Çak!., Daha hızlı çakl Korkma, acımaz. — Fakat, koskoca viçi, — Zarar yok! Çıak... Bir çekiç sesi, Bir inilti... — Ötekini de çak... Gözlerimiz, hücrenin karanlığına a. lışmmca vazıh olarak gördük: İhtiyar papasa yatak vazifi ren bir kocaman haç vardı. Herif, kol. larını iki yana açmıştı. Genç papas, o. nu, ıstavro: rinde çiviliyordu. — Ne büyük bir haz duüyüyorum bundan bilsen ey delikanlı... İsa gibi çakılmı e onun gibi asılı durmak... Onun Genç adam, koca papasın ayakları- nı da t. Sonra haçı kaldırdı, Du- İhti * dedi. Genç, bu emri de yerine getirdi. zavallınımn her yerinden kan. Jar sızıyordu, — İşte burada böylece bir iki gün kalmak istiyorüm... Aç, Susuz beklive, ceğim. Kitaplarda okudum. Bu va: yetto bulunan bir insanm, kendine İş. kence edenin çilesi dolunca gözüne İsa görünürmüş! O zaman cennete girile- ceği Mmuhakkakmış... Osman: 1 | ma bir de dikenli tac geçir! — Sapıtık'.. -- diye omuz ai Lala... Ama da yere düştük, değil mi? — Demek, papas olmak istemene rağmen böyle şeylere Osman... Yüzilme müstehzi baktı: — Haydi... Kadınlar tarafına geçe. Tim, Bakalım orada neler oluyor... Eve döndük. Bizim çilehanenin iki tarafa ka olduğunu söylemiştim. | Buradan kadınlar eihetine geçtik. Fakât tam bahçeyo ayak basmışıtk ki, ktiçük kilisenin çanları galınmıya başladı. Kapılar açıldı. Bir kalabalık. tır göründü. Gayet güzel süslenmiş bir gelin, ka- pidan dışarı çıktı. ” Yirmi beş, yirmi altı yaşlarmda bir kızdı bu... Beyazlar giymiş, çiçekler takmıştı. Fakat bütün bir camaat için de bir tek beyaz ğiymiş kimse oydu. A_îkaıından gelenler hep rahibelerdi Kiliseden düğün havası işitiliyordu a. ma gelinle rahibelerden baska kimse î_oı:ün:—ıüy;ırdu. Ortada dın;:ıd yoktu. alnız, gelinin yanında Üürü tülüyardu. Hnı_*î-. “ı.u';nb;iı:. hl:'hırynı::!:ı; ziyette İsa görülüyordu. iindo oydu. Gelin, iyük bir huşu İle onün Kkolundan tütuyor- İ v İnanmıyorsun öğrendim ki, bütün bu hibeleri, böylece, Hazre: t İsa ile evliymişler. Bu genç rahibe de, toerlüibe müddetini doldurup mes. leğe girdiği için, işte böyle, gelin olu. | yormuş. Bambaşka bir âlemoe giriyor- | muş. Düğün alayını seyrettik. Üç öbek o. | sınız.. Safa g; Yazan: (Vâ - Nü) HABER — Akşam manastırına erkek ayağı basmaz. Fakat baş papas size her yerin açık olduğunu söylemiştir. Nereye lan binaların orta kısmına doğru yü- rüdü. Alay uzaklaşmca, tanha olan bahçe. » de biz de yürüdük. ğ Ansızın, karşımıza, ihtiyar bir pa- pas kadını çıktı: — Aman yarabbi! . diye haykırdı. . Erkek... Burada, bizim bahçede... Avaz avaz bağırmak üzereydi ki, dürttüm: — Telâş etmeyiniz. Bütün papaslar bizim buraya girmemize müsaade et- t Ben erkek de yım... lim... Bu sözler Üzerine, ihtiyar rahibe — Anladim. Siz yeni dindaşlarımız- z. Bu küçük çocuk Haber, okuyucuları - urasmda bir fikra müsabakamı açmıştır. Cönderi, lecek fikraların kısa ve hiç olmazaa az işitilmiş olması lâzımdır. Fıkralar, gönderenlerin imzaları yabut müstear adlarile neşredilecek ve her ay 6 AY içinde — çıkacakların Bize bildiğiniz güzel fıkraları gönderiniz. Ikişer kadehle Bekri Muslafa rakının yasak edil- diği devirde rahat rakı içebilmek için sandalcılığa başlar. Vaktin padişahı veziriyle tebdili kıyafet ederek İstan. | bulda gizli rakı içen Rimseler bula- mayımca, bir de Üsküdar tarafına geç mek için Beşiktaştan sandala biner. ler. Tesadüf sandalcı Bekri. Müşteri. leri alrp Üsküdara yollanır. Yolda kü. rekleri bırakıp testisinden bir kupa ra- kt doldurup içer, Padişah: — O içtiğin ne? diye sorunca: — İmam suyu, der, Ve bir kupa da onlara uzatarak ilâve eder: — Enayi padişah, ağzının tadımı bil seydi, bunu yasak eder miydi? Deniz orlasında ve sandalcı elinde bulunan padişah, mecburi rakıyı içer, Tabil vezir de... Biraz sanra birer da, ha sunar ve padişah hakkımda atıp tutmıya başlar. Bu küstahlığa daya- namıyan padişah vezirine: — Söyle şuna, haddini bilsin, diye emreder. Vezir: — Bana bak sandaler, aklını başı. - Bu şevketlü efendimiz, ben de veziriyim... Deyince, Bekri: — Yuf enayiler, ikişer kadeh içince biri padigah, biri de vezir oldu, der. Adnan Ihtiyar şahitler İki kişi yekdiğeri aleyhinde dava aç- mmrg. Davacının biri 40 lokmanın — içine birer altın koyup kadıya verilmek üzere hademeye teslim etmiş, hademe üçünü kendisine ayırmış. Davacılar kadının hu zuruna çıktıklarında hâkim sormuş. Bi Ti 40 şahit getirdiğini — söyleyince hâ- kim hademeye: — Dışarda' 37 şahit nerede ? gösterklin üçü Hademe aşırdığı 3 lokmanın hesabı | cevap | sorulduğunu anlayarak hemen vermiş: M Şahitl. üçü çok ihtiyar olduğu için yukarıya kadar gıkamamışlar, aşa- ğıda bekliyorlar. Aksaray: Şermin Haremağası. | | | | | girebilirsiniz ! da pek çok mucizeler gösleren Osman olacak... — Ta kendişi.. — Öyleyse buyrun... Her yer size kurtuluşunu şittim. ODun pek büyük bir getirdim.. Rahibeye sordum; — Bu alar nedir? — Soldaki henüz rahibe olmamışla- rın, ortadaki g rahi in, sağda. ki de jihtiyar rahibelerin ikametgâhı. dır. — İçlerini gezebilir miyiz? — Başpapaz sizin için gizli bir yer olmadığını söylemiştir. Nereye İster- Beniz Oraya gide Erik Merik Adamın biri, eşeğine iki külfe erik yüklemiş, köylere satmağa gitmiş . Yolda, ydutlar geçerek İç- Terinden biri sorar: nüne h — Dayı yükünd. — Erik, merik diye cevap verir . — Eriği anladık fakat, meriği nedir? Çabuk meriği göster bize yoksa seni burada paylatız. Adamcağız, şaşkınlık arasında erikle. re bakarken, gözüne çatal bir erik ilişir. (Çatal eriği göstererek) : — İşte meriği de budur, diyerek hay dutlardan yakayı sıyırır. Ankara H. $. Yahudinin duası Bir Müslüman, bir Katolik aralarında konuşurlarken Müslüman Katoliğe: — Bizde ramda ne kadar kurban keserlerse sizden de o kadar baş kessin ler, deyince, buna Katolik: —- Bizde de yortularda ne kadar yu - murta boyarlarsa sizden de © kadar ge. bertsinler demiş. . a Bu muhâavereyi işiten Yahudiye: . — Sen ne dersin? diye sormuşlar. O da: — Ne diyeyim, Allhh ikinizin de du. asın! kabul etsin cevabını vermiş. HILMI Kıy nikâhı Bir seyyah köyün birine uğramış. A- halisi hoşuna gitmiş, burada yerleşme . ye karar vermiş. Birkaç gün sonra kö. yün imamr gelerek: — Bu köyde bekâr durulmaz seni e- verelim! deyince seyyah: — Alacağınız karı mı? — Katı., |— Otak başına varı mı? — Varır. — Tarhana âaşı vuru mu?, — Vurur. — Öyleyse ne duruyorsun! Kıy nikâ- hı, demiş.. NECDET Bern geleceğim Bir hasise, ahbabından biri der ki: — Benimle beraber yemek yemekten hoşlanır mısın? — Ne demek! Böyle bir şerefe nail olmak benim için bahtiyarlıktır. — Öyle ise, bu akşam sofraya bir ta. bak ziyade koydur. Ben geleceğim. tbrahim KORA siyet olduğuna kanaat | | odaya girdi, bavulunu bir köşeye' ko- İ OStast - Amerika cumhurrelsi Ruzveltin zabıta romanı, Eğer civar odalardan iniltiler fi'ân du . | yarsanız ehemmiyet vermeyiniz, Oda . ların duvaçları, bir bastane için kâfi derecede kalın değildir. Cim merdivenlerden çıkarken içini çekiyordu. Geceyi bu korkunç yerde ge- çirecekti. Merdivenin yarışına gelince, yukardan, iki adam. biri önde, bir! kada, uzun bir sepet taşıyarak İnmeğe başladılar. Cim, bit kenara çekildi, yas. landı. Adamlar geçtiler. Cim metdive . nin başına çıktı. Doktorüun tarif ettiği yunca, derin bir nefes aldı. Ettafıma Burası, gayet güzel bit oda Şö - bir ateş yanıyor, bir masa. içki şişeleri du . masanın Üzerinde Fevl zevkle döşenmişti. minede t nın üzerinde muhtelif ruyordu. Bir başka sigaralar vardı. Odanın dip tarafında bir kapı görünüyordu. Cim baktı. Ne- Bs'bir banyo salonu gördü. Yarım saat sonra, Cim Bleyk, namı diğer Cim Burton yeni dostu doöktor Grimşov ile karşı karşıya — otucmuçlar, tatlı tatlı gi y dr. Doktor, viski kadehini kaldızırken; — Azizim Mister Burton, diyordu, eminim ki hastanem hakkında gayet kö- tü bir fikir edindiniz.. Eğer yarın — $a bah Nevyorka dönmek İsterseniz, - siz€ hakkınız var demekten başka bir şey deyemem. — Doktor, bu sözlerinizle hissiyatıma | tercüman olmuş oluyorsunu. Yarın sabah Nevyorka dönmek niyetindeyim — İkimiz için de yazık olacak. Böyle gece yarısı, fırtmalı bir havada, tesadü- fen koridorun yaralılarla dolu olduğz bir zamanda geleceğinizi tasavvur ct - memiştim. ğ — Her halde gördüğüm manzara şa. yanı dikkatti, — Fakat mademki şimdilik burada - sınız, size bir şey 8ö: emek İsterim. — Buyurunuz, dinliyorum. — Ben buraya yeni geldiim. Diplo - | mamı IB ltimorda aldım ve sene ora- 'm. Sonra Hay !elberst sidebij. mex imkâalarmı temiz ettim. — Buraya, Omahaya niçin döndüm, 'D'*IVH_ must. Nüz? Size söyliyeyim, buralı bir genç kızla tanıştım. Onü seviyörum- !"ı_hı a yaşıyan istemiyor. da ça kız, kötürüm olan ve buri annesinin yanından ayrılmak du. Bunüun için buraya yerleştim. — Za- vallı kötürüm kadın, uzun bir CAN çe . kişmeden sonra öldü. Kızı 'da, bir sa . . Çok Müte. Bun komisyoncusu kâ essir oldum. Lâkin mukavemet Bir saadet yuvası haline getirmek üze- Te Batın almış olduğum bu evi. hl!t_lnz şekline koydum. Kendimi işe- vEFCim. Burada, yalnız güzellik ameliyatları ile | meşgul oluyorum. — Tetkikler yaptyo . rum. Başka hasta kablı! etmem.. Lâkin | anf, meselâ dün âkşam ki gibi kazalar | Hilân olursa, mecburen meşgül olurum. Doktor'süstü. Sönra: — Size, dedi; temin edebilirim ki a. meliyat safonlarım dünyada taSavvüur edilecek her türlü terakkiyatı hâizdir Cünün her santinde ameliyat yâpabi - Jecek şek'ide tertibat vardır. Bütün hastabakıcılarım. Diplomalıdır, ve on, lardan iyilerinin bulunamıyatağım id , dia edebilirim. Bunun için yarın, hare- ket etmeden eyvel, size - bastahanemi | gerdirmek isterim. Bir defa görünüz, sonra da, istediğiniz Üniversiteye, şah . siyetlere telefon ediniz, sorunuz. Hak. | kımda malümat toplayınız, kat'i hük - Mmünüzü o zaman* veriniz. Şimdi artık sizi yalnız bırakmalıyım. — Hem vakit geç, hem de hastalarımı bir daha ziya . Tet etmem lüzim. Sabah kahvaltısımı ya tin befaber yapmamızı ister misiniz? — Hay, hay. Ümit ederim ki yarma kadar fena İntibalarım - silinmi; olur, Doktor çıkımca, Cim perdeleri indir'. di. Kapiyi kil'tledi. Anaktarı Yastığinm altina koydu. Tedbirli ölmâk gerekti Zita, bavufurn itinde bBeş milyon doldr ettim. | vardı. Hoş bu servet emniyette denile « bilirdi. Z ra, bavulun yapılışı o tarzda idi ki, kimse içinde para saklı olduğunu göremezdi. Bavulu hokkabaz Voro biz. zat inşa etmişti . g l idi. Banknotlar araya is . atağı yumuşaktı. Dışarda ya- ; camlara çarparak tatlı bir rdu. Cim çocukluğunu ha - tırladı, çok ta yorulmuştu. O gece tatlı bir uyku uyudu. MODAL PEŞİNDE Aradan iki ay geçmişti, Cim hâlâ doktor Grimzovun hastanesinde id', Bu iki ay, ona pek uzun görünmüştü Şim. di artık Cim Bleyk büsbütün bir başka adam olmak üzereydi. Kendini - doktör şovun beyaz ve üzün parmaklı el. ine tevdi etm'şti, Lâkin, daha evvel bir pazarlığa girişmişti. Dünyanın en garip, en işitilmemiş bir pazarlığına.. Cim bastaneye geld'ğinin ertesi günlü, memleketin en tanınmış profesörlerine müracaat ederek doktor Grimşov hak - kında malümat İstemiş, hepsinden al « dıği malâmat müsbet ve doktor Grim . şovun lehinde çıkmıştı. Sonra Cimle doktor uzün uzun görüşmüşlerdi. Dok. tor: — Şurasi muhakkak ki, demişti. sizin üzerinizde girişeceğim tecrübe, dünya- da henüz yapılmış bir tecrübe değildir. - Bedii cerrah! denilen il'm, bugüne ge - lene kadar kimin olursa olsun, hüviyetini değiştirmeğe teşebbüs etme. miştir. Bedli cerrahinin maksadı, profe. sör Vandell C. Fil'pin de dediği gibi muhtelif uzuvlardaki biş'msizlikleri dü Tdüt yet haenmde beden rettir saadet ve fena tesirler icra eden kusurları orta - dan kaldırır. Dotor bundan sonra, bedil cerra! ilminde yaptığı tetkiklerden bahsetmiş- ti. Doktor Grimşov bu vadide derin ma- lümata sahipti. Kırmızı derililerin iki bin sene evvelindeki döğme usuller'n . den tütunuz da İtalyan cerrâhlarının lere ve on altıncı asırda tatbik ettikleri kadar biliyordu: Doktor şunları Etmişti: — Eğer bana İtimadımız varsa, sizi tanınmıyacak bir hale getirebilirim Ne zaman isterseniz ameliyatlara başlıya « biliriz. Zira, küçük küçük bir sürü ame- liyat yapmamız lâzımgelecek. — Evet. Anlıyorum, lâkin derhal işe başlamamıza imkân yok. Beni tamamen değiştirebileceğinizi söylediniz. Bu hu- susta mutabıkız.;Lâkin değiştirip kime benzeteceksiniz?. >— Bu noktayı siz tayin ediniz. — İşte bu sebepten ameliyatı tehir vaziyetindeyiz.. —Bir mödel mi arıyorsunuz? , — Eveti — Peki, ne saman bulacaksınız?, — Bürasımnı bilmiyorum. Yalnız, bu . lana kadar burada kalmama müsaade c. det misiniz?. Doktor Grimşov ayağa kalktı. Gözle- Tinde hayret ve teessür vardi. Cimi o- muzlarımdan tutarak: — Kabil değil, Burton, dedi. buza imkân yok. Doktar kapıya doğru yürüdü. tokmakta, döndü: — Burton bana hakkati çe böyle bir içe görişemem. Diyerek kapıyı kapadı . / » Cim yalnız kalınca düpündü. Dokto « rufi hakkı vardı. Lâkin bu noktayı son « ra halledecekti. Şimdi daha müh'm bir nokta vardı. Bu nokta da şu idi Cim bedenen şeklini değ'ştirra-k gibi hir te- şebbüse girişmekle her şeyi hallıtmiş olmuyordu. Onun evvell değiştreceği şekli bir başkasına berzetmesi sonra da o başka- ıti bütün hayatını, şahsiyetini, temes. Vetmesi, maz'sine sahip olması lâzım Eli öylemedik « ÇDevamı var)