Kocası öldüğü vakit, bayan Ransya, | artık bu hayata devam imkânı yok. muş gibi göründü. On senedenberi ev- liydiler. On senelik saadetli, ışıklı ha. yat, böylece mahvolup gidiyordu. Me. zar denilen çukur, korkunç karanlık ağzile her geyi, her şeyi yutmuştu Bayan Rana düşünüyor da, feleğin ondan bay Nezih gibi harikulâde bir hayat arkadaşını almağa nasıl hakkı olduğuna akıl erdiremiyor. Ondan da- ha tatlı şefkatlı ve itinalı bir koca bu. Yunabilir miydi acaba? Hayır, bayır! Nezibin tenkit edilecek hiçbir şeyi yoktu, olamazdı da.. O, ismi gibi Ne. zihti, tertemizdi! Hayatları, böylece, on sane milddet- le tam bir saadet içinde geçmişti. Bu biricik, istisnai mahlüku kaybediver. mişti nihayet işte Rana, Kocasına ka. vuşmak için İntiharı düşünmüştü. Fa. kat dindardı. Bu hayatta çile doldu- Tarak kvuşmğı emniyete bağlamğı daha uygun bulmuştu. Ve, yaşamağa katlanmıştı! Böylece, seneler geçti. Evile kocasının mezarı arasında İlmitsizce yaşıyordu. Koca. Fakat yanından geçerken koluna dokundu: Mağdi bir vücut mudur, yoksa esiri midir diye anlamak için! Salona girdikleri vakit, oturmasını rica etti. Delikanlı, bunun üzerine, gözleri önline bakarak anlatmağa başladı: — Hanrmefendi, size müracastımı ten kusule geldi. Kocanız Nezih bey, benim babammış. Bunu, annem öldük- ten sonra öğrendim. Rana hanim, kalbine yediği darbe, nin giddetine mukavemet edebilmek için gözlerini kapadı. Mişefir, hayatı, nı anlatmakta devam ediyordu. Anne- "si, Nezih beyin yanında memureymiş. İşte bu suretle, anne olmuş. Oğlunu, büyük gayret ve cesaretle büyütmüş, Yetiştirip adam etmek istiyormuş. Lâkin, emeline muvaffak olmadan, tahsilini ikmal ettiremeden, ölmüş. Delikanlı, hayatla çok : pençeleşmiş ama, bir türlü refaha najl olamıyor. muş, İşsizmiş. Acaba bir yardım güre. mez mai imiş? Sözünü bitirdiği zaman başını kal- smmm hatırası onun İçin adeta bir din | olmuştu. Zaman ilerledikçe, mütevef. fanır hayali daha 8nf, daha pâk bir gekil alıyordu. Bayan Rana, yavaş yavaş beyaz saçlı geçkin bir kadın oldu. O, artık hayatı, ancak kocasının mezarı çerçe- vesi içinde görüyordu. »*.. Bir bahar*sabahıydı. Çiçekten ve Güneşten halkolunmuş bir mayıstı. Fakat, Rana bu güzellikleri görecek gihi değildi.. Ansızın kapısı çelmâr. Bu kapı. giçekler içinde bir bahçeye açılmaktaydı. O çiçekler ki, kocasının Hiezafina konulmağa, mahsustu... -.. “RAN tokmağı çevirdim Ve orada; tam karşısında, güneşin altında bir yüz gördü. Hayretle, huşu ile geri çe. kildi, Duvara dayandı. Karşısmda kocası vardı. Mazinin İçinden dipdiri fışkırmış gibi.. Bu, Ne. zihin, ilk evlendiği zamanki heliydi. İşte, o mavi gözler, o İnce dudaklar, o çukur çene, Lâkin şu farkla ki, kar- şısmda duran adam, daha zayıf. El. biseleri, fena bir gece geçirmiş rakik bir nebat gibi solmuş. Bayan Rana, bu şayanı hayret mi. safire şaşkın nazarlarla baktı “Acaba ddiriyor muvum?, diye düşündü. Kafasınm ici cidden sltüst olmuştu. Sanki son yirmi beş senesi birdenbire yıkılıyormuş, yok oluyormuştu da aş- kımın, saadetinin. erkeği ile, hem. de en genç, &n parlak hayat devresinde | karşılaşıyordu. — Beyetendi.. . diye kekeledi. . Ne istiyorsunuz? — Birkaç dakika benimle konuşma” | pu görünce yerinden kalktı: Dızı ricaya geldim, hanımefendi. Genç erkek boğuk ve keyocanir bir | gesle konuşuyordu. İ Bu sesin perdesi de kocesinınkinin aynıydı. .$ : 4 AKŞAMPOSTAS, “ NİDARE” gü” Istanbul $ Ankara Caddesi Posta kutusu » İstanbul 214 at adrosi VYezı isleri telofonu 1» igne veMAN “2 “a 30013 , ABONE ŞARTLARI A 2304 rim 180 309'p$ i Senelik, yla yaa ie Hasan Rasim Us Basıldığı ver (VAKİT) malbaösı dırdı. Ev sahibesinin ne derce» sarar. mug, solmuş olduğunu gördü: — Ah hanımefendi. Affedersi Bütün bunları bilmediğinizden h rim yoktu. Doğra, buraya gelerek size müracaat ettiğime kabahatliyim. Lâ kin, benim vaziyetimde olanlar şaşkı. na dönüyorlar. Ne yapacaklarmı bi. lemiyorlar.. Düşünün ki evliyim. Bir de hasta çocuğum var. Rana, bütün maneviyatı eltüst ola, rak dinliyordu. Ne inhidam! Hayatı. nım mukaddes duvarları, yıkılmış, ken- di de altında kalmıştı. Nezih onu aldatmıştı. Her erkeğin her kadr. An var: İşte n yokken baska bir kadından olmuştu. Kim bil'r, bü yüz. den belki onudaha fazla bile tev- mişti, Bakıyordu.. Bu karşısındak! erkek. Onun tıpkısı, onun tasviri!,, Onun, sa. adetinin timsal!" Saadetinin timsali? Bu düşünce üzerine, muhxkemesin. de bir sendeleme Oldu: Aşkım timsali | karşısındaydı. Iztırap seneleri, aldalı- mak, aldatılmamak, başka kadın, hep. si, hepsi nazarında silindi. Yalniz aş. kın timsali kaldı. Genç kızlık zamanı, yeni evlilik zamanı! Ve işte o zaman- ların ideali karsısında duruyor, yine bip şey istiyereX, Yine yalvararak ken. disine bakıyordu: Bü saadet kâfi değil miydi. «.. İşte ö.. Benin sevdiğin sekilde 0.. Ona bak. Gözlerini kapa. Kendini yaşında bulacaksin.., Delikanlı, endişeyle, kadın; tetkik ediyordu. Öntin uzun müddet sustuğu. — Henımefendi! - dedi” . Affedersi. niz Şimdi, Yanıldığımı anlıyorum. Müracaat etmemeliydim. Lâkin, bayan Rana, ta yüreğinin de. rinliğinden meçhul bir kuvvetle sevk edilerek ileri atıldı: — Oğlum! . dedi, - Sen benim ev. lâdımsın.. Kal. Nereye gidiyorsun... Ben senin annenim artık. Ve, onu bağrına bastı. Nakleden: Hatice Süreyya YENİ NOBETCİ GÖZUKTÜ..ACA- gA.BIR s6Y. Mi VERECE affediniz, Fakat bu, cim bir mrk İN A, ; le, Seli vE Tonton amcanın Den Juanlığı sacayak Çelik yüreğin maceraları 2 HABER — Akşam postası ş metli sanatkârı içine aldığı vakit sa. Yazan : Niyazi Anmet 10 sene evvel bu gün Tezyini sanatın üstadı Avni Lifij öldü. Gömüldüğü gün söz verdiler : “Her sene mezar taşlarına yüz süreceğiz, dediler ölümünün onuncu yılında ne yapıldı ?. Dünya tarihinin bir dönüm nok- tası olan Fransız ihtilâlinin muhtelif safhalarından sırası gelince bahset- tik. Bugüne rastlıyan bahis de ihti- lâlin enteresan bir safhası, çetin bir harbin yıldönümü idi. Fakat daha ilk satırları yazmağa başlamadan, not defterimin bir köşesinde fakat bir gün evveline ait bir isaret gör- düm. İçim sızladı. Bu, 1927 yılı 2 iran günü ölen ressam Avnili- file aitti. Avnilifij genç yaşında hayata gözlerini kapıyan ve fakat bu genç yaşta sanatının bütün ince” liklerini gösterebilen bir sanatkârdı. Yeni yıla girerken ma memleketimizin tanınmış, Fakat yıl dönümlerinin ekseriya anılması unutulmuş büyüklerimizin ölüm günlerini bu sütunlarda yazacağımı vaadetmiştim. Şinasi, Ahmet Re | fik, Namık Kemal, Fikret, ve daha diğer büyüklerimizin e gedir ii tesbit ederken Av. i Lifiji de kaydettikten sonra tam gününde notlarımın arasnda rast- İryamamam, beni hakikaten üzdü. İki gün evvel, onun ölümünün onun cu yılıydı. Avni Lifij öldüğü vakit onu ta- nıyan bir arkadaşı hatırasmı şöyle anlatıyordu: “Avni Lifij renk ve bahar dolu İ gözlerini hayata kapadı. Uzak olmu. yan bir günün öğlesinde, birkaç ya” kın dostu ile çmar altında oturuyor, Bayazıt meydanının güzelliğini an- katıyordu. Sonra ölümün hüznü içi. ne sinmiş gibi, birden, yeni bir eseri- ni ve kitabını bitirmeden ölmekten korktuğunu söylemişti. Yeni bir tabloya başlıyacaktı. Bir kitap yazı- yordu. Bu kitap bizde tezyini san- atlara dair yazılmış eserlerin ilki ola- caktı, Cazibesine (tutulduğu eserini ramadan, kitabını bitisemeden öldü. Fakat Avni | male ermiş bir eserdi. Onun eserle- rindeki renk ve çizgi olgunluğu, pek az sanatkârımızda vardır. Bir çağlı- yan kadar temiz insan olan Avni Li- fij, 18 inci asır romantiklerinin ru- hiyle yaşardı. Eserlerinde bu ateşin akisleri vardı. Ve en çok muvaffak olduğu, ruhu yanan ateşin ekislerine bütün sanat kayıtlarından azade ce- reyanlar verdiği eserleriydi.,, Avni Uifij, yurdumuzda tezyini sanatın yegâne üstadıydı. Kadıköy belediyesindeki dekorasyonunu bi- tirdiği vakit resim sanatkârları değil, sanatı severlerin hepsi orayı bir nevi sergi ve ziyaretgâh haline gelirmiş- lerdi. Otuz dokuz yaşmda ölen Av- ni Lifij, kendi yatak odası için ölü münden beş s€ne evvel yapmış oldu ğu çiçekli bir örtü ile gene kendi e. seri olan küfi yazı ile besmele yazıl- muş ipekli örtüye sarılı olarak on #e- ne evvel Eyüp mezarlığma götürü- lüp toprağa verildi. Kara toprak kıy- ölümlerinin | nayi mektebi müdürü şöyle demiş- tu: “Avni Lifij kendi zekâsı ve ken- di himmetiyle yetişmiş, sanatta şah» siyet iktisap etmiş bir sanatkâr kar- deşimizdi. Onunla uzun senelerden beri beraber yaşamış, beraber çalış- mıştık, ufulü büyük bir boşluk bi. rakıyor. Onun aziz hatırasını biz de onun gibi bir gün böyle kara toprak Avni Lifij altma gireteğimiz güne kadar unut” mıyacağız. Sonra da ahlâfona lâ yık olduğu kiymeti vermekte devam etmelidir. Şu kadar söyliyebilirim ki, Avni Avrupada bile takdir edil miş olan sanatından başka samimi- yet ve ahlâkiyle de ismine bir heykel diktirmek üzere yaratılmış bir şahsi- yetti.,, Ayni sanat mektebinin. bir. tale- besi de içli bir sesle şöyle haykırmış» ti. “Aziz üstad, dahadün feyizle- rinizden ilham almağa calışan biz bedbaht talebeniz bugün muhterem ve kıymetli vücudunuzu kâra top- raklara tevdi ediyoruz. Muhterem hocamız, siz henüz sanat ruhunu aşılamağa çalıştığınız bir vakitte sizi kaybetmekle çok müteessiriz. Çünkü mesleğimizde doldurulması kabil olmıyan bir boş» luk birakarek hayata veda ettiniz. miz ve yaşlı gözlerimizle sizi her za” man yadedecek bu bükük başımızı her sene buğün mezar taşınıza hür- metle sürerek rahmetle anacağız... Birkaç sene evvel çıkan bir mec muada merhumun arkadaşlarından biri onun sanati, eserleri ve hayatı hakkında bir yazı yazmıştı. Ölümünün onuncu yıl dönümün de Avni Lifij anıldı mı bilmiyorum? Mezar başında onun yüksek sanatın dan bahsettikten sonra her sene me- zar taşına yüz sürmeğe söz veren- ler yaşıyor.. Sönmez bir aetş | gibi sanat aşkını içlerinde taşıyan bu ar- kadaşları üstatlarını ne cabuk unut- tular? Eğer böyleyse, Avni Lifij anıl madı, kabri ziyaret edilmediyse o- nun her biri ölmez bir sanat eseri o- lan tabloları, hiç olmazsa karşısına geçenleri yüksek ruhunun karştsin. da dize getirecektir. Ölmezlik zaten bu değil midir), NOBETCi DOLA: ŞIRREN HÖCRE NİN KAPISIıN- DAN BİRŞEY SALIYERD;.., Büyük üstat.. Kederli kalbleri: j Ni 4