. Tarihi macera ve aşk tomanı — 72 — Düşman tarafına geçmiştim. Bir casusla beraberdim. Dindaşlarım, ırkdaşlarım, mil- letdaşlarım bana silâh atıyorlardı. Düşmanlar beni kurtarmağa uğraşıyorlar, tebrik ediyorlardı. Eyvah, eyvah ! Geçen kısımların hülâsası Korsanlar gemilerimizi basmışlar- dir. Bizimkiler de, Sünbül ağayı, bu felâketten mes'ul sayarak dire- ğe Khshıvrak bağlamışlardır. Mağ. Tübiyet tahakkuk edince Sünblll a. ğa öldürülecektir. Fakat bu adam bana iyilikler etmiştir. Ben de ona vefa yemini ettimdi. Onun için, milletime musibet getirdiğini bilme. M2 rağmen onu urtarmâğa a. mettim, 51500» Bitrafıma baktım. Geminin bu an- barında kimse görünmüyordu. Halkın kimi güvertede, kimi cephane ve si- lâhlara mahsus olan anbarda duru. yordu. Kadmlat da kamaralara kilit. lenmiş bulunuyorlardı. İbrahim çelebi, düşmanım hırsmı bu güzel cariyelerle tahrik etmemek için, deminki çığlıklardan * sonra onlarm meydana çıkmasına müsaade etmemiş ti, Yalnız Ayşe, hususi bir imtiyaza malik bulunduğu için hâli yukarda görünüyordu. Elimde kerpeten, kilidi yakaladım, Kolumun bütün kuvvetiyle sıktım, Fakat kilit kalın demirlerden yuptldı. ğı için kırılmadı. Çekiç, eğe kullan. mâm da lâzımgeldi. Eğer başka zaman olsaydı, bu çi kardığım gürültü elbette dikkati cek bederdi. Fakat dişarda toplar patlı. yor, tüfekler atılıyor, “Allak Allah!” naraları ortalığı çalkalıyordu, Kim kime, dum dumaydr. Nihayet, kilidi kırmakta muvaffak oldum. Usulla elimi delikten dışarı çı. kararak, Sünbül ağanın (bacağını dürttüm ve onu bu muvaffakıyetten haberdar etttim. Ne olur ne olmaz, dikkati eelbetmesin diye, Sünbül ağa, zincirin karık uçlarını yukarı çekmedi. İçerde bıraktı. Harp naraları artmıştı. Harp en ha- raretli zamanmdaydı. Tekrar yukarı çıktığım vaki: (göğüslerinde oklar saplı olduğu haide-birçok muhariple. Tin, kanlar içinde güvertede yattıkla. rını gördüm. Velinimetimin yanına yaklaştım. — Haydi artik kaçalım! - dedim, — Kaçalım. Öteki gemiyi tamamiyle istilâ eden ve üzerine kendi bayraklarını çeken Maltalılar, bizimkini de abluku etmiş. lerdi. Hiçbir selâmet garesi yoktu. Bunu ânlıyan İbrahim, neredeyse Sünbül ağayı öldürmeğe gelecekti. Gemiler artık, ellişer, yüzer arşm mesafede bulunuyorlardı. Sünbül: — İkimiz birden koğalım.” Göğüs göğüse harbötmek için yalınkılıç ha- zırlanan muhariplerin ârasından deni. ze atlıyalım. Hıristiyanlar ikimizi de kurtarır! , dedi. Zincirlerini gevşetti, Artık, demir yılan, vücudunu iğreti olarak sarıyor. du. Birdenbire sorduni: — Peki Ayşe?... Peki Osman?.. — Onlar behmehal kurtulacakalr. dır... Merak etme!.. Haydi, İleti atıl Doğru denize... — Haydi bismillâh.. Söylediğini yaptım... Fakat dona kaldım. Zira, Sünbül a“ ga, ileri atıldığı zaman, zincirlerinden kurtulamadı. Kestiğim kilidin pürüz. lü vet delikten çıkmadığı için, yanlış bir manevra yilgünden, koca Zenci, dikkati celbedecek şangırtılarla yere yuvarlandı. Herkes, muharebeyi bırakarak ona bakıyordu. Ben de, büyük bir hemle ile ta denizin yanma kadar koşmuşken vi Diğ Yazan: (Vâ - Nü) atılmadım. Ona bakmıya başladım. Sünbül, perişan bir haldeyüi, Üzerine yürüyenlere: — Beni öldürmeyin! dı. — Kaçmıya hazırlantyordun değil mi? — Ne yapayım? Akibetimi biliyo- dum. — Zinciri de kesilmiş.. Kim kesti? Sümbül, bana doğru baktı. Bütün nazarlar bana çevrilmişti, İbrahim Çelebi : — İkinizin de cezasi! şimdi ver - meli diye palasmı sıyırdı. Beni göstererek: — Yakalayın şu habisil, Sümbül, işte o dakikada bana karşı müstesna bir dostluk gösterdi: — Kaç! âlye haykırdı. Bu ihtar, kendimi toplamamaı vesile oldu. . diye yalvar, Bir kedi gibi, sıçradım. Bir saniyö sonra, denizin dalgaları orlasındaydım. Üzerime oklar yağdı. Ekserisi boşa gitti. Fakat bir tanesi kaba etime saplandı , Hıristiyanlar, bütün bu olup biten. | adalelerimi kısarak leri seyreğiyorlardı. Sümbül Ağanm kendi adamları olduğunu bildikleri için, benimle onun arasındaki dostluğu da takip etmişlerdi. Kendilerine beni dest bildikleri için, hemen bir halat attılar. Ucuna yapış. tım. Beni hızla yukarı çekmiye başla. dıiar... « Artık kurtulmuştum. Fakat yalnız bedenen bir kurtuluş. tu bu... Ya ruhan?, Rühan ölmüştüm... Kendi kendimi yemğe başlamıştım, Bir an içinde göz. lerimin önünden gaflet perdesi siye! e “ Yarabbi! Yarabbi!. Ben ne Yaptım 7. İşte düşman tarafındağım... Kendi ırktaşlarım, millettaşlarım; din. daşlarım bana silâh atıyor.. Ben bir casusla beraberdim., Düşmanlar beni kurtarmıya uğraşıyor... diye dü gündüm.. Bir rum tercüman, elini uzattı: — Sizi tebrik ederim, , dedi. (Devami var) 93 bin kilometre sakal H ER sabah traş olmak mecburi» yetinde bulunan her erkek bu işten şikâyetçi olduğu halde, bu can sıkıcı işin önüne geçilecek bir çare hâlâ bulunamamıştır. Amerikalı bir statistikçi — köse olmıyan cinslerini teselli etmek için | olarak — traşm çok mühim bir iş olduğunü iddin ve bu iddiasını şu statistikle teyit etmektedir: Bir insan 122 santimetre burab. baımda bir satıh üzerinde traş olmak tadır. Bu yer üzerinde 25.000 kıl vardir ve bu kıllardan her biri, 24 saat zarfında 2,5 milimetre uzar, Böylelikle, her erkek - — köseler müstesna — günde Vasali 6,25 met te kıl keser. Yer yüzünde 15.000.000 erkek ayni işi yaptığı nazarı dikkate ar nırsa, her gün 93.750 kilömetre kıl kesiliyor demektir. Artık bu rakamı gördükten son- Ta, ttâşın boşu boşuna vakit kaybet. tiren lüzumsuz bir iş olduğunu iddia edebilir misiniz? Aşk doktorluğu L EHİSTAN hükümeti “aşk ek- sperleri,, satılmasnı menet- miştir. Bu alış veriş kendilerine “sevda işleri mütehassısı,, ünvanını takmıs olan binlerce kadına servet temin | etmekteydi. Lehistanda “aşk dok- torluğu,, yapmakta olanların sayısı 15.000 kadar tahmin edilmektedir. | Her şehir be köyün kendi husü- si “aşk doktoru,, vardı, Bu müte- hasöıs kaybolan, uçup giden bir aş- kr geri getirebileceğini iddia ederdi. Eğer bir kız sevdiği delikanlıyı terke der, yahut bir koca, karısından s0- ğursa hemen aşk mütechassısma baş vurulurdu. ON Sovyetler ve donanma D ONANMA inşa etmek için lâ- zım olan malzeme satın al makta Sovyet Rusya büyük güç- lükler çekmektedir. İngiltere melze- me satıcıları ancak memleket sipa- rişlerini karşılıyabildiklerinden, dı. sarıdan gelmekte olan siparişleri ka- bul etmemektedir. Son zamanlarda Moskovaya dönmüş olan © Sovyetlerin büyük Britanya nezdindeki ticaret mümes sili Nikolay Bogomolof bu meseleyi hükümetine izah etmiştir. Nevyorkta Sovyetlerin tica- ret köoperasyonu - Antorg'da ami sebeplerden dolayı Amerika da de. mir've çelik alamamaktadır. Sakal olimpiyadı ! OKYODA"sakal rolle, açılmış ve 80 sakallı Japon bu sı,, açılmış ve 80 sakallı Japon bü müsabakaya “en uzun ve muvafık sakal,, mükâfatını kozanmek üzere girmiştir. Şampiyonluk, en uzun (sakallı olmakla beraber bu sakalı en tatlı. “bir eda ile titreten sakal sahibine ve rilecektir | ——— mmm ymm Yazanlar: 1 çestörten — 2 Sayers — 3 Ayata Kristi — 4, Vis Kirofts.— 5. Vaytçörç 8. Henri Vel — 7. C.D. H, ve M Kül — 8 Milvard Kennedi — 9, Con İtoyd — 10 Roğ arama — 11, Bdgâr Jöpson -: 12. Klemans Dan — 13. Anton! Berkeley. Çeviren; fa. Valter artik gülümsemiyordu. Emni- z yeti kaybetmişti. Maamafih : — Teşekkür ederim, beni'unutmadı- ğınıza memnun oldum. Diyerek bir sandalyeye çöktü. Alnın- »da terler parlaldı, Polis müdülirü,,, mua vini ona dikkatle bakıyorlardı. Bu ara, lık kapı bir daba vuruldu. Aynı polis içeri girip: — Sir Vilfrid Denni, dedi, geldi. Randevüsü varmış. Rac: — İçeri alınız. Dedi, ayağa kalkarak polis müdürü- nez — Sir Denniyi, dedi, ben çağırttım. Müsaade ederseniz, kendisine bir şey. ler soracağım. Müdür İle muavin tasvip ettiler. Rac kapıya doğru ilerledi. Lâkin tam bu es. nada kapı açıldı, Sir Denni içeri girmiş bulundu ve İki adam göğüs göğse geldi- ler. Rac ötekinden daha iri yarı olduğu için, yere düşen Sir Vilirid oldu. Rac derhal eğildi, ve aflar dileyerek onu kal dırdı, üstünü, başını süpürmesine yar. dırn ederken: — Çok müteessilim, affedersiniz, di | yordu. Dikkatsizlik ettim. Herhalde pe | lis müdürüvile muavinini tanıyorsunuz. Sizi buraya kadar rahâtsız ettiğimden dolayı tekrar affınızı rica ederim. nız, tahkikat için size sorulacak bir İkİ nokta vardı. O da şu. Amiralın sanda- lında bir Valeryan gülü bulduk. “Her tarafı aradim. Bu civarda, bü çins gül, yalnız sizin bahçede var. Bize bu hu- susta izahat verebilir misiniz? Sir Denni elini ceketinin cebine 3ok- tu've şaşkın şaşkın müfettişe bakti: — Hayır, veremem.. — Peki in bahçedeki Valeryan gülleri yanında bulunan şu kank bıça- İ ğa ne dersiniz? Bir maliümatınız var | im? i — Yok. Hiçbir haberim yek. Sir Denni polis müdürüne, muavine | mülettişe, sonra Valtere baktı. Öksür- | dü: — İlk defa görüyorum. Dedi. Müfettiş gayet nazik: — Teşekkür «lerim, dedi, bütün sor, mak ve öğrenmek istediklerim bundan ibaretti. Şimdi. maalesef oldukça ağır bir vazife yapmam icap ediyor. Rae durdu. Sir Viltrid Denniye dik dik baktı. Adam bir daha öksürdü. Râc: Vakur bir sesle devam etti: — Sir Viltrid'Denni, sizi. Hüg Lav. tens Peniston ile Sesilya Muntun katij- lerinden “dolayı tevkif ediyorum. Sir Denni boğuk boğuk: — Mister Rac, dedi. Bu biraz müşkül olacak zannedetim. Herhalde sizi tebrik ederim. Nasıl oldu da bulabildiniz? © Müdür ile muavini şaşırmış kalmış | Tardı. fk kendini toplayan muavin oldu ve: — Ras, diye mırıldandı, ne yapıyor” PE umlodüsi yauap, yar, *znune Sir Denni, masanın kenarına dayana, Tak müdahale etti. Baş: ile Valteri gös- © tererekş — Beni dedi, Kiş İse kim oldu ğunu şimdi anladım. Bu sefer polis müdürü ile muavinin şaşkınlığı iki misli artmıştı. Rac: — O halde, dedi, sisi bekliyoruz. Denni cevap verdi: — Peki, dinleyiniz, Evet. İkisini de ben.öldürdüm. Bunu artık , saklamağa lüzum görmiyorum. Yalnız şunu da ii ve edeyim Xi, amiralr öldürmek niyetin ds» değildim, herhalde bunu da biliyor» | sunüuz, Ben müdafasi nefis vaziyetinde idim. Üzerime zin demiri ile bücum etti, Müdür muavini masanın başında ba, rl harıl ifade alıyordu. Rac» - — Güzel; dedi, o halde ne diye ma- dam Muntu; sizi ihbar miele diye ök celloiimdnü z —Gayet basit. Tevkif edilmek istemi, yak Müdafagi nefis halinde olduğu- mu nasıl isbat edebilirdim? ?Hem sonra 21 MAYIS — 1937 . 'Tefrika numarası — 49 — ne şerait altında karşılaştığımız meyds”/ na çıkacaktı ve onu öldürmem için bif gok sebepler olduğu da görülecekti. * — Hong Kong hadisesinde oynadı » ğınız rolü mü'kâstediyordunuz? : —Görüyorum ki bu mescelyi de bi iyorsunuz, Döğrusunü isterseniz, Ma. “dam Munta pek mütcessif oldum. Fakat ne yapayım. Kendimi kaybetmiştim. Sir Denni, durdu, Valtere döndü ve? — Bunu hayatrmla ödeyeceğim. o - Dedi. Valter kalktı, başını ellerine & larak gitti, şömineye dayandı. Sir Des“ ni muavine dönerek devam etti: — Bütün söylediklerimi derhal not et" seniz iyi edersiniz. Zira, fazla vaktim yok. Nerede ise öleceğim. Amiral Hong Kong ta oynadığım rolden şüpheleni » yordu. Lâkin onu ikna etmiştim. Etmiş tim amma, Vat beni ele verdi. — Neddi Var m? — Evet. Hâdiseyi biliyordu. Nasil öğrenmiş bilmem. Zaten bunun için bu- raya gelip yerleşmiş... — Size şantaj mı yapıyordu?, — Eh. Öyle gibi bir şey. Beni hiç bir zaman tehdit etmedi amima, ara ra ona bir, iki İngiliz lirası verirdim. Lâkin, yavaş yavaş amiral önu nüfuzu altına aldı. Onu belki para ie, belki de sözle kandırdı. e Şurası muhakkak ki Neddi Var beni ele verdi: Amiral de & teş püskürterek geldi, beni gördü. Be ni okadar sıkıştırdı ki, Bazikati inkâr edemedim. O zaman, gözleri kızmış © « lacak ki, ocağın demirini alarak Üzeri” me saldırdı. Ben de elime geçen ilk si. lâhr aldım. Bu, yeğenimin bana hediye etmiş olduğu bir süngü idi. Amiralin hücümundan kurtuldum ve mukabele ederek onu vurdum. Sonra dışarda bek liyen Neddi Var'ı gidip buldum ve tam bu esnada Valle Fiytzgerald ilç Mr dam Munt, başka bir sandalla geldiler Polis müdürü sordu: — Saatin kaç vardı? -— On biri kırk; kırk beş geçiyordu zannederim. Onlara hâdiseyi anlattın Var ile Valter derhal polise telefon et memi, vaka'yı anlatmamı söylediler. Fa“ kat ben Kong rezaletinin meydana çıkmasında korkuyordum. Bundan başka, müdafasi nefs halinde olduğumu ispata da imkâ yoktu. Nihayet Valter vaziyeti anladı. Lâkin Neddi Var'ı ikna için çok müş « külât çektik.. Nihayet, yalan söyleme * mek şartiyle sadece susmağı kabul et» ti: Ben de bu şarta razı oldum. Başki ne yapabilirdim. Hemen harekete ges” tik,. Amirali, ayağına bir ip bağlayı? denize atmak istiyordur. Fakat Ned Var yine mâni oldu, Her şeyi sarih ols” rak meydanda bırakmak istiyordu. Bi” tün bu görüşmeler sinirlerimizi bozmu$” tu. Eve döndük, Birer kadeh viski iç tik. Cesedi alıp papazın sandalma ir dirdik. Neddi Var, amiralin sandalni bindi. Öteki sandalı yedekte çekerei götürmiye razı oldu. Bu arada, Valtef amiralin evine gidip dosyayı bulacak * t. Bunu kendisinden ben istemiştim” Onu ikna da edebilmistim, Bu evrakı” ortadan kalkması lâzımdı. Ertesi gü? kendimi o kadar heeycanlı buldum B buralarda duramadım ve derhal Lond* ya oradan Parise kaçtım. Valter adresi” mi biliyordu. Bana, tehlike olmadığın benden şüphelenmediklerini yazdı. Dö” düm. Müfettiş sordu: (Devaytı var) İFabrikatorlar | Hazirande”iş "kanunu ; tatbik edili- yor. Bu kanın mucibince yapn niz birçok şeylerle yasak ve işleri sirail& toplu ve pratik'olara çabucak $ verenin ve işçinin hanuni hak ve ödevleri Kitabında bulacaksınız. Fiyatı. 50 kuruştur. sererasmaımmasızamaıımnını zan iz a” | Inkılap kitap evinde satılır» kurtulmuştum. Hem Hongi “ara, “weaprepp ELE “aaa KEpÇ gvan$ “muyamos “odŞ (9fA yet gros oo — ÇE