17 Mayıs 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

17 Mayıs 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A Istanbulda pek bilinmiyen bazı kelimeler Anadolu seyshatlerim esnasın” da rastladığım ve İstanbulda kulla rılmadıklarını bildiğim bazı kelime- leri evvelce yazmış ve izah etmiş” tim. Şimdi yeni bir liste birikti. On- ları da okuyucularıma sunayım: Çıtak — Bu sözü evvelce de işit miştim, Ne demek olduğunu bilmi- | yordum. Yeşilirmakla Kızılırmak | arasındaki sahada (şık) manasına kullanılıyor. - Ilganos — Başka yerlerde ya- yn denilen bir nevi tatlı su balığına Rmasyada Ilganos diyorlar. Kalkan biçiminde ve beheri bazan 70-80 ki- lo kadar olabilen bu balık bazı yer lerde lezzetsizdir. Fakat Yeşilırma- ğm Amasya taraflarında büyüklük- leri 2 ilâ 8 kile olanlarının eti pek nefis oluyor. Üç İstanbulluyduk. Üçümüz de dil ve damak zevkimi" Zin hayli ilerlemiş olduğunu iddia ederiz. Bilhassa ben balık meraklı- sıyım. Fakat itiraf ederim ki, bu İlganos'un nefis lezzeti pek nadir İstanbul balığında vardır. Yemesi, âşağı yukarı kalkanı andırır. Şişlik — Yeşilırmak civarındaki köylerde vardır. Düğünlerde kız tarafı, erkek tarafı ziyafet çeker- ken, pilây ortaya gelince yemezler. Kaşıklarmı, fethedilen tepeye bay rak diğer gibi, plânı üstüne diker ler. Erkek tarafından bir hediye isterler, Bunu yapmağa erkek ta- rafı mecburdur. Aksi takdirde bü” Yük bir arbede kopar. Fakat şayet yanlışlıkla kız tarafmdan biri plâvı kaşıklıyacak olursa iş bozulur. Ar- tık bir şey istemeğe kimsenin hak- kt olmaz. Onun için, ziyafeti ve renler, plâyın üstünü bir takım süs- lerle öğrtmeğe çalışırlar. İşte, Şişlik, Plâva bu suretle isyan kaşığını dik- Mek dem 1 MEME ee Köm — Koyun ağılıve man- dırası, Asakmalı — İstanbulda da işit- miştim, Fakat manasını vazıh ola rak tesbit edememiştim. Kerestelik ağaç manasında kullanılır. İ Cilim — Derelerin kenardaki oyu ve ıslak çamur. Fransızcası imon) olan mefhum. Bunu Kızıl urmak kıyısında, Bafrada işittim. Tomruk —En kalın kütük. Kökle dallar arasındaki mesafe. Cilka yol — Kızıl ve Yeşilırmak arasında duyduğum bir sözdür. İki nokta arasındaki esas yoldan maa- da, her ihtimale karşı ikinci bir yol olursa ona bu adı veriyorlar. Fıraklı — İstanbulda hiç işitme- miştim. Fakat Anadolunun hemen her gezdiğim yerinde kullanılıyor. çit manasınadır. Çermik — Kaplıca ( demektir. Sivas tabiridir. Pöhrenk — Çamurdan yapılma küçük boru. Künkün küçüğü. Hışt — Köpeğin kurtla rgücade le edebilmesi için boynuna takılan dikenli taş. Sıvasta işittim. Gökkuşağı — Şu bildiğimiz alâ- imi semanm yazı Türkçesinde adam akıllı bir karşılığı yoktur. İstanbul alâimisema der. Bazı yerler, bundan bozarak, elyim sağma der. Yahut buna yakın bir tabir kullanır. Hak buki Gireson ve civarında en güzel karşılığı bulmuşlar: Gökkuşağı, Bur nun yazı Türkçesinde kullanılması en muvafığı değil midir? Kelem — Marulun koçanı. Gire- son tabiri, Fakat ayni kelime, birçok yerlerde bizim lâhna dediğimiz seb- zeye delâlet ediyor. Pancar — Ünye ve civarında kâ va lâhna demektir. Bizim bildiğimiz Pançarı kastedince şeker pancarı di” Yorlar, Elleme — Samsunda incir manas inadır İzmirliler de incire yemiş de- dikleri malümdur. Bu her iki büyük rimizde incir kelimesini kullan mak kabalıktır. İstanbullulara has kabalıklardan"” . Biliyorum ki, bu © kelimelerden bazıları tarama dergisinde de geçi- sokağında oyntyan çocuk Şair Veysi AM OE yla lar ( solda) ahırın kokusundan ve şarbon tehlikesinden şikâyet eden genç mektepli ve dört kardeşi (sağla birinci plânda) Istanbul konuşuyor ! (Beşiktaş: 1) Bu a Dolmabi ahçe Sarayından beş adım öt hır derhal kaldırılsın! ede boğucu gaz neşreden ve bir mahalleyi şarbon tehlikesi içinde yaşatan bu ahıra müsaade ve “Şaire sokağa ta i rden inerseniz, ve Beşiktaşa Akaretlerden vE bir otomobil içinde Or- taköye giderken bü semte yarım gözle Ortaköye kadar uzanan kıs- , Akaretlerin ka- sarısına boyanmış etleri, sizi bir prensinin bassa süvarileri tarafın dan selâmlanıyormuşsunuz gibi bir veh- düşürebilir. N Dolmababçınla duvarları boyunca u- zanan yolun güzel ağaçları bile başlı başına bu semtin kıymetini arttırabili- yor. Sağda solda ötede beride gözünüze ilişen lâmibalar da, Beşiktaşın geceleri- ni bol bir ışık içinde ve “karanlığa has- ret çekerek, geçirdiğini zannettirebilir. Lin hid en get GİR a bu zanlar ve vehimler derbel uçup gi- de ».. Beşiktaş çarşısına doğru ilk adımı at- tığım anda burnuma pis bir koku çarp- tı. Dayanamadım, bağırdım: —— Aman Allah? öğööt.. Bu ne? Fotoğrafçi arkadaşıma baktım: O suratını buruşturmuş cebinden a- cele'acele mlm mendili © burnuna meşgul: ya kokuyor. « diye homurdan- dr Ne var burada? Yani başımızda bir ses cevap verdi: Ahir kokuyor bayım. i Başımı geviriyorum. Bir manav dük- kârının önündeyiz. On beşon atı yağ larında zeki bakışlı ve gok temiz giyir- miş bir geP$ mektepli mahzun bir gülüş $ selâmladı ve devam etti: “ PE Makale içinde (ahır yapılırmı? “ereğe görülmüş? Köylerde bile a- turların evlerden uzaklara götürülmesi için çalışıldığını işitiyoruz, o okuyoruz. ra mahallede burnumuzun dibinde w yapılmasına göz yumuluyor. X. Nerede bu ahır? - dedim - Bizim eve bitişiktir... - dedi - Bur ada bu kadar fena bir koku neşrederie iin evin ball ne olacağını artık siz dü gr beni evine Ye iste- im memnuniyetle kabul etti, Rajyosu ye ei Berlin konferanslarını meş” reğen Beşiktaş parkın geçtik, sağda bir kağa saptık: “Şair Leylâ sokağı. : Şimdi koku daha ( ağırlaşmıştı. Seri adımlarla yürüdük. On ady ötede ke- nkleri inik bir dükkânm'yarı aşık ve küçük kapısından daldık. Üç vo cuk bir sinek bulutu altında koşus vi lardı. Koku, burada baş ağrısı ver ir bir şiddette idi. Genç, parmağiyle bir işaret etti: . Bunun arkas; ahırdır. Ve sözüm yabana ev. yiıgaz Hüçümuna maruz kal- burası da | zehiri 4 by dükkândan fırlayıp kaçtım. a lr m gene izahatını şöyle Mi a alime? —— benim verdiğim malümat yar aile Onun için yaz mağı faydalı buldum. (Vâ -Nü) Şalr Veysi sokağı ile Hacı Mustafa duğundan ve karanlıktan şikâyet ede mizle konuşuyor. (Buna — Ben fstikldl harbi © malüllerinden birinin oğluyum. Daha dört kardeşim var. Babam, anam, dört kardeşim, ken. dim ve bütün komşularım namına bu a- hurm buradan Kaldırılmasını istiyorum. Mahalleli uzun zamandanberi | çalma. dık kapı bırakmadı. her nedense bu 3- hır bir türlü kaldırılamıyor. Genç mekteplinin . yüzünde ve zeki | gözlerinde bu halden, he — derece derin bir azap duyduğu açıkça okunuyordu. Ona veda ettikten sonra köy içine doğ- ru ilerlerken düşündüm: »— Dolmabahçe sarayının bir karış ötesinde, bütün bir semte yiyecek içe. | 95 gündür soyulan dükkân Nihayet hırsız derdinden kurtuldu Beyoğlunda Hamalbaşı caddesinde Teora bakkaliye mağazasının — sahibi Katagos üç gün evvel o Beyoğlu polis merkezine müracaat etmiş, doksan beş gündenberi dükkârının zaman Ozaman soyulduğunu bildirmiştir. Bit ihbar üzerine zabıta (O memurları “mağasanın vtrafında tertibat almuşlar- dır. Evvelki gece saat ikiye doğru maâ- ğazgnın arka tarafına bi: kaç | kişinin! merdiven dayayarak dükkânın küçük penceresinden içeri girdikleri görülmüş, cümlesi yakalanmıştır. Bunlar mağaza civarında Lâmbonun ekmek ( fırınında çalışan pişirici İslâm ile hamurkâr Meh- met, Ali, Abdülkadir, Mehmettir, Tun- ların çaldıkları eşyalardan bir kısmı fr tında bulunmuştur Har maznunları cürmü meşhut mahkemesine verilmişler j dir. müsamaba etmek hakkı-hiç kimsede yoktur Leylâ,, nın adını böyle pis kokulu bir kmak da affedilemez bir hakarettir! Haberci çıkmazının geceleri âşık çiftlerle döl- #11 numaralı ev halkı muharrir. dâir olan yazımız yarın çıkacak). cek ve bilhassa yaş yenecek şeyler satı- lan kocaman bir çarşının, bir o parkın yanıbaşında bu ahırın yapılmasına kim müsaade ve müsamaha (o edebilmiştir.? Yaz geliyor. Bu kokunun ne derece ar- tacağını, bu sineklerla ne kadar çoğala- caklarını kestirmek için keramete lüzum yok.. Bütün bir mahalleyi Şarbon tehli- kesine maruz birakmağa kim cesaret e- debilir? Bu ahır meselesi artık bir şehir, bir idare, bir sıhhat meselesi balini ak mıştır. Bu kadar katil bir kokuyu, bu kadar elle tutulabilir bir azabı ve tehli- keyi polisin bile tevkif etmeğe selâbi- yeti vardır. Bu bir | İkincisi “kerih,, kokulu bir sokağa takılan şu ada bakın: . Onu ben (o bayatında bem Leylâ hanımefendi olarak. Bem de bir edibe olarak, sanatkâr'olarak tanı. bir insandı, Onun aramızda kalan hatı- rası da çok, ama pek çok temizdir Böy İe pis kokulu bir sokağa onun adırı tak- âr kıymetine azap vermek hakkını kimsede tanaya- mayız. Ya bu sokağın başındaki plâka» dan onun adını silmeli ve bu sokağı in- sanların oturamıyacakları © tehlikeli ve mak hakkını, onun sa gayri sıhhi bir mıntaka olarak ilân et- meli veyahut bu ahıfı buradan tarayıp atmalıdır. “HABERCİ yarın Beşiktaşın dertleri : 2 1 -- Aşıklara melce olan s6 .kaklardaki namuskâr ailelerin şi- kâyetleri. 2 — Mahallesinin çamurdan, tozdan, karanlıktan kurtulacağı. va inanmıvan bir bakkel... KURUN'da: Türkiyede iktısadi kalkınma Amm Us yazıyor: n Acaba ekonomi sahasında işlerin â. çılması bakımmdan Türkiye ne vazi- şetledir? Bu suale doğru bir cevab alabilmek | için yeni sene bütçesi iyi bir kaynak olabilir; çünkü ber memlekette bü. yük iktısadi buhranm tesiri devlet bütçelerinde görülmüştü, her memle- ketin umumi varidatı bu yüzden düş- müştü; tabii olarak işler açıldıkça bütçelerin varidat kızmı da yüksele. cekti. Nitekim bizim devlet bütçemiz buhranı neticesi olarak 230 milyon- | dan 170, hattâ 160 milyona kadar düş İ müştü; şimdi tekrar 230 milyonu bul- muştur. Bu ise yüzde ylize yakım bir iyilik alâmeti demek olur. Yalnız bu 230 milyon liralık vari. datın 160 milyona kadar inen vergiler den ibaret olmadığını unutmamak lâ. zımdır. Dünya iktisadi buhranı bizim memleketimize sirayet edince bütçe muvazepesini temin için buhran ve muvazene vergileri ihdas edilmiştir v6 bu vergiler bugün de devam ediyor. Onun için bütçe varidatında görülen inkişaf nisbetini hesab ederken yeni vergilerle diğer bazı vergilerin zam- larından elde edilen hasılatı çıkarmak | tabildir. Buhran senelerinde normal senele. r8 doğru nekadar ilerlemiş olduğu" muzu anlamak için müracaat edilecek ikinci bir mikyas daha vardır; buda buhran yıllarında sarfiyatı azalan İs. tihlâk eşyasınm eski nisbeti bulup bulmadığıdır. Bu noktadan da en ba. riz misal şeker sarfiyatı güsterilebi- lir. Hakikaten Türkiyede normal se. nelerde şeker sarfiyatı 80,000 ton 0- larak hesap edilir; bu miktar buhran yıllarında 60.000-e kadar düşmüştür; geçen yıldaki şeker. sarfiyatı ise 85 bine kadar yükselmiş, yani şeker sar. fiyatı bakımından da gene umumi © konomi vaziyeti normal devreyi bul- muştur, Şu kadar var ki bütçe varidatında olduğu gibi şeker sarfiyatındaki bu artışı hesap ederkeh de buna âmil 6. lan sebepler arasında fiatlarrda yapı- Jan tenzilât meselesi bulunduğunu dü. şünmek lâzımdır. Bekârlık vergisi Brezilyada tatbık edilmeğe başlandı Brezilyalı erkeklerin evlenmeğe pek de meyyal olmadıkları ve o eksetisinin don Juanlıkla vakit — geçirdiği nazarı dikkate alımarak yeni bir kanun çıkarıl- muştur. Bu kanunâ nazaran bekâr Brezilyalı eşkeklerden haftada iki liraya muadil meblağda bir vergi alınacaktır. Bundan bişka bu bedbahtlar bekâr- lıklarının cezasını ölümden sonra çeke- ceklerdir. Çünkü bunların cenazelerine, evli adamların cenazesinden daha ağır bir tarife konmuştur. © Tramvaylardan muştım. O İnce, hastas, temiz, çok temiz am pul çalan bir çocuk Üsküdar tramvaylarından son gün- lerde ampul çalmdığı görülüyor, fakat hırsız bir türlü yakalanamıyordu. Dün bir tramvay Kadıköyden geçerken ar- kasına bir çocuk takılmıştır. Bu çocu. ğun bergün tramvaya © talılmasından şüpbelenen biletçi gözünü dört açmış, çocuğu biraz sonra arkadaki ampulu 8ö- kerken yakalamıştır. On altı © yaşında olan bu çocuğun adi Mihaldır. Zabıtaya teslim edilmiştir. Meviüt Bedirhan paşanın torunu Hüseyin Kenan paşanın kızı Ziraat vekâleti tef- tiş heyeti reisi Bekir Şasanım refikası tüccardan Avni Şasanın valdesi ve res- sam Mazhar Resmorun kayın valdesi merhum Bayan Mihribanın ruhuna it- haf edilmek üzere mayısın on sekizinci salı günü saat 14 te Kızıltoprakta Züh- tüpaşa camiinde mevlüt okunacağından arzu buyuranların teşrifleri rica olunur. 3 ipi

Bu sayıdan diğer sayfalar: