27 Nisan 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

27 Nisan 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bim, U Abdülhak ve “Poesie Yazan: Dr. Sadi Irmak “Nestren., de şöyle bir cümle var | dır: “Eazamın tarihi İstikbaldir.,, Hiç şüphesiz kendisi için de böyle ola» çak! Sağlığında bütün nesillezi kendi pe | şinden sürüklemiş, ölümünde bütün bir; milleti kımıldatmış olmasına rağmen “Hâmid, bir muamma olarak ka'dı. Coşkun ve samimi | saatlerinde hakkında yazılan ve söylenen şeylerin hiç birisini beğenmediğini ve eserle rinin ancak üç asır sonra anlaşıla. bileceğini o söylerdi. o Hatta (o diyer! biliriz ki yazdığı otuz şu kadar eserin de Hâmid, her şeyden evvel kendisini | Araştırmış ve kendi kendini tanıyama| manın azabını çekmiştir. Makber mu| kaddemesinde şu cümleyi buluyoruz: “Hele yazdığım şeylerin bazın © kadar benim (değildir ki manalarını kerim de anlıyamadım, Dehaları bu toprağa yollyan esraren giz tabiat, insanlık ufkunun dar çenber İer içinde mahsur kalmasını İstemiyor. Bu tehlikenin başgösterdiği tarihi anlar la dehalar zuhur ediyor; bunlar çok defa manalarını kendileri de anlamadan mu kadder vazifelerini ifa ediyorlar. Hâ mid, Türk kafasının müşkül ve mana bakımından en dar ( çenberler içinde #rkıştırıldığı bir devirde dünyaya geldi. Mükadder rolünü oynadı, Türk kafası hm ufuklarını namütenahi genişletti ve bütün dehalar gibi tarihin #inesine gö m Sd, Ona çoğu “çok mes'ud yaşadı. diyorlar. Hayatının zahiri o konforuna bakarsnk bunu kabul edeceğimiz £€ lüyor, Fazat saadeti “amele imkân muvarenesi,, diye ele alırsak “ onun ka, dar muztarip insan bu yer yüzüne asır. larda bir defa gelir,, diyebiliriz. İmkân onu toprağa bağlıyor, emel âinatı dar gösteriyor. il mi yer katında bir bodrum Açmışım gök yüzünde bir uçurum Ki derununda ben varım ancak Böyle düşünen bir adamin mes'ud olmasma imkân var mı? Hatta umumi yetle dehanın mes'ud olmasına ihtimal ebilir mi? Arm idi res verilmek i ise baştanı, e şekilde çarpıştık tazı bir şahmta hangi madeti tevehhüm nir? Mz ne zehr imiş hayatım ir mi i lir demi mematım,, İç nin şu satırları okü”! irisine, - “hep, gördüğümüz gibi Birisine, l iği K > a ne terakki ölabilir, biraz da düşündük gibi, yazmalıyız. İ arsı efkâr * yola kite iktidarınası yele lan sonra ihtirea büşlayınisı, m ve bülbülden hakiki edil kai bugün bize tabii e m rmak ii N kr oldu. Ayan pe i sefir Hâmidin gıpta edilen : ır böyle ıztırablı bir içi örtüyordu. Hâmid on dokuzuncu A8? yarımında fikir hayatına girdi. vii makinenin keşfi, şehirlerin işe R mele sınıfının yim vukua geldiği bir. 7i Es ş Me bir inkişata mazhar al muşlardır. i Makinenin sarhoş eden yn yeti bütün sırların pek yakında $ o. leceği ümidini veriyor. Fakat bu hoşluk çok sürmiyor, bilâkis #ttikçe hakikate olan Yor. Son hir ümidle sarıldık! eke ilimlerinin de aranılan tatmini e mesi ruhlarda yeni bir bedbini ve Yor, cemiyet içinde , aksülâmeller i üyü ; (kendilerine Bösteriyor büyük başlar vi | birer. yol rlar. Bu yolu bulabilen arıyo! Eke İ yanın han, Hâmid... pure,, tHâmldin husunt tabibi) dört deha, Hâmidin yetiştirdiği devrin mutedü havasma hükmediyor: Heckel, Niçe, Schopenhaver, Wazner Şopenhaver ölüm. iradesinde hâlâ mr buluyor; Niçe allah ve ruh mel. humlarına karşı şiddetli biz savaşa gi- riyor ve dünyanın istikbalini ancak “İevkalbeşerm tipinde görüyor. Hezgel madde, ruh ve-allahı birbirine kaynaş- tırarak Mönist bir din kuruyor, Wag. ner, allahmı seslerin aleminde arıyor. Himidin temas ettiği Fransiz şair. leri hep bu dehalı dan birinin tesiri al tında bulunan adamlardı. Zaman zaman onların tesiri altında kaldr, Himid bu suretle bize asrın bütün fesieti fikirleri. ni tanıttı. Pariste ge$*7 “işi miş, dem leri, materyalizme ihanmadığı an- lardı. Bu bedbin Felsefe ile mücadele etmesi tabii idi. Bir dâhi her şeye bağı lanabilir fakat mutlak bir zevale kail olamaz. Dehanm vaşlı, kendisine mah #us Alemini kendisine mahsus ebediyeti yaratmaktır. Hâmid kendi alemini ya saya kadar bir çok merhalelerden > Makberde Şopenhavre benzedi; ri ve Tarık Niçenin telkin ettiği insan üstününe 0) müsiredirler, Heggelin © Monizmi bir mev'iza,, sında en gürel şekilde terennüm edil miştir. Bütün bu safhaları temsil eden Himid en sonunda kendi terkip ediyor “ebediyet İnsiyakı,, diye- bileceğimiz bu ideal Hâmidin; “Ne dersen de eminim ben bu yolda sermediyetten,, cihanda kimse mahvol maz hamiyetten,. beytinde tezahür eder, Hüimid belki “sermediyim, diyebil diği anda ilk defa derin bir nefes ala bilmiştir. o Onun dudakları bu sözü bir ve birkaç defa söyledi. fakat pey. gamberane sezişi bütün ömrünce onun kulağına bumu fısladı. Sermerdiyet Hâmidin sanatında ne suretle tecelli ediyor? Türlü türlü şiirler biliyoruz: Goethe- de gür, ilimdir. Tabiat ilimlerine dair bulduğu kanunları bununla ifade etti;| Şekapir de Şiir tatbiki psikolojidir. Şair yarı hasta tiplerinin ruhlarındaki girdibadlarını onunla anlattı, Hugoda gür sosyolojidir, cemiyetin, sırıfların ıstırabları, mücadeleleri onunla dile ge. girilmiştir. | Bütün bu büyük şairlerin şiirle -| #inde esas şiirden başka az çok bariz “temaylil > tendance,, buluyoruz. Ya katıksız şiir? İşte Hâmid bu tür, Jğ şörin yaratıcısı ve bu türlü giirin Ölür lâkin İ dühisidir. Ona saf şiir, pür pori, “ten- dance” sız şir diyebiliriz; türlü türlü isim verebiliriz. Fakat onu daha iyi na. gl anlatmalı? Hâmid, kendi şiirini ş8yle anlatıyor: “İnsan bazı kere hatırına gelen bir! hayali tanıyamaz. O kadar güzeldir. | gihninden uçan bir fikre yetişemez O hissi bulamaz. O kadar derindir. Bu aciz ile bir feryad koparır, yahut pek karan. ık bir şeyler veya bir şey (söyleye. mez de kalbini ayağının altma alıp ezer; bunlar şiirdir.» Himid, şiirlerini ne bir felsefi mes lek kurmak, ne psikoloji, ne sosyoloji, ne ilim yapmak için yazdı. Onca glirin en yüksek mertebesi demağda fikrin doğup ta henüz yazı ve söz şekline bü- rünmediği şekildir. b 7ü7 Makber mukaddemesinde diyor ki: “Biiyin serhadi memat olduğu Bi- bi ik v5 elfaza intikalde hududu kafiye oluyor, ne yapalım?,, Yani sözleşen, bilhassa kafiyeleşen şiiri saf şiirin ölümü telâkki ediyor. a gi lisanı dimağda doğan bir dakatle gösterecek < geniş- me hazinesine maliktir? ikte bir keli ie e np kıt olan bu kelime hazinesi ka fi iade büşpütün daralıp dimağda iy: mefhumu sa idealini | j velâ 40 dereceye yükselen Heykel Nusret Suman'ın eni eseri Ankara Belediyeler bankasma konan Türk heykeltraşı hemen hergün sa- natının eri olduğunu isbat etmekte- dir. Türkiyede ilk heykelin yabancı sanatkâr yardımı ile dikildiği gün denberi Türk sanat âleminde başla. yan mesut isyan yavaş Yavaş daire. sini genişletmektedir. Hem heykel. traş artmaktadır. Hemde heykel ifade ve mana bakımından tekâmül etmektedir. İşte son günlerde Ankara beledi- ye bankasınm holüne konan Ata. türk büstü bu mükemmeliyeti göze vuran bir nümune olarak ileriye sürülebilir. Heykeltraş Nusret Su- man bu eserini yaratmakla bize bü- yük vaitlerde de bulunmaktadır. Kendisini tebrik ederiz. - E. B. şerik een | Bir ziraatçı nebatları, bir Söz sö olabilir, lemek sanatı 1 Herkes hatip fakat... Esaslı ,ve metot dahilinde ciddi çalışmak şartile Çeviren: Ertuğrul Muhsin NOKTA 24: — Başka kimsele. rin konuşmalarına dikkat ediniz. Mademki halka söz söyliyen bir hatip olmak istiyorsunuz, şu halde sese ve sadadaki değişikliğin tesirine dikkat etmelisiniz. Sesin kusurlarını | ve mezietlerini biribirinden ayırt etmeyi öğrenmelisiniz. Şimdiye ka- dar yapmadığınız bir şeyi bundan sonra ihmal etmemeniz lâzım: İn“ san sesine kıymet vermek... Söz söylerken kullanılan sesin, sayılamıyacak kadar çok olan, hu- susiyetleri kulağmızdan kaçmasm. Sesteki değişikliği, ifadeyi, manayı dikkatle dinleyiniz. Öyle seslere te sadüf edeceksiniz ki bazıları ağızdan bir müsiki parçası gibi tatlı çıkar, bazıları da genizden bir uğultu gibi gelir. Bazı kimseler kısık, gırtlak. tan gelen tan gelen bir sesle, bazıla rı da yapışkan, cak cak eden bir ses le konuşurlar; > Tatlı, yumuşak, cır- lak, çatlak, nâdan, kaba, sesler oldu- ğu gibi kuş crvıltısı gibi kulağa hoş gelenler, hasılı birçok türlü sesler vardır. Başkalarının seslerini tetkik et » mek, sizin kendi sesinizin yukarı- da saydığım seslerden hangisine da- ha yakm olduğunu anlamanıza ya- rar Bu sesleri tetkik keyfiyetinin ne derece istifadeli ve alâkadar edici olduğunu göreceksiniz. Bu tetkiki- nize tramvayda, ternde, otobüste, gezerken, alış veriş ederken, bir yerde beklerken devam edebilirsiniz. Jeoloğ doğan.ince nüansları kabataslak bir | dağları nasıl tetkik ederse siz de in- şema haline sokmuyor mu? san seslerini bu suretle araştırabilir. Hâmid, işte beyninde doğan bu şiiri) siniz. aradı. Ona yetişemedi, fakat hiç şüphe yok ki cihan edebiyatında bu sa? şiire onun kadar yetişen olmadı. İşte onun lisanımdaki ilham, kelimelere verdiği hu- sus mana ve yer hep bu sebepten geli- Diyor. Yine ayni sebeptendir ki onu dünya edebiyatında en geniş kelime ha- zinesine malik olanlardan © biri olarak tanıyoruz. Yine bundandır ki Hâmid de,, image,, ın tekerrür etmediğini, dal, ma değiştiğini, tazelendiğini gönüyaruz. Otuz şu kadar eserinin herbirinde kul- | landığı imajla bir şâir bütün ömrünce beslenebilir?! Onda en çok tekerriir eder gibi görünen ölüm mefhumu kaç yüz çeşit “image,,e bürünerek karşınıza çı. kıyor? Hâmid, tam manasile bir artistti, Eserlerini bir humma geçirir gibi yaz- dı. İki sene evvel bir cuma ziyaretine gittiğinmde bir defter uzattı, “— İstersen oku, tuhaf bir eser olu- yor bu.,, dedi. Bu tuhaf (o kelimesi kendi” eseri yişti, i “— İsmi me olacak?, dedim. “— Daha adı belli değil,,, dedi. Gerçekten her eserinin ismini son- radan takardı. Bana verdiği defterde dört sahife kadar şiir vardı, Bir (o hü- kümdarla çoban kızınm muhaverelerine dâir, Ertesi cuma tekrar ziyarete gittim ayni defteri uzattı; adsrr piyes bitmiş ve İki yüz sahifelik defter serapa Şiirle dolmuştu. İlki sene evvel zatürrecden yattı. Ciğerlerini muayene ediyordum. Bu sı- rada gözüme parmakları ilişti,tesbih çe ker gibi parmaklarını oynatıyordu. Ev. hummanın bir eseri sandım; bayan Lüsyenin yü- züne baktım. Manidar bir işaret verdi, Sonra cdesmdan çıktığımızda “— o- humma eseri değil. En yeni şiirlerimin veznini hesaplıyor.,, dedi. Meğer bu Hâmidin evinde bilinen bir halmiş. Ne hastalık,ne hümma, he uyku onun varatma ihtirasını yenebilirdi. Bütün büyük işler yüce eserler hep böyle hummalı bir ihtirasın mahsulü değil midir? Ona gelip geçen nesiller birer cep- ANBİRİNCİ TECRÜBE: Ping, Pin heceelrini on iki defa mümkün olduğu kadar çabuk, mümkün oldu- ğu kadar yüksek, mümkün olduğu kadar keskin ve mümkün olduğu kadar birden söyleyiniz. Ondan son ra da ağır ağır, yüksek ve keskin sesle ve her heceden evvel derin bir nefes alarak beş veya altı defa pong, pong. pong deyipiz. Eğer şimdiye kadar sesinize dikkat etmediniz ve onun monoton olmasına sebebiyet verdinizse bu tecrübeler size kendi sesinizin ifade ve ihata kabiliyetini gösterecektir. Nokta 25: — En iyi aktör ve aktrislerin seslerine dikkat ediniz. İyi oktör ve aktrisler; güzel ve doğru konuşmayı meslek haline ge- tirmiş yegâne sanat erbabıdır dene bilir. Birçok dava vekilleri, 'politi- kacılar seslerini, lâzım olduğu ka" dar terbiye etmedikleri icin, alıştıkla. rı gibi kaba, acemi gelişi güzel ko- nuşurlar, İyi tiyatrolar; söz ve şarkı söyle- meyi öğrenmek istiyenlere ses ter - biyesi bakımından en iyi bir mektep- tir. İyi bir aktörün klâsik bir eser oynadığını seyretmek, bir konuşma sesinin nasıl kullanılacağını öğreten bir derstir, hattâ bir derstemde da. ba fazladır. Ehli tarafından söyle- ve ma her lisanm ne kadar güzel ve tatlı aksedeceğini göster mesi itibariyle de bu ekim bir nok- tadır z Hattâ bir, Tiyatro muhtıra defteri tutmak ve her gördüğünüz aktör ve akterisin sesindeki değişme ve söyleme tarzını mufassalan yaz. mak tavsiye olunur. Böyle bir muk tra defteri sizi daima sesleri inces | den ihceye tetkike ve vardığınız ne. ticeleri tesbite teşvik eder. “Şunun sesi hoşuma gitti,, demek gayet ma- | nasızdır. Keskin bir tetkikten geçe heden bakacak ve Hâmid Muanması ebediyen gözülemiyecek. Çünkü; “Tarifi yerde bitmez » arşa çikan kibarın,.! Dr. SADI IRMAK, ©) Fevkalbeşer manasına, irildikten sonra sesin niçin ve neden hoşunuza gittiğini anlamanız lâzim- dır. Sesi tahlil ediniz. Tenkid ve başka seslerle mukayese ediniz. Böy- İelikle yavaş yavaş sesten anlayan bir adam olursunuz ve böyle baska» ların sesini tahlil etmek kendi se- sinizin kusurlarını düzeltmeye de yardım eder... ON İKİNCİ TECRUBE: Sesini- zin ortasmı bulunuz. Piyanoda te * ganniye başlıyarak en pes perdeden yükselebileceğiniz en tiz perdede yükselebildiğiniz en tiz perdeye kadar çıkmız. Sonra bunları sayı « MIZ, ortası sizin ses ihatanızım Or tası demektir. İşte bu sesi bulup, mırıldanırken ve diğer tecrübelerde esas olarak kullanmalısmız.. NOKTA 26: — Açık havada u- zun ve derin nefes almayı öğreniniz! , Hatip olmak sıfatiyle siz hava ile işliyen bir makine sayılınnız. Çünkü sizi harekete getiren ciğer dediğimiz uzuv bir körüktür. Bu körük; günlük ( shhatimiz için olduğu gibi söz söyliyebilmemiz için de pek ehemmiyetlidir. Onun için nasıl derin nefes almacağını öğren- meniz lâzımdır. Tıpkı muganni * ler gibi evvelâ hicabr hacizi iterek, sonra da göğüs kafesini doldura « rak nefes almayı öğrenmelisiniz. Saf hava kanı temizliyen, posaları Ya” kan, ses kirişlerini ihtizaza getiren kuvvettir, Hatip olmak sıfatiyle si- zin için bu açık havada uzun ve de- rin nefes alma iki kat ehemmiyetli » dir. Göğsünüzü nefes alırken hiç olmazsa altı santimetre genişletmeye gayret etmelisiniz. DİKKAT: Basit ve kolay oldu. ğu için bu kitaptaki tecrübe ve nok- talara ehemmiyet vermemezlik et meyiniz. Sesinizin kabil olduğu ka. dar kuvvetli ve güzel olmasmı, ans cak bu noktalarda yazılı olanlara kıy. met vermekle ve onları tatbik et- mek temin mümkündür. Kendi sesinizi de hor görmeyiniz. O da mükemmel bir konuşma vesitasıdır. Eğer önceleri sesiniz kr sılmadan on dakika bile konuşmadı « nızsa büna bemen takılıp kalmayı- nız, Bu yanlışlığa bir daha düşme » mek kabildir. Unutmayınız ki “Gladstone,, un sesi; üç saat yirmi beş dakika süren en büyük nutkunda hiç kısılmadık. tan başka kendisinde de hiç yorgun. Yuk alâmeti görülmemiştir. TELAFFUZ yonlu >. 4 sana- Anı; açi süratli kon muvaffak oluncıya kadar öğreniniz. Doğru ve dürüst bir telâffuz, nut. kun tesiri sayılır. Bu; dudakların, dişlerin, dilin konuşurken ayni de- recede iyi kullanılması, hepsinin var zifelerini yapması demektir. Birçok kimseler, hattâ bunların arasında âlimler bile, son derece lâkayt, ge lişi güzel konuşurlar, Kelimeleri Jü- zumsuz yere uzatırlar. Sedalı harf- lere ehemmiyet yermiyerek biribiri ardı sıra sedasız harfleri söylerler ; âdeta stenografi lisanile konuşurlar. miş gibi.. Böyle kötü bir telâffuz günlük hayatımızdaki mükâlemede bile bir hata sayılırken nâsıl olur da halka hitap eden bir nutukta affedi- lebilir. Bu hiç bir zaman hatibin kendisine mahsus tarzı diye affedile. mez. Bu her zaman * ve her yerde bir hatadır. Tıpkı bir sarf iş kavait hatası gibi hatibin kâfi derecede tah» silli olmadığmı anlatan bir eksiklik» tir. Doğru bir telâffuz hakikaten; hatibin titizliği, kibarlığr ve hüsnü tabiati, hasılı çok iyi tahsil görmüş münevver bir kişmenin bütün mezi- yetleri gibi, aynı derecede sayılmaya değer. (Devamı salıya) le NK ze iie az SİNE iki Sen JAY RAM

Bu sayıdan diğer sayfalar: