Yanakları çatlak içinde ve şiş; Yalnız, kirpikleri dökülmüş. Göz k& pPâkları arasında pıni piril parlıyan bir çift mavi gözleri var. Bu iğrenç mahlükun tabakama el sürmesini istemediğimden kendim iki sigara geçip uzattım. Aldı ve o kadar kibar bir tavırla teşekkür etti ki, hayretimi mucip ol” du, Sigaralar #lmak için uzanan el de şaşılacak geydi: Kirli, tırnaklar kırılmış, lâkin ona rağmen, ince, U- Zzun, biçimli... Zarif bir el! Yanımızdan uzaklaştı. Onu gönle - rimle takip ederken, Pertev, usulla - &k omuzuma dokundu: —— Tanıyamadın mı? — Ona hayatımda raslıyamamığ. tm ki... — Hele hele. — Hayır vallahi... — Senin deniz kızm işte.» Bunları söylerken gülmüyordu. Fa- kat yüzümde tagccübümü (okumak için bana dikkatli dikkatli bakyıordu. Benim inkisarı hayalimle alay etmek için peşinen hazırlanıyordu. Onu bu zevkinden mahrum etmek gayet ho - şuma gittiğinden sakin bir ede ile: — Eğer hakikaten oysa herhalde bu kadının son derece merak uyanâır&” cak bir mazisi olsa gerek. Pertev: — Bravo! - diye bağırdı. Bana baktı ve ilâve etti: yordum. Zekisin vesselâm. Hi- in, Gel sana şu kadının İ MACEPA, anlatayım! Pertev bu sergüzeşti şehrin yaslı. larından dilemiş... Yirmi sene evve İ line nit bir mesel i © zaman me > zalltbis, amimış. Oldukça zengin- miş. Kız büyüdüğü zaman adama nii- Zil inmiş. Annesi çocukken ölmüğr müş, İki kardeşini de arka arkaya gömmüşler. Babasiyle yalnız kaldığı bu evde, bütün işi o deruhte etmis. Hattâ başını örter, çiftlikleri âe dola. $ır, bir erkek gibi köylülerle konuşur, zirmate nezaret edermiiğ. O zamanları çok güzelmiş. Altm gi. bi saçları, masmavi gözleri, dillerde dastanmıg, Terbiyesi, tahsili yerinde mis, Babası onu bir İstanbullu hanım gibi büyüttüğü için Kimselere lâyık göremezmiş, Mihrümah (babasının nazlı kızı olduğu için o zamanları #- yıp görülen birçok alafrangalıklardan da kaçınmazmış. Meselâ erkek gibi 8- ta biner, kalıkahayla güler, sigara i germiş Onun bu halleri küçük gehrin için: de mil dedikodulara tebebiyet. ver. miş ahbabı yokmu. Çünkü buradaki kapalı aileler or unla görüşmek iste mezlermiş. Yalnr enli? kaymakamı Ahmet Beyin hanımı onu sever; ken. disivle ülfet edermiş beyin hanımı kendisinden .ş kmüş., Lâkin İstanbul da büyümüş canlı ve neşeli bir kadı. mış, O da bü izbe yerde sıkılıyor, ger kizm neşesiyle gününü boa gesi” mek istiyormuş. i Bir yaz, Ahmet beyin hanımının yeğeni, yirmi yaşında bir delikani: yengesine misafir gelmiş iyi gen sik sık görüşmüsşler. Yatakta yatan hareketlerini kontrol Artık sevgililere her- Kes ormanda, Şurtğü. burada Taslı « yor. İkisi de kimseden çekinmiyor, çılgınlar gibi aşkları ortaya vuru - ye oğlan çocuk sayılır. Ay. o i yılır. Ay. “zata olan kız ise, sakin hayatmn içine dügen bu çılgın muhabbetin zev- kiyle hiçbir ey düşünmüyor. Sonbaharda delikanlı gitmiş. Mih. rümah, her akşam postahanenin cive- rında dolaşırmış. Müvezziin evlerine beklemeğe bile sabrı yok - muş. Kız, her gün yazarmış. Cevaplar o kadar Bk eğilmiş. Ve nihayet al, dığı mektuplar O kadar seyrekleşmiş birinde artık hiç gelmez ol. alli baba Jazmır etmekten âciz. ki, günün bi VE irağık da postahane civarmda görünmüyormus. Perişan bir halde dağda bayırda rolaştığna Taslanır miş. USUN yürüyüşlerle kalbindeki akışı mi, vücudundaki ihtirası mı öl istiyordu ?- hapy sonunda — Mihrümahm babası öldü, altı SY sonra da, şiddet li bir'grip neticesi, Ahmet beyin ha- nimı vefat etti. Yazdanberi zaten genç kızla konuşmuyorlard- Fakat ölüm haberini alıscâ, Mihrümah ohemen koştu. Orade toplu olan komşu ha z nımların rivayetine göre, kızcağız mü temadiyen tetikte, birisinin gelmesini 4, Her tekerlek sesi, kızı yerinden EE muş, Faka merhumenin 7 ni Bü- — gelmemiş. Neo ye - ertesi günü, Hattâ cenazede bile bulunma. miş. banm rivayetin? göre, meğer. müş. Çünkü ie Iduğu için, vicdan azabı di yüzünden ©: Bülend bey hassasmış. Yendi yüztinden başkasın bir fena - lık gelse, onun ıştırabmı günlerce çe. kermiğ... Bunlari, Mihrümahm cenaze evinde hep işitmiş. Genç kız, delikan- Is ile münasebet peyda ettiği zaman, orun haleti ruhiyesinden bihaberdi.. Evine gördüğü zaman şöyle düşün - dü: N Bir erkeğin bir kadını iğfal edip yüz üstü bırakması doğru muydu? Fılhakika ayi yaştaydılar, Ve kız, yu yalüaşebill J9M4 ziyade: âmil.cl mugt. de aralarında derin Ve ilerlemiş b” muağaka cereyan etme- mişti. at kızım aşkı, o kadar gid. detli, o KEİ esaslıydı ki, bunu, bir iel kalbinden silemiyordü. Bu beyhude bekleyişler onu yeyip kemiriyor du Mademki onun acıklı mektubuna Bülend cevap vermemişti o e ee amm a ğunu öğrendiği adima müthiş bir vieda azabı çektirerek cezsamı ver- mek istiyordu. Öyle bir vicdan azabi ” # Kİ erkeği benliğinin ta derinlerin. den garsall.. etti, O zamana kadar pek gik hatti yüzüne pudra, gözüne bu kız, on gündenberi, taramamış, yüzünü bile yr- bir halde dolaşmağı başla. giyinen, saçlı kamamıŞ amca Fotoğrafçıda Yazan : Niyazi Ahmet 1I sene evvel bugün Türk denizlerinde ecnebi kabotaj hakkı nihayet buldu emeasresunana mana srasamresi #anene mea maaMAMaNsAn ee serasa sanem srmn resen Çok yakıp yarında her türlü gemi Türk tersanelerinde yapılacaktır. Türk gücü- nün bu sabada da göz kamaştırıcı mu- vaffakiyetler kazanacağında kimsenin şüphesi olamaz ne sonra olsa dahi karşısın | SERı BIR SPOR UÇAĞI CIMIN YSTUNW YALAYARAK TAYYARE KAMPINA YERE İNER...” “Karşı gelinmez bir kuvvet,, Ke diye tanınan ve düşmanlarına akılla” rm alamıyacağı sedler yaptıran Türk büyük deniz harplerini de yadırga' madı. Açık denizlerin hâkimi oldu. İlk defa Karamürsel kayıkları ile deniz işlerine girişen dedelerimiz, Geliboluda ilk tersaneyi kurduktan sonra İzmit, Gemlik, Kasımpaşa, Si” nop vesaire tersaneleri bunu takip etti, En kuvvetli düşmanları mah» veden donanmalar, Türk emeği ile hazırlanıyordu. Doksanar top taşı yan muazzam kalyonlar, Türk bay - rağmı her yerinde şerefle dalgalan” dırıyorlardı. Bu şerefli günler, sarayın zevk we safası karşısında çabuk unutuldu. Acı ve telâfisi güç mağlübiyetlere ve birgün Türk suları ya- bancıların ticaret yeri halini aldı. Başka milletlerin armasını taşıyan gemiler bütün Türk sahillerinin hâ: kimi oldular. Lozan muahedesinin. 9, 10 ve 12 inci maddeleri Türk denizcileri" nin hâkimiyetini tamamiyle geri a dı ve 19 nisan 1926 da ecnebi kabu- taj hakkı nihayet buldu. 1923 yılında seyrisefain gemile- rinin hepsi 26,930 tondu. 1926 da bu miktar 92,000 tona çıkarılmıştı. ii Yukarıda Osmanlı Türkleri dev- rinde denizcilikte ve deniz ticaretin- de bütün devletlerden üstün olduğu" muza işaret etmiştik. Bu hâkimiyet, daha eski çağlarda da vardı. Tarihin henüz vesikalarla tesbit tarih şu satırlarla kaydediyor: “Milâddan evvel yedinci binden itibaren geniş çöller, derin irmeklar, üzerinde Türklerin ehemmiyetli nak liyat faaliyetinde bulunduklarına da” ir işaretlerden mahrum değiliz. Bü. yük Türk muhaceretlerine devir de- vir sahne olan Çin, Hind, Anadolu, Mogopotamya, Mısır, cenubi Rus- ya, Avrupa gibi sahalarda sarı ir mak, Sint, Gary, kızıl ırmak, Mendi res, Fırat, Nil, İntipil, Yayık, Don Dinyeper, Tuna gibi ulu ırmaklar” ve onların © yer leşenlerin çocukları, ihtiyarları ile | milyonlarca insanı taşıyabilecek ge- micilik vasıtalarını yapıp işletebile- cek iktidarda olduklarını kabul za - raridir. Sumer Türklerinden bir kısmır — Kızı sacayak edemediği bu devre ait hâkimiyeti | rma çıktıkları da malümdur. Türki- yenin Asya sahillerinden deniz yolu ile Kristof Kolomptan herhalde çok asır evvel cenubi Amerika: i oldukları ise süphe. GE e. 1844 de İdarei mahsusa kuruldu Bu teşekkül, deniz ticaretini geniş- letecek, memlekete servet getirecek- v. Fakat gayesine varamadı. Çün- kü Türklüğün seciyesi öldürülüyor, Osmanlılığın köhne zihniyeti hü- küm sürüyordu. Saray kendi âleminde idi. Hazi- neye giren para yüzlerce cariyenin zevk ve safasına yetmiyordu. A Başta bulunanlar, biribirleriyle büyük konak yaptırmak, fazla köle bulundurabilmek hususunda yarışı- yorlardı. z Medrese, her yeniliğ baltalıyor - nu. İlim ve fenne yer verilmiyor, her şeyin başında tevekkül geliyor” du. Düşmanlarımız , bu fırsatı ka” çirmadan Türk sularının servetini emmeğe başladılar. Yelken, buharlı vapurlar karşı” smda hükümsüz kalmıştı. Buharlı gemi yapılamadığı gibi | almak da mümkün olamazdı. Çünkü para yok» tu. Büyük harplerde Türk eskerini taşıyacak gemi bulmakta çekilen güçlük acıyı büsbütün artırdı. ... Bugün Türk denizlerinin her hu“ sustaki hâkimi Türktür. Çünkü yakın yatın da Türk de- nizlerinin eserleri ile beraber her türlü gemi, Türk tersanelerinde ya: pılacaktır. Senelere akılların almı yacağı işleri sığdıran Türk gücü bu sahada göz kamaştırıcı muvaffak” yetler kazanacagında kimsenin şüp” hesi olamaz. NIŞANYAN Hastalarını hergün akşama kadar Beyoğlu, Tokatlıyan oteli yanında Mektep sokak 45 numaralı müs. yenelanösinde tedavi eder. mem Tel: 40843 GERRAP PRAY, $» Dr. Nihad Tözee # b unci sırıl GİNE « Prangi ve diğer / Zührevi hastalıklar mutahaseısı başka hergün hastalarını kabi eder $ elik üreğin nm Sint boyundan Garbi Hind sa” Gel eği hillerine inerek deniz yolu ile Mezo- İ potamyaya gelmiş oldukları ve daha | ği sonra buralardan Habeşistan kıyıla- MR ÇADIRIN ÖNÜNE V GUZEL BİR eli cim KARŞILAŞIR. 3 he BA IM“: BENİ GÖRDESÜNE MEMNUN DE- GİLMISİN.?