küçükh Suzan annesinden şu meşhur ved. zeyi ezberlemişti: “Erkeklerin sana düştüğünü istersen sen erkeklerden kağ: Bu sözlerin ne derecâ doğru oldu- ğunu da, ona hayat birkaç kere ispat etmişti, Yumuşak davranan bütün ar kadaşlarının sevgilileri zamanla hain çıktığı halde onun etrafında birçok €Tr- kekler dolaşmaktan bikmıyorlardı. Maamafih bu kadar faziletin de genç kadını üzen bir tarafı vardı: Meçhul bir his, onun içinde daima is- Yan ediyordu. Kalbinin yalnızlığı ss? Yoksa boş geçen anlarm hüznü mü: Bu ıstırap günden güne onda artmak“ taydr, i Suzan, duldu. Az bir müddet evli Yaşadıktan sonra kocası ölmüştü. Bu yalnızlığın acısmı ei (ziyade, © Yar, sayfiyelerin birinde yaşarken, karşi” sında kendine hayran bir erkek çâre diği zaman hissetti. O adamın ateşli bakışları altında eridiğini duyuyror. Eğer erkek ister- &€ mukavemetinin. kırılacağını anlı. | yordu. Tehlikeyi önlemek işin şu söz- deri söyledi: — Beyefendi! Siz aldanıyorsunuz, ben zannettiğiniz kadınlardan değilim. Ne kendimle alay ettisir, ne de başka- siyle alay ederim. Erkek, ciddiyetle cevap verdi: — Hanımefendi! Ben sizi hiçbir za- man tahkir etmedim ki... Kadın, mahcupoldu... Erkek tatlı bakışlariyle Suzana karşı beslediği 2r- zuları izhar ediyor, lâkin fikirlerini meydana koyacak hiçbir söz söylemi. yordu, Birlikte bir gezinti yapmağa karar verdiler. İkisi de hürdü, bekârdı. Aşk” tan korkmaları için sebep yoktu. Fakat Susan büsbütün ürküyordü. “Kendin! , Pasl müdafaa edeceğini düşümüyordu: Gezinti, gayet büyük bir terbiye da- hilinde cereyan etti, Erkek tarafından hiçbir tecavüz olmadı. Otomobille de. laştılar. O civardaki tarih yerleri ge?“ diler. Erkeğin söylediklerini genç ka- dan süknla dinliyor, içinden mütemadi- yen annesinin sözlerini tekrar cöiyor- du, ——.. 5 Bi Amerikada Niyu Cersoy hükümetinde — bir neti00ye Bileri gömmemek gibi müthiş bir gündeliklerin artmas gibi maddi vir lar, diğer işçi arkadaşlarının anım. Dünyanın en müthiş grevi i Akşama kadar | bütün sinirleri gerilmişti. Vücudundarix sariki elektrikler saçıyordu. Fakat içinden dua ediyordu: Allahım! bana kuvvet ver, Ge- zintinin sonuna kadar dayanayım. Arzusuna da muvaffak oldu. Fakat bu muvaffakıyet, daha ziyade, erke- gin hürmetinden #leri geliyordu. Akşam üştü otomobilden inerken genç kadın, sevinçle teşekkür etti. — Çok iyi bir insansınız. Pek rarik . Teşekkür ederim. Hiç ay- | bulunmadınız. İ davrandını kırı bir harekette —— Siz de bana ufak bir cesaret ver meğiniz Ki... j | Erkeğin bu sözlerinde hafifçe serze- | niş bissediliyordu. Kadın bunu farke- der etmez, O günkü zaferinden mağrur yavaşça fısıldadı: —— İstanbula iner inmez size gelirim. Faik Kemal, bu vaade ehemmiyet bi- le vermedi. O. muhartirlik hayatında i gitlerle karşılaşmıştı. Za- e ei da böyle bir gezinti. ten bir şey beklememişti ki. O- | den başka : kadın ruhu tahlilin- nun için, bU. bir ibaretti. ile girerken omuzlarını sikerek gülümsüyordu ç , 2. Bu küçük harun da benimle söz- dan dolayı memnun. i ve bun: de alay eti iy di i ben ondan böşl N Dene A bütün #zumo Şairane yn e bu tipteki bir kadının hâleti örmekti. Buna da muvaf ruhiyesini & » sanıyor. Zaval- fak oldum. BENİ aldattı lı yavrucak... Yaz geçti. gan, muharririn kendisin. sanarak, evinden içeri girdi. Erkek, onu hürmetle karşıladı: —O... Ne Hi y nn uğramiğa. Demek beni üütme dınız... Ben de o güzel gezintimizi dai- Üç ay gonra bir gün Su- disini beklediğini , | helerdeki teftiş seyahatini bitirerek Böyle geçerken ba: | * ma zeşkle hatırlarım. Tavrında hiçbir âşık ve bekliyen a- | dam edası yoktu. Zavallı genç kadın | bunu anladı. Annesinin kıymetli nasi- hatlerini hâmilen yavaş yavaş çikıp git Nakleden: (Hatice Süreyya) yleplerinin pabulü için bir tesanid grevi ü > ii 'BENİ ÇAĞIR İMIŞSINIZ. NE YAR? j sacayak Çelik yüreğin maceraları TEDBİRLi OLARAK Bv- RAYA GELDİM... BENİ AN GAL ERKAN KON- SİLOSU YOLLADI» BIMINIZı DİLERİM. Yazan : 15 Niyazi Ahmet | sene evvel bugün Atatürk uzun bir teftişten sonra Ankaraya döndü için sanat elzemdir.. 1922 yılı 17 nisan günü, 15 sene , evvel bugün, Mustafa Kemal, cep- Ankaraya dönmüştü. uzun süren bu seyahatte Eskişehir, Afyon Karahisar cephesi ilmiş ve Konyaya uğranmıştı. umandanın bu teftişi, Türk inin mukadderatı ile alâkadar çoc lbantlık mektebinde a verdiği bir söylev- söylevin meti im. Okuyucular, bu o günkü siyasi, kurken, elbette rajti göz önüne li, içtimai şe | türkün, Türk millâşeklerdir. Ata” | yolu en çetin harplöi yürüyeceği | bile çizmiş bulunduğulişirişirken, | | ruz. “görüyo- İşte, Mustafa Kemalin nüç Efendiler: . Tütk milleti, menşei aslisindâ; ondan sonta hareket ve faaliyetleri, mali devrelerinde tetkik olunursa" görülür ki milletimizin hayatı adiy ve içtimaiyesile askerlik sanatı müm tezic bir halde bulunmuştur. Millet bu sanatın bütün.icabatını, bayat ve âmalinin icabatı telâkki ederek tabii bir surette icra ederdi. Denebi- lir, ki milletin içtimai heyeti ordu heyeti halinde idi. Şüphe edilemez ki bu ordunun her türlü levazımatı, techizatı, nalı, muhı, gene bu ordunun, bu heyetin efradı elile, efradı emeğilç yapılırdı. Elbette ecnebi fabrikalarına, ecnebi sanatkârlarıma sipariş oedilmezdi. Fakat Osmanlı Türkleri İstanbulu, Rumeliyi fethettikten sonra hayat- larının içtimai İevazımını bizzat te- min ile iştizalden kendilerinin müs- tağmi olduklarını kabul ettiler. Bu hususu içli dışlı temasa geldikleri İ anasırı ecnebilerin ayadii menfaati- ne terkettiler. Onlar, yalnız uzun zaferletin muhabbetlerini, meşakkatlerini ik- tiham etmeği vasi muharebe mey- danlarının lâyemut kahramanlığını şerefini istihsal eylemeği medarı fahr bilirlerdi. Orlar için bu kahra” manlık sanatından başka sanat yok* tu. Veyahut başka sanatla iştigali haysiyetlerine münafi gö li. İşte bu zihniyetin hâkimiyeti şâ- milesidir ki binnetice Osmanlı ordu” sunu ve milletini iğneden ipliğe ka- dar, naldan mıhma kadar her türlü ihtiyacatını teminden cahil ve aciz bıraktı. İhtiyacatınm temini için milleti ecnebilere haracgüzar kıldı. Bu zihniyetle sanatm lüzumu, Efendiler!.. Memleketimizin feyyaz topraklarından, namü- tenahi fezailinden, mütenevvi ve zengin ekini kimseye muhtaç olmaksızın hakkile istifade edebilmek, milletimizi mesut ve müreffeh, ordumuzu tamamen ihtiyaçtan müstağni yaşatmak sanatkârlığın ehemmiyet ve şerefi elbette tekdir olunamadı. Efendiler! Bü zihniyetin ne kadar yanlış, yalnız yanlış değil ne kadar hatarnak olduğunu asırların verdiği acı tecrübe ile anlamamış acısını his setmemiş bir fert millet kalmamış" tır. Efendiler)... Memleketimizin fey- yaz topraklarından, namütenahi fe- zailinden, mütenevvi ve zengin me* nabiinden kimseye muhtaç olmak” sızım bakkile istifade edebilmek için ve binaenaleyh milletimizi mesut ve müreffeh, ordumuzu tamamen ihti- yaçtan müstağni ve kavi yaşatabil. mek için sanat elzemdir. * Sanatın en basiti, en gereflisidir. Kunduracı, terzi, marangoz, saraç, demirci, nalbant hayatı içtimaiye- İ mizde, hayatı askeriyemizde hürmet ve haysiyet mevkiine lâyik sanat“ kârlardır. Bugün bir sanat müessesesinin çinde bulunduğumdan bu müesse- Bin ikinci mahsulünü orduya ta bileğini gördüğümden cidden Tsyan eferdi 822 ula yandı? evvel bugün Man günü, 15 sene sinemasına bit$likmde Kozmoğraf mandan yangın katlı apartı” pastacı furmı yandı. Pak Ateş, binanm orta ecza yapan iki Rusun olduğu odadan çıkmıştı. İlk alevler. çıkmağa kit söndürülmeğe uğraşıldı. ii bir netice alınamayacağı" görülü polise haber verildi. Yangın yerine gelen polisler, içe“ risi yanan odanın kapısına kilit vu” rulmuş olduğunu gördüler. Vakit geçirmeden kırmağa başladılar. Fa kat ateş her tarafı sarmıştı. Kırmak imkânsızdı. Bu esnada: — Azaryan efendi içerde kaldı.; diye bir ses duyuldu. Bağırışlar tekrarlandı: — Azaryan efendi. Fakot buna kimse ehemmiyet vermiyordu. Çünkü yapılacak hiçbir şey yok- tu Bina çatırdayarak yandı, çöktü ve bir iskelet halinde kaldı. Öbürgün Meşrutiyetten sonra âyan ağalığı yapmış, bir müddet hariciye müsteşarlığında bulunmuş olan Azaryan efendinin iskeleti çr Bu ESNADA BİR TABANCA SESİ... PENCERE CAMI KIRILDI,LO TUNG .VE- 7 RE -VUVARLAN DIL. —.