uvpe — Öupyg :Bupyez you — 477 nz söyl OL Guy a» dd Bare oz ododg “nuz 10 vpatdıştıpn O dk “op payi plan 0Ğ ap şoymfiasi,, “alpipyrez 405 uopusea un8ng yeyskog ni - a surypaz “03 çüraaylasez Ez0a Uray! ZIUNĞIpUSLİN ruşlayırxos ÇK Fİ epi riyiğsraj? EEE Eeee e siz $ seziediz İLE SSLEE e EEE: şiğeni, ERİ ENLEE isi 5 MLEREEİ, : nz REğE İ.T Blg tiş, PER eke ii İle g A Bg: Er REF 8 ML andea :“Şemug5 mrs, dıfuyıs : drysuruns 5 g S9 AEBEEEEKRER MİN EX Aşakık liği sz ileri igili ie! del mialin tini ele: Ea > iz “ ik lekin Ez 2 BEZE ts pi UR İİ Ee 3 CÜCENİN AŞKI BEEEEEEEE ? im gep ii, miilikerişii 5 Gri, 1 $Rİ! Sİ irsi dış y 123 iğağıai " .ORS 8 5 3“ 14 Rği8 ğ şeyi İN Şİ 3 ; Esi iaE ş© 2 3 ERE EB sgöEiiep Bir ağe ki EE 2 8 deyi E - İL Elie ie b Siz SEL e 5 ğ Miş iŞ za > EE Beğ : 8 ENİ şişi pip ii Z © Ş Bg! w x <E a ii 3g” R RE? 5 İF R fifliysa hüzmeleri altında bulunca, —' kabahat orda değil. Ah! Küçük Şikol karı akşamın beşiydi «— sıcak ve ili Bavanın bepsini içine çekmek is tiydrmuş gibi derin bir o nefes aldı ve Espinozanın göstermiş (olduğu tarafa doğru giderken bütün sevinç ve heyeca- nnı ti. Hem sıkı a. Anzlarla ilerliyordu, hem düşünüyordu: — Öl! Son dakikaya kadar, üzerime yeniden bir çok rahiplerin atlacakları. nı zannettim. Vakia, mösyö Espinoza- nm sözünde duracağını o ümit ediyor- dum. Fakat doğrusu her şeye rağmen büyük bir heyecan içindeydim. Oh! Ni. hayet korkulu rüya geçti! Eepinoza sö- zünde duracak. © Başını kaldıtıp, bulutsuz O mavi se- may: doya doya seyrederek: — Temiz havayı teneffüs etmek — bilhassa hücrenin pis havasından sonra — nekadar iyi oluyor, diye mırıldandı. , Oh kızgın güneş! Eski bir yolcu olar bana kuvvet ver, beni canlandır! Sen can ve hayat veren hararetinle bana bir gok defalar kuvvet verdin, fakat zanne. diyorum ki, beni biç bir zaman bu ka- dar şefkatle okşamadın... Vakia bu anda fena halde yakıyorsun ama, ne de ol- sa... gariptir, insan on beş gününü Az. raille başbaşa geçirdikten sonra, hayat nekadar da tatlı gözüküyor!.. Birdenbire düşüncesini değiştirerek müthiş bir tebessümle: — Ah! Fausta! dedi, zannediyorum ki, nihayet hesaplaşacağımız saat gel- di! Böyle düşünürken, San Fransisko meydanına gelmişti. Şefkatli Wir tebes- sümle mırıldandı: — Gidip şu zavallı Şikoyu — bulalım. Zavallı küçük demek ki sözünü tuttu.. Hapishanenin ayrılmadı. E. ğer, benim için yapamadıysa, kine Sadakat ve muhabbetinin, kalbimi nasıl ısıttığını bir bilseni, Birdenbire, #laycr bir o kahkaha ata- rak; — Olur şey değil, şair olduk!.. Dos- tum Servantesin, “Don Kişot!,, diye ba. gırdığını buradan (o duyuyorum, Gidip “öteki dostumuz Şikoya sürpriz yapalım. Pardayan, cücenin sadakat ve muhab betinden, zannettiğirlden çok daha fazla mütehassis olarak, çocukça bir zihni- yetle, mantosuna bürünerek, oŞikonun nazarı dikkatini celbetmeden yanrna ka- dar solulmağa karar verdi. Şimdi, için. de on beş gün geçirdiği «- öyle bir on beş gin ki, ondan başkasını çoktan mah vederdi — Manastırın kapısına doğru yaklaşmıştı. Gözlerile — Şikoyu arıyor fakat göremiyordu. Espinozan'n yanıl- Gığını veyahut da cücenin uzaklaşuğı- nı zannettiği bir sırada, çok İyi tanıdı. ği bir ses, ona © esrarengiz bir tavırla şöyle fısıldadı: — Beni takip ediniz. O, cüceyi gafil avlamak zevkini tat- mak isterken, cüce onu gafil avlamıştı. * Geriye döndü ye Şikonun lâkayt bir ta- yırla, fakat süratle manastırın kapısın. dan vzaklaştığını gördü. Pardayan, 0- nun Ne diye bu şekilde tedbirli hareket ettiğini kendi kendine sordu ve onu ta- kip etti. Cüce, başını çevirmeden, seri ve ha. fif adımlarla manastırm duvarı etrafın- dan döndü ve dar sokaklardan birisine saptı. Nihayet oradı durdu ve hayret içinde duren Partlayanın elini tutarak” dudaklarına götürdü ve gözyaşlırı için da: — Ah! biliyordum, dedi. Onların hep sile başa çıkacağınızı biliyordum. İste- diğiniz anda onlarla alay o edeceğinizi Cu ii 8 29 5 Ni i çOrmiliii e Similiz : — 20 j? 3 e Orm lik E »s EN wilteğ: 3 Zem i â Eri ili İm 1 O (İİ 0 Elöniz m ES içi Denk Me a ei iii, Rosie * şğ 3 8 İYİ < S 5 > İÇER» > 1? “ iri e ie mlği 3 iki? zi) © 2d 5 > y“ : ig 3 il (ARI g cism Ezeia 3 3 / CÜCENİN AŞKI —————— de biliyordum! Şimdi çabuk, vakit kay» betmiyelim! Beni tekip edin! Küçük adam yliriimek iktedi. Fakat Pardayan onu durduzdu ve gülümsiyc- “zeki — Canım dur bakalım, dedi. Demek ki beni hemen tanıdın öyle mi?.. Halbu- ki ben, iyice mantoma sarılmıştım. Şiko da güzel bir tebessümle gülüm. sedi. — Mantonuza nasi) sarılırsanız sa- rilm, nasil elbiseler giyerseniz giyin si- Zi her zarcan tanırım. Gözlerim yanılsa bile, kalbim yanılamaz... o Fakat şimili bunları bırakalım? Çabuk gelin. Burada durmıyalım. Pardayan son derece mütehassis ola- rak, tasavvur edilemiyecek bir şefkat. le ona bakıyordu. — Beni nereye götürmek istiyorsun? Şiko gilmeğe başladı. — Sizi saklamak sitiyorum. Emin o- Tunuz ki, sizi saklıyacağım yeri katiy- yen bulâmazlar. — Beni saklamak mı? Nçin? — Sizi tekrar yakâlamasınlar diye! Bu defa Pardayan gülmeğe başladı. — Saklanmağa lüzum yok, dedi. Me. Ta'ç etme, artık beni yakalamıyacaklar- idir. Şiko rsrar etmedi, hiçbir sual sorma- dı, haytet ve endişe eseri göstetmedi. Pardayan saklanmağa lüzum olmadı. ğın: ve onu bir daha yakalıyamıyacak- ların: söylüyordu. Bu, ona kâfiydi, Küçük kalbi sevinç içinde taşarken, bir defa daha Pardayanın elini yakala- dı ve dudaklarına götürdü. Fakat Par. dayan eğilerek onu havaya kaldırdı ve: — Ne yapıyorsun küçük?.. öp baka- yım benil.. Diye bağ onun kızarınış yarak: * lü i mıza başlamadan evvel, geçen dersin sonundaki © parça. nin Türkçe tercümesini görelim; ğ ü iz gibi, bir lâmbası vardır. Bülün büyük İngiliz şehirlerinde | birçok lokantalar, kahve, çayhane ve ahçı dükkânları yahut kabareler var- İ âır, Her küçük müşteri grupunun kendi masası, her masa, d Yemek esnasımda bazıları dansederler, bazıları etmez; odanın nihayetinde, orkestranın yanıbaşında, birçok kiği, nin dansettiğini görüyorsunuz. j Garsonlardan biri bülenin yanmda duruyor; orada çe- Bütün büyük otellerin, bu resimdeki gibi, yemek sas git çeşit soğuk yemekler vardır. Diğer bir garson bir tep. lonları, yahut lokantaları bulunur. Geçen dersin tercümesi nim da, gö (83 ——— bütün kuvvetile onu kucakladı. Pardayan onu yere biraktı ve heycca. mını gizlemeğe çalışarak: — Haydi bakalım, şimdi gidebiliriz! Ve mademki beni muhakkak © bir yere götürmek istiyorsun beni şu “Kule ote- li,, denilen yere götür, eminim ki, orada | her ikimiz de İspanyanm en güzel, en Bir müddet sonra, otelin taraçasına Bir müddet sonra, otelin taracasıtia görmişlerdi. Pardayan öyle bir gürültü yapmağa başladı ki, istediği oldu! Ya- ni, Juana, bu gürültüyü yapan azgın müşterinin kiz olduğumu anlamak için kapıdan gözüktü. © Zavali: Juana bir hayli Elemli, likayt sakin bir hali vardı. Ya. makları penbeliğini kaybetmiş, onun ye- rine, kendisini daha güzel ve daha cid. di yapan hafif bir solgunluk kaim ol muştu. Humma içinde © yanın büyük siyah gözlerinin etrafı o mavimtrak bir baleyle çevrilmişti, Hastalıktan yeni kalkmış gibi bir hali vardı. Fakat, bu endişeli ve ümitsiz ha- Yine rağmen, onu bir tek müdekkik na. zarla süzen Pardayan, onun her zaman- *i gibi ve hattâ her zâmankinden daha fazla süse ve giyinişine itina ggösterdi- ğini gördü. Büyük bayramlarda giydiği en güzel elbiselerini giymişti. Mühim bazı ziyaretleri kabul edecek. miş gibi hazırlanmıştı. Bütün bu ozen gin ve süslü Kıyafeti, her ne pahasına olursa olsun, hoşa gitmek © arzusunda olduğunu pekâlâ gösteriyordu. Kimin hoşuna gitmek istiyordu? Ve hangi ziyareti bekliyordu? İşte Parda- yanın kendi kendine sorduğu sualler, | Ve hiç şüphesiz bunun (cevabını bul- muştu ki, prestişle ( sevgilisine bakan , Şikoya göz VE iri irice mi 4 ş ibi ği vi iii İL p : ŞİR il :: : > 11 delal bar Müge sggE W iğ iyi ii a3i? 3ydi ri elim ag Ella A koyuyorlar, ” ii j si gölürüyor: tepside bir gişe şarapla iki şarap adehi var, Ge Dun dale e 3