Sezar: öldürmek istiyorlardı. Buna katiyyen müsaade etmiyeceklerdi. Fakat herşeyin bir sonu vardı. Biraz sonra, isyancılar, Don Sezarın tehlike. den kurtulduğunu © öğrendiler. Nas Kimin tarafından? Bunun onlarca ehem miyeti yoktu. Onlar bunu öğrendiler ve ısrar etmeği İüzumsuz buldular. Bunun üzerine, sağa sola bir kaçışma başladı ve meydanda, sokak içlerinde, kralın muzaffer askerlerinden — başka kimse kalmadı. Bu aralık Pardayanla (O muhafızları, nihayet, San Pablo manastırma geldi- ler. Ve tam hapishanenin o kapsırndan içeriye gireceği zaman, O Pardayan, ön sırada Şikoyu gördü. Fakat ne vaziyette yarabbim! Biraz evvel kendisini bir bebek kadar güzel bir şekle sokan ve en asil kadın- İarın takdir ve hayranlıklarmı o celbe. den o İpekli elbiselerinden eser kalma- miştı. Üstü başı paçavralar içindeydi. Bun- dan maada öte berisinde, kan (olduğu muhakkak olan, kırmızı lekeler vardı. Fakat Şikonun bu perişan vaziyetine €hemmiyet vermediği görülüyordu. O paçayralar ve güzel elbiseleri ayni gu. rurla giymesini biliyordu. Elbisenin artık onun için ne ehemmi- yeti olabilirdi? Allah gibi tapındığı dos- tu şövalye de ondan daha İyi bir kıya. İette değildi ve Şiko onun bir sücuk gi- Bi iplerle sımsık: bağlanmış ve etrafı askerle sarılmış olduğunu O görünce o kadar müteessir olmuştu ki, bu büyük zerre kadar şüphe etmiyordu. Cüce vakia hiçbir şey söylemiyordu. Fakat esirin gözlerine (dikilmiş olan gözleri konuşuyordu. Ve bu bakışlarda öyle samimi bir act, öyle ateşin bir mu. habbet ve öyle ateşin bir sadakat oku» ruyordu, Pardayan tasavvur edilemiye- cek derece mütehassis oldu ve ona, na- dir, teshir cdiliç tatlı o tebessümlerin- den biriyle mukabele etti. Pardayan ona birdenbire bir şeyler söylemek istedi fakat, bu hareketin za- vallı cüceyi fena bir vaziyete sokacağı. nı düşündü. Söyliyeceği bir tek kelime bile küçük dostunu mahvedebilirdi. Par dayan bundan © vazgeçmek cesaretini gösterdi. Fakat, Pardayanın (o başkalarını dü- şünmek için kendisini unutmak © âdeti olduğu için, öteki dostu Don o Sezarın ne olduğunu öğrenmek istiyordu. Bu- nun için, geçerken, kendisine dikkatle bakan cüceye gözlerile konuştu. Şiko aptal değildi. Pardayanm tati tebessümile taltif edildiğini hissetmiş ve onun, kendisini niçin tanımıyormuş gibi hareket ettiğini pekâlâ anlamıştı. Bingenaleyh, Pardayanı, gözlerile: — Don Sezar kurtuldu mu? Diye sorduğunu anlamakta güçlük i. Cüce de gözlerile cevap verdi ve müşterek dostlarının tehlikeden azâda olduğunu söyledi. Pardayan hafif bir baş işaretile mem. nuniyetini izhar etti ve yavaşça kapı dan geçti. O zaman, hayretle gördü ki, vücudu. nun küçüklüğünden istifade eden Şike, €sasen ona aldırmayan askerlerin arası. Pardayan cesaret ve kahramanlığının tim$aji olduğu gibi zekâ ve âlicenabir- ğın da timsali idi. O bütün (ömrünü münzevi bir hayatla geçirmiş ve en teh. likeli vaziyetlerden hiç kimsenin yardı- mına ihtiyaç olmadan kurtulmuştu. Par dayan doğru yolda yürüyen sade bir insandı, Eğer, bu yol üzerinde, zayıf bir ada- ma rastlasa, bunun neticelerini hiç dü. şünmeden ona elini uzatırdı. Eğer yırtıcı ve zalim insanlara rastla- sa, kenara çekilmekle iktifa ederdi. Te- nezzül etmediği için veya tedbirli hare. ket etmek için değil, aldırmadığı için, eğer bu adam ona taldirmağa: kalksa Pardayan mukabele etmekte asla tered- düt etmezdi. Eğer bu Zalim ve fena adam, kendi, sinden daha zayıf birisine saldırmağa kalksa, Pardayan, hiç tereddüt etmeden zayıfı müdafaa etmek (için kendisini tehlikeye atardı. İşte, kuvvetine güvendiği, daima ken dine hâkim olduğu ve (ancak nefsine itimat ettiği içiridir ki, hassas Parda- yan, kendisine gösterilen dostluk veya sadakatlere lâkayt kalamazdı, Şiko tarafından temsil edilen zaafhın Pardayan tarafmdan temsil edilen kuv- vete karşı gösterdiği masum sadakat, âlinecap şövalyeyi son derece mütehas. sis ve müteheyyic etti. O zaman gördü ki, cüce, ufacık avu- cunun içinde küçük kamasının kapza. #inı sikiyor ve askerlere kin ve nefretle bakıyordu. Bu vaziyet karşısında Par- dayan gayriihtiyari şöyle düşündü: — Ahi Küçük ve cesur adim. Eğer kuvveti de cesaret ve iyiliği derecesin- ate eye Pe <a ip geğe. Şt İşbaşı çeri dere iie ve şi İş : Eği Lİ ai Ein AE “ İl: - iri ih 2 j > zi OĞR ileriyi ir işi izel di 1g yk alli iğdir bl ai? âeiit il EZ i İY 1! z a ESME FE ; : He . ie. ; zl m İp 281.2. Baz kaç OR a, İEP gi â SN:Eİ) i gelşi vi23 | ilini yi ni p “Ewini yil ileal RE j Giepiee pl ES 23 leşi İşe işelak | E çi i İİ LA e ii sd iii SEİR OĞRA akaid j kn aşili 2 İeğaeyelyş öz ef 1 # İN > SN MA 7 aş iyi> gi v ş | ri pini ği mike HERŞ e pePa ; il iii Hi a ii 4 j z | elim EEE. İfa Asie ali ie eklalaş seyi yat İİ —üriinnat ie aldin Helii İSE içme ipi Mm: Ebe sağa lale şi Li 6 kipi 5 ti ui : : ii ili İl ERİN çil i EE: 8 İş 3 83 Zi N “o hile i İpi ii e tl, pri ee Saki e are ce Bi RL ça yl şe heleki ; diri ipip ; abşazrilli gönekeasiizeldi ğe ağ mğgtağşağı; eögögişeğişadan ci a ? | Derslerimize abone olanların taksitlerini nisanın onungu gününe kadar göndermelerini rica ederiz. | 118 O... COCENİN AŞKI COCENİN AŞKİ 10 2 gösterilen bu samimi dostluktan kuV- vet alan Pardayan tatlı bir tavırla gü” lümsüyordu. Ve sonra gizlice (o cücey€ baakrak gene gözlerile şöyle söyledi: — Bırak elindeki iğneyi kürçük! BU kadar kalabalığa karşı bir'şey yapıla" maz, Şiko bunu anladı. Bu sırada, manastırın büyük kapısına gelmişlerdi. Bu muazzam demir kapının üzerindeki kilidin açılması için bir hay- Hi beklemek icap etti. Nihayet kapını" kanadı, İnsanım içine kadar işliyen si” si bir gıcırtıyla açıldı. Bu küçük tevakkuftan istifade eden, Şiko iyice Pardayanın yanına sokuldu ve vazifelerini bitirmekten mütevellit bir sevinçle gevezeliğe başlayan asker lerin nazarı dikkatlerini celbetmede gözlerile ve başile Pardayana de anlatmağa başladı. E Pardayan bütü” bunları anlıyor ve gözlerile cevap yerin yordu. Birbirlerini mükemmel bir sv rette anlayan iki dost (arasında şöyle muhavere cereyan etti: — Hergün buraya gelecek sizi gö. receğim. Pardayanin gözleri sordu: — Niçin? Hiçbir işe yaramaz ki! — Belli olmaz, belki görüşebiliri”- — Vaktini boşuna kaybetmiş olu” sun, bu adamlar beni Sıkı bir altma alacaklardır. — Bundan ne çıkar? Bir defa tecrüd* ederiz. — öyle olsun Teşekktir ederim. Ve Pardayan cüceye tatlı bir tebes” sümle baktı. Şimdi artık kapı açılmıştı. Ve bak”, pr, üzerine kapanmadan evvel, -Pardi. e