Made Namuslu yankesici Natıralarını anlatıyor “Şimdiki Ingiltere Kralının teplerini nasıl boşaltmıştım ? ,, yn isimli hokkabaz yazıyor: Ben bir yankesiciyim. Haberleri halkın ceplerini buşalt Şak suretiyle mükemmel bir suret” inip gidiyorum işte! iy lat benim sokak yankesicile- Sramda büyük fark vardır. Ben İm İu bir adamım: kazancım ak teylerden değil, fakat halkın elenicilik yaptığımı görmek için verdikleri paradandır. Mağa peştede bir canbazhanede Sine ve Trabez. artisti oldum. İntek da canbazhane müdürüne gi- Kiz” halka hokkabazlık yapmama », Nâde etmesini istemeğe karar ldür alâka göstermedi, fakat iskambil hilesi yapmama mü- #ti, Bubenimiçintam fır lele yaparken bir taraftan Müdürün parası, cüzdanmı ve aşırdım. ödür şaşkınlıktan dona kaldı. wa şaş My Bütün eşyasını çalmak üzere u bildiği halde bunları na Ne ani Vek mi. “öleye dim gelen ikinci mühim ha- > 9 sengsinde İngilterede iken ça mejerim beni istasyonda mn otele götürdü ve hiç bil e ilizce ile bana şu küçük rletti: >> Baylar, bayanlar! Ellerime için altı baym sahne & gi dakikada aşırdığımı bir Ben de mesleği- Amel in ederi Hi iş b yalnız kalmca, kapılara seyircilerle dolu salona bak- o dakikada lisanı bilme- aklıma geldi ve fena halde şa“ Birkaç söz kekeledim ; söy” keki herhalde bana öğretilen halay, Butuk değildi. Halk kahka- im” gülmeğe başladı. e Meğerse Eelip bana dikkat edin,, diye- » “gelinde beni yıkayın!,, Uşum. “ena pr sıkılmış olmama rağ- halkım hâlâ güldüğünü gör Bu da bir muv. affakıyetti. Ti- vida sahnede yirmi altı daki- Kez müsaade etti. ”". ba nkescilikte yaptığım hileler & leri nede, gerek sahne haricin- Sok eğlenceler temin etmişti. İbne arasmda hiç unutamıyaca" hatıra da eğlenceli olmaktan San sıkıcıdır. insanlar vardır ki kendileri- meler zannederler ve beni herkese karşı gülünç düşür. ler. söz gece Londranın şık kulüple” Pod, birinde marifetlerimi gösteri” Mah mutat davetlerim üzeri- pi heye gelenler arasında bakış- Yak, beğenmediğim bir delikan- Er nl Ben ii İnsanların yüzüne ilk bakış- Si hakkında az çok bir fikir eğe şladndayın ve bu gem “zlerindeki manayı hiç beğen- e kendime mahsus sırlar. İN edeyim: Parmaklarr çok hassastır. Dışından elle hiç bir cebin i içine parmak- *okmak. Sıra delikanlıya ge- in ceplerini lüzumundan Mw dikkatle yokladım. em ceplerinde acaip bir Sanli Bu bir ct parçası idi rar Eği. sonuna yaklaşırken se- e üm ve oldukça alaylı Bayanlar, baylar! Bu zatm tip *n hiç bir şey almadım. Cep- ©. e bir takım şeyler var! iğimi bir daha tecrübe et- | Dedikten sonra delikanlıya dön- düm: — Haydi ceBinizdö ne varsa bay- ve bayanlara gösterin! Uzun zaman tereddüt etti. Ben zorladım. Nihayet suratını dehşet li ekşiterek elini cebine soktu ve ko” caman bir sıçanin kuyruğundan tu- tarak çekti. Seyirciler diye “yuha!,, bağır mağa, ıslık çalmağa başladı. O da sahneden dışarıya var hıziyle kaçtı. Eğer dikkatsiz davranıp da elimi cebine soksaydım, parmaklarım mu- hakkak ısırılır, belki de zehirlenir. dim. Halbuki sanatim dolayısiyle ellerimin hiç bir kazaya uğramama" s1 şarttır. ... İngilterede bulunduğum ilk gün İerde geçen güzel bir hatırayı da hiç unutmam. Hususi birziyafette ma. rifetlerimi göstermeğe davet edil miştim. Fevkâlede sevimli bir delikanlır ya takdim edildim, Benden çok hoşlanmış olduğunu söyledi. Toka- laşırken cep saatini çarptım ve ona: — Müsaade buyurun da size bir yadigâr vereyim, dedim.. Biraz mahcup olmuş gibi görür nerek: — Hayır, hayır lüzumu yok, de di. Zaten gösterdiğiniz san'ata mef- tun oldum. Fakat ben ısrar ettim; O da mü- temadiyen reddetti. Bunun üzerine cebimden saatle kordonu çıkararak sordum: — Nasıl , bunu bir hatıra ola” rak'almak istemez misiniz? — Bu benim saatim!, Sasitini cebine korken bu sefer de sigara tabakasını aşırdım ve kü- çük bir hatıramı kabul etmesini söy- ledim. Gene bir hediye vermek iste- diğime inanarak büyük bir zarafetle reddetti, Cigara kutusunu kendisine ver- diğim zaman, yüzündeki şaşkınlığı hâlâ unutamam. Dışarıya çıktığımız zaman mane jerim sordu: — Bu delikanlı kimdi biliyor musun? — Nereden bilecekmişim? — Ayul, o prens Jorjdu. Yani şimdiki İngiliz kralı! ... Nevyorkta iken meşhur akteris Dora Moghan beni -gangsterlerin merkezi olan bir yere götürmüştü. İri yarı bir zenci olan kapıcının çok kıymet verdiği bir altm çakmağı bu- lunduğunu söyledi. Bu çakmağı ken. disine meşhur haydutlardan birisi vermişti, Ağzıma bir sigara koyarak doğru ona gittim ve ateş istedim, — Başüstüne usta! Diyerek, çok kıymetli ri Yurt müdafaasında donanma lâzımdır Tayyareler, donanmaların gördükleri hizmetleri tek başlarına başaramazlar Yazan; Ingiliz Amiralı Sir Roger Leys Hava propagandacıları, seneler- denberi artık ordu ile donanmanın eski kıymetini kaybettiğini ve istik- bal harplerinin ancak tayyareler ta- rafından kazanılacağını bize söyle- yip duruyorlar. Havadan inecek bombalar, gerçekten, himayesiz si- vil halk ile endüstri sahaları için korkunç birer tehlikedir. Modern bir ordu ve donanma için havadan anlamak esaslı bir lüzum olduğu gibi bunlarda tası olarak kuvvetli tayyareler lunması da, top ve torpil kadar zaru- ridir. Fakat İspanyadaki son hare ketler açıktan açığa isbat etmiştir ki yalnız müstakil hava hareketleri va” sttasile bir harpte netice almak im- kânt yoktur. Meselâ, Madrit ile Valansiya ara» smdaki muharebe ve muvasala yol- larmı elde ve emniyette bulundur- mak İspanya hükümeti için hayati bir ehemmiyeti haizdir. Böyle oldu- ğu halde general Frankonun kuv- vetli Alman ve İtalyan tayyareleri « tahripleri Madriti pek sarsacak olan - demiryolları, köprüleri ve yolları bomba ile tahribe muvaffak olamamışlardır. İnsan elile işliyen topçu ve makineli tüfek ateşleri bu yolu ateş altına almcaya kadar bu muvasalaların — kesileceği de pek zannedilmemektedir. Öte taraftan general Frankoun elinde gayet kötü techiz edilmiş ve modern ışık tertibatından mahrum bir donanma vardır ki bu, filo mu- bafazası asiler için çok ehemmiyet li olan İspanya - Fas deniz yolunu tutmaktadır. Hükümetin elinde bu- İunan Fransız ve Sovyet tayyareleri de yaptıkları hücumlarla bu küçük filoya hiçbir zarar verememişlerdir. Bu hadiseleri, hükümeti (İngilte- reyi) tenkit etmek için yazıyorum. Çünkü onların kanaatince bugün İüzumlu olan nokta, havada kuv- vetlenmektir ve bü sırada yeni zırhlıları yapmak parayı boş yere harcamak olacaktır. Hükümetin 1935 ve 1936 sene- lerinde memleket müdafaasına dair neşrettiği beyaz kitaplarda hava fi- lolarına fazla yer verildiği ve başka milletlerin deniz kuvvetlerini arttır- malarına rağmen, bizim filomuzun olduğu yerde kaldığı, esefle görül mektedir. bu- çıkararak sigaramı yaktı. Bunu tek- rar cebine koyduğu saniyede çarp- tım ve kendi cebime yerleştirdim. Birkaç dakika sonra dev yapılı kapıcınm önüne dikilerek tekrar ateş istedim. Üstübaşmı öyle telâşla ara- dı ki! Bunun üzerine ben: — Üzülme, ben kendim yaka- rim... Diyerek ayni çakmağı cebimden çıkardım. Zenci şaşmıştı: — Amanın usta! benim çakma- ğa ne de benziyor? demekten kendi- ni alamadı. — Eğer çok hoşuna gittiyse, al hücum vası” ! Fransızların son sistem Bomba yükliyen bir harp tayyaresi Bu hususta elimizi kolumuzu bağ layan deniz anlaşmaları 3! ilkkânun 936 da nihayet bulmuştur ve biz, bugün imparatorluğun emniyetini korumak için lüzumlu olan yeni zırhlıları yapmak için serbest bulu- nuyoruz. Bugün başlanmış o ve yahut ta savvur edilmiş inşaata göre on iki yıldan fazla yaşlı beş zırhlımızın yerine yenileri, beş tayyare gemisi yapılacak, kruvazör kuvvetimiz ar tırılacak ve bu, altmış tane on yas şından genç kruvazör yapıncaya ka- dar devam edecek, yanı $ıra bir ta- kım destroyerler, denizaltı gemileri hücumbotları ve saire de yapılacak” tur. Bu zırhlıların yapılması bazı mah fillerde şiddetle tenkit ediliyor. Hal- buki, Almanya, Fransa ve İtalya bizim ticaret yollarımızda gezmek üzere bizim yirmi yılık gemileri- mizden kuvvetli zırhlılar ve zırhlı kruvazörler © yaptırmaktadırlar ki bunlar, bizim projelerimizdeki ge milerin denize inmesinden çok za” man önce, hazır olacaklardır. Bu ge- miler, bizim ticaret yollarımız üze rinde üsler kurup, bu yolları tahrip edebilirler. Emden gemisinin hatıralarını dü- İ şündükten ve Coronel ve Falkland mağı kendisine verdim. — Teşekkür ederim ustam! Diyerek çakmağı caketinin en iç cebine dikkatlice yerleştirdi. Fakat ben masama dönmeden evvel, çak- mağı almıştım bile! ateş istemesi için yanımda oturanlardan birini gönder dim. Zavallı zenci ikinci cakmağın da sırra kadem bastığını görünce o kadar şaşırdı ki kapkara olan yüzü” nün âdeta sarardığı farkediliyordu. Zavallıyı daha fazla üzmeğe kalbim razı olmadı. adalarında olup bitenleri hatıra ge- tirdikten sonra, mütehassısları her türlü süratte gemiler yapılmasını tavsiye eden düşmanlarla boy ölçü- şecek zırhlılar ve sair gemiler yap- tırmamak bir cinayet olur. Tayyarelerin hücum ve taarruz sahasından yüzlerce mil hariçterbu- lunan İngiliz impâratorluğunun is“ tikbali gene kuvvetli bir donanmaya bağlıdır. Fakat deniz üzerinde gemi- ler içinde tâşınan tayyare filolarımrr zi ise kuvvetlendirmeğe lüzum var- dır. Deniz * tayyareciliğinin gittikçe ehemmiyetini arttırdığını söylemek, hiç de mübalâga sayılmaz. : Bizim deniz yollarımızdaki muvasalamız- dan hava nezareti değil, baş amiral- lık mesuldür. Mesuliyet, öyle bir ayırıcı çizgidir, hiçbir suretle taviz” lere tahammülü yoktur. Gemilerin ve limanlarm korun- ması ve yahut herhangi bir hücum için kullanılacak olan deniz tayya- relerinin tamam kontrolu ve bunlar da subaylar ve efradın yetiştirilmesi tamamile baş amirallığın kontrol ve idaresi altında bulunmalıdır. Hükümeti, giriştiği işlerden dola” yı tebrik ederiz. Fakat deniz tayya- reciliği çifte kontrol altında bulun- dukça ve ticaret filomuz öteki mil İ letlerin yaptıkları mükemmeliyette modern gemilere kavuşmadıkça de- niz yollarımız meselesi tamamile balledilmiş sayılamaz. Vakit geçmektedir ve biz eğer bu adaların bütün bir hayatı demek olan müdafaa zincirimizde zayıf noktalar bırakmakta devam edecek olursak sonra bunun telâfisi güç ola» caktır.