YAZAN: Edgar Wallace Bellami güldü: — Ne diye ona yalvarıyorsunuz. Ba- na yalvarmız. I Sonra, birdenbire kızdı. Bir tekme | vurarak yazihaneyi bir tarafa itti ha, leyr kaldırdı, meşhur ve malüm kapağı açtı. Sonra eline tüfeğini alarak: — Haydi, dedi genç kıza, (oaşağıda dostlarınız var, ininiz. Valeri, iki defa elimden kaçtın, bu © üçüncüdür, artık kurtulamazsın. Genç kız, bir kelime söylemeden erdi venlerde inmeğe başladı. Bellami arka- sından, elindeki tüfeği, bakıyordu. Aşa. ğrdaki ikinci kapmın açık o olduğunu hayretle görünce bağırdı: — A. Kapı aşık! Biran içinde Bellami (o kapının nasıl açılmış olduğunu anladı, ve güldü: — Kapınm kilidini yaoktı hal. Za- rar yok, Ölmek için daha geniş bir ye- riniz olacak. Bellami kapağı yavaş yavaş kapadı. Lasi halıyı örtmediğini farkederek #or. du; — Demek, içerdeler? (o Kimler var — Savini, karısı ve Fiter. — Piter mi?.. Laşinin sesi kin ve hiddetten titri- yordu. — Fiter mi? Mösyö Bellami şatonun et rafırdaki gürültü ne? — Polisler ve bizzat polis müdürü, Lasi titredi. Yeşil hayalet kıyafetile pek gülünç idi. Onu bu kıyafete sok. mak fikri Bellamiye (gelmişti. Sonra, genç kızı aramak üzere Hovetlerin €- vine göndermişti. Bir gece (evvel Lasi az kalsın yakayr ele verecekti. (Fakat, Bellami bu sefer, konserve ararken keş- | fettiği gizli yoldan göndermiş, Lasi de | genç kızı elde edebilmişti. Lasinin heyecanı gittikçe artıyordu: — Fakat bana köyde (panayır var, eğleniyorlar dediniz. Silâh sesleri du. yulunca da askerler manevra © yapıyor diye aldattmız. Şimdi ne olacak? — Hiç. — Alçak herif, bana patalatımı ver, beni aldattın. Derhal gideceğim. — Ne taraftan çıkacaksınız Tasi? Bellami alay ediyordu. — Ben bir yol bulurum elbette. Po- Tislerle karşılaşmak işime gelmez. Hem kızı Bellami eğildi, kasasını açtı. İçinden bir deste banknot alarak ürattı: — AJ, istediğin yere git (Yanında silâh var mr? — Tabit var. Bu mel'un şateya silâh. sız gelinir mi? Bellami dinlemiyordu. Sadere gitti, demin kapadığı kapağı açarak? — Aşağı in, dedi, & bana Saviniyial getir. — Kendin git. Ben gitmem. — Ben gideyim de sen de hemen git, Beni polislere sat, değil mi? (Ben seni bilmez miyim? — Bir şartla inerim. Sen önden iner- sin. Bellami omurların: silkti. Ve inmeğe başladı. Lasi, elinde tabanca, birkaç a- dım geriden takip ediyordu. İşte bu bir kaç adım onun tuzağa düşmesine kâfi gelmişti. Merdiven dik ve dardı. Aşa. ğıya İnen bir kimse, seri bir hareketle arkadan gelenin ayaklarından yakala” yıp yere yuvarlayabilirdi. Bu hareketi Bellami yaptı ve Lasi daha ne olduğu- mu anlamağa vakit bulmadan, kendini yerde buldu. Tabancası elinden fırlamış tı. Beilami, herif kendini toparlâyâma- dan yukarı çıktı, kapağı kapadı. | b a Valeri, ne yaptığını bilmeden yürüye rek mahpesin salonuna gelmişti, Birisi: — Mis Hovet siz misiniz? Dedi. Völeri söylenilen sözleri azla” madan dinliyor. karşındakini görme- den ona bakıyordu. Nihayet kendine geldi: — Madam Savini, dedi, siz misiniz? Ve genç kız hüngür hüngür ağlaya- yak Fayın kollarına düşüverdi. Fay de- rin bir şefkatle onu kucaklarsıştı. Va, leri bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Tefrika numarası: — 58 — ÇEVİREN: fa Ağladı, ağladı ve tamamen boşanınca sordu: — Mösyö Fiter burada mı? — Burarla. Fakat aramızda bir par- makirk var. — Nerede? Patmaklığa ilerlediler ve Pay, Fiteri | çağırdı. — Valeri, sen burada ha.. Yarabbi! | karşısında, Vâleri İ Piterin heyecanı kendi vaziyetinin fecaatini onu teselliye kalkmıştı. — Fakat, dedi, uzun müddet burada kalmıyacağız. Biraz evvel Holland ile görüşmüştüm. Bu gece şatoya hütüm ve zaptedileceğini söyledi. — Peki ama sizi buraya nasıl getire- bildiler? — Beni Yeşil hayalet yakalıdı geti”. di, — Yeşil hayalet mi? İmkânı yok. — Nasıl yok. Hem Yeşil hayaietin La si olduğunu gördüm. Fiter şaşkınlıktan az kalsm yere dü- şecekti. — Ne, dedi, Yeşil hayalet Lasi mi? Olamaz. Kabil değil, — Nasıl kabil değil, Yüzünden mas- kesini ben düşürüm ve gördüm. — Olur şey değil. Artık bir şey an. Tayamar oldum bu işten. Hoş artık Yeşil hayaletin kim olduğunu bizi fazla alâkadar edemez. Sizi buraya getirebil- miş olmaları fecaatin en büyüğü. (Devamı var) Şimdi azıcık vakitkazanmak lâ- «., zımdı. Bu vakti kazanırsa ölüm hazırlığını yapa bilirdi. Evet! Rokouf elindeki bu ço- cuğun, Ceynin oğlu olmadığını bil. miyordu! Rokof çocuğu bıraktı, sıkılmış yumruklarını havaya kaldırdı. Ağ zından kötü kötü sövüp saymalar dökülüyordu. Sonra yüzünü genç kadına çevirerek şu sözleri haykır. dı: — Sen şimdi bana gülüyor ve benimle eğleniyorsun değil mi? Beni artık yendin, benim işlerimi bozdun sanıyorsun değilmi? Ben sana göstereceğim!.. Kocam dediğin © pis, alçak maymuna nasıl göster- dimse, sana da göstereceğim. O za” unutmuş, | i man Nikola Rokofun işlerine karış. ! manm, ona karşı gelmenin ne de- mek olduğunu anlıyacaksın!... Rusyalı, öfkesinden bayağı bo” ğulmak derecelerine gelmişti. Sonra bir iki uzun nefes aldı ve sözüne de- vam etti: — Çocuğu benden kurtardın, o* nu elimden kaçırıp öldürdün., Artık onu istediğim gibi biryamyam yaba nisi yapamıyacağım.. Fakat.. Fa. kat... Sözünün burasında yeniden du» ralamıştı. Sanki kadını istediği gibi korkutmak düşüncesindeydi. — Fakat, elimde öç alacak daha bir takım vasıtalar var.. Evet çocu- ğu yamyam yapamadım ama, anasr- nı, maymun Tarzanın dul karısmı bir yamyam reisine verip, onun karı sı yapabilirim a!.. Kadın, Rokofun söylediği sözle” rin kuru bir tehdit olmadığın: pek iyi anlıyordu. Bu herif dediğini alçakra yapacaktı, yahut da yapmağa çalı. şacaktı. Fakat Ceynin artık korku- su kalmamıştı. İşin sonu ölüm değil miydi? Ölmeği göze almak, bu çek- tiği dayanılmaz güçlüklerden, act- lardan bir ayak evvel kurtulmak ©- lacaktı.... Tarihi macera ve aşk romanı — 12 — (Geçen tefrikaların bülâsası) Sünbül ağa ile ta'icı dükkânmdas | yız, Hem kabak yiyor, hen de ma. iyetine ve bana anlatıyor: . . * — Hey kabak kabak! Bütün maiyet, bu sözleri bir tah» kir sanıp: “Acaba hangimizi başlıya, cak se, inbül ağa, yediği ediyormuş: tatlıya hitap — Şu tatlıyı pek severim... Yerken, #klima bir macera geldi... Hayatımın ilk devrelerine âit bir macera... » di. ye başladı. - Hey gidi zamanlar hey... Hacı Mustafa isminde bir esir taciri. nin gemisiyle, Şap denizinden İstan- bula geliyorduk... Beni Havva isimli bir kadın himaye ediyordu. Geminin hastanesinden kaçtım. Dehlizlerde do. laşmıya başladım. İşte o zaman ilk olarak bu kabak tatlısını rasladım. Bir kamarada koskocaman bir tepsi içimde duruyordu. Kaşıkladım ha, ka- şıkladım... O zamandan bu zamana kaç saltanat geçti... Haremağalarından biri: — Kaç Havva geçti... - diye mana, sını henüz snlıyamadığın bir telmih- te bulundu. Yazan: Edgar Rice Burrougbs Çeviren: A.E. Ceyn yapacağı işi kestirmişti. Yalnız Rusun pis elleri kendisine dokunmadan kendi eliyle canını ak mak için bir yol arıyordu. Şimdi azıcık vakit kazanmak lâ- zımdı. Bu vakti kazanırsa ölüm hazırlığını yapabilirdi. Bir anda bütün bunları düşünen Ceyn, karşısında kara bir ummacı gibi dikilmiş duran Rokofa: — Maydi gidin! dedi. Buradan çikm!,. Beni sevgili ölümle başbaşa birakn! Bu vakte kadar benim başı” ma getirdiğiniz felâketler, acılar yet miyor mu ki, burdan sonra da kötü- lük yapmak istiyorsun? Ben size ne yaptım? Benim hayatımı dünyada cehennemden daha korkunç bir hale getirdin!,.. — Başına gelenler hep, Nikola Röokof gibi çelebi, centilmen bir ada. mi kocalığa seçeceğine. Tarzan gi* bi bir yaban maymununa varmış ols maklığındandır. Neyse, şimdi bu işi konuşmaktan ne çıkar? Çocuğu: nu buraya: gömelim. Sen benimle gelecek ve cadırımda kalazaksın. Çadırda geceyi tatlı tatlı geçiririz. Yarın da seni getirir, yeni kocana, yani bu kabilenin yakışıklı yamyam reisine elimle veririm. Haydi yürü Rokof bunları söyledikten son ra, Ceynin elinden ölü çocuğu çe kip almak için elini uzattı. ayağa kalkmıştı. “Rokofa arkasını dönerek iki adım attı: — Çozuğu ben gömeceğim, Siz mezar kazmak icin köyün dışarısma bir iki adam gönderin. Rekof bu ölüm işini çabuk bitir mek istiyordu. o Onun düşüncesi Ceyni kendi çadırına götürmekti. Kadının durgunluğuna, kızıp coşma. dığma baktıkça artık dik başlılığmın ge:;miş olduğuna, her işe baş eğere- ğine inanıyordu. Kulübeden dışa” diye bakıştılar. Fakat meğer. | Yazan: (Vâ- Nü) Diğer bir haremağaeı, istihza İle ve ül ağaya, dalk: ça bir riya an çikarak, o h ebildiniz?... Helb deyken yi bile hâlâ yara'ı olarak, yataklarmda getirilmişlerdi.., Silnbül Ağa, gülerek; — Fena yakalandız.. . dedi, ğer eş dost meclisinde olmasak, esra. rımız meydana çıkacaktı. Senin hadı- mağalığında bir hile ver! diye çala- Paça beni yakalıyacaklardı... Bir boza çekti... Kalm dudaklarımı Bölzeliyen siyah biyıkları bembeyez kesildi. Alev gibi kıpkızıl dilini bu sert bıyıklar üzerinde keyifle gezdir- di, Maiyetindekilerden biri fısıldadı. — ileri varıyorsunuz... Kemlinize, mevkiinize o kadar güveniyorsunuz ki esrarmızı kendiniz faşediyorsunuz, Sultanım... Bakınız, bu çocuk... Yine haydi biz, neyse ama, 07. Beni işaret ediyordu. Sünbül ağa, okkalı ağır eliyle, en. seme adetâ bir sille vurup beni eze. rıya çıkarken kadma eliyle dokuna- rak arkasından gelmesini söyledi. Bir dakika sonra adamlariyle birlik- te Ceyni köyün dışarısına çıkarmış” 8. Orada üç yerli, büyük bir ağa- cın altında sığ bir mezarcık kazdılar. Ceyn minimini ölüyü köyde bul- duğu temizce bir beze saratak, bu mezarcığın içine büyük bir özenle yatırdı. Yüreği paralanacak gibi çarpıyor, elleri titriyordu. Afrikanm korkunç ormanlarında, kendisine felâket yoldaşı olan bu yavrucak o nun için ne kadar sevgiliydi? Zavallının ne suçu vardı da, daha yaşadığını anlıyamadan bu güçlük- leri, acıları çekmiş ve anasının, bas basının kucağından uzaklarda can verip gitmişti? Ceyn çocuğu mezarın islak top” rağma yatırırken, sanki canlı imiş de bir yeri acıyacak, yahut orada ü- iş gibi korkuyordu. üyü mezara bıraktık. lan sonra, üstüne kara toprağım atıl" i dığımı görmemek için yüzünü öteye vevirdi irdi ve diz üstü çöküp dua etme- ğe başladı. İş bitince gözleri kuru, fakat yü: reği ateşler mibi yanarak ayağa kalk- tı: Rusyalı Rokofun arkasından yü- rümeğe başladı. Geçtikleri yol Af- rika ormanının yüce ağaçları, sık sarmaşıkları ve bilmediğimiz çicek* leriyle İos, bav-ğı karanlıklara bü- rünmüş bir izdi. > Ceyn böylece yaşayışının son bü- yordu. Bu ucsuz bucaksız ormanın biraz ötelerinde avlanan yırtıcı ars- lan ve parsların derin, boğuk kük. reme ve haykırışları duyuluyor, gök yüzündeki ay ışığın toprakla ka- vuşmasına engel olan sık, geçilmez dalların, büyük orman hayvanlar nın yumuşak adımları altında çilir- dadığı anlaşılıyordu. (Devamı var) Se a “Ruhum Allaha aittir. Fakat vücudum ebediy&” sana aittir), Diye Sünbül ağaya kendimi adadı! | al. | gelecek?... Elbette gelmez” Halbuki | tersi malâm değil, çünkü b, ben, o haldeyken hiç kımı'danama-| herif bugün seyis yahut jr miştım... Arkadaşlarım da İstanbula | yen bi i — Ondun bana fenalık gele 0» man estağfirullah. N diye kekeledim. k Şimdi nereden çi — Ula gi bire padişahın göz EE 9 rek sai oluveriyor» yah devir..» Ben, böyle bir ihti sediyorum... Sen de : dü 0 oluverirsin, o zaman ben? de» misin? Beni kukin gibi kolumdan Bir hamlede kaldırür. Umum! halar arasında, yüzünü ya laştırdı. Gözl — Yok, y nalık gelemez. bir adama... Benim de, Nef sana karş) sinin güzeli Seni her tehli! ceğim... Beni yerime oturttu. iyle Fenalıklariyle, dalavere? hur elan, fakat bana karsı bi Ni yi eden bu adama karsı Kalbi” reelâbiyet duydum. fi — Een de her e hal otur #ize karşı köpek gibi bağ! ia Bİ ÖL deseniz öleceğim, kal der?” cağım... Kavuğumu arkadan ru iterek: — Aferin ulan... deki adamları böyle isterim. Mw alr.. ş Btrafmdakileri gösterdi — Bunlar kep benim » e Bana köpek gibi bağlı a Kölelerimdir... Öl derim, ö derim, kalırlar... Yine gözleri daldı. — Ni gidi zaman hey» ge sultanm bir başkelfası rope emretti diye, öleceğini bile zehir içtiğine şaşmıştırı- böyle adamlar olur mu? başka bir insanı kendin? merbut edebilmek izin n* vetli olmalı. 5 Di ben'm de oldu. Eliyle maiye! — Bunlar hep. sultana bağtı olduğu Iıdırlar.. “ie için kn ar elele gökte sie çi rini göz göre göre ölü ayr a Nasıl mağrurane sö. disinde tam bir şef bali va dam istediği kağar müfs'”* sün, herhalde, kuvveti Pİ ti. Onun ku i maneviydi de. misali, bir taraftan bir © rın koyduğu gibi, İDEA eli öylere oyayabiliyordü. m rafindekiler, | müziğierin 8 dinlediği gibi, onu di ri bir 5 dürtüP ös Ben de mai 3 AYNA Lu a ini gösterdi: başkalfsri kadar PE İk ili ş opr | bahsederek: — Hevsi de, vü p ni bana vakfettikelri İS ler... Aya”a kartım: ai — Ruhun Allaha Sağ mi Fakat ey firoül #58. yi” koğduğu; it'iiğ. BE yola gö sen elimden tuttun metli hasinemi base * teşaabüse giriştin.- Ve bir mecburiyetin yok karsı kalbimde derin X hieeediyorum.. Seni ©“ BE. Ya ii efendi tini? ve mirlerini yerine ns yadm olursa hizmet et” po ye” Öl değse, ölürüm, kel k İşte, Yomin ediyorum. ee Ve yemin ettim. (Devam