hizmtinde... e. Dİ sonbâhar Sabahi, bay Dav. ii İsllicens Servis'in salonündap iy SİTĞİŞİ zaman, kaplcı bU dalre- Meirengizliğiyle mütenasip bir yet efendim. Sir Volih birksç ği 8 kadar sizi kabul edecektir! - te de, az sonra, iki adam, Miyan geçerek, Sir Volik'in Ya ülen içeri girdi. Ma, EkLiğc8, büyük merür, bir Böstererek: dağ Biyurun, oturun bay Davson! - yili, birdenbire mahneviyatm. A zik bir bezginlik hissederek, “yy, tüne ağırlık çökmüş gibi 0- Se Von söze başladı: hg, Mektubunuzn aldım. Şimdi bu. Müzi imda bulunmanız, yazdıkla- iş » Mâkadar olduğuma delâlet e. Sd İyatınızm samimi olduğunu ra Demek bu işte çalışmak is- muz. ŞEN büyük arzum budur. x gebep? yet basit! Beyi terkeden bir Mizinca seviyorum. Müssâde sy 2 Tazla anlatmıyayım. K Hala izıhata hacet yok. Mar İ vurmak istedim.-'Ta. ia tetiğine parmağımı dayadı- tik âh, birdenbire şimşek gibi Miş, ©T aklima geldir. Mademki ök ny İsrar vermistim, » bunu «daha ye, daha" şerefli bir Şekilde , *Ydım.-Bir kahpenin yüzünden vasife üğrunda ölmeyi pp tim. Hindistanı çok iyi bili. Siçok seferler, seyyah olarak Mim, Filhakika yalnız seyyah ği ara, etrafını “İİ hazırım, Bedenen İş Memnun olurum. Hiç çekinme. Ny, dan azabı çekmeyin. Ben ölü- NN ye gidiyorum, “e Olih, sözarasının o dumanını iy takip ettikten sonra sor- e Die kat't mi? kn sizi bu mühim vazifede Me Zin? Bu, öyle bir sırdır id muvaffak olursanız bile, i e olmanız lâzim gelir, Şim. Me iin: bu işi yine de kabul ete İhteliicens servis nim... En güç vazifeyi İ S,/9t musunuz Bütün kuvvetimle! hi âlâ, Arzunuz yerine gele. İmâyi, şaşkın bir “gwiç'kiz ay “ye tercih ediyorsunuz. Ma- “ abe İngilterenin: haşine- vw ediyorsunuz. Onun na. Biz; teşekkür ediyorum. Mi, Uzattı, Genç adamın elini N Ki yar hayır... Zannetmeyin ki ayca inandım... Asla... Sizin ği uzadıya tetkikata işin olduğunuzu biliyorum. Miş Abrik ederim bey Davson! Siz, | Üy Ne büyük barpte kabraman- 5 w Erkâniharbiyemizin za. | MİŞ, Siz, zenginsiniz. Wa- e - tey İşe mukabil para da is. Müz. Bravo! Bu meslekte "HER NE OLU, PAHASINA böyle sizin gibi fedaller nadir çıkı. yor, Bilhassa bu mesleğin “avdet e- dilmesi mümkün olmıyan,, kısmında fedailer... Bir sigara içer misiniz? Davson, şefin uzattığı sigarayı al. dı ve müsaade İstedi. Kapıdan çıka- cağı esnada, reis: — Emirlerimi bekleyiniz... Yakında $ize tebliğ ederim! - dedi, , * » Davson'a tebliğ edilen emirlerin ne olduğunu biz dahi bilemeyiz. Yalnız üç ay soura, Kâbil şehrinin hastane- sinde yattığını duyduk. Eiganlılar ta. rafmdan pusuya düşürülmüş ve ölüm halinde hastaneye kaldırılmış. Altı ay sonrs Tibet dağlarında, sol kolundan yaralı olarak yine'ona raslıyoruz. Ye- ni senenin başımda Yan-Tse nehrinin üstünde Çinli korsanlar tarafından | hücuma uğradığını ve onların elinden perişan bir şekilde kurtulduğunu işiti, yoruz, Hasta, yorgun, bitkin, İngiltereye dönüyor. Gayet zarif bir hasta bakı- cı, onu tedavi #diyor, Genç kızm 27. İ rafeti, şefkati erkeğe yaşamak zevki- ni tekrör veriyor. Üç ay sonra artık İyileşmek ilzere ve tamamen âşıktır. Mayıs aynın bir öğle soatinde, ne- kahat halinde, aheste adımlarla, beh. çesinde dolaşırken, uşağı kendisine bir kart uzattı. zi Of... Gene kim rahatını bozuyor- du? Fakat karta göz alar atmaz, bu mi. safiri kabul etmenin zaruri olduğunu anladı. —Buraya kadar ihtiyarı zahmet et- tiğinize çok teşekkür ederim Sir Vo-. lih! — Beni beklemiyor mıydmiz? — Evet... Biraz... Fakat düşünüyor. duma ki, sizin gibi büyük bir gef mai- yetiğleki #demleri bizzat ziyaret için vakit kaybedömez. Birsz daha iyileş. | memi bekliyordum. Ben gelip bize ara bürmet edecektim ve yaptıkları- mın hesabını verecektim. — Buna hacet ver mı? Ben, bilmem lâzımgelen her şeyi biliyorum. Üze- rinize aldığınız üç vazifeyi de çok in. sanların yapamıyacağı bir cesaretle ve zekâ ile yaplınız. Sizi methetmek için söz bulamıyorum. Teşkilâtımızın en büyük mükâfatiyle sizi taltif ede- ceğiz. — Fakat... — Yok yok... Bana teşekklir etme. yin... Bu zevkin tadını çok uzun tat- muıyacaksmız. Teblikelerde, Azrail sizden kaçtı. Şimdi siz kendinizi ona İ sadık olduğunuzu ispat etmelisiniz. — Ya... Demek mecburum? — Söz vermediniz miydi? — Evet, evet... Fakat o zaman çok bedbindim. — Yine olmuya gayret etmeli... Ve bu, eski Romalılar tarzındaki söz üzerine, Sir Volih, çıkıp gitti. Faket rengi uçmuştu. Daima parlak ve dik bakan gözlerini yaş bürümlş- tü, ie a | Davson odasma çikti. 'Tabancasmı çekti, baktı Ufak bir“ tereddütten sonra onu tekrar yerine koydu. Sevgilisi genç hastabakıcı, kapıdan ! — Büyük şef size ne dedi? (Devamı 15 #ncide) Teretime eden: (Hatice Süreyya) Yediler arasında ONCE BEN KURTU— 1822 yılı 22 mart günü 115 sene evvel bugün Sisamlı Likörg Logote sis 60 küçük ve 17 büyük gemi ile Sakıza gelerek 6.000 asker çıkardı. Sakız rumları da bu kuvvete iltihak ettiler ve Vahit paşanın müdafaa et- mekte olduğu kale üzerine yürüdü. ler. Bir sene evvelinden başlıyan is” yan, Vahit paşanın kaleye aldığı Şimdi. açıktan açığa muharebe baş- lamıştı, Muhasaranın o dördüncü günü kale kumandanı ani bir huyu; hareketi yaparak çarşıya kadar iler. ledi. Son defa bir teklif yaptı: Fakat bu teklif ve emre aldıran yoktu. Bunun üzerine Vahit paşu sehrin bir o kısmını yakarak tekrar kaleye döndü. Paşa bir gün en güvendiği adam larını çağırdı: — Arkadaşlar, dedi, görüyorsu- nuz ki, hepimiz kafese konmuş ars- lanlar gibiyiz. Kükriye kükriye can vermek oçok fena olsa gerek. Bundan kurtulmak lâzım.. Şimdi e- rTanızda bir kur'a çekeceğiz. Bu kur: anın adı “ölüm kur'ası,, dır. Kime çıkarsa, kaleden çıkıp Çeşmeye gi- derek bize kuvve getirecek... Leventler tazı oldular, Çekilen kur'a, Halil çavuş adında cesur bir Aydmlıya çıkmıştır. Halil çavuş arkadaşlarıma veda & derek ayrıldığı vakit kale muhala- zası için hemen hemen cephane kal- mamıştı. Çavuş, kıyafetini tebdil e derek gidiyordu. Çeşmeye kolayca vardı ve imdat istedi. Gerçi Çeşmeye hayli Türk aske- ri gelmişti. Fakat OSakıza geçmek i için vesita yoktu. Sonra Sakız eşkiya | gemileri ile tamamiyle sarılmıştı. Halil çavuş, Çeşmeli Ömer reise İ baş vurdu: — Eğer yetişmezsen kale işgal edilecek... dedi. Örer reis, o gün maiyetinin bir kısmını yanma çağırdı! — Arkadaşlar, dedi, etrafı düş. manla çevrilmiş kardeşlerimiz bizi bekliyor. Gidemezsek, düşman kr hıct altında can verecekler. Fakat bi- zim gitmemiz de tehlikelidir. Belki kaleye varmadan biz de can vere İ ceğiz. Amane yapalım, gitmek borcumuzdur. Bu gece hareket edi- yoruz. Gidecek tek yol eşkiya gemileri arasından gezen kısımdı. Başka hiç bir yerden yanaşmak mümkün de ğildi. Cesaret, her şeyi yaptırır. Karanlık gece doksan iki canını di” gine takan İevend kolayca karaya çıkıp kaleye yanaştılar. Halil çavuş muvaffak olmuştu, | Fakat getirdiği kuvvet düşmanla | | çarpmabilecek vaziyette değildi. Ö. lüm kur'asmın faydası, birkaç gün | İ sonra Çeşmeye gelen Türk donanma Yazan: ie nm Mam m İĞ m lm lll my alm y Niyazi Ahmet 110 Sene evvel bugün 4 Sakız 77 korsan semisi ile muhasara edildi Kaptan paşa, yabancı gemiden şüphelenen zabitlere ateş olsa cürmü kadar, yer yakar ne korkak adamlarsınız,, diye bağırdı ikinci günü cesedidenizden çıkarılırken zabitler aynı şeyi söylüyorlardı sının vakit geçirmeden imdada koş” ması olmuştu. Donanma kuman danma: — Hemen Sakıza koşunuz.. Va» hit paşa muhasara edilmiştir, den mişti Donanmanın geldiğini gören eş» kiyalar, adanın arkasna kaçtılar, Çeşmedeki askerler durmadan. Su >> geçiyorlardı. a ye .” erin çoğaldığını gören İt paşa, günlerdir. geçirmekte olduğu ölüm korkusunu unutarak hiç beklenmi: yen bir hücuma geçti. Eşkiyalar iki taraftan sarılmışlardı. j Çarpışma iki gün sürdü, 30top30 tekneele geçirildi, Adanın hâkimi olmak ve bütün servetine konmak hülyasiyle elen Logotesis, ancak sahile yak- bulunan bir gemiyi yakıp parçalıyabildi. Bütün muvaffakıye- & bu kadarla kaldı. .. . Aradan © birkaç gün geçmişti. galip donanma Sakız önünde demir- İemiş yatıyordu. Bir gün, Avusturya bandıralı bir geminin donanmaya yaklaşarak de- mirlediği görüldü. Niçin buraya demirlemişti? Bunu bilen yoktu. Gemi kapta" nı bir kayıkla kaptan paşanın gemi- sine yaklaştı. Ertesi günü kalkıp gi- deceğini haber verdi. Fakat Türk paşası, gemisinden dürbinle bu ya” bancı gemiyi tarassuda başladı. Bir" sey göremiyor, fakat $ iyor- du. Dn'al kaptan paşaya giderek: — Paşam, dedi, bu gemiden şüpheleniyorum. Hemen yol vermek veya içini aramak geerk.. Kaptan paşa hiddetlendi: — Siz ne kadar korkak adamlar» sınız.. Kâfir ateş olsa cürmü kadar yer yakar.. diye cevap verdi. Akşam olmuştu. Ali paşa: — Bugünün şerefine demlene- lim.. diyerek şarap getirtmiş, bazı zabitlerle içerek | sızmıştı. Yorgun bulunan tayfa da huzur içinde uyu- muş bulunuyordu. Gece yarısma doğru eşkiyanın salıverdiği o bir ateş kayığı kaptan paşa gemisine doğru yanaşıyordu. Karanlık gece koca gemi bir an da alevler içinde kaldı. Şaşkın bir halde uyanân tayfalar, sandallara do | İup kaçmağa başladılar. Kaptan paşa da bir sandala binip kaçarken ateş her tarafını sarmış olduğu geminin cephanesine yanaşmıştı. o Kaptan paşanm sandal: birkaç gürek çekmiş- t ki, kocaman gemi sarsıldı ve her parçası bir tarafa savrularak kuman” danını da ankazı altına alarak ezdi. Diğer gemiler, palamarlarmı ke- serek kurtuldular. AR İkinci gün zabitler ankaz altın- dan çıkardıkları kaptan peşanm ce” sedini gömmeğe götürürlerken şöy- le diyorlardı: — Düşman ateş oldu ve cürmü kadar yer yaktı...