“a 31 MİL, POE oapammarışermıi dil lr mr k e GlutaSey - yeniği — yeedana - undan ” sap EYUYUSSELS OTP 49po #0GÖŞ -ny Up Yor oUiYou pvüryouyuz İon goy “ui yarfadap gâyuva, ağpz - 'Bnzjioroj sap sep - Sİ eyyruLroa © 2 - 'sngoyny sp yeyhuog “ uozynmag uourou — öSPMS do 2104 TZRG 'MEZEN TysA O İuru UOLURNSR oyyaktamam yağ aaa ap Xa( - “OPPE9 — u “ “asi Tej < “İramer) > We - “Uyegu9s Ja) * “Sngoyo Ertaş * ŞBULUEYE Jö| “ U37) UOPIĞ VULTEARİ ap ON — UMYEZ 05 — 14y98 oyusag — g ouyı 89 7998 OLM — op TURARM 3 03 oya yu yağ s9 ayan — Uyan Bez, ny — ida s9 3498 oya pur — etu$nuoyj TERE İdi YpakuD ii vü, (O gem Caf) uogaıs ua. öne TUYOMAĞ ör Uayo)S UUEM “fay — güya Jop arur syayis 3 1915 orp ur İnayni Up ara gaz yor ep — *uğayu 276 — Benim Barba Rojaya kızdığımı | da nereden biliyorsunuz? — Bunu, koridorda, kulaktan kula- 8 halk söylüyordu. © Pardayan omuzlarını silkti:, ormusunuz hakikat nasıl iliyor. Benim Barba Rojaya kin beslememe hiçbir sebep yoktur. Hlâkis onun bana kin beslemesi IE" Don Sezar tecessisle sordu: az >— Niçin? Ona ne yaptınız ki? — Ben mi? Hiçbirşey, bu Barba Ro- İnın galiba çok fena huyları var. Be. Bimle herkesin önünde alay etmek İste- Ü Ben de tabii bunu bir haksret sa- Yârak, ona dersini bildirdim ve onunla Bay #ttim. Herif “kızmış, ben ne yapa. Yun? Pardayanın fazla tafsi- in görünce: — Ne garip insan, diye ( düşündü. Onun söylemek istemediğini kendisi- Ne söyletebilecek bir adam tasavvur e. *miyorum. Bu anda, bir el çadır © kapısmdaki en ap ve birisi içeriye girdi. yan onu görünce, sevinçle bağıtdı, i : — Dostum Şikol Aman yarabbim Me kadar da yakışıklı bir delikanlı ol- Müşsun, Ne güzel kostüm! Baksanıza 9m Sezar. Ne güzel yelek, manto ne Mükemmel çorap ve çizme. o Hele şu ia İnde asılı duran kılıç! Biliyor mu- mu ki Şiko, sen de âdeta büyük bir Adam tavcı var, Bunun için acaba bu SÖZdüğüm genç hakikaten Şiko mu di. Ye kerldi Kendime sorüyorum. Pardayan zannedilebileceği veçhile ide alay etmiyordu. Bilâkis bu söz- de Son derece samimiydi. * “uytg ap UaÂtpsuaynuz “Büyup 'ueirez DU Eyanyı3 yandi öç Epa 1g w ““uyzz nunssolişa 28 ŞO) (vuvwwz vyvp CÜCENİN w ss 1x1 (6) Bpe AA 3At et peg ar döyojom “fağaıdş xT (5) ouuzm cura pün Up9AYOKEAA pars pug TET (2) nsl wp uyd9 — YAŞ ayreyyotapunr NPAS “ PTS IP £ yanıpunız SEC (01) “uayYöYSNİEN Wp pun | > çaay- yeges — ağnz » Buzynlj ap UaYryİ - uly | “a Tüuısuaad VONYNIY 1) 43J9LU1194 Y39B8U9JU99Zg N4d1y9Ş ap GOYOLAZ 3st YOSMMİYANN vap 03 lina Yo ağam) si YY OYOİ nz Yydeur 29 LogE “((9UYOS 7y901 JEMZ YY) Sİ “ÖyvŞoy um 25 şppouması DUY) “49p9 deyD) 40jofi e0J yoğ yeepoj SopıĞ ymgvö yo) uy O Mavğioki yıvjop 11197 anz YOU UYMWON 0 beDj solislufi 0 Wwrp1 nani 40İ Beysyoynf dofap6 O) 1MaTSHHGA YONYMUY mümesofiapojJ0 “uoyney guz yor 'uağıpınyosyua 9:5 çudOREEPAMM, JOY 8g “altyn dol Wivevfmu “os10y9g #shgo7o şofivğ 4 Mi “UNg0i ŞRUSON Mag “TS Ip yp) giğiyap 5 AŞKI Cüce hakikaten mükemmel ve yakı- şıklı bir genç olmuştu. Kıyafet ve tuvaletlerine hiç bir za, man aldırmıyordu. Zaten bütün günü- nü ötede beride sürtmekle geçinen bu zavallı gencin elbiseleri gayet tabiidir ki şık olamazdı. Bundan başka, mer- hametli adamların kendisine acımaları için elbisesinin eski olması birinci şart. tı, Şikonun dilenci olduğunu unutma- mak lâzımdır. Fakat o devirde dilenci- lik bugünkü kadar ayıp bir şey sayıl. mazdı. Dilencilik de diğer meslekler gibi bir meslekti, Binaenaleyh Şiko paçavralar içinde dolaşmağa alışmıştı. Fakat bu paçav- ralar bile, bilhassa Juananın kendisine verdiği dersten sonra, her zaman çok temizdi, Cüce ancak Juanayı ziyarete giderken güzel elbiselerini (o giyerdi. Fakat bu güzel elbiseler (e bile, şimdi üzerinde taşıdığı elbiselere nisbeten, â- deta paçavra mesabesindeydi. Don Sezar bir taraftan gömleğini #ırtma geçirirken diğer (o taraftan da Pardayana izahat vermeğe başladı: — Şövalye, dedi, bana karşı bir şük. ran borcu olduğunu iddia etmek yara- marlığında bulunan Şiko, boğa güreşi esnasında yardımcım olmak istedi. Bu benim için büyük bir saadetti: Çünkü Şikoyu kardeşim gibi severim. Bilhas- sa iyiliğini hiçbir zaman unutmıyaca. Zım. Şiko sırf benimle güreş meydanı- na çıkmak için birçok masraflar yaptı ve tipki benim elbiselerim renginde bir elbise yaptırdı. Pardayan gözüzuyla cüceyi ederek cevap verdi: — Mükemme1!.. Mükemmel!.. Gö- receksiniz ki Şiko size şeref bahşedecek, tetkik ALMANCA DERSLERİ ALMANCA DERSuSEK tekrar#görmek . gör. İl Allaha ısmar. affetmek - affetmiş; elim; aşık yol, sapa yol . yollar (kendi evinde) (kendi evine) tekrar g entschuldigt vakit, zaman, .lar evde ev Cümle denemeleri sehen - wiederesehen «© auf Wiedersehen die Zeit, - en nach Hause der Umyweg, - € - zu Hause manchmal ileden sonra). gi Mağasoy 1 sularında kapatıyoruz, Welchen Zug benutzen Sie? vormittags, nur ouz mağasnı sularmda 1.) bazan yalmz öğleden evvel, bazan dahi yal. manchmal âuch nur nachmittağs, man bütün gün şehirde misiniz? kapat.y Hayır, bazan yalmz öğleden evvel, bazı kere de yainı Cumartesi öğleden sonra elbetis hiç Kalmıyoru Wir schliessen das Geschâft um 1. Sonnabends bleibe ich natlirlick nie nachmittags. Sind Sie dann den ganzen Tag in der Stadt? (Cumartesi kalıyorum elbette asla ö Das nicht; (Bu değil, nız öğleden sonra). o (Bi. öğleden sonra. eve ne zaman gidi ben nereye gidiyorum? > ben eve gidiyorum. ben evdeyim, weriyetle evdeyim. # nachmıttaga bin ich zu Hause zu Hause geblieben. ben ner ek lcden sonra evdeyim. sonra ; Wann gehen Sie heh House? Wo bin ich? Teh bin zu Hanse Wohin gehe ich? Teh gehe nach Hause, 30). den bea 3 ehme leh m iz? bugün sabah daha ile tren gilmek?) Bu sabah dahi trenle mi gideceksi, Ja, Wenn ich auf den Autobus warten sol, dann könme ich zu spüt (zu dem) zum Geschift. Sie heute morgen noch mit dem Zug fahren? yet treni kaçırırsam, on dakika sonra hareket eden (Şayet ben treni kaçırırım, o zaman alıyorum Hangi treni kullanıyorsunuz? (biniyorsunuz)? ireni o ki on dakika daha sonra gider), Ich benutze den Vorortzug acht Uhr dreiBig (8. (Ben kullanıyorum banliyö treni sekiz saat otuz) (8,30) Sekiz buçuktaki banliyö trenine biniyorum. Wenn ich den Züg verpasse, dann Zug; der (welcher) zelin Minuten spâter geht, (İstiyor musunu, CÜCENİN AŞKI 73 rada, şövalyenin müthiş müdahalesini haber almıştı. Ona bu şövalyenin kik (o olduğunu söylememişlerdi. Fakat Don Sezar ya. nılmadığına emindi. Böyle bir âlice- nablık ve kahramanlığı ancak Pardayan gösterebilirdi. Bu düşünce üzerine Don Sezar bütün kuvvetile önündekileri itmeğe, kenara çekmeğe başlayarak ümitsizlik içinde kendisine yol açmağa çalıştı. Bağırdı, çağırdı, imdada koştuğunu söyledi, fakat, ne pahasına olursa olgun mücadeleyi görmek için biribirleri üze- rine yığılmış olan, #eyircilere derdini dinletemedi. İşte böylece, ümitsizlik ve heyecan içinde çırpmırken, her taraftan yüks Jen alkış tufanını duydu fakat bua kışlar onu tatmin edemedi, Çünkü seyircilerin, boğanın ölümünü | olduğu gibi, insanların da ölümünü al- kışla karşıladıklarını biliyordu. Bereket ki öndeki seyircilerin takdir. kâr avazeleri ona biraz ümit vermişti. Biraz kulağını kabartınça, kolaylıkla şu nidaları duydu: — Boğa et yığını gibi yığıldı — Düşünün senyör bir tek darbe ile boğa- yı yere serdi! — hem de (incecik bir kılıçla! — Ne müthiş adam! — E)li senedir boğa güreşlerine gelirim böyle bir manzara görmedim! — Erkek dedi- ğin böyle olur!.. — Yazık ki İspanyol dağilı — Asıl şaşılacak şey şudur ki bu adam daha iki gün evvel Barba. Rojayı kralın gözü önünde © kepaze etmişti. Şimdi onu kurtardı! — Ne A- Tinecaplık! — Şu halde krala alay © den gene bu şövalyedir? — Tabii — mösyö Espinozayı günlerdenberi meş. gül eden de bu! — ta kendisi. Birkaç #aniye içinde, Don Sezar, Pardayanın bu kadar zamanlık dostlu- ğu esnasında kendisine (o anlatımadığı şeyler öğrenmişti: Fakat Don Sezar her şeye rağmen dostunu gözlerile görüp emin olmak | tiyordu. " İşte tam bu sırada, kabramana yol açmak için kenara çekilen seyircilerin arasından, Pardayanı gördü. Pardayan, Don Sezarı görünce, alay. hı bir tavırla bağırdı: — Ne dostum? Böyle yarı nereye koşuyorsunuz? Don Sezar, dostunu sağ ve salim bul muş olmaktan mütevellit bir sevinçle, cevap verdi: — Meydana girmek istiyordum. Fa- kat buraya sıkıştım kaldım ve vaktinde yetişemedim. Pardayan etrafta toplanan kalabalı- ga baktı ve: — Evet, dedi, bu kalabalığın arasın, dan kurtulmak kolay bir iş değildir. , Ve sonra arkasında açılan yolu işa- ret etti: — Fakat şimdi yol açıldı, artık geçe- bilirsiniz. Don Sezar şaşırarak sordu: — Niçin geçeyim? Pardeyan masum ve saf bir tavırla cevap verdi: — Meydana gideceğinizi söylemedi. niz mi? İşte yol açık artık geçebilir siniz, Don Sezar daha büyük bir hayretle sordu: — Ben sizin için geliyordum. Astık ne diye gideyim? ” Pardayan, hafifçe bıyıklarını burs rak, Dön Sezarın kıyafetine, kılıcına ve daha sonra üzerinde müthiş bir he, yezanın izleri kalmış olan yüzüne bak” salla sıplak ags bin ich nach Hnuse gegangen. Öğleden sonra eve gi n werden die Kinder hach Hause gehen , iar ne zaman eve gidecek? mağısaya ). (Evet, şayet ben otobüsü beklemeliyim, o saman yes Ziyorum ben fazla geç