Yazan: Edgar Wal — Yarım saat evvel İ — Yanımda kim vardı? 7 — Bir kadın. — Başka? — Kam: buraya getiren bir de ağam vardı, fakat 6 derini dönüp gitti. — Şimdi neredeler? — Bilmiyorum. Yemin ederim ki bülmiyoe rum, Bütün bildiğim şu ki, Sinit son sörts. mine kadar nereden ne alacağı varsa topla &. Amarikaya gidecek galiba. — Nasil gider? Bugün Amerikaya kak kan hiç vapur yok .Söyle bakayım Baernett, nazi gideir? — Bilmiyorum. Yalnız, Smit, dalma şilep kaptanları ile görüşür, durur. Buraya sik #ik gelirler. Geçenlerde içlerinden birisi ile uzun uzun görüştü. — Kimdi bu kaptan? — Femandej isimli biri, “La Kontensa,, isimli bir şiletin kaptansdır. Geri limanda duruyor, Herhnide şimdi değline bile, öğleye kadar İmanda olunaktı, zira Fernandej bus rada idi, Fiter derhal telefonu açtı, ilman polisini bularak “La Kontessa,, mızı orada olup olma” dığmı #ordu, Gemi ilmanda İdi ve hareket etmek için müracaat etmiş değildi. PFiter bir olomobile atlayarak doğru ff mana gitti, iman polisini bular sordu — Bugün hareket eden gemi var mı? — Var. “Messin,, timi bir gilep oemubi Amerikaya gitti, Bu sabah, La Kontessa, Ilmanda, Temis nehrinin or tasında duruyordu. Bütün ışıkları sönüktü. Polia motörü gemiye yaklaştı va Piter hir $p merdivene tırmanarak çıktı. Arkasmdan ie man Köriseri ve diğerleri takip etiler. Gemtds kimseler yoktu. - Aşağı” indiler Kaptan ve tayfalar bulut gibi sarhoştu. Kaptan zorla ayıldı ve hiçbir şeyden haberi olmadığımı söyledi. İkinci ve Üçüncü kap» tan'da sarhoştular. Onlar da aynı ifadeyi verdiler. Tayfalara gelince, hapsi - sezmıştı. Uyandırmak kabil olmadı, Fiter: — Bu halde hir geni, dedi, hareket ede maz. Herkes bulut. » Bununla beraber, gemiyi arm üdar. Bir şey tulanıadılar. Her geminin kaanasoda pek az Atez vardı. İslim tutabil. mek için en azdan beş allı saat Jâzımdı. Fiter: — Muhakkak, dedi, öteki, sabahleyin kale kan gemi ile gitmişlerdir . — Belki de, Şimdi, açık denizdedir. Belki de bir Temisin bir tarafında durup, kıyı kas | gıranın oraya otomobille gelmesini bekle. miş, sonra yoluna deva etmiştir. Hep birden indiler. Motör hareket etti, Halbuki Valeri Hovet gemide idi. Motörün gürültürünü duydu ve Kalbi büyük bir neve midi ie çarptı. YALERİ NASIL KAÇIRILDM Adam geldiği zaman vakit geçti, Valeriye haber verdiler. Salona indi, Bu adam, ken disinden şüphe edilmek imkünı olmayan, bütün hareketlerile hürmet telkin eden bir adamdı. Valeri salona girdiği zaman Onu, bir iskemleye fiişmiş, gözlerini mahçup bir tarzda kalıya dikmiş buldu. Adam genç kız gelir gelmez ayağa kalktı ve: — Matmüzel, dedi, ben muavin Brovn'im. Beni mösyö Fiter gönderdi. Derhal sizl isti. yor. Zannedersem madam Held'i bulduk. Müvaccehe edecek. Genç kız sevincinden yere diişmemek için bir mindalyeye tutundu. 'Titriyen bir sesle: — Sâhi mi, dedi, emin misiniz? — Haman hemen eminiz, matmazal, Ken disini Goldan İst, isimli bir kipte bulduk. Burası aşığı tabakaya mahsus bir kumar banedir. Sahih Koldharbur Smit İsminde bir serseridir. Madam Held'i orada, iki sene &e, Milt altmda bulunduruyormuz. Biraz durunuz. Yaleri odasma koştu, Titriye titriye gi. yindi. Aşağı İndi, otomobilini çıkarmak üze re garaja giderken, teminin Brovn olduğu. Bu söyliyen şayanı bürmet adam: — Zahmet etmeyiniz matmazel, dedi, möse, yö Fiter bir otomalil gönderdi. Zaten ben de onurla geldim. Şefimiz her şeyi düğünür. Valeri bu nezaket eserine mütehassa ol du, ve otomobile bindi, Bu, büyük bir otamobildi. Şoför, yakasını kaldırmıştı. Arkadan tanımak imkânsızdı. Esasen Valeri hiçhir şeyden şüphe etroiyare | du. Otomobil büyük bir süratle hareket e!» | H. Fakat köyden gecerken önüne, muazzam | bir ağaç yüktenmiy büyük bir kamyon çıks | ti, yanım şehiimek içim biraz yaraşine | dr. Bu yavaşlama, bir tesadif eseri olarak, | gatonun kapısmın önünde olmuştu. Ve yine | Tir tesadüf eseri, Savini, o aralık kap'cmın kulübesi önünde idi, otomobilin içinde, genç kızı ve yanmdaxi adamı gördü. Biran için” de, kâtip karımmı verdi. Kendisini kimse görmemişti, Hem eaosen akşam olmuştu, görülmesine imkân da yoktu. Bir sıçrayıp! İn, otome! sin, eyya koymağa mah | ws yere atinir. evini, yerlerin de biraz kühdine gelinen ba yaptığı harekete pişman | olmuştu. Ne diye atlamıştı, Hem otomobil yldarrm süratle iletiyor, balunduğu yerde | tatunabilmek için kâtip, fevkalbeşer gaye retler marfediyordu. Ya dügerse? Ya bagınn © başles bir belâ gelirme? Artık olan olmuştu, Tefrika numarası — 34 — ÇEVİREN: fa atlayıp inmek imkân: yok gibiydi. Zira bu süratle giden bir otomobilden atlamak mus hakkak ölmek değilse bile, yüzde yüz yara" Tanmal demekti, Böylece Landraya, geldiler: Şimdi otomo- bil şehrin aşıkları altımda Herilyor, otomobeli olan Saviniye bir serseri zanpederek gülü | yorlardı. Fakat mereye çidiyorlardı? Valeri sordu: — Mösyö Fiter polis müdüriyetinde des gil mi? — Hayır matmazel, sizi Goldan İst'te bek» Miyor. Oraya d& geldiler. Afunvin ipl, daima hür mele kapıyı açtı — Büyurunuz matmazel, Dedi, Valeri indi. Yukarı çıkt. OBalona girdi. Barın önlinde Koldharbur Smit duru yordu. Valeri onu tanımıyordu. Yakat bu biçimsiz #uratı görünce, İnsikayı olarak tâ» rsdr, ona doğru yürtidü, hafif bir tebessümle sordu: — 8iz mösyö Smit misiniz? Sit terledi. — Evet matmazel, dedi, mönyö Fiter şim. di gelecek. Size bir şey ikram etmemi tens bih etti. Buyurumuz, Bir odaya girdiler. Valeri hiçbir. şeyden güphe etmiyordu. Odada, bir masanın “ze rinde bir sişe şampanya duruyordu. Sit, şişeyi pt. Kadebe doldurdu, uzatarık — Herhalde matınazel, dedi, bu Ümit et* madiğiniz ani seyahat sizi yormuş olsa ge rektir. — Hayır, yorulmadım ve şampanya İç» mem. Teşekkür ederim, Genç kıza, içinden Tir sez tahilke olduğu ni söylemişti. Acaba bir çilgmiik mr yap- mugt? « Mösyö Fiter ne zaman gelecek?. Macera ve aşk romanı —101 — Yazan : (vaN Hemşire sultan, kadın efendiye dedi ki: “Bü küçük haremağası size saldırmakla pek büyük ayıp işledi. Fakat onu bu seferlik bana bağışlayın Geçen kısımların hülâsası: Padişahın üç hemşiresinin aslan gibi kocaları vardır. Bunlar, kocası tarafından metruk bırakılan başka. dına — erkekleriyle o öğünüyorlar. Halbwki, haremağan sanılan Sün. bül'de erkektir ve bunun başkadın tarafından tutulduğu anlaşılıyor. — Sünbül!... . diye ayaklarını uzat. tı. Genç zenci bir ceylin gibi seğirtti: — Efendiciğim... — Ayaklarımı, dizlerimi oğ azıcık. Bunu, sultanlardan ikisi, istihfaf saydı; suratı astılar. Fakat Esma, şakalaşarak: — Dizleri oğdurmak vücut mahru- miyetlerini dağıtırmış... . dedi, Safiye sultan, gülümsedi: — İhtimal... Sonra: — Hacı Mustafanın konağın yağ. masından bize düşen cariyeler arasın. İ da pek güzelleri vardı, değil mi?.. — Burada Goğli henüz matmazel, Zan. | diye sözü çevirmek isteği. nedaramn annenizi bulmuş, 5mit bunları söylerken, genç kıza, adeta yiyecek gibi bakıyordu. — Annerai mi, emin selainiz? Sevinç, tekrar genç kiza tehlikeyi unute burmuştu. (Devamı var) Kayık sahile varır varmaz, Fakat, Şah sultan ısrar ediyordu: — Hep cariyeler... Hep haremağı- larr... Bunlarm arasında hayat geçir. mek, Sizin gibi bir Venedikli kadma ağır gelmiyor mu?... Safiye sultan kızıyordu. Az kalsın, Yazan: Edgar Rice Burroughs hayvanların hepsi fırlıyarak, yorgunluktan yerlere serilmişlerdi Mogambi denize hiç de açılmak | sonra, ana toprağın kıyıları ufukta taraftarı değildi. Tarzan ne olursa ; uzun bir hat gibi göründü. Ortalık olsun, hiçbir geminin uğramıyacağı| bu yaban adada ölünceye kadar hay- van gibi #ürünüp kalmaktansa, ba kayık ile yola çıkmak ve yolda ök mek daha iyidir kararma varmıştı. İlk müsait hava eser esmez, ka- yığa atlayıp denize çıktı. Kayığın için de hiç bir yabani kaptanın şimdiye kadar yanma almağı düşünmemiş ol duğu korkunç, azgın tuhaf bir gemici takımı vardı , Tarzannm yoldaşları, gem'cileri krali Akut ile Akutun kabilesinden en kuvvetli on iki dane erkek may - mun. vı Yolculuk iyi başlamıştı. Hava mü sait gidiyordu. Engin deniz üstüm ide bulummaktan ilk önce teliş ve korku göstermiş olan maynsunlar Akut'un şiddetli müdahaleleri üzeri * ne iyi kötü kürek çekmeğe koyulmuş lardı. Şita ise, efendisinin ayakları dibi- ne kıvrılmış yatıyordu; Çünkü Tar zan onu öteki tayfalardan uzak tut - mağı tercih ediyordu. Yep yeni bir vaziyet zaten bu canavarı oldukça si- nirlendirmişti, en küçük bir sebep o nun aradaki anlaşmayı bozmasına yeterdi. Mogambi provada duruyordu ; Tarzan da dümen başında; Havalar! müsait gidecek gibi ogörünüyordu.| kağundan | ba On saatlik bir deniz yolcu! kararmıştı. Kayık sahile vatır var - maz, hayvanların hepsi karaya fır- bali yorgunluktan yerlere serik mişlerdi. Tarzan uyuyamıyarak uzun u - zadıya düşündü. Şimdi Afrika kıt”- asma çıkmış bulunuyordu, ve Mo * gambinin söylediklerinden de büyük! Uvagamlu ırmağından pek de uzakta| değildiler. Tarzanı yüreği ümit ile! çarpıyordu. Ertesi günü tan yeri ağarırken Tarzan maymunlarından ikisinin ormanda kaybolduklarını anladı. Bunlar hiç şüphesiz bir gün evvelki seyahatin yorgunluğu ile, kim bilir nerede çöküp kalmışlardı. Hayvan- lar ağaçların arasından © gıdalarını ararlarken az ileride ot ve çalılar hışırdadı; siyah derili birisinin giz- lenmiş olduğu yerden fırlayarak, birkaç kilometre ötedeki köye doğ- ru kaçtığı görüldü. Siyah derili adam köy başkanının kulübesi önüne varmca: — Buradan geçmekte olan yeni bir beyaz adam! Uzaktan gördüğüme göre yanında birçok muharip var. Geçen ay aramıza gelen kara sakal. İı beyaz adam gibi bu da öldürüp yağma yapmak için bir savaş kanu» sile geldi! Diye bağırdı. Köyün şefi olan Kaviri yerinden sıçradı. geçenlerde karşılayıp misa- i i o beyaz adam, giderken köyün üç kişisini öldürdükten baş» ka davarmın yarısını da alıp götür. ri, ei. i büsbütün çileden çıkacak, şü siyah ' gocuğun birdenbire boy atan tendü. | rüst vücudundan elbiseleri bir yır. tışta çıkaracaktı: ! «.- Bakm... Görün... Sizin . iftihar | ettiğiniz erkeklerle şunu mukayese İ ediniz... Bunun gençliği, kuvveti, bu- | nun Afrikai ibtiradı hanginizinkinde | var?..." , diyecekti, Fakat, bu, mahvolmak demekti, Sustu, Tâmları ineelten'pek garip bir tarz l da söylediği “Tâhavle velâ kuvvete il. lâ billâh” sözünü için için mırıldandı. Sultanlar, hâlâ kendi muvaffakı. yellerinden, kocalarmdan öğlnerek bahsediyorlardı. Her sözle her Kare- ket'çıra gibi yanıp tutuşuveren Silin. bülün gözlerini parlatıyordu. Başka. larmın yanında olduğunu unutarak, kadmefendinin dizlerini, kalçalarını, gittikçe artan bir ihtirasin sıkmağı başlamıştı. O aralık kapı aralandı. Eşikte kon. tes göründü. Fakat hemşire sultanlar | da, kadmefendiyle Sünbü! de bunun farkında değil... Birinciler, sözde Sa- fiyeyi büsbütün kışkırtmak için aşk. larmın açık saçık sahnelerini enlatı- yor... Sünbül de bunları dinliyerek karaya müştü. Beyazlara karşı kalbinde tü- kenmez bir nefret uyanmıştı. Bir saat sonra Tarzan kanustn. binmiş Ugambi mrmağindan yukarı çıkarken, yedi tane savaş kayığı ağız ağıza silâhşorlarla dolu olduğu halde kendisini kovalıyordu. Kaviri beyaz adama tüfeği kul lanmağâ meyden vermeden, çullan- mak ve sayı fazlalığı ile yenmek is- tiyordu. Kaviri reis olduğu için, kayığı en başta idi. İrmâğın akıntıları şiddetli olan bir dönemecinde birdenbire aramakta olduğu adamın önüne çık tr. Kayıklar birbirine o kadar yakın düşmüşlerdi ki, kendilikleriden'bor da bordaya geldiler ve Kavirinin si- lâhşorları, harp naraları atarak; be- yaz adamın kanusuna atladılar, Gördükleri manzara, damarlarında- ki kanı donduruverdi. Sırıtan dişleri ni gösteren koca koca maymunlarla acı acı hırlayan parsi görünce, san- ki sözleşmişler gibi hepsi birlikte hemen suya atıldılar; bu korkunç hayvanlarla karşı karşıya- gelmek- tense, ırmaktaki timsahlar tarafın- dan parçalanmağı göze aldırdılar, Bununla beraber Kaviri kiminle karşılaşmakta olduğunu aklına bile getirmeksizin düşmanının kanusu- na saldırmıştı.. Gözlerini açtığı 2a- man kendini korkunç bir hayvanın pençeleri altında buldu. Beyaz adam bu hayvanı bir tekme ile itip ! yuvarlamamış olsaydı, Kavirinin hali haraptı. Fakat korku dayanılır soy- | ziline. #luyordu. Dudaklarınm kenar i büsbütün kuduruyor. Onun iL nasıl aöndüğir âdâlelerinin nasıl takallüs © ği bir an kimse farkedemedi. GEP$ lan, artık her şeyi unuttu. Kollar” nm bütün kuvvetiyle ansızin sultana sarıldı... Onu, dudaklar, saçlarından, boynundan, yanakl dan, hulâsa, rasgele, her zamekt iste t coşkuncasma, yeyip sümürmek cesine öpmeğe başladı. Odanın içi,, ansızın karıştı? © — A... terbiyesiz... — Bırak... — Seni gidi küstah, Bu 9* ret... Oğlanı, kadmdan ayıpdıkları Sünbül, babası tutmuş arap i vi barı vas gibi pükler peyda olmuş, burun d : Yorgun at gibi açılıp kapan , Kalfalardan biri: — Derhal cezasını vermeli! « Diğer bir kalfa, sultanlara — Boynunu vurdurtalım mite Fakat, sultanlar, bu m ai fevkalâde eğlenmişlerdi. Şah sultan: # — Zavallı haremağâası! - dedi. Ağ Bema sultan da: ye — Evet... Bu haremağaları, sok liklerinden mahrum ediliyorlar içlerinde hisleri kalıyor! derece şiddetli surette kalıyor K te bazan böyle kendilerini tutan Tar. diye güldü. Gevher sultan ise, Safiyey€ si rıyordu: R gi — Bu köleniz pek büyük ayi “va, Fakat kusurunu bu geferlik b daşlaym... Boynunu benim hs! ; çin vurdurtmayın... Safiye sultan, kaşlarını çatıp: “e — Peki! . dedi, dığı — Peki, affettim... - Fakat: Gü yö rürlerken, herkesin gö Onu gören sultanlar: rs ii Beni arar... Müsaaden Fakat o, doğrusu, maruz saldırıştan pek ürkmüştü. e de, bu emsalsiz haremi eteğinden korktuğu er va başına getirin gunun. e şağı birkaç kova sü dökün! * ni verdi. çöl” Sünbül'ü oda kapısına döndüğü için, eşikte. esi ale ler. Rengi sararmıştı. Güzleri “ ve asabiyetle yuvalarında? dış ramıştı. Zorla kendini tutuyor — Buyurun, buyurun! » ni gözdeye iltifat etmek Fakat kontes: — Efendimizin yanma rek onlardan ayrıldı. Kin içinde kavrulu; arzusu onu e . Bir duman gr paritesi Bu duman, mavi, değil, yağlı gibi ağır bir e Onun arkasından da iki böf yor. Birisi padişahım ağyonli mış basıdır. Öteki de Meb iyof Adetleri üzere, ikisi de İS ia Konlea, ağındaki €* idi sımdân korkuyor gibiğir ıstrıyor? is e — lata şellere m var; adın nedir Diye sordu. rl