KüpaMO - 598 ST OM *rünatpe LADİN << uş UMOYE OrOM EA Hpumş0 — 700 pi iye oç "xaturyp9 AED — PoyAUr ozaM OAA ci ğ > mz YULDYE) Sp ŞA SEK e Joya iyana9 “0100: 913 Uç SlonstA ot) BujMoys s1 prvnu ALL, yeruye tsöt Çızıjearar) — we gö mp 'uş MOYSOJ gs Mas perjir gişe BAR esiri e 238 » BinygE S öç EE ERİL İR lı EET ci En” ERAY ğa ç şilili p Ka Sur Yu m5 iş ağ ln z < 3 2» © İİ İri ar Mi intir ii : bizle 5 EE akıl ri 8 iz Ri z ? je ğ i iR a ? E duy — şod :yod HEHERİEŞE İRİİkE MİLİ MR WE, p Erei e B gi İrEk ERE z LR e gi; e ES 5 2 8 Ra eeszsi si ARLER,SİP E s5 âirsli z b AP a tanir İG sip EE X'e si; ii E gi EFE E Rİ Hİ Miş İşt Vi 3 18 Fığ her ; | im, ih İn “176 HORTLIYAN FAUSTA — Zavallı küçük! demek sen de hap-| #edildin! Bizi ne müthiş işkenceler bek- liyos biliyor musun? , :Şiko ciddi bir sesle: ç — Ben hapsedilmödim, senyör Fran- sız, dedi, — Mahpus değil misin? O halde bu- rada ne İşin var? Betbaht çocuk! Duy- madın mı. Bizi ölüm, feci bir ölüm bek- Jiyor. Şiko büyük bir kuvvet sarfetti nihayet boğuk bir sesle: — Sizi aramağa geldim,ded, — Niçin? i — Sizi kurtarmak için? ve — Beni kurtarmak için mi? Vay şey- tan vay!.. Demek ki buradan nee) çık:- Tağağını biliyorsun, öyle mi? — Biliyorum, senyör. Bakın, işte! Şiko bunları söyliyerek demir kapıya yaklaştı ve üzerinde # Şivilerden birisine bastı. bulunan birçok Pardayan da onu seyrederken, düşün- — Bu iş aklıma gelinceye kaflar, kim “bilir ne kadar vakit kaybederdim! Bu sirada, döştme sessizce kalktı, EL Şiko açılan yeri göstererek: — İşte, dedi. Pardayan masum bir tayırla sordu: — Ben uyurken, sen de buradan mr girdin? Şiko başile tesdik etti, — Ben hiçbir şey duyrmatim. Biz buradan ret çıkıp gideleğiz? Şiko tekrar başile evet dedi, © — Pardayan, şimdi mütemadiyen Başile «konuşan eücenin biraz evvel, kendisini yalnız zannederken, bir hayli gevezelik ettiğini düşünerek gülümsedi ve: “ undan içeriye dal — Seryör, hemen gitmek daha hayır- kr olur. Pardayan lâkayıt bir tavırla cevap verdi! — Canım, daha vaktimiz var. Şimdi söyle bakayım. Benim burada kapatıl- dığımı biliyor muydun? Öyle ya beni aramağa geldiğini söylemiştin, değil mi? 5 Bu sual cüceyi sıkmış olacık ki ce- vap vermedi. Buna rağmen Pardeyan ısrar etti. — Bana öyle söyledin değil mi? deki, — Evet söyledim. Sizi vakta arıyor- dum, fakat burada olduğunuzu bilmi- yordum. — O halde buraya ne diye geldin? Butada ne yapıyorsun? Bütün bu swaller, cüceyi fena bir va- ziyete sokuyordu. Pardayan bunun far» kıntda değilmiş gibi davranıyordu. El Şiko birdenbire: — Burası benim evim. Dedi ve bun derdemez, dediğine piş“ man oldu. — Burada m:? Alaymı ediyorsun küşük? Bu deradık, mezar gibi yerd: otursliyorsun ya? Çüce dikkatle şövalyeye baktı, El $:- ko aptal değildi. Vakıa Palayandan nefret ediyordu. Fakat bu nefret onun hakikatı görmesine mani değildi, Parda- yanın yüzünden onun çok yliksek bir kalbe malik olduğunu anlamştı. Kendi- sini aldatmasına imkân yoktu. Bü zamana kadar tereddüt ettiğine " utarkir ve cevap verdi: — Hayır burada değil. Şuracıkta! Ve böyle söylerken de, ufacık odaar nim kapağını açarak çarıdanı yaktı. Par. dayanın bir maksadı. gi * da değildi. ee a 3 2 ji ME ER isalnilişşi :$ pe iie gi Wi: MİŞEC e .OjE; pita EM İMİİJERİĞ ibiş iie O İşilağ iz Silis 9 Hiyüdi 35? çi inlln z 1 Hi ji EŞE : Gal ği e İ afilli dini a gö iyiyiz K it Set ŞE çala İH ne e iğ intir #İİP iri; HORTLIYAN FAUSTA — Mükemmel! dedi. Hiç olmazsa bir- birimizi iyice görüyoruz. Cüce, odanın fakir haşmetini, gös-|. termek için, saf bir gururla şamdan havaya kaklırdı. Bu vaziyette yere at- msş okluğu altmlarıda aydınlattığının farkında değildi. Pardayanm bu parala- rı derhal gördüğünün, ve yüzünde ha- fif bir tebessüm belirdiğinin de farkın- — Çok güzel, Mükemmeli Fakat 'bu mezar gibi yerde nasl yaşayabili- yorsun? - © — Küçüğüm! Zayıfım! İnsanlar bana her zaman iyi muamele etmezler. Hal- ibuki burada emniyetteyim. Pardayan acıklı bir tavırla ona baktı. — Seni burada hiç kimse rahatsız et- mez mi? —PBayır! — Ya, yukârdakiler? — Onlar da!.. Bu gizli yeri kimse bil mer. Bu evde öyle yerler vardır ki, ben- den başka kimse bilmez. Pardayan, cüceyle bir hizaya gelmek için, yere oturdu. Ve Şikoya öyle geldi ki, bu hareketi, kendisini, yüksek ve kuvvetli vücudile yapmıştı. Bu adama kin ve nefret besli- yordu. Şimdi bu nefretin yavaş yavaş zail olması onu hayrette Bu hissin yerine adeta sevgi ve muhalı- bet kaim olmağa başlamıştı. > lçindeki bu garip tahavvülü saklamak “için olacak, Şiko birdenbire: © — Senybr, dedi, emin olunuz ki, git- mek zamanı geldi. — Canrm ne acelen var. Madem ki buraya kimsenin gelemiyeceğini söyli- yorsun, daha bir miğidet konuşabiliriz. 1 — Şimdi Saif'lerin misafir odasını gözden geçre- lim, 4 — Ateşin önünde, bir parmaklık görüyoruz. İçinde maşa, âteş demiri ve kürek var, 22 aş Karper anla AE 5 — Ocağın yanında, duvara, bitişik, kitapla dolu bir — Türkçeye ceviriniz 1) — Where were you invited? — We were inviled to dinner. 2) — When got you there? — About seven ö'eloek. — Who sat at the hend of the table? “ — Nişin? — Çünkü siz çok böY' — O elde? > Teceğim başka yerler ** mi?.. Öyleyse miikem Yunda demektir. — Evet ama, bazı kimselere “ — Bu mahsenlerde var? l — Hayır ama; bazi İantılar yapılır de P toplantı var. — Ya?.. Bu adamlar ne yapıyorlar. — Bilmiyorum, # Bu sert bir tavıriz dayan onun daha faslâ söylemek istemediğini “e mekte mana yoktu, P ve mırıldandı: korkutmamak © İçin) time