e Gid vaha Salli Arp atanan GAY YE PE 4 Gİ Apre #L — Gİ 2 ar yap elemi pay 0000 1rer0ad9 om Hp salam KR yonçlf e grifaşmliyg sTegiamEa oöşde9 :4, uyuNY ty — Pipuş SpoopaY Istpo X090) — Morupu :Kzosmu 4oJaUNŞJIN 4Y9d3U0J499Z gurarş — Sy 2980 ip nyun5 — s9yg ya09pı3 — OĞ pm pr :Oğ um oy 4öpya00p1$ — 06 pm Hop :0X pır Soy youyoğ 349 Mgy wmy nz :ol0y 909 O) - tjg ay #op su oauy Koy) “(eprepeuen (gı$ , Ke iyasopo3, “0.,) Maop3 'ppazuoş uvepuo 'uvpung — şeyom 'yxou veseylig — 1) “1yöro #Ç Diy “enplo “Piyo px og “yüyor 'pjo Sivok day penil e 045 — & lamp 0 azriğm ÇA 7) TM — BE AZEZ SP ppi? BEŞ) ME r9 SRMN SL WE Erisoif ONU V PE grosnoy v osyu vr asiL — ZE güpsş w 1403 Sr arm gros Buyur &p UYOÇ — EE “do 81 'ş#9pe OR İNEN PUV — 6 “Plo sıyyuouu uaoyy3o | öğ — (Ş *Kaoganır oy) ut Mou Sie MA —T “Atrarız ogi Jo asağuno£ oy so —9 "YSOLIR ge,osamu OY) UY gıkgeg ay) v6 NOX — (b İ çapı Oi OzOYM 4004 oy) S1 SL —Z eya 22 03 ŞIP Jo eonss e Suyaş #1 9Y*M — OE “zakoy xy) Yam Bürfeşd Mou are oL — “eğe İrrilop Oy) Çıra Lİ öfa 9d) “yyy9g s0 UY, — 2 'm are Koy SX — dsKoy Kusur Kayı say — (y “Kon Lora YA Buyed are Koy, — GOZULTONI “(alive ) zayn zanunyo ny nb “aumşo Miş OpuTsoUay JnEo,, EL *(atakoden) &ırersadsa :anunyo & i&epo Burop Kom; are eya — (g ıvaısuzd KEUUSALI TULLAŞSİYANI, ayslap 1100490) “üze dımanb afadyanı, ruos urıynpnyo aray 41g ejung “2UŞSAN EA Uapuylay znunğuyınun yazapa dıyvi (dojüsad UHapuazı “uşpapa zEryaj FaştaşdolaIpUaİY UN da Uylandağ Yopzoğ repey vUNUOK uvıfeg Ywsa UN E akrunpaek ap urzrumLapyıpınığo opzrursup Ng ÇpUĞ Opuşuozg WJs9H (dua'ısuaga MOZJT19NI eMupuzrunu OO 2(uş5y90040ğ vusumu epurumA uri “oyataryay iztg “züJolizek rurzapoozuıZuj zıupek epemg —öeliğrey “Zığamama olası; HORTLIYAN FAUSTA toplayın silkti ve soğuk Şalışmakla bera! vana bir sesle? Baş iğ elma a ee) E, met zi) Ma Onu serbest bıraktı. bu bin in 1, Alicenap-| Bu, oPazın Allah belâ. ölmezse ben şe- temizliyemem!.. Fe. tütün İtimadını kaybe. ân, bir köğeye çekile.| ekten başka çare lâzım, anlıyor ntikam!. Yoksa kal Yarından kovacak. bali fena halde kor- Şarba Rojanın kralın gö- e da bütün proje. Pi E i i Mi Tİ r, ile FAZI #> İİ o p Zfir iş İ galiba ilâhi bazi iç, erdim etmek vel “ziyetini de kurtar. Aarlamıştı iğ tezle Şti. Samimi ve ü anlıyorum. Fakat ka nyi eliormumuz gibi de daha kuvvetli bir SİZİ mağlüp eden lam © zaman, bel T Ve sizi yerinden) İTER çarpıştığınız Üstelik de kralın ği a sizin yerinize a muhakleaktır... © bütün İspanyol. 'Panyanm en kuv vetli adamı olarak (o kalıyorsunuz, Ve kralın da sizin yerinize başka bir İspan- yol almasına tabii imkân yoktur. Kristobali dikkatle dinliyen (o Barba Roja biraz düşündükten sonra (cevap verdi: — Belki de hakkın var. Fakat ne de olsa intikam alınmalıdır. — Bu hususta sizinle ayni fikirde. yim. Çünkü bu adama karşı kin besli, yorsanız, benim ona karşı olan kinim de sizinkinden eksik değildir. — Bu adam: gördün ml? nerededir? Ne yapıyor? — Şimdi, herhalde, artık otelindedir. Onu gördüm ve hattâ konuştum. — Nasıl? Onu gördün, konuştun ve.. — Hayretinizi anlıyorum. Fakat e- min olunuz ki, elimden kurtulduysa bu benim kabahatim (değildir. Bu adama kuvvetler de yardım ediyor. Çünkü tam kamamı saplıyaca- ğım zaman. döndü. Tabil (o kaçmaktan başka çare bulamadım. Çünkü bu ada, mın kuvvetini benim kadar siz kle tanı. yorsunuz. Sonra vahşi bir sevinçle ilâve etti: — Fakat merak etmeyin, elimizden kurtulamıyacaktır!. Lokantanın etrafını sarıp her ne bahasına olursa olsun onu ele geçireceğim. İcap ederse lokantaya ateş veririz. Barba Roja sevinçle tasdik etti: — Peki, dedi, mükemmel! Ne ka. dar yardımdı lâzımsa alabilirsin... Ya. ztk ki, bu Allahım belâsr kolum işlemi- yorl.. Yoksa onu gebertmek işini baş- kalarına brrakmazdım. Fakat ne yapar. sın?.. Kader işte! — Hiç merak etmeyin her şey yolu- na girecektir. Çünkü benim kinim her- halde sizinkinden aşağı değildir. daha evvel görmüştük. - ived — gelmişlerdir. gidecekler isinin bir şeyi olması” ma. İNGİLİZCE DERSLERİ Fiiller üzerinde Bu dersimizde yeni fiiller görüyoruz: they bave been; döy hev bin — oldular they will go: dey wil go — they were: dey wer — idiler he was: he uwaz — idi Mazi zamanında bulunan fiilin iki parçadan mütegek., Bunların arasında bir mazi, bir hikâyel hal, bir de kil olduğunu görüyoruz: 1) have, 2) been. istikbal siyası var, Bunun gibi yapılmış bir they have arrived: dey “To have” fiili aslında “bi nasıma gelir ve hal zamanının tasrifi şöyledir: 2) İNGİLİZCE DERSLERİ o kimindir? (Yösterdö Keyt wasnt (vw nat) vöri vel). “Dün Koyt idi değil çok syi”, Dün Keyt pek iyi değildi. Yesterday Kate wasn't (was not) very well, The children have indeed beautiful toys). (De çilirn hev indid biyuliful t0y3). “Çocuklarım var hakikaten güzel oyuncaklar”, Çocuklarım hakikaten güzel oyuncakları var. Whose isit? (hüzisi?) That's John's (dötz C, “Budur Com'un” Con'undur, “Kimindir o”; Espocisliy the train, (Espöşeli de treyn) bilhassa tren (ix onların bir kitabım var has & toy — bir oyuncağı var (erkek "eri - iki er “Been: bin” de, “olmak” manasma gelen “to be: (w bi” fiilinin mazisini yapmıya yarıyan şekildir, “To be” fi, ilinin hal sigasını "ben .. She has a doll: şi haz 4 dol s bir bebeği var için). We have a cat: wi hev & ket — bir kedimiz var You have two brothers: yu hev tü kek kardeşiniz var. They have many toys: dey hev meni toys I have a book: ay hev & buk birçok oyuncakları var. He has a toy: Bugün daha iyidir. To morrow she will go to school, (Tu morö şi wil go tu “Eğer o dur tamamiyle iyi", Tumamiyle iyi ise iyi o- öku). She waan't to school (Şi waznt tu sid). “0 idi değil mektepte” Mektepte değildi. To.day, she is better, (Tudâ şi iz böt'or). If she is güite well, (7/ şi iz kuâyt vel). “Yarm o gidecek mektebe”, Yarın mektebe gidecek. “Bugün o dur daha iyi”. HORTLIYAN FAUSTA 121 xvın DON KRİSTOBAL Tahmin edileceği veçhile, Pardâyan! öteli hercümerç içinde buldu. Otelci Mar! nüci, kızı Juana, hizmetçiler ve bütün müşteriler, gürültü Üzerine dışarıya fır- yarak bu görülmemiş düclle'yu heye- can ve hayret içinde seyretmişlerdi. Pardayan içeriye girince herkes başı» na Üşüşmüş kendisine iraz ve ikramda bulunmak istiyordu. Esasen Pardayanda öyle bir hal var- dı ki, her zaman ona hürmetle mua- mele edilirdi. Fakat bilhassa bu akşam ki hürmet ve izaz onu bir hayli güldür. dü. Hele başta patron olmak üzere bütün lokanta hademelerinin . etrafında, iki büklüm dönmeleri çek gülünç bir man- Yara arzediyordu. Pardayan tatlı bir tebessümle lokan- ta sahibine döndü ve Don Sezarı gös- tererek; — Azizim, arkadaşım ve ben fcna halde acız... Bize ne isterseniz verin yal- nz çabuk olsun, çünkü tahammülümüz kalmadı. Birkaç dakika içinde, taraçanın en güzel köşesindeki masa hazırlanmış, Ü- zerine şaraplar, bir siirü mezeler, envar türlü yemekler, tatlı ve meyveler kon» muştu, Hizmetşiler etrafta konuşuşürken Par. dayan hiç bir şey söylemeden üç kadeh doldurdu ve kendisininkini boşalttıktan sonra bir daha doldurarak tektar içti. Sonra kadehi masanın üzerine bıraka rak: — — Oh! - dedi. . Ne mükemmel! Bu İspanya şarahi hakikaten insana ferah- / ık veriyor. Zaten benim de böyle bir şeye ihtiyacım vardı. Dikkatle onun yüzünü tetkik eden Servantes cevap verdi: — Hakikaten öyle dostum!.. Benzi- niz atmış. Bir hayli de heyecanlı görü- nüyorsunuz.. Hiç zannetmiyorum ki sizi bu kadar sarsan biraz evvelki düello olsun... Her halde başka bir sebep var- Ir. Pardayan ürperdi ve bir müddet ses çıkarmadan Servantese baktı, Sonra omuzlarını silkerek: — Şuraya oturunuz dostum, dedi siz de buraya Don Sezar. Serventes ve Don Sezar şövalyenin kendilerine gösterdiği yere oturdular. Pardayan, kendisini Büssi'nin dar - besinden kurtaran Don Sezar'ın müda- halesini ima ederek tebessümle: — Sizi tebrik ederim, dedi, Görüyo” tum ki uzun müddet borçlu kalmasını Mevmiyorsunuz. Büyük bir samimiyet ve muhabbetle söylenen bu sözler üzerine cesur genç sevincinden kızardı. Sonra başlıca me- ziyetlerinden olduğu anlaşılan bir dost. luk ve samimiyetle cevap verdi: — Talim, tam vaktinde yetişmeme yardım ettiği için çok mesudum. Fakat borcumu ödemiş değilim, bilâkis tekrar borçlandım. — Nasıl olur mösyö? — Bu akşam, vücudüme inmek ü. zere bulunan birçok darbeleri püskürt- mediniz mi? Siz olmasaydınız muhakkak ki onlardan birkaçı beni öldürecekti. — Ya! demek ki bunun farkına var» dınız? — Tabii değil mi? — Bu gösteriyor ki, döğüş esnasm- da bütün soğuk kanlılığımızı muhafaza ettiniz, bunun için sizi tekrar tebrik im, sen ... sin ilh” derken öğ. renmiştik. Burada da mazisinin “to have” fiilinin yar. dımiyle yapıldığını görüyoruz. Netekim “they have arri- derken de “to have” fülğ ved” “gelmişlerdir, geldiler” If not, next week. (İf nat, nekst wik). “Biğer hayır, gelecek hafta”, Olmazsa gelecek hafta, EA EY