Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
v Tni Yazan: A. Cemalettin SMğlu he -, Türk denizcisinin Türk kaptanr ! nın ne demek olduğunu; bu yiğit in- ğ sanların fedakârlığı, ölüm karşısında pervasızlığı ne dereceye kadar götür- |düklerini gosteren vakalardan birisi deniz tarihlerine “Sinop muharebe- si,, ismi altında geçmiş olan hailedir. “Sinop muhaberesi,, koca bir Türk filosunun faik düşman kuvvetleri karşısında tamamile yanıp batmasile neticelenen bir deniz savaşıdır. Yani dir. - Lâkin bu öyle bir mağlübiyettir “ki değme galibiyetler onun ayarma waramaz. Galiplerden ziyade mağlüp Bi lara şeref veren bir mağlübiyettir. İ Bu deniz savaşmda Türk kendisi- n& nisbetle elli derece üstün bir düş- man kuvveti karşısmda arslanca dö- vüşmüş ve dövüşe dövüşe ölmüştür. *'Sinop muharebesi,, nde cihan mu- 4 harebesinde olduğu gibi ne düşma- A “nm ayağına kendi vesaitile gidip tes- ” lim olan bir deniz kuvvetinin, ne de- -Rüs - Japon, mücadelesindeki - gibi Bi harpte düşmandan yılıp da beyaz ' bayrağı çeken bir filonun - karanlık lekesi yoktur. Sonra bu harp - öyle _ yüksek. feragat ve fedakârlıklara j sahne olmuştur ki dosta, düşmana E “böyle denizcilere malik olan bir mil- İ let bahriyesi ölmez,, dedirtmiştir. | Şimdi hikâyeye başlayalım : ' Saltanat idaresinin işi pamuk ipli- gine bağlamayı bir meharet sayan idarei maslahat siyaseti malüm.. Ruşya Çarlık hükümetinin de Os- ' manlı imparatorluğuna nefes aldır- K mak istememesi yine malüm. a İşte bu iki malüdür ki tarihte bir “Sinop muharebesi,, doğurdu. Os y manlı padişahı Abdülmecit Gülhane hattr ile imparatorluğa biraz çeki dü- zen vermeğe teşebbüs etti. Ordu, do- nanma tensik ediliyor, yeni silâhlarla techiz olunuyordu. ı Lâkin kalkımnma teşehbüsü Rusya — Çarlığımnı kuskulandırdı ve Osmanlı . imparatorluğunurni belini doğrultması e işine gelmiyen Çarlık hükümeti artık YA bir harp vesilesi aramaya başladı. Düşmana düşman rahmet okut- maz derler. Bu itibarla Çarlık Rusya- l sının imparatorluğun kalkımmasına MA engeller çıkarmasmı nihayet tabif gör mek icap eder. Lâkin Babtâlideki ve- eg zirlerin sanki Çarlığım kör ve şuursuz bir âleti imişler gibi düşüncesiz dav” ü ranmalarıma ne diyelim? VE Orta çağ devresinden yeni gemi- lerden mürekkep olması dolayısile kurulmuş diyebileceğimiz Osmanlı donanması bilhassa o zâamanın hattı harp gemisi kalyon bakımımdan he-| nüz pek zayıftı. Eldeki gemiler “Fırr kateyn ve Kurvet,, gibi o zamanın kruvazörleri diyebileceğimiz hafif ge- milerdi. * , filoları bilkassa kalyon sınıfı hattı - Di harp gemilerinden mürekkepti. Ve ' bu kuvvetlerin basında amiral Nahi- mof, amiral Kornilof gibi tecrübeli denizciler bulunuyordu. ' nm ekmeğine yağ sürmek istiyorlar- — miş gibi donanmanım başıma müm- — kün olduğu kadar beceriksiz adamla- rı geçirmişlerdi. İmparatorluğun her resmi dairesi kırtasiyecilik denilen _ âfetin esiri bulunduğu bir sırada bah yş! riye işlerinin de başka türlü yürüme- "Bi sine tabil imkân yoktu. . Diğer taraftan imparatorluk - file- " sunun baş kumandanı olan ferik ami K ral Kayserili Ahmet paşanm ferik Pa amiral Osman paşa gibi beceriksiz ve oe p:âmk bir kumandana devletin deniz a / Kt etlerinin yarısını teslim etmesi - bizzat onun kıymeti hal:kında el ğ âugüpheye üşürecek kadar büyük - bir hata idi, — ——— .i » Türk denizciliğinin bir mağlübiyeti- x' Sinop muharebesi Osmanlı vezirleri düşmanın ekmeğine yağ | | sürmek - istiyorlarmış gibi donanmanın E başına mümkün olduğu kadar beceriksiz | y ' adamları geçirmişlerdi B * ” Halbulâ Rusların “Karadenizded| Osmanlı vezirleri ise sanki düşma-| Macera ve aşk romanı Filvaki amiral Osman paşanın ha- vaların fenalığını bahane ederek düş- mana göre zayıf filosu ile Sinop li- manına kapanıp karakol tertibatı al- maya lüzum görmeden batması gös- teriyor ki bu zat mühim bir deniz kuvvetine kumanda edecek iktidar ve kabiliyette bir denizci olmaktan uzaktır. Osmanlı donanması baş kumanda- nı deniz kuvvetlerini ayırmıştı: Bunlardan birisi ferik amiral Mus- tafa paşa kumandasında o zaman için yeni icat buharla işler seri gemi- lerden ibaretti. Vazifesi de Batumda> ki karakollarımıza cephane ve eızaîı taşımaktı. F erik amiral Mustafa paşa, forsu' nu “Feyzibari,, vapuruna çekmişti. | ve kumandası altında şu gemıler var” dı: Feyzibari vapuru amiral gemisi Mecidiye vapuru, süvarisi Musta' fa bey Saiki Şadi vapuru, süvarisi İsmaıl bey Taif vapuru, süvarisi Yahya bey. Muhbirisürur Firkateyni suvansı İzzet bey. Vapurlar 12 şer top, Muhhınsu- rur,, Firkateyni de 40 topu hâmildi. Diğer kuvvet ferik amiral Osman paşa kumandasına verilmişti ve şu gemilerden mürekkepti : (Devamı var) Kontes: |cağım neredeyse... Ne güç iş bu böy- -.İö, nuz... Yapamıyor musunuz sahiden? yor... “ka, yarı ciddi veriyorlardı. O da, bü. “Artık Geçen tefrikalarım hülâsası: Sarayda Venedik nüfuzu — vardır. Çünkü padişahın birinci zevcesi Venediklidir. Şimdi de bir Vene. dikli Kontesin | saraı ya alınması mevzubahstır. » & » İşte, gene de, Boğazın Üsküdara ba- kan güzel manzaralı bir penceresi ö- nündeki divanda, kontes, şarkvari o .- turmuştu. İnci gibi dişlerini göstere . rek gülümsüyordu: — Böyle mi? — Hayır... Dizlerinizi daha ayırın güzelim! — Böyle? — Yök... Dahâ daha... ' — OZF... İyi pişmiş tavuk gibi ayrıla. — Aman ne tuhaf söz söylüyorsu- — Bacaklarım kopacak gibi olu. — Alışırsınız, alışırsmız.. En rahat oturmak böyledir... f “Bağdaş kurmak” dersi a.lıyorduf Maiyetindekiler, ona, bunu, yarı şa tün gayretiyle çalışıyor, gözü açık bir tâlebe hevesiyle öğrenmeğe çabalıyor du. (6 | eşnada, kapı, ardma kadar açıl. haç çıkarmam Muslumal" -Üzerine yemin: edeceğim... Vallahi Billâhi - daima velinimetim olarak tanıyacagım'.ı Telâşla biri içeri girip: — Efendimiz! Efendimiz!.. Herkes bir tarafa kaçıştı. Bu me - yanda Mihrimah vasrtasiyle, konte - sin odasma arada sırada getirilen Be. şir ağa da kaçtı. Yalnız onun huzurun| yordu. Vaziyete da bulunmaya Hacı Mustafa tarafın. dan memur edilenler kaldı. Tabili, bu arada, Mihrümah!... “HRfendimiz” dedikleri, Hacı Musta. fanım kendisiydi. Eşikte, genç ve can- li vücuduyla, mütebessim göründü: — Gününüz hayırlı olsun, kontes... Nasılsmız?... — Teşekkür ederim... — Canımız sıkılmıyor ya..: — Hayır... Teşekkür ederim.. Bütün güh meşgul oluyorum... Şimdi de ders: alryorum., - — Ya... Ne dersi? — Oturüp kalkma... — Evet, bilirim, siz Avrupalılar İi çin, bizim tarmm.ız hayli güçtür.. Ne: redesiniz... - — Ba.gda.ş kurmaktayım... — O... Öyleyse daha hayli var.. He. le dız çökmek hususunda hayli müş . kilât çekeceksiniz... Geçen sefer, ye- mek “meselesinde de zorluklarla kar- — Bvet!.. Yemeklerin cinsine alış. — Bilhassa hamur işine dikkat e . din... Onu sevmeğe çalışın.. Çünkü, ' z:mnctî.iı y Kimse cevap vermedi. Fakat silâh sesin! duyan bir hizmetçi koridordan — koşa koşs ve gecelik entarisinin Üzerine geçirdiği pan. talonunt Tilkliye İlikliye geliyordu. Bellami ona döndü: — Ne oldu efendim Tefrika numarası: —İİl— YAZAN: Edgar Wallace ÇEVİREN: fa — Suüs, aptal: Sorgu sorma, Git öteki hiz- metçileri kaldır ve bütün şatoyu arayın. Bu arada, Savini kapısını açmıştı. Üzerin de bir pijama, elinde bir mum vardı: — — Ne oldu!.. Diyc ilerledi. Bellami onu Irolundan tüta" yak tekrar odaşma soktu ve pencereye balk- tı. Ponçere açıktı. — Gitti, eğilip — dışarıya baktı. Pencorenin dışında, altta — gayet dar bir tiriz vârdı,. Buradan bir adann geçebilir miydi? Canhaz olur ve çok soğuk kanlı olur sa belki! Sordu: — Silâh sesleri düuymadınız mı? : — Bir geyler duydum, kapıya. vuruluyort — Çabuk giyinip kütüphaneye gel. - jamasını actı. Pijamanın altında — yeşil bir gömlek Pörecafini zannediyordu. Fakat küs tibin çıplak vücüdüu göründü. Bellami onu bırâakarak külüphaneye lndl Biraz sonra kAtip gelince sordu: — Hizmetçilerin merdivenin kapısı kilitli. Kimse kapamadı? — Beri 'kapadım. Siz emir ıermlştinlz — Anahtarı nerede? — Anahtar başhademe Vilkede, erken Kattktrer isin ona vermiştim. Kırmızı yüzü daha fazla kızararak Belle” mi: . — BSize söylüyorum, Savini, efer bu yeşil hayalet meselesini balletmezsem ben de ©- dam değilim. Vilksi bulunuz! Savini odadan çıktı, Vilkşi buldu, şatonuu ikl mubafizile beraberdi. : FHâdiseyi dinledikten sonra Vilks: — Anahtar bende dedi. Oradım olmasını imtsön yok. Filinde bir asetilen lâmbasr vardı. Kütür- haneye geldiği zaman Bellami lâmbayı aldı.|- Sonra, beraherce odalarım bulunduğu — kata çıktıdar, Viks anahtarr küçük kapımımn kitt- dine soktu. Ve aâçtı. Bellami elinde rovelveri, Arkasında iki « dam, merdiveni ihtiyatla indi: Aşağıda kapa lr olmayan hir diter kapı vardı. —Büuradan şatonun mutoatma acılan ve bir nevi kiler vazifesini gören kubheli Bir odaya gecilivor- du. İki kanr. da bu odaya açılryordu. İkisi da iceriden kanalrvdı. Bellami elindeki Tâmbayı ocağa doöğrü tuttu, fakat hiç bir şey göremi -Benden kaçmış| di, * Bmdançıkaışu'..diye homm'qındı. M_mmmmedllmişblrodndaknı“ Jummwım ıum. M .ıg Sağt uyur, bazan yok!,, dedi. Araştırmalar bittiği zaman ortalik tâmâs| * mile aydnılanmış, sabah olmuştu. — Bellami|" kütüphanede, yanan ocağım yanında- - otürüe YOr;: — Bu yeşil hayalet işinin, dedi, ırkasmda sakir bir şey var, Savini, Bu belki de bir ha- yalettir. Fakat ben ne hayaletlere, ne de sey| ” tana-iİnanırım. Yerin ne altında, ne de üstün de beni korkutacak hiçbir şey yoktur: Şer- t.a.na ye hayaletlere karşı tılamılryrm .Bu t« / __da.m da.. benim elimden kaçahlldiğine göre ı ku’rş*ıma karşı tilsimli olacak! Ne var oörr- i '>689 $i Betlami birdenbire sıçradı ve Savininin pî : Başmı kapıya çevirdi. Vilks içeri girmiştii Anlatmağa başladı: — Brendim, kilerde yeniden bazı araştiırei - malar yaptım, ve şunu büldum. , Bellami ayağa kalktı, Vilksin uzattığı şeyi.1 aıdı. Evvelâ bunun ne olduğunu anlaya: dr, bu küçük ve kırmızı bir topa benziyord'ı. fakat iyice muayene edince bunun 'bir?mor* |© dil olduğunu gördü. * — Şimdi bü maskarayı yakaladım. 'Hays- letler yara!amr Tmar Söyle dostum? Haygıet- ler yaralanır mı? Mondili güzelce katladı. " e | ' 6 Bü bir kadm mendili! S e - Çök güzel, ve ince işlenmiş bir mendildi. Köşesinde markalar vardı. Masanm Üüzerine ışığın altına koydu. Okudu: — V. H. dedi, Bu V. H. da kim? “Fakat Savininin ürperdiğinin de farkına va.ra.mamxş*ı yi grile * Savininin akima derhal Valeri Hovet -gel-i mişti. - bi ki ABEL BELLAMİNİN İTİYATLARI - Ertesi sabah Beltami, bekçinin kuülübesine doğru ilerliyordu. Bt adamın uykusuzlufA müthiş'bir tahammillü vardı. Bazan oüiki da iki saat — uyuduktan sonra tamamile dinlenmiş olarak kalkardı. Buv*ll:ı de hicbir yabanecıyı kabul — etmediği| şatosumdan az uyumuş olarak ayrılryordu. Kendistinden randevu âalmış olan — kimseleri o dış kapı yanmda bulunan bekeinin külübesj ALISI S Ci 4 bul ederdi. Bu odada, — kendisini, bir polis bekliyordu. — Mösyö Bellâmi bu gece şatonuzda bir şeyler olduğunu haber verdiler. Be'lami dişlerini sıktı: — Bunuü size kim haber verdi. Banâ söyl.“ | yin!ona nasıl gevezelik edlldiğini öğreteyim. Sonra kızarak: 'Maamafih, bqka yol dal ,Elini ccblnn soktu, ve muamn uıtum bir. banknot attı yarı Bu küruk hediyeyi alm ve vakayı una tun. Vaka şur Gece rüyamda bir hırsız göte 'düm sahih zannederek ateş” ettim, işte I_m kadar. — Peki efendim! Zaten komisere de daha| | bir şey SÖy lememışüm — Peki! Gine de söylemeyiniz. Şimdi, be" ni dinleyin: Zannediyorum. Köyde olan biten «den haberiniz vardır.. Acaba son günlerde Pt'e raya hiç yabaner geldi mi?. - l — Evet, etendlm bir genç kadın “Manoir|. de la Dame,'i ziyarete zelm.lşti. Be'llami Usrarla: —- Manoir üte'la Dame 4 mi? dedi. Yol l!r:- tündeki harap ev değil mi bü? şe-> Evet, efendim! Lord Tethertona aittir. Ve bügün, da-harap bir haldedir. Tamiri de çcık para ister, onun için hiç kimse kiralam"- 'yör. Hele bazı kısımları şâto yapıldığından Beri hi tamir görmemiştir. * <—- Gençeküdih he zaman geldi? a İkügün var. Çok güzel bir kadın. Onu| ş;'a.ba.sı durduğu zaman iylce görebilmiştim. — Nereden geldiğinj bıiym' musunuz? “LZ Şüphesiz Londradan, efendim. Arabas " gında numarasından — Londradan — geldifil.. an'aşılıyordu. Evin anahtarları da kira işle“ | rile uğraşan bir müessesededir. . Gündüz kilerde inceden inceye bir araştır-| ma yapıldı. Bellami bu esrarlı işin * halline imkân verecek kan izleri — bulacağını ümit| —— ediyofdu. Fatat bu kanir mendilden — başka| — “bir gey bulmak mümklün oıı.mndx. Hiçbir iz yoktu; >Saviniyt Gilfarda at koşusuna gönderdi Kğti'binl bir yere yollamak, yalnız başma kalmak Ist!yordn : : Juîyuıl efendisinin. kendlsuıe izin verişin- 'den Mmemnun oldü. çnnım çok alâkadar o- duğu bir işğin tahkikile uğraşmak — niyetin- de idi: Gilfordda İşt bitince derhal Londraya çeldi, oradan da doğru Karltona giti. , Kapıcı: — Hayır! dedi, hıtırlnyımıyomm Mls : Toveti sahahtanberi görmedim., — Bakalrm, adasğına telefon edelîm. Omı göı'mek ıhl ISti “yorsunuz ? j değil, “kalp ile-Hif | ru hidayet . lümanları pek hüf - miz boşa glkmîyqr : malüm ya.. Tomb gil mi ya... Öylesî!li le filiz gibi de çok B Eskiden bu gîbi dırirken, şimdi . dŞ vali olduğu gibi MJ'“'. — Her şey iyi V üç parmakla yiyemi) — Sizde ıtıldug“lı lanılmaz.. Çuı;(l;ı;ık SM tal batmaz. rif üzere üç pa-"mwı ki parmaklar da V' baş parmak yağlan”” bir sanat... j Gülüşüyor, şakâi” Hacı Mustafa bil” — Size bir müj Prenses hopladı: ' , — Nişanlımdan Mi Ebir taciri kaşlaff” —Bunuakl mülk ve devlette *” Kaşlarını çattı: | — Hem, kelimeiş? zi de unutmaymm. Kohntes, başmıi ığdı: — UnutmuyorW — Fakat yalnız nun için, hoca ) yi dmlemellsinm- Kontes:. j Ü Hıdayet— * d Sonra, birdenbirt — Ö da eibette'di lerinizi öğrenmeğ? bunu anlamıyor M Esir taciri Tü , — Evet, avetı. -geviniyorum.. c * -H Konte_s_ ş_f» — Sara.ya bugün mektup 4 iyiliğe karşı, 51 var.. vEtrafmdaki_lefi' ot İlE bunlnf'"' yorum ve söz Padisahımıza h