AOKTUMUŞD e “dap 13 Aaa #ApEUŞĞMULMA O *, Bia 418P) (581P) 0pu0,, “e *LOYPAUA (yem şa 11) ssesyase yuoyuyg SOYU “ DGOGDUD İADTEO Oi) 40) “aç oyy LryegUEUV po ouz öd 3a04 19, EUSOY “Ep ISUUYU ,, ŞOUUOJUNC, taokyaşpuoşuşp — (7odg4 pp) osodaz pi 3sel8OĞAL,, WE KES EE YOU TufpUAX,,, GOLE UÇUŞ, 443 JUŞPUOR,, sarpuyluşp BB) O» “(agd orf) ned spina, “yara opus sayar GA oylisui mulununuz (ey 14 Saga EŞ *Üzunpiej 040 19) soyuayana YE) MKE YAPILAR ie yind vey MOS, “(pumsb 970 p3) :purf pe) NE Zrusp UPEPO “DPO OPR uş #fagunö YI Wp ofiyoz NA) :oMyurayo vi) SUVp OPUMUUŞ MUMLA DE On “(uogmoa 939 14) :yuayuoo 74939 VE “Kipi SPUONŞ *oyPs pu) BPUNUUOA, *Çugge g1 up wolişşaz va.) :UOyeS aj SUvp SUO “VE yasağı mandy ğp wp Mulauyuvarez ((9gynst) nş (amuDd 40) yon) 9792 17) seyaarad smoj S9X Jar K yarpusy :a8 —T Köuuupu: 17, Sa Cry aliya) alez ğu, UNİ na 020p Ng na “oka meğppeğ vazreumu Yi Ups © os 'UZ) ez pey şasi 'nunğnplo UN urpreyungi ou VOZISNYUA gel ov) şsoduoo Şesed (Gi Turz 4osodaı 9S (a OK) Kpr — (opp vos) sşpre 10 ope Zr 147'1su4d . 4050001 88, UOpİ ESEUYU yav dospyoanu SpARfUN$ UÇUK YGENNUL SA Ifyar ağ SE Tw *- ug, uri Yanı “Atapa Jtse) öod YOZLĞNYUA “ozodgı na na) :z950d21 SMOA SNOA TOKYO LOŞ YAYLADAN (uosodg nas me) :sudsoda shou #NON 148“ısuda (eodga çe y0 ekan yE) iyansodaz 08 (sop :Dfi #anums0 İYUOŞUN "ERMEYE EYP KEŞAP 2 106“ mütemadiyen esrarengiz yerlerde dolaş! maktansa döğüşmesini tercih ederim. Pardayan bir taraftan böyle düşünür ken, diğer taraftan da bulunduğu yeri tetkik ediyorduz — Gene tavan arası! diye hayret et. ti. Kimbilir belki de ayni o yer.. dönüp dolaşıp gene buraya giriyorum. Büyük bir sandık Pardayanın nazarı dikaktini celbetti. Derhal sürükliyerek kapıya dayadı. Tam zamanıydı? Biraz evvel duyduğu ses tekrar bağırdı: — Koşun! Buraya girdi. Diğer bir ses emir verdi: — Kapıyı kırm! Bu defa (o yakalana- cak. Pardayan bu defa bağırdı: — Daha durun bakalım! Kapıya müthiş darbeler inmeğe baş- adı. Ve bunu kahkahalar, alay ve teh. dit sesleri takip etti. Pardayan, bu daracık ve karanlık yer de elli kişiyle başa çıkamıyacağını pekâ Jâ alıyordu Yegâne (o yapabileceği şey ük hücumda birkaç kişiyi öldürmekti. Fakat nihayet mağlüp olacaktı. Bunun için, geriliyebileceği bir yer arıyordu. Nihayet biraz evvel sandığı kaldırdığı yerde küçük bir kapı gördü. Pardayan bir saniye düşündü ve deri hal kararını verdi: — Mademki buradan geçmemi istiyor lar geçelim! Ve buradan geçerek, (o Önlne çıkan merdivenlerden inmeğe başladı. Parda- yan etrafını görmediği için, tutunarak iniyor ve büsamakları sayıyordu. Alt- mış basamak sonra, dar ve zifiri karan. lk bir mahzende bulunduğunu anladı. Tavan o kadar alçaktı ki, eğilmek mec- buriyetinde kaldı. Etrafını yoklıyarak yirmi adım daha attı ve takip edilmediğini görünce hay- HORTLIYAN FAUSTA ret etti, Bu anda, arkasında demir bir kabı gıcırtısma benziyen bir ses duy. du. Derhal geriye döndü fakat üzerine kapanan demir parmaklıklara o çarptı. Vaziyetiin vehametini anlyarak miri dandı: — Evet, beni takip etmiyorlar, fa- kat geri dönmemi de istemiyorlar.. An- Jaşıldı. İlerledikçe dah fena bir vaziyete düşüyorum. Hakikaten öyleydi. Şövalyenin yu. karsda, beşyliz asker arasındaki vaziye- ti, şimdikine nazaran parlak (denecek kadar iyiydi. Yukarıda, sağa sola dönüyor, istedi- ği tarafa giderek nefes alabiliyordu. Burada vaziyet bambaşka idi. Evvelâ iki büklüm olarak dolaşmak. mecburiyetinde kaldıktan başka, zifiri karanlık içinde, dizlerine kadar çamı- ra batarak güçlükle ( ilerliyebiliyordu. Dondurucu bir soğuk kemiklerine ka- dar işliyor, diğer taraftan nefes de ala. muyordu. Bütün bunların üstüne bir de açlık ve saatlerce heyecan içinde yürümenin verdiği yorgunluk. Şimdi can sıkıntısı yerine müthiş bir hiddet ve kin duymağa başlamıştı. Sö- günde durmıyarak kendisini avcılardan kaçan bir av vaziyetine © soktuğu için Espinozaya kin besliyordu. Evet ken- disini bir av gibi kovalıyorlardı. Ve bu kovalamanın, işkence masasında feci bir ölümle neticelendirilmek istendiğini biliyordu. Çünkü Espinozanm kini, an. cak kendisini saatlerce sağtlan sola koş- turduktan sonra öldürmekle tatmin edi Tecekti, Bütün bunlara sebebiyet veren Fa- ustaya da kızıyordu. Ve nihayet, askerlere hücum etmek suretile yol açmak dururken, buraya KASAR NAM pa YA YA NN gi ŞI PM TİE ış çokillerini gös rımıza devam için DERSLERİ Kendi kendine 1000 kelime ile DERS:10 3 Numaralı Durand ailesi resmiyle takip edilecektir.)| (Her hakkı Haber gazetesine siktir) FRANSIZCA Üçüncü resim üzerindeki çalışma evvelâ geçen dersteki vazifelerin ya; relim, FRANSIZCA DERSİ | PDBRASLENİ FRANSIZCA 2 dimanş), enlants ne vont pas â İ'öcole, anfan ni von pa 2a lekeli). (Onlar) (oraya) mektebe haftada ultı gün giderler, Is y vont six jours par semaine, (İV zi'öon si jur par sömen). “Onlar oraya giderler altı günler haftadan”. se “Bu güm, dür pazar”. Bugtin pazardır. “Ojur Les HORTLIYAN kaçtığı için kendiisine kızryordu. Orada hiç olmazsa ölseydi.. Şerefle (o ölecekti. halbüki şimdi belki de bu feci mahzen. de bir sıçan gibi can vetmek tehlikesine maruz bulunuyordu. Ve mütemadiyen ilerliyerek söyleni-; yordu: — Ömrümde bir defa, makul hareket edeyim dedim, olmadı. Zaten bu şekil- de hareket etmek bana yaramaz.. Ne di- ye bu kadar tedbirli şeyler düşüneceğim tuttu?. İşte şimdi, muhterem Espinöza. nın arzusu veçhile işkence odasına yol- landık gidiyoruz. Ve bu ümitsizlik ve sıkintı o içinde ancak bir düşünce onu teselli ediyordu: — Bereket versin ki (o herşeyi düşü nen ve tuzak kurmakta çok mahir olan Espinoza beni silâhtan (tecrit etmeyi unutmuş. Bu kılıç ve kama (O bende ol- dukça, muhterem baş (O engizitör beni celiâtlarına teslim (etmekte bir hayli güçlük çekecektir! Bu anda ayağı bir yere çarptı. Bunu biraz yoklayınca, bir merdiven olduğu- nu anladı ve Müşündü; — Acaba buradan yukarıya çıkmal! mı? Yabuğ burada oturup ölümü bek. lesem ayni şey değil mi? Öyle ama aç- hktan ölmek pek de hoş bir şey değil- Uzun müddet, soğuk ve (o dehşetten titredi ve sonra: — Hayır! , bir tek damla kanım ve elime silâh tutabilecek biraz kuv-| kuvvetim kaldıkça, kendimi müdafaa etmeliyim. Çıkalım!,. Çıkalım ve işken. ında bizi bekliyen âkibeti göre- İşkence oğdağı!,. Bu cümle onun içlin tir esrardı. Bunun için korkuyor ve ür- poriyordu. Pardayan çıktı. Şimdi kubbeli bir salonda bulunuyor 5 lar gitmiyorlar mektebe.” Çocuklar mektebe gitmiyorlar. İ lonu tetkike koyuldu. İransızcaları şun- rin des enfanis? ins gue son fröre, — Ma dix-hvit mola, Gevrişesik olan Eranmisa dümlelerin de “Ül — C'est Lily gul donne du lait au chat, 3) — Çuel üge a - t - elle, Denise? — Cest le böbe. 5) — Ovel igea-t-i? 2) — Gul donne du lait au chat? 4) — Ouel est le plus jeune Çevrilecek olan Türkç Yransusaya çevirin yarn , Ter item ven omeeğe. Türkçeye çevirin Hier, &ötait samedi, avant - hier, vendreği, Ts iront â İ'dcole demain, et aprösdemain Ts y sont all€s hier et avant-hior. 1s y sont allös jeudi anasi, Ba FAUSTA du. Kubbenin ortasmdaki pencere salona hafif bir ziys J du, Fakat bu ufacık ziya, a8 0 d ranlıktâ kalmış olan Parday2” neş kadar kıymetliydi. det Kollarını gererek geniş bir n dı. Bu azıcık ziya ve hava o ve cesaret vermişti. Bi insani PX. muş olmak için yüksek sesi€ 20 — Çok şükür! Hiç olmazsa rada rahatça nefes alıp etrafı liyor. Biraz evvel dizlerime KA isi, ç ra batıp dolaşırken, askerler€ cum edip yol açmadığına İsabet ki öyle olmuş. Ve Pardayan, böylece felsef€ ken etrafı tetkile etmeğe bas | & zaman ürpererek mırıldan 1 ye — Sevinmekte mana yok” J hayet kendi ayağımızla bu Si kence ödasıma girdik! Es; N diği oldu. z Pardayan, böyle müşkül #3” yy yüzünde beliten acı bir veri l lümsedi ve daha büyük bir d . Salon son derece temizdi. gi J g0 yerler beyaz mermerden o bir çok yerlerde, kurbanları” kıtmağa mahsus küçük kanal Masaların üzerinde, yerde larda hesapsız işkence ületle”” Kıskaç, kerpeten, ucu sivfi bıçaklar ve envar türlü b3 ocaklarını andıran yakıcı ve daha birçok görülmemif ke ler, Hülâsa bir insanı en mik ve işkenceyle ağır ağır 2180 ; insanlıkları kalmamış olan i dâhiyane bir tarzda | keşif” il şeyi burada bulmak kabili” Pardayan bu #letlere vakar ge” T a sine hangisile işkence yal MA Li kedi iu SMM