20 Ocak 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F y Vei hat d L - baskına üğramiş ölduğunu farkede- Şi ” dükları tahakkuk etmiştir. ' M L b l I'H v K ı.ı' *B a Ş Fit bu hasalete Almanlardan fazlasiyle — malik olduklarını - bilinde demir üzerinde yatmak gibi n bîiyigş bir gafletin cezasqu'çekmîş o- Vi * T g.-. LA , — 6 Yazan: A. Cemalettin Saracoğlu “Demirhisar,, ın heyecanlı sergüzeştleri Torpitolar atıldıktan ancak beş dakika sonradır ki düşman bir baskına uğramış olduğunu farkedebildi Bu sırada — “Demirhisar,, fon “Firks,, in kumandası altında bulu: nuyor ve torpito endaht manevelesi başında da gene bir Alman denizcisi olan fon Melentin duruyordu. torpitolardan birisinin bir gemiye di- ğeri de ikinci bir gemiye atılması ev-| velce kararlaştırılmış bulunduğundan düşman gemisine torpitobot atım menziline kadar sökulmaktan başka yapacak bir şey yoktu. uki düşman gemisinin hesap kamarasından bir neferin alelacele çı- kıp kıç tarafa doğrü koştuğunu gören fon “Melentin” (Demirhisar) m düş man gemisinden görülmüş olduğunu zannederek şaşırdı ve bir denizci için en lüzumlu bir meziyet olan metanet ve soğuk kanlılığımı kaybetti. - Tamam bu esnada Demirhisar tam yolla alabanda iskele etmişti. Fon “Melentin,, torpitolatdân ev- velâ birini, sonra da hemen ikincisini foga ediverdi. Birinci endahttan son* ra torpito tüyübünün döndürülmesi ve ikinci torpitonun fogası o kadar çabuk ve ani olmuştu ki nişan almak tan sarfmımazar, iki endaht arasında ür üç veya dört saniyeden fazla bir müd det bile geçmemiş olduğu Mmuhak- kaktı. “Demirhisar,, iki torpitotunu da düşmanının bağrma kustuktan sonra tam yolla geriye döndü ve suları kö- pürterek görfez dışma yol verdi. Torpitolar atıldıktan ancak beş dakika sonradır ki düşman bir bildi ve İngiliz gemileri projektörleri- ni yakarak etrafı araştırmıya başladı- lar. lâkin o zamana kadar cüretkâr|- 'tor&wbotumuz bir hayli yol alarak ö sulardan uzaklaşmış ve bu itibarla bir şey görememiş olmaldlar ki pror jektörlerini söndürdüler. İki torpitosunu attiktafı sonra u- zaklaşan “Demirhisar,, da attığı tor” pitolarların infilâk sesi duyulmadı. Zabitan ve efrat bu kadar yakından bir mütehassis Alman kidemli yüz- başısı tarafından foga edilen iki - tor- pitodan hiç birisinin hedefe isabet et. miyeceğine ihtimal veremediklerin- den infilâkm işitilmemesini rüzgârm ve yüksek sürat yapabilmek için ça- İlştırılmaya başlanan (Fon) un (*) gürültüsüne ve belki de hitcum esna- sında herkesin hissetiği yüksek he- Yecandan hasıl olma bir kulak uğuF tusuna atfettiler ama sonraları bü torpitoların hedeafe isabet etmemiş ol« Alman denizciliği, Alman nişan- tiliği ve Alman gemicilik kabiliyeti hakkmda önüne gelene böl bol tafsi- İât veren fön “Melentin,, çök kıymet li, bir daha ele geçmesi imürmkün ol- mıyan bir firsatt körkörlüne kaçırmış- tr. “Demirhisar,, m İngiliz zırhli kru Vvazörüne savurmüş olduğu bu iki toörpitonun, oralarının Türk — kıyıları öolduğunu ve hedefe isabet etmediği takdirde batmıyarak tekrar ele gec- meleri icin, bereket versin ki torpi" tobotun Türk torpito zabitinin — ilha- miyle Gatsiye valfleri açılmamiş ve ancak bü sâyede neden soönta bu ikf torpitö tamamiyle sağlam olarak bu- lünüp İstanbula sevkedilmiştir. Torpito tüyüpleri endaht manivelesi başında fon “Melentih,, in yerinde bir Türk deniz zabiti bulunmuş olsay dı sinir kuvvetlerini her yerde olduğu gibi “Demirhisar,, da ispat etmiş ve göstermiş olan Türk denizcisi attığı torpitolardan /— hiç olmazsa birisi hedefini Bulur ve : ği;füm zırhlı kruvazörü düşmari ga ı:mirlîmnmm mayin geçitleri a KA BELİ Z 1 ra “Demirhisar,, zabitlerince tamamiyle meçhuldü. Diğer taraftan herhangi bir Türk torpitobotunun İzmir sula - rında bulunduğu da İzmir müstah- kem mevkiince meçhuldü. “Demir - hisar,, akım için Boğazdan ansızın çıkmış olduğu düşman tarafından haber alınmaması endişesiyle huruç çok gizli tutulmuş ve hiç bir tarafa tebliğ yapılmamıştı. İşte bu yüzden - dir ki torpitosunun düşmana attik tan sonra cesur Türk torpitobotüu İz- mir limanma giremiyerek — açıklara doğru yol vermişti. Kalenin “Demirhisar,, t düşman gemisi zannederek birkaç salvoösiy- le denizin dibine göndermesi, bu iki meçhul göz önünde bulundurulunca pek kabildi. Ayni zamanda gemide kömür ve makine yağı da tükenmek üzereydi. Her şeyden evvel biraz kömür tedariki elzemdi. (Devamı var) (*) Fon, gemilerin alelacele stim kaldırmak istedikleri zaman ucakla. rmdaki ateşi harlattıran bir nevi kö- rük olup buharla işler ve işlediği za- iman şiddetli bir hişirti hasıl eder. Ça .ı1ı|'ğâf3| e VU ğ d ö A h - 20 İkincikânun — 1937 A Macera ve aşk romarnmı - 67 — Yazan : (vâN” Esma Sultan, kaşları yay gibi havaya boyu kısa fakat kıyafeti heybetli, burnu kâl” biçimi.. Hülâsa tam bir Osmanlı tipi idi Geçen tefrikaların hülâsası: Padişah saraymda toplanan divanlar da perdecilik vazifesi gören haremağası Nesim ağa, o gün padişahm birinci ka dm efendisine bir ariza vermiş, bir sir fâşetmiştir. Şimdi, divan kapısı önünde yiz. İçerde halvet ölmüştur. Işte, “kz.pı Çünkü, içerdeki öen yüksek mevkilerin kapısı olan bu methal, Nesimin önün- de cidden duvardı!.. Ne konüşülüuyor? Ne yapılıyor?.. Hiçbiri malüm değil... “— Ah, yarabbi... Bir gün gelecek, ben de bu yüksek insanların arasma karışabilecek miyim?...,, diye düşün - düğü sırada, ansızım sıçradı. Zira, kulağma şu ses çalımmıştı: — Destur! Destur! Put gibi divan durarak ve göz ücüy- la bile bakmıiya cesaret edemiyerek “— Nüurübânü sultan!” diye mırıl- dandı. İ Bu kâdım, padişahm annesiydi.. Kı- rışık yüzü hafifçe boyalı, başında bir taç, uzun eteklerini dört haremağası birden tütüyor... Elinde büyük bir yel- duvar!” diye buna derler. | paze, aheste aheste sallanıp geçti. Tam Nesimin önüne varınca, hare « mağası, rüküa vârır gibi iğildi. Fa - kat, ihtiyar kadın, bununla alâkadar bile olmadı. İhtişamı içinde, maiyetin- deki saraylı kadınlarla birlikte, yan kapıdan girdi. Yan kapı, divan odasmın içine açıl- makla beraber, önünde kafesler vardı. Kafeslerin arkasında ise, taht biçimi üç sedir dürüyordu. Bunlardan bir ta- nesi Nuürubânü valde sultana aitti. O- raya geçip oturdu. _ Onun içeriye girdiği, gülbankle, ya- ni münadilerin yüksek sesle haykır- masiyle ilân edildiği için, vüzera aya- ğa kalktı. Valde sultanın oturduğuna dair işaret verilmesi üzerine onlar da yerlerine oturdular. Bu arada, ihtiyar Sokullu Mehmed paşa da kalkmış ve öotüurmüştu. Henüz üç yer boştu: İki kadının ye- rl! Bir de padişahin yeri! | Nurbânü mırıldandı: “— Ah bu öğlum ah... Bak gene ye- rinde mi?.. Kendi işini görmüyor... Vezire vüzeraya bırakıyor... Bütün ida L ean Ben de buffırtinalar arasında az mi sıkıntı çektim, tehlikesi — Demek onunla aralarında — hiçb. dostluk yoktu, öyle mi? — Hayır.. Ingiliz casusunun ölümünden SOönraâ.. Uzun harp senelerinde daima şüphe ve tahmin üzerine işe başlayan" Alman divanı harp heyeti bu hâdisede de Göz tenberge kar$ı mahtup düşmüştü. O gün yüzbaşı Von Ştanke de divanı harpçe serbest birakılmıştı. Mis Rözent hal nam müstearile Berlinde aylarca ça İtşan ve memleketi hesabına çok mühim işler gördüğü muhakkak olari İngiliz ca susünün ölümü Almati efkârt — utnumi: yesini alt üst etmişti. Bütün gazeteler Rozenthalin ölümünden, — Semranın ve Ştankenin masumiyetlerinden ve bilhâs- sa Götenbergin muvaffakiyetinden bah sediyorlardı. Semraya erkâtır hârbiye dairesiriden de, pölisten de özür dilemişlerdi. Genç kadın bütün bu işlerden, bu heyecanlı takip ve tehditlerden, bu songuz entri: kalar içinden günahsız bir insan olarak sıyrılıp çıkmıştı. Bu muvaffakiyeti orlu casusluk tarihinde eşsiz bir mevkie u: İaştracak kıadar büyüktü. Şimdi, Semranm son hâdiseler arasın- da memleketine mühim bir iş görüp ğgör mediğini anlamak — istiyorsunuz, değil mi? Bu mücadelenin iç yüzünü ve hede. fini biraz sonra bir tren kompartimantan da geçen bir konuşmadan öğrenebilece- ğiz. * — Hududu geçmedik, değil mi? — Hayır. Henüz Alman — toprakları üzerindeyiz.. — Macaristana kadar konuşmak im- kânını bulamıyacak mıyız? — Neden? — Şu karşımızdaki mütemadiyen gfâ. zete okuyan şişman adamdatı şüphele- niyorum. — Merak etme, — yavrum! Bu adam Avusturyantn meşhüur bir şarap tâcifi- | dir, Kendisini Berlinden trene binerken İki kerre ölüm atlattım tanıdım. — Herkesten hattâ koöndüktörlerden bile şüphe ediyorum. Hele bir selâmetle İstanbula varsak.. Binbaşı Necmi Bey Macar hududuna kadar dilini yutmuş gibi, ağzını açıp bir tek söz söylememişti Şişman adam Peş teye çıktıktan sonra, — kompartimanda Semra ile yalnız kaldılar, — İşte şimdi geniş bir nefes alryo. rum, Necmi Bey! Buğüne kadar çekti- ğim sıkıntıyı Allahla ben — bilirim. Ne yıkılmaz vücudum, ne büyük taliim var miş. Bünca takip ve tehditlere, nihayet Siz entrikalara ve tuzaklara rağmen ca- fifhı koruyabildim. Ölümle — kağ Kete karşılaştığım halde, Siftim toprağa düş medi. — Ben de bu fırtınalar arasında az sıkıntı çekmedim, yavrüm! Ben de iki kere ölüm tehlikesi — atlattım, Hele ö| yüzbaşı Ştankenin evindeki çantayı â şırdığım gece — yok müu?., Ah o gece.. Doğrusu ölümle boğuşmuüştum. — Vallahi ben de Şasryorum size; O gece bu esrar dolu çantayı nasıl çarça- buk aşırabildiniz? —— Her tehlikeyi göze — almiştim. E- ğer o çantanın içindeki — evrakt çalıma. saydım, Alman erkânıharbiyesinini biziti hakkımızda neler düşündüğünü, gizli- den gizliye nelere katar verdiğini nasil öğrenecektik.? — Bu işte ikimiz ölümle pençeleştik doğrusu. Hayatımızı tehlikeye koydu. ğumuza göre, yaptığımız fedakârliğin memlekete müsbet bir faydast dokuhdu mu bari?.. — Ne diyorsun, — Semra? Ne diyor. sun? Bu evraktaki malümat hükümetis mizin o kadar işine yaradı ki.. Ofilatı hemen İstanbula götürmüstüm, Bu fedha kârlığın vatarla, en aşağt iki firka nüker kazatnıdırdı. Yarılış bir plânla Filistinde ve Çatlakkalede az kaldt iki — fıtkamızi esir vetiyorduk. — Desene tâm vaktinde yetiştiniz Ts- tanbula ! —- Evet. Harbiye nazırı iki kere alı ; Yazaın: , İskendar F. Sırıı.ıgı; ; — 6s-— “ nımdan öptü. Ve: (Bravo şu Türk kızı- na, Berline dönünce Semraya — söyle: Burada kendisini parlak — bir istikbal bekliyor!) dedi, — Harbiye nazırımnin bâna hazırladı- ğt bu parlak istikbal ne olsa gereli? Necmi Bey, tren Peşteden ayrilıtketi, yavaş yavaş anlattyordu: ; — Bu yaptığımız işin mektebi yok. tur, yavrum! Mademki Almanyada bü: yük bir muvaffakiyet — gösterdin.. Al- mancayı ana dilin gibi biliyorsut ! O hal de kendine bu sahada kendi elinle bit is. tikbal yapmış oluyorsun! Ve emin ol ki, senin yaptığnı bu fedakârlık, çetin ka- İeler fethetmiş olan bir — kumandanıt çok değetli hizmetinden farklı değildir. O, top tüfekle yüksek sürları yikarken sen de ayni işi el altından görmüş olu- Yotsun! İki el tasavvur — et İci, biri dı. şardan, diğeri içerden yıkıyor bu kaleyi:| Semra çok düşünceliydi. Pencereden dışarıya bakarak mırıldandı: İstesen de istemesen de bu yoldan yürüyecek: sin| — Ağıl marifet, insanın bu yoldâa kâr! şılaşacağı manialart aşıp öteye geçmek, Haâayata tnağlüp olmamaktır, yavrum! — Evet ama, Necmi Bey, insâti het zâtafı yetimez. Bazah da yenilit. Bu Sefer muvaffak ölmakla, yatın ayni yol. da tektar tmuvadffak oîacağniıı iddia ede- bilir miyim? — Bu ihtimali düşünmek, İnsanın ce- sâretini kırar. Her şeyin aksini düşün. mekle beraber, daima yütüyeceği yolda muvaffak olâay:ı çalışmak ve kendi ru- hu üzerinde hergün bu telkini yapmak müuyaffakiyetin sırrını keşfetmek demek tir, Başlarını pencereye dayadılar, dular: Balkan treni katanlıkları yararak, Yılı ditim süratile İstanbula döğrü iletliyor- dü, — Hayat, ne çetiin bir yol. Üyls — 50N | talarda da ö muğlâk nam? J re Mehmet paşanın elinde! ği Çok geçmeden yerlerin ilk " du: Yani, Sokullunun zev' | şâahın hemşiresi olan Bsma * ( riye girdi. Kaşları yay gibi * 4 sa boylu, kartal burunlu bif | Fakat kısa boyluluğuna YAT gi desi iri olduğu için heybatli & yor... Tam Osmanlı hanedü! bir tipi. Onun arkasındaf, birinci zevcesi Bafiye gultâf Üç kâdin, aralarmda nüz -" laştılâr, Biribirlerinin hattt ” lar. ll Safiye sultan, hepsinden * boyluydu ve tez hareketliy” ' giyinişi daha Avrupalı bisil” g Bu kadım, Venedikli Bafu * mensuptu. N, İşte, şimdilik hakikt HÜKÜT g kadimm şahsiyetinde topl zirler dışarda, münakağü lardı. Padişah, saraym kimP', rafında sefahatle meşguldü. Füyf bit kadınım, sediri olmamaklâ " Nüurubânü, Hsma ve Safiye rm arkasında, ihtişamla ay#7 yi yordu. Bu da, haremi hümay” sı Canfeda hatundu! Süleymanı Kanuni de Ht erbaai devlet” denilen d0 kümet işlerini idare ederler#” ,F artık, hükümet sırayla bu " fı nn idaresine giriyordu: Şimt !F Nürubânü ne derse o oluy9F ”$ diğer dört kadın da, sırâsi)” tin işlerinde nafiz olmuşlare Nurubânfi, mütemadiyen! Ç — Devletlü oğlum fendimiz bu gibi meclislerd€ lunmalı değil midir?... GElf ll Gelselerdi, devleti eedadı. — Yi bizzat idüire etselaerdi dahâ V — maz mıydi? R Esmâ sultan, Söltüllü Şanm zevcesi ölduğu İçİf © devleti biza2at iİdare etmesilt — öolmaklâ beraber; i — Tabit efendimiz... DeV'” | derim padişahımız efendim”f sa elbette daha iyi olüur! w Safiya sultan da, italyant ” — bir türkçe ile: : — Tabit efendimiz!... #7, efendimiz de bulunsa dahâ w! diye papafan gibi tekrarladi Fakat, Hama sultanıi t mamiyle sahteydi. O, birad! ralara uğramamasmı daha * mefini ediyordu. Fakat, ? kocasının devleti bizzat 9"'-' istiyordu. Gelin kaynana Dü " tifak ediyorlarsa da het! herbiri, üçüncü M w radesi altında bulunmasını * Arkada dutan Canfedâ g ağıp bir tek kelime bile SÜ ten söz ona düşmeğdi! # — Beh sizin hiçbirinize BÜ rakücak değilim! - diyordü. Bu sırada, divanda Vaai < harebesinin neticesi konuş Gerçi, muharebhe çok muş, mesele halledilmişti: beri İstanbula pek geç vâsil Bir kâtip okuduğu tahriras” viyat ve manasmı arabi VE * miyen vüzeraya — tercüme Çünkü zamanımızda olduğu © Ü. C br ancak mahdut kimseler * , yt anlaşılırdı. Biztat vezirler V yf rin he demek olduklarını — lardt. " Mesele şuydu: - y

Bu sayıdan diğer sayfalar: