N a Mi mücadele senelerinde Enosis vapuru nasıl zaptedilmişti ? Barba Corci “Enosis,, in sintinesinde saklı b gümüşleri nasıl haber verdi? Bir akşam ani bir şimşekle zihni aydınlanıverdi. O akşam sular durgundu. Yıldız” kolalriyle bir takım hareketler yapı” lar Trabzonun bir göl sathı kadar rakit sularında pırıldaşıyorlardı. “Preveze,, bu durgun sular üze») rine yaslanmış, kurşuni bir deniz ca- yavarı gibi, sessiz uyuyordu, por ta şehrin ışıkları görünüyor, göklerin üzerinde les, birer çizği halinde projektör ışıkları hayal meyal ferkediliyordu. , İngilizlerin arasma Rus limanları açıklarında karakol eden harp gemi - — İerine ait olan bu uzak projektör zı - yaları da vavaş yavaş sislendi kay - boldu. Şimdi sessizlik daha derin, daha! mutlaktı. Barba Corci gambotun baş kasa) rası altındaki üsera koğuşunnun mi” ni mini lombozundan kem bu sakin suları seyrediyor, hem bu berzahtan! nasl kurtulacağını düşünüyor. | du. © Birdenbire Barba Corci olduğu yerde zıpladı ve bütün O kuvvetiyle bağirmamak için dudaklarmı ısırdı, Aklıma bir fikir gelmişti: Vapur "Nevrosisk, , ten hareket et- © röezden evvel geminin sintinesine bir “gok gümüş çubukları sakletmıştı. Üzerleri cıvatalı plökalarla örtülmüş olan bu gizli hazineyi Türklere ha- ber verecek ve bu suretle hürriyetini satm alacaktı. Etrafına bakındı: Yunanlı tayfa derin bir uykuya dalmışlar, gürültü larla uyuyorlardı. Biraz ö 54 tede kapını önünde esirleri muhafa- za alunda bulunduran Türk nöbetçi” si,“ kasatura takılı mavzerini omu zuma asınış, müuttarit adımlarla gidip geliyordu, Barba Corci.. Bir müddet daha denizi, uyuyan arkadaşlarmı seyret © ti; Senrn kendi kendine mırıldanır gibi: > Mutlaka tahliye ederler, diye © söylesdi.... Ve uyuyan arkadaşlarımı hiddetli — İiddetli süzdükten sonra prandasına uzandı... Lİ Ertesi snbah kalk borusunun made ni uğultuları henüz ihtizazlarını kay” betimemişti ki, “Preveze, gambotu- © Dun doktoru yüz başı Şakir beyin © kamarasmın kapısı vuruldu. Yanık çehteli çatık kaşlı babayi. Git bir Türk bahriyelisi eli selâm va- ziyetinde, dim dik günün shhi'va- Ziyetini rapor ediyor: — Gemide hasta yok, yüz ba» şım. Yalniz esirlerden birisi haster yım diyor. — Getir de göreyim.. Esirlerin “Preveze,, gambotunda yerleştiklerindenberi o gemi doktoru bu adamların yılanerktan hastalan - malarma, tib kitaplarında yeri ol mıyan fakat daüssrla denilen derdin tazyiki altnda bin bir bahaneler e çoktan alışmıştı. leyh Vardiyanm kendi » — sine den birisinin hastalandığı BT rapor etmesi Türk zabitinin dudak larmda hafif bir tebessüm yaratmış. tr. 5 | > N ba Corci arkada kamaraya girdikleri “zaman yüz başı Şakir: — Ne var bakalım Barba. Ne ren ağrıyor? diye sordu. — Ben hasta efendi... © Hem bu cevabı veriyor, hem de “göz uciyle yanındaki refere bakıyor- Yüz başı bir isaret etti ve Vardi- emrini selâmliyarak kamara “ çikti. Barba Corci Türk zabiti ile yal -. “kaldığımı görünce kendisine bi- ! bulundu. Biraz sonra Vardiya önde, Bar) e en Yazan; A. Cemalettin Saracoğlu | raz daha yaklaşarak acele acele bir şeyler anlatmıya başladı. Elleriyle! yor , muhatabını ikna etmek için bü- tün varlığı ve samimiyeti ile çene salıyordu. “Preveze,, nin doktoru Yalı ser tayfanm ifsaatını ehemmiyetli bulmuş olmalı kionunda yüzü ciddileşmiş o ve bütün ciddiyeti ile kulak kesilerek O Parbayı dinlemeğe' başlamıştı. Biraz sonra yüz bâşı önde, esir Geçen tefrikaların hülâsaar: Yaşmaklı bir kadm, cr taciri hacı Mustafanın konağındaki Venedikli bir asüzadeyle a'Akadar oluyor. Bir harem ağası kendisini takip ediyor. Fakat, ev veler casusvari hareketler yapmış olan bu yaşmaklı kadur, pek kur kaybediyor. Şimdi, sandı ya gilmektedir. e doğ rledikten sonra, İstabul yalı gösterdi: — Şuraya!, — Orası, ele'nin yalısı, bacı.. Bir hay | sahilinde bir ser tayfn arkada “Preveze.,, gambö - tunun süvari kamarâsma gidildi ve vaziyet süyariye de anlatıldı. . * * Barba Corci yalan söylememiş - ti. Artık “Trabzon,, ismini elmiş o- lan “Enesis,, in sintinesinde, civata” lanmış demir levhalar altında bir hayli gümüş çubukla altın meskükat Barba Corci, Türke karşı bir daha si- Kh kullanmıyacağma dair kendisin « den söz alındıktan sonra, ihbarına mükâfat olarak serbest bırakıldı . Ve Türkiye Millet Meclisi hükü- metine mensup iki mini mini motor botun © zaptettiği “Enosis,, vapuru bu suretle'ikinci bir defa daha olmak üzere Ankara hükümetinin hazinesi” ne gümüş ve altm yatırmak süretiyle yardım etmiş oldu. Bugün şu dakikada sabık “Eno- sis,, ve lâhik “Trabzon,, vapuru do- nanmamızda kömür gemiliği ede! hayırlı hizmetlerine devam etmek- tedir. e SON Alman hükümeti, pekâlâ istifade edebilir — Nerden anladıttız bunu? — Çizgilere bak. Ne kadar kalın ve aşınmış. Halbuki bir genç kadının pars mekları bu kadar aşınamaz. Bu, ancak bir işçi parmağıdır. — Belki de bir işçidir. — Hayır. Olamaz. Bu kadar mühimi bir vazife ile buraya (o gelen ve buncal entrikalar çeviren bir kadın mükemmel tahsil görmüş zeki, tecrübeli hattâ çok diplomat bir insan olabilir. Dediğim gi. bi, zabtrayı günün Wrinde © şaşırtmak maksıdile dalma eldivenle gezdiği için,! deri Üzerindeki parmak izleri aşınmış. işte, tehlikeli bir casus buna derler! Gölenberg muavini (karan'ıkoğa)dar; çıkmıştı. Götenberg de biraz sonra onu takip etti. Şimdi pürmek izleri üzerinde tetkikat yapıyorlardı. Götenherg sordu; — Bir kadızın şahadet parmağının w- cunda kaç çizgi vardır. Parmak ucunun merkezinden, böşlayarak sağa sola ay- nlan çizgilerin sayısı bazan #ekiz bazan on olur, — Bu tuhaf neden?” — Parmak izi profesörü Haydelber.! gin verdiği fenni izahata göre bu bir ıtk meselesi imiş. Sekiz çizgiler (o ekseriya sark kadınlarının parmağıdır. On çizgi- liler merkezi Avrupalıların. — Bundan başka çizgi mikyası yok» mu? — Amerikada ser: derililer arasında ön İki çizgililer de varmış. Fakat, bun. ırmakları çok geniş imiş. Götenberg gülmeğe başladı: — İşte bir parmak izi daha, z —Oda birz 7 — Canım.. Elçinin yalısına mi diyo- rum.. Onun yanındaki küçük evi gür- miyor musun ?.. Oraya. Sandsl, küçük evin, rthtemma ya- nagtığı vakit, elçiliğin pancorları ara- sında gölgeler dolaştı. Heyecan göster. dikleri belliydi, Fakat, sandaledar bu- na dikkat etmediler.. Bu dereec vazih Türkçe konuşun bir kadından şüphe etmek kimin aklima gelirdi ki. Nete- kim, bütün devlet teşkilâtmm kulağı kirişte olduğu halde, eleilikte casusler kullanıldığını ve bunların da mahalle arasındaki kadınlardan olduğunu kim- se düşünemiyordu. Bası, parayı verdi. Sonra, anaktari- le akpısını açarak evine girdi... Bütün odaları dolaştı: — Daba kimseler gelmemiş. İsa- bet! « diye söylendi. Sonra, penceresin- deki kafesi açtı. Bu pencere, elcilik bahçesinin koytu bir köşesine bakıyor-! du. Öyle bir köşe ki, havada uçuşan kuşlarla karşıki binadali papaslardan başka hiç kimse, deminki kadınm pen cerede belirdiğini göremedi, Karşı tarafta, sakallı bir adam, eli- isterse, Semradan — Senin tasnifine göre bir sarı derili insanın, — Ne münasebet, üstat!? Harp zama nında burada Amerikalının ne işi var? — Beni dinle, gözüm! Bu, muhakkeok sürette adalı bir insenın Parmak izidir. Çünkü adahlarm derileri dalma gergin olduğundan, bu çizgiler dünyaya doğ- dukları zaman böyle 10.12 arasında teha lüf ediyer. Doktor Şmitin karısı selini oynayan bu kadın, eğer bir İngiliz casu. su değilse. Fğer bir adıda doğmamış” sa, ben bileklerimi kesmeğe razıyım. — Çok yaman fir fen adamısmız, Gs tatl En meşhur ve barik hekimler bile bir hasta üzerinde bu Iadar kat'i teşhis koyamazlar. O halde İngiliz casuşunu nass! bulacağız? İstanbuldan © telgraf gelmesini mi belliyecoğiz..? — Bu işin İstanbuldan gelecek cevap Ja hiçbir alâkası yoktur. — Semranın casusluğurlan şüphe et- miyorsunuz demek?.. — Ket'iyyen.. Semra sadece macera perest bir artiştöir. Falat. — Fakat..? — Alman hükümeti, isterse, Serra. dan pekâlâ istifade edebilir. — Ne gibi.? — Mükemmel casusluk yapabilir de- mek istiyorum. — Bunu, dün tevkifbaned: kendisini biriz tazyik eden sivil £omitetimiz de söylüyor. — Bir daha, komizere söyleyin de o zavallıyı tazyik etmesin. Eir ( insana bil. mediği şeyleri söyletmek gülünç olur. Biz Semradan istifade etmeğe çalışaca. diz. “Mzcera ve aşk romanı O gece kandil olduğu için bir taneli tesbihi çektiğini söyleyen kadının | boynunda bir haç vardı. Bu, yaman bir casuslU ! zen Amini | ! İ Yaşmaklı kadın, yaşmağını çıkarır- ker; yine elile: — İyi! İşareti yaptı. Sonra, parmağile işaret etti: — Merdiven! — Şimdi! Şimdi. Çok geçmeden, papas, bahçeye Indi. Yerde yatar vaziyette duran bir mer- diveni, kadının penceresine dayadı. O sirada, kadın da yaşmağını, feracesini çikarmışlı, Göğsünde bir haçın parla- dığı göründü. Bunu, aynadan farkedin- ce, sapaarı kesildi: — Buglin dalgmlıklarım, ihtiyatsız- lıklarıma pâyan yok.. Haçımı da çıkar» mağı unutmuşum. Neyse. Bereket| versin ki tsliim var, başıma işler açıl- miyor! Siyah bir örtüye büründükten sor- ra, pencereden harier çıkir. Elgiliğin binasma indi, Aşağıda bekliyen papas kılıklı adam gordu: —DBir riya?.. Demin Türkeeyi fasih fasih konu- gan yaşmakir kadın, bu sefer, tam bir) Venedikli Şiyvesile İtslyanca ded! ki: — Ben gittiğim yerden eli bog döner | miyim ?.. Bu, görülmüş iş midir7,. El- bette yaptım... Hiç meraklanmayın.. Elçi cenapları beni kabul edecekler mi — Tabii değil mi ya.. Heyecanla bek- liyor., Merdiveni, her ibtiyata riayetten yerine yalırdıztan sonra, casus kadın, elçilik binasına girdi! Bir takım dehlizlerden, koridorlar« dan geçtikten ve merdivenler çıktıktan sonra yaldızlı mükellef kapılar açıldı. Elçinin yanma girdiler. gesseeseresmn senssanİratinemsünmasenrossensenasısenmesa Yazan: iskender F. Sertel) — 59 — a semesievesJodayan dbovepoleyaaimyizçipoatemkuheslki — Ne gibi? — Bunu anlayamadın mı? Bu kadı. nn zekâ ve istidadı bizim işimize yara- yacak kadar yüksektir. Bu işin içine is. temiyerek karışı. Sonuna kadar onun yakasını bırakmağa gelmez. Hakiki İn- giliz cayusunu bülmak hususunda onun yardımını da istemek fikrindeyim, — Hele bir kere İstanbuldan müsbet cevap gelsin.. Bunu ondan sonra düşü- nürüz, üstat! — Mahcup olacağımı m: sanıyorsun? Semranın bir dile kızı (olduğuma dair benim elimde yeni vesikalar var, — Nasıl? — Bu sabah oteldeki o odasında &ık: bir araştırma daha yaptim.. Bazı notlar A buldum.. Bunlardın birini tercüme et.| 7 tirdim., Semra çok İyi bir aile kızıdır.. Cebindeki kâğıtlardan — birini açtı. Okumağa başladı: “.Sehne hayatı insanın o hüviyetini öl dürüyor Aliyeciğim. Eğer babam yük” sek memuriyotlerde bulunduğu zaman biraz da bizim, evlâtlarının istilekalini düşümmüş olsaydı, şimdi bon bu sahme. ler üzerinde sıçrayarak, zıplayarak para kazanmağa çalışır muydım?,, — Sımranm İstanbullu bir kız oldu. ğuna, Berline para kazanmak için gek diğine bundan daha mübim ve esaslı bir vesika tasavvur olunur mu? Götenbergin muavini ağzın: bir karış açarak bağrıdı, — O halde bu vesikayı derhal askeri divamharbine götürüp Semranın tahliye Sai almalısınız! Bu ZA ARİ #eyler yapabildin mi bari, Ma- | Yazan :(Vvöâ-NÜü) şeyhten aldığı bin Bu zat, kırk yaşlarında kada”, sakallı, zeki yüzlü bir adamdı. ül Deminki papasa: n | — Bizi yalnız bırakmız! - dediki | sonra, kadma: İ —Oldumu?-dedi. — Evet asaletmanp. Yarın receğiniz herhangi bir mektup, metle Komtesin eline varacaktır. — Ne şekilde, bakayım? Mari'a, o günkü meseleleri bir ir anlattı. Elçi, gittikçe memnun ©! du: — Kilisenin size sarfettiği em? ye beyhude değilmiş. Bizzat Papa hs” Terine sitayişinizle dolu bir m yazacağım.. Sizi herhangi bir 2 İ kadmından eyırtetmek cidden dür.. Buna rağmen, Cenevizli o nuzu, katolik rahibesi olduğu. unutmıyor, milslüman hayatını © besine kapılmıyorsunuz.. Mariya, büyük bir imanla çıkararak: — Asla! - dedi. - Türkler ve © | manlar, istedikleri kadar zengin © Yar, onalrın hayatı bizimicinden iF ği kadar cazip olsun, ben, değil sene, orların arasında bir asır Sam, yine on beş yaşıma kadar al”, sıkı hristiyan terbiyesini un ğım., Asla, asla.. il Bir haç hada çıkardı. i Elçi, onu takdis etti . ş — Peki, hemşire Mariya, Verf tafsilâta teşekür ederim. Ben, icap edincee, pencereye işareti Y ron,. Yine sizi çağırtırım.. Elçi, masasının başma göçerek ta bir mektup yazmağa başladı: “ Kontes cenapları...., ( Diye başlayan bu mektubu bil Bu esnada ise, Mariya, elçilik 5 s#mdan çıktı. Deminki dayama venle odasma girdi, Kafesi « ind vakit, dışardan bir ses: vi — Anne!.. y ve Türkçe olarak, tam bif # halle ağzile: i — Ne var yavrucuğum? — Neredesin yahu?.. Yine odan” Jitlemişe'n. — Ben sana kaş keredir söyl ya, çocuğum, odam kilitli iken, efendiden aldığım binbir taneli te çekiyorum.. Zikir ile meşgulüm. taciz etmet.. Demin sen kapıyı WE. ken de yine zikrediyordum. | Odası açtı, Otuz yaşlarında K& | bir delikanlı içeri girdi. e Bıyıkları ve saketr sünneti gerif 4 re kesilmişti, Basında küçük bir * vardı, | Annesinin elini öptü. 2İ O'da onun alnından öperek: — Berhüdar ol yavrum! - dedi. £ — Bu akşam, kandil olduğu 6? mit aldım. yi — İyi ettin. Ben de kandil ©” için okudum.. Merhum babanın © | na yolladım. #0) (Devamı vor) .z da Türk dansbzünün hâlâ mevkul “| ş Berlin zedrtası icin pek iftihsf” | lecek bir hâdise olmasa gerek. : Pl — Ben de senin gibi düşünüy ma.. Divanıharp reisine bu işin (0 inceliklerini anletmak kabil değik . gf — Een sizin yerinizde olsam © nın tahliyesinde ısrar ederdim! — Ben senin kadar cesur değil işte teenni gerek.! Başımı yenide ya sokmağa niyetim yok. “ va “Türk dz nsözÜ 5 tahliye edildi!” / O akşam çıkan Berlin . di garip bir haber neşrettiler: oo gf “Türk dansözü m bugün 08 a mame