e 7 Mili mücadele senelerinde Enosis vapuru nasıl zaptedilmişti ? “Kaptan dur!,, Emrini işiden Leonidis — Müttefiklerimiz, Almanlarm ellerinde bulunan deniz altı gemileri» ni ve diğer harp gemilerini aldıktan manda Türk gemileri de şimdi İstan- bulda, Halicin ölgün sularında son dakikaları yaşıyorlar. o Bugün w mum cihan denibzlerinde dişma; Tefrikamızda ismi geçen İzzet Kaptan rımıza mensup bir tek harp gemisi göremezsiniz. Bu şartlar içinde ne- den endişe edebileceğinizi anlıyamr Yorum. “Enosis, deki deri hamulesinin sahipleri olan iki Yunanlı tacir, üze- rine uzanmış olduklari (o salmcaklı sandalyelerde sallana sallana süvari- nin sözlerini tasdik ederlerken ka marot, kahve tepsisi elde yolcular a- rasmda dolaşıyor ve kendilerine kah- | yelerini dağıtıyordu. Bir köşede ci yara ve kahvelerini içmekte bulunan birkaç yolcu, aralarmda rumca ve şa- matalı bir mübahase ile meşgul bu- Yanuyorlardı. » Şimdi “Enosis,, sahilden kırk mil kadar açılmış ve rotasını İstanbul ü- Zerine tanzim etmiş bulunuyordu. 1100 ton hacim istiabında bulu- ran koca vapur kudretli makinesinin temin ettiği sürat sayesinde hafif, ha Rf yalpa yaparak nazlı bir eda ile sim”! siyeh sular üzerinde süzülüyordu. Et-! rafta biç bir şey görünmüyordu. “Yalnız geminin bordalarma hafif! birtalatımla çarpan ve gecenin ses! sizliği arasında billâri bir şırıl hari linde akseden denizlerin hışıltısından başka bir ses de işitilmiyordu. İ © Üzüktan uzağa akseden pistonla | rn boğuk ve muttarit gürültüsü bu! deniz şırıltılarma sanki tempo tutu-! yorlar, dolu midelerle iskemlelere u-' Zanmış yolculara uyku ihtiyacı veri"! yorlardı. , Geminin baş ve kıç güvertelerin. de yerleşmiş olan güverte yolcuları a-| rasında ise başka birmanzara göze çarpıyordu: Büyük bir kısmı Rusyada yerleş” miş olup #or vakalar üzerine mem- leketlerine dönmek mecburiyetinde! kalan, Yunanlılar teşkil eden gü- verte yolcuları münferit kümeler ha” linde akşam yemeklerini yemişler şimdi eğleniyorlardı. Bir kısmı kita-! re, mandolin, armonik gibi musiki a” İetlerine ağız uydurarak rumca şar. kılar okurken bir kısmı da aralarında hararetli, hararetli konüşuyarlar, A- nadoluda fütuhatla meşgul Yunan gi menakibinden bahsediyor Bunların arasmda ticaret için Rusyaya gidip bolşevik inkılâbı üze- rine elinde avucundakini kaybederek beş parasız dönen Galatarm Havyar hanı tacirleri, çabucak zengin olmak! hevesine kapılmış serseriler, amele) lerde vardı, İ Söylediklerine inanmak lâzrm ge- lirse hemen hepsi de asker yazılıp A- nadoluya koşmak için vatanlarma gir diyorlardı. Türkün ekmeğiyle bü- yüdükleri halde ilk fırsatta onun cani evine saldıran bir teynette olan bul kaptan kulaklarına inanmak istemedi sahte kahramanlar müstakbel yağma ları düşünerek şimdiden coşuyorlar ve kudurmuş "Zitol,, lar biribirini ta” kip ediyordu. Aradan yarım saat kadar bir za- man daha geçti. Birdenbire “Enosis, yolcuları, kaptan ve zebitanı gecenin karanlığı! arasmda megafondan fışkıran; tu fan ve âmirane akseden bir sesle tit- rediler, Ve bu ses: Kaptan, s#top!.. emrini veriyor- du. “Leonidas,, kaptan çılgma dön müştü. Pordaya koşarak iki eliyle vardavelelere yapışmış, sesin geldiği tarafa eğilmiş, zifiri ranlıklardan akseden “Stop!,, emrinin samiasmn bir galeti, bir hezeyanı olduğuna ken disini inandırmak istiyordu. Hiç imkânı var mıydı? Yunan! Macera ve aşk romanı Ah, o kadar naz ve nimete alıştım... O feci hayata şimdi nasıl dayanacağım ?.. Yarabbi benim canımı al daha iyi... Geçen tefrikalarm hülâsası: Esir taciri hacı Mustafa, yeni bir inman avmdan avdet etmiştir. Büyük konağın da yarın fevkalâde hir insan satışı vari dır. Onun için harıl hörü ( hazırlıklar yapılıyor. Eeşir ve biraderi Nesim ismin de İk haremağası da, — kafalarında bir sürü entrikalarla dolaşırken — bu fas Hyeliln nasi olduğuna bakıyorlar, Beş on ad:m daha yürüdükten son- ra, gözlerinin önlnde başka bir kapı mış, yere konulmuz, bunları, ellerinde- ki bezleriş kızlar silip duruyor.. Daha ötedeki kapılardan da buna yakım manzaralar gördüler. Meselâ, Yerin altı sahrnıç.. Bunun etrafında, kızlar su çekiyorlar,. Bir odadn &ptes- hane oğuyorlar, ötekinde musluk pâr- latıyorlar.. Hülâsa, bir evde haleyıklar! tarafından yapılması icap eden ne ka. dar iş varsa hepsi için ayrı biroda vardı. Ve hepsinde de, ellişer allmişar, filosunun mekik dokuduğu bu sular) iceabma göre yüzer cariye harıl kani da bir Yunan vapuruna hangi sea: “meşik,, etmekteydi. Bunlarm kısım — Kaptan, dur!.. demeğe cesa-! âmirleri, hocaları, küşüfaları, mifet- ret ederdi? (Devamı var) tişleri başlarda duruyordu. Gözlerini dört açmışlardı. Yarınki sergi esma- Para vermezlerse şarap deposu meselesini polise inbar edeceğim Yavaşça cebinden aynasım o çıkardı. Yüzüne, saçlarına baktı: — Hayır. Hayır.. Benden şüphelen- mesine imkân yok. Saçlarım çok tabit.. Yüzümdeki kırışıklıklar, alarmdaki çiz. de değil, Hele bir iki bardak bira içe yim de. Akim başıma gelsin... Garsonla bir konuşma daha yapmak pek faydasız olmayacak! Acaba buda bir dolap mı? Götenberg camekânla ayrılmış olan duyann arkaşında iki garsonun müna. kaşasını duymuştu. Polis hafiyesi şti konutmayı merakla dinledi: — Baha az para vereceklermiş.. — Nerden anladın? — Ahçıbafı söyledi. Bizim hizmeti- miz hafilmiş. Bir yararlık göstermemi- şiz. — Haydi canım, yararlık gösterdiğin zamandı da patronun sana he verdiği. deceğim., — Neyi? — Şarap deposu meselesini. Garsonlar konuşmayı burada ler.. kesti. Götenberg kendisine (o bizmet eden garsonu uzaktan görmüştü. Parmağile işaret ederek: — Buraya gel! diye seslendi. Garson kollarını sallıyarak koştu: — Bira mı istiyorsunuz? — Hayır. Seninle konuşmak istiyo. rum biraz. — Emrediniz! — Eski şarap bulunur mu sizde? — En #lâs: bizim Jokantamızda bu-i hinur, Her! Garson bir şize açık şarap getirdi. Götenberk şaraptan bir yudum içti. — Çok nefis. Çok lezzetli. — Şarabımızın Berlinde eşi yoktur, Her! — Ben şarap meraklısıyım Patronu-| nuz bu şaraptan bana fazla satar ma. caba? — Pâratın: verdikten sorira şüphesiz! giler kat'iyyen şüphe uyandırıcı bir hal ( ni görüyorum. — Para vermezlerse polise ihbar e satar, Fakat, bu biraz pahalıcadır sanı- run. — İstediği parayı verirdim. Böyle nefis ve lezzetli şaraba çok ihtiyacım var, — Ne kadar almak fikrindesiniz? — Bir kaç fıçı birden. Fakat, bu fr- çıları yakından görmeliyim. — PFıyatta uyuştuktan sonra şüphetiz görebilirsiniz! Garson bu gözleri söylerken kekeli. yordu. Bu yağlı müşteriden epeyce pa- ra sızdıracağın: sörliyen diğer garson- lar, bu müşterinin şüpheli bir adam ol. duğunu anlayamamışlardı, Garson: — Pazarlığı yarın akşam © yapanz, Her! dedi Bu gece patronumuz hasta- dır.. Burada yoktur. Götenberg: — Pekâlâ. Pekâlâ.. yarın gece ko- nuşuruz Diyerek çarçabuk hesabımı görüp kalk tı, Polis hafiyesi, lokantadan ayrılırken garsonla bir daha gözgöze gelmişti. Götenberg, Kempinski lokantasında, birçok entrikaların döndüğünü esraren giz bir yer olduğunu anlamamış değildi Fakat, elinde bir ipucu yoktu. Salon ona hiç de tehlikeli görünmüyordu, Lo. kantanın patronu da meydanda yoktu. Yolda giderken, kendi kendine düşü- nüyordu: — Acaba fazla ihtiyat Me gösterdim? Şu lâfı geçen şarap deposunu bu gece aramalı miydım? Götenberg bilmem kaçmc: bir skan. daldan korkarak garsonun sözünü din. lemiş ve şarap pazarlığını ertesi geceye! bırakmıştı. Polis müdürüne yeni bir reraletten bahsetmektense, henür bir İpucu bula madığını söylemek elbette daha kolay ve daha tehlikesiz olacaktı. . » . Heyecanlı bir pazarlık! Polis hafiyesi, ertesi gün, henüz mak yajini yapmamış, Kempinski lokantasmna gitmek üzere hazırlanmamıştı. Müdüriyetteki yazıhanesinin başında deği olur, ai smda bir tek kusur yapılmamasına şimdiden gayret ediyorlardı. Derken koridorun o kısmı bitti, Baş- ka bir dehlize geçtiler. Oruda da 6ö- kuma tezgâhları başında çalışan kız- lar, iplik buran kızlar, ipliği hep bir- likte ve süratle, meharetle, asla hata etmeden, kolunu boşa sallamadan iğ- neys geçiriveren kizlar. (Malüm ya, dokumacılık filân, eskiden hep ev hiz- metleri arasındaydı.) Hülâsa, bunlar aşağıkilerden daha nazikçe hizmetlere talim ediliyorlar, Beşir, kardeşine izahat verdi: — Maamafih, hepsi de harcıâlem. cariyeler. Halkm, küçük evlere kolay- ca ve ehven fiyata alabileceği kediın- Jar.. Görüyorsun ya: Hepsi de çirkin. Nesim: — Garip Şey.. - dedi. - Benim zama- nımda bu kadar teşkilât yoktu . — Tabif değil miya.. Şimdi her şev asrileşti.. Hacı Mustafanın diğer esir. cilre tefevvuk etmesi de bu sebeple oldu. O, babasmdan gördüğü gibi de- vam etmedi. Yeni usuller buldu. Bil- hassa bu kâhya yaman adam, Zira fikirleri iyi tatbik etmiş. Bizim seya- Yazan; iskender F. Sertelli —52 — Maraammamammme sen bene easammaarizeın oturuyordu, Birdenbire oda kapısı çı- andı. “— Girl, Demeden düşündü: — Eğer misafirse kat'iyyen çene ya- | rıştıracak vaktim yok, Yemek Oo zamanı | yaklaşıyor. Ortalık karardı. Ketapniski | lokantasma gitmeliyim. 5 Kapı bir daha çalındı. Götenberg: — Girinir.. diye haykırmağa mechur olmüştu. Kapı açılınca, Üstadın sergi birden sapsarı oluverdi. —Onejl, Siz. — Evet. Bendün gece size Köm-| pinski İokantasında hizmet eden gör! son, — Ben mi?.. Bana mi hizmet ettiniz? Hayır. Hayır. Yanılıyorsunuz! Ben dün gece o taraftan bile geçmedim Garson ısrarla söylüyordu. — Sizinle şarap pazarlığma bile gi- rişmiştik.. Pazarlık bu geceye kalmış- to. Niçin saklıyorsunuz? Hem ben sizi çek iyi tanıyorum Her Götenberg! (Deva var) Yazan :(Vâ-Nü) — — —— halimizden evvel konuşulanları h kuvveden füle çıkarmış. Doğrusu, © taciri piyasasını altüst deceğiz.. Birdenbire Nesim durdu: — Bu ne?.. Yine dayak mr.. Hem fi kadar adam birden döğülüyor.. Beşir gülümsedi: — Hayır. O kadar işkence yapıldığı yek.. — Fakat hakikaten de, birçok surat birden müteaddit tokatlar atılıyormuf gibi, bir şakırtı işitiliyordu. Beşir — Mutbak dairesine geldik. Aş yetişiyor! - dedi, Hakikaten de, İlk kapıdan b kocaman kocaman hamurların diğ” ns, bunların, kızlar tarafından yuğruluf yuğrulup bir taraftan öte tarafa | kadak atıldıklarını gördüler, O devrin de en büyük mehaı den biri hamur açmak olduğu için pet! çok kız bu işe bağlanmıştı. Belki i$ yüz cariye hamur açıyordu. Nihayet mutbak sânatının ber şu sinin talim edildiği odaların da önünde geçtikten sonra, ev hizmetleri dai hitam buldu; hizmet balayıkları şub bitti. Şimdi bir merdivenden çıkıyo dı. Üst kata çıkıyorlardı. Burası, çarpan bir ihtişam manzarası arzediyo du. Zamane duvarlarmın alt kısım dan (yani biçare güverte ve anbar yek cularnım yattığı kısımdan) ayrılıp df jüks kamaralara vardığınız zaman göf” lerinizin önünde manzara nasıl ansız" başkalaşırsa burada da aynı hal oluyof” du. sansli Nerede o aşağıki iş, zahmet ve işken ce muhiti, nerede burasının lâtif koku” lu, sakin, rahat hali, Birden bire kulaklarma bir inilti çs” andı: — İnmem.. İnmem.. Öleyim daha iye İnmem. Ben ki, senelerdenberi naz ve tiğnaya alıştım. O feci hayata şimdi nasıl dayanacağım?.. Yarabbi! Yarabbi! Canımı al daba iyi.. Bi: genç kır. İnee, nahif vücetlü Sırma saçları omuzlarına dökülmüş” Arkaya doğru dönerek yalvarıyordü" Yanızda iki kadm vardı. Bunlardef biri konaklardaki hanrmefendiler kıl” ğandaydı. Öteki ise cadalor bir kalfa... Hanımefendi kılıkirm: — Ne yapalım?.. Mukadderat!.* dedi, « İneceksin kızım. Alnımm kas yazısı buyınuş.. — Ah, Küşüfam, Küşüfam.. Sen bs” na on bin altın edersin demiyor muy“/ | dun?. Beni şimdi oralara nasıl yollıyor” sun. Kalfa, onu çektiz — Yürü. Senin kırıtaralarını dini yecek değilim. Beşir izahat verdi: “ — Yatak halayığı yetiştirliyordu. Şimdi hizmet halayığı olacak. — Neden? (Devami var) Türk Hava Kurumu Büyük Piyangosu Şimdiye kadar binlerce Büyük ikramiya: kişiyi zengin etmiştir 3. cü keşide W ikinci Kânun 937 dedir. 45.000 Liradır. Aynca: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (10 000 ve 20.000) liralık iki adet mükâfat vardır. Dikkat: Bilet alan herkes 7/İkincikânun (937 günü alşamma kadar biletini ... iştirmiş bulunmalıdır. Bu tarihten sonra bilet üzerindeki hakla salat “2g öf arupugvg BU8 zey S4 ŞNSOİ yoydo “40505 SPİN