ii i : £ : z z anam Tarpauz Butur Şey Nef Opal çednnyay , Loy 06) wureereu. Şyıdd ZEN Tuek "Eze uyuya OĞUUYM Aİ, SENE, 20Ğ Z1X,, Tx zü1o(yzo3 epemg #19) gezek ope api 98 OPUNMAS ağ 189pdeN MAYI? EZİN, *EZ 2441495 OpuraB Jong Sİ OYL, | | g ri 2 “MX ED, Ep EOS ,EGA,, YSAA3 ŞİT yourips TEA) Gi "eN ADN, “(1496 op av L9ppİ açı) “at oyy zö sayyej OL sarço a4&pE “rağ odyepo (a0) 70 düryay vpr ng turparızu; youlmağ Tuşu AK (SERME) SARSIN, “AN epemg *mşSutrzoy oyak (döşe) asın, IŞ “AN “a, AA AZE SO (manız 40)9y8 a0 42)0p 001) UNO “AN 70 doyyönep OYLE, “UGG UZEYİ “rpouşsye unumg apsozığuj “14 “ogua,, OS İzasyiŞs 1 ZO, YAA? Usşlop çisugeg UZM, FA *MUOX SUZİ, 3P VUŞ mMiyaoa3 Upuos op Uafo3 wöva opzıa mea apaozmığa; murtey upa$ vpuOs opzrurtroydrya yayozy UM sema, MEZTYL, “eN İç BAZI DOO, e YEELEZA ULUDAĞ İN "aladağ SP MD, “uMOrg Sayy j0 purgeny SYL “uapag irsnu a İfa 01) “uoag IN 30 OJE O, o— POPO YON UEZEYİ "çiz BOP OYALI, “(amg soşspü 05 pug O) “189005 ULUMCUL SEN oan DARL, 2 Ty, ON yduk uoyaoposyug wopAağ 114 yre 404 ag içre VA op 30 dan xa UTEp Tanşoş tapezf Uösiyeş,, op sa opoNĞU| 1914497 79J0ZI UGUOSYESŞ 24 akosap 4G “ruya tarla) YoyUZ ava ng urpara posa “ema İzyex “oyna vpyepa ma Lys) Şa) YO TapreA “1 "dipura eyyou a Unu YOĞUZE) YON ENYP Ep vepo 7g weşrreym uoyasdek ydrşası 707924 Opa0ZMĞNI tad STEP — Ug,uina SUUUOA, > Bufiaydn: 2 (406: MIONI 49419 “uupy “LEE “Up 1401431 19J0Z| IUATSMMA BOZ *aokıçu5 (13(05) “soknuk YOU ULZEYİ “yali dey, (4495 öp Av öpüp 20) “ag 0p av e,po 2) Yağ san 70 YAY OL, “li oya 79 zoyyourpurif Yu, serredek #yep (pg) T7EZ) Pit A Gtdapormor zruŞypumağa Oyarop ma aa Oyalop ado) “0IĞO ururuuş “pou NĞO, Çağ, 9p 00 ve 97) *aauyour ay) J0 US oy, e er e “MOLU Şi fNd MEZE Ty tirzky oum yüne, I4MISMACT SOZITİİNİ “(gb op av sapgag 9()) “Mİ su; yo Jayyoza oL 26 HORTLIYAN FAUSTA sin, asılmak mı, ayrılmak mı? Eğer ya mılmıyorsam, son defa gördüğüm bir a- Glmış adatmım dili fırlamıştı.. Hem de Öl det de azası koparılmış bir adam gör“ müştüm. Onun da başile gövdesinden başka bir şeyi kalmamıştı.. Demek beni Me ayni cezaya çarpsalar, ben de bostan lardaki korkuluğa bensiyeceğim.. Aman istememi.. Ve mademki bu O cezaların hiç birisi bir şeye benzemiyor, en kes. tirmesi ne asılmak ne de ayrılmak!. Bü sırada atının yana doğru kaçma. $ı Büssinin aklına gene “ayırmak,, ceza sın: getirdiği için fena halde (korktu. Sonra atım yelesini okşayarak (o gene düşünmeğe başladı; — Demek, benim siyasi (o hezimetim kat'idir. Bereket versin ki biraz para kaçırabildim, yoksa ağzımı havaya aça- taktım... İşte tam bu Cena zamanımda, tam başka bir memlekete kaçarak ora- da yarı sefil ve silik bir hayat yaşamağa karar verdiğim wrada, bu mukaddes, mübarek, bu iyi kalpli ve âlicenap rahi. be —ömrüne bereket —bena mü- Kemmel bir fırsat veriyor. Pilipin yanın da mükemmel bir mevki elde etmek fır. satr.. ve ayni zamanda Pardayan cenap Tarmı "haklamak,, fırsatı. Yani bütün saadetleri birden.. böylelikle bir ham. lede meşhur ve büyük bir şahsiyet ola. cağım.. Herhalde aptal bir adam deği- Tim. Kendimi methetmek gibi olmasın ama, benden bahsedilirken her zaman: — “Büssi Löklerk,in kafası nasıl işlerse © bileği de o nisbette iş görür!, (o densin. Demek her şey yolunda.. Şimdi bütün Mesele kavgacı ve çok cesur birkaç yar dımcı bulmaktır. Eli bunları yolda nasıl © Olsa bulurum. upuzundu.. Aman ne çirkin! Bir Z —vui ESKİ AHBAP ÇAVUŞLAR Uzayan bir yolun kenarında münzevi bir lokanta vardı. Kırların nihayetinde kaybolan bu köy lokantasının hali o ka- dar cazipti ki, fakir köylüler önünden geçerken oraya girmemek için, yüzleri, ni çevirirler. Adımlarını sıklaştırırlar- dr, Nereden çıktıkları belli olmayan üç arkeklaştılar, Üçü de genç... En küçük- İerini yaşı nihayet yirmi beş olabilirdi. Kıyafetleri berbat denecek kadar peri. şandı. Fakat mantolarını giyişlerinden ve tavır ve hareketlerinden gün görmüş adamlar oldukları anlaşılıyordu. Lokantanın kapısı önünde durmuşlar tereddüt ediyorlardı. İçlerinllen en gen ci derin derin içini çekti: — Ne sefalet! diye mırıldandı. Diğer ikisi omüzlarını kaldırdılar ve en yaşlıları: — Her zaman böyle nazeninsin! de di. Üçüncüsü başını kaşıdı; sonra! — Hakikaten, dedi, yorgunluktan tur şuya döndük, karınlarımız zil çalıyor. Açgözlülük etmiyelim, zaten buna cep- lerimiz de müsajt değil, içeriye girelim, hiçbir şey yemesek bile, istirahat etmiş oluruz. Ayaklarının altında (o çatırdayan üç basamağı çıktıktan sonra, bomboş, gt. niş bir salona girdiler. Sent Malin etrafına bakındıktan son ra söylenmeğe başladı: — Dört masa, on iki sandalye.. Sö- züm ona salonu tefriş etmişler.. Şalab köşelere konmuş olan masaları işaret ederek; — Yahu, dedi, anlayamadın mı köşe kapmaca oyauyorlar, — 2 Geçen dersteki vazifeler e, manalariyle ve grumâr' 4 İZCE DERS DERS (1 Numaralı Bravn ailesi resmiyle takip edilecektir.) İNGİLİZCE DERSLERİ Kendi kendine 1000 kelime ile (Her hakkı Haber Gazelesine aittir) İlk dersimizde, okunuşlariy. büçok keli idi ING DERSLERİ İNGİLİZCE Resim üzerinde Buraya kadar gerek bu derste, gerek geçen derste öğ- rendiklerfmizle artık uzun cümleler yapabiliriz Bunun için, geçen derste kesip hazırladığınız. Bravn gilesi tablo- sunu elinize alın, aşağıdaki cümleleri tekrarlayın ve türk- “Bunlar dırlar üz çocuklar”, Bunlar üç çocuktur, çeye çevirerek yazım. These are the children. (Diz ar de çildrn), “Bunlar dırlar çocuklar”. Bunlar çocuklardır. These &re Ürres children. (Diz ar tri çildrn). bunlarla gayet ime öğrenmiş ve ıkla cilmleler yapmıştık. türkçeye çevrilecek inğilizee cümlelerle, İngilizceye çev- i nadığınızı öğren kildedirs Dersin sonunda da size u, küçük çocuktur, — Bu, bü- kuldur, — Bu, bir kızdır. — kçeye çevrilmişi şu şel ğ Bu, büyük annedir. — Bi da yazdınız. türkçe cümle vermiştik, Siz onları kendiniz ve bir kâğı Şimdi o egzersizleri doğru yapıp yapn sniz için #ize yâpılmiş şekillerini veriyoruz. ürke Tugili edir. — Bu, bir o , oğul, kız ve baba salondâdır. — O, ani ©, büyük baba, baba, oğul, kız ve annedir. — Bu, ce cümlelerin ti rilecek birke hatırlamıyorsanız tabloda men, — (10) The iş resimlere bakarsınız; aying with a ball, — (7) 'The baby is also (1) 'Tbis is the picturei of a silling - room, — (2) The Bu cümlelerde İsimlerin üzerinde rakamlar göreceksi- grandfather? is sitting in sn easy - cbair9. — (3) He Gene bu resmi takip ederek şu cümleleri ingilizceye smoking a pipel9. — (4) The father i& writing a letteri2 çeviriniz: at the tablel3. .— (5) The girl? is singing a song. — (6) The boy6 is playing. .— (8) She is playing with the doll16, — (9) The father and the grandfather are tow girl is the sisber of the baby. — (12) 'The boy, the giri and the baby nre the children of Mr; and Mrs. Brown. mother and the grandmother3 are tow women. — (11) The niz, Eu isimlerin manula ayni rakamlarla işaret € HORTLIYAN FAUSTA 27 Bu sırada Maonseri. İçinde biraz bulunan kocaman bir sobayı #eviçle gösterdi vei — Ateşi. Ateş ve odun!.. diye bağır. dr. We oraya koşarak yerden kaldırdığı birkaç odunu ateşin içine attı. » Sonra yarınd gelen arkadaşlarile beraber ate- şi üflemeğe başladılar. Kipkirmizt #lev bafif bir gürültüyle yüksekli, , Monseri, âteğin karşısına geçerek el. lerini uzattı: — Ohr. şimdi mükemmel dedi. Bu aralik Sent « Malih de etrafı tet- kik ediyor bir şeyler arıyordu! — Yahu, diye söylenmeğe (başladı. şu Allahın belâsı yerde de hiçbir o şey yok, cinler top oynuyor. Şalabr dudaklarını büktüt — Galiba, canl: mahlük bir şeyler yok. Monseri sanki arkadaşlarını bozmak istiyormuş gibi yüzlerine baktı ve sonra yumruğile masaya vurarak; — Hey! Lokantacı mısın nesin, diye bağırdı, duymuyor musun #püşteri gel. di. Lokanta sahibi, hiç acele etmeğe lü- rum görmeden, sallana sallana içeriye girdi ve yanlarına yaklaştı. Bu dev gibi iri yarı bir adamdı, tecrübeli bir gözle yağlı müşterileri süzdü, sonra -bağıra- rak sordu: — Ne istiyorsunuz? — İçecek ve yiyecek ne varsa getir. Tokantacı, geniş avucunu uzattı: — Burada para peşin alınır. Monseri bu hakarete fena halde kiz. d: — Vay edepsiz, diye bağırdı ve ayni yamarkla yumruğunu bütün o şiddetile dev cüsseli adamın suratma — indirdi. namına dâ | kantacı yüzünü oğuşturarak ayağa kalk tu ve kendisini bir yumrukta yere seren varış Kadar adama hayretle büktıktan sonra korkak bir sesle: — Baştistüne mösyö şimdi getiririm. diye mırıldandı. Bir müğdet sonra lokantacı üç şişe şarap, peynir, janbon ve ekmek getire rek masanın Üzerine koydu ve: — Bundan başka bir şeyim yok, da. dikten sonra dışarıya çikti. i Üç arkadaş bir müddet © sessizce ve tecsiörle önlerindeki yemeklere baktı lar. Sent - Malin içini çekti: — Eht. ne yapalım. Buna da şükür! Kimbilir belki de yakında gene iyi gün. lere kavuşuruz.. Bunun üzerine, mantolarını çıkararik katladılar ve yanlarındaki santia'yelere ihtimamla yerleştikten sonra masaya yaklaşarak midelerini tatminden çok © zak ölan cılız yemeklere saldırdılar. Monseri teessürle başını salladı: — Aht,. dedi, nerede o Luvr'da ötu- rarak, nefsine hürmet göstermesini bi. len her insan gibi günde dört dela yö mek yediğimiz zamanlar! Şalabr içini çekti: — Ne günlerdi ol. o Sa Majestenin yalnız yaverleri değil, ayni zamanda da dert ortağı idik.. — Sora vazifemiz ne rahattı . deği) İ mi2. Her zaman kralın yarında, Ken- disinden hiç (o ayrılmazdık.. O da bizi ne kadar severdi, — Yal, Ara sıra da uyuşukluğumuzu gidermek veyahut kralı ve hatti kendi, mizi müdafaa için birkaç kılıç darbesi hâli gelirdi. — O ilç darbelerinin tadını Dük dö Yumruğun şiddetinden yere inen -lo- © Gize sormakı| erin de ingilizceleri şunlardır: This is a family. — This is the grandinther. — (1) Mistres Bravn Mizter Bravn'ın karısıdır, (2) Mis-