Halepten verilen malümata göre ver- gi tahsildarları Türk köylülerin zahire ve hayvanlarını müsadere ettiklerinden © köylü aç kalmıştır. © Sancakta şiddet idaresi son haddine çıkarılmıştır. Borçları olmadığını iddia ederi halk. © devlet dairelerinden dayakla koyulmak. “ta ve malları yok pahasma satılmakta- der 40 mevkuf Sözde Sancağı asayişini ihlâl etmek 'cürmile Antakyada adliyeye verilmiş o- lan 90 kişiden 40 kadarr o mevkultur. “Geri kalanlar henüz hükümet tarafın.| dan aranmaktadırlar. Ankarada kanaat Sancak meselesinin son safhası hakkın da Ankarada yüksek mahafilin kanaati “şu yolda olduğu anlaşılmaktadır: © “Biz bu iş üzerinde en son sözümüzü evvel söylemiştik. o O kadar ki bazı kimseler bu derece ileri gitmiş olmayı blöf telâkki etmişlerdi. Hakikate © idi. Bugün ayni sözleri mubafazâ Belçika kralı da tahttan ekiliyor mu ? (Baş tarafı 1 incide) tedir. Çünkü Hebaburg haneda- “nı Belçikayı orta Avrupaya çok yak- laştıracaktır. Fakat kral evlenmek emiyor. Bundan on beş ay evvel omobil kazası neticesinde ölmüş o- sevimli kraliçe oAstridi bir türlü itamamaktadır. Şimdi de Brükselin bazı mahfel i kralın altı yaşındaki oğlu prens lehine tahtından feragat beklemektedir. Kral e bir elem içindedir. Hü imdarlığa hiç bir hevesi kalmamış- Hükümet ise Niykbet meclisi va- tasiyle idare edecek küçük bir “e iğun krallığını katiyen istememek ir. Yeni bir evlenmenin krala üyük kederini unutturacağıı ve o- biraz can vereceğini ümit etmek- dirler, : Arşidüşes, kral Leopold gibi bir toliktir ve annesi kralice Elizabet nu oğlu için cok muvafık görmek. Avusturya imparatoru olması ih- imali bulunan ağabeysi ile birlikte / Avrupa siyasetinde çok| *li bir nüfuzu olacaktır. © Fakat kral büyük bir seasizlik için-! dedir. Bir seneyi mütecayiz bir za- n dir yarı münzevi bir hal enaktndır. Her gece Laeken kilisesinde kra- enin karanlık imezarımı ziyaretet- ve diz çökerek bir müddet kal- Kraliçe Astridle birlikte tatil gün| ini geçirdikleri romantik köşkü ka-! r, Son seyahatlerine bura-| çıkmışlardı. Bu köşkü hâlâ İzi ına ziyaret etmektedir. Bu sene tam dört defa oraya git- , gölün kenarında yalnız başıne Iş ve otomobilin çarpmış ol. direğin yanında uzun uzadıya , Kraliçe Astridin çarptığı tan gözlerini hiç ayıramamakta- Sonra da b bir kederle a- ayrılmakta ve karısının hatı- sn inşa edilen yol kenarındaki ki- eye gitmektedir. Ölümünden aylarca o sonra bile kraliçenin adını onun huzu- unda söylemeğe cesaret edememiş- Geçen temmuz ayında, kraliçenin den bir sene sonra kral Leo- Brüksel Katedraline | gitmişti, idare etmekte olan Monsenyör is dalgmlıkla kraliçenin admı Kral sapsarı kesildi. i yaşla doldu. Diz çöktü, yüzü lisinin içine aldı ve âyinin kadar bü vaziyette kaldı. | ereye göndermektedir. öğ, etmekteyiz ; çünkü “dün,, ile (bugün) arasında ne meselenin mahiyeti, ne de Türklüğün istidat ve hasusiyeti hakı- mından değişmiş bir şey yoktur. Mesele bizim için bir diplomasi meselesi değil, hayati bir zarurettir. Paris müzakerelerinin inkitaa uğra. ması hüsnüniyetimizi mütcessi? etmekle beraber bize soğuk kanlılığımızdan bir şey kaybettirmemiştir çünkü meselenin düşünülebilen bütün O ihtimallerini biz hesaba katmıştık. Bu yeni vaziyet karşısında Cumhuri- yet hükümetinin nasi bir (o siyaset ve hareket takip edeceğini şimdiden söyle- mek mümkün değilse de şurası muhak. kaktır ki Ankara hükümeti meseleyi be hemehal halldiecek ve Türk hukunun taviz politikasına kurban edilmesine mü sande ve meydani vermiyecektir... Şayan dıkkat bir maka “Biel,, isimli bir İsviçre gazetesi San cak meselesi hakkında şunları yazmak» tadır: “Hakikat halde İskenderunda kan dö külmüş, Fransız mitralyözleri Türklere karşı ateş açmış, birçok kişi ölmüş, ve. ya yaralanmıştır, Ankara, artık bu va- siyetin devam edemiyeceğine kanidir. Başbakan İsmet İnönünün birkaç gün önce söylediği gibi, “Türk efkârr umu- miyesi, müthiş bir heyecan içindedir. Bu itibarla Atatürkün herşeye hazır ol. duğundan şüphe edilemez. Kendisi, tp kı Boğazlar meselesinde o olduğu gibi, davanın halli için bütün sulhçü yollara başvuracak, ancak muvaffak olamadığı takdirde bütün o havaliyi işgalden çe- kinmiyecektir. İşte bunun için herhalde bir çare bu. Junacağına kaniiz... (İkinci sayfada “Günün meselesi, ya- zısını okuyunuz!) ri? şahâdetriâ (Baş tarafı 1 ame tın evidir. Bu zat yurdun muhtelif yer- Terinde doğan gençleri doğdukları yerin nüfusunda evvelâ öldürmekte, sonra da İzmirde dünyaya gelmiş gibi göster- mektedir. Bu suretle o gençler (o İzmir Misesini' bitirmiş ve tahsillerini ikmal et. miş gibi gösterilerek kendilerine şaha. detname verilmektedir. Şebeke bu katlarla da (o kalmıyarak bu gençleri ya âli tahsile devam ettir- mekte veya muhtelif o memuriyetlere yerleştirmektedir.,, Bu şekilde memuri. yetlere yerleştirilen getiçlerin isim ve adreslerinden bazıları ihbarda zikredil. mektedir, Gene ihbara göre © “şebeke bu gençler için bir tahsildar © tayin et miştir. Bu tahsildar her ay başı dairele ri dolaşarak bu şekilde memuriyetlere yerleştirilmiş olan gençlerin maaşları. nm dörtte birini elierinden almaktadır... İhbarın doğruluğu derecesi bir taraf tan tahkik edilirken diğer ( taraftanda alâkadar makamlara liselerden verilen şahadetnamelerin iyice tetkik edilmesi, bilhansa bazı lise şakadetnameleri için Kültür müdürlüğünden sorulması Jüzü- munü eheramiyetle bildirmiştir. Eski krala 250 kiloluk tebrik kartları gönderildi Vindsor Düküne iki araba dolusu noel hediyesi (o gelmiştir. Cannes (Kan) dan, Londradan ve dünyanın her tarafından gönderilen hediyeler bunlar arasmdadır. Düke gönderilen tebrik telgraf ve kartlarının mecmuu sikleti 250 kiloyu kulmuştur. Şatonun yevmi telefon masrafı 40 İngiliz lirasını bulmaktadır. 660 raya kürk Sabık kral Viyananın oyuncakçı dükkânlarından birçok şeyler satm almış ve yılbaşı hediyesi olmak üze- re İngilteredeki küçük yeğenlerine göndermiştir. Oyuncakçı dükkünla- rından sonra da bir kürkçüye girmiş ran kederin verdiği ıstırap pek| ve 100 İngiliz lirasma zarif bir kürk tlenince doktorlar kralı hemen| alarak Kanda Madam Simpsona gün- dermiştir. >. HABER — Akşam postası “Sancak davasında hak Kral Edvardla Mm. yerini bulacaktır YAZAN: Men. Simpson'un yeğeni NEWBOLD NOYES Wallis Simpson zarif bir reverans teşebbüsünde bulunarak: — Sir, dedi, kimbilir nekadar yorul- dunuz. Kral “buduar” m kapısında görlin- müştü. Gülümsiyerek cevap verdi: — Kendimi pek iyi hissediyorum. Halbuki, yemekten evvel, Londra ile Belvedere şatosu arasındaki 30 kilo- metrelik yolu kat'etmişli, Fakat şim- di, şefkat hislerinin eşiğinde bütün en- dişelerini unutarak, Wallis'in eline ha fifçe iğiliyordu. — Burada olmak ne iyi. Bu iki mevcudiyetin bilâhare bâşla- rından geçenler ne olursa olsun, o ak- şam, bir “buduar" köşesinde, büyük imparatorluğun sevgilisi olan sarışm kral ile, sevgilisi esmer kadınm teşkil ettikleri tabloyu hiçbir şey unuttura- mıyacak, silemiyecektir. Teşrinisaninin biriydi. o Günlerden salı. Şatonun bir koridorunda, bir sa- at, sekizi çaldı. Uzaktan gelen bu ak- sisada, muhitin sükünetini, ılıklığını arttırıyordu. Fakat ayni saatte, Atlas denizi üzerinden Amerikadan. İngilte- reye doğru bir dedikodu, rezalet fırtı- nası geliyordu. Biraz sonra biribirleri- ne hoş bir manzara teşkil ederek iğik miş olan - biri sarı, biri esmer - bu iki başm üzerinde patlıyacaktı, O kadar uzaklara gitmeye de hacet! yoktu. Ayni günün. ikindi vaktinde, Bradford piskaposu muhterem Alfred Walter Frank, ağır bir gekilde gu be- yanatta bulunmamış mıydı? — Kralın allahm lütuf ve inayetine ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı şuuriyle de anladığını daha sarih bir ekilde ihsas etmesini temenni ediyoruz. Ve ayhi akşam, bu beyanatı neşret- miş olan gazetelerin başmakalelerin - de, piskaposun, kralm hususi hayatımı, hemen hemen ârıkca ve bu suretle ten vard bunu biliyordu. Halka karsı oldu Zu gibi, kral içinden de hemen hemen tahammill edilmez bir vaziyet karşısın da bulunuyordu, fakat buna rağmen, © gece, samimi bir “buduar” çerçe- vesi içinde bana kendini arzeden sıh- hate, sükünet ve sükün bakımından, bütüln İngiliz aile yuvaların en sakit ve sakinine bedeldi. Amerikalı hala Belvedere şatosuna, kralın daveti ü- zerine gitmiştim. Wallis Simpsonu on! sekiz yaşındanberi İm. Va- şingtonda, Virjinyada müşterek dostla rımız vardı. Ailelerimiz, uzun zaman- lardanberi gayet iyi münasebetlerde bulunuyorlardı. Fakat onun kralla o- Yan macerası, başlıca Amerikan gaze- telerinde mevzubahs olmağa başlamış tr. Hayalleri kuvvetli muharrirler icin, bu macera, mühim bir menbadı. Fa- kat yanlış vakalar, sarih hatalar biri- birlerini takip ediyordu. Bunun üzeri- ne Madam Simpsona, elimden geldiği kadar kendisine faydalı olmağa çalı- şacağımı ve tamamen emirlerine ama- de olduğumu bildirdim. Bana; telgarf- la, kendisini gelip Londrada bulmamı bildirdi. Bütün işlerimi süratle halle- derek İngiltereye müteveccihen yola koyuldum. Gemi, pazartesi sabahı İngiliz sahil- lerine gelerek demirledi. Ayni gün, öğ- leden sonra Londrada idim. Ve kendi- mi bütün dünyada ihtiraslar uyandı - ran bu maceranm içinde görmek tuha- fıma gitti. Nerede kaldı ki, muazzam “manşet” ler yapan Amerika gazetele- rinin aksine olarak, İngiliz matbuatı, meseleden bahis bile etmiyordu. Kendisine telefon ettiğim zaman Wallis oturmuş olduğu “Cumberland 'Terras” 16 numarada yoktu. Fakat te- lefonda bana cevap verenin, Vaşington dan tanıdığım iyi oahbaplarımdan, Wa1lis'in halası Madam Nerriman'ın sesini tamdım, Beni akşam yemeğine! davet ett! ve bövlece, perdelerin etek- Jrinden, çiçeklerin intihabıma kadar, Wallisi hatmlatan gizli ve lAtif evi gör mek fırsatına nali olarak sevindim. Madam Nerriman tebessilm ediyordu. Görüştük, Gevezelik ettik. Aile hava- dislerinden, ve alelümum dünya ahva- linden bahsettik. Hakikatte ikimizi de alâkadar eden, yani yeğeni ile İngilte- re hükümdarmın münasebetlerini teğ- kil eden bahis mlistesna, her şeye te-| mas ettik. Bütün bunlara rağmen, ben gittikten sonra, Madam Nerriman, der hal Belvedere şatosuna gitmişti ve er- tesi sabah, kralın, akşama doğru beni görmek istediğin! bildiren bir mektup aldım. Eğer kendimden ve hareketlerimder bu kadar bahsediyorsam, bunun söbe- bi, anlatmıya başlıyacağım görüşme-| lerin daha kolay anlaşılmasıdır. Madam Simpson cumartesi günün- denberi Belvedere şatosunda bulunu- yordu. Her gün “Cumberland Terrs- ©e” 16 numaranın kapısında toplanan gazeteci kalabalığı, onun daha fazla milddet orada kalmasına mâni olmuş- tu, ve kim ne iddia ederse etsin, Ma- dam Simpson Fransaya hareket ettiği güne kadar buradaki ikametgühma dönmemiştir. Wallis! Akşama doğru Madam Nerriman #e beraber Belvedere şatosuna gittik. O. tomobilimiz, kralın şatosunun önünde durduğu zaman saat yeli idi. Vallis bi. zi, İçinde odun yanan ve alevleri etrafı aydmlatan bir ocak başında bekliyordu. Bir uşak geldiğimi haber verdi. Genç kadın, hülyalı başını kaldırdı, gülümsi- yerek bana doğru geldi, zarif bir hare- ketle iki elini birden bana uzattı. Wallis? Geçen günlerin hatıraları be. ni aldatmamıştı. O, muhafaza ettiğim lâ tif hayalin ta keridisi idi. Şu istisna ile ki, şimdi 6, herkes: — Belki eskisinden daha © güzel de- Dedirten vaziyette idi, yani parlak- lik, ten kadifeliği ve teshir Kuvvetinin tam mükemmeliyetini: arzediyordu. Wallis! Onu hâlâ Baltimorda, lâkayt ve neşeli, dudaklarının ucunda . daima tuhaf bir kelime ile dolaşıyor. görüyor- dum, O akşam, İagiliz topraklarında, © nu, gene eskisi kadar neşeli, eskiden ol- duğu gibi “ani, buluyordum. o Fakat şimdi, eskisi kadar sk gülmüyor, yalnız eskiden daha fazla tebessüm ediyordu. Ve bazan gözlerinden geçen © hafif bir gölge, içinden onu muztarip eden endi. şeleri ihsas ediyordu. Yüksek ve ciddi yakası (o boynunun tatlı berraklığını kıymetlendiren — altın işlemeli siyah bir tuvalet giymişti A. gır plilerle düşen ve omuzlarından âtr)- muş bir etek, vücudunun silyetinideki Te tafeti daha tebarüz ( ettiriyordu. Mü- cevherata dair üzerinde pek az şey var- dı. Wallis yüzükleri sevmez. Elleri bü- tün dünyanın altınlarına bedeldir. O gün yalnız, sol bileğinde, elmas ve yakutlar. la süslü güzel bir bilezik vardı. Kulak- larında, eski usulde yapılmış yakut iki salkım vardır, kemerinin üzerinde koyu tuvaletinin üzerinde açık bir leke yapan bir orkide demeti vardı. “Wallis, üşüyen bir hareketle ( ateşin kenarına yumuşak bir koltuğa gömül- dü. Ben de, ocağın yanında duran kü. çük bir sıraya, ata biner gibi oturdum. Alevler bin bir çılgınlık yaratıyordu. Ve oynayan gölgeleri, Wallisin birdenbi re ciddileşen yüzünden gelip geçiyordu. — Kral, dedi; Buckinghim Palasda. Fakat gecikmez. Bir saate kallar gelir) Verdi: zannediyorum. Biran durdu ve sordu: 'Baltimorda, Vaşingtönda ne var ne yok? Rica ederim biraz anlatır mısınız? Bana evden, dostlarından, o aileden haberler sordu. — Ne oluyorlar? Halanm o büraya geldiğindenberi kendilerinden - haber alamadım. Robin nasıl? gördünüz mü? Robin, onun küçük yeğenlerinden bi- ri idi, Oxford civarında hususi bir mek tepte tahsil ediyordu. — Hayır, dedim, görmedim, Yarın; yahut öbürgün gider görürüm. Amerika matbuâğ- tının neşriyatı Sonra, Amerika gazetelerinin kendi Simpsonun Hakiki Aşk Romanı NAKLEDEN: fa | hakkımda yaptıkları gürültüden bahs aç ». Hergün, kendisine gazetelerde çıkan yazıları kesip gönderiyorlartir. Ve bu, ismi gazetelere mevzu olduğu günden- beri devam edip duruyordu. | — Kalbim, dedi, ıstırap içinde. Doğdu İ ğum memleket matbuatının hakkımdaki neşriyatı ve bana karşı almış oldukları vaziyetten müteessirim, Bütün bunla- rm sebebini bana izahı etmenizi ne ka- dar isterim. Vöziyetim hakkında sarih olarak ne biliyorlar? Hiç. Bu itibarla, benden, yaptıkları gibi bahsetmeleri ba na hiç de dürüst değil gibi görünüyor. — Aldığmız bu gazete © maktuaları / Üzerine pek hüküm vermeyiniz. Haki . | katte, Amerika matbuaçında çıkan yas j #ılarm en azdan yüzde yetmişi o sizin lehinizedir. Adeta mahsus yapıyorlar diyeceğim, fakat size yalnız, aleyhiniz de olan maktuaları göndermişler. Hakikaten de böyle idi, Wallis asabi- yetle okuduğu bütün bu “yazılar, ona sadece mümkün olduğu (okadar zihni i Tsürap vermek değil, kral ile münasebe tini kesmediği takdirde (bedenen de şid det) vaadeden zıpırlar ve karanlık ruh lu insanlar tarafından © yazılmışlardı. Bu deliller atasında, krallarının bir “soy suz, ile münasebetlerini hakaret telâkki eden Amerikada yerleşmiş İngiliz tebâ. aları olduğu gibi, bu münasebeti kendi- leri için bir gözden düşme telâkki eden “İngiliz muhibleri,, de vardı. Wallis izah etti; — Bu tehditler beni korkutuyor zan. netmeyinir. Fakat buna teşebbüs eden insanlar olduğunu görmek beni müsta- tip ediyor. Eğer meselenin ne olduğunu bilseler, eminim ki başka türlü hareket ederlerdi. Wallisi teselli ettim, ve benim delâ- Jetimle, hakikatin yakmda meydana çıkacağını temin ettim. e ARR AYARLAR — — Hayır; dedi, bunları krala” görüş- meniz daha münasip olur. Kralla görüşmeye ihtizaren öteden, beriden ve bilhassa, matbuatın ehem- — Bugün diyordum, Birleşik lans Tikanm en meşhur adamı reisicumhur Roosevelt'tir. Amerikalıların neşriya- ta karşı gösterdikleri alâka ve zevkten en iyi istifade etmesini bilen odur. A- merikalıların her şeyden evvel, devlet adamımm arkasında saklı olan adamın hususi hayatımı bilmek ve öğrenmek istediklerini en iyi anlıyan o olmuş - tur. Buna mukabil, memleketin en sevi- len adamlarından biri olmak imkânını haiz olan Lindberg, hakkında (o hiçbir sekilde reklâm yapılmasını istemediği için, memleketin en az tanman adamı haline gelmiştir. Reisicumhur Roos6- velt'in şöhretinin sırlarından biri, aile ocağı etrafında toplanmış olanları mu- sahabelerine karıştırmak Üzere sık Sik radyoyu kullanmış olmasıdır. Esa- sen, sesi, tamamen “radyofonik., dir. Wallis mırıldandı: — Kralm sesindeki nağme ve ahenk ler, dlinyarım en güzellerindendir. Ve bunları söylerken, gözleri gurur ile parlıyarak sordn: — Önü konuşurken hiç duydunuz mu? — Hayır, bu mazkariyete eremedim. Tam bu esnada, hademe, kapıda gö- ründü, hançeresini temizlemek için ha fifçe öksürerek, gür bir sesle haber — Sa Majeste! (alt tarafı yarım) Kar ve fırtına (Baş tarafı 1 incide) bir şiddetle hüküm © sürmektedir. Dün akşam boğazdan çıkmak istiyen vapur- lar bocalamış ve geri (o dönmüşlerdir. Hiçbir vapur boğazdan çıkamamakta- dır. Kavakta alt: vapur havanm sükünet bulmasını beklemektedir. Gelen telsizler seferde olan vapurların İimanlara sığındığını bildiriyor. Memleketin birçok © yerlerinde kar yağmaktadır. Kar Ankarada dün akşam. üzeri başlamıştır. AA ” Bn vor MİM a da EE BEJ