, M çı 26 B'rineikânun — 1988 $ Ehliseki Pühateeli ( Yazanlar: İngiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth ' Brown Colline. Meşhur seyyah ve muharrir Lovell Thomas “ n Dilimize çeviren: A. E. Makineli tüfeğin tetiğine dokundu. Kurşunlar ortalığı Burada zabitan öğle yemeğini yemek, idiler. Motörü hâlâ çıt pıt ediyordu. üport durunca Ekzost (borusundan ültülü bir patlama oldu ve Türkler lerinde çatal ve bıçaklarla büyük ça. dışarıya fırladılar. Tabancaları ttıkları çadırlarda idi, Kalkıp havalan 'aması için Durmmondun kanatlarına Bışmaktan başka bir şey yapamazlardı. kim hepsi de kanatlara asıldlar ve m bu sırada Peterin motörü yeniden meğe başladı. Kanatlara yapışan el- olmasa, bizim pilot pek güzel hava. inabilirdi, Peter makineli tüfeğinin tetiğine do indu, Kurşunlar ortalığı çınlattı. Türk İr kanatları bıraktı. Tüfek hiç şüphesiz Narı vuramazdı, çünkü (O tayyarenin akinclisi ancak dosdoğru ateş edebilir. t bunu düşününceye kadar İngiliz yyaresi havalanmışt: bile, “Niyuport lokanta çadırından uzaklaş Fakat yolı üstünde zabitlerin kuru sk üzere asılmış çamaşırları o vardır. ayyarenin kanadı ipe takıldı ve bütün maşırler “ıvada sürüklendi. Durmmend mendil, don, gömlek ne isa beraberinde götürerek ağaçların tünden uzaklaştı. Bir çift dolak kuy. iğ sıkı sıkıya sarılmış, pervanenin vaşile çırpınıyordu. Bü seler motörü yeniden durmadan veel hatlara kadar varabildi. Ve orada üncü defa olmak üzere bozuldu. Tay re hiç kimseye ait olmayan topraklara Türkler tayyarenin üstünde Britar işaretini görünce piyade ve makineli te'lerini doğrultarak, bastılar atesi, Peter tayyareden atlıyarak bir mermi ıruna daldr. Orada karanlık basım- Vera, sözünü tamamlıyamadı Haydut çınlattı caya kadar kaldı ve sürüne sürline İn- güliz hatlarma vardı. İngiliz Connilerin. den gönüllü bir müfreze siperlerden iler Yiyerek tayyareyi g**diler. Peter h- kâyenin burasına gelince: — Beyhude zahmet ettiler; (oçünkü tayyare tam manasile harap (olmuştu. Dolaklar mükemmel bir halde idi. Ba- caklarıma bakt!.. Dedi. İkj kurşun deliğinden Oomaada b sabık Türk dolakları hakikaten yeni gibi duruyordu. »*. Oja ırmağı Yahudiye ile OSamarya arasında hudut hattıdır. Biz bu hattın cenubunda idik; Türkler şimal kıyıları. nı tutuyorlardı. Vaziyet bilhassa kötü idi, Çünkü Türk topçuları, Yafa-Kudüs yoluna hâkim olan tepelerde mevzi al muştı. Ve bu mevzii zaptetmek pek de kolay olmuyazaktı. Oja (ırmağı arada tab bir müdafaa teşkil ediyordu. İstikşaf İşlerimi hızlaştırmak için ya. nı sepetli bir motosikletim vardı. Ara- bayı sürmek için bana bir makinist ver- meğe kalkıştılar; fakat ben istemedim. Telsiztelgraf öperatörüm Hog Hamp. şayr bu işi görebilirdi. Hampşayr. Çok meranun oldu, Emir neferim Benson i- se suratı aştı, Kurşunlar bu çocuğu hiç de yıldıramazdı. Fakat Hampşayrın sür düğü bir motosikletin yan sepetine bin- mek, her nedense onu ürkütüyordu. Bunun üzerine ona dedim ki: — Peki Benson. Ben bineceğim; sen ise Yafaya yaya yürüyebilirsin. Şu kâ. gıdı al ve şehrin inzibat kumandanına ver, Sowra Alman mahallesine dalarak, deleri benim namıma zaptet!.. (Devamı var) GÜZEL PRENSES . ———— ak Vera, Lâlenkaya doğru giderek ba- HABER — Akşam mostası Yiyecege dair Son zamanlarda yiyeceğe ve per- hize dair birçok seyler yazıldı. Fakat ortaya konulan şeylerin hepsi herke- se yarayacak mahiyette değildir. “Bir insana yarayan et, bir başka sma zehir olabilir, sözünü akılda tutmak çok iyidir. İnsanlarm hepsi aynı yapıda değildir. Muhtelif yiye- ceklere karşı şahsi iştah ve aksülâ- mel fertlere göre değişir. Herhangi hususi bir rahatsızlık için tertip edilecek gıda muhakkak şahsın tabiatma göre değişmelidir. Bazı gıda maddelerinin hazımları gayet kolaydır. Bunlar hazım ciha- zını yormazlar. Bunların sayısı gerçi azdır ama, içlerinde süt ve yumurta gibileri bazı insanlara dokunur. Bunun sebebi henüz kati bir su- rette tesbit edilememiştir. Belki bazı kimselerin yetiştirilme tarzları buna sebep olmaktadır denebilir. Ancak canın İstedi yemesine müsaade edilerek yetiş” len çocuklar, mu- hakkak hazım cihazları zayıf olarak büyürler. Bazı yiyecekleri rahatsız olmadan alamayan insanlar, muhakkak ki ço- cuklarında müvazenesiz bir gida tar- zile beslenmislerdr. Annelerin şöyle söylendiklerini sık sık işitirsiniz: — Çocuğum meyve Yerse rabatsız oluyor! yiyemiyor. Fakat kusur çocukta değildir. Ge! dasımın müvazenesinde bir yanlışlık! vardır. B vitamininin gıdayı müvazene leştirmek için mühim bir âmil oldu. ğu'ke;Sadilmiştr..Bu gibisvakalarde çocuğa B vitamini verill'Xi takdirde hic de rahatsız olmaksızın her türlü gıdayı alabilir. Sağlığın baş direği hazırdır. Ye- diğini hazımed:miyen. insan adeta bir enkazdır. İnsan hangi yemekleri bazmedemediği : tecrübe ile öğre- RADYO SINsSALAN —— ————— ISTANBUL: 180 plâkla dans musikisi, 10,30 Şehir U BEYOĞLU yatrosu komedi kısmı tarafından bir temsti,| SARAY 4 Gizli izdivaç ve 987 Miki, 20 Türk musiki heyeti, 20,30 Münir Nured nin gen santi din. ve arkadaşları tarafından 'Türk musikil' TORK 1 Sirk si ve haliç şarkıları, 21 saat ayarı, orkestra, | MELER 4 Küçük prenses ve kort 22 Ajans ve bornn haberleri ve ertesi günün Hardi Kan kardejler programı, 28 son. İPEs ? Boksör sütçü(Harold Lai VİYANA: BAMARYA O: Piloyu takip edelim 18, konferans, 15,30 konuşma, 20 mesi şar) YILDIZ 1 Çapkm genç ve Çingem kıları, 21 konuşma, 21,35 haftanın havadisle geceleri ri, 22.20 orkestra, konseri, 23,30 haberler, SÜMEK 4 Tatli beli BERLİN; ALKAZAL ş Çöl silâhşörleri 1730 kanser, 15,30 musiki, 19 konser, 20,| TAN 4 Programını bildirmemiştir 15 musiki hâkkında konferâns, (21 havadis,| ŞIK 1 Çilgin gençik ve Kars 21,10 muslkili temsil, 22 operet o parçaları odanın esrarı 24 havadis, 23,30 dans musikisi, ŞARE. $ Sandet ve Karayılgı YEŞTE: ASRİ 1 Kasta Diva ve Duntenin 10,80 konser, 21 bafif musiki, 22,40 haya Gahenmemi din, 2448 konuşma, 2 çiçan musikizi, ASTORYA : Canavar avı ve Patpatk BÜKREŞ: şon kız hırsızları 19, kıraat, 19,15 dans musikini, 19,50 halk| CUMURİYET :; Kız iman erkek misin ve şarkıları, 2030 konser, 21 konuşma, 21,15 fırtmadan ara hafif musiki, 2130 senfonik konser, 23820 U konuğma, 23.45 havadis. ISTANBUL LONDRA: 16 hafıf musiki, 16,30 havadis, 16,45 caz) YERAB 1; elemen kaptan, m5 ik santi, 21 orkesten, 23,20) MİLLİ > A MILAL © 3 Aşk, Ölüm, Şeytan işi yanit Bahriyeliler. d muhbir 1705 orkestra, 1935 havadis, 20,05 kon ser, 20,80 temsil, 20,45 konser, 2130 opera.) AZAK 1 YE EEE AM TIYATROLAR ALEMDAR < İşte babriyelier o ve aşk, — ———— ölüm ve şeytan, TEPEBAŞI | KEMALE : Define adam ve düşme lar peşinde USKUBGAR ? Kanundan kaçmaz. BALAT nir; öğrendikten sonrada bünlars # #ürmemesi lâzımdır. GÜZEL PRENSES de belânı bulasın. Allahın kahrına uğra Zavallı küçük Elza, başına & Bitmeyen (istırıp, Nev york esrarı o ve spor ve gençlik. nayük Müzyenist ve an yetim Pr. Zati Sunger Şehradebaşında FERAH sinemada — Arzuyu umumi & rine o temsillerini ““birkiç gön © dak devam ediyor. 281 gelecek ların bulundukları vadiyi çeviren dağ. lardan tepelerden muntazam ve bir sa- niyelik fasılalarla silâhlar (o patlamağa başladı. Korzakof, silâhların böyle sıra ile pat Yayışmın ne demek olduğunu (o anlam'ş gibiydi. Ölü gibi sarararak (o etrafı din. emeğe (başladı. Bu sırada (Okarşıdan Lâdenka ile onu götüren (haydutların geldikleri görüldü. Bu haydutlardan bi. ri diğerinden ayrılıp koşarak reislerinin önüne geldi. Alnında açılan bir yaradan kan akıyordu. Nefes nefese bağırdı: — Kaçmız, kaçımız.. Polijler, askerler geliyor. Muhasara © olundu. Mahvol- duk. Kaçalım., Bu sözler bir yıldırım tesiri (o yaptı. Haydutiar müthiş bir şaşkmlığa uğra- mışlardı. Bu sırada vadiyi çeviren tepe, lerden kara bir bulut halinde süvari as ker ve polislerin inmekte oldukları gö- rüldü. Haydutlar reisi binbaşı etrafını dikaktle muayene etti, Vadinin her ta, raftan sıkı bir çember içine alınmış ol. duğunu dehşetle görüü. Bu (askerler, enun kımmandanı olduğu hassa alayına mensup süvariler değildi. Bvalar, Sof. ya süvârı frrkasına mensup bir &lâydı. Askerin arasında bir (Hayli da süvari polis ve jandarmalar: farkediliyordu. Bu sırada Lâlenka da kucağında ço cuk'a beraber Annanım bulunduğu ye. re gelmiş ve takati kesilmişti. Bunun i gin orada kenarda duran bir ağaç kütü. ğü üzerine oturdu, Anma da hemen onun yanma koştu. , çak ES ğurdı: — Çocuğumu, çocuğumu bana ver.. Ver benim evlâdımı.. O, senin kucağına Yiyık değildir. e Evlâdımı göreceğim. Ah yavrum. Fakat Lâlenka, çocuğu kolları arasın- da Sımsıkı tutmuştu, Etrafın askerlerle kuşatılmış olduğunu da (görünce bir kaplan gibi Veraya bağırdı: — Defol, defol.. Lânet olsun sana. O, senin çocuğun değildir. Canım çık. madan onu benden alamazsın. Anladın mı cehennem zebanisi.. İşte belânı bul- dun, Vera, gözlerinden ateşler (| saçılarak Lâlenkanın üzerine atıldı, Fakat çinge- ne kısı diziyle Veranm karnına şiddetli bir darbe indirerek onu (Owrtüstü yere yuvarladı, Vera, bir taraftan karnı (o tutarak yerde ıvranırken bir taraftan da hay. dutlara bağırdı: i — Sa çingeneyi oöldürünüz. Haydi gebertiniz. Ah mel'un, ben sana şimdi gösterirm., Fakar, heydutlar şimdi onun emrini yerin: getirecek değil, bağırdığını bile işitesrk halde değildiler, Ortalıkta müt- hiş bi. *elâş ve kargaşalık (oo başlamıştı. Hayı *lar'n bir kışını çadırlarına koşu- Yör, busdarı ormana doğru (O kaçmağa Şaış'yır, lakat ortadan da (o askerlerin ge'mekt: clduğunu görünce geri döne. rek Dir haşka istikamete (o saldırıyordu. Askerin ihata çemberi gittikçe daralı yor. havlutlar ise çukura düşürülmüş cuwavarlar gibi dört tarafa saldırarak kaçücak deiik arıyorlardı. , İLE mü yasm, Haydutlar, daha fazla (o söylemesine meydan vermeden Lâlenkayı sürükleyip götürmeğe başladılar. Bu sırada Anna, büyük bir heyecan geçiriyordu. Çocu- ğu kurtarmak istiyordu. Bunun için de birkaç söz söylemek lâzımdı. Fakat bu sözleri söyleyip söylememek için düşü. nüyor, nefsile mücadele ediyordu, Bu- dala kız, hâlâ, çocuğun kimin olduğu- nu kimseye söylemiyeceğine dair vak. tile Veraya ettiği yemini bozup bozamı yacağını düşünüyordu! Acaba yemini bozmalımıy dı? Mesele bir masumun hayatile alâka- dardı, Bir çocuk hakkında vicdanları siz Jatacak kadar zalimane bir ölüm kararı verilmişti. Dünyada bundan daha feci bir cinayet düşünülemezdi. Gariptir ki, talisiz çocuğun ölümüne hüküm veren bizzat kendi anasıydı, Şim di Veraya: — Bundan vazgeç, öldürtmek istedi- Zin çozuk senindir. Bir anne evlâdını nasıl öldürür, Demek istiyordu. Anna, düşünüyor, bir türlü karar veremiyor. du. * Tfaydutlar Lâlenkay: götürüyorlar- er. Biraz sonra tepedeki uçurumdan aşa.| ğı atacaklardır. Nihayet haydutlar, Lâlenkayı uçuru- mun kenarına kadar götürdüler, Çinge. ne kar, büyük bir yeis ve çaresizlik için de kesilecek bir koyun gibi çırpınıyor, haydutların ellerinden kurtulmağa ça» İışyordu. Kucağındaki Oo çocuğu da bir türlü bırakmıyordu. felâketten habersiz, çingene kızını sü- rükleye sürükleye götüren haydutlara tuhaf tuhaf bakıyordu. Lâlenka, yeis ve ümitsizlik içinde ba, gırıyordu: — Merhamet, merhamet.. Bana değil, şu masum çocuğa aciyınız, Allahı unut» mayın. Siz de can sahibisiniz. Kalbiniz- de insaf ve merhametten eser yok mu? Hayır, bu masumu öldürtmek istemiyo. rum. İşitiyor musunuz? Lânet olsun si- zin gibi canavarlara... Talisiz kadın uçurumun başına varın ca diz çöktü, Bu acıklı manzaraya insan yüreği dayanamazdı. Genç bir kadnıla kucağında melek kadar güzel bir çocu- ğu derin bir uçuruma atarak parampar, ça etmek için insanın mutlaka granit ten bir yürek taşıması lâzımdı. Onu w çurumun başına sürükliyen haydutlar. bile bu manzaradan (O müteessir olmuş. lardır. Herkes susmuş, Veraya bakıyordu. Halbuki o, zerre kadar teessür duymu- yordu. Belki de ne kadar (soğuk kanlı olduğunu haydutlara göstermek istiyor- du. Tepede son emri bekliyen haydutlara bulunduğu yerden bağırdı: — Haydi, çocuğuyla beraber uçuru. ma atınız) Bu emir üzerine haydutlar Lâlenkayı yakalıyarak ayağa kaldırdılar. Sonra kucağındaki çocuğuyla beraber havaya kaldırdılar. Tam bu sırada bir kadın sesi (o öteafı sınlattız.