26 Aralık 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

26 Aralık 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kt : wAg49$A$ A*—/(:dı M M < -—6_ Yazan: A, Cııııılıthu Sırıeoğlu iİzzettin, "Erkadi ,, vi masıl zaptetti? 'Gizzettin,, korkunç bir çatırdı ile iskele baş omuzluğundan “ Erkadi,, nin sancak bordasına bindirmişti Kendisinden güçük, kendisinden yavaş, ve kendisinden - az silâhlı bir düşmanın yedeğinde - sürüklenecek bir harp-gemisi bu - hakikati bütün / dünya denizcilerine göstermiş olacak tı.. “İzzettin,, in baş tarafmda ikinci süvari Sinoplu Hasan kaptanım sesi, top tarrakaları, tüfek yaylımları'ara- smda Garnsızın kulağına geldi: — Müsşademe gpaletleri; asker ha” zır efendi kaptan... Koca Garhsız belmde takılr? du- ran iğri kılıcını sıyırıp güverteye ut— larken bir arslan gibi kükredi: — Düşmanın sancak bordasına rampa |..'ve ve makineye de: — Stoperl.. kumandasmı verdı —s— GAMSİZİN ZAFERİ “İzzettin,, korkunç bir çatırdı ile iskele baş omuzluğundan “Erkadi,, mn sancak bordasına bindirmişti. — © Şimdi her iki vapurda da toplar susmuş, makineler durmüş - ve tıpkı eski kndırga devrindeki korsan harp" lerinde oldugu gibi tüyler.. ürpertici, göğüs göğüse; bir boguşms bışla.mı; t Artik'iki"düşman biribirine - top| — mermisi savüurmryorlardı. Her iki va- purun mürettabatı güpım_ye dolınuş ğ biyibirinebalta,skılıç | : ortada tabancalar işlem mege bi tı. Kota Gamsiz,; nı&î'n fımda, en tehlikeli mevkide düşmana var kuwetı le kıh_ç. sallamtyu başla-|. maşti. © dünyayı unutmuş, | iğri kılıcınm, tabanca alevleri arasm- da donuk iltimalar yaparak, inip kalk :lnasmdarı başka bir şey düşünmüyor u. Maksadı düşman vapurunu, tıpkı Barbaroslar, Kılıç Aliler, Hızır Reis- ler gibi bilek kuvvetiyle zaptetmekti. Malbuki Garhisızın hesaba katmâ dığı bir nokta, amansız bir. düşman bu hesabı altüst edecektı ve bu düş * man da.. yangın. Koca Gamsız var kuvvetiyle düş- mana kılıç sallarken “Erkadi,, 'de yer yer çıkmış olan yançgıntılar büyümüş tü. Şimdi bu yangınların alevleri birbi rine takılmış bir halde yavaş yavaş su lar sevkiyle sürüklenen — iki vapuru birden sarmıştı. Bu gidişle “İzzettin,, in de ateş alarak tahta kısımlarından tutuşacağı muhakkaktı. şlamış kaptan hemen kumanda köprüsüne fırlıyarak makineye: 5 — Taornistan!.. kumandasını ver” “İzzettin,, hasmmın bordasından yavaş yavaş açıldı.. “Erkadı,, da fr' sattan bilistifade düşman eline esir düşmemek icin “Alafonisi,, kayalık- — larma başından bindirmek ' için " ya- vaş yavaş ilerlemeğe başladı | Gamsrız Hasan kavptan avmı elin- Kopenhağda Aksırmak yasak ! Kopenhag şehri sıhhiye direktörlüğü| bu hafta otuz bin kişinin enfloenzaya yakalanmış olduğunu tesbit etmiştir. Ahalinin yüzde birinden fazlası bu hastalıkla yataklarında yatmaktadır. Sıhhiye direktörlüğü alenen öksür- mek ve aksırmayı menetmiştir. Ko- penhag tramvay arabalarına asılan bir ilân halkta bitaben diyor ki:” "Halkin sıhhatine itina için herkes öksürmeden ve aksırmadan evvel ağız N ve burunlarmı: mendilleriyle: kapama: — ga mecburdur. Aksi takdirde ceza ve- - rilecektir.,, | enkaz yığınmdan ibaretti. ilk sasi: | müşterileri tanıdınız mı? Biri Semra.. Tehlikenin| * büyüklüğünü gören Gamsız Hasan| den kaçırmak istemiyen meraklı bir avcı gibi “Erkadi,, ye tekrar bindirdi. Lâkin düşman kruvazörü artık mü- temadi iştialin infilâklarla yanan ölüme mahküm bir tekneden başka bir şey değildi. Biraz sonra korkunç bir çatırtı ile|- “Alafonisi,, kayalıklarma baştan ka- ra ile “Erkadı,, son bir infilâk ile pa- tam parça oluyordu Ş Güneş doğduğu zaman, süratine güvenerek aylarca Osmanlı filosunu aldatmış olan mağrur ve cüretli kor- san kruvazöründen su üstünde kalan şey ateşten iğri büğrü olmuş pontel- ler, devrilmiş bacalar yıkılmış direk- lerden mürekkep karma karışık bir Müşir amiral Vesim ise gamsizın muvaffakiyetini bahriye . nezaretine şu raporla bildiriyordu : Macera ve aşk romanmı M ; ça Yazan :(Vâ.NÜ) — Havva! Bu gece senin odanda kalacağım ! Bana hu'lenin nasıl olduğunu anlatacaksın Geçen tefrikaların hülâsası: Kisir taciri hacı Mustafanm — hususi filosu, Akdenizde İstanbula doğru iler lerken, bir Venedik gemisini yakalıyor. Bu gemide Külliyetli miktardâ ipekli ku maşlar vardır. Ayni zamanda gelin olma ga giden Venedikli Düşes Kutmara da seyahat etmektedir. Bu geng — kız pek güzeldir. Tisir taciri onunla — ilk defa olarak güyle kârgilaşıyor. Hacı Mustafa, sesi titriyerek: — Safa geldiniz! - dedi. On sene evvel esir edilip müslüman olan Venedikli mühtedi Hadiye bu Sö- zü italyancaya tercüme etti. Venedikli kız mağrur fakat nazik sordu: — Esir düştüğümün hüznünü bü kargşılayış şekli her ne kadar tahfif e- diyorsa da istikbalimin ne olatağın- dan endişedeyim. Hakkımdaki tasav- vurlarmı efendiniz lütfen söyler mi? Mustafa: — Endişeleri yersizdir... Kendileri- “ne hiçbir zarar gelmiyecektir. Düşes'in hükümdarlara lâyık bir kız olduğunu görlüyorum. Genç kız ürperdi: — Yoksa beni müslüman hükümdar- larına mı Batmayı düşünüyorsunuz? Ben çök müteassıp bir katoliğim... Ni- şanlım da vardır... Gerek pederim, ge- rek müstakbel zevcim, beni esaretten kurtarmak için hazineler feda etmeye hazırdır... Beni . herhangi bir saraya satsanız hbile, onlarm verebileceği ka- dar bir serveti kazanmanıza imkân ol- mıyacaktır. Esir taciri, bu zarif, bu harikulâde kadınm karşısında inceldikçe incel- mek zaruretini'duyuyordu. Bilhassa, ha zineler meselesini de işitmişti. Şimdi, büyük bir servete kavuşmak Üümidi, nazarmda, düşesin güzelliğini bile hu- sufa uğratmıştı. — Bizim en kıymetli misafirimiz o- lacaksmız. İstanbula kadar, bu gemi- nin en güzel kamarasında yatacakat- nız.. —- Refakatimde iki genç kız vardır. Onlar da asildirler. Bu damdonörleri- Ko -- rîğînî"m'ğfnm ;ey varsa ça- .abuk’ıâyfld! B — Henüz merak edileeek bir şey yoîc Karnim aç da.. Her yerden önce bir lo- kantaya -gidelim demek istedim. MivDeli rindeyiz.. Sonra birden Semrıyı döndü: — Siz de hazırlanımız, güzel mele- ğim! Evvelâ şu Kempinseki oteline gi- delim.. Lâstiği delinen ş otomobiil Küçük, hususi bir ötomobil. - Şoför.. We-içinde iki müşteri.. Geniş bir cadde- den süratle geçiyorlar. Otomobildeki Öteki de elektikçi Hans.. Semra seslendi: —.'Şoför.. Dikkat et! Arka tekerlek- lerden birinin delindiğini sanıyorum. — Nereden anladın? - — Benim oturduğum taraf yavaş ya. vaş çöküyor. Hans gülmeğe başladı: — Hiç bir teklike yok! Madamın gü- nahr fazla olmalr.. Oturduğu yerin çök mesi bir vehimden ibarettir. Çek gitsin.. Otomobili Ştarike sürüyordu. Semra biraz daha cjddt bir — tavırla ayni sözleri tekrarladı: — İşte biraz daha indim aşağıya. Fe na halde sarsılrıyorum. Otomobil birdenbire durdu. “Ştanke otomobilden yere atladı: — Hakkınız var, yıvmm! Tekerlek tedricen sönüyor.. Basit bir işçi ailesi sıfatile otel otel, lokanta lokanta, pansiyon, — pansiyon dolaşacaklar, güya kaybolan genç kız. larını arryacaklardı. Fakat, tekerlekleri yepyeni bu otomobilin arka lâstiği bir- denbire neden ve nasıl sönmeğe başla-| müştt.? “O ne? delik liıtık'te birde mavi boya. lr (x) işareti var. Semra bu işareti görünce bağrıdı: — Beyhude dolaşıyoruz. — Bizi tanı- yorlar. Ve gölge gibi arkamızdan adım “atdım takip ediyorlar. Ştanke şaşaladı. — O halde izimizi — kaybedelim., Ve bugün bu kıyafetle Kempniski oteline gitmekten vazgeçelim. Ertesi gün , Kempniski lokantasının tam -ortasın da, bir.masanın başında hç müşteri otu- — Haydi, geveıeliği bırak! İş üze-| ruyordu. Bizi tanıyorlar, Ve gölge gibi arka- mızdan adım adım takip edıyorlar Gömı'hg yüi!îıçı?ı”*ıo—tdd'“ B —— Burada 'bizi' tıkıpem Bivil - polig-- ler vâr mi? — Niçin sordunuz? — Şu lokantacıdan çok şüpheleniyo. rum ben. Onu tevkif ettirip polig mü- düriyetine — gönderseniz... —Burası bir haydut yatağına benziyor dersem müba lâğa etmiş olmam. Hahns dişlerini göstererek sırıttı: — O, kürt gibi korkak bir adamdır.. Hele polisten o kadar korkar ki.. Yüzbaşı kaşlarını çattı: — Sen her şeye burnunu sokma! Ve Semraya dönerek: . — Hakkınız var, dedi, bu herifin ba. kışlarını ben de beğenmedim. Gözlüğü- nün altından herkesi ayn ayrı tecessüs ediyor. — Bu adam muhakkak yataklık ediyör. — O halde poölise haber verelim. Hans tekrar söze karıştı: — Burasını polisler boş — bırakmaz- lar. İşte şurada üç sivil — memur bira içiyor. — Sen nernden tanıdın memurları? — Buraya her zaman uğrarlar da. — Lokanta sahibi de onların polis olduğunuu biliyor mu? casuslara — Şüphesiz. O, hepsini tanır.. — Nasıl tanır. Keramet — sahibi mi bu adam? — Orasma aklım ermez, yüzbaşım! Şurasınt muhakkak biliyorum ki, bizim patron çok yaman adamdır. İnsanı gö zünden tanır.. t — Bizi de tanıdı mı dersin? — Biraz yakında öoturmuş olsaydık, eminim ki beni sizden önce tanırdı. — Fakat sen sakallı bir adam oldun şimdi! Bize gelince.. Onunla zaten tanış mryorduk, Bizim kim olduğumuzu nere den bilecek? — Beni tanıması yeter. — O halde biraz — yavaş konuş. Ara mızda sağır biri varmış gibi çok hizlı ve yüksek konuşuyorsun ! Semra üst üste iki bardak bira içmiş ti. Muzik çalıyor.. Müşteriler — gittikçe çoğalıyordu. Akşam olmuştu. Hans: — Biraz daha kalabalık olduktan son ra, kimseye görünmeden, yan kapıdan tuvalete gidiyormuş gibi çıkarız. Dedi. Yüzbaşı Şitanke — birdenbire Hansın ne demek istediğini anlıyamadı; — Nereye gideceğiz? Yazan: ııkondır F. Sertelli — ı ETELR M _ı_ '—'u ___- BAL ua n Diye sordu. Hans duüdağınım ucü ile gülümsedi: — Yukarıya .. — Otel kısmına mı?' — Evet.. — Çok müşteri var mı yukarıda? — Zannetmem, Coktanberi onlardan başka hiç bir yabancı müşteri yoktu. di ğger iki oda da ğarsonlar yatardı. Zaten yukarıda ancak dört beş oda vardır. Hansın laf arasında: (Belki yine bu raya gelmişlerdir!) Dimesi üzerine yüz başının bütün şüpheleri bu noktada takı kılrp kalmıştı. Semra: — Üçümüzün birden çıkması doğru değildir. Deyince yüzbaşı yavaşca ayağa kalk t — O halde ben Hansla beraber gide yim.. Odaları araştırayım. Şimdi — döne rim, Lokantada saatler ilerledikçe kalaba- lıklaşıyordu. Hans önde, yüzbaşı arkada salonda müzikhoöle, oradanda tuvalete geçtiler. Semra şüphe ve teretdüd içinde düşü nüyordu : — Burada kendileri için tehlike — se zen casuslar bir daha böyle bir yere dö nerler mi? Hans da pek budala bir a Semra kendi kendine — mırıldanırken, birdenbire salonun elektirikleri sönmüş tü. Lokantanın — içini karanlık sarınca, Semra hafif bir ürperme geçirdi.Ve ara dan çoök geçmeden, iki kuvvetli elin boy nuna sarıldığını duydu. (İmdat!) diye bağırmak istedi.. Ağzını açamadı.. bir bez tıkaçı ile ağzını kapamışlardı. "Lokantada her zamanki gibi: — Elektrikler bozuldu.. Nakaratı dilden dile dolaşıyor; ıslık- lar, el şakırtıları, ayak patırdılar artıyor du, Fakat çok sürmedi.. Elektrkler tek rar yandı. Ortalık aydınlanınca herkes gülüşmeğe başladı. Bu lokantanın müş- terilerinden bir kısmını da birbirlerile yeni tanışmış çiftler teşkil — ediyordu. Böyle her gece elektrik — cereyanının kısa bir fasıla ile kesilmesi genç çift- lerin hoşuna gidiyordu. Karatılıkta ka- lan sevgililer biribrine — sarılmak fır- satını bulabiliyorlardı. — —. (Dewmn var) - nabilecefi servet, adamcağızın gözl min de yanımda bulunmalarımı iıtıya"*i rum, t — Hay hay... Onlara da, birer hıri susi kamara veririm... Hiçbir noksa*! nmız olmaz. Yemenizde, içmenizdi! bir kusur edilmez. İ Hadım reise hitaben: 4 — Anlıyor musun?; Havva Hatunun! kamarasının yanmdaki kamaralar, b üç kıza tahsis edilecektir. Hicbir gikâ* yetlerini duymıyacağım. Kendileri, bisi zim misafirimiz olacaktır. . —— Baş üstüne! | Esir taciri, sonra, şu sözleri, Hadi- ye vasıtasiyle italya.ncaya terecüme et-i tirdi: —| — Düşes cenapları! İstanbulla Ve-*_ nedik arasında birçok gemiler işler:! Payitahtımıza vardığımız zaman, pe- rek pederinize, gerek nişanlınıza, iste-' diğiniz kadar ve istediğiniz şekilde mektuplar yazarak - fikirlerinizi hiidi-ı rirsiniz. Bu sözleri dinliyen maiyet, sunu an-* ladılar: 1 Bfendileri, genç kızı fevkalâde be- ğenmekle ve kendine tahsis etmek i temekle beraber, onun yüzünden kaza rini kamastırmıştı. Venedikli sarıs kızı, haremsaray gemisine almaktan - gönlü istemiye istemiye - vazge mişti! Netekim, işte, emirler verildi. Düşe- sin nekadar maiyeti ve eşyasiı yarsıı hepsi hastane gemisinin ümerava ma su& kısmmia taşındı. Çok geçmeden, £ he hareket bayrağıt cekildi. esir taciri- hin filosu, çıkan hafif rüzgüra yelken” lerini açarak ve Kıbrıs adasmı şarkta brrakarak, şimale doğru akmaya başj Herkes, Hacı Mustafanm haremsa- raya gitmiyerek hastane gemisinde kalmasından gene şüphelendi: Acaba tahminleri mi yanlıştı? Acaba efen * dileri, düşes için mi burada kalmıştı” Fakat hayır! Bunun iki sebebi vardı: Birincisi Havva ile konuşmak, özledi'î ği sarışm kadın zevkini onunla tatmif etmek... Bahusus, hulle'nin nasıl oldu-. ğunu İsvecli kadına anlattırmak. . Fs> ki hikâyelerin boyuna , tekrarlanıP durması, Hacıyva artık hiebir sgey ifa- de etmez olduğu ic'n değil miydi ki. ©: eski karısmdan yüz revirmisti... Fa- kat işte anlatacak yeni bir mevzu zü- hür etmişti.Bakalım neler:olmusz? Bif gecelik zenci kocayla İsvecli kadın ne* ler yapmış?. İkinci maksadı da, gu zenci kürük oğlanın hastalrsını merak ediyor: m?." renecele! Kan donması.. Bu da nevmis' Hacı Mustafa, sanatınım ehliydi. E'&er bilmedifi hir Sey varsa mutlaka vâkıf olmak istiyordu. Demin muayvenesi Y’* rıda kalmratr, İlki fırsatta bu muaye” nevi yanacaktı. . Kamarası düsese gostıerildikten gon” ra, Hacı Mustafa, onunla güverted? terefiman vasıtasiyle muhavereye dal dr. Hem onun konusmasından manevi bir zevk duyuyor, hemi de- bahasivl? nişanlısından konararcağı paranım mik” tart bakkında bir fikir edinmek ist” yordu. ; O aralık: — Havva... - diye, usulla, İgveçli K” dına doğru iğildi. — Emret! — Bu gece, senin odanda kalatt” ıııı — İstemiyor musun? İsvecli kadın, kend'ni tonladı: — İstemez olur muyum. aslanrm ?" Benim için ne büyük seref .. ovw | müsaade edin de efendimizin hinnet de kusur etmemek üzere hmrî tamamlıyayım... — Peki, nasil istersen... Sonra da F” kanı donuk oflanı birlikte muıyü' ç deriz... Pek merak. ÇM

Bu sayıdan diğer sayfalar: