KAİ MZ a A ÇO Çİ GN GG imi izzettin, “© nasıl zaptetti? ““İzzettin,, korkunç bir çatırdı ile iskele baş omuzluğundan “Erkadi,, nin sancak bordusına bindirmişti Kendisinden güçük, kendisinden den kaçırmak istemiyen meraklı bir yavaş, ve kendisinden az silâhlı bir! düşmanın yedeğinde sürüklenecek bir harp'gemisi bu hakikati bütün dünya denizcilerine göstermiş olacak &. “İzzettin, in baş tarafında ikincil süvari Sinoplu Hasan kaptanın sesi, top tarrakaları, tüfek yaylıralaYi ara- sında Gamsrzın kulağina geldi: — Müsademe paletleri; asker ha” zır efendi kaptan... Koca Gamsız belinde takılı” 'du- ran iğri kılıcını sıyırıp güverteye at- larken bir arslan gibi kükredi: ii — Düşmanın sancak bordasına rampa |.ve ve makineye de: — Stoper!.. kumandasını verdi. GAMSIZIN ZAFERİ “İzzettin, korkunç bir çatırdı ile) iskele baş omuzluğundan e nin sancak bordasına bindirmişti. ” Şimdi her iki vapurda da toplar susmuş, makineler durmuş ve tıpkı eski kadırga devrindeki korsan harp” lerinde olduğu gibi'tüyler ürpertici, göğüs göğüse, bir boğuşma başlamış. ir. n Artik iki'düşman biribirine top mermisi savürüryorlardı. Her iki va purun mürettebatı gü Ni tı. Koca Gamsrz; fmda, en tehlikeli mevkide ln var kuvvetiyle kılıç sallamıya başla- mug > Sl 78 aker iğri kılıcının, tabanca alevleri arasın: da donuk iltimalar yaparak, inip kalk masımdan başka bir şey düşünmüyor du. Maksadı düşman vapurunu, tıpkı Barbaroslar, Kılıç Aliler, Hızır Reis- ler gibi bilek kuvvetiyle zaptetmekti. Malbuki Gatfisızm hesaba katmâ dığı bir nokfa, amansız bir düşman bu hesabı altüst edecekti ve bu düş - man da,. Yangın. Koca Gamsız var kuvvetiyle düş- mana kılıç sallarken “Erkadi,, de yer yer çıkmış olan yargılar büyümüş tü. Şimdi bu yangınların alevleri birbi: rine takılmış bir halde yavaş yavaş su lar sevkiyle sürüklenen vapuru birden sarmıştı. Bu gidişle “İzzettin,, in de ateş alarak tahta kısımlarından tutuşacağı muhakkaktı. Tehlikenin büyüklüğünü gören Gamsız Hasan kaptan hemen kumanda köprüsüne! fırlıyarak makineye: — Tornistan!.. kumandasını ver” “İzzettin, hasmmın bordasından yavaş yavaş acıldı.. “Erkadı., da fır" sattan bilistifade düşman eline esiri düşmemek icin “Alafonisi,, kayalık. larına başından bindirmek için © yasi vaş yavaş ilerlemeğe başladı. Gararz Hasan kantan avmı elin- “Konpenhağda Aksırmak yasak! Kopenhag şehri sıhhiye direktörlüğü bu hafta otuz bin kişinin enfloenzaya yakalanmış olduğunu tesbit etmiştir. Ahalinin yüzde birinden. fazlası bu hastalıkla yataklarmda yatmaktadır. Sıhhiye direktörlüğü alenen öksür- mek ve aksırmayı menetmiştir. Ko- penhag tramvay arabalarına esılan bir ilân halen biteben diyor ki: “Halkin sıhkatine itina için herkes) öksürmeğen ve aksırmadan evvel ağız ve burunlarını» mendilleriyle: kapıma: ğa mecburdur, Aksi takdirde ceza ve- rilecektir.., di. ezin Yazan: A. Cemalettin Saracoğlu Erkadi,, vi avcı gibi “Erkadi,, ye tekrar bindirdi. Lâkin düşman kruvazörü artık mü- temadi iştialin infilâklarla yanan ölüme mahküm bir tekneden başka bir sey değildi. Biraz sonra korkunç bir çatırtı ile) “Alafonisi,, kayalıklarına baştan ka- ra ile “Erkadı,, son bir infilâk ile pa- tam parça oluyordu. . Güneş doğduğu zaman, süratine güvenerek aylarca Osmanlı filosunu aldatmış olan mağrur ve cüretli kor- #an kruvazöründen su üstünde kalan şey ateşten iğri büğrü olmuş pontel- ler, devrilmiş bacalar yıkılmış direk- lerden mürekkep karma karışık bir enkaz yığınından ibaretti. Müşir amiral Vesim ise gamsızın muvaffakiyetini bahriye nezaretine şu raporla bil (Devamı var) — üçin”. Bidiğin Bir ye 7 varsâ ça- yvak'söyler “ — Hemi maruk: GAMES Day yök. Karim aç da.. Her yerden önce bir lo- kantaya .gidelim demek istedim. Sonra birden Semraya döndü: — Siz de harırlanmız, güzel mele- ğim! Evvelâ şu Kempinski oteline gi- delim.. Lâstiği delinen | otomobil İ Küçük, hususi bir otomobil. Şoför.. Ve:içinde iki mlişteri.. Geniş hir cadde- den süratle geçiyorlar. Otomobildeki müşterileri tanıdınız mu? Biri Semra. Öteki de elektikçi Hans. Semra seslendi: — Şoför.. Dikkat et! Arka tekerlek- lerden birinin 'delindiğini sahryorum. — Nereden anladın? — Benim oturduğum taraf yavaş ya. vaş çöküyor, Hans gülmeğe başladı: — Hiç bir telflike yok! Madamın gü- nah: fazla olmalı. Oturduğu yerin çök mesi bir vehimden ibarettir. Çek gitsin.. Otomobili Ştanke sürtüyordu. Semra biraz daha ciddi bir — tavırla ayni sözleri tekrarladı: — İşte biraz daha indim aşağıya. Fe na halde sarsılıyorum. Otomobil birdenbire durdu. Ştanke otomobilden yere atladı: — Hakkınız var, yavrum! Tekerlek tedricen sönüyor.. Basit bir işçi ailesi sıfatile otel otel. lokanta lokanta, pansiyon, O pansiyon dolaşacaklar, güya kaybolan genç kız. larını arıyacaklardı. Fakat, tekerlekleri yepyeni bu otomobilin arka lâstiği bir- denbire neden ve nasıl sönmeğe başlar müşte.? O ne? delik lâstikte birde mavi boya. kr (x) işareti var. Semra bu işareti görünce bağrıdı: — Beyhude dolaşıyoruz. — Bizi tanı- yorlar. Ve gölge gibi arkamızdan adım adım takip ediyorlar, Ştanke şaşaladı. — O halde izimizi (o kaybedelim.. Ve bugün bu kıyafetle Kempniski oteline gitmekten vazgeçelim. Ertesi gün Kaempniski lokantasının tam “ortasın — Haydi, gevezeliği brrak! İş üze“) rindeyiz.. Macera ve aşk romanı Havva! Bu gece senin odanda kalacağım! Bana hu'lenin nasıl olduğunu anlatacaksın Geçen tefrikaların hülâsası: Esir taciri hacı Mustafanm O hususi filoru, Akdeninde Istanbula doğru iler lerken, hir Venadik gemisini yakalıyor. Bu gemide Küliyetli miktarda ipekli kü maşlar vardır. Ayni zamanda gelin olmr ğü giden Venedik Düşes Kutmara da seyahat etmektedir. Bu geni Okız pek; günaldir. Esir taciri onunla | ilk defe) olarak göyle karşılaşıyor. Hacı Mustafa, sesi bitriyerek: — Safa geldiniz! - dedi. On sene evvel esir edilip müslüman olan Venedikli mühtedi Hadiye bu 8ö- sil italyancayu tetcüme etti. Venedikli kız mağrur fakat nazik sordu: — Esir düştüğümün hüznünü bu kârşılayış şekli her ne kadar tahflf e diyorsa da istikbalimin me olacağın dan endişedeyim. Hakkımdaki tasav- vurlarmı efendiniz lütfen söyler mi? Mustafa: — Endişeleri yersizdir... Kendileri- ne hiçbir zarar gelmiyecektir. Düşes'in Gemri; yüzbaşıya”sordür --— Burada'bizi takip eden sivil. polis“ ler var mi? —— Niçin sordunuz? — Şu lokantacıdan çok şüpheleniyo. rum ben. Onu tevkif ettirip polis mü- düriyetine (o gönderseniz.. Burası bir haydut yatağına benziyor dersem müba lâğa etmiş olmam. Hans dişlerini göstererek sırtttı; — O, kurt gibi korkak bir adamdır. Hele polisten o kadar korkar ki. Yüzbaşı kaşlarını çattı: — Sen her şeye burnunu sokma! Ve Semraya dönerek: — Hakkınız var, dedi, bu herifin ba. kışlarımı ben de beğenmedim. Gözlüğü- nün altından herkesi Be ayrı tecessüs ediyor. — Bu adam muhakkak Oo casuslara yataklık ediyor. — O halde polise haber verelim. Hans tekrar söze karıştı: — Burasını polisler boş (o bırakmaz- lar. İşte şurada üç sivil Oo memur bira içiyor, — Sen nerden tandn memurları? —- Buraya her #aman uğrarlar da. — Lokanta sahibi de onların polis olduğumu biliyor mu? — Şüphesiz. O, hepsini tanır. — Nasıl tanır. Keramet ( sahibi mi bü adam? — Orasına aklım ermez, yüzbaşım! Şurasınt muhakkak biliyorum ki, bizim patron çok yaman adamdır. İnsanı gö zünden tanır. — Bizj de tanıdı mı dersin? — Biraz yakında oturmuş olsaydık, eminim ki beni sizden önce tanırdı. — Fakat sen sakallı bir adam oldun şimdi! Bize gelince,. Onunla zaten tanış mıyorduk. Bizim kim olduğumuzu nere den bilecek? — Beni tanıması yeter. — O halde biraz (o yavaş konuş. Ara mızda sağır biri varmış gibi çok hizlı ve yüksek konuşuyorsun! Semra üst üste iki bardak bira içmiş ti. Muzik çalıyor.. Müşteriler | gittikçe çoğalıyordu. Akşam olmuştu. Hans: — Birâz daha kalabalık olduktan son ra, kimseye görünmeden, yan kapıdan tuvalete gidiyormuş gibi çıkanız. Dedi. Yüzbaşı Şitanke (Obi mtşnkizei da; birsmasanm başında üç müşteri otu-| Hansm ne demek istediğini anlıyamısdız! ruyordu, — Nereye gideceğiz? ii hükümdarlara lâyık bir kız olduğunu Genç kız ürperdi: — Yoksa beni müslüman hükümdar larına mı satmayı lena Ben çök mütcassıp bir katoliğim... Ni- ganlun da vardır... Gerek pederim, ge- rek müstakbel zevcim, beni esaretten| kurtarmak için hazineler feda etmeye hazırdır... Beni herhangi bir saraya satsanız bile, onlarm verebileceği ka- dar bir serveti kazanmanıza imkân ol- mıyacaktır, Esir taciri, bu zarif, bu harikulâde; kadınm karşismda inceldikçe incel- mek zaruretini'duyuyordu. Bilhassa, ha zineler meselesini de işitmişti. Şimdi, büyük bir servete kavusmak ümidi. nazarmda, dişesin güzelliğini bile hu- sufa uğratmıştı. — Bizim en kıymetli misafirimiz 0- lacaksmız. İstanbula kadar, bu gemi- nin en güzel kamarasında yatacaksı- niz. —“Refakatimde iki genç kız vardır. Onlar da asfidirler. Bu damdonörleri- iskender F, Sertelli i Marsel LAM A Az ; ven anna p 0000080 b ör 2408 b Bm 0803 da vape Diye sordu. Hans dudağının ucu ile gülümsedi: — Yukarıya . — Otel kısmına mı? — Evet. — Çok mlişteri var mı yukarıda? — Zannetmem. Çoktanberi onlardan başka hiç bir yabancı müşteri yoktu. di ger iki oda da garsonlar yatardı. Zaten| yukarıda ancak dört beş oda vardır. | Hansın Jaf arattnda: (Belki yine bu raya gelmişlerdir!) Dimesi üzerine yüz başının bütün şüpheleri bu noktada takı lap kalmıştı. Semra: — Üşümüzün birden çıkması doğru değildir. Deyince yüzbaşı yavaşca ayağa kalk tu: — O halde ben Hansla beraber gide yim.. Odaları araştırayım. Şimdi döne rim, Lokantada saatler ilerledikçe kalaba- ıklaşıyordu. Hans önde, yüzbaşı arkada salonda mlzikhole, oradanda tuvalete geçtiler, Semra şüphe ve teretdüd içinde düşü nüyordu: — Burada kendileri için tehlike (o #€ zen casuslar bir daha böyle bir yere dö nerler mi? Hans da pek budala bira Semra kendi kendine omurıldanırken, birdenbire salonun elektirikleri sönmüş tü. Lokantanın içini karanlık sarınca, Semra hafif bir ürperme geçirdi. Ve ara dan çok geçmeden, iki kuvvetli elin boy nuna sarıldığını duydu. (İmdat!) diye bağırmak istedi. Ağzın: açamadı. bir bez tıkaçı ile ağzını kapamışlardı. “ Lokantada her zamanki gibi: — Elektrikler bozuldu.. Nakaratı dilden dile dolaşıyor; ıslık- lar, ei şakırtıları, ayak patırdılar artıyor du, Fakat çok sürmedi.. Elektrkler tek rar yandı. Ortalık aydınlanınca herkes gülüşmeğe başladı. Bu lokantanın müş- terilerinden bir kısmını da birbirlerile yeni tanışmış çiftler teşkil (ediyordu. Böyle her gece elektrik (o cereyanının kisa bir fasıla ile kesilmesi genç çift- lerin hoşuna gidiyordu. Karanlıkta ka- lan sevgililer biri satını bulabiliyo: | sus: kremama taşındı. Gok gecmeden. 4 Yazan : (vâ-N0) min de yanımda bulunmalarını istiyo” rum, ' — Hay hay... Onlara da, birer hw susi kamara veririm... Hiçbir pokss* nmız olmaz. Yemenizde, içmenizdö bir kusur edilmez. ' Hadım relse hitaben: “ — Anlıyor musun? Havva re kamarasının yanmdaki kamaralar, b Üc kıza tahsis edilecektir. Hiebir g'kâf yetlerini duymıyacağım. Kendileri, bii zim misafirimiz olacaktır. — Baş üstüne! Esir taciri, sonra, şu sözleri, Hadi ye vasıtasiyle italyancaya terelime eti tirdi; i — Düşes cenapları! İstanbulla Ve mektuplar yararak fikirlerinizi Mad Tİrsiniz. Bu sözleri dinliyen maliyet, şunu ..i ladılar; Efendileri, genç kızı fevkalâde a ğenmekle ve kendine tahsis etmek temekle beraber, onun yüzünden verde | nabileseği servet, adamcağızın gözle rini kamaştırmıştı. Venedikli sürer kızı, haremsaray gemisine almaktan » gönlü istemiye istemiyo » vazgec mişti! , Netekim, işte; emirler verildi. Düşe“ sin nekadar maiyeti ve eşyasi yarsa" hepsi hastane gemisinin ümerava malfi n6 hareket bayrağı eekildi. esir taciri bin #ilosu, çıkan hafif riseâra yelken! lerini açarak ve Kıbrıs adasmı bırakarak, şimale doğru akmaya baş" ladı.. » li Herkes, Hacı Mustafanm haremsa” raya gitmiyerek hastane gemisinde kalmasından gene şüphelendi: Acabi tahminleri mi yanlıştı? Acaba efen * dileri, düşes için mi burada kalmıştı? Fakat hayır! Bunun iki sebebi vard£ Birincisi Havva ile konusmak, özledi” ği sarışın kadın zevkini onunla tatmif etmek... Bahusus, hulle'nin nasıl oldur ğunu İsveçli kadına anlattırmak. . Fs ki hikâyelerin boyuna , tekrerlenıp durması, Hacıva artık hicbir sey if de etmez olânğu icin değil miydi ki, © eski karısmdan yüz revirmişti.. Fs“ kat işte anlatacak yeni bir mevzu 7 hür etmişti. Bakalım veler.olmus ? Bir secelik zenci kocayla İsveçli kadm ne ler yapmış? . İkinci maksadı da, gu zenci kürü oğlanın hastalığıfı merak ediyor; öğ ranecek! Kan donması.. Bu da nevmis* Hacı Mustafa, sanatının ehliydi, Pöet bilmediği bir #ey varsa mutlaka vâ! olmak istiyordu, Dömin muayenesi v# rıda kalmretı, İle frrsattr bu muaye nevi yanacaktı Kamarası düsege gösterildikten son” ra, Hacı Mustafa, onunla güvertedi tere'iman vasıtasiyle muhavereye dah dr. Hem onun Konu mene bir zevk duyuyor, hem de" babasivi” nisanlısmdan konararağı paranın mik” tarı hakkında bir fikir edinmek is yordu. O aralık: — Havva... - diye, usulla, İsveçli K* dına doğru Iğildi. — Emret! — Bu gece, senin odanda kala” w— , — İstemiyor musun? İsverli kadın, kend'ni topladı: — İstemez olur muyum. aslanım?” Benim için ne büyük seref... milsaade edin de efendimizin hizmeti” de kusur etmemek üzere hâzerli tamamlıyayım... — Peki, nasil istersen. Sonra da © kanı donuk oğlanı birlikte aya yene ©